Rafizilik

bilgipedi.com.tr sitesinden

Râfıza (Arapça: رافضة, romanize: Râfiḍah, lit. 'Reddedenler'), genel olarak İslam peygamberi Muhammed'in ilk iki halefinin halifeliklerini reddeden (rafḍ) Şii Müslümanları ifade eden bir terimdir: Ebû Bekir ve Ömer. Ancak birçok İslam âlimi Râfıza teriminin genel olarak Şîʿîlere uygulanamayacağını, sadece Ali'nin Muhammed'in yerine geçme konusundaki ilahi hakkına inanan ve Ebû Bekir ile Ömer'i Müslüman toplumunun yasadışı yöneticileri olarak kınayan aşırı uçlara uygulanabileceğini belirtmiştir. Muhammed'in haleflerini kınamayan ve sadece Ali'nin Muâviye (ilk Emevî halifesi) üzerinde hilâfet hakkı olduğunu savunan Şiî Müslümanların çoğunluğu için Râfıza terimi, muhalifleri tarafından üzerlerine aşırılık gölgesi düşürmek için uydurulmuş aşağılayıcı bir terimdir.

Râfızîlik veya Râfızîler (Arapçaالرافِضَة), başlangıçta Zeyd bin Ali’den ayrılanlara, daha sonra bütün Şiî fırkaları ile Şiî unsurları taşıyan bazı bâtınî grupları tanımlamakta kullanılan bir tâbirdir. Lügâtte; Râfızî kelimesi "terk eden, ayrılan, bırakan kimse" manalarına gelir.

Etimoloji

Rafida kelimesi Arapça bir kelime olup kelime anlamı "reddedenler "dir. Bu sözcük Arapça ر ف ض (r-f-ḍ) ünsüz kökünden türetilmiştir ve fiil olarak "reddetmek" anlamına gelir. Toplu olmayan tekil hali رافضي rāfiḍī "reddeden" şeklindedir.

Köken

Râfıza'nın tam kökeni hakkında pek çok tartışma vardır. Erken dönem örneklerinden biri Ebû Ca'fer Ahmed b. Muhammed el-Berkî'nin (ölümü: MS 887) Kitâbü'l-Mehâsin'inde yer almaktadır. Kitâbu'l-Mehâsin'in dördüncü bölümünde Şii İmamlar Cafer Sadık ve Muhammed Bâkır'a atfedilen Râfıza'nın kullanıldığı durumlar vardır, örneğin

Bir şeker kamışı satıcısı Cafer Sadık'a gelerek birisinin kendisini Râfızî olmaması konusunda uyardığını söylemiş, Cafer Sadık da şöyle cevap vermiştir: 'Allah'a yemin olsun ki, bizim öğretimizi takip ettiğin ve bize yalan isnat etmediğin sürece Allah'ın sana verdiği bu isim mükemmeldir.
Muhammed el-Bâkır'ın da benzer bir durumda kendisini işaret ederek şöyle dediği anlatılır: 'Ben Râfiîlerdenim'

Muğîre ibn Şu'be'nin Râfıza terimini kendisini reddedenlere karşı icat ettiği söylenir.

Diğerleri ise bu terimin kökeni için başka bir tarihsel metne atıfta bulunur. Cafer Sadık, Râfıza'nın ilk olarak Tanrı tarafından verilen ve İbranice İncil ve Yeni Ahit'te korunan bir onurlandırma olduğuna inanıyordu: Firavun'un halkı arasında onu ve yollarını reddeden ve Musa'ya katılmayı tercih eden 70 adam olduğunu ve Tanrı'nın bu 70 adamı Râfıza olarak adlandırdığını belirtti. Firavun'u reddettikleri ve Musa'ya, Harun'a ve onların soyuna olan sevgileri ve ibadetlerinde yoğun oldukları için Musa'nın ordusunda Râfıza olarak anıldılar.

