Beylerbeyi

bilgipedi.com.tr sitesinden
1609'da Osmanlı İmparatorluğu'nun eyaletler

Beylerbeyi (Osmanlı Türkçesi: بكلربكی, romanize: beylerbeyi, lit. 'beylerin beyi', 'komutanların komutanı' veya 'beylerin beyi' anlamına gelir), Orta Çağ'ın sonlarında ve erken modern dönemde, Anadolu Selçukluları ve İlhanlılardan Safevi İmparatorluğu ve Osmanlı İmparatorluğu'na kadar Batı İslam dünyasında yüksek bir rütbeydi. Başlangıçta bir başkomutanı tanımlayan bu rütbe, zamanla üst düzey eyalet valileri tarafından da kullanılmaya başlanmıştır. Rütbenin en uzun süre hayatta kaldığı Osmanlı kullanımında, en büyük ve en önemli vilayetlerin bazılarının genel valilerini belirliyordu, ancak sonraki yüzyıllarda sadece onursal bir unvana dönüştü. Arapçadaki karşılığı amir al-umara, Farsçadaki karşılığı ise mir-i miran idi.

Bosna Eyaleti'nin Beylerbeyi, 1657

Beylerbeyi (Osmanlı Türkçesi): Osmanlı Devleti döneminde bir eyaletin yönetiminden sorumlu olan kişiydi. Fars kültüründen alınan yöneticilik birimi için ve Vali gibi sözcükler de Osmanlı tarihinin çeşitli dönemlerinde beylerbeyi sözcüğüyle eş anlamda kullanılmıştır.

Osmanlı Devleti'nin ilk döneminde sadece 1 beylerbeyi vardı. Padişah Anadolu'dayken Rumeli bölgesini yöneten kişiye "Rumeli Beylerbeyi" denmişti.Rumeli Beylerbeyliği I. Murat döneminde kurulmuştur. Sonradan Yıldırım Bayezit döneminde ise "Anadolu Beylerbeyliği" kuruldu. Buna ilerki dönemlerde yapılan fetihlerle yeni eyaletler katıldı. Son dönemlerde 40'ı aşkın beylerbeyliği ve bunları yöneten beylerbeyleri bulunmaktaydı.

Erken dönem kullanımı

Bosna Eyaleti beylerbeyinin tasviri (1657)

Bu unvan Selçuklularla birlikte ortaya çıkmış ve Rum Sultanlığı'nda başlangıçta ordunun başkomutanını tanımlayan Arapça malik al-umara ("komutanların başı") unvanına alternatif olarak kullanılmıştır. Moğol İlhanlılar arasında bu unvan, Türk unvanı ulusbegi ve Arapça amir al-umara olarak da bilinen baş amir al-ulus'u ("devletin emiri") belirtmek için kullanılırken, Altın Orda'da amir al-ulus rütbesinin tüm sahiplerine uygulanmıştır. Mısır Memlükleri muhtemelen ordunun başkomutanı olan atabak al-asakir için alternatif bir unvan olarak kullanmıştır.

Osmanlı kullanımı

Osmanlılar beylerbeyi unvanını 14. yüzyılın sonlarından 19. yüzyılın ortalarına kadar farklı anlamlarda ve önem derecelerinde kullanmışlardır. Erken dönem Osmanlı devleti, beylerbeyi terimini Osmanlı hanedanına mensup şehzadelerin sahip olduğu başkomutan anlamında kullanmaya devam etmiştir: Osmanlı İmparatorluğu'nun kurucusu I. Osman döneminde (1299-1326), oğlu Orhan bu görevi yürütmüş, Orhan'ın hükümdarlığı sırasında (1324-1362) ise kardeşi Alaeddin Paşa ve Orhan'ın oğlu Süleyman Paşa bu görevi üstlenmiştir.

