Kızılbaş

bilgipedi.com.tr sitesinden

Kızılbaş, eski dinî inanış ve kültürleri ile İslamiyeti kendilerine has bir şekilde birleştirip Şiilik'ten etkilenen Safevi Tarikatı müridleri için kullanılan terim.

Osmanlı kaynaklarında Kızılbaş tabiri; Safevi Tarikatı müridleri ve Kızılbaş askeri, Kızılbaş tarafı, Kızılbaş üzerine sefere çıkmak gibi tabirler doğrudan Safevî Devleti için kullanılır. Safevî Devleti kaynaklarında ise Kızılbaş tabiri Safevî Devleti'nin ordusunu oluşturan Türkmenler için kullanılır.

Kızılbaş veya Kızılbaş (Osmanlı Türkçesi: قزيل باش; Türkçe: Kızılbaş, lit. 'Kızıl kafa' Türkçe telaffuz: [kɯzɯɫbaʃ]; Azerice: Qızılbaş, Farsça: قزلباش, romanize edilmiştir: Qezelbāš), 15. yüzyılın sonlarından itibaren İran Azerbaycanı, Anadolu, Ermeni Dağlık Bölgesi, Kafkasya ve Kürdistan'da gelişen ve İran'da Safevi hanedanının kurulmasına katkıda bulunan, çoğunlukla Türkmen Şii militan gruplardan oluşan çeşitli bir gruptur.

Tanımı

Safevî Türkmen Hanedan Tarikâtı'nın şeyhi olan Şeyh Haydar (1460-1488), müritleri arasında birliği sağlamak için yeni bir kıyafet kabul etti. Bu kıyafetin en orijinal tarafı başa geçirilen serpuştu. Kırmızı renkte ve 12 dilimli olan bu serpuşun her diliminde On İki İmamların adları yazılı idi. Bu kırmızı serpuştan sonra Osmanlılar, Safevî Devleti'nin resmi dini haline dönüştürülen Safevî Türkmen Tarikâtı'na mensûp olan Kızılbaşları ve onları destekleyen askerlere diğer unsurları nitelendirmek için "Kızılbaş" tabirini kullanmaya başladılar.

Tarihçe

Osmanlı belgelerinde ise “Kızılbaş” tabiri sıklıkla Safevî Devletinin hizmetindeki Türkmenler için kullanmaktadır. Şah İsmail'in babası Şeyh Haydarın rüyasına çıkan İmam Ali'nin emrine göre bu başlığı takmaya başladığı düşünülmektedir. Kızılbaşlar Osmanlı Devleti ve Şeybani Hanlığı'nın "Kızılbaş ülkesi" olarak hitap etikleri Safevi Hanedanı'nın kurulmasında büyük rolü oynamış ve 'soyurghal' adlı büyük toprak sahibi olmuşlardır. Ancak siyaseti karıştırdıkları gerekçesiyle Kızılbaş ordusu yerine saray gulam (Osmanlı'daki Kapıkulu)larından modern orduyu oluşturan Şah Abbas tarafından merkezden uzaklaştırılmışlardır.

Safevî Devleti döneminde bir Kızılbaş askeri.

Anadolu'da Kızılbaş

Kızılbaş sözcüğü Anadolu ve Bulgaristan Alevilerini tanımlamak için de kullanılmıştır. Osmanlı kayıtlarında Alevî Türkmen kökenli Seyyid müslümanlara "Kızılbaş" denilmekteydi. Anadolu’da 13. 14. Asrın sonlarında ortaya çıkan Şiîliğin Hurûfîlik mezhebinin şiddetli tesirleri altında fa’aliyetlerini sürdüren Bektâşîlik ile, 15. Asrın sonlarında ortaya çıkan ve 16. Asrın başlarında Anadolu’da derin izler bırakan Şah İsmâ‘il Safevî’nin takipçilerinin oluşturduğu Kızılbaşlık olmuştu.

Kızılbaş ve Safevîler

Safevî adlarını bir Alevî Türkmen tarikatlarından olan Bektâşî ve Sultân’ûl-Halvetî Tac’ed-Dîn İbrahim Zahid el-Geylânî’nin kızı “Bibi Fâtıma” ile evlenen ve böylece Tac’ed-Dîn’in vefâtından sonra da kendi adıyla anılan Safevî Tarikâtı kuran Safî’ûd-Dîn-i İshâk Erdebilî’den almaktadır. Şeyh Cüneyd devrinde Şiîliğin “İmamiye-i İsnâ‘aşer’îyye/Onikicilik” mezhebini resmen benimseyen Safevî’îyye Tarikâtı, Cüneyd’in torunu İsmâ‘il zamanında kurulan Safevî Devleti’nin de altyapısını oluşturdu. İsmâ‘il Safevî’nin himâye altına almak istediği “Anadolu Alevîleri” Çaldıran Muharebesi esnasında aralarındaki ittikadî ve Seyyid Türkmen soyu olan akrabalıktan dolayı Safevîler’e destek verdiler. Safevî ordusundaki askerler, kafalarına İsmâ‘il’in babası Şeyh Haydar’ın icâdı olan ve On İki İmam inancını anımsatmak maksadıyla da “On İki kıvrımılı - kızıl renkli kumaş ile sargılanan mihverler” taktıklarından ötürü “Kızılbaş” olarak adlandırıldılar.

