Sekban

bilgipedi.com.tr sitesinden
Sekban
BağlılıkOsmanlı İmparatorluğu
Tipparalı askerler
Komutanlar
Önemli
KOMUTANLAR
Yeğen Osman

Sekbanlar, Osmanlı İmparatorluğu'nda köylü kökenli paralı askerlerdi. Sekban terimi başlangıçta düzensiz askeri birliklere, özellikle de silahsız olanlara atıfta bulunuyordu, ancak nihayetinde düzenli ordunun dışındaki herhangi bir orduyu ifade etmeye başladı. Sekbanlar sadece Osmanlı devletine sadık değillerdi, aynı zamanda kendilerine yeterli maaşı ödeyen herkese de sadık olabilirlerdi.

Bu birliklerin bakımı sekban akçesi adı verilen bir vergi toplanarak sağlanırdı. O kadar çok sayıda asker toplandı ki, imparatorluk ordularının en kalabalık bileşeni haline geldiler. Bu birliklerin kullanımı nihayetinde vahim sonuçlara yol açtı: 1590'da İran'a karşı savaşta ve 1606'da Avusturya'ya karşı savaşta olduğu gibi, düşmanlıkların sona ermesi, çok sayıda sekbanın işsiz veya geçim araçlarından yoksun kalmasına neden oldu. Sonuç olarak, bu askerlerin çoğu eşkıyalığa ve isyana yöneldi ve 1596 ile 1610 yılları arasında Anadolu'nun büyük bir kısmını yağmaladılar.

Yeniçeriler ve sekbanlar arasındaki rekabet nihayetinde bir isyanla sonuçlandı. Yeniçeriler Rumeli cephesinde yenilgiye uğradıktan sonra, 1687'de Dördüncü Mehmed'i tahttan indirmek için İstanbul üzerine yürüdüler. Mehmed, yeniçerileri kontrol altında tutması için kendi kendini yetiştirmiş bir sekban komutanı olan Yeğen Osman Ağa'yı görevlendirdi. Ancak Yeğen Osman bunu başaramadı ve Dördüncü Mehmed tahttan indirildi.

Halefi 2. Süleyman, selefinin politikasını sürdürerek Yeğen Osman'ı Rumeli genel valisi yaptı. O sırada Paşa olan Yeğen Osman daha sonra sadrazam olmaya çalıştı. Bunun üzerine, görevdeki sadrazam sekban birliklerini yasakladı, dağılmak istemeyen askerleri idamla tehdit etti ve bir iç savaş başladı.

Sekbanlar üstünlüğü ele geçirdi, ancak Osmanlı merkezi yönetiminin bir başka dönüşü Yeğen Osman'ın yakalanıp idam edilmesiyle sonuçlandı. Bu sekban isyanlarını sona erdirmedi ve 1698'de Sultan sekbanlarla bir anlaşmaya vararak gelecekteki iyi davranışları karşılığında onlara güvenceler verdiyse de, anlaşma hızla bozuldu ve sekban isyanları 18. yüzyıl boyunca devam etti.

Sekban (Farsça seg-ban: "köpek bakıcısı"), Yeniçeri ocağının altmış beşinci ortası mensubuna verilen ad.

Sekban teşkilâtı, Murâd Hüdavendigâr zamanında padişahın av maiyeti olarak mevcuttu. Fatih Sultan Mehmed zamanına kadar bağımsız bir teşkilat olan sekban ocağı, 1451'de, yeniçerilerin taşkınlık etmeleri üzerine itaatsizlik eğilimini kırmak için Fatih'in emriyle yeniçeri ocağına dağıtıldı. O zaman sayıları, altı-yedi bin civarındaydı. Beş yüz sekban da av hizmeti için alıkonuldu.

Yavuz Sultan Selim devrinde bütün sekbanlar, bir orta hâline getirilerek, yeniçeri ocağının altmış beşinci ortasını oluşturdular. Piyade ve süvari sekbanlar, pâdişahla berâber ava giderler, av köpekleri yetiştirirler, sekban fırınında çalışırlardı. Savaş zamanında, diğer yeniçerilerle birlikte çarpışmaya giderlerdi.

Yerlikulu piyadelerinden olan sekbanlar, askere ihtiyaç hasıl olduğu zaman, gönüllü olarak toplanan köy halkından oldukları için, diğer birlikler gibi sağlam bir askeri eğitime sahip değillerdi. "Salyâne"den kurtulmak için zaman zaman Hıristiyanlar bile bu birliğe iştirak edebiliyorlardı. Bunlar, bulundukları bölgenin paşasından başkasını tanımazlardı. Hizmet gördükleri müddetçe ulûfe alırlardı. Sekbanlar, "Bayrak" ismi ile sınıflara ayrılırlardı. Sekban bölükbaşı ve Bayraktar adında subayları vardı. Bunlar, silah olarak kılıç kullanırlardı. Zamanla sekbanların önemleri azalınca bunların yerini "Tüfekçi" adi ile yeni bir piyade sınıfı aldı.

Sekbanların başında sekbanbaşı bulunurdu. Sekbanbaşı, yeniçeri ağası İstanbul'da bulunmadığı zaman ona vekalet eder, şehrin güvenliğinden o sorumlu olurdu. 1590 yılından sonra, vezir ve beylerbeyilere sekbanlardan bir miktar muhafız verildi. Bunlar, eyaletlerde paşaların kapı halkının çekirdeğini meydana getirdiler. Sekbanlık da, 1826'da Yeniçeri Ocağı ile beraber kaldırıldı.