Karamanlılar

bilgipedi.com.tr sitesinden
Karamanlılar
Cappadocian Greek dance.JPG
Toplam nüfus
~300.000
Önemli nüfusa sahip bölgeler
Yunanistan ~300.000
Diller
Türkçe (Karamanlıca), Yunanca
Din
Türk Ortodoks Patrikhanesi

Karamanlılar Türkiye-Yunanistan nüfus mübadelesinden önce Anadolu'nun Karaman bölgesinde yaşamış Ortodoks inancına mensup Türk dilli halktır.

Karamanlıların Türkiye'de yaşadıkları/yaşamış oldukları alan
Bir evin kapısında bulunan Karamanlı Türkçesiyle yazı (MAΣAΛAΧ “Maşallah”)
İncesu (Kayseri)

Anadolu'daki belli başlı Karamanlı yerleşim merkezleri Mersin'in Tarsus ve Anamur ilçesi ve Konya'nın Sille kasabası, Ermenek, Karaman-Madenşehri, Ereğli, Nevşehir, Aksaray, Güzelyurt, Niğde, Bor, Kemerhisar, Ihlara, Malakopi (Derinkuyu), Prokopi (Ürgüp) ilçesi ve Kayseri idi. Bölgede Türkçeye geçen Rum halktan en erken 1400'lerin ilk yarısında Basel Konsili'nde söz edilmektedir.

1923 Lozan Antlaşması'nın ekli protokol hükümlerince Türkiye'de yaşayan yaklaşık 193.000 Karamanlı Rum zorunlu nüfus değişimine tâbi tutulmuştur. Büyük bir bölümü hiç Helence bilmeyen Karamanlılar, Yunanistan'daki yaşama kültürel uyum sağlamada zorluklarla karşılaşmışlar ve yakın yıllara kadar evlerinde Türkçe konuşmaya devam etmişlerdir.

Etimoloji

Karamanlılar, Orta Anadolu'da Karamanlı Türkçesini ana dilleri olarak konuşan Ortodoks Hıristiyanlardı. Bu terim coğrafi bir terimdir ve 13. yüzyıldaki Karaman Krallığı'ndan türemiştir. Başlangıçta bu terim yalnızca Karaman kasabası sakinlerini ya da Karaman bölgesinden gelenleri ifade ederdi.

Dil

Yunan alfabesi ile yazılmış bu Türkçe metinlere Karamanlıca (veya Karamanlı Türkçesi) adı verilir. Bölgede hâlen çok sayıda Karamanlıca mezar taşı ve kilise yazıtlarına rastlanmaktadır. İstanbul-Yedikule'deki cemaatten kaynaklanan Karamanlıca elyazmaları 15. yüzyıldan itibaren görülür. Karamanlıca ilk matbu eserler 1718'den itibaren İstanbul'da basılmıştır. 18. yüzyılda basılan eserlerin çoğu dini nitelikte iken, 19. yüzyılda basıldığı tespit edilebilen 500'ü aşkın Karamanlıca kitap arasında ise tarih kitapları, romanlar ve diğer dünyevi konular yer tutar. Kulalı gazeteci-yazar Evangelinos Misailidis'in 1871'de Rum harfleriyle yayımladığı Temaşa-i Dünya ve Cefakâr u Cefakeş adlı romanı Türkçenin seyahat-macera türündeki ilk romanı sayılmaktadır. 20. yüzyıl başlarında Karamanlıca günlük gazeteler de yayımlanmıştır.

Karamanlı Türkçesine dair bilgiler, Evliya Çelebi'nin Seyahatname adlı eserinde vardır. Evliya Çelebi'ye göre Antalya'nın yirmi mahallesinden dördünde "Urum keferesi" sakindir, ancak bunlar Rumca değil "bâtıl Türk lisânı üzere kelimât ederler" (IX, 64a). Alanya'da da aynı durumla karşılaşırız: "Ammâ aslâ Urum lisânı bilmeyüp bâtıl Türk lisânı bilürler".

Konya yakınlarındaki Sille'de bulunan eski Rum Ortodoks kilisesi Agia Eleni'nin girişinde Karamanlı Türkçesiyle yazılmış bir kitabe.

Karamanlı Türkçesi yazarları ve konuşurları 1923 Yunan-Türk nüfus mübadelesinin bir parçası olarak Türkiye'den sürülmüştür. Bazı konuşmacılar dillerini diasporada korumuşlardır.

Karamanlıca yazılmış bir el yazması parçası da Kahire Genizası'nda bulunmuştur.