Safev’îyye’nin kurucusu Safî’ûd-Dîn İshâk Erdebilî’nin Türbesi.

Karakoyunlular’ın Safev’îyye Tarikâtı’nın i’tikadî eğilimleri üzerindeki tesirleri

İran’da zamanın en güçlü hanedanı olan Karakoyunlu hükûmdârı Cihan Şah Şeyh Cüneyd’e Erdebil’i terk etmesini aksi takdirde şehri yakıp yıkacağını bildirmişti. Bu hâdise üzerine Şeyh Cüneyd, Karakoyunlular’ın hasımları olan Akkoyunlu Uzun Hasan’dan sığınma talebinde bulunmuş ve daha sonra da Uzun Hasan’ın kızkardeşi “Hatice Begüm” ile evlenerek bu ilişkiyi bir akrabalığa dönüştürmeyi başarmıştı. Şeyh Cüneyd’in Şirvanşahlar üzerine düzenlenen bir seferde ölümü üzerine yerine geçen oğlu Şeyh Haydar da, Uzun Hasan’ın Trabzon Rum İmparatorluğu Prensesi Theodora Despina Hatun’dan olan kızı “Martha Âlemşâh Begüm” ile evlendi. Bu evlilikten doğan İsmâ‘il ise daha sonra Safevî Devleti’ni kurdu. Uzun Hasan’ın “Pontus Rum Prensesi Theodora Despina Hatun” ile evlendirilmesinin sebebi ise Theodora Despina’nın babası IV. İoannis (Trabzon imparatoru)’un kendi ülke toprakları olan Trabzon Rum İmparatorluğu’nun Osmanlı istilâsından korunması için Uzun Hasan’nın yardımına muhtaç olmasıydı.

İsfahan’da Şâh Camiindeki Safevîyye’nin işareti olan Safevî Yıldızı.

Kızılbaşlar, ilk Safevi şeyhleri Haydar ve oğlu I. İsmail tarafından teşvik edilen heterodoks Şii doktrinlerine bağlıydı. Yöneticilerini ilahi figürler olarak görüyorlardı ve bu nedenle ortodoks Twelverler tarafından gulat "aşırılık yanlıları" olarak sınıflandırıldılar.

Tebriz ele geçirildiğinde, Kızılbaş liderler arasında Twelverism üzerine tek bir kitap bile yoktu. Tanınmış Iraklı âlim el-Hilli'nin (1250-1325) kitabı, devlete dini rehberlik sağlaması için şehir kütüphanesine temin edildi. İthal edilen Şii ulema, devletin ilk kuruluş döneminde Safevi dini politikalarının oluşturulmasına katılmamıştır. Ancak daha sonra gulat doktrinlerden vazgeçilmiş ve Lübnan, Irak ve Bahreyn'den giderek artan sayıda Arap Twelver uleması ithal edilerek ortodoks Twelver uygulama ve inancı desteklenmiştir.

Akkoyunlu Şiî Hükûmeti devrinde Anadolu’da Alevîlik hareketleri

Sekizinci hicrî asırda Anadolu hemen hemen tamamıyla Şiî bir hüviyete bürünmüştü. Harezm’den geri dönen aşîretler, asırlar boyunca çeşitli mezhep mücadelelerinden bitâp düşmüş bir çevrenin sâhip olduğu i’tikadları da beraberlerinde getirmişlerdi. İlhanlılar’ın yıkılması ve Moğol saraylarında yaşayan Şiî ulûlarının buralardan tardedilmelerinden sonra Diyâr-ı Bekir Türkmen Beyliği’nin oluşumuna kadar geçen süre zarfında bu aşîretler bağımsız olarak yaşamlarını sürdürmüşlerdi. Diyâr-ı Bekir Türkmen Beyliği’nin “Akkoyunlu Aşîreti” tarafından kurulması üzerine İlhanlı ve Moğol saraylarını terk eden Şiî âlimleri bu topraklara sığındılar. Çünkü Akkoyunlu Hükûmeti Şiîliği resmî mezhebi olarak kabul etmişti. H. 837 / M. 1434 tarihinden sonra Şiîlik olanca gücüyle Anadolu’da yayılmağa devam etmekteydi. H. 892 / M. 1487 yılında Karakoyunlular Akkoyunlular tarafından mağlûp edilince ülkeleri ellerinden çıktı. Bilâhare Akkoyunlular da H. 907 / M. 1502 tarihinde Nahçivan civarında İsmâ‘il Safevî Hatai ile giriştikleri meydan muharebesini kaybederek tarih sahnesinden silindiler.

