Ötzi

bilgipedi.com.tr sitesinden
Ötzi
Ötzi the Iceman on a sheet-covered autopsy table
TelaffuzAlmanca telaffuz: [ˈœtsi] (dinle)
Doğanc. MÖ 3275
İtalya'nın Bolzano kentinin kuzeyinde, bugünkü Feldthurns (Velturno) köyü yakınlarında
Öldüc. MÖ 3230 (yaklaşık 45 yaşında)
Ötztal Alpleri, Avusturya ve İtalya sınırında Tisenjoch yakınlarında
Diğer isimlerBuz Adam Ötzi
Similaun Adamı (İtalyanca: Mummia del Similaun)
Tisenjoch'lu Adam
Hauslabjoch'lu adam
Donmuş Adam
Donmuş Fritz
Tirollü Buz Adam
Şununla tanınırKalkolitik (Bakır Çağı) Avrupalı bir erkeğe ait en eski doğal mumya
Yükseklik1,6 m (5 ft 3 inç)
Web sitesiGüney Tirol Arkeoloji Müzesi

Buz Adam olarak da adlandırılan Ötzi, Eylül 1991'de Avusturya ve İtalya sınırındaki Ötztal Alpleri'nde (bu nedenle "Ötzi" lakabı verilmiştir) keşfedilen, MÖ 3350 ile 3105 yılları arasında yaşamış bir adamın doğal mumyasıdır.

Ötzi'nin sol omzuna saplanmış bir ok ucu ve çeşitli diğer yaraların bulunması nedeniyle öldürüldüğüne inanılmaktadır. Yaşamının doğası ve ölümünün koşulları pek çok araştırma ve spekülasyona konu olmuştur.

Avrupa'nın bilinen en eski doğal insan mumyasıdır ve Kalkolitik (Bakır Çağı) Avrupalılarına dair eşi benzeri görülmemiş bir bakış açısı sunmaktadır. Cesedi ve eşyaları Bolzano, Güney Tirol, İtalya'daki Güney Tirol Arkeoloji Müzesi'nde sergilenmektedir.

Ötzi'nin mumyası
Ötzi Anıtı

Keşif

Ötzi Alps bölgesinde bulunuyor
Ötzi
class=notpageimage|
Alpler haritası üzerinde işaretlenmiş keşif alanı

Ötzi, 19 Eylül 1991'de iki Alman turist tarafından Avusturya-İtalya sınırındaki Ötztal Alpleri'nde, Similaun dağı ve Tisenjoch geçidi yakınlarındaki Fineilspitze'nin doğu sırtında 3.210 m (10.530 ft) yükseklikte bulundu. Helmut ve Erika Simon adlı turistler cesedi ilk gördüklerinde, yakın zamanda ölmüş bir dağcıya rastladıklarını düşünmüşlerdir. Ertesi gün, bir dağ jandarması ve yakındaki Similaunhütte'nin bekçisi, gövdenin altındaki buzda donmuş olan cesedi önce havalı matkap ve buz baltaları kullanarak çıkarmaya çalıştı, ancak kötü hava koşulları nedeniyle vazgeçmek zorunda kaldı. Kısa süre içinde, aralarında dağcılar Hans Kammerlander ve Reinhold Messner'in de bulunduğu sekiz grup bölgeyi ziyaret etti. Ceset 22 Eylül'de çıkarıldı ve ertesi gün kurtarıldı. Ceset, yakınlarda bulunan diğer nesnelerle birlikte Innsbruck'taki adli tıp kurumuna nakledildi. Buluntu 24 Eylül'de burada Innsbruck Üniversitesi'nden arkeolog Konrad Spindler tarafından incelendi. Spindler, bulunan nesneler arasında yer alan balta tipolojisine dayanarak buluntuyu "en az dört bin yıllık" olarak tarihlendirdi. Cesetten alınan doku örnekleri ve beraberindeki diğer materyaller daha sonra çeşitli bilimsel kurumlarda analiz edildi ve sonuçlar kesin olarak kalıntıların M.Ö. 3359 ile 3105 yılları arasında, yani yaklaşık 5.000 yıl önce yaşamış birine ait olduğu sonucuna vardı. Daha spesifik tahminlere göre bu kişinin MÖ 3239 ile 3105 yılları arasında ölmüş olma ihtimali %66, MÖ 3359 ile 3294 yılları arasında ölmüş olma ihtimali %33, MÖ 3277 ile 3268 yılları arasında ölmüş olma ihtimali ise %1'dir.

