COVID-19

bilgipedi.com.tr sitesinden
Koronavirüs hastalığı 2019
(COVID-19)
Diğer isimlerCOVID, (the) koronavirüs
Fphar-11-00937-g001.jpg
COVID-19'a neden olan SARS-CoV-2'nin bulaşması ve yaşam döngüsü.
Telaffuz
    • /kəˈrnəvrəs/
    • /ˌkvɪdnnˈtn, ˌkɒvɪd-/
UzmanlıkBulaşıcı hastalık
SemptomlarAteş, öksürük, yorgunluk, nefes darlığı, kusma, tat veya koku kaybı; bazı vakalar asemptomatiktir
KomplikasyonlarPnömoni, viral sepsis, akut solunum sıkıntısı sendromu, böbrek yetmezliği, sitokin salınım sendromu, solunum yetmezliği, pulmoner fibroz, pediatrik multisistem inflamatuar sendrom, uzun COVID
Olağan başlangıçEnfeksiyondan itibaren 2-14 gün (tipik olarak 5)
SüreKronikleşmeye 5 gün kaldı
NedenlerŞiddetli akut solunum sendromu koronavirüs 2 (SARS-CoV-2)
Teşhis yöntemirRT-PCR testi, BT taraması, Hızlı antijen testi
ÖnlemeAşılama, yüz örtme, karantina, fiziksel/sosyal mesafe, havalandırma, el yıkama
TedaviSemptomatik ve destekleyici
Frekans563,421,090 doğrulanmış vaka
Ölümler6,371,262

Koronavirüs hastalığı 2019 (COVID-19), bir virüs olan şiddetli akut solunum sendromu koronavirüs 2'nin (SARS-CoV-2) neden olduğu bulaşıcı bir hastalıktır. Bilinen ilk vaka Aralık 2019'da Çin'in Wuhan kentinde tespit edilmiştir. Hastalık hızla dünya geneline yayılarak COVID-19 pandemisine yol açtı.

COVID-19 semptomları değişkendir, ancak genellikle ateş, öksürük, baş ağrısı, yorgunluk, solunum güçlüğü, koku kaybı ve tat kaybını içerir. Belirtiler virüse maruz kaldıktan bir ila on dört gün sonra başlayabilir. Enfekte olan kişilerin en az üçte birinde fark edilebilir semptomlar gelişmez. Hasta olarak sınıflandırılacak kadar belirgin semptomlar geliştiren kişilerin çoğunda (%81) hafif ila orta şiddette semptomlar (hafif zatürreye kadar), %14'ünde şiddetli semptomlar (nefes darlığı, hipoksi veya görüntülemede %50'den fazla akciğer tutulumu) ve %5'inde kritik semptomlar (solunum yetmezliği, şok veya multiorgan disfonksiyonu) gelişir. Yaşlı insanların ciddi semptomlar geliştirme riski daha yüksektir. Bazı kişiler iyileştikten sonra aylarca bir dizi etki (uzun COVID) yaşamaya devam eder ve organlarda hasar gözlenmiştir. Hastalığın uzun vadeli etkilerini daha fazla araştırmak için çok yıllı çalışmalar devam etmektedir.

COVID-19, insanlar virüs içeren damlacıklar ve havadaki küçük partiküllerle kirlenmiş havayı soluduklarında bulaşır. Bunları soluma riski, insanlar yakın mesafedeyken en yüksektir, ancak özellikle iç mekanlarda daha uzun mesafelerde solunabilirler. Bulaşma ayrıca kontamine sıvıların göze, buruna veya ağza sıçraması veya püskürtülmesi ve nadiren kontamine yüzeyler yoluyla da gerçekleşebilir. İnsanlar 20 güne kadar bulaşıcı kalabilir ve semptom geliştirmeseler bile virüsü yayabilirler.

Hastalığı teşhis etmek için çeşitli COVID-19 test yöntemleri geliştirilmiştir. Standart tanı yöntemi, virüsün nükleik asidinin gerçek zamanlı ters transkripsiyon polimeraz zincir reaksiyonu (rRT-PCR), transkripsiyon aracılı amplifikasyon (TMA) veya nazofarengeal sürüntüden ters transkripsiyon döngü aracılı izotermal amplifikasyon (RT-LAMP) ile tespit edilmesidir.

Çeşitli COVID-19 aşıları onaylanmış ve toplu aşılama kampanyaları başlatan çeşitli ülkelerde dağıtılmıştır. Diğer önleyici tedbirler arasında fiziksel veya sosyal mesafe, karantina, kapalı alanların havalandırılması, öksürük ve hapşırıkların kapatılması, el yıkama ve yıkanmamış ellerin yüzden uzak tutulması yer almaktadır. Bulaşma riskini en aza indirmek için halka açık ortamlarda yüz maskeleri veya örtülerin kullanılması önerilmektedir. Virüsü inhibe eden ilaçların geliştirilmesi için çalışmalar devam ederken, birincil tedavi semptomatiktir. Yönetim, semptomların tedavisini, destekleyici bakımı, izolasyonu ve deneysel önlemleri içerir.

COVID-19
(Koronavirüs hastalığı 2019)
Diğer adlar
  • Koronavirüs
  • Yeni Koronavirüs hastalığı
Symptoms of coronavirus disease 2019 4.0.svg
COVID-19'un yol açtığı semptomlar
Olağan başlangıcı Bulaşmadan sonra 2 ila 14 gün (genellikle 5 gün)
Belirtiler Ateş, öksürük, tat ve koku duyusu kaybı, nefes darlığı
Komplikasyon Zatürre
Kuluçka süresi Bulaşmadan sonra 7 ila 14 gün (tipik olarak 5 gün)
Süre Birkaç hafta
Nedenleri Virüs, aspirasyon pnömonisi
Risk faktörü Kistik fibrozis, kronik obstrüktif akciğer hastalığı, astım, diyabet, kalp yetmezliği, sigara bağımlılığı, yaşlılık
Tanı Belirtilerin gözlenmesi, göğüs filmi, tomografi
Ayırıcı tanı KOAH, astım, pulmoner ödem, akciğer embolisi
Tedavi Antikoagülan (Heparin, Varfarin, direkt etki gösteren oral antikoagülanlar)
İlaç Var

İsimlendirme

Wuhan'daki ilk salgın sırasında virüs ve hastalık yaygın olarak "koronavirüs" ve "Wuhan koronavirüsü" olarak anılmış, hastalık bazen "Wuhan pnömonisi" olarak da adlandırılmıştır. Geçmişte, İspanyol gribi, Orta Doğu solunum sendromu ve Zika virüsü gibi birçok hastalık coğrafi konumların adını almıştır. Ocak 2020'de Dünya Sağlık Örgütü (WHO), sosyal damgalamayı önlemek için hastalık ve virüs isimlerinde coğrafi konumların veya insan gruplarının kullanılmasına karşı 2015 kılavuzu ve uluslararası yönergeler uyarınca virüs ve hastalık için geçici isimler olarak 2019-nCoV ve 2019-nCoV akut solunum yolu hastalığını önerdi. COVID-19 ve SARS-CoV-2 resmi isimleri 11 Şubat 2020 tarihinde DSÖ tarafından yayınlanmıştır. Genel Direktör Tedros Adhanom, CO'nun korona, VI'nın virüs, D'nin hastalık ve 19'un da salgının ilk tespit edildiği yıl olan 2019 anlamına geldiğini açıkladı. DSÖ ayrıca kamu iletişiminde "COVID-19 virüsü" ve "COVID-19'dan sorumlu virüs" ifadelerini kullanmaktadır.

DSÖ'nün belirlediği resmî isminin yanı sıra, özellikle de salgının erken dönemlerinde, Vuhan zatürresi ismi de çeşitli medya kuruluşları tarafından kullanıldı. Buna ek olarak, COVID-19 medyada sıklıkla sadece koronavirüs veya koronavirüs hastalığı olarak da bahsedildi.

Çünkü

COVID-19, şiddetli akut solunum sendromu koronavirüs 2 (SARS-CoV-2) olarak bilinen bir koronavirüs türüyle enfeksiyondan kaynaklanır.

Bulaşma

COVID-19'un İletimi

Viroloji

SARSr-CoV virionunun gösterimi

Şiddetli akut solunum sendromu koronavirüsü 2 (SARS-CoV-2) yeni bir şiddetli akut solunum sendromu koronavirüsüdür. İlk olarak Wuhan'daki akut solunum yolu hastalığı vakaları kümesiyle bağlantılı pnömonisi olan üç kişiden izole edilmiştir. Yeni SARS-CoV-2 virüs partikülünün tüm yapısal özellikleri doğadaki ilgili koronavirüslerde görülür.

İnsan vücudunun dışında virüs, koruyucu baloncuğunu patlatan ev sabunu tarafından yok edilir.

SARS-CoV-2, orijinal SARS-CoV ile yakından ilişkilidir. Hayvan (zoonotik) kökenli olduğu düşünülmektedir. Genetik analizler, koronavirüsün genetik olarak Betacoronavirus cinsi ile Sarbecovirus alt cinsinde (soy B) iki yarasa türevi suşla birlikte kümelendiğini ortaya koymuştur. Tüm genom düzeyinde diğer yarasa koronavirüs örnekleriyle %96 oranında aynıdır (BatCov RaTG13). SARS-CoV-2'nin yapısal proteinleri arasında membran glikoproteini (M), zarf proteini (E), nükleokapsid proteini (N) ve spike proteini (S) bulunmaktadır. SARS-CoV-2'nin M proteini, yarasa SARS-CoV'un M proteinine yaklaşık %98 oranında benzerdir, pangolin SARS-CoV ile yaklaşık %98 oranında homolojiyi korur ve SARS-CoV'un M proteini ile %90 oranında homolojiye sahiptir; oysa MERS-CoV'un M proteini ile benzerlik yalnızca %38 civarındadır.

SARS-CoV-2 binlerce farklı varyasyonu vardır.

SARS-CoV-2 varyantları

Binlerce SARS-CoV-2 varyantı ya kladlar ya da soylar halinde gruplandırılmıştır. DSÖ, ortakları, uzman ağları, ulusal yetkililer, kurumlar ve araştırmacılarla işbirliği içinde, SARS-CoV-2 genetik soylarını adlandırmak ve izlemek için GISAID, Nextstrain ve Pango tarafından isimlendirme sistemleri oluşturmuştur. Halihazırda, DSÖ tarafından bir araya getirilen uzman grubu, "bilimsel olmayan kitleler tarafından tartışılmasının daha kolay ve pratik olacağı" gerekçesini öne sürerek, varyantların Yunan Alfabesi harfleri, örneğin Alfa, Beta, Delta ve Gama kullanılarak etiketlenmesini tavsiye etmiştir. Nextstrain varyantları beş klasta (19A, 19B, 20A, 20B ve 20C), GISAID ise yediye (L, O, V, S, G, GH ve GR) ayırmaktadır. Pango aracı, varyantları soylar halinde gruplandırmakta ve dolaşımdaki birçok soy B.1 soyu altında sınıflandırılmaktadır.

2020'de SARS-CoV-2'nin birkaç kayda değer varyantı ortaya çıkmıştır. Küme 5, Danimarka'daki minkler ve mink çiftçileri arasında ortaya çıkmıştır. Sıkı karantinalar ve vizon ötenazi kampanyasının ardından, kümenin 1 Şubat 2021 itibarıyla Danimarka'daki insanlar arasında artık dolaşımda olmadığı değerlendirilmiştir.

Aralık 2021 itibariyle, küresel popülasyonlar arasında yayılan beş baskın SARS-CoV-2 varyantı bulunmaktadır: ilk olarak Londra ve Kent'te bulunan Alfa varyantı (B.1.1.7, eski adıyla Birleşik Krallık varyantı), Beta varyantı (B.1 .351, eski adıyla Güney Afrika varyantı), Gamma varyantı (P.1, eski adıyla Brezilya varyantı), Delta varyantı (B.1.617.2, eski adıyla Hindistan varyantı) ve 7 Aralık itibariyle 57 ülkeye yayılmış olan Omicron varyantı (B.1.1.529).

Patofizyoloji

COVID-19 patogenezi

SARS-CoV-2 virüsü vücudun çok çeşitli hücrelerini ve sistemlerini enfekte edebilir. COVID-19 en çok üst solunum yollarını (sinüsler, burun ve boğaz) ve alt solunum yollarını (nefes borusu ve akciğerler) etkilemesiyle bilinir. Akciğerler COVID-19'dan en çok etkilenen organlardır çünkü virüs konak hücrelere, akciğerlerin tip II alveolar hücrelerinin yüzeyinde en bol bulunan anjiyotensin dönüştürücü enzim 2 (ACE2) enziminin reseptörü aracılığıyla erişir. Virüs, ACE2 reseptörüne bağlanmak ve konak hücreye girmek için "spike" adı verilen özel bir yüzey glikoproteini kullanır.

Solunum yolu

Viral girişin ardından COVID-19, nazofarenks ve üst solunum yollarının kirpikli epitelini enfekte eder.

Sinir sistemi

Yaygın semptomlardan biri olan koku alma kaybı, koku alma epitelinin destek hücrelerinin enfeksiyonu ve ardından koku alma nöronlarının hasar görmesi sonucu ortaya çıkar. COVID-19'da hem merkezi hem de periferik sinir sisteminin tutulumu birçok tıbbi yayında bildirilmiştir. COVID-19'lu birçok kişinin nörolojik veya zihinsel sağlık sorunları sergilediği açıktır. Nörolojik sorunları olan COVID-19 hastalarının çoğunun MSS'sinde virüs tespit edilmemiştir. Bununla birlikte, SARS-CoV-2, COVID-19'dan ölenlerin beyinlerinde düşük seviyelerde tespit edilmiştir, ancak bu sonuçların doğrulanması gerekmektedir. Virüs otopsilerde beyin omurilik sıvısında tespit edilmiş olsa da, MSS'yi istila ettiği kesin mekanizma belirsizliğini korumaktadır ve beyindeki düşük ACE2 seviyeleri göz önüne alındığında ilk olarak periferik sinirlerin istilasını içerebilir. Virüs ayrıca akciğerlerden kan dolaşımına girebilir ve muhtemelen enfekte bir beyaz kan hücresi içinde MSS'ye erişmek için kan-beyin bariyerini geçebilir.