Kökenleri

Karamanlıların kökenleri uzun zamandır tartışılmaktadır ve bu konuda iki temel teori vardır. Birine göre, Ortodoks kalmasına rağmen dilsel olarak Türkleşmiş olan Yunanca konuşan Bizans nüfusunun kalıntılarıdır. İkinci teoriye göre ise Bizans imparatorlarının Anadolu'ya çok sayıda yerleştirdiği ve Türk fetihlerinden sonra dillerini ve Hıristiyan dinlerini koruyan Türk askerleridir. Yunan akademisyenler, Karamanlıların Yunan kökenli olduğu ve ya zorla ya da kıyı bölgelerindeki Yunanca konuşan Ortodoks Hıristiyanlardan izole edilmelerinin bir sonucu olarak Türkçeyi kendi dilleri olarak benimsedikleri görüşüne eğilimlidirler. Türk akademisyenler ise onları fetihten önce Bizans topraklarına göç etmiş ya da Bizans ordularında paralı asker olarak görev yapmış ve yeni yöneticilerinin dilini değil ama dinini benimsemiş Türklerin torunları olarak görmektedir.

Anadolu Rumlarının kısmen ya da tamamen Türkleşmesi, komşu Türklerle birlikte yaşamalarının bir sonucu olarak 1100'lü yılların başlarına kadar uzanmaktadır. Doğu ve Latin kaynakları, 13. ve 14. yüzyıllarda Anadolu'da Yunanca-Türkçe iki dilliliğin yaygın olduğunu ve 15. yüzyılın başlarında bunun çok yaygın olduğunu göstermektedir. Dahası, 1437 tarihli anonim bir Latince kayıt, Anadolu'daki Rum piskopos ve metropolitlerin "Müslüman tarzında giyindiklerini ve Türkçe konuştuklarını"; "ayin hala Rumca okunmasına rağmen vaazların Türkçe telaffuz edildiğini" belirtmektedir. Karamanlılar bu Türkleşmiş Rumların torunları olabilir.

Karamanlıları ziyaret eden ve yaşam tarzlarını deneyimleyen Osmanlı seyyahı Evliya Çelebi, onların Türk kökenli olduklarını ve Türkçe aksanlarının yerel Müslüman Türklerden farklı olmadığını yazmıştır. Mahallelerinde Rumca konuşan topluluklar olmasına rağmen, başta İncil olmak üzere Türkçe kitaplar basmışlar ve Karamanlıca ilahiler okumuşlardır. İngiliz tarihçi Arnold J. Toynbee (1889-1975) de Karamanlıların Türk kökenli olduğunu düşünmüş, ancak kökenleri sorusuna kesin bir yanıt bulunamadığını vurgulamıştır.

Alman gezgin Hans Dernschwam (1494-1568/69) 1553-1555 yıllarında Anadolu'da yaptığı seyahat sırasında İstanbul'da yaşayan Karamanlılarla karşılaşmış ve onları "I. Selim'in Karamanya emirliğinden naklettiği Rum inancına sahip Hıristiyan bir halk" olarak tanımlamıştır. Ermeni tarihçi Eremya Çelebi Kömürciyan (1637-1695) da Karamanlıların İstanbul surları çevresinde ve içinde yaşadıklarını, Rum olmalarına rağmen Yunanca bilmediklerini ve sadece Türkçe konuştuklarını belirtmiştir. Mauromates (1656-1740) adlı bir Karamanlı yazar, Anadolu'da Yunancanın yerini Türkçenin aldığını ve bu nedenle "Yunan edebiyatının şaheserlerini" okuyamadıklarını yazmıştır. Iosepos Moesiodax adlı bir başka Karamanlı yazar, Paedagogy (1779) adlı eserinde "halkımızın ihtiyacı iyi bir Türkçe gerektiriyor, çünkü bu bizim yöneticilerimizin lehçesidir" diye yazmıştır. 1800'de Konya'da seyahat eden İngiliz yazar William Martin Leake (1777-1860) şöyle yazmıştır:

[...] Kapadokya Rumlarının geneli kendi dillerinden habersiz ve kilise ayinlerinde Türkçe kullanıyorlar [...] Konya'da Rum kilisesine mensup bir Hıristiyan'ın evinde rahatça konakladık, ancak kilise ayininde bile kullanılmayan dilden habersizdi: dört İncil ve Dualar Türkçe olarak basılmıştı. [Anadolu'nun büyük bir bölümünde Rumların kamusal ibadetlerinin bile artık Türk dilinde yapıldığı tartışılmaz bir gerçektir [...].