Sınır anlaşmazlığı

1919'daki Saint-Germain-en-Laye Antlaşması'nda Kuzey ve Güney Tirol arasındaki sınır Inn ve Etsch nehirlerinin havzası olarak belirlenmiştir. Tisenjoch yakınlarında, (o zamandan beri geri çekilmiş olan) buzul, havzanın belirlenmesini zorlaştırmış ve sınır çok kuzeye çizilmiştir. Ötzi'nin bulunduğu alan Avusturya tarafına akıyor olsa da, Ekim 1991'de yapılan araştırmalar cesedin 1919'da tanımlandığı gibi İtalyan topraklarının 92.56 m (101.22 yd) içinde bulunduğunu göstermiştirKoordinatlar: 46°46′45.8″N 10°50′25.1″E / 46.779389°N 10.840306°E. Güney Tirol eyaleti mülkiyet hakkı talep etmiş ancak Innsbruck Üniversitesi'nin bilimsel incelemelerini tamamlamasına izin vermeyi kabul etmiştir. 1998 yılından bu yana Güney Tirol'ün başkenti Bolzano'daki Güney Tirol Arkeoloji Müzesi'nde sergilenmektedir.

Bilimsel analizler

Ceset kapsamlı bir şekilde incelenmiş, ölçülmüş, röntgeni çekilmiş ve tarihlendirilmiştir. Cesetle birlikte bulunan eşyalar gibi dokular ve bağırsak içeriği de mikroskobik olarak incelenmiştir. Ağustos 2004'te, San Matteo Savaşı (1918) sırasında öldürülen üç Avusturya-Macaristan askerinin donmuş cesetleri Trentino'daki Punta San Matteo dağında bulunmuştur. Cesetlerden biri, çevrenin cesedin korunmasını nasıl etkilediğine dair araştırmaların Ötzi'nin geçmişinin aydınlatılmasına yardımcı olacağı umuduyla bir müzeye gönderilmiştir.

Ceset

Ötzi üzerinde adli tıbbın, arkeolojinin, antropolojinin ve diğer ilgili disiplinlerin en ileri bilgi düzeylerini içeren çok titiz bir çalışma yapılmış, mumya kapsamlı bir şekilde ölçülmüş, röntgen ışınlarından geçirilmiş ve tarihlendirilmiştir. Beraberinde bulunan diğer nesnelere yapıldığı gibi, sindirim sistemindeki kalıntılar ve dokular da mikroskobik olarak incelenmiştir. Ağustos 2004'te, Trentino'daki Punta San Matteo dağında San Matteo Savaşı sırasında öldürülen üç Avusturya-Macaristan İmparatorluğu askerinin donmuş cesetleri bulunmuştur. Cesetlerden biri, çevrenin Ötzi'nin geçmişini üzerindeki etkilerini daha iyi anlamamız umuduyla müzeye gönderildi.

Şu anki tahminlere göre (2016), Ötzi öldüğü sırada 160 santimetre boyunda, 50 kilogram ağırlığında ve yaklaşık 45 yaşlarındaydı. Cesedi bulunduğunda 13.750 kilogram ağırlığındaydı. Ceset ölümünden kısa bir süre sonra buzla kaplandığı için vücutta kısmen bozulma gerçekleşmişti. İlk çıkan raporlar, penisinin ve testisinin kayıp olduğunu öne sürmüş ancak daha sonra bunların asılsız olduğu ortaya çıkmıştır. Ötzi'nin üzerinde bulunan polen, toz taneleri ve diş minelerinin izotopik yapısının analizi, çocukluğunu şu anda varolan, Bolzano’nun kuzeyindeki Feldthurns köyü yakınlarında geçirdiğini, daha sonraki yaşamını köyün 50 metre kuzeyindeki vadilerde geçirdiğini göstermiştir. 2009'da yapılan CAT taraması, Ötzi’nin midesinin, normalde alt akciğer bölgesinin olması gereken yere doğru kaydığını ortaya koymuştur. Midesindeki kalıntıların analizinde kısmen sindirilmiş dağ keçisi eti ve tahıl taneleri bulunmuş, son yemeğini ölümünden 2 saat önce yediği düşünülmüştür. Ötzi’nin Güney Tirol, İtalya’daki vahşi keçilerden elde edilen kurutulmuş, yağ bakımından zengin, pastırma benzeri birkaç dilim et yediği düşünülmektedir. Sindirim sisteminin analizinde ise, ilki dağ keçisi eti, ikincisi kızıl geyik eti olmak üzere, (ikincisi ölümünden yaklaşık 8 saat önce tüketilmiş) iki ayrı yemeğin kalıntıları bulunmuş ve etlerin tahıl ve meyve ile birlikte yenildiği anlaşılmıştır. Her iki öğünde de yenilen tahıl, büyük olasılıkla ekmek şeklinde yenen, çokça işlenmiş siyez buğdayı kepeğidir. Cesedin yakınlarında, Buz Adam'ın yolculuk için yanına aldığı düşünülen, siyez, arpa, keten ve haşhaş tohumlarının yanında çakal eriği çekirdekleri ve yaban orman meyveleri tohumları bulunmuştur.