SARS-CoV-2 enfeksiyonunda tropizm ve çoklu organ yaralanmaları

Alfa'nın baskın varyant olduğu dönemde yapılan araştırmalar COVID-19'un beyin hasarına neden olabileceğini göstermiştir. Bu hasarın geçici mi yoksa kalıcı mı olduğu ve Omicron'un benzer etkilere sahip olup olmadığı şu anda bilinmemektedir. COVID-19 ile enfekte olduğu gözlemlenen bireyler (çoğu hafif vakalar), enfekte olmamış bireylere kıyasla beynin koku alma duyusuyla bağlantılı bölgelerinde ek %0,2 ila %2 beyin dokusu kaybı yaşamıştır ve beyin üzerindeki genel etki ortalama olarak en az bir yıllık ekstra normal yaşlanmaya eşdeğerdir; enfekte bireyler ayrıca çeşitli bilişsel testlerde daha düşük puan almıştır. Tüm etkiler ileri yaşlarda daha belirgin olmuştur.

Gastrointestinal sistem

ACE2 mide, duodenum ve rektum epitelinin glandüler hücrelerinin yanı sıra endotel hücreleri ve ince bağırsağın enterositlerinde bol miktarda ifade edildiğinden virüs gastrointestinal organları da etkiler.

Kardiyovasküler sistem

Virüs, akut miyokardiyal hasara ve kardiyovasküler sistemde kronik hasara neden olabilir. Çin'in Wuhan kentinde hastaneye başvuran enfekte kişilerin %12'sinde akut kardiyak hasar tespit edilmiştir ve bu durum ağır hastalıklarda daha sık görülmektedir. Hastalığın ilerlemesi sırasında sistemik enflamatuar yanıt ve bağışıklık sistemi bozuklukları nedeniyle kardiyovasküler semptom oranları yüksektir, ancak akut miyokardiyal yaralanmalar kalpteki ACE2 reseptörleriyle de ilişkili olabilir. ACE2 reseptörleri kalpte yüksek oranda ifade edilir ve kalp fonksiyonlarında rol oynar.

COVID-19 enfeksiyonları ile yoğun bakım ünitelerine transfer edilen kişilerde yüksek oranda tromboz ve venöz tromboembolizm görülür ve bu durum kötü prognozla ilişkili olabilir. Kan damarı disfonksiyonu ve pıhtı oluşumu (kan pıhtılarının neden olduğu yüksek D-dimer seviyelerinin önerdiği gibi), COVID-19 ile enfekte kişilerde ölüme yol açan komplikasyonlar olarak bulunan mortalite, pulmoner embolilere yol açan pıhtı insidansları ve beyindeki iskemik olaylarda önemli bir role sahip olabilir. Enfeksiyon, pnömoni sırasında oksijenlenmenin azaldığı olası bir mekanizma olan pulmoner vazokonstriksiyon da dahil olmak üzere vücutta bir vazokonstriktif tepkiler zinciri başlatabilir. Ayrıca, COVID-19'dan ölen kişilerin beyin dokusu örneklerinde arteriyol ve kılcal damarlarda hasar tespit edilmiştir.

COVID-19 ayrıca kan hücrelerinde, bazen hastaneden taburcu olduktan sonra aylarca devam eden önemli yapısal değişikliklere neden olabilir. Düşük kan lenfosit seviyesi, virüsün lenfositlere ACE2 ile ilişkili giriş yoluyla etki etmesinden kaynaklanabilir.

Diğer organlar

Bir diğer yaygın ölüm nedeni de böbreklerle ilgili komplikasyonlardır. İlk raporlar, hem Çin'de hem de New York'ta hastaneye yatırılan hastaların %30'unun, daha önce böbrek sorunu olmayan bazı kişiler de dahil olmak üzere, böbreklerinde bir miktar hasar meydana geldiğini göstermektedir.

COVID-19'dan ölen kişilerin otopsilerinde yaygın alveolar hasar ve akciğerde lenfosit içeren inflamatuar infiltratlar bulunmuştur.

İmmünopatoloji

SARS-CoV-2'ye karşı adaptif bağışıklık yanıtının temel bileşenleri

SARS-CoV-2, solunum yollarının ACE2 eksprese eden epitel hücreleri için bir tropizme sahip olmasına rağmen, şiddetli COVID-19'u olan kişilerde sistemik hiperinflamasyon semptomları vardır. Yüksek IL-2, IL-7, IL-6, granülosit-makrofaj koloni uyarıcı faktör (GM-CSF), interferon gama ile indüklenen protein 10 (IP-10), monosit kemoatraktan protein 1 (MCP1), makrofaj inflamatuar protein 1-alfa (MIP-1-alfa) ve sitokin salınım sendromunu (CRS) gösteren tümör nekroz faktörü (TNF-α) klinik laboratuvar bulguları altta yatan bir immünopatolojiye işaret etmektedir.

Ayrıca, COVID-19 ve akut solunum sıkıntısı sendromu (ARDS) olan kişilerde, yüksek C-reaktif protein (CRP), laktat dehidrojenaz (LDH), D-dimer ve ferritin dahil olmak üzere CRS'nin klasik serum biyobelirteçleri vardır.

Sistemik enflamasyon vazodilatasyonla sonuçlanarak akciğer ve kalbin enflamatuar lenfositik ve monositik infiltrasyonuna izin verir. Özellikle, patojenik GM-CSF salgılayan T hücrelerinin, COVID-19'lu kişilerde inflamatuar IL-6 salgılayan monositlerin toplanması ve ciddi akciğer patolojisi ile ilişkili olduğu gösterilmiştir. Otopside lenfositik infiltratlar da bildirilmiştir.

Viral ve konakçı faktörleri

Virüs proteinleri

SARS-CoV-2 ve Renin-Anjiyotensin-Aldosteron Sistemi (RAAS) arasındaki ilişki

Virüsün patogenezini birden fazla viral ve konakçı faktörü etkilemektedir. Spike protein olarak da bilinen S-proteini, ACE2 reseptörleri aracılığıyla konak reseptörüne bağlanan viral bileşendir. İki alt birim içerir: S1 ve S2. S1, reseptör bağlama alanı aracılığıyla virüs-konakçı aralığını ve hücresel tropizmi belirler. S2, heptad tekrar bölgeleri olan H1 ve HR2 aracılığıyla virüsün potansiyel hücre konağına membran füzyonuna aracılık eder. Çalışmalar S1 alanının IgG ve IgA antikor seviyelerini çok daha yüksek kapasitede indüklediğini göstermiştir. Birçok etkili COVID-19 aşısında yer alan odak başak proteinleri ifadesidir.

M proteini, besin maddelerinin transmembran taşınmasından sorumlu viral proteindir. Tomurcuk salınımının ve viral zarfın oluşumunun nedenidir. N ve E proteini, konağın bağışıklık tepkisine müdahale eden aksesuar proteinlerdir.

Konak faktörleri

İnsan anjiyotensin dönüştürücü enzim 2 (hACE2), SARS-COV2 virüsünün hedef aldığı ve COVID-19'a neden olan konak faktörüdür. Teorik olarak, anjiyotensin reseptör blokerlerinin (ARB) ve ACE2 ekspresyonunu düzenleyen ACE inhibitörlerinin kullanımı COVID-19 ile morbiditeyi artırabilir, ancak hayvan verileri ARB'nin bazı potansiyel koruyucu etkilerini göstermektedir; ancak hiçbir klinik çalışma duyarlılığı veya sonuçları kanıtlamamıştır. Daha fazla veri elde edilene kadar, hipertansif hastalara yönelik kılavuzlar ve öneriler geçerliliğini korumaktadır.

Virüsün ACE2 hücre yüzeyleri üzerindeki etkisi, lökositik infiltrasyona, artmış kan damarı geçirgenliğine, alveolar duvar geçirgenliğine ve ayrıca akciğer yüzey aktif maddelerinin salgılanmasının azalmasına yol açar. Bu etkiler solunum semptomlarının çoğuna neden olur. Bununla birlikte, lokal enflamasyonun şiddetlenmesi bir sitokin fırtınasına neden olarak sistemik enflamatuar yanıt sendromuna yol açar.

SARS-CoV-2'ye maruz kalmamış sağlıklı yetişkinlerin yaklaşık %35'i SARS-CoV-2 S proteinini (özellikle S2 alt birimi) tanıyan CD4+ T hücrelerine sahiptir ve yaklaşık %50'si virüsün diğer proteinlerine tepki verir, bu da diğer koronavirüslerin neden olduğu önceki soğuk algınlıklarından kaynaklanan çapraz reaktiviteyi düşündürmektedir.

Farklı kişilerin COVID-19'a yanıt olarak benzer antikor genlerini kullanıp kullanmadığı bilinmemektedir.

Konak sitokin yanıtı

Virüs enfeksiyonu sırasında hafif ve şiddetli bağışıklık tepkisi

Enflamasyonun şiddeti, sitokin fırtınası olarak bilinen durumun ciddiyetine bağlanabilir. İnterlökin 1B, interferon-gama, interferonla indüklenebilir protein 10 ve monosit kemoatraktan protein 1 düzeylerinin tümü COVID-19 hastalık şiddetiyle ilişkilendirilmiştir. COVID-19 hastalığında morbidite ve mortalitenin önde gelen nedenlerinden biri olmaya devam ettiği için sitokin fırtınasıyla mücadele etmek için tedavi önerilmiştir.

Sitokin fırtınası, bir dizi hastalıkta klinik hastalıktan sorumlu olan akut hiperenflamatuar yanıttan kaynaklanmaktadır, ancak COVID-19'da daha kötü prognoz ve artan ölüm oranı ile ilişkilidir. Fırtına akut solunum sıkıntısı sendromuna, felç, miyokard enfarktüsü, ensefalit, akut böbrek hasarı ve vaskülit gibi kan pıhtılaşması olaylarına neden olur. Normal bağışıklık yanıtlarının tüm önemli bileşenleri olan IL-1, IL-2, IL-6, TNF-alfa ve interferon-gama üretimi, yanlışlıkla sitokin fırtınasının nedenleri haline gelir. Merkezi sinir sistemi hücreleri, mikroglia, nöronlar ve astrositler de sinir sistemini etkileyen pro-enflamatuar sitokinlerin salınımında rol oynar ve sitokin fırtınalarının MSS'ye yönelik etkileri nadir değildir.

Hamilelik yanıtı

COVID-19 pandemisi sırasında hamile kadınlar için birçok bilinmeyen bulunmaktadır. Diğer koronavirüs türleriyle komplikasyon ve ciddi hastalık enfeksiyonu geçirmeye yatkın oldukları göz önüne alındığında, savunmasız bir grup olarak tanımlanmış ve ek önleyici tedbirler almaları tavsiye edilmiştir.

Hamileliğe karşı fizyolojik tepkiler şunları içerebilir:

  • İmmünolojik: COVID-19'a karşı immünolojik yanıt, diğer virüsler gibi, çalışan bir bağışıklık sistemine bağlıdır. Genetik yükü annesiyle sadece kısmen paylaşılan fetüsün gelişimine izin vermek için hamilelik sırasında adapte olur ve hamilelik sırasında enfeksiyonlara karşı farklı bir immünolojik reaksiyona yol açar.
  • Solunum: Birçok faktör hamile kadınları ağır solunum yolu enfeksiyonlarına karşı daha savunmasız hale getirebilir. Bunlardan biri akciğerlerin kapasitesinin tamamen azalması ve salgıların temizlenememesidir.
  • Pıhtılaşma: Hamilelik sırasında, dolaşımdaki pıhtılaşma faktörlerinin seviyeleri daha yüksektir ve SARS-CoV-2 enfeksiyonunun patogenezinde rol oynayabilir. Mortalite ile ilişkili tromboembolik olaylar hamile kadınlar için bir risktir.

Bununla birlikte, kanıt temelinden, hamile kadınların bu virüsün ciddi sonuçları açısından artmış risk altında olup olmadığı sonucuna varmak zordur.

Yukarıdakilere ek olarak, diğer klinik çalışmalar SARS-CoV-2'nin hamilelik dönemini farklı şekillerde etkileyebileceğini kanıtlamıştır. Bir yandan, 12. gebelik haftasına kadar etkisine dair çok az kanıt vardır. Öte yandan, COVID-19 enfeksiyonu gebelik sürecinde olumsuz sonuçların oranlarında artışa neden olabilir. Bunlara örnek olarak fetal büyüme kısıtlaması, erken doğum ve perinatal mortalite (gebeliğin 22 veya 28. haftasından sonra fetal ölüm ve canlı doğan çocuklar arasında yaşamın yedi tamamlanmış gününe kadar ölüm) verilebilir.

Hamileliğin ilerleyen dönemlerinde aşılanmamış COVID-19'lu kadınların çok yoğun bakıma ihtiyaç duyma olasılığı diğer hastalara göre daha yüksektir. COVID-19'lu annelerden doğan bebeklerin solunum problemleri yaşama olasılığı daha yüksektir. Hamile kadınların aşı olmaları şiddetle tavsiye edilir.