Şîʿa’nın resmî devlet mezhebi haline dönüşmesi

On dördüncü asırda, “Ali bin Şehâb’ed-Dîn-i Hemdânî” ve “Lûtf’ûl-Lâh Nişaburî” ile Hurûfîliğin kurucusu olan “Fadl’ûl-Lâh Ester-Âbâdî” Anadolu’da Râfızîliğin yayılmasında en etkin rolü oynayan şahsiyetlerin başında gelmektelerdi. Sünnî Timur Hükûmeti’nin varisi olan “Şâh-Rûh” uygulamaya koyduğu en şiddetli tedbirlere rağmen bu cereyanın önünü almakta bir başarı sağlayamıyordu. Sonunda, H. 857 / M. 1453 yılında İran’daki dînî hâkimiyet bilûmum “Şîʿa” mezheplerinin üstünlüğü altına girdi. Safevî Tarikâtı pîri ve ayni zamanda Şeyh Hâmid Hâmid’ûd-Dîn-i Aksarayî’nin de mürşidi olan Hoca Âlâ’ed-Dîn-i Âli’nin devrinde Bâtınîlik Safev’îyye tarikâtının bünyesine girdi. Bunun oğlu olan “Şeyh Şâh” nâmıyla ünlenen “Şeyh İbrahim” zamanında ise Safevi Tarikatı’nın mâli yapısı epey güçlenmişti. Şiî Karakoyunlu hükümdarı Cihan Şah’ın tehditleri neticesinde İbrahim’in oğlu Şeyh Cüneyd devrinde Karakoyunlular’ın himâyesi altına giren tarikât, bu yönetimin idaresi altında iken Şîʿa’nın “İmâmiye-i İsnâ‘aşer’îyye/Onikicilik” mezhebini resmen kabul etmek zorunda kaldı. Bilhassâ Keyumers’in girişimleri neticesinde Rüstemvârlar’ın hâkimiyetleri altında bulunan bölgelerde Şiîlik tam mânasıyla resmîyyet kazandı.

Şiîler’in kurduğu Safevî Hükûmeti devrinde Anadolu’daki “Şîʿa-i Bâtın’îyye” hareketleri

Akkoyunlular çökmesi üzerine İsmâ‘il Safevî önce Tebriz’i kendisine payitaht edindi ve sonra da buradan İran’ın tamamının fethine başladı. Dokuzuncu hicrî asrın Şiî’ûl-Mezhep mutasavvıfları arasında seçkin bir yere sâhip olan “Hoca Ahmed Hitlânî” ve onun baş müridi olan “Seyyid Muhammed Nûrbahş” Safevîler’in ortaya çıkmasında çok mühim gayretler sarfederek başlıca rolü üstlendiler.

Nûrbahş’ın Mehdi ilân edilmesi hâdisesi

Nûrbahş’ın Mehdiliğini ilân ederek büyük bir ihtilâlin çıkmasına sebebiyyet veren “Hoca İshâk Hitlânî” Timur’un oğlu “Şahrûh” tarafından i’dam edilirken, o sıralarda henüz bulûğ çağına ermemiş bir çocuk olan “Nûrbahş” i’dam edilmemişti. Şehriyâr köylerinden Sulfan’da ikâmet eden, hattâ H. 871 / M. 1467 yılında Hindistan’a “Mevlâna İmad’ed-Dîn” adında bir de dâî göndermiş olan “Nûrbahş”, H. 889 / M. 1484 tarihine kadar hiç aralıksız Şiîlik propagandalarıyla meşgul olmuştu. Nûrbahş’ın vefâtı üzerine bütün varını yoğunu ayni dâva uğruna harcayan “Şems’ed-Dîn Muhammed Ceylânî Lâhcı” yerine geçti. Hattâ İsmâ‘il Safevî Şiraz’ı feth ettiğinde kendisini ziyâret ederek himmet dualarını almıştı.

1510 yılındaki Merv Savaşı'nda İsmâ‘il Safevî’nin ordusunda savaşan Kızılbaşlar.
Nûrbahş’îyye Tarikâtı devrinde “Şîʿa-i Bâtın’îyye” hareketleri

Şiîliği tamim etmekle ünlü “Nûrbahş’îyye Tarikâtı”, “Seyyid Kâsım Feyiz Bahş” tarafından İran’da kuruldu. Dokuzuncu hicrî asırda Hindistan’a kadar yayılan bu tarikât tamamıyla Bâtınî bir simâ arz etmekteydi. Bunun müridlerinden Keşmir taraflarına dâî olarak atanan “Mîr Şems’ed-Dîn Irakî” de tam bir “Şîʿa-i Bâtın’îyye” mensubuydu. Horasan, Azerbaycan, İran, Irak hudutlarından Anadolu’ya giren “Nûrbahş’îyye Tarikâtı” dervişlerinin gayretleriyle Safevîler, hükûmetlerinin temeltaşlarını atmaya muvaffak oldular.