Ötzi'nin beslenme biçimini incelemek için saç analizinden yararlanılmıştır. İlk öğününden alınan polen örneği yemeğin orta rakımda, kozalaklı ağaçlarla kaplı bir ormanda tüketildiğini, diğer polenler ise ekilmiş olması muhtemel buğday ve baklagillerin varlığını göstermektedir. Aynı zamanda kayacık ağacının polenleri de bulunmuştur. Polenler iyi şekilde korunmuş, içindeki hücreler zarar görmemiş (dalından koparalı 2 saat olmuş), Ötzi öldüğü sırada tazeliğini korumuştur. Bu da ölümünün bahar veya yaz başlangıcında olduğunu göstermektedir. Siyez buğdayı yaz sonlarında, çakal eriği ise sonbaharda hasat edildiğinden, bunların bir önceki yıla ait olup, ambarda saklandığı düşünülmektedir.

Ötzi'nin saçında yüksek seviyede bakır parçacıkları ve arsenik bulunmuştur. Bu durum, Ötzi'nin %99,7 saf bakır olan bakır baltalı bıçağı göz önünde bulundurulduğunda, bilim insanlarının Ötzi'nin bakır eritme ve döküm işleri ile uğraştığını düşünmelerine yol açmıştır.

Ötzi'nin kaval kemiği, uyluk kemiği ve pelvis ölçülerini inceleyerek, Christopher Ruff Ötzi'nin dağlık arazilerde uzun yürüyüşler yaptığını saptamıştır. Bu derece hareketlilik diğer Bakır Çağı Avrupalılarının karakteristik bir özelliği değildir. Ruff, bunun Ötzi'nin yüksek rakımda yaşayan bir çoban olduğunun göstergesi olabileceğini öne sürmüştür.

Modern 3D tarama teknolojisi kullanılarak, Bolzano, İtalya'daki Güney Tirol Arkeoloji Müzesiiçin Ötzi'nin yüzü tekrar yapılandırıldı. Bu yapılandırma, Ötzi'nin çukur kahverengi gözler, sakal, kırışık bir surat ve çökmüş yanaklar ile 45 yaşına göre yaşlı göründüğünü göstermiştir. Buz Adam saçı sakalına karışmış ve yorgun yüzlü olarak tasvir edilmektedir.

Ötzi the Iceman half uncovered, face down in a pool of water with iced banks
Buzadam Ötzi buzulda donmuş haldeyken, cesedin Eylül 1991'de bulunmasının ardından Helmut Simon tarafından çekilen fotoğrafı

Sağlık

Bulgular Ötzi'nin bağırsaklarında parazit bulmuştur. Yapılan CAT taramalarında ölümünden sonra yüz üstü yattığı pozisyonda sağ tarafındaki üç veya dört kaburgasının kırıldığı gözlemlenmiştir, kaburgasını üstüne düşen buz parçası da ezmiş olabilir. Bulunan iki tırnağından birinde üç tane beyaz çizgi bulunmuş, bu şekilde son altı ayda üç defa hasta olduğu düşünülmüştür. Ölümünden iki ay önce hasta olduğunun ve hastalığının yaklaşık iki hafta sürdüğü tahmin edilmektedir. Aynı zamanda vücudunun en dış katmanı olan epidermis'in bulunmadığı ve buz altında mumyalaşmanın doğal bir süreci olduğu belirtilmiştir. Ötzi'nin dişlerininin kötü durumunda olduğu ve birçok çürüğü olduğu fark edilmiştir. Bu oral patolojilerin tahıl ağırlıklı, yüksek karbonhidratlı beslenme şeklinden kaynaklandığı düşünülmektedir. Şubat 2012'de yapılan DNA analizleri Ötzi'nin laktoz intoleransı olduğunu ortaya koymuş. Bu da tarım ve mandıracılık olmasına rağmen laktoz intoleransının o dönemde hala yaygın olduğu tezini desteklemektedir.

İskelet detayları ve dövme

Ötzi'nin kalınlığı 1 ila 3 mm ve uzunluğu 7 ila 40 mm arasında değişen 19 grup siyah çizgiden oluşan toplam 61 dövmesi vardı. Bunlar arasında vücudunun uzunlamasına ekseni boyunca ve bel omurgasının her iki yanında uzanan paralel çizgi gruplarının yanı sıra sağ dizin arkasında ve sağ ayak bileğinde haç şeklinde bir iz ve sol bileğin etrafında paralel çizgiler bulunmaktadır. En yoğun işaretler bacaklarında bulunmakta ve bu bacaklarda toplam 12 grup çizgi yer almaktadır. Bu dövmelerden toplanan örneklerin mikroskobik incelemesi, bunların şömine külü veya isinden üretilen pigmentten yapıldığını ortaya koymuştur. Bu pigment daha sonra küçük doğrusal kesiklere veya deliklere sürülmüştür. Çoğunun oldukça koyu renkli olması nedeniyle Ötzi'nin aynı yerlere defalarca dövme yaptırdığı öne sürülmüştür.