Teşhis

COVID-19 geçici olarak semptomlara dayanarak teşhis edilebilir ve ters transkripsiyon polimeraz zincir reaksiyonu (RT-PCR) veya enfekte sekresyonların diğer nükleik asit testleri kullanılarak doğrulanabilir. Laboratuvar testlerinin yanı sıra, klinik enfeksiyon şüphesi yüksek olan bireylerde göğüs BT taramaları COVID-19 teşhisi için yardımcı olabilir. Enfeksiyona yanıt olarak vücut tarafından üretilen antikorları tespit eden serolojik testlerle geçmiş bir enfeksiyonun tespiti mümkündür.

Viral testler

COVID-19 testi için nazofarengeal sürüntü örneğinin gösterilmesi

SARS-CoV-2'nin varlığını test etmek için kullanılan standart yöntemler, viral RNA parçalarının varlığını tespit eden nükleik asit testleridir. Bu testler enfeksiyöz virüsü değil RNA'yı tespit ettiğinden, "hastaların enfektivite süresini belirleme yeteneği sınırlıdır." Test tipik olarak nazofarengeal sürüntü ile elde edilen solunum numuneleri üzerinde yapılır; ancak nazal sürüntü veya balgam numunesi de kullanılabilir. Sonuçlar genellikle saatler içinde alınabilmektedir. DSÖ, hastalık için çeşitli test protokolleri yayınlamıştır.

Çeşitli laboratuvarlar ve şirketler, enfeksiyona yanıt olarak vücut tarafından üretilen antikorları tespit eden serolojik testler geliştirmiştir. Bunlardan birkaçı İngiltere Halk Sağlığı tarafından değerlendirilmiş ve Birleşik Krallık'ta kullanım için onaylanmıştır.

Oxford Üniversitesi CEBM, "'yeni' hafif vakaların ve karantinadan veya hastaneden taburcu olduktan sonra yeniden pozitif test yapan kişilerin büyük bir kısmının bulaşıcı olmadığına, sadece bağışıklık sistemlerinin etkili bir şekilde başa çıktığı zararsız virüs parçacıklarını temizlediğine" dair artan kanıtlara işaret etmiş ve Eylül 2020'de "testleri standartlaştırmak ve periyodik olarak kalibre etmek için uluslararası bir çaba" çağrısında bulunmuştur, Birleşik Krallık hükümeti "pozitif test sonuçlarının tahmin değerinde bir azalma olduğunda, düşük prevalans dönemlerinde pozitif SARS-CoV-2 RNA sonuçlarının güvencesini sağlamak için laboratuvarlarda uygulanacak prosedürlere ilişkin kılavuz" yayınlamıştır.

Görüntüleme

COVID-19'lu bir kişinin BT taraması akciğerlerdeki lezyonları (parlak bölgeler) gösterir
COVID-19'un hızlı ilerleme aşamasının BT taraması
COVID-19 pnömonisini gösteren göğüs röntgeni

Göğüs BT taramaları, yüksek klinik enfeksiyon şüphesi olan bireylerde COVID-19 teşhisi için yardımcı olabilir, ancak rutin tarama için önerilmez. Periferik, asimetrik ve posterior dağılıma sahip bilateral multilobar buzlu cam opasiteleri erken enfeksiyonda yaygındır. Hastalık ilerledikçe subplevral baskınlık, çılgın kaldırım (değişken alveolar dolum ile lobüler septal kalınlaşma) ve konsolidasyon görülebilir. Semptomatik olan kişilerin akciğer grafilerinde ve bilgisayarlı tomografilerinde (BT) karakteristik görüntüleme özellikleri arasında plevral efüzyon olmaksızın asimetrik periferik buzlu cam opasiteleri bulunur.

Birçok grup, doğrulanmış vakalar için görüntüleme bulgularının uluslararası çevrimiçi bir veritabanını derleyen İtalyan Radyoloji Derneği gibi görüntüleri içeren COVID-19 veri kümeleri oluşturmuştur. Adenovirüs gibi diğer enfeksiyonlarla örtüşmesi nedeniyle, rRT-PCR ile doğrulama olmadan görüntüleme, COVID-19'u tanımlamada sınırlı özgüllüğe sahiptir. Çin'de yapılan büyük bir çalışmada göğüs BT sonuçları PCR ile karşılaştırılmış ve görüntülemenin enfeksiyon için daha az spesifik olmasına rağmen daha hızlı ve daha hassas olduğu gösterilmiştir.

Kodlama

2019'un sonlarında DSÖ, laboratuvarda doğrulanmış SARS-CoV-2 enfeksiyonundan ölümler için U07.1 ve laboratuvarda doğrulanmış SARS-CoV-2 enfeksiyonu olmaksızın klinik veya epidemiyolojik olarak teşhis edilmiş COVID-19'dan ölümler için U07.2 acil ICD-10 hastalık kodlarını atamıştır.

Patoloji

Otopsideki başlıca patolojik bulgular şunlardır:

  • Makroskopi: perikardit, akciğer konsolidasyonu ve pulmoner ödem
  • Akciğer bulguları:
    • minör seröz eksüdasyon, minör fibrin eksüdasyonu
    • pulmoner ödem, pnömosit hiperplazisi, büyük atipik pnömositler, lenfositik infiltrasyon ve çok çekirdekli dev hücre oluşumu ile interstisyel inflamasyon
    • yaygın alveolar eksüdalı yaygın alveolar hasar (DAD). DAD, akut solunum sıkıntısı sendromunun (ARDS) ve şiddetli hipokseminin nedenidir.
    • Alveolar boşluklarda eksüda organizasyonu ve pulmoner interstisyel fibrozis
    • BAL'da plazmositoz
  • Kan ve damarlar: yaygın damar içi pıhtılaşma (DIC); lökoeritroblastik reaksiyon, endotelit, hemofagositoz
  • Kalp: kalp kası hücre nekrozu
  • Karaciğer: mikroveziküler steatoz
  • Burun: koku epitelinin dökülmesi
  • Beyin: enfarktüs
  • Böbrekler: akut tübüler hasar.
  • Dalak: beyaz pulpa tükenmesi.

Önleme

Sosyal mesafe, aşılama ve yüz maskeleri gibi pandemi önleme tedbirleri alınmazsa patojenler katlanarak yayılabilir. Bu grafik, önleme tedbirlerinin erken benimsenmesinin nüfusun daha geniş kesimlerini nasıl koruma eğiliminde olduğunu göstermektedir.

Enfeksiyon olasılığını azaltmaya yönelik önleyici tedbirler arasında aşı olmak, evde kalmak, toplum içinde maske takmak, kalabalık yerlerden kaçınmak, başkalarıyla mesafeyi korumak, kapalı alanları havalandırmak, potansiyel maruziyet sürelerini yönetmek, elleri sık sık ve en az yirmi saniye boyunca sabun ve suyla yıkamak, iyi solunum hijyeni uygulamak ve yıkanmamış ellerle gözlere, buruna veya ağza dokunmaktan kaçınmak yer almaktadır.

CDC tarafından COVID-19 teşhisi konulan veya enfekte olabileceğini düşünen kişilere tıbbi bakım dışında evde kalmaları, bir sağlık hizmeti sağlayıcısını ziyaret etmeden önce önceden aramaları, sağlık hizmeti sağlayıcısının ofisine girmeden önce ve başka bir kişiyle herhangi bir odada veya araçtayken yüz maskesi takmaları, öksürük ve hapşırıkları bir mendille kapatmaları, ellerini düzenli olarak sabun ve suyla yıkamaları ve kişisel ev eşyalarını paylaşmaktan kaçınmaları tavsiye edilmektedir.

İlk COVID-19 aşısına 2 Aralık 2020 tarihinde Birleşik Krallık ilaç düzenleyicisi MHRA tarafından ruhsat onayı verilmiştir. ABD FDA tarafından ve diğer bazı ülkelerde acil kullanım izni (EUA) statüsü için değerlendirildi. Başlangıçta, ABD Ulusal Sağlık Enstitüleri kılavuzları, klinik bir çalışma ortamı dışında, SARS-CoV-2 virüsüne maruz kalmadan önce veya sonra COVID-19'un önlenmesi için herhangi bir ilaç önermemektedir. Bir aşı, diğer profilaktik önlemler veya etkili tedaviler olmadan, COVID-19'u yönetmenin önemli bir parçası, "eğriyi düzleştirmek" olarak bilinen salgın zirvesini azaltmaya ve geciktirmeye çalışmaktır. Bu, sağlık hizmetlerinin bunalması riskini azaltmak için enfeksiyon oranını yavaşlatarak, aktif vakaların daha iyi tedavi edilmesine izin vererek ve etkili tedaviler veya bir aşı mevcut olana kadar ek vakaları erteleyerek yapılır.

ABD Hastalık Kontrol ve Korunma Merkezleri (CDC) tarafından yayınlanmış hastalıkların yayılmasını önlemenin yöntemlerini anlatan bir inforgrafik.

Koruyucu önlemler, aşı veya daha iyi tedavi yöntemleri geliştirilene kadar hastanelerdeki yükün azaltılması amacıyla uygulanmaktadır.

Aşı

Gdańsk Tıp Üniversitesi COVID-19 Aşılama Merkezi, Polonya
SARS-CoV-2 için geliştirilmekte olan farklı aşı adayı türleri

Yüz maskeleri ve solunum hijyeni

Ekshalasyon valfli maskeler. Valfler virüsleri dışarıya bulaştırabilecek zayıf bir noktadır.

DSÖ ve ABD CDC, bulaşma riskinin yüksek olduğu ve sosyal mesafe önlemlerinin sürdürülmesinin zor olduğu kamusal ortamlarda bireylerin tıbbi olmayan yüz örtüleri takmalarını tavsiye etmektedir. Bu öneri, hastalığın asemptomatik ve pre-semptomatik bireyler tarafından yayılmasını azaltmayı amaçlamaktadır ve sosyal mesafe gibi yerleşik önleyici tedbirleri tamamlayıcı niteliktedir. Yüz örtüleri, konuşma, nefes alma ve öksürme sırasında dağılan ekspiratuar damlacıkların hacmini ve seyahat mesafesini sınırlar. Havalandırma delikleri veya delikleri olmayan bir yüz maskesi, solunan ve dışarı verilen havadaki virüs içeren partikülleri de filtreleyerek enfeksiyon olasılığını azaltacaktır. Ancak, maske bir nefes verme valfi içeriyorsa, enfekte olan bir kullanıcı (belki de bunu fark etmeden ve asemptomatik olarak), sahip olabileceği herhangi bir sertifikaya rağmen virüsü bu yolla dışarıya bulaştıracaktır. Dolayısıyla, ekshalasyon valfli maskeler enfekte kullanıcılar için değildir ve pandemiyi büyük ölçekte durdurmak için güvenilir değildir. Birçok ülke ve yerel yönetim, virüsün yayılmasını sınırlandırmak için halkın yüz maskesi veya bez yüz örtüleri kullanmasını teşvik etmekte veya zorunlu kılmaktadır.

Ayrıca, virüse yakalanmış olabilecek kişiler ve hastalığa yakalanmış olabilecek birine bakan kişiler için de maske kullanımı şiddetle tavsiye edilmektedir. Maske takılmadığında, CDC öksürürken veya hapşırırken ağzın ve burnun bir mendille kapatılmasını ve mendil yoksa dirseğin iç kısmının kullanılmasını önermektedir. Herhangi bir öksürük veya hapşırıktan sonra uygun el hijyeni teşvik edilmektedir. COVID-19'lu kişilerle doğrudan etkileşimde bulunan sağlık çalışanlarının, diğer kişisel koruyucu ekipmanlara ek olarak en az NIOSH sertifikalı N95 veya eşdeğeri kadar koruyucu solunum maskeleri kullanmaları tavsiye edilir.

İç mekan havalandırması ve kalabalık kapalı alanlardan kaçınma

CDC, kalabalık kapalı alanlardan kaçınılmasını önermektedir. İç mekanlarda hava değişim oranının artırılması, hava sirkülasyonunun azaltılması ve dış mekan havasının kullanımının artırılması bulaşmayı azaltabilir. DSÖ, bulaşıcı aerosollerin temizlenmesine yardımcı olmak için kamusal alanlarda havalandırma ve hava filtreleme yapılmasını önermektedir.

Ekshale edilen solunum partikülleri, yetersiz havalandırmanın olduğu kapalı alanlarda birikebilir. COVID-19 enfeksiyonu riski, özellikle insanların fiziksel efor sarf ettiği veya seslerini yükselttiği (örneğin egzersiz yapmak, bağırmak, şarkı söylemek) alanlarda artar, çünkü bu durum solunum damlacıklarının solunmasını artırır. Bu koşullara uzun süre maruz kalmak, tipik olarak 15 dakikadan fazla, daha yüksek enfeksiyon riskine yol açar.

Büyük doğal girişlere sahip deplasmanlı havalandırma, damlacık ve partikül konsantrasyonunu önemli ölçüde azaltırken bayat havayı laminer akışla doğrudan egzoza taşıyabilir. Pasif havalandırma enerji tüketimini ve bakım maliyetlerini azaltır ancak kontrol edilebilirlik ve ısı geri kazanımından yoksun olabilir. Deplasmanlı havalandırma, daha yüksek enerji ve bakım maliyetleriyle mekanik olarak da gerçekleştirilebilir. Büyük kanalların ve açıklıkların kullanılması kapalı ortamlarda karışmayı önlemeye yardımcı olur. Devridaim ve karıştırmadan kaçınılmalıdır çünkü devridaim zararlı partiküllerin seyrelmesini önler ve muhtemelen kirlenmiş havayı yeniden dağıtır; karıştırma ise bulaşıcı partiküllerin konsantrasyonunu ve aralığını artırır ve daha büyük partikülleri havada tutar.

El yıkama ve hijyen

Ruanda'daki öğrenciler ülkedeki COVID-19 salgını sırasında ellerini yıkıyor ve yüz maskesi takıyor.