Devrin meşhur “Şîʿa-i Bâtın’îyye” mübeşşirleri

Bu devrin Bâtın’ûl-Mezhep şairlerinden Emîr Şahı, Sebnervârî ile, İmamiye Şiası’ndan Hasan Sebzvârî’nin H. 854 / M. 1450 tarihinde İmâm Rıza hakkında inşad ettiği medhiyeler sayesinde şöhret kazanan Şiîler’den “Fahr’ed-Dîn Evhadi Müstevfî”, “İbn-i Hüssâm”, “Baba Sevdâî”, “Kâtibî”, “Nerşizî”, ve “Nesîmî” müridleri Şiî zümrelerin sayılmaya değer mübeşşirleri arasında yer almaktaydılar.

Yavuz’un Anadolu’da kırk bin Safevî’yye taraftarını i’damı

Dokuzuncu hicrî yüzyılın sonlarında İsmâ‘il Safevî’nin Şiîliğin “İmamiye-i İsnâ‘aşer’îyye/Onikicilik” mezhebini İran’da resmen kabul etmesinden sonra Anadolu’nun mezhebî vaziyeti de bir hâyli karışık bir hâle gelmişti. Yavuz Sultan Selim ile Safevîler arasında vuku bulan Çaldıran Muharebesi’ne rastlayan zaman dilimi içerisinde, kararlaştırılmış olan İran seferi sebebiyle Safev’îyye yakınlaşmasından doğması olası ihtilâllerin önünü almak için, Yavuz’un emriyle kırk bin Hatai taraftarı Türk de i’dam edilmişti. (kaynak yetersiz)

Afganistan

Muhammed Naib Şerif, 1839-42 Birinci İngiliz-Afgan Savaşı sırasında Afganistan'daki Kızılbaş grubunun lideri
Afgan Kızılbaş bayan Kabil'de

Afganistan'daki Kızılbaşlar öncelikle Kabil, Kandahar ya da Herat gibi kentsel bölgelerde yaşamaktadır. Bazıları Nadir Şah'ın geride bıraktığı askerlerin torunlarıdır. Diğerleri ise Durrani yönetimi sırasında ülkeye getirilmiştir, Zaman Şah Durrani'nin çoğunluğu Kızılbaşlardan oluşan 100.000'den fazla süvarisi vardı Afganistan Kızılbaşları geçmişte devlet dairelerinde önemli görevlerde bulunmuşlardır ve bugün ticaretle uğraşmakta ya da zanaatkarlık yapmaktadırlar. Afganistan'ın kuruluşundan bu yana toplumun önemli ve siyasi olarak etkili bir unsurunu oluşturmaktadırlar. Nüfuslarına ilişkin tahminler 30.000 ila 200.000 arasında değişmektedir. Şu anda Farsça konuşan Şii Müslümanlardır.

Sir Mountstuart Elphinstone 19. yüzyılın başında Kabil'deki Kızılbaşları "Farsça ve kendi aralarında Türkçe" konuşan "bir Türk kolonisi" olarak tanımlamıştır. Bilgili, varlıklı ve nüfuzlu olarak tanımlanan Kızılbaşlar, anadilleri olan Türkçeyi Farsça lehine terk etmiş ve "aslında Farslaşmış Türkler" haline gelmiş gibi görünmektedirler. Lady Florentia Sale (Sir Robert Henry Sale'in eşi) ve Vincent Eyre - her ikisi de Sir Mountstuart Elphinstone'un yoldaşlarıdır - Afganistan Kızılbaşlarını "Persler, Pers soyundan gelenler ya da Perslerin soyundan gelenler, kırmızı başlık giyenler" olarak tanımlamışlardır.

Kızılbaşların hükümetteki etkisi, özellikle Kızılbaşların Birinci İngiliz-Afgan Savaşı (1839-1842) sırasında açıkça İngilizlerle ittifak kurmasından sonra, iktidardaki Peştun klanları arasında kızgınlık yarattı. Abdurrahman Han'ın Afganistan'daki Şii azınlıklara yönelik katliamı sırasında Kızılbaşlar "devlet düşmanı" ilan edilmiş, hükümet ve Sünni çoğunluk tarafından zulme uğramış ve avlanmışlardır.

Afganistan'ın eski milli marşı (2006-2021) üçüncü kıtasının üçüncü satırında Kızılbaşlardan etnik bir grup olarak bahsetmektedir.

Safevi Hanedanı doğu ve batısında yer alan Sünnî Türk devletleri’ne karşı kendi istiklâlini sürdürebilmek için, İran’da Şiîliği resmi bir devlet mezhebi şekline sokmağa ve İran’ın çeşitli mıntıkalarında yaşayan Sünnîler’e de zorla kabul ettirmeye mecburdular. Siyasi bir maksada yönelik olan bu harekete karşı da, Osmanlı Devleti’nin Sünnîliği şiddetle yüceltmesi ve Safevîler’in Anadolu ve Rumeli’de sürdürmekte oldukları şiddetli Şiîlik yanlısı propagandalarına en hâşin şekillerde mukabelelerde bulunması din kisvesi altında gizlenen siyâsî menfaatlere dayalı tarihî zaruretlerden başka bir şey değildi.

