Atardamar
Arter ⓘ | |
---|---|
Detaylar | |
Tanımlayıcılar | |
Latince | Arteria (çoğul: arteriae) |
Anatomik terminoloji [Vikiveri'de düzenle] |
Bir arter (çoğul arterler) (Yunanca ἀρτηρία (artēríā) 'nefes borusu, atardamar') insanlarda ve diğer hayvanların çoğunda kanı kalpten vücudun bir veya daha fazla bölgesine (dokular, akciğerler, beyin vb.) götüren bir kan damarıdır. Çoğu arter oksijenli kan taşır; bunun iki istisnası, oksijensiz kanı oksijenlendiren organlara (sırasıyla akciğerler ve plasenta) taşıyan pulmoner ve umbilikal arterlerdir. Etkin arteriyel kan hacmi, arteriyel sistemi dolduran hücre dışı sıvıdır. ⓘ
Arterler, oksijen ve besin maddelerinin tüm hücrelere ulaştırılmasının yanı sıra karbondioksit ve atık ürünlerin uzaklaştırılmasından, optimum kan pH'ının korunmasından ve proteinlerin ve bağışıklık sistemi hücrelerinin dolaşımından sorumlu olan dolaşım sisteminin bir parçasıdır. ⓘ
Tanımlayıcılar |
---|
Tanım
Arter sistemi, dolaşım sisteminde yüksek basınç ile çalışan sistemdir. Arter basıncı kalp atışları sırasında değişiklik gösterir. Maksimum basınca sistolik basınç, minimum basınca ise diyastolik basınç denir. Basınç değişikliği herhangi bir atardamarın baskılanmasıyla hissedilebilir. Arterler aynı zamanda kanın pompalanmasına yardım ederler. Arterler kanı kalpten vücuda taşırlar. Oksijenlenme için kanı akciğerlere taşıyan pulmoner arterler hariç, tüm arterler gerekli okisjeni kalpten dokulara doğru taşır. ⓘ
Anatomi
Arterlerin anatomisi makroskopik anatomide, makroskopik seviyesinde ve mikroskop yardımıyla öğretilen mikroskopik olarak ayrılabilir. ⓘ
Makroskopik Anatomi
İnsan vücudunun arter sistemi; sistemik ve pulmoner olarak ayrılır. ⓘ
Sistemik Arterler
Sistemik arterler oksijenlenmiş kanı kalpten vücuda taşıyan ve deoksijene kanı da kalbe taşıyan, kardiyovasküler sistemin bir parçasıdır. ⓘ
Pulmoner Arterler
Pulmoner arterler, kardiyovasküler sistemin parçası olan, deoksijene kanı kalpten alan ve oksijenlenmiş kanı kalbe geri gönderen pulmoner dolaşımın arterlerindendir. ⓘ
Tunica externa olarak bilinen en dış katmanı bağdokudan oluşur. Katmanın içi olan tunica media, düz kas ve elsatik dokudan oluşur. En içteki tabaka endotel hücrelerinden oluşmuştur. Kanın aktığı boşluğa lümen denir. ⓘ
Arter Tipleri
Pulmoner Arterler
Pulmoner arterler vücuttan kalbe dönen kirli kanı oksijenlenmesi için akciğerlere taşıyan atardamarlardır. ⓘ
Sistemik Arterler
Elestik rölatif bileşenlerine göre ve müsküler doku içinde olan tunica media yanı sıra büyüklüğü ve iç ve dış elastik lamina meydana getiren sistemik arterler müsküler ve elastik olarak iki alt kısma ayrılabilirler. Daha büyük arterler (10>mm çapında) genellikle elastiktir ve( 0,1–10 mm) den küçük olanlar kas yapısında olma eğilimindedirler. Sistemik arterler kanı besin alışverişi ve gaz değişimi için arteriollere ve sonra da kaplliere gönderir. ⓘ
Aort
Aort, kök sistemik arterdir (yani ana arter). İnsanlarda aort kapakçığı aracılığıyla doğrudan kalbin sol karıncığından kan alır. Aort dallandıkça ve bu arterler de dallandıkça, arteriollere kadar çapları giderek küçülür. Arteriyoller kılcal damarları besler ve bunlar da venüllere boşalır. Aorttan çıkan ilk dallar, kalp kasına kan sağlayan koroner arterlerdir. Bunları aortik arkın dalları, yani brakiyosefalik arter, sol ana karotis ve sol subklavyen arterler takip eder. ⓘ
Arterioller
