Mehter
Türk müziği ⓘ |
---|
Mehter veya mehteran, Osmanlı Yeniçeri Askerî Bandosu. Dünyanın en eski askerî bandolarından birisidir. Farsçadaki "mihter" kelimesinden türemiştir. İslamiyetten önceki Türk devletlerinde, küçük değişikliklerle yer almıştır. Yeniçerilerin olduğu gibi Mehteranın da Piri Hacı Bektaşi Veli olup, her icraattan önce mutlaka Peygamber, Ali ve Hacı Bektaşi Veli adına dua okunması ve marşlarda adlarının zikredilmesi gelenektendir. Üç önemli sembol yer alır; ocak, sancak ve zafer. ⓘ
Osmanlı mehterinde; zurna, boru, kurrenay ve mehter düdüğü gibi nefesli, üflemeli, kös, davul, nakkare, zil ve çevgân gibi vurmalı ya da çarpmalı çalgılar yer almıştı. Tüm çalgıların sayısı eşit tutulmuş ve bu sayıya dayanarak mehterin kaç katlı olduğu belirlenirdi. ⓘ
Osmanlı askeri bandoları dünyada kayıtlara geçmiş en eski askeri bandodur. Batı Avrupa'da genellikle Mehter (Osmanlı Türkçesi: مهتر, çoğul: مهتران mehterân; Farsça'da "kıdemli" kelimesinden) kelimesiyle bilinmelerine rağmen, bu kelime tam anlamıyla bandodaki tek bir müzisyeni ifade eder. Osmanlı'da bando genellikle mehterân (مهتران seniorors) olarak bilinirdi, ancak bir vezir veya şehzadenin maiyetinde kullanılan bandolar genellikle mehterhane (Fars: مهترخانه, "yaşlılar evi" anlamına gelir), bir bütün olarak bando genellikle mehter bölüğü ("mehter bölüğü [birliği]"), mehter takımı ("mehter müfrezesi") olarak adlandırılır. Batı Avrupa'da bando müziği genellikle yeniçeri müziği olarak da adlandırılır çünkü bandoların çekirdeğini yeniçeriler oluşturur.
Tarih
Mehterler gibi askeri bandolardan 13. yüzyıla kadar kesin olarak bahsedilmemiştir. İlk "mehter "in Selçuklu Sultanı 3. Alaeddin Keykubad tarafından yeni kurulan devleti selamlayan bir mektupla birlikte I. Osman'a hediye olarak gönderildiğine inanılmaktadır. Bundan sonra her gün ikindi namazından sonra "mehter" Osmanlı hükümdarı için çaldı. Bugün bile kullanılmakta olan askeri bando kavramı, 16. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu'ndan ödünç alınmaya başlandı. Mehterânın sesi Avrupa klasik müziğini de etkilemiş, Joseph Haydn, Wolfgang Amadeus Mozart ve Ludwig van Beethoven gibi besteciler mehter müziğinden esinlenerek ya da onu taklit ederek besteler yapmışlardır. ⓘ
1826 yılında Sultan 2. Mahmud'un bandoların çekirdeğini oluşturan Yeniçeri Ocağı'nı lağvetmesinin ardından mehter müziği gözden düştü. Bunu takiben, 19. yüzyılın ortalarında ve sonlarında, tür Osmanlı İmparatorluğu ile birlikte düşüşe geçti. İmparatorluğun çökmeye başladığı 1911 yılında, İstanbul'un askeri müzesinin müdürü geleneği bir nebze başarılı bir şekilde yeniden canlandırmaya çalıştı ve 1953 yılına gelindiğinde -İstanbul'un Sultan 2. Mehmed'in güçleri tarafından düşüşünün 500. yıl dönümünü kutlamak için- gelenek Türk Silahlı Kuvvetleri'nin bir bandosu olarak tamamen restore edildi. ⓘ