Kökenleri

Türkiye'de Caferi fıkhını takip eden ortopraks İkizlere Caferiler denmektedir. Kızılbaşlar da Alevi olmalarına rağmen, uygulamaları Caferi içtihadına bağlı değildir.

  • Kızılbaşlar, gulat (aşırı) Şii olarak kabul edilen Kaysaniler ve Hürremilere kadar uzanan benzersiz ve karmaşık bir inanca sahiptir. Türk akademisyen Abdülbaki Gölpınarlı'ya göre, İran Azerbaycan'ında Safevi hanedanının kurulmasına yardımcı olan dini ve siyasi bir hareket olan 16. yüzyıl Kızılbaşları "Hürremilerin manevi torunları" idi.
  • Aleviler tarafından saygı duyulan şahsiyetler arasında ilk olarak Abbasi Halifeliği'nin Emevi Halifeliği'ni yenmesine yardımcı olan ancak daha sonra Halife el-Mansur tarafından ortadan kaldırılan ve öldürülen Ebu Müslim ve ikinci olarak Abbasi Halifeliği'ne karşı bir isyanı kışkırtan ve bunun sonucunda Halife el-Mu'tasım tarafından öldürülen Babek Hürremdin olmak üzere iki kişiye büyük saygı duyulmaktadır. Ayrıca Safevi lideri I. İsmail de büyük saygı görmektedir.
  • Kızılbaş akidesi veya inancı, kutsal metinlerdeki içsel veya gizli bir anlama atıfta bulunan batıniyye adı verilen senkretik bir fıkıh (içtihat geleneği) üzerine kuruludur. İlk olarak Ebu'l-Hattâb Muhammed ibn Ebu Zeyneb el-Esedî tarafından ortaya atılan ve daha sonra Maymun el-Kâddâh ve oğlu Abdullah ibn Maymun tarafından geliştirilen bazı Karmatî düşünceleri ve On İki İmam'a güçlü bir inancı olan Mu'tezile'yi içerir.
  • Bazı Alevi Türkler Ramazan ayında oruç görevlerini kısmen yerine getirseler de, üyelerin tamamı Ramazan ayında oruç tutmanın zorunlu olduğuna inanmamaktadır.
  • Köylerdeki Kızılbaşlar arasında bazı Şamanizm inançları hala yaygındır.
  • Kızılbaşlar, Twelver'in alt sınıfları gibi görünen Şii İslam'ın farklı tarikatlarının üyeleri olarak kabul edilebilseler de, Caferi fıkhının bir parçası değildirler. İnançları Batınilik-Hurufilik ve "Sevener-Karmatiler-İsmaillik" duygularını içermektedir.
  • Hepsi, Gulat Şii İslam sınıfında yer alan Aleviler gibi Caferi fıkhını takip etmeyen, ancak inançlarında İsmaililiğe biraz benzeyen özel bir Batıniyye inancına sahip özel gruplar olarak düşünülebilir.

Kızılbaşların kökeni, hareketin ruhani büyük ustası Şeyh Haydar'ın (Safeviyye Sufi tarikatının başı) müritlerini militan birlikler halinde örgütlediği 15. yüzyıldan itibaren tarihlendirilebilir. Kızılbaşlar başlangıçta Azerice konuşan Rumlu, Şamlu, Ustaclu, Afşar, Kaçar, Tekelu ve Zulkadar olmak üzere Türk dilli yedi kabileden oluşuyordu.

Kızılbaşlar ile Sasani İmparatorluğu'ndaki İranlı Zerdüşt Mazdaki hareketi ya da onun daha radikal evlatları olan İranlı Hürremiler ve Türk Şamanizmi gibi diğer dini gruplar ve gizli topluluklar arasında bağlantılar olduğu öne sürülmüştür. Bunlardan Hürremîler, Kızılbaşlar gibi erken dönem bir Şii gulat grubuydu ve kırmızı giyindikleri için ortaçağ kaynakları tarafından "kızıllar" (Farsça: سرخجامگان, Arapça: محمرة muḥammirah) olarak adlandırılmışlardır. Bu bağlamda, Türk akademisyen Abdülbaki Gölpınarlı Kızılbaşları "Hürremilerin manevi torunları" olarak görmektedir.