Makamın valilik unvanına dönüşmesine yönelik ilk adım, I. Murad'ın (hükümdarlığı 1362-1389) 1360'larda Edirne'yi (modern Edirne) ele geçirmesinin ödülü olarak Lala Şahin Paşa'ya bu unvanı vermesiyle atılmıştır. Buna ek olarak Lala Şahin'e Avrupa'daki Osmanlı toprakları (Rumeli) üzerinde askeri yetki verildi. Sultanlar hala Anadolu'da ikamet ettiğinden ve Osmanlı devletinin iki parçasını birbirine bağlayan İstanbul ve Çanakkale boğazları 1453'te Konstantinopolis'in düşüşüne kadar tam Osmanlı kontrolünden kaçmaya devam ettiğinden, bu durum beylerbeyini etkili bir şekilde Avrupa topraklarının genel valisi olarak işaret ediyordu.

Lala Şahin 1388'den sonra öldü. 1385-87 yıllarında Çandarlı Kara Halil Hayreddin Paşa onun yerine Rumeli'de başkomutan oldu. 1393'te Sultan I. Bayezid (hükümdarlığı 1389-1402) Kara Timurtaş'ı Anadolu'ya beylerbeyi ve vali olarak atadı ve kendisi (Bayezid) Eflaklı I. Mircea'ya karşı sefere çıkmak üzere Avrupa'ya geçti. Bu süreç, Rumeli ve Anadolu beylerbeylikleri olmak üzere ilk iki ve en önemli beylerbeyliğin doğuşuna işaret ederken, üçüncü beylerbeylik olan Rum beylerbeyliği de kısa süre sonra bunu takip etti.

Beylerbeyi, beylerbeylik ya da genel olarak vilayet, "il" olarak adlandırılan bir eyaletten sorumluyken, 1591'den sonra eyalet terimi kullanılmaya başlandı ve beylerbeylik, beylerbeyliği makamı anlamına geldi. Bölgesel beylerbeylikler sancakbeyleri altında sancaklara veya "liva "lara bölünmüştür. Osmanlı İmparatorluğu'nun 15. ve 16. yüzyıllarda sürekli büyümesiyle birlikte yeni eyaletler kurulmuş ve beylerbeylerinin sayısı 16. yüzyılın sonunda 44'e ulaşmıştır. 1609'daki bir eyaletler listesinde toplam 32 eyaletten bahsedilmektedir - bunlardan 23'ü gelirin askeri tımar sahipleri arasında dağıtıldığı düzenli eyaletlerdir, geri kalanlar ise (Kuzey Afrika ve Orta Doğu'da) salyane sistemi altındadır, yani gelirleri imparatorluk hazinesine gönderilir ve memurlara ve askerlere maaşları buradan ödenir. Bu yeni eyaletlerin büyüklükleri çok çeşitliydi: bazılarında yirmi kadar sancak, bazılarında ise beylerbeyinin kendi ikametgâhı (ya da paşa sancağı) da dâhil olmak üzere iki kadar az sancak bulunuyordu. Çeşitli beylerbeyleri kendi aralarında, eyaletlerinin fetih veya kuruluş tarihlerine göre bir öncelik sırasına sahipti. Ancak Rumeli beylerbeyi, diğer eyalet genel valileri arasında ilk sırada yer alarak ve 1536'dan sonra İmparatorluk Divanı'nda (divan) bir sandalyeye sahip olarak üstünlüğünü korudu. Buna ek olarak, bu makam zaman zaman Sultan'ın baş nazırı olan Sadrazam tarafından da işgal edilmiştir.