Sadık ayrıca Allah'ın Musa'ya şöyle vahyettiğini belirtir: "Tevrat'ta onlar için bu ismi koy, çünkü ben onları bu isimle isimlendirdim ve onlara bu ismi verdim." Bu kelimenin kullanımını Muhammed'in ailesinden Şiîleri de kapsayacak şekilde genişletir.

Ancak Râfıza terimi Kur'an'ın hiçbir yerinde geçmez. Bu nedenle, onun geçerliliğini kanıtlamak için İncil'e başvurduğu tahmin edilmektedir. Bununla birlikte, Firavun'u reddeden ve Musa'ya katılan sihirbazların hikâyesi de İncil'in hiçbir yerinde geçmez. Bazıları sihirbazların hikâyesinin Orijinal Metinlerde geçtiğini, ancak düşmanlarının daha sonra bunu sildiğini iddia etmektedir.

Şiileri aşağılamak için kullanılan Râfıza terimi İslam tarihinin erken dönemlerinde, bir kaynağa göre Zeyd bin Ali'nin Emevi Halifeliğine karşı ayaklanmasıyla ortaya çıkmıştır. Bu olayda Râfiî, ilk iki Raşidun Halifesini kınamama politikası güden Zeyd'i desteklemeyi reddeden ve firar eden Kufelilere atıfta bulunarak, ailesinin onlara kötü lakaplar taktığını hiç duymadığını söylemiştir. Zeyd ibn Ali, Ali'yi Muhammed'den sonraki en iyi lider olarak görüyor, ancak Ebu Bekir ve Ömer'in halifeliğini kınamayı reddediyordu. Sonuç olarak Kufelilerin çoğunluğu Zeyd ibn Ali'yi terk etti, dolayısıyla reddettikleri için Râfıza terimi ortaya çıktı.

Terimin anlamı zaman içinde çeşitli değişikliklere uğramıştır. Zeydi kaynaklara göre, bu terim Zeyd b. Ali tarafından bazı Kufelilere karşı, onların Ebu Bekir ve Ömer'i reddetmeleri nedeniyle değil, Zeyd b. Ali'nin İmamet iddiasını reddetmeleri ve bunun yerine Cafer Sadık'ı İmam olarak kabul etmeleri nedeniyle kullanılmıştır:

Allah çok yücedir! Allah'a yemin ederim ki, sizler Allah Resulü'nün şu sözünde bahsettiği Rafızîlersiniz: 'Benden sonra öyle bir kavim gelecek ki, Ehl-i Beyt'in hayrıyla cihadı reddedecekler ve iyiliği emretmek, kötülükten nehyetmek yoktur diyecekler! Dinde taklitçilik yapacaklar ve hevalarına uyacaklar...'

Daha sonra, Abbasi Sünni liderlerinin zamanı da dahil olmak üzere, "Râfıza", Zeydiyye tarafından Zeyd ibn Ali'yi reddettiklerini hatırlatmak için ve Sünniler tarafından ilk iki Sünni Raşidun'u, yani Ebu Bekir ve Ömer'i reddettiklerini hatırlatmak için kullanılan, İkiciler için popüler bir aşağılayıcı terim haline gelmiştir.

İkiciler, Muhammed'in ölümünden sonra kötülüğü reddedenlerin sadece kendileri olduğuna inanırlar ve bu da onları orijinal Râfıza'nın halefleri yapar.

Ortaçağ'ın etkili İslam âlimi İbn Teymiyye'nin Râfıza'yı genel olarak şeytani - "arzuların, cehaletin ve zulmün peşinden gidenlerin en kötüsü" - olarak kınadığı bilinmektedir. Vahhabi Hareketi'nin kurucusu ve İbn Teymiyye'nin sadık bir takipçisi olan Muhammed ibn Abdülvehhab, kitaplarından birine Al-Radd 'ala al-Rafidah (Reddiyecilerin Reddi) adını vermiştir, ancak Natana J. Delong-Bas bir çalışmasında Muhammed ibn Abdülvehhab'ın Râfıza'dan bahsederken genel olarak Şia'dan değil Şii İslam'ın aşırı bir mezhebinden bahsettiğini iddia etmiştir.