Arterioller arterlerin en küçük birimidir. Kalp kasının duvarındaki değişken kasılmayla kan basıncının ayarlanmasına yardımcı olurlar ve kanı kapillere taşırlar. ⓘ
Kapiller
Kapiller dolaşım sisteminde değişimin olduğu önemli yerlerden biridir. Kapiller, gaz, şeker ve diğer besin çevre dokulara hızlı ve kolay difüzyon yardım etmek için küçük tek hücre çapındadırlar. ⓘ
Kapillerin Fonksyonu
Kapillerin etrafında düz kas yoktur ve çaplar kırmızı kan hücrelerin çaplarından daha dardır. Bir kırmızı kan hücresi yaklaşık 7 mikrometre çapındadır ve kapiller ise sadece 5 mikrometere çapındadırlar. Bu yüzden kırmızı kan hücreleri kapillerden geçebilmeleri için bükülmek zorundadırlar. ⓘ
Bu kapillerin küçük çapları, gaz ve besin değişimi için daha büyük yüzey alanı sağlar. ⓘ
Kapiller Ne Yapar
- Akciğerde, oksijen karbondioksit değişimi
- Dokularda, oksijen, karbondioksit, besin ve atık ürün değişimi
- Böbreklerde, atıkların atılması ve geri emilim
- Bağırsaklarda, besin emilimi, atık ürün atılımı ⓘ
Patoloji
Kan Basıncı
Sistemik arter basıncı, kalbin sol ventrikülünün kuvvetli kasılmasıyla elde edilir. (Bkz. Kan basıncı) ⓘ
Sağlıklı dinlenme durumundaki kan basıncı genellikle düşüktür. Bunun anlamı sistemik basınç genellikle 100mmHg'nin altındadır. ⓘ
Atmosfer basıncına dayanmak ve adabte olmak için, arterler çeşitli kalınlıktaki düz kaslarla çevrelenmişlerdir. Bu kaslar uzayan elastik yapıda ve elastik olmayan bağ dokusuya çevrelenmşitir. ⓘ
Atım basıncı, yani Sistolik ve Diyastolik basınç arasındaki fark, öncelikle, her kalp atışı, atım hacmi, karşı hacmi ve büyük arterlerin elastikiyetini tarafından çıkarılır ve kan miktarı tarafından belirlenir. ⓘ
Zamanla, yüksek arteryel kan şekeri (Diabetes Mellitus), lipoprotein kolesterol ve basıncı, sigara kullanımı, ve diğer faktörler,, endotel ve damar duvarları bozulmasına yol açıyor ve ateroskleroza sebep oluyor. ⓘ
Aterom
Arter duvarındaki bir aterom ya da plak, lipit (kolesterol ve yağ asitleri), kalsiyum ve değişken miktarda lifli bağ dokusu içeren hücre enkazlarının aşırı dercede birikmesidir. ⓘ
Tarihi
Antik Yunanlar arasında, arterler trakea ya bağlı olan ve dokulara hava taşıması sorlumlulğunda olan hava tutucular olarak düşünülüyordu. Bu arterlerin boş bulunması ölüm sebebiydi. ⓘ
Ortaçağda, arterlerin "ruhani kan" veya " yaşamsal ruh" diye adlandırılan sıvı taşıdığı gözlemlenmiş ve venlerin içeriklerinden farklı olduğu düşünülmüştür. Bu teori Galen'e geri döndü Ortaçağın sonlarında, trakea ve ligamentler de "arter" olarak tanımlandı. ⓘ
17. yüzyılda William Harvey dolaşım sisteminin modern konseptini, arter ve venlerin rolünü tanımladı ve basite indirgedi. ⓘ
20. yüzyılın başlarında Alex Carrel ilk olarak vasküler dikiş tekniğini, anastomoz ve birçok hayvandaki başarılı organ transplantasyonunu tanımladı. Ve böylece, daha önce damarların kalıcı ligasyonu ile sınırlı olan modern vasküler cerrahiye yeni bir kapı aralardı. ⓘ
Theodor Kocher, tiroidektomi geçiren hastalarda sıklıkla ateroskleroz geliştiğini bildirmiş ve hipotiroidizmin aterosklerozu desteklediğini öne sürmüştür. 1900'lerde yapılan otopsilerde, iyot eksikliği olan Avusturyalılarda, iyot eksikliği olmayan İzlandalılara kıyasla daha sık görülmüştür. Turner, laboratuvar tavşanlarında aterosklerozun önlenmesinde iyodür ve kurutulmuş tiroid ekstraktlarının etkinliğini bildirmiştir. ⓘ
Yapısı
Gelişim
Arteriyel oluşum, endotel hücreleri ephrin B2 gibi arteriyel spesifik genleri ifade etmeye başladığında başlar ve sona erer. ⓘ