Alman oryantalist Franz Taeschner (1888-1967) Karamanlıların dinleri dışında tamamen Türkleşmiş olduklarını gözlemlemiştir. Yaklaşık 40 yıl Türkiye'de yaşamış olan İngiliz tarihçi Edwin Pears (1835-1919), Karamanlıların aslen Rum olduklarını ve anadillerini kaybederek Türkçe konuştuklarını yazmıştır. Robert Pinkerton (1780-1859) Türk baskısının onlara Türk dilini benimsettiğini belirtmiştir:

[...] Araştırmamın sonucu, Küçük Asya'nın zavallı, cahil ve ezilmiş Hıristiyanları için İncil Cemiyetleri tarafından yapılacak daha çok şey olduğunu göstermektedir; bu Hıristiyanların büyük çoğunluğu günümüzde anadillerini neredeyse tamamen kaybetmişlerdir ve Türkçeden başka bir şey konuşup anlamamaktadırlar. Özellikle sözünü ettiğim iki Hıristiyan ulus Rumlar ve Ermenilerdir. Mahomedan efendilerinin acımasız zulmü, ana dilleri konusunda bile bugünkü aşağılanmış cehalet durumlarının nedeni olmuştur. Çünkü bir zamanlar Türk efendileri Küçük Asya'daki Rumların kendi aralarında Yunanca konuşmalarını bile kesinlikle yasaklamışlar ve bu barbarca emirlerine karşı gelmeye cesaret eden bazılarının dillerini kesmişler, bazılarını da ölümle cezalandırmışlardır. Zalimlerin dilinin uzun zamandan beri neredeyse evrensel olarak hakim olduğu ve Anadolu'nun büyük bir bölümünde Rumların halka açık ibadetlerinin bile artık Türk dilinde yapıldığı tartışılmaz bir gerçektir.

Benzer şekilde, İngiliz bilim adamı David George Hogarth (1862-1927) da Karamanlıların Türkleşmesini baskıya bağlamıştır; 1890'da Eğirdir Gölü'nü ziyaret ederken "Müslümanlar onları yiyip bitiriyor" diye yazmıştır.

Karamanlıların Türkiye'de kalma taleplerini gören Türk hükümeti, mübadeleden muaf tutulmaları için bir anlaşma yapmaya çalıştı ancak bu kabul edilmedi. Sadece piskopos olan Papa Eftim'in (doğum adı: Pavlos Karahisarithis) Anadolu'da kalmasına izin verildi. Papa Eftim, Karamanlıların çoğunluğu ile birlikte, Yunan-Türk savaşı sırasında Türk ordusunu desteklemiştir. Kendisi, "Ben Türk dostu Eftim değilim, ben Türk oğlu Türk Eftim'im" demiştir. Türk kimliğimi her zaman açıkladım. Yabancılar Türklerin dostu olabilir. Ancak benim gibi bir Türk vatandaşının yabancı olarak gösterilmesi, halkımın sorgulanması beni derinden yaralıyor. Bana Türk demeyip Türk dostu diyenleri asla affetmeyeceğim.

Karamanlıların ata yurdunun sınırları.

Nüfus

Birçok Karamanlı, 1923 yılında Yunanistan ve Türkiye arasında gerçekleşen nüfus mübadelesi sırasında evlerini terk etmek zorunda kalmıştır. İlk tahminler, orta ve güney Anadolu'dan sürülen Türkçe konuşan Ortodoks Hıristiyanların sayısının 100.000 civarında olduğu yönündeydi. Ancak Stevan K. Pavlowitch, mübadele sırasında Karamanlıların sayısının 400.000 civarında olduğunu söylemektedir.

Kültür

Karamanlılar arasında gelişen farklı kültür, Ortodoks Hıristiyanlık unsurlarını, yabancı gelenekleri kabul etme ve bu geleneklere kendilerini kaptırma konusundaki istekliliklerini karakterize eden bir Türk-Anadolu kültürüyle harmanlamıştır. 14. yüzyıldan 19. yüzyıla kadar edebi incelikte bir patlama yaşadılar. Karamanlı yazarlar özellikle felsefe, dini yazılar, romanlar ve tarihi metinlerde üretkendi. XIX. yüzyılın sonlarındaki lirik şiirleri, hem Yunan hem de Türk hükümetlerine karşı kayıtsızlıklarını ve Rum Ortodoks dinine mensup, Türkçe konuşan bir halk olarak hissettikleri kafa karışıklığını anlatır.

Karamanlides, Yunanistan'a vardığında yerel Rum nüfus tarafından pek çok kez ayrımcılığa uğramıştır. Kendilerine Türk tohumu anlamına gelen bir hakaret olan 'tourkosporos' denmiştir. İoannis Metaksas döneminde Yunanca dışındaki dillerin kullanımı yasaklanmış ve Karamanlılar Türkçe konuştukları için cezalandırılmışlardır.