Bugün mehterlerin müziği büyük ölçüde törenseldir ve birçok Türk tarafından heyecan verici bir kahramanlık örneği ve Türkiye'nin tarihi geçmişinin bir hatırlatıcısı olarak kabul edilmektedir. Yine de mehterler tarafından icra edilen parçaların çoğu yeni bestelerdir. ⓘ
Günümüzde Silahlı Kuvvetler Mehter Birliği (Mehter Bölüğü) Türk Silahlı Kuvvetleri'nin geleneksel bandosudur ve İstanbul'daki Askeri Müze'de ve bazı devlet törenlerinde düzenli olarak konserler vermektedir. Ayrıca Kültür Bakanlığı İstanbul Tarihi Müzik Topluluğu da bulunmaktadır. ⓘ
Wolfgang Amadeus Mozart, Ludwig van Beethoven ve Georges Bizet gibi Batılı besteciler, bazı eserlerinde mehter müziğinin etkisinde kalarak alla turca ("Türk tarzı") denilen motifler kullanmıştır. Bunlara Mozart'ın "Türk Marşı"nı, Bizet'nin L'Arlésienne Süiti'ni, Beethoven'ın 9. Senfoni'sinin 4. bölümünün kısımları örnek gösterilebilir. Batı orkestraları, zilleri mehterden almışlardır. ⓘ
Mehteran bölüğü, 1826 yılında Padişah II. Mahmut tarafından Yeniçeri, Ahi ve Bektaşi Ocaklarıyla birlikte kapatılmış ve 1908 yılında Enver Paşa tarafından yeniden açılmıştır. ⓘ
Mehterin kuruluşu
Yeniçeri ocağının bir parçası Olan Mehterin, hangi tarihte kurulduğu kesin olarak tespit edilememekle birlikte bunun, 14. yüzyılda I. Murat (Hüdavendigar) döneminde Çandarlı Kara Halil Paşa'nın tavsiyesiyle bir ocak halinde kurulduğu söylenebilir . Bazı kaynaklarda bu kuruluşun 1365 yılında olduğu söyleniyorsa da büyük bir ihtimalle bunun 1362 yılında olduğudur. Özelikle Orhan Gazi’nin Alevî-Bektaşilikle ilgilendiği bilinmektedir. Orhan Gazi yeniçeri teşkilatı kurulacağı zaman Hacı Bektaş dergahına gelir. Yeni kuracağı yeniçeri ocağı için dua ister. Hacı Bektaş, Pir'i de "Bunların adı yeni asker Yeniçeri olsun" diyerek Cenabı Hak yüreklerini ak, pazılarını kuvvetli, kılıçlarını keskin, oklarını tehlikeli, kendilerini daima galip buyursun diye dua eder. O yüzden yeniçeri ocaklarına Ocak-ı Bektaş-î-yân, kendilerine Taifei Bektaş-î-yân, Güruh Bektaşiye, Zümre-i Bektaşiye gibi isimler vermişlerdir. Osmanlı Devleti, devşirme denilen Hristiyan çocuklarından oluşturduğu orduyu Hacı Bektaş-ı Veli'nin düşüncelerinden yararlanarak eğitti ve şekillendirdi. Yeniçeri Ordusu denilen bu ordunun ve bağlısı Mehteranın başında bulunan ağa da Bektaşî idi. Bu ordu, 1826 yılına kadar Osmanlı Devleti'nin birinci gücü olmuştur. 1826 yılına kadar Osmanlı Ordusu savaşa gitmeden önce, Yeniçeri ocağından bir müfreze Hacıbektaş'a geliyor, Dergah Avlusu'nda saf tutarak, Hacı Bektaş-ı Veli Evlâdı’ndan postnişi olan zatın da katılması ile:
"Mü’miniz Kalû-Beli’den beri... Hakkın Birliğine eyledik ikrar... Bu yolda vermişiz seri... Nebimiz vardır Ahmed-i Muhtar... La Yezal mestaneleriz... Nur-ı ilahide pervaneleriz... Sayılmayız parmak ile tükenmeyiz kırmak ile... On iki imam Pir-i tarikat cümlesine dedik beli... Üçler, beşler, yediler... Nur-ı Nebi Kerem-i Ali, Pirimiz üstadımız Hünkar Hacı Bektaş-ı Veli... Demine devranına Hü diyelim Hü!" |