Herhangi bir öksürük veya hapşırıktan sonra kapsamlı el hijyeni gereklidir. DSÖ ayrıca bireylerin özellikle tuvalete gittikten sonra veya eller gözle görülür şekilde kirlendiğinde, yemekten önce ve sümkürdükten sonra ellerini en az yirmi saniye boyunca sabun ve suyla sık sık yıkamalarını önermektedir. Sabun ve su bulunmadığında, CDC en az %60 alkol içeren alkol bazlı bir el dezenfektanı kullanılmasını önermektedir. Ticari el dezenfektanlarının kolaylıkla temin edilemediği bölgeler için DSÖ yerel üretim için iki formülasyon sunmaktadır. Bu formülasyonlarda antimikrobiyal aktivite etanol veya izopropanolden kaynaklanmaktadır. Hidrojen peroksit, alkoldeki bakteri sporlarını ortadan kaldırmaya yardımcı olmak için kullanılır; "el antisepsisi için aktif bir madde değildir". Gliserol nemlendirici olarak eklenir.

Sosyal Mesafe

Sosyal mesafe (ayrıca fiziki mesafe olarak da bilinir) bireyler arasındaki mesafeyi arttırarak hastalığın yayılmasını yavaşlatma amacı güden enfeksiyon kontrol hareketleridir. Karantina; yolculuklara kısıtlamalar getirilmesi; okulların, iş yerlerinin, stadyumların, tiyatroların veya alışveriş merkezlerinin kapatılması sosyal mesafe yöntemleri arasındadır. Bireyler evde kalarak, seyahatlerini sınırlandırarak, kalabalık alanlardan kaçınarak, temassız şekilde selamlaşarak ve fiziksel olarak başka insanlardan uzak durarak sosyal mesafe yöntemlerini uygulayabilirler. Birçok hükümet şu anda salgından etkilenen bölgelerde sosyal mesafeyi zorunlu kılmakta veya tavsiye etmektedir. Bazı bölgelerde sosyal mesafeye uyulmaması salgının daha da yayılmasına neden olmuştur. İlk tavsiyeler, aile üyeleri dışındaki diğer kişiler ile aradaki iki metrelik mesafenin korunmasını içeriyordu.

Yaşlılar, diyabet hastaları, kalp hastalığı ve solunum hastalığı bulunanlar, hipertansiyon hastaları ve zayıf bağışıklık sistemi olanlar, hastalığı şiddetli geçirmekle ve komplikasyon riskinin artmasıyla karşı karşıyadırlar. Bu nedenle toplum içine çıkmamaları ve mümkün olduğunca evlerinde kalmaları önerilmektedir.

Kalabalık ve yeterli sosyal mesafenin uygulanamaması nedeniyle cezaevlerinde salgınlar meydana gelmiştir. Amerika Birleşik Devletleri'nde mahkum nüfusu yaşlanmaktadır ve birçoğu yüksek kalp ve akciğer hastalığı oranları ve yüksek kaliteli sağlık hizmetlerine yetersiz erişim nedeniyle COVID-19'dan kaynaklanan kötü sonuçlar açısından yüksek risk altındadır.

Yüzey temizliği

Koronavirüsler vücuttan atıldıktan sonra yüzeylerde saatler ila günler boyunca hayatta kalabilir. Bir kişi kirli yüzeye dokunursa, virüsü vücuda girebileceği ve enfeksiyona neden olabileceği göz, burun veya ağızda biriktirebilir. Kanıtlar, enfekte yüzeylerle temasın COVID-19'un ana nedeni olmadığını göstermekte ve uygun olmayan temizlik ürünleri ve süreçlerinin kullanımı yoluyla antimikrobiyal direncin artması gibi sorunları önlemek için optimize edilmiş dezenfeksiyon prosedürlerine yönelik tavsiyelere yol açmaktadır. Derinlemesine temizlik ve diğer yüzey sanitasyonu, esas olarak hava yoluyla yayılan bir şeye karşı yanlış bir güvenlik hissi veren hijyen tiyatrosu olarak eleştirilmiştir.

Virüsün hayatta kalabileceği süre önemli ölçüde yüzeyin türüne, sıcaklığa ve neme bağlıdır. Koronavirüsler güneş ışığındaki UV ışığına maruz kaldıklarında çok hızlı bir şekilde ölürler. Diğer zarflı virüsler gibi SARS-CoV-2 de en uzun süre oda sıcaklığında veya daha düşük sıcaklıkta ve bağıl nem düşük olduğunda (<%50) hayatta kalır.

Cam, bazı plastik türleri, paslanmaz çelik ve deri dahil olmak üzere birçok yüzeyde virüs oda sıcaklığında birkaç gün, hatta ideal koşullar altında yaklaşık bir hafta boyunca enfektif kalabilir. Pamuklu kumaş ve bakır da dahil olmak üzere bazı yüzeylerde virüs genellikle birkaç saat sonra ölür. Virüs gözenekli yüzeylerde, gözenekler içindeki kılcal hareket ve daha hızlı aerosol damlacık buharlaşması nedeniyle gözeneksiz yüzeylere göre daha hızlı ölür. Bununla birlikte, test edilen birçok yüzey arasında en uzun hayatta kalma süresine sahip iki yüzey, her ikisi de gözenekli yüzeyler olarak kabul edilen N95 solunum maskeleri ve cerrahi maskelerdir.

CDC, çoğu durumda yüzeyleri dezenfekte etmek yerine sabun veya deterjanla temizlemenin bulaşma riskini azaltmak için yeterli olduğunu söylemektedir. CDC, ofis veya kreş gibi bir tesiste bir COVID-19 vakasından şüphelenilmesi veya vakanın doğrulanması halinde, hasta kişiler tarafından kullanılan ofisler, banyolar, ortak alanlar, tabletler, dokunmatik ekranlar, klavyeler, uzaktan kumandalar ve ATM'ler gibi paylaşılan elektronik ekipmanlar gibi tüm alanların dezenfekte edilmesini önermektedir. Yüzeyler yüzde 62-71 etanol, yüzde 50-100 izopropanol, yüzde 0,1 sodyum hipoklorit, yüzde 0,5 hidrojen peroksit, yüzde 0,2-7,5 povidon-iyot veya 50-200 ppm hipokloröz asit ile dekontamine edilebilir. Benzalkonyum klorür ve klorheksidin glukonat gibi diğer solüsyonlar daha az etkilidir. Ultraviyole mikrop öldürücü ışınlama da kullanılabilir, ancak popüler cihazlar 5-10 dakika maruz kalma gerektirir ve bazı malzemeleri zamanla bozabilir. Gıda endüstrisinde dezenfeksiyon için izin verilen maddeleri içeren bir veri sayfası (test edilen süspansiyon veya yüzey, yüzey türü, kullanım seyreltmesi, dezenfektan ve inokulum hacimleri dahil) ek materyalde görülebilir.

Corona virüsler yüzeylerde birkaç saat veya birkaç gün yaşayabilmektedir. Sıcak iklimlerde ve güneş ışığının doğrudan vurduğu yüzeylerde koronavirüslerin yaşam süresi daha kısadır.

Kendi kendine izolasyon

COVID-19 teşhisi konulanlara ve enfekte olduklarından şüphelenenlere evde kendi kendilerini tecrit etmeleri tavsiye edilmiştir. Sağlık kurumları, uygun şekilde kendi kendine izolasyon için ayrıntılı talimatlar yayınlamıştır. Birçok hükümet, tüm nüfus için kendi kendini karantinaya almayı zorunlu kılmış veya tavsiye etmiştir. En güçlü karantina talimatları yüksek risk gruplarında yer alanlara verilmiştir. COVID-19'lu birine maruz kalmış olabilecek kişilere ve yakın zamanda bulaşmanın yaygın olduğu bir ülkeye veya bölgeye seyahat etmiş olanlara, olası son maruziyetten itibaren 14 gün boyunca kendi kendilerini karantinaya almaları tavsiye edilmiştir.

Sağlıklı beslenme ve yaşam tarzı

Harvard TH Chan Halk Sağlığı Okulu sağlıklı beslenmeyi, fiziksel olarak aktif olmayı, psikolojik stresi yönetmeyi ve yeterince uyumayı önermektedir.

Haftada 150 dakikadan fazla egzersiz veya benzer fiziksel aktiviteye ilişkin bilimsel kılavuzları tutarlı bir şekilde karşılamanın, yüksek Vücut kitle indeksi (BMI) gibi olası risk faktörleri dikkate alındığında bile, COVID-19 nedeniyle daha az hastaneye yatış ve ölüm riski ile ilişkili olduğu gösterilmiştir.

Ekim 2021'de çevrimiçi olarak yayınlanan bir meta-analiz, "SARS-CoV-2 pozitif hastalarda D vitamini takviyesinin hem hafif hem de şiddetli semptomları olan hastaları olumlu yönde etkileme potansiyeline sahip olduğu" sonucuna varmıştır. Online anketlerin kullanıldığı, 6.000'den fazla katılımcının yer aldığı ve RDI'ye yakın bir dozaj rejiminin uygulandığı, konuyla ilgili en büyük gözlemsel çalışma Temmuz 2021'de sonuçlanacak. Çalışmadaki işbirlikçilerden biri de D3 vitamini takviyeleri üreticisi Synergy Biologics Ltd.

Uluslararası seyahatle ilgili kontrol önlemleri

2021 Cochrane hızlı incelemesi, düşük kesinlikli kanıtlara dayanarak, sınır ötesi seyahatin kısıtlanması gibi uluslararası seyahatle ilgili kontrol önlemlerinin COVID-19'un yayılmasını önlemeye yardımcı olabileceğini bulmuştur. Ayrıca, sınırlarda semptom/maruziyet temelli tarama önlemleri birçok pozitif vakayı gözden kaçırabilir. Teste dayalı sınır tarama önlemleri daha etkili olsa da, takip yapılmadan yalnızca varışta gerçekleştirilirse birçok pozitif vakayı da gözden kaçırabilir. İnceleme, en az 10 günlük bir karantinanın COVID-19'un yayılmasını önlemede faydalı olabileceği ve sınır taraması gibi ek bir kontrol önlemiyle birleştirildiğinde daha etkili olabileceği sonucuna varmıştır.

Tedavi

Bilim insanları aşının üretilip insanlara 2021 yılı içerisinde verileceğini düşünmektedir. Tedavi bulmak için yapılan araştırmalar devam etmektedir.

COVID-19 terapötiklerine ve ilaçlarına genel bir bakış

İlaçlar

Hastalığı iyileştirecek ilaçlar bulunması için Bill & Melinda Gates Vakfı, İngiliz sağlık araştırma kurumu Wellcome ve ödeme sistemi şirketi olan Mastercard ortak bir girişim kurdu. Bill & Melinda Gates Vakfı CEO'su Mark Suzman bu girişimi, COVID-19 tedavilerini tanımlama, değerlendirme, geliştirme ve ölçeklendirmek amacıyla teknolojileri üretmek amacıyla kurulduklarını duyurdu.

Solunum desteği

COVID-19'un çoğu vakası solunum cihazıyla gerçekleştirilebilecek mekanik ventilasyon (makine yoluyla solunum desteği) gerektirmese de vakaların belli bir yüzdesinde bu gerekmektedir. Solunum yetmezliği yaşayan hastalara en doğru desteğin nasıl verilebileceği hâlen araştırılmaktadır. Entübasyonun yanı sıra yüksek akımlı nazal kanül ve pozitif havayolu basıncı yöntemleri de kullanılabilir. Hastalığın kritik aşamasında olan insanlarda bu diğer iki yöntemin entübasyonla aynı yararı sağladığı kesin değildir. Bununla birlikte bu yöntemler hastanın solunum yollarından virüs taşıyan daha fazla küçük parçacığın havaya dağılmasına yol açmaktadır.

Prognoz

COVID-19'un şiddeti değişkenlik gösterir. Hastalık, soğuk algınlığı gibi diğer yaygın üst solunum yolu hastalıklarına benzeyen, az semptomlu veya hiç semptom göstermeyen hafif bir seyir izleyebilir. Vakaların %3-4'ünde (65 yaş üstü kişilerde %7,4) semptomlar hastaneye yatışa neden olacak kadar şiddetlidir. Hafif vakalar tipik olarak iki hafta içinde iyileşirken, şiddetli veya kritik hastalığı olanların iyileşmesi üç ila altı hafta sürebilir. Hayatını kaybedenler arasında semptomların başlangıcından ölüme kadar geçen süre iki ila sekiz hafta arasında değişmektedir. İtalyan Istituto Superiore di Sanità, semptomların başlangıcı ile ölüm arasındaki ortalama sürenin on iki gün olduğunu ve yedi kişinin hastaneye yatırıldığını bildirmiştir. Ancak, yoğun bakım ünitesine nakledilen kişilerde hastaneye yatış ile ölüm arasında geçen ortalama süre on gün olmuştur. Hastaneye kabul sırasında uzamış protrombin zamanı ve yüksek C-reaktif protein seviyeleri, COVID-19'un ağır seyretmesi ve YBÜ'ye nakil ile ilişkilidir.

Bazı erken dönem çalışmalar, COVID-19'lu kişilerin %10 ila %20'sinin bir aydan uzun süren semptomlar yaşayacağını göstermektedir. Şiddetli hastalık nedeniyle hastaneye yatırılanların çoğu, yorgunluk ve nefes darlığı gibi uzun vadeli sorunlar bildirmektedir. 30 Ekim 2020'de DSÖ başkanı Tedros Adhanom, "önemli sayıda insan için COVID virüsünün bir dizi ciddi uzun vadeli etki yarattığı" uyarısında bulundu. Zaman içinde dalgalanan geniş COVID-19 semptomları yelpazesini "gerçekten endişe verici" olarak tanımladı. Bu semptomlar yorgunluk, öksürük ve nefes darlığından akciğerler ve kalp de dahil olmak üzere ana organlarda iltihaplanma ve hasara, ayrıca nörolojik ve psikolojik etkilere kadar uzanmaktadır. Belirtiler genellikle üst üste biner ve vücuttaki herhangi bir sistemi etkileyebilir. Enfekte kişiler döngüsel yorgunluk nöbetleri, baş ağrıları, aylarca süren tam bitkinlik, ruh hali değişimleri ve diğer semptomlar bildirmişlerdir. Tedros bu nedenle, aşılama yerine enfeksiyon yoluyla sürü bağışıklığı elde etme stratejisinin "ahlaki açıdan vicdansız ve uygulanamaz" olduğu sonucuna varmıştır.