Ötzi'nin kemiklerinin radyolojik incelemesi, bel omurgasında osteokondroz ve hafif spondiloz ve diz ve özellikle ayak bileği eklemlerinde aşınma ve yıpranma dejenerasyonu dahil olmak üzere, dövmeli birçok bölgeye karşılık gelen "yaşa bağlı veya zorlanmaya bağlı dejenerasyon" gösterdi. Bu dövmelerin akupresür veya akupunktur benzeri ağrı kesici tedavilerle ilgili olabileceği tahmin edilmektedir. Eğer öyleyse, bu Çin'de daha önce bilinen en eski kullanımlarından (MÖ 1000 civarı) en az 2.000 yıl öncesine denk gelmektedir. Dövmelerinin 19 grubundan 9'unun günümüzde kullanılan akupunktur alanlarının yanında ya da doğrudan üzerinde yer aldığı gösterilmiştir. Diğer dövmelerin çoğunluğu meridyenler, vücudun diğer akupunktur bölgeleri veya artritik eklemler üzerindedir. Örneğin, göğsünün üst kısmındaki dövmeler karın ağrısına yardımcı olan akupunktur bölgelerine yerleştirilmiştir. Ötzi'nin söz konusu bağırsak ağrısına neden olan kamçı kurdu olduğu tahmin edildiğinden, bu dövmeler onun biraz rahatlamasına yardımcı olmuş olabilir, bu da tedavi amaçlı kullanıldıkları teorisini desteklemektedir.

Bir noktada, Ötzi'nin şimdiye kadar keşfedilen en eski dövmeli insan mumyası olduğu düşünülüyordu. Ancak 2018'de, neredeyse çağdaş Mısır mumyalarında dövmeler keşfedildi.

Ötzi'nin dövmelerinin çoğu, çıplak gözle görülmeleri zor olduğu için başlangıçta fark edilmemişti. 2015 yılında araştırmacılar, insanlar tarafından algılanamayan farklı ışık dalga boylarında görüntüler yakalamak için invazif olmayan multispektral teknikler kullanarak vücudun fotoğrafını çekti ve dövmelerinin geri kalanını ortaya çıkardı.

Kıyafetler ve ayakkabılar

Archeoparc (Schnals vadisi / Güney Tirol). Müze: Ötzi tarafından giyilen neolitik kıyafetlerin rekonstrüksiyonu

Ötzi, dokuma otundan yapılmış bir pelerin ve hepsi farklı derilerden yapılmış bir ceket, bir kemer, bir çift tozluk, bir peştamal ve ayakkabı giyiyordu. Ayrıca çenesinde deri kayışı olan ayı derisinden bir şapka takıyordu. Ayakkabılar su geçirmez ve genişti, görünüşe göre karda yürümek için tasarlanmışlardı; tabanları için ayı derisi, üst panelleri için geyik derisi ve ağaç kabuğundan yapılmış bir ağ kullanılarak inşa edilmişlerdi. Yumuşak otlar ayağın etrafında ve ayakkabının içinde dolaşır ve modern çoraplar gibi işlev görürdü. Ceket, kemer, tozluk ve peştamal, sinew ile birbirine dikilmiş dikey deri şeritlerden yapılmıştı. Kemerine dikilmiş bir kesenin içinde kazıyıcı, matkap, çakmaktaşı, kemik tığ ve kurutulmuş mantar gibi faydalı eşyalar bulunuyordu.

Line drawing of a right shoe
Ötzi'nin sağ ayakkabısının bir sanatçı izlenimi

Ayakkabılar o zamandan beri bir Çek akademisyen tarafından yeniden üretildi ve akademisyen "ayakkabılar aslında oldukça karmaşık olduğu için, 5.300 yıl önce bile insanların diğer insanlar için ayakkabı yapan bir ayakkabıcıya eşdeğer olduğuna ikna oldum" dedi. Reprodüksiyonların o kadar mükemmel ayakkabılar olduğu tespit edildi ki, bir Çek şirketinin bunları satma haklarını satın almayı teklif ettiği bildirildi. Ancak İngiliz arkeolog Jacqui Wood tarafından ortaya atılan daha yeni bir hipoteze göre Ötzi'nin ayakkabıları aslında kar ayakkabılarının üst kısmıdır. Bu teoriye göre, şu anda bir sırt çantasının parçası olarak yorumlanan eşya aslında bir kar ayakkabısının ahşap iskeleti ve ağı ile yüzü örtmek için kullanılan hayvan derisidir.

Deri peştamal ve post ceket koyun derisinden yapılmıştır. Genetik analizler koyun türünün yabani koyundan ziyade modern evcil Avrupa koyununa yakın olduğunu göstermiştir; eşyalar en az dört hayvanın derisinden yapılmıştır. Paltonun bir kısmı, bugün Orta Avrupa'da yaşayan mitokondriyal bir haplogruba (ortak bir dişi ata) ait evcilleştirilmiş keçiden yapılmıştır. Palto iki farklı türden birkaç hayvandan yapılmış ve deriler kullanılarak birbirine dikilmiştir. Tozluklar evcilleştirilmiş keçi derisinden yapılmıştır. İsviçre'de keşfedilen 6.500 yıllık benzer bir tozluk seti keçi derisinden yapılmıştı, bu da keçi derisinin özellikle seçildiğini gösteriyor olabilir.