diye gülbang çekiyorlar (dua ediyorlar) ve Pir'den himmet istiyorlardı. O tarihlerde yaşayan kişilerden aktarılan bilgilere göre Yeniçeriler'in gür sesi Hacı Bektaş-ı Veli’ın her tarafından duyuluyordu. Bir yeniçeri gülbengi (duası) daha:
"Allah Allah İllallah, baş üryan, göğüs kalkan, dide al kan, sine püryan; Bu meydanda nice başlar kesilir hiç olmaz soran; |
Bağlılığı
Mehter teşkilatının başında devletin Emiri Alem denen bir memuriyet makamı vardı.Mehterhane ve onun başı olan mehterbaşı ona bağlı idi.Bütün mehter teşkilatının başı olan Emri Alem Mehter bölüklerine yapılacak tayinleri tasdik etmek, Elçi kabul törenlerinde hazır bulunmak, Sancak beyliğine tayin edilen kimseye yeni sancak iletmek ve göndermek gibi selahiyetlere sahipti. ⓘ
Mehter teşkilatına iki türlü mehterhane (mızıka takımı) bağlı idi:
- Tabi-ü Alem yani Çalgıcı Mehter (Yeniçeri Ocağına bağlı)
- Esnaf Mehteri (Ahi Ocaklarına bağlı). ⓘ
Tabi-ü Alem mehteri Saltanat sancaklarını korumaya memur edilen Alemdarlar ile Mehterhaneden meydana gelmiştir. ⓘ
En başta gelen mehter takımı padişahınki idi. Bu mehtere tabi-ü Alem Hassa adını taşıyordu. Sonra Veziri Azam, kubbe vezirleri, defterdar, reisülküttap, beylerbeyi, sancak beyleri ile Türkmen beylerinin mehterhaneleri var idi. Bektaşi geleneği olarak hep tek katlı mehter kurulmuştur. Padişah ve Veziriazama ait olanlar dokuz katlıydı. ⓘ
Mehteran kimliği
Mehter, Osmanlıcada "öncü" anlamına gelir ve Osmanlı ordusunda seferler sırasında savaş ezgileri çalan bir tür askeri topluluktur. Mehteran, genellikle İslam'ı kabul eden Hıristiyanlardan oluşan ordunun yeniçeri birlikleriyle ilişkilendirilirdi. Mehteran müziği "mehter marşı" ya da "mehter marşı" olarak adlandırılır. "Mehterhane", askeri bando geleneğinin Osmanlılar tarafından kabul edilmesinden önce oyuncu grubu için kullanılan isimdir. ⓘ
Osmanlı askeri müziği olarak mehter, Osman Gazi döneminde ortaya çıkmış ve savaşlarda ve çeşitli gündelik amaçlar için geleneksel olarak düzenlenen törenlerde çalınmıştır. Ancak Fatih Sultan Mehmed dönemine kadar bu teşkilat hakkında kesin bir bilgi bulunmamaktadır. Fatih'le birlikte imparatorluğun kuruluşu gelişirken, Osmanlı Ordusu içindeki mehter takımlarının örgütlenmesinde de köklü bir gelişme başlamıştır. ⓘ
Bandoların kökeni ve ilk yılları
Mehter ezgilerine 16. yüzyıla kadar uzanan bir geçmişte rastlanmaktadır. Bununla birlikte büyük Türk müziği ustası Abdülkadir Meragi'nin Yıldırım Bayezid Han döneminde Osmanlı topraklarına geldiği ve Türk ordusu için bazı mehter ezgileri bestelediği bilinmektedir. O dönemde Nefiri Behram Ağa ve Emir-i Hac da bazı mehter ezgileri bestelemiştir. Mehter takımları Kırımlı Hasan Can ve Gazi Giray Han'ın bazı bestelerini de çalmışlardır. Türk müziğinde 17. yüzyılda büyük bir gelişme olmuştur. Bu arada Zurnazenbaşı İbrahim Ağa, Zurnazen Daği, Edirneli Ahmed Çelebi, Edirneli Mehter Ahmed gibi mehter şefleri ve bando şefleri de mehter ezgileri bestelemişlerdir. ⓘ