Kullanım

Rumi (Mevlana) Mesnevi'sinde (V. Kitap, 844. şiirdeki Hikayenin Başlığı) Sabzawar (bugünkü Afganistan'da) sakinlerinden Rawafid (Rafidiler) olarak bahseder ve aralarında Ebu Bekir adında bir kişi bulunamaz. Bu, B. Forouzanfar ve R.A. Nicholson tarafından en güvenilir kabul edilen 677 H Gh (1279 Miladi) tarihli Mesnevi'nin günümüze ulaşan en eski nüshasından alınmıştır.

On dördüncü yüzyıl Sünni gezgini İbn Battuta, 1326'da Suriye'ye yaptığı ziyaret sırasında pek çok kişi tarafından gulat bir mezhep olarak kabul edilen Alevileri tanımlarken bu terimi kullanmıştır. Terim günümüzde de bu şekilde kullanılmaya devam etmektedir. Rafida bazen aşırıları, eş-Şii ise ılımlıları belirtmek için de kullanılmıştır.

Bazı noktalarda Şiiler, kendilerine karşı her gün kullanılan bu aşağılayıcı terimi yeniden sahiplenmeye ve Emevi zulmüne karşı ayaklandıkları için kendilerine gurur hissi verdiği için kendilerini Râfızî olarak adlandırarak olumlu çağrışımlar yapmasını sağlamaya çalışmışlardır. Şiiler bazen kendilerini Râfızî olarak adlandırsalar da, bu aynı zamanda Sünniler tarafından ilk halifeleri kabul etmeyi reddeden Şiileri tanımlamak için kullanılan aşağılayıcı bir terimdir.

Ahmed Cevdet Paşa tarafından tanımlandığı üzere, Şia ilk olarak Kaysanizm'i geliştirmiş ve bu da Fivers, Seveners ve Twelvers olarak bilinen üç ana gruba ayrılmıştır. Zeydi olmayanlar, Şia'nın geri kalanından ayrıldıklarında Zeydiler tarafından "Rafıza" olarak adlandırılırlar.

Güncel

Bugün Suudi Arabistan'da Şiiler Rafızi olarak adlandırılmaktadır. Irak'ta Şii karşıtı materyaller hala gün yüzüne çıkmaktadır. Gelişmelerden sonra "Tevhid Ülkesindeki Rafıziler" adıyla bir söylem yayınlandı ve bu söylemde Yüksek Konsey'in bir üyesinin Şiileri öldürme emri yer alıyordu.

1993 yılına kadar Suudi Arabistan'daki okul kitapları Şii İslam'ı açıkça kınıyor ve kitaplarda Şii Rafızilere atıfta bulunuyordu. Protestoların ardından müfredat değiştirildi ve rafida artık ders kitaplarında kullanılmıyor; ancak İslami Şii inançları kitaplarda hala kınanıyor. Modern zamanlarda rafızi terimi özellikle IŞİD gibi Selefi cihatçılar tarafından Şiileri infaz etmelerini meşrulaştırmak için kullanılmaktadır.

Irak ve Şam İslam Devleti ve Suriyeli muhalif isyancılar, Irak hükümetini ve Suriye hükümetini devirmek için sürdürdükleri kampanyada Şii Müslümanları ifade etmek için sıklıkla "rafıza" terimini kullanmaktadır. Aleviler, 'Nusayri' olarak anılmaktadır. IŞİD dergisi Dabiq'in 13. sayısında yer alan makalenin başlığı "Rafıziler": İbn Sebe'den Deccal'e" başlığını taşımakta ve "Amerikalılardan daha tehlikeli ve daha cani..." olduklarını iddia ettiği "Şiilere yönelik sayfalar dolusu şiddet söylemi" içermektedir. Makale, IŞİD'in mürted olduğunu iddia ettiği Şii Müslümanların öldürülmesini meşrulaştırıyor