Hastaneye yeniden yatışlar açısından 106.000 kişinin yaklaşık %9'u taburcu olduktan sonraki iki ay içinde hastanede tedavi için geri dönmek zorunda kalmıştır. İlk hastane ziyaretinden itibaren ortalama sekiz gün içinde tekrar hastaneye başvurulmuştur. Bir hastane tesisine birden fazla yatışın nedeni olarak tanımlanan çeşitli risk faktörleri vardır. Bunlar arasında ileri yaş (65 yaş üstü) ve diyabet, KOAH, kalp yetmezliği veya kronik böbrek hastalığı gibi kronik bir durumun varlığı yer almaktadır.

Bilimsel incelemelere göre sigara içenlerin yoğun bakıma ihtiyaç duyma veya ölme olasılığı içmeyenlere kıyasla daha yüksektir. Sigaradan etkilenen aynı ACE2 pulmoner reseptörleri üzerinde etkili olan hava kirliliği, hastalıkla ilişkilendirilmiştir. Hava kirliliğine kısa süreli ve kronik maruziyetin COVID-19'dan kaynaklanan morbidite ve mortaliteyi artırdığı görülmektedir. Önceden var olan kalp ve akciğer hastalıkları ve ayrıca obezite, özellikle yağlı karaciğer hastalığı ile birlikte, COVID-19'un sağlık riskinin artmasına katkıda bulunur.

Ayrıca bağışıklık sistemi baskılanmış kişilerin SARS-CoV-2'den ciddi şekilde hastalanma riskinin daha yüksek olduğu varsayılmaktadır. Hastanede yatan böbrek nakli alıcılarında COVID-19 enfeksiyonlarını inceleyen bir araştırmada ölüm oranı %11 olarak bulunmuştur.

Genetik de hastalıkla mücadele etme becerisinde önemli bir rol oynamaktadır. Örneğin, tespit edilebilir tip I interferon üretmeyen veya bunlara karşı oto-antikor üretmeyen kişiler COVID-19'dan çok daha fazla hastalanabilir. Genetik tarama interferon efektör genlerini tespit edebilmektedir.

COVID-19'un semptomları, hafif semptomlardan ağır hastalığa kadar değişkenlik göstermektedir. Yaygın semptomları arasında baş ağrısı, koku ve tat kaybı, burun tıkanıklığı ve burun akıntısı, öksürük, kas ağrısı, boğaz ağrısı, ateş ve nefes alma güçlüğü yer alır. Aynı enfeksiyona sahip kişilerde farklı semptomlar görülebilmektedir ve bu semptomlar zamanla değişiklik gösterebilir. Daha önceden kulak, burun, boğaz rahatsızlığı olmayan kişilerde koku kaybı ile tat kaybının aynı anda görülmesi % 95 özgüllük oranıyla COVID-19 ile ilişkilendirilir.

Çoğu hasta (%81) hafif ile orta şiddette semptomlar gösterirken (hafif derecede zatüreye kadar), bir kısmı (%14) ağır semptomlar göstermekte (nefes darlığı, hipoksi, %50'den fazla akciğer tutulumu gibi), az bir kısmı ise (%5) kritik semptomlar göstermektedir (solunum yetmezliği, şok, çoklu organ disfonksiyonu gibi). Enfekte kişilerden ortalama olarak beşte biri hiçbir semptom göstermemektedir. Asemptomik taşıyıcılar genellikle test olmamaktadır ve hastalığı bulaştırabilirler. Bazı enfekte kişiler daha sonradan semptom göstermeye başlayabilir veya çok hafif semptomlar gösterebilirler, bu kişilerde hastalığı bulaştırabilmektedir.

Çocuklar

Çok küçük çocuklar daha düşük enfeksiyon oranlarına sahipken, daha büyük çocuklarda enfeksiyon oranı nüfusun geneline benzerdir. Çocukların yetişkinlere kıyasla daha hafif semptomlar göstermesi muhtemeldir ve ciddi hastalık riski daha düşüktür. CDC, ABD'de hastanede yatan çocukların yaklaşık üçte birinin yoğun bakıma kabul edildiğini bildirirken, Haziran 2020'de hastanede yatan çocuklar üzerinde yapılan çok uluslu bir Avrupa araştırması, hastaneye kabul edilen çocukların yaklaşık %8'inin yoğun bakıma ihtiyaç duyduğunu ortaya koymuştur. Avrupa çalışmasındaki 582 çocuktan dördü (%0,7) ölmüştür, ancak tıbbi yardım istemeyen daha hafif vakalar çalışmaya dahil edilmediğinden gerçek ölüm oranı "önemli ölçüde daha düşük" olabilir.

Komplikasyonlar

SARS-CoV-2 sitokin fırtınası ve komplikasyon mekanizmaları

Komplikasyonlar arasında pnömoni, akut solunum sıkıntısı sendromu (ARDS), çoklu organ yetmezliği, septik şok ve ölüm yer alabilir. Kardiyovasküler komplikasyonlar arasında kalp yetmezliği, aritmiler (atriyal fibrilasyon dahil), kalp iltihabı ve tromboz, özellikle venöz tromboembolizm yer alabilir. COVID-19 ile başvuran kişilerin yaklaşık %20-30'unda karaciğer hasarını yansıtan karaciğer enzimleri yükselmiştir.

Nörolojik belirtiler arasında nöbet, inme, ensefalit ve Guillain-Barré sendromu (motor fonksiyonların kaybını içerir) yer alır. Enfeksiyonu takiben, çocuklarda Kawasaki hastalığına benzer semptomları olan ve ölümcül olabilen pediatrik multisistem inflamatuar sendrom gelişebilir. Çok nadir durumlarda akut ensefalopati ortaya çıkabilir ve COVID-19 teşhisi konmuş ve zihinsel durumu değişmiş kişilerde düşünülebilir.

Hamile kadınlar söz konusu olduğunda, Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezlerine göre, hamile kadınların COVID-19'dan ciddi şekilde hastalanma riskinin arttığına dikkat etmek önemlidir. Bunun nedeni, COVID-19'lu hamile kadınların düşük, erken doğum ve intrauterin büyüme kısıtlamasına yol açabilecek solunum ve obstetrik komplikasyonlar geliştirme olasılığının daha yüksek görünmesidir.

COVID-19'dan iyileşen hastalarda aspergilloz, kandidiyaz, kriptokokkoz ve mukormikoz gibi mantar enfeksiyonları kaydedilmiştir.

Daha uzun vadeli etkiler

Bazı erken dönem çalışmalar, COVID-19'lu kişilerin %10-20'sinin bir aydan daha uzun süren semptomlar yaşayacağını göstermektedir. Şiddetli hastalıkla hastaneye yatırılanların çoğu, yorgunluk ve nefes darlığı gibi uzun vadeli sorunlar bildirmektedir. Hastaneye yatırılan hastaların yaklaşık %5-10'u zatürre ve akut solunum yetmezliği dahil olmak üzere ciddi veya kritik hastalığa ilerler.

Çeşitli mekanizmalarla akciğerler COVID-19'da en çok etkilenen organlardır. Hastaneye yatırılması gereken kişilerde, yapılan BT taramalarının %98'i, klinik olarak iyileşmiş olsalar bile 28 günlük hastalıktan sonra akciğer anormallikleri göstermektedir.

İleri yaşta, ağır hastalığı olan, uzun süre yoğun bakımda kalan veya sigara içen kişilerde pulmoner fibrozis de dahil olmak üzere uzun süreli etkilerin görülme olasılığı daha yüksektir. Genel olarak, dört hafta sonra araştırılanların yaklaşık üçte birinde, asemptomatik kişilerde bile pulmoner fibroz bulguları veya DLCO ile ölçülen akciğer fonksiyonunda azalma olacaktır, ancak daha fazla zaman geçtikçe iyileşmenin devam ettiği düşünülmektedir. Şiddetli hastalıktan sonra, akciğer fonksiyonunun önceki seviyelere dönmesi üç aydan bir yıla veya daha fazla sürebilir.

Bağışıklık

SARS-CoV-2 enfeksiyonuna karşı insan antikor yanıtı

SARS-CoV-2 virüsüne karşı insanların verdiği bağışıklık yanıtı, diğer enfeksiyonların çoğunda olduğu gibi, hücre aracılı bağışıklık ve antikor üretiminin bir kombinasyonu olarak ortaya çıkar. B hücreleri T hücreleri ile etkileşime girer ve kısmen antijene olan yakınlıkları temelinde plazma hücresine seçilmeden önce bölünmeye başlar. SARS-CoV-2 sadece Aralık 2019'dan bu yana insan popülasyonunda bulunduğundan, hastalıktan kurtulan kişilerde bağışıklığın uzun süreli olup olmadığı bilinmemektedir. Kanda nötralize edici antikorların varlığı, enfeksiyondan korunma ile güçlü bir şekilde ilişkilidir, ancak nötralize edici antikor seviyesi zamanla azalır. Asemptomatik veya hafif hastalığı olanlarda enfeksiyondan iki ay sonra nötralize edici antikor seviyeleri tespit edilememiştir. Başka bir çalışmada, nötralize edici antikorların seviyesi semptomların başlamasından bir ila dört ay sonra dört kat düşmüştür. Bununla birlikte, kanda antikor bulunmaması, SARS-CoV-2'ye yeniden maruz kalındığında antikorların hızla üretilmeyeceği anlamına gelmez. SARS-CoV-2'nin spike ve nükleokapsid proteinlerine özgü hafıza B hücreleri, semptomların ortaya çıkmasından sonra en az altı ay dayanır.

Ağustos 2021 itibarıyla, COVID-19 ile yeniden enfeksiyon mümkün ancak nadirdir. İlk yeniden enfeksiyon vakası Ağustos 2020'de belgelenmiştir. Sistematik bir inceleme, Mayıs 2021 itibarıyla tıbbi literatürde doğrulanmış 17 yeniden enfeksiyon vakası bulmuştur. Omicron varyantı ile, 2022'den itibaren, ne kadar yaygın olduğu belirsiz olsa da, yeniden enfeksiyonlar yaygın hale gelmiştir. COVID-19 yeniden enfeksiyonlarının, özellikle kişi daha önce aynı varyantla enfekte olmuşsa, birincil enfeksiyonlardan daha az şiddetli olabileceği düşünülmektedir.

Ölüm oranı

Ölüm oranını ölçmek için yaygın olarak çeşitli ölçütler kullanılmaktadır. Bu rakamlar bölgelere ve zamana göre değişmekte olup test hacmi, sağlık sistemi kalitesi, tedavi seçenekleri, ilk salgından bu yana geçen süre ve yaş, cinsiyet ve genel sağlık durumu gibi nüfus özelliklerinden etkilenmektedir.

Ölüm oranı, belirli bir demografik gruptaki ölüm sayısının o demografik grubun nüfusuna bölünmesiyle elde edilir. Sonuç olarak, ölüm oranı belirli bir nüfus içinde hastalığın yaygınlığının yanı sıra şiddetini de yansıtır. Ölüm oranları yaşla oldukça ilişkilidir; gençlerde nispeten düşük, yaşlılarda ise nispeten yüksektir. Aslında, ölüm oranlarıyla ilgili bir faktör de ülkelerin nüfuslarının yaş yapısıdır. Örneğin, COVID-19 için vaka ölüm oranı Hindistan'da ABD'ye göre daha düşüktür çünkü Hindistan'ın genç nüfusu ABD'ye göre daha büyük bir yüzdeyi temsil etmektedir.

Vaka ölüm oranı

Vaka ölüm oranı (CFR), belirli bir zaman aralığında teşhis edilen vaka sayısına bölünen ölüm sayısını yansıtır. Johns Hopkins Üniversitesi istatistiklerine göre, 19 Temmuz 2022 itibariyle küresel ölüm-vaka oranı %1,13'tür (6.371.262/563.421.090). Bu sayı bölgelere göre değişmektedir.

Enfeksiyon ölüm oranı

COVID-19'un ciddiyetinin ölçülmesinde kilit bir ölçüt, enfeksiyon ölüm oranı veya enfeksiyon ölüm riski olarak da adlandırılan enfeksiyon ölüm oranıdır (IFR). Bu metrik, hastalıktan ölenlerin toplam sayısının enfekte bireylerin toplam sayısına bölünmesiyle hesaplanır; dolayısıyla CFR'nin aksine IFR, bildirilen vakaların yanı sıra asemptomatik ve teşhis edilmemiş enfeksiyonları da içerir.