Evliya Çelebi, 17. yüzyılın ortalarında mehterhane ve mehter müzisyenleri hakkında önemli bilgiler vermiştir. "İstanbul'da mehterhane-i Hümayun'da (saray mehterhanesi) 300 sanatçı vardır. Bunlar oldukça kıymetli ve iyi maaş alan kişilerdir. Bir de Yedikule'de hisar olduğu için 40 kişilik bir mehter takımı var. Günde üç defa görev yaparlar, yani üç konser verirler, böylece halk Türk askeri müziğini dinler. Bu Fatih'in bir kanunudur. Ayrıca İstanbul'da bunlardan başka 1.000 tane mehter sanatçısı var. Bunların bandoları Eyüp, Kasımpaşa (Kapdan-ı Deryalık, Deniz Kuvvetleri'nin merkezi), Galata, Tophane, Rumelihisarı, Beykoz, Anadoluhisarı, Üsküdar ve Kız Kulesi'ndedir. Bu mehter takımları seher ve gurup vakitlerinde olmak üzere günde iki defa vazife görürler (yani konser verirler)." ⓘ
Mehterhane, Yeniçeri Ocağı kaldırılıncaya kadar sürekli değişerek varlığını korumuştur. Son şekline göre her biri dokuz davul, dokuz zurna, dokuz nakkare, dokuz zil ve dokuz boru/trompetten oluşuyordu. Bu bandoya Dokuz katlı mehterhane (çalgılardan oluşan mehterhane, her çalgının sayısı dokuzdur) adı verildi. Mehter, kuruluşuna paralel olarak müziğinde ve icrasında birçok yenilikler yapmıştır. Ayrıca sanat ve kültür alanındaki yenilikler müziği de etkilemiştir. Hanende Recep Çelebi, Zurnazenbaşı İbrahim Ağa, Eyyubi Mehmet Çelebi, Solakzade Mehmed Hendemi (aynı zamanda çok ünlü bir tarihçidir) ve 17. yüzyılın büyük müzik ustalarından padişah 3. Selim gibi 17. yüzyılda sarayın müzik hocalarının çalışmaları ve besteleri mehter musikisinin yenilenmesinde ve repertuarın büyümesinde etkili olmuştur. ⓘ
Batı Avrupa fasılları
Mahmud döneminde (1808-1839) Osmanlı İmparatorluğu'nda radikal ve Batı Avrupa tipi reformlar gerçekleşirken bu tanınmış ve geleneksel organizasyon ortadan kaldırılmıştır. Saray ve çevresindeki reformist çabaların da etkisiyle Batı Avrupa tarzı müzik gösterileri yaygınlaşınca 2. Mahmud mehteri bir kenara bırakarak Batı Avrupa uygulamasına uygun bir askeri bando kurulmasını istedi. Muzıka-i Humayun (Osmanlı Türkçesinde sarayın askeri bandosu) 1831 yılında Osmanlı silahlı kuvvetlerinin resmi devlet bandosu olarak resmen faaliyet göstermeye başladı ve bu, mehter geleneğinin en az 500 yıllık tarihinde karanlık bir dönemin başlangıcı oldu. Nihayetinde, türünün en kıdemlisi ve en eskisi olan günümüz Türk Silahlı Kuvvetleri Armoni Mızıkası haline gelecektir. ⓘ
Enstrümanlar
Bir mehterânın kullandığı standart çalgılar kös (dev bir timpani), nakare (küçük bir davul), davul (bas davul), zil (ziller), kaba zurna (zurnanın bas çeşidi), boru (bir tür trompet) ve cevgen (küçük gizli ziller taşıyan bir tür sopa). ⓘ
Orta Asya'da Türklerin tuğ bandosunda yurağ (zurna), sıbızgı (sipsili nefir, boynuz), Hun borusu (şahnay), burguv (boynuz), kuğruv (kös), tümrük (davul) ve ve çeng (ziller) çalgılarının yer aldığı eski çağlardan günümüze ulaşan belgelerden anlaşılmaktadır. ⓘ