Ayakkabı bağcıkları Avrupa genetik sığır popülasyonundan yapılmıştır. Sadak yabani karacadan, kürk şapka ise bugün bölgede yaşayan boz ayı genetik soyundan yapılmıştır. Scientific Reports dergisinde yazan İrlanda ve İtalya'dan araştırmacılar, giysilerinin mitokondriyal DNA'sına ilişkin analizlerini, peştamalı ve kürk şapkası da dahil olmak üzere altı giysisinden elde edilen dokuz parçadan elde ettiklerini bildirdiler.

Araç ve gereçler

Ötzi litik topluluğu
a) Hançer, b) Uç kazıyıcı, c) Borer, d) Ok ucu 14, e) Ok ucu 12, f) Küçük pul

Buzadamla birlikte bulunan diğer eşyalar porsuk saplı bakır bir balta, dişbudak saplı çört ağızlı bir bıçak ve kartopu ve kızılcık saplı 14 oktan oluşan bir sadaktı. Kırılmış olan oklardan ikisi çakmaktaşı uçlu ve yivliydi (sabitleyici yüzgeçler), diğer 12'si ise tamamlanmamış ve yivsizdi. Oklar, yay ipi olduğu düşünülen bir sadak, tanımlanamayan bir alet ve ok uçlarını keskinleştirmek için kullanılmış olabilecek bir boynuz aletle birlikte bulunmuştur. Ayrıca 1,82 m (72 inç) uzunluğunda tamamlanmamış bir porsuk uzun yayı da bulunmuştur.

Ötzi'nin bakır baltasının bir kopyası

Ayrıca, Ötzi'nin eşyaları arasında böğürtlenler, iki huş ağacı kabuğu sepeti ve içlerinden deri ip geçen iki tür polipor mantarı da vardı. Bunlardan biri olan huş mantarının antelmintik özellikleri olduğu bilinmektedir ve muhtemelen tıbbi amaçlar için kullanılmıştır. Diğeri ise, karmaşık bir ateş yakma kitinin bir parçası olduğu anlaşılan bir tür çıra mantarıydı. Kit, kıvılcım yaratmak için çakmaktaşı ve piritin yanı sıra bir düzineden fazla farklı bitkinin parçalarını içeriyordu.

Ötzi'nin bakır baltası özellikle ilgi çekiciydi. Baltasının sapı 60 cm (24 inç) uzunluğunda ve özenle işlenmiş porsuk ağacından yapılmış olup omuz kısmında bıçağa giden dik açılı bir kıvrım bulunmaktadır. 9,5 cm (3,7 inç) uzunluğundaki balta başı neredeyse saf bakırdan yapılmış olup döküm, soğuk dövme, cilalama ve bileme işlemlerinin bir araya getirilmesiyle üretilmiştir. Alp Dağları'ndaki bakır cevheri kaynaklarının o dönemde sömürüldüğü bilinmesine rağmen, yapılan bir araştırma baltadaki bakırın güney Toskana'dan geldiğini göstermiştir. Çatallı ucun içine sokulmuş ve huş ağacı katranı ve sıkı deri bağlama kullanılarak sabitlenmiştir. Başın bıçak kısmı bağlamadan dışarı uzanır ve kesmek ve doğramak için kullanıldığına dair açık işaretler gösterir. O dönemde böyle bir balta, hem bir alet hem de taşıyıcısı için bir statü sembolü olarak önemli, değerli bir eşya olurdu.

Genetik analiz

Ötzi'nin tüm genom dizimi 28 Şubat 2012'de bir raporda yayınlanmıştır. Ötzi'nin Y kromozomu, Haplogrup G'nin bir alt grubu olarak, SNPs M201, P287, P15, L223 and L91 (G-L91, daha önceden "G2a4" olarak adlandırılan şu anda ISOGG G2a2b) haplogrubu olarak tanımlanmıştır. G-L91'den kaynağını alan hiçbir alt grup sınıflandırmasına uymamış; ancak, genom analizindeki BAM formatı Ötzi'nin L166 and FGC5672 L91'e ait olduğunu göstermiştir. Bugün G-L91'in altındaki L166 ve FGC5672 haplogrupları çoğunlukla Güney Korsika'da görülmektedir.