Kızılbaş ordusunu oluşturan gruplar:

  • Şamlu
  • Ustaclu (Ustacalu)
  • Rumlu
  • Tekeli
  • Dulkadir
  • Afşar
  • Bayat
  • Kaçar
  • Karamanlu
  • Şeyh Hasanli

Şiilik mezhepleri

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Haşim bin ʿAbd Menâf
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Haşimoğulları
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
ʿAbd el-Muttalib bin Haşim
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Amine bint Vehb
 
 
 
 
 
 
ʿAbd Allâh bin ʿAbd el-Muttalib
 
Ebû Tâlib
 
Ez-Zûbeyr
 
Hamza
 
`Abbâs‘binʿAbd‘el’Muttalib
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Hatice bint Hüveylid
 
 
 
 
 
 
Muhammed
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
ʿAbd Allâh bin `Abbâs
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Fatıma
 
Ali
 
 
 
 
 
Havlet bint Câ'fer
 
`Alî bin ʿAbd Allâh
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Selman-ı Farisî
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Hasan bin Ali
 
Hüseyin Seyyid eş-Şühedâ
 
Muhammed bin Hanefiyye
 
 
Abbâsîler
 
Muhammed "el-İmâm" bin `Alî bin el-`Abbâs
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Hasan bin Zeyyîd
 
Zeyyîd bin Hasan
 
Hasan el-Mû'tenâ
 
Zeynelâbidîn
 
Keysanilik
 
 
Bû'Müslim’îyye
 
Mazdekçilik
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Taberistan Alavîleri
 
Hasan bin Zeyd
 
 
ʿAbd Allâh el-Kâmil
 
Muhammed el-Bakır
 
Zeyd bin Ali eş-Şehid
 
Sinbâd
 
Neo’Mazdekçilik
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
İbrahim bin ʿAbd Allâh
 
 
Muhammed bin ʿAbd Allâh (Muhammed bin Abdullah el-Mehdi)
 
İdris bin ʿAbd Allâh
İdrîsîler (Zeyd’îyye)
 
İmamet
 
Zeydilik
 
El-Mukanna’îyye
 
Hurremiyye
(Babek Hûrremî)
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Yahya bin ʿAbd Allâh
 
 
Z’ûl-Nûn el-Mısrî
 
Câ’bir bin Hayyân
 
Câʿfer es-Sadık
 
 
Hasan bin Zeyd'ül-Alevi
 
Kızılbaş
 
Gnostisizm
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Beyazid-i Bestami
 
 
ʿAbd`Allâh‘el’Eftâh‘bin’Câʿfer‘i’Sâdık
 
İsmail bin Ca‘fer es-Sâdık
 
Musa el-Kâzım
 
 
 
 
 
 
Çepniler
 
Tahtacılar
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Fethîlik (Eftâh’îyye)
 
Vâfî Ahmed (ʿAbd Allâh bin Muhammed bin İsmâ‘il) el-Vâfî
 
Muhammed‘bin’İsmâ‘il‘eş’Şâkir (Yediciler)
 
Ali er-Rızâ
 
 
 
 
 
 
Taberistan Zeydî-Alavîler Emîrliği
 
Melamilik
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Muhammed bin ʿAbd Allâh el-Eftâh
 
Takî Muhammed (ʿAhmed bin ʿAbd Allâh bin Muhammed) et-Tâkî
 
İsmaililik (İsmâ‘il’îyye/Yedicilik)
 
Muhammed el-Cevâd
 
 
Tavvûsîlik (Tavvûs’îyye/Altıcılık)
 
Bâtınîlik (Bâtınî İsmâ‘il’îyye)
 
Ezoterizm
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Tasavvuf
 
Razî ʿAbd Allâh (Hüseyin bin ʿAhmed bin ʿAbd Allâh) ez-Zeki
 
 
Kufeli Hamdân Kârmat (Karmatîyye/Yediciler)
 
Ali el-Hâdî
 
 
Vâkıfîlik (Vâkıf’îyye)
 
Mitraizm
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Sâbiîlik
 
Mehdi (Fatımi)
 
Ebû-Saʿid Hasan bin Behrâm Cennâbî (Bahreyn)
 
Hasan el-Askerî
 
Muhammed‘bin’Ali‘en’Nakî
 
Muhammedîlik (Muhammed’îyye)
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Muhammed ed-Derezî
 
Fâtımî Devleti
 
Karmatîlik (Yediciler/elʿBakl’îyye)
 
Muhammed el-Mehdi
 
FazlʿAllâh Esterâbâdî (Hurûfilik)
 
 
Muhammad bin Nusayr
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Dürzîlik
 
Mustalilik
 
Nizarîlik
 
 
On İki İmam
 
Hurûfilik
 
 
Nusayrilik
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Mecîd’îyye/Hâfız’îyye
 
Tâyyîb’îyye
 
 
Türkistan Aleviliği
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Kabbalah
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Sünnî Buhra
 
DavudîʿBuhra’1094
 
 
Alamut Kalesi
(Sabbahiyye)
 
 
 
 
Muhammed Kebir Arizî
 
 
Mahmud Pâsikhânî
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Câʿferî Buhra (1426)
 
Patanî Buhra (1538)
 
 
SüleymanîʿBuhra’1591
 
Alavî Buhra (1625)
 
 
Tâcü’l-Ârifîn Ebu’l Vefâ Vefâîlik (Vefâ’îyye)
 
 
Nûktâvîlik (Hurûfilik)
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Hebtiahs Buhra (1754)
 