Osmanlılar tarafından kullanılan iki tür zurna vardı. Bunlardan biri olan kabazurna, Osmanlı ve Kırım mehterhanelerinde çalınan pes bir tona sahipti. 17. yüzyılda İstanbul'da 100 saz sanatçısı kabazurna çalmaktaydı. Curazurna adı verilen, küçük boyutlu ve tiz sesli diğerine ise davul ya da çifte na'ra eşlik ederdi. Evliya Çelebi, "Hükümdarlara ait kayıkhaneler vardır. Padişah yeni saraya veya başka bir yere gitmek isterse, mücevher taht üzerinde kıymetli kubbenin altında hafif bir kadırganın arkasında, Haliç tarafındaki yalıları, bağ ve bahçeleri ve tersaneleri seyrederek sadece curazurna ve çifte na'ra eşliğinde seyahat eder" derken, İstanbul'daki tersanenin bahçesinden bahsediyordu. Enver Paşa tarafından 1917 yılında kurulması düşünülen askeri mehter birliğine küçük zurna olarak curazurna eklenmesi planlanmıştır. Kabazurnalar 16. yüzyılda İstanbul'da yapılmıştır. ⓘ
Osmanlıların mehterhanelerinde çalınan müzik aletleri şu şekilde sınıflandırılabilir: ⓘ
Nefesli çalgılar
Kabazurna, Cura zurna, Korno, Mehter borusu, klarnet ⓘ
Vurmalı çalgılar
Kös (büyük timpani), Davul, Nakkare (küçük timpani), Tabılbaz, Def ⓘ
Ziller ve çıngıraklar
Ziller ve Çoğan (cevgen, Türk hilalleri) ⓘ
Organizasyon
Mehter takımları yapısal olarak bölükbaşı adı verilen bir komutana sahip bölüklere ayrılmıştır. Bu bölüklerin sayısı çalgı türlerinin sayısına eşitti; zurnacılar, kornocular, nakkareciler, zilciler, davulcular, kösçüler ve çoğanlar bölükleri. ⓘ
Zurnazenler Bölüğü'nün zurnazen adı verilen bir bölük başı vardı ve bu kişi aynı zamanda mehterbaşı olarak da adlandırılır, kırmızı cübbe ve kırmızı başlık giyerdi. Bölüğün diğer üyeleri zurnacı ya da zurnazen olarak adlandırılırdı ve rütbeleri asker rütbesiydi. Zurnazenler başlarına beyaz destarla sarılmış mor kapitone başlık, beyaz cübbe, bellerine kuşak, kırmızı şalvar, sarı yemeni (hafif, düz topuklu ayakkabı) ve kırmızı biniş (cübbe) giyerlerdi. ⓘ
Zurna, mehter takımının en temel müzik aletidir. Tüm melodileri solo olarak çalabilir. Sesi renkli, canlı, pastoral, heybetli, duygusal ve oynaktır. Kısa ve keskin seslerin yanı sıra kayan sesler de elde edilebilir. Türk çalgıları arasında virtüözlüğe en elverişli çalgı olan bu müzik aletinin, isimleri hala çok iyi bilinen zurnazenbaşı İbrahim Ağa ve Edirneli Daği Ahmed Çelebi gibi birçok ustası akla gelmektedir. Ayrıca Osmanlı paşaları arasında zurnazen Mustafa Paşa gibi büyük zurna ustaları da vardı. ⓘ
Aynı teşkilat ve üniformalar diğer bölümlerde de görülmektedir. ⓘ
Yapı
Farklı bando çeşitleri, kullanılan enstrüman ve müzisyen sayısına göre sınıflandırılır: altı katlı (altı katlı), yedi katlı (yedi katlı) ya da dokuz katlı (dokuz katlı). ⓘ
19. yüzyılın başlarında vezirin kişisel bandosunda dokuzar davul, flüt, yedi trompet ve dört zil (artı isteğe bağlı timpanist) bulunurdu. ⓘ