Beylerbeyi kendi eyaletinde Sultan'ın fiili bir genel valisi gibi hareket ederdi: savaş, adalet ve idare konularında tam yetkiye sahipti, ancak bu yetkiler merkezi hükümet tarafından atanan diğer görevlilerin, özellikle de mal defterdarına bağlı çeşitli maliye kâtiplerinin ve doğrudan imparatorluk hükümetine başvurabilen kadıların yetkileriyle sınırlıydı. Buna ek olarak, güçlerini bir kez daha kontrol etmek amacıyla, eyaletin şehirlerinde konuşlanmış olan yeniçeri birlikleri beylerbeyinin yetkisi dışındaydı ve beylerbeylerinin yeniçeriler tarafından garnizon haline getirilmiş kalelere girmesi bile yasaktı. Beylerbeyinin ayrıca kendi divanı ve hükümet meclisi (divan) vardı ve Sultan'ın ön onayı olmadan serbestçe tımarlar (tımarlar ve ziametler) verebilirdi, ancak bu hak 1530'dan sonra kısıtlandı ve beylerbeyinin yetkisi sadece küçük tımarlarla sınırlandırıldı. Makamın ordudaki kökenini yansıtan beylerbeyleri ve sancakbeylerinin başlıca sorumluluğu, askeri tımar sahiplerinin oluşturduğu ve bizzat sefere götürdükleri sipahi süvarilerinin bakımıydı.

Mehmed (sal. 1451-1481) döneminden itibaren beylerbeyi unvanı da vezirlerden sonra gelen onursal bir saray rütbesi haline geldi; hem vezirler hem de beylerbeyleri paşa unvanına sahipti ve vezirler üç, beylerbeyleri ise iki at kuyruğuna sahipti. Ancak 16. yüzyıldan itibaren vezirler eyalet beylerbeyi olarak atanabiliyor ve komşu eyaletlerin sıradan beylerbeylerine göre öncelik ve yetkiye sahip oluyorlardı. XVII. yüzyılın sonlarına doğru, Rumeli beylerbeyi (Rumeli beylerbeyisi) unvanı, eyalet makamının asıl sahibinin yanı sıra, baş hazinedar (defterdar) gibi eyalet yönetimiyle ilgisi olmayan memurlara bile onurlandırıcı bir rütbe olarak verilmeye başlandı.

XVIII. yüzyıldan itibaren, Rumeli ve Anadolu'nun iki orijinal beylerbeyi dışında, beylerbeyinin yerine eyalet genel valileri için Arapça vali unvanı giderek daha fazla kullanılmaya başlandı; beylerbeyinin eşdeğeri olarak kullanılan Arapça emirü'l-ümera ve Farsça mir-i miran ya da mirmiran unvanları, artık yalnızca onursal rütbeye atıfta bulunmaya başladı ve bu da giderek değersizleşti. Süreç 1864 vilayet reformuyla doruk noktasına ulaşmış, bundan sonra vali bir vilayetin genel valisi için tek resmi unvan haline gelirken, beylerbeyi unvanı yalnızca Rumeli beylerbeyisi onursal rütbesinde varlığını sürdürmüş, bu da İran-Arap eşdeğerleriyle birlikte kullanılmaya devam etmiştir.

  • Hidiv : Mısır valileri beylerbeyi unvanının yanı sıra hidiv olarak da anılmışlardır.
  • Dayı : 1671 yılından itibaren seçilerek göreve getirilen Cezayir Eyaleti ve Tunus Eyaleti yöneticilerinin unvanıdır.

Safevi kullanımı

Davut Han Undiladze, 1625-1630 yılları arasında Gence ve Karabağ'ın gılmanı ve beylerbeyi.

İran'ın Safevi hanedanlığı döneminde, bu unvan yaklaşık 1543/44'ten itibaren daha önemli eyaletlerin valileri (genel olarak hakim olarak adlandırılır) için kullanıldı. Bu unvan böylece Herat, Azerbaycan, Gence, Karabağ, Şirvan, Fars, Irak ve Astarabad valileri için kullanıldı. Safeviler, beylerbeylerinden daha önemli vilayetler için de veli unvanını kullanmışlardır. Safevi döneminin sonlarına doğru beylerbeyi unvanı, en önemlisi Şah'ın Gürcistan'daki bölgelerinin valileri olmak üzere, vali unvanının gölgesinde kalmıştır.