Tahminler

Kırmızı çizgi, yaşın bir fonksiyonu olarak yüzde cinsinden enfeksiyon ölüm oranı (IFR) tahminini göstermektedir. Gölgeli bölge bu tahmin için %95 güven aralığını göstermektedir. İşaretler meta-analizde kullanılan belirli gözlemleri göstermektedir.
Aynı ilişki log ölçeğinde çizilmiştir

Aralık 2020'de yapılan bir sistematik inceleme ve meta-analiz, pandeminin ilk dalgası sırasında nüfus IFR'sinin birçok yerde (Fransa, Hollanda, Yeni Zelanda ve Portekiz dahil) yaklaşık %0,5 ila %1, diğer yerlerde (Avustralya, İngiltere, Litvanya ve İspanya) %1 ila %2 olduğunu ve İtalya'da %2'yi aştığını tahmin etmektedir. Bu çalışma ayrıca IFR'deki bu farklılıkların çoğunun nüfusun yaş bileşimindeki ve yaşa özgü enfeksiyon oranlarındaki karşılık gelen farklılıkları yansıttığını bulmuştur; özellikle, IFR'nin metaregresyon tahmini çocuklar ve genç yetişkinler için çok düşüktür (örneğin, 10 yaşında %0,002 ve 25 yaşında %0,01), ancak 55 yaşında %0,4'e, 65 yaşında %1,4'e, 75 yaşında %4,6'ya ve 85 yaşında %15'e kademeli olarak artmaktadır. Bu sonuçlar, DSÖ tarafından Aralık 2020'de yayınlanan bir raporda da vurgulanmıştır.

Yaş grubu başına +IFR tahmini
(Aralık 2020'ye kadar)
Yaş grubu IFR
0–34 0.004%
35–44 0.068%
45–54 0.23%
55–64 0.75%
65–74 2.5%
75–84 8.5%
85 + 28.3%

Bu IFR oranlarının analizi, COVID-19'un sadece yaşlılar için değil, aynı zamanda COVID-19'un enfeksiyon ölüm oranının ölümcül bir otomobil kazasının yıllık riskinden iki kat daha fazla olduğu ve mevsimsel gripten çok daha tehlikeli olduğu orta yaşlı yetişkinler için de tehlikeli olduğunu göstermektedir.

Daha önceki IFR tahminleri

Dünya Sağlık Örgütü, pandeminin erken safhalarında IFR tahminlerini %0,3 ile %1 arasında bildirmiştir. 2 Temmuz'da DSÖ'nün baş bilim adamı, iki günlük bir DSÖ uzman forumunda sunulan ortalama IFR tahmininin yaklaşık %0,6 olduğunu bildirdi. Ağustos ayında DSÖ, Avrupa'daki geniş seroloji testlerinden elde edilen verileri içeren çalışmaların, IFR tahminlerinin yaklaşık %0,5-1'de birleştiğini gösterdiğini tespit etmiştir. IFR'nin kesin alt sınırları, IFR'nin nüfus ölüm oranından daha az olamayacağı için New York City ve İtalya'daki Bergamo gibi bir dizi yerde belirlenmiştir. (Ancak yeterli süre geçtikten sonra insanlar yeniden enfekte olabilir). 10 Temmuz itibariyle, 8,4 milyon nüfuslu New York'ta 23.377 kişi (18.758 doğrulanmış ve 4.619 olası) COVID-19 nedeniyle hayatını kaybetmiştir (nüfusun %0,3'ü). New York'ta yapılan antikor testleri ~%0,9 ve ~%1,4 IFR olduğunu göstermiştir. Bergamo ilinde nüfusun %0,6'sı hayatını kaybetmiştir. Eylül 2020'de ABD Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri (CDC), halk sağlığı planlaması amacıyla yaşa özgü IFR'lerin ön tahminlerini bildirmiştir.

Cinsiyet farklılıkları

COVID-19 vaka ölüm oranları çoğu ülkede erkekler arasında kadınlardan daha yüksektir. Ancak Hindistan, Nepal, Vietnam ve Slovenya gibi birkaç ülkede ölüm vakaları kadınlarda erkeklerden daha yüksektir. Küresel olarak, erkeklerin YBÜ'ye kabul edilme ve ölme olasılığı daha yüksektir. Bir meta-analiz, küresel olarak erkeklerin COVID-19'a yakalanma olasılığının kadınlardan daha yüksek olduğunu ortaya koymuştur; her 100 enfeksiyonda yaklaşık 55 erkek ve 45 kadın bulunmaktadır (CI: 51.43-56.58).

Çin Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi, ölüm oranının erkekler için %2,8 ve kadınlar için %1,7 olduğunu bildirmiştir. Haziran 2020'de yapılan daha sonraki incelemeler, cinsiyetler arasında duyarlılık veya CFR'de önemli bir fark olmadığını göstermiştir. Bir derleme, Çinli erkeklerdeki farklı ölüm oranlarını kabul etmekte ve bunun genetik faktörlerden ziyade sigara ve alkol gibi yaşam tarzı tercihlerine bağlı olabileceğini öne sürmektedir. Çin gibi bazı ülkelerde çoğunlukla erkeklere özgü bir aktivite olan sigara, erkekler arasında vaka ölüm oranlarını önemli ölçüde artırmaya katkıda bulunan bir alışkanlıktır. Cinsiyete dayalı immünolojik farklılıklar, kadınlarda sigara içme prevalansının daha düşük olması ve erkeklerin kadınlara göre daha genç yaşta hipertansiyon gibi komorbid durumlar geliştirmesi, erkeklerde ölüm oranının daha yüksek olmasına katkıda bulunmuş olabilir. Avrupa'da Şubat 2020 itibarıyla enfekte kişilerin %57'si erkektir ve COVID-19 nedeniyle ölenlerin %72'si erkektir. Nisan 2020 itibariyle ABD hükümeti COVID-19 enfeksiyonlarının cinsiyetle ilgili verilerini takip etmemektedir. Araştırmalar Ebola, HIV, grip ve SARS gibi viral hastalıkların erkekleri ve kadınları farklı şekilde etkilediğini göstermiştir.

Etnik farklılıklar

ABD'de COVID-19'a bağlı ölümlerin büyük bir kısmı Afrikalı Amerikalılar ve diğer azınlık grupları arasında meydana gelmiştir. Sosyal mesafeyi uygulamalarını engelleyen yapısal faktörler arasında kalabalık ve standartların altında konutlarda ve perakende market çalışanları, toplu taşıma çalışanları, sağlık çalışanları ve temizlik personeli gibi "temel" mesleklerde yoğunlaşmaları yer almaktadır. Sağlık sigortası ve diyabet, hipertansiyon ve kalp hastalığı gibi altta yatan hastalıkların bakımının olmaması da ölüm riskini artırmaktadır. Benzer sorunlar Amerikan yerlileri ve Latin topluluklarını da etkilemektedir. Bir yandan, Dominik Cumhuriyeti'nde hem cinsiyet hem de etnik eşitsizliğin açık bir örneği vardır. Bu Latin Amerika bölgesinde, Haiti kökenliler başta olmak üzere özellikle Dominikli kadınları etkileyen büyük bir eşitsizlik ve güvencesizlik söz konusudur. Kar amacı gütmeyen bir ABD sağlık politikası kuruluşuna göre, Amerikan Yerlileri ve Alaska Yerlilerinin (AIAN) yaşlı olmayan yetişkinlerinin %34'ü, beyaz yaşlı olmayan yetişkinlerin %21'ine kıyasla ciddi hastalık riski altındadır. Kaynak, bu durumu, onları daha yüksek risk altına sokabilecek birçok sağlık koşulunun yanı sıra temiz suya erişim eksikliği gibi yaşam koşullarının orantısız yüksek oranlarına bağlamaktadır.

Liderler, eşitsizliklerin araştırılması ve ele alınması için çaba gösterilmesi çağrısında bulundu. Birleşik Krallık'ta, COVID-19'a bağlı ölümlerin daha büyük bir oranı Siyah, Asyalı ve diğer etnik azınlık geçmişine sahip kişilerde meydana gelmiştir. Hastaneye yatış gerekliliğinin göreceli insidansı da dahil olmak üzere hastalar üzerinde daha ciddi etkiler ve hastalığa karşı savunmasızlık, DNA analizi yoluyla kromozomal bölge 3'teki genetik varyantlarda, Avrupa Neandertal mirası ile ilişkili özelliklerde ifade edilmek üzere ilişkilendirilmiştir. Bu yapı, etkilenenlerin hastalığın daha şiddetli bir formunu geliştirmeleri için daha büyük riskler getirmektedir. Bulgular, Profesör Svante Pääbo ve Max Planck Evrimsel Antropoloji Enstitüsü ve Karolinska Enstitüsü'nde yönettiği araştırmacılara ait. Modern insan ve Neandertal genlerinin bu karışımının yaklaşık 50.000 ila 60.000 yıl önce Güney Avrupa'da meydana geldiği tahmin edilmektedir.

Komorbiditeler

Biyolojik faktörler (bağışıklık tepkisi) ve genel davranış (alışkanlıklar) COVID-19'un sonuçlarını büyük ölçüde belirleyebilir. COVID-19'dan ölenlerin çoğunda hipertansiyon, diabetes mellitus ve kardiyovasküler hastalık gibi önceden var olan (altta yatan) rahatsızlıklar bulunmaktadır. Amerika Birleşik Devletleri'nden alınan Mart ayı verilerine göre, hastaneye kaldırılanların %89'unun önceden var olan rahatsızlıkları bulunmaktadır. İtalyan Istituto Superiore di Sanità, tıbbi kayıtların mevcut olduğu ölümlerin %8,8'inde, insanların %96,1'inin en az bir komorbiditesi olduğunu ve ortalama bir kişinin 3,4 hastalığa sahip olduğunu bildirmiştir. Bu rapora göre en yaygın komorbiditeler hipertansiyon (ölümlerin %66'sı), tip 2 diyabet (ölümlerin %29,8'i), İskemik Kalp Hastalığı (ölümlerin %27,6'sı), atriyal fibrilasyon (ölümlerin %23,1'i) ve kronik böbrek yetmezliğidir (ölümlerin %20,2'si).

Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezlerine (CDC) göre en kritik solunum komorbiditeleri şunlardır: orta veya şiddetli astım, önceden var olan KOAH, pulmoner fibrozis, kistik fibrozis. Birkaç küçük araştırma makalesinin meta-analizinden elde edilen kanıtlar da sigara içmenin daha kötü sonuçlarla ilişkili olabileceğini göstermektedir. Mevcut solunum problemleri olan bir kişi COVID-19 ile enfekte olduğunda, şiddetli semptomlar açısından daha büyük risk altında olabilir. COVID-19 ayrıca opioidleri ve metamfetaminleri kötüye kullanan kişiler için, uyuşturucu kullanımları akciğer hasarına neden olabileceği ölçüde daha büyük bir risk oluşturmaktadır.

Ağustos 2020'de CDC, tüberküloz (TB) enfeksiyonlarının ciddi hastalık veya ölüm riskini artırabileceği konusunda bir uyarı yayınladı. DSÖ, solunum semptomları olan kişilerin her iki hastalık için de taranmasını tavsiye etti, çünkü COVID-19 için pozitif testler birlikte enfeksiyonları ekarte edemedi. Bazı projeksiyonlar, pandemi nedeniyle TB tespitinin azalmasının 2025 yılına kadar 6,3 milyon ek TB vakası ve 1,4 milyon TB ile ilişkili ölümle sonuçlanabileceğini tahmin etmektedir.

Tarih

Virüsün, büyük olasılıkla yayılma enfeksiyonu yoluyla doğal hayvan kaynaklı olduğu düşünülmektedir. İndeks vakanın nereden kaynaklandığına dair çeşitli teoriler vardır ve pandeminin kökenine ilişkin araştırmalar devam etmektedir. Filogenetik, SARS-CoV-2'nin Ekim veya Kasım 2019'da ortaya çıktığını tahmin etmektedir. Bir filogenetik algoritma analizi, virüsün Wuhan'dan önce Guangdong'da dolaşımda olabileceğini öne sürmüştür. Kanıtlar, virüsün yabani yarasaları enfekte eden bir koronavirüsten türediğini ve bir aracı yaban hayatı konağı aracılığıyla insanlara yayıldığını göstermektedir. Virüsün bir laboratuvardan yanlışlıkla salınmış olma ihtimali de giderek daha aktif bir şekilde değerlendiriliyor. ABD istihbarat kurumları virüsün biyolojik bir silah olarak geliştirilmediğini ve genetik olarak tasarlanmış olma ihtimalinin düşük olduğunu tespit etmiştir.

İlk doğrulanmış insan enfeksiyonları Wuhan, Hubei, Çin'de görülmüştür. Ocak 2020'de The Lancet'te yayınlanan, doğrulanmış ilk 41 COVID-19 vakası üzerine yapılan bir çalışmada, semptomların en erken başlangıç tarihi 1 Aralık 2019 olarak bildirilmiştir. DSÖ'nün resmi yayınları, semptomların en erken başlangıç tarihini 8 Aralık 2019 olarak bildirmiştir. İnsandan insana bulaşma 20 Ocak 2020 itibariyle DSÖ ve Çinli yetkililer tarafından teyit edilmiştir. Resmi Çin kaynaklarına göre, bunlar çoğunlukla canlı hayvan da satan Huanan Deniz Ürünleri Toptancı Pazarı ile bağlantılıydı. Mayıs 2020'de, CDC direktörü George Gao, deniz ürünleri pazarından toplanan hayvan örneklerinin virüs için negatif test edildiğini, bunun da pazarın erken bir süper yayılma olayının yeri olduğunu, ancak ilk salgının yeri olmadığını gösterdiğini söyledi. İtalya'nın Milano ve Torino kentlerinde 18 Aralık 2019 tarihinde toplanan atık su örneklerinde virüs izlerine rastlanmıştır.