Mehterân tarafından giyilen kostümler, renk ve tarz bakımından büyük farklılıklar gösterse de, her zaman çok renklidir; genellikle tepesi genişleyen yüksek nervürlü şapkalar ve renkli ipeklerle sarılmış uzun cübbeler içerir. Bando yöneticisi, şef ve bölüm liderlerinin hepsi kırmızı cübbe giyer. Dönem üniformaları giyen ve dönemin silahlarını ve bayraklarını taşıyan bir renk muhafızı bulunur. ⓘ
Üyeler
Tören Üyeleri: ⓘ
Bayrak ve sancak taşıyıcıları ⓘ
Vurmalı Çalgılar: ⓘ
Zil ve nakkare oyuncuları ⓘ
Nefesli Çalgılar: ⓘ
Boru (Western Fanfare Trompet) oyuncuları ⓘ
Stil
Osmanlı askeri bandosunun sesi, diğerlerinin yanı sıra bas davulları, boruları, zilleri, üçgeni ve zilleri (zil) birleştiren genellikle tiz bir sesle karakterize edilir. Modern Türkiye'de halen devlet, askeri ve turistik etkinliklerde Mehter Takımı ve ona eşlik eden birlikler tarafından çalınmaktadır. ⓘ
Mehterân genellikle peşrev, semai, nakış, cengiharbi, murabba ve kalenderi gibi klasik Türk müziği eserlerini çalar. Mehterân tarafından çalınan müziğin çoğu, Osmanlı sınırlarından kahramanlık temaları içeren Türk Halk Müziğidir. Ezgiler ve sözler Mehterhane'de (Mehter Evi) yazılır. ⓘ
Günümüze ulaşan en eski marşlar 16. yüzyılda Nefiri Behram, Emir-i Hac, Hasan Can ve Gazi Giray II tarafından yazılmıştır. Bu eserlerin çok azı bugün mehter takımlarında çalınmaktadır. ⓘ
Tanınmış besteciler
16. yüzyıl | 17. yüzyıl | 18. yüzyıl ⓘ |
- Nefiri Behram | - Zurnazen Edirneli Daği Ahmed Çelebi | - Hızır Ağa |
- Emir-i Hac | - Zurnazenbaşı İbrahim Ağa | |
- Hasan Can | - Müstakim Ağa | |
- Gazi Giray II. | - Hammalı |
- Hızır Ağa
- Müstakim Ağa
- Mehterbaşı Ağa (adı bilinmiyor)
- Şah Murad "Sultan IV. Murad"
- Kemanî Hızır Ağa
- Çok sayıda adı bilinmeyen bestekâr ⓘ
İyi bilinen kompozisyonlar
Türkiye'nin Müziği | ||||||||
Genel konular | ||||||||
---|---|---|---|---|---|---|---|---|
|
||||||||
Türler | ||||||||
|
||||||||
Spesifik formlar | ||||||||
|
||||||||
Medya ve performans | ||||||||
|
||||||||
Milliyetçi ve vatansever şarkılar | ||||||||
|
||||||||
Bölgesel müzik | ||||||||
|
||||||||
"Ceddin Deden"
Zahoora bandosu çeşitli sınır marşları çalsa da, Ceddin Deden en iyi bilinenlerden biridir. ⓘ
Şarkı Sözleri ⓘ
Ceddin, deden, neslin, baban (2x); ⓘ
Hep kahraman Türk milleti. ⓘ
Orduların, pek çok zaman, vermiştiler dünyaya şan (2x). ⓘ
Türk milleti!, Türk milleti! (2x); ⓘ
Aşk ile sev milliyeti, ⓘ
Kahret vatan düşmanını, çeksin o mel'un zilleti (2x). ⓘ
İngilizceye şu şekilde çevrilebilir: Atalarınıza, dedenize, torunlarınıza, babanıza [bakın] (2x) ⓘ
Türk milleti her zaman yiğit olmuştur. ⓘ
Ordularınız, birçok kez, dünya çapında ün kazanmıştır. (2x) ⓘ
Türk milleti, [Ey] Türk milleti! (2x) ⓘ
Milliyetinizi tutkuyla sevin, ⓘ
Anavatanınızın düşmanlarını ezin, o lanetli olanlar zilleti tadacaktır. (2x) ⓘ
"Yine de Şahlanıyor Aman"
Şarkı Sözleri ⓘ
Gene de şahlanıyor aman, Kolbaşının yandı da kır atı.(x2) ⓘ
Görünüyor yandım aman, Bize serhad yolları.(x2) ⓘ