Etbeî’MelekʿBuhra’1840
 
İleri Davudî Buhra (1977)
 
 
Tac’ed-Dîn Geylânî Halvet’îyye/Zahid’îyye
 
 
Ebu’l Bekâ Baba İlyas Bâbâîlik (Bâbâ’îyye)
 
 
Seyyid Nesîmî (Hurûf’îyye)
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Yusuf Hemedanî Melâmet’îyye/Kalender’îyye
 
 
Ûveys bin Âmir-î Karenî (Üveys’îyye)
 
 
İmamet (İsnâaşeriyye öğretisi)
 
 
Safî’ûd-Dîn İshak Safev’îyye
 
 
Baba İshak İshak’îyye
 
 
Dedebabalık (Bektaş’îyye)
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Ahmed Yesevî Yesevilik / Melâmet’îyye
 
 
Hallâc-ı Mansûr
(En-el Hak)
 
 
Cûneyd El-Bağdâdî
 
 
Sadr’ed-Dîn Mûsa / Hoca Âlâ’ed-Dîn Âli
 
Hâmid’ûd-Dîn-i Veli / Hacı Bayram-ı Veli
 
 
Ahmed er-Rifâi
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Kutb’ûd-Dîn Haydar Kalenderilik / Yesevilik
 
Muhy’ûd-Dîn-i Ârabî
(Sufi metafiziği)
 
Abdülkâdir Geylânî (Kadir’îyye)
 
 
Şeyh İbrahim Cûneyd / Haydar
 
 
Bayram’îyye/Celvet’îyye Azîz Mahmûd Hüdâyî
 
 
Rıfâ’îyye
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Hacı Bektaş-ı Veli Haydarîlik / Ekberîlik
 
 
Sadr’ed-Dîn Konevî (Ekber’îyye)
 
Yefâ’î / Şah Ni'metullah-i Veli
 
Sultân Ali Mirza Safevî Devleti / I. İsmail
 
 
Sarı Saltık Dede (Saltuk’îyye)
 
Galip Hasan Kuşçuoğlu
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Ahî Evran / Ahilik
 
 
Kızılbaş
 
Ni‘metullâh’îyye
 
İsnâ‘aşer’îyye
 
 
Barak’îyyûn
 
 
Galibi Tarikatı
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Taptuk Emre
 
 
Abdal Mûsa
 
Burhan’ed-Dîn Hâlil’ûllâh
 
 
 
 
Alevilik
 
 
Kürt Alevîliği
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Yunus Emre
 
Balım Sultan
 
 
 
 
 
 
Nadir Şah
 
Sultan Sahak
 
 
Adiyy bin Müsafir
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Kaygusuz Abdal
 
Bektaşilik
 
Nûrbakş’îyye
 
Câʿfer’îyye
 
Yâresânîler
 
 
Êzidîler
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Âli’îyye
 
 
Harabât’îyye
 
Usûlî
 
 
Ahbârî
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Pir Sultan Abdal
 
Celâl’îyye
 
 
 
 
 
 
Afşarlar
 
Luviler
 
 
Kabalizm
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Kul Himmet
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Kaçar Hanedanı
 
 
 
Işık Alevîliği
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Şeyhilik
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Babilik
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Velâyet-i Fakih yâ Hükûmet-i İslamî
 
 
 
 
Ezelî Bâbîler
 
Bahâîlik
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
İran
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

Osmanlı ve cumhuriyet dönemlerinde Kızılbaş mes’eleleri

Tarihi İpek Yolunun kara bölümünü kontrol eden ve bu ticareti elinde bulunduran Türkmenler’in gittikçe güçlenerek Karadeniz ve Akdeniz’deki limanlara inmeleri başta Osmanlılar olmak üzere Ceneviz ve Venedikliler'i telaşlandırmıştır. Safevî Şahı İsmâ‘il'in daha fazla batıya gelmemesini isteyen Osmanlılar Çaldıran'da Şah İsmâ‘il'in ordusunu bozguna uğratarak bölgede kesin hâkimiyet sağlamıştır. Yükselme ve varlık döneminde sessiz kalan Alevîler, Osmanlı Devleti’nin duraklama döneminde çiftçilerin vergi sorunları (ekonomik), Tımar sistemi’nin bozulması (askerî) ve iyice teokratikleşen yönetim gibi nedenlerle Celali ayaklanmalarını başlattılar. Bu ayaklanmalar Kuyucu Murat Paşa ve IV. Murad gibi padişah ve sadrazamlar tarafından kanlı bir şekilde bastırıldı. Osmanlı Devleti’nin gerileme döneminde Pir Sultan Abdal’ın bir vali tarafından asılması üzerine sorunlar yeniden baş gösterdi ve Sivas bölgesi ayaklanmaya başladı. Daha sonra, Amasya ve Tokat bölgelerinde başlayıp süren ayaklanmalara, Tanzimat sonrasında Tunceli de katıldı. Osmanlı Devleti’nin dağılma döneminde Dersim ayaklanmaları ile devam eden Celali ayaklanmaları Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasıyla sona ermiştir.