Aralık 2019 itibariyle, enfeksiyonun yayılması neredeyse tamamen insandan insana bulaşma yoluyla gerçekleşmiştir. Hubei'deki COVID-19 vakalarının sayısı kademeli olarak artarak 20 Aralık'ta altmışa, 31 Aralık'ta ise en az 266'ya ulaşmıştır. 24 Aralık'ta Wuhan Merkez Hastanesi, çözülmemiş bir klinik vakadan alınan bronkoalveolar lavaj sıvısı (BAL) örneğini dizileme şirketi Vision Medicals'e gönderdi. Vision Medicals, 27 ve 28 Aralık tarihlerinde Wuhan Merkez Hastanesi'ni ve Çin CDC'yi yeni bir koronavirüsü gösteren test sonuçları hakkında bilgilendirdi. Nedeni bilinmeyen bir zatürre kümesi 26 Aralık'ta gözlemlendi ve Hubei Eyalet Hastanesi'nde doktor Zhang Jixian tarafından tedavi edildi ve 27 Aralık'ta Wuhan Jianghan CDC'yi bilgilendirdi. 30 Aralık'ta CapitalBio Medlab şirketinden Wuhan Merkez Hastanesi'ne gönderilen bir test raporunda SARS için hatalı bir pozitif sonuç belirtilmesi, Wuhan Merkez Hastanesi'ndeki bir grup doktorun meslektaşlarını ve ilgili hastane yetkililerini sonuç konusunda uyarmasına neden oldu. Wuhan Belediyesi Sağlık Komisyonu aynı akşam çeşitli sağlık kurumlarına "nedeni bilinmeyen zatürre tedavisi" hakkında bir bildiri yayınladı. Aralarında Li Wenliang'ın da (3 Ocak'ta cezalandırıldı) bulunduğu bu doktorlardan sekizi daha sonra polis tarafından yalan söylenti yaydıkları gerekçesiyle uyarılırken, Ai Fen adlı bir diğeri de alarm verdiği için amirleri tarafından azarlandı.

Wuhan Belediyesi Sağlık Komisyonu 31 Aralık'ta nedeni bilinmeyen bir zatürre salgınına ilişkin ilk duyuruyu yapmış ve 27 vakayı teyit ederek bir soruşturma başlatılmasına yetmiştir.

Salgının ilk aşamalarında vaka sayısı yaklaşık her yedi buçuk günde bir ikiye katlandı. Ocak 2020'nin başlarında ve ortalarında virüs, Çin Yeni Yılı göçü ve Wuhan'ın bir ulaşım merkezi ve önemli bir demiryolu kavşağı olmasının da yardımıyla diğer Çin eyaletlerine yayıldı. 20 Ocak'ta Çin, Pekin'de iki ve Shenzhen'de bir kişi olmak üzere bir günde yaklaşık 140 yeni vaka bildirdi. Daha sonraki resmi veriler, o zamana kadar 6.174 kişide semptomlar görüldüğünü ve daha fazlasının enfekte olmuş olabileceğini göstermektedir. The Lancet'te 24 Ocak'ta yayınlanan bir raporda insanlarda bulaşmaya işaret edilmiş, sağlık çalışanlarına kişisel koruyucu ekipman kullanmaları şiddetle tavsiye edilmiş ve "pandemi potansiyeli" nedeniyle virüs için test yapılmasının şart olduğu belirtilmiştir. 30 Ocak'ta DSÖ COVID-19'u Uluslararası Önemi Haiz Halk Sağlığı Acil Durumu ilan etti. Bu zamana kadar salgın 100 ila 200 kat yayılmıştı.

İtalya'da ilk teyit edilmiş vaka 31 Ocak 2020'de Çin'den gelen iki turist olmuştur. İtalya, 19 Mart 2020'de en çok ölümün yaşandığı ülke olarak Çin'i geride bıraktı. 26 Mart itibariyle Amerika Birleşik Devletleri, dünyada en fazla teyit edilmiş vaka sayısıyla Çin ve İtalya'yı geride bırakmıştır. Koronavirüs genomları üzerine yapılan araştırmalar, New York'taki COVID-19 vakalarının çoğunun doğrudan Çin'den veya başka bir Asya ülkesinden değil, Avrupalı gezginlerden geldiğini göstermektedir. Önceki örneklerin yeniden test edilmesi sonucunda Fransa'da 27 Aralık 2019'da virüse yakalanan bir kişi ve Amerika Birleşik Devletleri'nde 6 Şubat 2020'de hastalıktan ölen bir kişi bulunmuştur.

Brezilya ve İtalya'dan arıtılmamış atık su örneklerinin RT-PCR testi, SARS-CoV-2'nin sırasıyla Kasım ve Aralık 2019 gibi erken bir tarihte tespit edildiğini göstermiştir, ancak bu tür kanalizasyon çalışmalarının yöntemleri optimize edilmemiştir, çoğu hakemli değildir, ayrıntılar genellikle eksiktir ve kontaminasyon nedeniyle veya yalnızca bir gen hedefinin tespit edilmesi durumunda yanlış pozitif olma riski vardır. Eylül 2020 tarihli bir dergi makalesinde, Kasım ve Aralık aylarında Fransa ve İtalya'daki zatürre vaka sayıları ve radyoloji dahil olmak üzere, "COVID-19 enfeksiyonunun geçen yılın sonunda Avrupa'ya yayılmış olma olasılığı, kısmen ikinci dereceden de olsa çok sayıda kanıtla gösterilmektedir" denildi.

1 Ekim 2021 itibariyle Reuters, COVID-19 nedeniyle dünya çapında toplam ölüm sayısının beş milyonu aştığını tahmin ettiğini bildirdi.

11 Haziran 2020'de 55 günlük bir aradan sonra Beijing'de ikinci dalga başlamıştır, Ayrıca bu vakaların büyük çoğunluğunun Xinfadi Toptan Satış Pazarı'na gittiği belirtildi.

Yanlış Bilgilendirme

COVID-19'un ilk salgınından sonra, hastalığın kökeni, ölçeği, önlenmesi, tedavisi ve diğer yönleriyle ilgili yanlış bilgi ve dezenformasyon hızla internette yayıldı.

Eylül 2020'de ABD Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri (CDC), Amerika Birleşik Devletleri'ndeki yaş gruplarına göre ölüm riskinin ön tahminlerini yayınladı, ancak bu tahminler yaygın olarak yanlış bildirildi ve yanlış anlaşıldı.

Diğer hayvanlar

İnsanların diğer hayvanlara bu hastalığı bulaştırabildiği gözlemlenmiştir, bu durumlara zooantroponoz denir. Liège, Belçika'daki bir kedinin COVID-19 hastası sahibinden bir hafta sonra semptomları (ishal, istifra, nefes almakta zorluk) göstermesi üzerine kediye test yapılmış ve kedinin de COVID-19 hastası olduğu ortaya çıkmıştır. New York'taki Bronx Hayvanat Bahçesi'ndeki kaplan ve aslanların test sonuçlarının pozitif olduğu; kuru öksürük ve iştahsızlık gibi semptomları gösterdikleri görülmüştür. Hollanda'daki bir çiftlikte iki vizonun test sonuçları pozitif çıkmıştır. 31, Ekim, 2020 tarihi ihtibariyle Danimarka'daki 175 vizon çiftliğinde enfeksiyonlara rastlanmıştır, ayrıca ABD, Finlandiya, İsveç ve İspanya'da da enfekte vizonlar bulunmaktadır.

Evcil hayvanlar üzerine yapılan bir araştırmada kedilerin ve feretlerin COVID-19'a karşı oldukça duyarlı oldukları ortaya çıkmış, bu araştırma köpeklerin düşük viral repleksiyon göstererek kedi ve feretlere oranla COVID-19'a karşı daha dirençli olduklarını göstermiştir. Bu araştırmada domuzlara, ördeklere ve tavuklara COVID-19 bulaşabildiğine dair herhangi bir kanıt bulunamamıştır. Büyük insansı maymunların COVID-19 enfeksiyonu kapıp kapamadıkları ile ilgili herhangi bir bilgi yoktur, ancak hayvan barınaklarının birçoğu diğer solunum hastalıkları gibi COVID-19'un da insanlardan insansı maymunlara bulaşabileceğini düşünmektedirler..

2020 Ağustos itibarıyla, onlarca kedi ve köpeğin COVID-19 pozitif olduğu bilinmektedir, ancak ABD Hastalık Kontrol ve Korunma Merkezleri'ne göre kedi ve köpeklerden insanlara hastalığın bulaşabileceğini gösteren herhangi bir kanıt yoktur. ABD Hastalık Kontrol ve Korunma Merkezleri potansiyel hastaların evcil hayvanları ile yakın temasta bulunmamalarını önermektedir.

4 Kasım 2020'de, Danimarka Başbakanı Mette Frederiksen mutasyona uğramış bir korona virüsün vizonlardan insanlara bulaştığını belirtmiştir.

İnsanlar, zooantroponoz olarak adlandırılan bir hastalık bulaşma türü olan virüsü diğer bazı hayvanlara yayabiliyor gibi görünmektedir.

Bazı evcil hayvanlar, özellikle kediler ve gelincikler, bu virüsü enfekte insanlardan kapabilir. Kedilerde görülen semptomlar arasında solunum (öksürük gibi) ve sindirim semptomları yer alır. Kediler virüsü diğer kedilere yayabilir ve virüsü insanlara bulaştırabilir, ancak SARS-CoV-2'nin kediden insana bulaştığı kanıtlanmamıştır. Kedilere kıyasla köpekler bu enfeksiyona daha az duyarlıdır. Bulaşma riskini artıran davranışlar arasında öpüşme, yalama ve hayvanı sevme yer almaktadır.

Virüs domuz, ördek veya tavukları enfekte edemiyor gibi görünmektedir. Fareler, sıçanlar ve tavşanlar, eğer enfekte olabilirlerse, virüsün yayılmasında rol oynamaları pek olası değildir.

Hayvanat bahçelerindeki kaplanlar ve aslanlar, enfekte insanlarla temas sonucu enfekte olmuşlardır. Beklendiği gibi, maymunlar ve orangutan gibi büyük maymun türleri de COVID-19 virüsü ile enfekte olabilir.

Gelinciklerle aynı aileden olan vizonlar da enfekte olmuştur. Vizonlar asemptomatik olabilir ve virüsü insanlara da yayabilir. Birçok ülkede vizon çiftliklerinde enfekte hayvanlar tespit edilmiştir. Önemli bir vizon postu üreticisi olan Danimarka, Küme 5 olarak adlandırılan bir salgının ardından viral mutasyon korkusuyla tüm vizonların katledilmesini emretmiştir. Vizon ve diğer hayvanlar için bir aşı araştırılmaktadır.

Araştırma

Hükümet kuruluşları, akademik gruplar ve endüstri araştırmacıları tarafından COVID-19 aşıları ve ilaçları üzerine uluslararası araştırmalar devam etmektedir. CDC bunu BSL3 sınıfı bir laboratuvar gerektirecek şekilde sınıflandırmıştır. Küresel talebi karşılamak için hızlandırılmış araştırma süreçlerini ve yayınlama kısayollarını içeren çok sayıda COVID-19 araştırması yapılmıştır.

Aralık 2020 itibarıyla, Antarktika hariç her kıtada yüzlerce klinik araştırma yürütülmüştür. Kasım 2020 itibariyle, bugüne kadar insanlarda 200'den fazla olası tedavi üzerinde çalışılmıştır.

Bulaşma ve önleme araştırmaları

Modelleme araştırmaları, bulaşma dinamiklerinin tahmin edilmesi, enfeksiyonun teşhisi ve prognozu, müdahalelerin etkisinin tahmin edilmesi veya kaynakların tahsisi gibi çeşitli amaçlarla yürütülmektedir. Modelleme çalışmaları çoğunlukla epidemiyolojideki kompartman modellerine dayanmakta ve belirli koşullar altında zaman içinde enfekte olan kişi sayısını tahmin etmektedir. COVID-19'un akış fiziğini incelemek için hesaplamalı akışkanlar dinamiği modelleri, yolcu maruziyetini incelemek için kalabalık hareket modellerinin iyileştirilmesi, bulaşmayı araştırmak için hareketlilik verilerine dayalı modeller veya pandeminin ekonomik etkisini değerlendirmek için makroekonomik modellerin kullanılması dahil olmak üzere COVID-19 sırasında başka birçok model türü geliştirilmiş ve kullanılmıştır. Ayrıca, COVID-19'un dünya çapındaki kuruluşlar üzerindeki etkilerini daha iyi anlamak için kriz yönetimi araştırmalarından elde edilen kavramsal çerçeveler uygulanmıştır.

Tedaviyle ilgili araştırmalar

Viral replikasyon sürecinde yedi olası ilaç hedefi ve ilaçlar

Yeniden tasarlanmış antiviral ilaçlar, COVID-19 tedavilerine yönelik araştırmaların çoğunu oluşturmaktadır. Denemelerdeki diğer adaylar arasında vazodilatörler, kortikosteroidler, bağışıklık tedavileri, lipoik asit, bevasizumab ve rekombinant anjiyotensin dönüştürücü enzim 2 bulunmaktadır.

Mart 2020'de Dünya Sağlık Örgütü (WHO), gelecek vaat eden bazı ilaçların tedavi etkilerini değerlendirmek için Dayanışma denemesini başlattı: remdesivir adlı deneysel bir ilaç; sıtma önleyici ilaçlar klorokin ve hidroksiklorokin; iki anti-HIV ilacı, lopinavir/ritonavir; ve interferon-beta. Nisan 2020 itibariyle 300'den fazla aktif klinik çalışma devam etmektedir.

Antimalaryal ilaçlar hidroksiklorokin ve klorokin üzerinde yapılan araştırmalar, bunların en iyi ihtimalle etkisiz olduğunu ve remdesivirin antiviral aktivitesini azaltabileceğini göstermiştir. Mayıs 2020 itibariyle Fransa, İtalya ve Belçika hidroksiklorokinin COVID-19 tedavisi olarak kullanılmasını yasakladı.