Türküler ve Halk Oyunları

  • Bahçelerde Enginar Leylim Yar(Λέϊλιμ Γιάρ)
  • Bıçak Düşmez Belinden
  • Konyalım

Tarih

1551'de İstanbul'a gelen gezgin Nicolas de Nicolay, Karamanlıların Yedikule yakınlarında büyük bir mahallede oturduklarını, geçimlerini ticaret ve zanaatla sağladıklarını, özellikle kuyumculuk ve işlemecilikte çok yetenekli olduklarını belirtir. Dükkânlarının Kapalıçarşı yakınında olduğu anlaşılmaktadır. Nicolay'a göre Karamanlı kadınlar diğer Rum kadınları gibi, hamama gitme ve kilise ziyareti dışında, sokağa nadiren çıkarlar. Evlerinde nakış işlemekte ustadırlar. Bu işlemeleri Kapalıçarşı'da ve pazarlarda satılır. Dar gelirli Karamanlı kadınlar geçimlerini sokaklarda yumurta, piliç, peynir ve sebze satarak kazanırlar.

Süreç içinde Karamanlılar Yedikule'den Fener, Cibali, Tahtakale, Kumkapı semtlerine ve Rumların yaşadığı diğer mahallelere dağılıp yerleştiler. Karamanlıların büyük çoğunluğu İstanbul'da ticaretle uğraşırlardı. Niğde'nin Kurdonos köyünden gelenler sabun tüccarı, Aravan'dan gelenler kuruyemişçi, Uluağaç'tan gelenler kabzımal, Niğde'den gelenler zahireci ve peynirci, Fertek'ten gelenler beratlı şarapçı idiler; Ürgüp'ün Sinasos köyünden gelenler havyar ve tuzlu balık ticareti, Kayserililer pastırma ve sucuk ticaretiyle uğraşırlardı.

Eb'ül-Fida'ya göre Karaman

Rum beldelerinin, birisi de Karaman topraklarıdır. Buralarda Türkmenler oturur. Karamanoğulları çevresindeki beyliklerin en güçlüsü ve en uzun ömürlü olanıdır. Konya'nın bir günlük güneyinde Rum beldesinden birisi de Larende'dir.

Yakın tarih

Dükkânları Eminönü'nde ve Galata'daydı. İstanbul'daki Karamanlılar, Tanzimat'tan sonra kurdukları yardımsever dernekler kanalıyla köylerinin kalkınması için kayda değer çabalar harcamışlardır. Günümüzde ise İstanbul'da tamamen asimile olan Karamanlılar cemaati yalnızca Mersin ve Tarsus’ta birkaç mahalleden oluşan öbekler halinde yaşamlarını sürdürmektedirler. En büyük cemaatleri ise yine Mersin Çamlıbel ve Pozcu semtlerinde ikamet etmektedirler. Kentte ibadet için kullandıkları 5 ev kilisesi (şapel) bulunmaktadır. Onlar içinde en kutsal yerlerin başında Silifke yakınlarındaki Aya Tekla Kilisesi (Helence: Ἁγία Θέκλα) başta gelmektedir.

Sevr Antlaşması ve mübâdele

Cemaat dışından gelen emir üzerine Akdağmadenli bir papaza Türk Ortodoks Patrikhanesi 1921 yılında Kayseri'de kurduruldu. Bu papaz kendi kendini Keskin Metropoliti ilân edip "Papa Eftim" unvanını kullanmaya başladıysa da Karamanlı Rumlar bu kiliseye rağbet etmedi. 193.000 kadar Rum 1925 senesinde Silifke ve Tarsus üzerinden Yunanistan'a taşındılar. Tek kalan papaz Atatürk'ün hususi desteğiyle ailesiyle birlikte İstanbul'a yerleştirildi. Papa Eftim ve ailesi Galata ve Tophane semtlerinde Rum Ortodoks patrikhanesinin kiliselerini zapt etmişler; doldurmak için Moldova'dan 60-70 kadar öksüz Gagavuzu İstanbul'a getirtmişlerdir. Fakat bu çocuklar da büyüyünce İslam dinine geçerek Müslümanlarla evlenip asimile olmuşlardır. İlk Türk Ortodoks patriği Papa Eftim, daha sonra oğlu Turgut Erenerol ve kardeşi Selçuk Erenerol'dur. Kilise basın sözcüsü ve rahibesi Sevgi Erenerol yönetimi üstlenmiştir.

TBMM ilk dönem Eskişehir milletvekillerinden aslen Bodrumlu olan İstamat Zihni Özdamar Karamanlı asıllıdır.