"Şîʿa" kelimesinin ilk kullanılışı

İslâm'da ilk ayrışmayı başlatan fırka Haricîler olmuştu. Hâricîler'in karşısında yer alan Ali taraftarı fırkalar ise "Ali yandaşları" mânâsında kendilerini "Şîʿa" olarak tanımlanmaktaydılar. O devirde henüz günümüzdeki anlamıyla bir Şiî ve Sünnî ayrışması mevzû-u bahis olmadığından, "Şîʿa" kelimesi, Hâricî olmayan Ali yandaşı bütün fırkalar için kullanılmaktaydı.

"Şîʿa-i Muhlisîn"

Daha sonraları Ali el-Mûrtezâ'ya ulûhiyet isnâdında bulunan "Sebe’îyye" ve benzeri "Ghulat-i Şîʿa" fırkaların ortaya çıkması neticesinde, bir grup ta kendilerinin bu ulûhiyyet isnâdında bulunan "Ghulat-i Şîʿa fırkaları" ile bir alâkaları bulunmadığını belirtmek üzere "Şîʿa" kelimesini ayrı kullanmaktan vazgeçerek kendilerini "Şîʿa-i Muhlisîn" olarak tanımladılar. Bu gruba dâhil olanlar arasında Zeyd bin Ali'nin hakikî tâkipçileri de yer almaktaydı.

"Şîʿa-i Ulâ"

Zaman içerisinde Ghulat-i Şîʿa mezheplerin artması, Ehl-i Beyt mensûplarına ulûhiyyet isnâdında bulunan fırkaların çoğalması, Hattâb’îyyet-ûl Mutlâka ve Şîʿa-i Bâtın’îyye gibi "Şîʿa" kelimesini gerçek anlamından farklı istikâmetlerde kullanan mezheplerin sayısındaki artış gibi nedenlerden dolayı da Halife Ali'nin sâmimi tâkipçilerinden oluşan Muhlis fırkalar", bu ghulat fırkalar ile uzaktan yakından hiçbir ilişkilerinin bulunmadığını açıkça belirtmek üzere kendilerini evvelâ "Şîʿa-i Ulâ" sonra da Ehl-i Sünnet v’el-Cemâ'at olarak tanımlamakta karar kıldılar.

Tarihte ilk Râfızîler

"Râfızîler", tarihte her zaman, dördüncü halife Ali ve Peygamber'in amcası Abbas'ın torunlarının birinin etrafında toplanıp çeşitli fırkalara ayrıldılar. İmam Zeynel Abidin vefat edince, birçoğu imamın oğlu Zeyd'in etrafında toplandı. Emevî Devleti'nin Irak valisi olan Sakifli Yusuf oğlu el-Haccac ile harp etmeye giderken bir kısmı Zeyd'den ayrıldı. Ayrılanlar, Zeyd'e:

Ebu Kuhafe oğlu Ebu Bekir'e ve Hattab oğlu Ömer'e düşman ol!

demişlerdi. Bunun üzerine Zeyd;

Büyük dedem olan Resulullah'ın sevdiği kimselere düşmanlık edemem.

dedi. Bunun üzerine Zeyd'i terk etmek için bahane bulmuş oldular. Zeyd bin Ali bunlara "Rafaztumunî!" (Beni terk edin!) dedi. Onlar da bu lâf üzerine onu terk ettiler, ve böylece terk edenler anlamında "Râfızîler" olarak anıldılar. Râfızîler'in çoğunluğunu, Peygamber'den sonra hilâfetin Ali ve soyundan gelen imâmların hakkı olduğununu savunan gruplar teşkil etmektedir. Zamanla tarihte Râfızî kelimesi Sünniler tarafından tüm Şii ve Haricî grupları tanımlamakta kullanılan ortak bir tabir haline gelmiştir.