Ötzi'nin Mitonkondriyal DNA'sının analizi ise K1 alt grubuna ait olduğunu, ancak bugünkü K hablogrubunun üç modern alt grubu olan (K1a, K1b or K1c)'in hiçbiri ile sınıflanmamıştır. Ötzi'nin ait olduğu alt grup geçici olarak K1ö adlandırılmıştır. Çok katmanlı bir analiz çalışması, Buz Adam'ın mtDNA'sının modern veri setleri arasında çok sınırlı bir dağılıma sahip olup, daha önce bilinmeyen bir Avrupa mtDNA alt grubuna ait olduğunu doğrulamıştır.

Otozomal DNA'sına bakıldığında ise, Ötzi'nin Güney Avrupalılara, özellikle de coğrafi olarak izole olmuş Korsika ve Sardinya popülasyonuna yakınlığı görülmüştür.

DNA analizleri aynı zamanda Ötzi'nin büyük oranda ateroskleroz ve laktoz intoleransı riski taşıdığını ortaya konmuş, DNA diziliminde Lyme hastalığına neden olan Borrelia burgdorferi isimli bakterilere rastlamıştır. Bu durumunda Ötzi, Lyme hastalığına yakalanan en eski insan olmaktadır. Daha sonra yapılan başka bir analiz ise dizilimin Borrelia bakterinin başka bir türüne sahip olduğunu öne sürmüştür.

Paleoantropolojist John Hawks'ın 2012'de yayınlanan makalesine göre Ötzi modern Avrupalılardan daha yüksek düzeyde Neandertal kalıtımına sahipti.

Ekim 2013'te, 19 modern Tirollu erkeğin Ötzi'nin altsoyu olduğu ya da Ötzi'nin yakınlarının soyundan olduğu bildirildi. Innsbruck Tıp Üniversitesi'nden bilim insanları 3,700'den fazla Tirollu erkeğin verdikleri kan örneklerinden DNA'larını analiz etti ve 19 tanesinin 5,300 yaşındaki bu adamla aynı mutasyona sahip olduğunu ortaya çıkardı.

Kan

Mayıs 2012'de bilim insanları Ötzi'nin hala sağlam kan hücrelerine sahip olduğunu keşfettiklerini duyurdular. Bunlar şimdiye kadar tespit edilen en eski tam insan kan hücreleridir. Bu kadar eski vücutların çoğunda kan hücreleri ya küçülmüş ya da sadece kalıntı halindedir, ancak Ötzi'ninkiler yaşayan kırmızı kan hücreleriyle aynı boyutlara sahiptir ve günümüz örneklerine benzemektedir.

H. pylori analizi

2016 yılında araştırmacılar, bağırsaklarındaki Helicobacter pylori'nin kökenini analiz etmek için Ötzi'nin gastrointestinal sisteminden on iki örneğin çıkarılmasıyla yapılan bir çalışmayı rapor ettiler. Ötzi'nin gastrointestinal sisteminde bulunan H. pylori suşu, şaşırtıcı bir şekilde, günümüzde öncelikle Güney Asya ve Orta Asya popülasyonlarında bulunan ve modern Avrupa popülasyonlarında son derece nadir görülen bir suş olan hpAsia2 suşuydu. Ötzi'nin bağırsağında bulunan suş en çok Kuzey Hindistan'dan üç modern bireye benzemektedir; suşun kendisi ise elbette modern Kuzey Hindistan suşundan daha eskidir.

Mide

Ötzi'nin midesi tamamen doluydu ve içeriği çoğunlukla sindirilmemişti. Araştırmacılar 2018 yılında, Kalkolitik dönemdeki yemek bileşimi ve beslenme alışkanlıkları hakkında bilgi edinmek için Ötzi'nin midesini ve bağırsaklarını kapsamlı bir şekilde analiz etti. Ölümüne kadar geçen sürede beslenme alışkanlıkları hakkında bilgi edinmek için mideden biyopsiler yapıldı ve midenin içeriği de analiz edildi. Daha önce Ötzi'nin vejetaryen olduğuna inanılıyordu, ancak bu çalışma sırasında diyetinin omnivor olduğu ortaya çıktı. Bazı bileşiklerin varlığı, genellikle ne tür yiyecekler yediğine işaret etmektedir; örneğin gama-terpinen bitki alımına, bazı besleyici mineraller ise kırmızı et veya süt ürünleri tüketimine işaret etmektedir. DNA ve protein izlerinin analizi sayesinde araştırmacılar Ötzi'nin son öğününün içeriğini belirleyebildiler. Yemek oldukça dengeliydi ve üç ana bileşenden oluşuyordu: dağ keçisi ve kızıl geyikten elde edilen yağ ve etin yanı sıra siyezden elde edilen tahıl. Atomik kuvvet mikroskobu ve Raman spektroskopisi analizlerinin sonuçları onun taze veya kurutulmuş yabani et tükettiğini ortaya koymaktadır. Daha önce yapılan bir çalışmada alt bağırsağında kömür parçacıkları tespit edilmişti, bu da yiyecek hazırlama sürecinin bir bölümünde ateşin mevcut olduğunu gösteriyor, ancak muhtemelen eti kurutmak veya tütsülemek için kullanıldı.