Davullar çalsınlar aman, Aman da ceng-i ceng-i de harbiyi.(x2) ⓘ
Görünüyor yandım aman, Bize sefer yolları.(x2) ⓘ
Gâhi sefer olur aman, Aman da sefer de eyleriz.(x2) ⓘ
Hazan erişince aman, Aman güzel severiz.(x2) ⓘ
Gül yüzlü yari de aman, Aman da hile ile de sezeriz.(x2) ⓘ
Sefersiz olamaz aman, Aman er evlatları.(x2) ⓘ
Mehter bugün
Osmanlı Askeri Bandosu Mehter, Türkiye'de halen Türk Silahlı Kuvvetleri'nin bir parçası olan Mehter Birliği olarak özel günlerde çalmaktadır. Bando ayrıca yaz aylarında İstanbul Harbiye'de her gün çalmakta; kış aylarında ise kapalı mekân konserleri vermektedir. En büyük etkinliği, 29 Mayıs 1453'te Konstantinopolis'in fethinin kutlandığı her yıl 29 Mayıs'ta gerçekleşmektedir. ⓘ
Yerel topluluklar bayram konserlerinde ve hatta Türkiye'nin her yerindeki halk kutlamalarında çalmaktadır. ⓘ
Mehter Takımı ayrıca Türk müzik geleneklerinin elçileri olarak dünyanın dört bir yanındaki etkinliklere davetli olarak katılmaktadır. Örneğin, 2017 Pakistan Günü Geçit Töreninde "Jeeway Jeeway (Yaşasın) Pakistan" şarkısını çalmıştır. ⓘ
Etimoloji
Farsçada mihter olarak geçen mehter kelimesi, ekber (en büyük), âzam (pek ulu) mânâsında bir ism-i tafdildir. Türkçeye bu kelimenin Arapçalaştırılmış şekillerinden mehter, çoğulu olarak da mehterân yerleşmiştir. ⓘ
Mehterin kapatılması
1826 yılında Yeniçeri Ocağı bağlantılı Mehterhane ve Ahi Ocakları kapatıldı ve Yeniçeriler kıyımdan geçirildi. 1826 tarihi ayni zamanda Osmanlı topraklarında Bektaşilik tarikatının yasaklanmasının da tarihidir. ⓘ
Bu ocağın kuruluş sebebi, mevcut askerin azlığına rağmen, fetihlerin çoğalıp sınırların genişlemesi ve eldeki askerin de bu sınırları koruyamaz duruma gelme endişesi idi. Halbuki hem Rumeli’yi elde tutabilmek hem de yeni fetihlerde bulunabilmek için devamlı ve hükümdarın emir komutası altında bir askerî birliğe ihtiyaç vardı. Benzer teşkilatlar, yani esirlerden istifade etme sistemi, daha önceki Türk devletlerinde de vardı. Bu manada Osmanlıların, Selçuklular ile Memlukluları örnek aldıkları anlaşılmaktadır. Yeniçeriliğin ilk kuruluşunda, orduya bin kadar yeniçeri alınmıştı. Bunların her yüz kişisine komutan olarak daha önce Türklerden meydana getirilen yaya askeri usulüne uygun olarak bir "Yayabaşı" tayin edilmiştir. ⓘ
Mehterin yeniden kuruluşu
Mehterhane 1826'da kaldırılarak yerine Avrupai bandolar kuruldu ve Mehteran bölüğü kaybolup gitti. Sonradan 1914 yılında Türkçülük akımının kuvvetlenmesi üzerine Enver Paşa'nın emriyle Mehteran-ı Hakaniye adıyla yeniden kuruldu ve askerî müzeye bağlandı. ⓘ
Bilinen besteciler
16. yüzyıl
- Nefirî Behram
- Emir-i Hac
- Hasan Can
- II. Gazi Giray
- Şah kulu
- Mehmet Paşa ⓘ
17. yüzyıl
- Zurnazen Edirneli daî Ahmed Çelebi
- Zurnazenbaşı İbrahim Ağa
- Hammalî
- Çenkî İbrahim Ağa
- Edirneli Mehmed Çelebi
- Eyyubî Mehmed Çelebi
- Derviş Mehmed Çelebi
- Solakzade Mehmed Hemdemî
- Acemiler (Acemi oğlanlar)
- Kazaklar (İstanbul'a Rusya'dan gelen göçmenler) ⓘ