Haziran ayında, Birleşik Krallık'taki randomize RECOVERY Denemesinin ilk sonuçları, deksametazonun ventilatör kullanan kritik durumdaki kişilerde mortaliteyi üçte bir oranında, ek oksijen alanlarda ise beşte bir oranında azalttığını göstermiştir. Bu iyi test edilmiş ve yaygın olarak bulunan bir tedavi olduğu için, tedavi kılavuzlarını deksametazon ve diğer steroidleri içerecek şekilde güncelleme sürecinde olan WHO tarafından memnuniyetle karşılanmıştır. Bu ön sonuçlara dayanarak, NIH tarafından mekanik olarak havalandırılan veya ek oksijene ihtiyaç duyan COVID-19 hastaları için deksametazon tedavisi önerilmiş, ancak ek oksijene ihtiyaç duymayan COVID-19 hastalarında önerilmemiştir.

Eylül 2020'de DSÖ, COVID-19 için kortikosteroid kullanımına ilişkin güncellenmiş bir kılavuz yayınlamıştır. DSÖ, şiddetli ve kritik COVID-19'lu kişilerin tedavisi için sistemik kortikosteroidler yerine sistemik kortikosteroidler önermektedir (orta kesinlikte kanıtlara dayanan güçlü öneri). DSÖ, şiddetli olmayan COVID-19'lu kişilerin tedavisinde kortikosteroid kullanılmamasını önermektedir (düşük kesinlikteki kanıtlara dayanan koşullu öneri). Güncellenen kılavuz, kritik durumdaki COVID-19 hastalarına yönelik klinik çalışmaların meta-analizine dayanmaktadır.

Eylül 2020'de Avrupa İlaç Ajansı (EMA), ek oksijen tedavisi gerektiren on iki yaşından büyük ve en az 40 kilogram (88 lb) ağırlığındaki yetişkinlerde ve ergenlerde deksametazon kullanımını onaylamıştır. Deksametazon ağız yoluyla alınabilir veya damar içine enjeksiyon veya infüzyon (damla) olarak verilebilir.

Kasım 2020'de ABD Gıda ve İlaç Dairesi (FDA), hafif-orta şiddette COVID-19 tedavisi için araştırma amaçlı monoklonal antikor tedavisi bamlanivimab için acil kullanım izni vermiştir. Bamlanivimab, doğrudan SARS-CoV-2 viral test sonuçları pozitif olan, on iki yaş ve üzeri, en az 40 kilogram (88 lb) ağırlığında olan ve şiddetli COVID-19'a ilerleme veya hastaneye yatma riski yüksek olan kişiler için yetkilendirilmiştir. Buna 65 yaş ve üzeri veya kronik tıbbi rahatsızlıkları olanlar da dahildir.

Şubat 2021'de FDA, SARS-CoV-2 testi pozitif çıkan ve şiddetli COVID-19'a ilerleme riski yüksek olan en az 40 kilogram (88 lb) ağırlığındaki on iki yaş ve üzeri kişilerde hafif ila orta şiddette COVID-19 tedavisi için birlikte uygulanan bamlanivimab ve etesevimab için acil kullanım izni (EUA) vermiştir. İzinli kullanım, 65 yaş ve üzeri veya belirli kronik tıbbi rahatsızlıkları olan kişiler için tedaviyi içerir.

Nisan 2021'de FDA, araştırma amaçlı monoklonal antikor tedavisi bamlanivimabın tek başına uygulandığında yetişkinlerde ve bazı pediatrik hastalarda hafif-orta şiddette COVID-19 tedavisi için kullanılmasına izin veren acil kullanım iznini (EUA) iptal etmiştir.

Sitokin fırtınası

Sitokin fırtınasını hedeflemek için çeşitli terapötik stratejiler

Sitokin fırtınası, şiddetli COVID-19'un ilerleyen aşamalarında bir komplikasyon olabilir. Sitokin fırtınası, büyük miktarda pro-enflamatuar sitokin ve kemokinin çok hızlı bir şekilde salındığı potansiyel olarak ölümcül bir bağışıklık reaksiyonudur. Sitokin fırtınası ARDS'ye ve çoklu organ yetmezliğine yol açabilir. Çin'in Wuhan kentindeki Jin Yin-tan Hastanesi'nden toplanan veriler, COVID-19'a daha şiddetli yanıt veren hastaların sistemlerinde, daha hafif yanıt veren hastalara kıyasla daha fazla miktarda pro-enflamatuar sitokin ve kemokin bulunduğunu göstermektedir. Bu yüksek pro-enflamatuar sitokin ve kemokin seviyeleri, bir sitokin fırtınasının varlığına işaret etmektedir.

Tocilizumab, küçük bir çalışmanın tamamlanmasının ardından Çin Ulusal Sağlık Komisyonu tarafından tedavi kılavuzlarına dahil edilmiştir. Şiddetli hastalığı olan kişilerde olumlu sonuçlar göstermesinin ardından İtalya'da ulusal düzeyde Faz II randomize olmayan bir denemeden geçmektedir. Sitokin fırtınasını (sitokin salınım sendromu ile karıştırılmaması gereken sitokin fırtınası sendromu olarak da adlandırılır) tanımlamak için serum ferritin kan testi ile birlikte, etkilenen bazı kişilerde ölüm nedeni olduğu düşünülen bu tür gelişmelere karşı koymayı amaçlamaktadır. İnterlökin-6 reseptör (IL-6R) antagonisti, 2017 yılında farklı bir neden olan CAR T hücre tedavisi ile indüklenen steroid-refrakter sitokin salınım sendromunun tedavisi için retrospektif vaka çalışmalarına dayanarak COVID-19 üzerindeki etkinliğini değerlendiren bir Faz III klinik çalışmasına girmek üzere FDA tarafından onaylanmıştır. Toksilizumabın CRS için etkili bir tedavi olduğuna dair randomize, kontrollü bir kanıt yoktur. Profilaktik tosilizumabın, IL-6R'yi doyurarak, IL-6'yı kan-beyin bariyerinden geçirerek ve nörotoksisiteyi şiddetlendirerek serum IL-6 seviyelerini artırdığı ve CRS insidansı üzerinde hiçbir etkisi olmadığı gösterilmiştir.

Bir anti-GM-CSF monoklonal antikoru olan Lenzilumab, CAR T hücresi kaynaklı CRS ve nörotoksisite için murin modellerinde koruyucudur ve COVID-19 ile hastaneye yatırılan hastalarda patojenik GM-CSF salgılayan T hücrelerinin gözlenen artışı nedeniyle uygulanabilir bir terapötik seçenektir.

Pasif antikorlar

Konvalesan plazma tedavisinin uygulama ve kullanımına genel bakış

COVID-19'dan iyileşen kişilerin bağışıklık sistemleri tarafından üretilen saflaştırılmış ve konsantre antikorların ihtiyacı olan kişilere aktarılması, aşı dışı bir pasif bağışıklama yöntemi olarak araştırılmaktadır. Viral nötralizasyon, pasif antikor tedavisinin SARS-CoV-2'ye karşı savunmaya aracılık edebileceği öngörülen etki mekanizmasıdır. SARS-CoV-2'nin spike proteini, nötralize edici antikorlar için birincil hedeftir. 8 Ağustos 2020 itibarıyla, SARS-CoV-2'nin spike proteinini hedef alan sekiz nötralize edici antikor klinik çalışmalara girmiştir. SARS-CoV-2 ve SARS-CoV'a karşı geniş nötralize edici antikorların seçilmesinin, yalnızca COVID-19'un değil, aynı zamanda gelecekteki SARS ile ilişkili CoV enfeksiyonlarının tedavisi için de yararlı olabileceği öne sürülmüştür. Bununla birlikte, antikora bağlı hücresel sitotoksisite veya fagositoz gibi başka mekanizmalar da mümkün olabilir. Pasif antikor tedavisinin diğer biçimleri, örneğin üretilmiş monoklonal antikorlar kullanılarak, geliştirilmektedir.

Aktif COVID-19'lu kişileri tedavi etmek için pasif antikorların kullanımı da araştırılmaktadır. Bu, enfeksiyondan kurtulan insanlardan alınan kanın sıvı kısmından oluşan ve bu virüse özgü antikorlar içeren nekahat serumunun üretilmesini ve daha sonra aktif hastalara uygulanmasını içerir. Bu strateji SARS için denenmiş ve sonuç alınamamıştır. Mayıs 2021'de güncellenen bir Cochrane incelemesi, orta ila şiddetli COVID-19'lu kişilerin tedavisi için iyileşen plazmanın mortaliteyi azaltmadığına veya semptomlarda iyileşme sağlamadığına dair yüksek kesinlikte kanıtlar bulmuştur. COVID-19'lu kişilere nekahat plazması uygulamasının güvenliği konusunda belirsizlik devam etmektedir ve farklı çalışmalarda ölçülen farklı sonuçlar, etkinliğin belirlenmesinde kullanımlarını sınırlamaktadır.

Biyoetik

COVID-19 pandemisinin patlak vermesinden bu yana akademisyenler, halk sağlığı kriziyle ilgili sağlık politikalarının biyoetik, normatif ekonomi ve siyasi teorilerini araştırdılar. Akademisyenler, sağlık çalışanlarının ahlaki sıkıntılarına, ventilatörler gibi kıt sağlık kaynaklarının dağıtımının etiğine ve aşı diplomasilerinin küresel adaletine işaret ettiler. Cinsiyetler, ırklar, engelli gruplar, topluluklar, bölgeler, ülkeler ve kıtalar arasındaki sosyo-ekonomik eşitsizlikler de akademide ve kamuoyunda dikkat çekmiştir.

Diğer hastalıklar üzerindeki etkisi

COVID-19'a karşı ortak bir önlem olarak sosyal mesafe ve cerrahi maske ve benzerlerinin yaygın olarak takılmasının soğuk algınlığı ve gribin yayılma oranında düşüşe neden olduğuna dair 3 Mart 2021 tarihinde bir rapor yayınlanmıştır.

Epidemiyoloji

İlk olarak Çin'in Vuhan bölgesinde 2019 yılında Covid-19 ortaya çıktı. Hızlı bir şekilde diğer bölgelere ve diğer ülkelere yayıldı. 2019 yılında ortaya çıkan ve salgın hâline gelen koronavirüsün daha fazla yayılmasına engel olmak amacıyla Çin hükûmeti şehri 23 Ocak 2020 tarihinden itibaren karantina altına aldı. Bunun yanı sıra şehre yapılan uluslararası uçuşlar da iptal edildi. Almanya, Türkiye, Fransa gibi pek çok ülke Çin Halk Cumhuriyetinden gelen tüm yolcuları termal dedektörlerle kontrol etmeye başladı. Şehire 1 hafta içinde hastaneler yapıldı ve şehir ekonomisi durma noktasına geldi. Çin hükûmeti halka ilaç ve maske dağıtımına başladı, ayrıca çoğu ülke karantina bölgesindeki vatandaşlarını bölgeden tahliye etti. Dünya Sağlık Örgütü bölgesel düzeyde tehlike düzeyini "çok yüksek" olarak belirledi. Salgının ülke düzeyinde yayılmasından sonra Vuhan'dan başka pek çok şehir daha karantinaya alındı. Birçok bölgeye sağlık ekipleri yönlendirildi ve toplu taşıma durduruldu.

Aşı

COVID‑19 aşısı, COVID-19 hastalığına karşı kazanılmış bağışıklık sağlamayı amaçlayan bir biyoteknoloji ürünüdür. 231 aşı adayı hâlâ geliştirme aşamasındadır ve hiçbir adayın güvenliğini ve etkinliğini kanıtlamak için klinik denemeleri henüz tamamlanmamıştır. Ağustos ayında en az 24 aşı adayı açıklandı veya klinik deneylere tabi tutuldu, altısı başlangıç aşaması olan aşama III'te ve 18'i aşama I-II'dedir.

Ağustos 2020'de, Gam-COVID-Vac adlı bir Rus aşısı Rusya'da tescil edildi. Uluslararası bilim çevreleri, Gam-COVID-Vac aşısına dair klinik testlerin yayımlanmamış olmasından ötürü aşının Rusya'da tescillenmesine tepki gösterdi. Aşının güvenilirliğine, efektif dozuna veya COVID-19 enfeksiyonlarına karşı işe yarar olup olmadığına dair herhangi bir kanıt bulunmamaktadır. Aşının 2020'de Faz III araştırmalarının başlanacağı duyurulmuştur, ancak I. ve II. fazların sonuçları akran değerlendirmesi yapılarak yayımlanmamıştır.

Daha önce SARS ve MERS hastalıklarına karşı bir aşı geliştirme girişimleri sayesinde koronavirüslerin yapısı ve işlevi hakkında önemli bilgiler sağlanmıştır. Ancak önceki tüm koronavirüs aşı adayları erken aşamadaki klinik denemelerde başarısız oldu ve hiçbiri ruhsatlandırma aşamasına gelmedi.

Nisan ayında, bir aşının acil kullanım protokolleri kapsamında 12 aydan daha kısa bir süre içinde veya 2021'in başlarında mevcut olabileceği belirtilmiştir. DSÖ, aşama II – III klinik denemelerine ulaşan birkaç aşı adayının eş zamanlı değerlendirilmesi için uluslararası bir "Dayanışma denemesi"nin konuşlandırıldığını da duyurdu.

İzolasyon

COVID-19 Pozitif kişilerin veya hastalığı geçirmekte olduğundan şüphelenen kişilerin sosyal izolasyonda bulunması önerilmektedir. Sağlık kuruluşları izolasyonun nasıl doğru bir şekilde yapılacağını açıklamışlardır.

Birçoğu hükümet halkın tamamına sosyal izolasyonu önermiş ya da zorunlu hale getirmiştir. En katı karantina kuralları yüksek risk grubundakiler için uygulanmaktadır. Covid-19 hastası biriyle temasta bulunmuş olan veya hastalığın yaygın olduğu bölgelerden gelmiş olan kişilerin 14 gün boyunca karantina uygulamaları önerilmektedir.