Ölüm nedeni

Tisenjoch yakınlarındaki Ötzi anıtı. Ötzi buranın yaklaşık 70 m kuzeyinde, kırmızı bir işaretle gösterilen bir yerde bulunmuştur (bu fotoğrafta yok). Arka plandaki dağ Fineilspitze'dir.

Ölüm nedeni cesedin bulunmasından 10 yıl sonrasına kadar belirsiz kalmıştır. Başlangıçta Ötzi'nin bir kış fırtınası sırasında açıkta kalarak öldüğüne inanılıyordu. Daha sonra Ötzi'nin, belki de bir kabile reisi olduğu için, bir ritüel kurbanının kurbanı olabileceği düşünülmüştür. Bu açıklama, daha önce turba bataklıklarından çıkarılan Tollund Adamı ve Lindow Adamı gibi MÖ birinci binyıl cesetleri için geliştirilen teorilerden esinlenmiştir.

Ok ucu ve kan analizleri

2001 yılında yapılan röntgen ve CT taraması, Ötzi'nin öldüğünde sol omzuna saplanmış bir ok ucu olduğunu ve ceketinde de buna uygun küçük bir yırtık bulunduğunu ortaya çıkardı. Ok ucunun keşfi, araştırmacıları Ötzi'nin yaradan kaynaklanan kan kaybından öldüğü teorisini ortaya atmaya sevk etti ki modern tıbbi teknikler mevcut olsaydı bile bu muhtemelen ölümcül olurdu. Daha ileri araştırmalar, okun sapının ölümden önce çıkarıldığını ve cesedin yakından incelenmesi sonucunda ellerde, bileklerde ve göğüste çürükler ve kesikler ile kafaya alınan bir darbeye işaret eden beyin travması bulunduğunu ortaya çıkardı. Kesiklerden biri başparmağının dibindeydi ve kemiğe kadar uzanıyordu ancak ölümünden önce iyileşecek zamanı olmamıştı. Şu anda Ötzi'nin, okun kürek kemiğini parçalayıp sinirlere ve kan damarlarına zarar verdikten sonra akciğerine yakın bir yere saplanması sonucu kan kaybından öldüğüne inanılıyor.

Yakın zamanda yapılan DNA analizlerinin Ötzi'nin teçhizatında en az dört kişiye ait kan izleri bulduğu iddia edilmektedir: biri bıçağından, ikisi sadağındaki tek bir ok ucundan ve dördüncüsü de paltosundan. Bu bulgular Ötzi'nin aynı okla iki kişiyi öldürdüğü ve her ikisinde de oku geri alabildiği, paltosundaki kanın ise sırtında taşımış olabileceği yaralı bir yoldaşına ait olduğu şeklinde yorumlanmıştır. Ötzi'nin ölüm anındaki duruşu (donmuş vücut, yüz aşağı, sol kol göğsün üzerinde bükülmüş), ölüm gerçekleşmeden ve ölüm katılığı başlamadan önce, Buzadam'ın ok sapını çıkarmak için yüzüstü döndüğü teorisini destekleyebilir.

Alternatif ölüm teorisi

2010 yılında, Roma Sapienza Üniversitesi'nden arkeolog Alessandro Vanzetti ve meslektaşlarının öne sürdüğü gibi, Ötzi'nin çok daha düşük bir rakımda öldüğü ve dağların daha yükseklerine gömüldüğü öne sürülmüştür. Ötzi'nin yakınında bulunan eşyalar ve bunların konumları üzerine yaptıkları çalışmaya göre, buz adamın taştan bir mezar höyüğü olarak yorumlanan yerin üzerine yerleştirilmiş olması, ancak daha sonra yeniden dondurulmadan önce yerçekiminin etkisiyle akan sulu bir karışım oluşturan her çözülme döngüsünde hareket ettirilmiş olması mümkündür. Innsbruck Üniversitesi'nden arkeobotanikçi Klaus Oeggl, tanımlanan doğal sürecin cesedin muhtemelen taş oluşumunu içeren sırttan taşınmasına neden olduğunu kabul etmekle birlikte, makalenin dağınık taşların bir gömü platformu oluşturduğunu gösteren ikna edici bir kanıt sunmadığına dikkat çekti. Ayrıca, biyolojik antropolog Albert Zink, buz adamın kemiklerinde yokuş aşağı kayma sonucu oluşabilecek herhangi bir çıkık olmadığını ve ok yarasındaki sağlam kan pıhtılarının, cesedin dağdan yukarı taşınmış olması halinde hasar göreceğini savunmaktadır. Her iki durumda da gömülme teorisi şiddetli bir ölüm nedeni olasılığıyla çelişmemektedir.

Hukuki anlaşmazlık

İtalyan yasaları Simonlara Güney Tirol eyalet hükümetinden Ötzi'nin değerinin %25'i oranında bir bulma ücreti alma hakkı tanımıştır. 1994 yılında yetkililer 10 milyon Liret (5,200 Avro) tutarında "sembolik" bir ödül teklif etmiş, ancak Simonlar bunu reddetmiştir. 2003 yılında Simonlar, Bolzano'daki bir mahkemeden Ötzi'nin keşfindeki rollerini tanımasını ve kendilerini Ötzi'nin "resmi kaşifleri" ilan etmesini isteyen bir dava açtılar. Mahkeme Kasım 2003'te Simonlar lehine karar verdi ve aynı yılın Aralık ayı sonunda Simonlar 300.000 ABD doları ücret talep ettiklerini açıkladılar. Eyalet hükümeti temyize gitmeye karar verdi.

Buna ek olarak, iki kişi Ötzi'ye rastlayan ve cesedi ilk bulan dağcı grubunun bir parçası olduklarını iddia etmek için ortaya çıktı:

  • Emekli bir Sloven dağcı olan Magdalena Mohar Jarc, bir yarığa düştükten sonra cesedi ilk kendisinin bulduğunu ve dağ kulübesine döndükten kısa bir süre sonra Helmut Simon'dan Ötzi'nin fotoğraflarını çekmesini istediğini iddia etti. Buna tanık olarak da dağ kulübesinde bulunan Reinhold Messner'i gösterdi.
  • İsviçre'den Sandra Nemeth, cesedi Helmut ve Erika Simon'dan önce bulduğunu ve DNA'sının daha sonra ceset üzerinde bulunmasını sağlamak için Ötzi'nin üzerine tükürdüğünü iddia etti. Kalıntılar üzerinde DNA testi yapılmasını talep etti ancak uzmanlar herhangi bir iz bulma şansının çok az olduğuna inanıyordu.

2005 yılında rakip iddialar bir Bolzano mahkemesi tarafından dinlendi. Dava, iki kadının da o gün dağda bulunmadığını iddia eden Bayan Simon'u kızdırdı. 2005 yılında Bayan Simon'un avukatı şunları söyledi: "Bayan Simon tüm bu olanlardan ve bu iki yeni davacının Ötzi'nin bulunmasından 14 yıl sonra ortaya çıkmaya karar vermelerinden dolayı çok üzgün." Ancak 2008 yılında Jarc, bir Sloven gazetesine yaptığı açıklamada, Bolzano mahkemesine iddiasıyla ilgili olarak iki kez mektup yazdığını ancak hiçbir yanıt alamadığını belirtti.

2004 yılında Helmut Simon öldü. İki yıl sonra, Haziran 2006'da, bir temyiz mahkemesi Simon'ların Buzadam'ı gerçekten bulduklarını ve bu nedenle bir bulucu ücreti almaya hakları olduğunu onayladı. Ayrıca eyalet hükümetinin Simon'ların yasal masraflarını ödemesi gerektiğine karar verdi. Bu kararın ardından Bayan Erika Simon talebini 150.000 Avro'ya indirmiştir. Eyalet hükümetinin yanıtı, bir müze kurmak için yaptığı harcamaların ve Buzadam'ı koruma masraflarının, bulucunun ücretinin belirlenmesinde dikkate alınması gerektiği yönünde olmuştur. Hükümet 50,000 Avro'dan fazla ödemeyeceği konusunda ısrar etmiştir. Eylül 2006'da yetkililer davayı İtalya'nın en yüksek mahkemesi olan Yargıtay'a temyize götürmüştür.

29 Eylül 2008 tarihinde, eyalet hükümeti ve Bayan Simon'un anlaşmazlığı çözüme kavuşturdukları ve bu çerçevede, Ötzi'nin kendisi ve merhum kocası tarafından bulunması ve bu keşiften elde edilen turist geliri karşılığında kendisine 150.000 Avro ödeneceği açıklanmıştır.

"Ötzi'nin laneti"

"Firavunların Laneti" ve medyanın lanetli mumyalar temasından etkilenerek Ötzi'nin lanetli olduğuna dair iddialar ortaya atılmıştır. İddia, Ötzi'nin bulunması, çıkarılması ve daha sonra incelenmesiyle bağlantılı birkaç kişinin ölümü etrafında dönmektedir. Bu kişilerin gizemli koşullar altında öldükleri iddia edilmektedir. Bu kişiler arasında mumyayı keşfeden Helmut Simon ve 1991 yılında Avusturya'da mumyayı ilk inceleyen Konrad Spindler de bulunmaktadır. Bugüne kadar, dördü kaza sonucu olmak üzere yedi kişinin ölümü iddia edilen lanete bağlanmıştır. Gerçekte Ötzi'nin bulunmasında yüzlerce kişi görev almıştır ve halen ceset ve yanında bulunan eserler üzerinde çalışmaktadır. Bunların küçük bir yüzdesinin yıllar içinde ölmüş olması istatistiksel olarak anlamlı bulunmamıştır.