Safevî-Kızılbaş i'tikadının gelişim sürecine tesir eden unsurlar şemâsı

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Melamilik
 
Çoktanrıcılık
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
İslam
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Budizm
 
 
Hinduizm
 
Tengricilik
 
 
 
Hariciler
 
 
 
 
Şiilik
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Sünnilik
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Animizm
 
Şamanizm
 
Totemizm
 
 
Bâtın’îyye
 
 
İmamiye (Şiilik öğretisi)
 
 
Galiyye
 
 
 
Hanefî
 
Malikî
 
 
Şâfiî
 
Hanbelî
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Kalender’îyye
 
 
Ebu'l Vefa el-Bağdadi
 
Meymûn el-Kaddâh
 
 
İsmâ‘îl’îyye
 
 
İsnâ‘aşer’îyye
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Arslan`Baba
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Baba İlyas
 
Nizari fıkhı
 
Yedicilik
 
 
Zeyd’îyye
 
 
Sebe’îyye
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Hemedânî
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Babailik
 
Sabbah’îyye
 
Mustâ‘lîyye
 
 
El-Dâ’î Kebîr
 
 
Hattâbiyye
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Yesev’îyye
 
 
Alamut Kalesi
 
 
Türkistan Aleviliği
 
Nâsır-ı Hûsrev
 
 
On İki İmâmlar
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Alevilik
 
 
 
Alavîler
 
En-Nâsır Li-Dîn-il’Lâh
 
 
Safevî Tarikâtı
 
Keysân’îyye
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Kutb’ûd-Dîn
 
 
Safev’îyye
 
İmamet (İsnâaşeriyye öğretisi)
 
Safevî Devleti
 
I. İsmail
 
Mûslim’îyye
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Kızılbaş
 
Babekiyye
 
Hurremiyye
 
El-Mukanna
 
Sinbâd
 
 
 
Hurûfilik
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Hacı Bektâş
 
 
 
 
Kul Himmet
 
Pir Sultan Abdal
 
Gül Baba
 
BalımʿSultan
 
 
İmadeddin Nesimî
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Bektaşi inancı
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Hâce Ahmed-i Yesevî
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 


Etimoloji

Sa'dabad Kompleksi'nde sergilenen Safevi Kızılbaş askeri mankeni, İran

Kızılbaş kelimesi Türkçe Kızılbaş kelimesinden türemiştir ve "kızıl kafa" anlamına gelmektedir. Bu ifade, On İki İmam'a ve Safevi tarikatının manevi lideri (şeyhi) Şeyh Haydar'a bağlılıklarını gösteren ve On İki İmam öğretisindeki İmamet'e uygun olarak kendilerine özgü on iki renkli kızıl baş giysilerinden (Farsça'da tāj veya tark; bazen özellikle "Haydar'ın Tacı" تاج حیدر / Tāj-e Ḥaydar) türetilmiştir. Bu isim başlangıçta Sünni Osmanlı düşmanları tarafından kendilerine verilen aşağılayıcı bir etiketti, ancak kısa süre sonra kışkırtıcı bir gurur işareti olarak benimsendi.

Organizasyon

Kızılbaşlar, Safevi Şii İslam'ına bağlılıklarında birleşen, ağırlıklı olarak (ama sadece değil) Türk dilli birçok farklı aşiretten oluşan bir koalisyondu.

Safevi şeyhlerinin (pirlerinin) müritleri (yeminli öğrencileri) olan Kızılbaşlar, mürşid-i kâmil "yüce ruhani yönetici" ve krallığın kurulmasından sonra da padişahları (büyük kral) sıfatıyla liderlerine dolaylı bir itaat borçluydular. Krallığın kurulması böylece tamamen dini olan pir-mürit ilişkisini siyasi bir ilişkiye dönüştürdü. Sonuç olarak, Kızılbaş Sufilerin ruhani büyük ustanın emrine karşı herhangi bir itaatsizlik eylemi (Farsça: nāsufigari "bir Sufi'ye yakışmayan davranış"), 1614'te Padişah Büyük Abbas'ın bazı müritleri öldürtmesinde olduğu gibi, "krala karşı bir ihanet ve devlete karşı bir suç" haline geldi.

"Türk ve Tâcîk"

Şah I. İsmail, Safevi tarikatı şeyhi, İran Safevi hanedanının kurucusu ve Kızılbaş ordularının başkomutanı.

Kızılbaşlar arasında, I. İsmail'in Akkoyunlu boyunu yenmesine yardım eden Doğu Anadolu ve İran Azerbaycan'ından gelen Türkmen boyları hem sayı hem de nüfuz bakımından açık ara en önemlileriydi ve Kızılbaş adı genellikle yalnızca onlara uygulanır. Bu büyük Türkmen aşiretlerinden bazıları sekiz ya da dokuz aşirete kadar bölünmüştü:

  • Ustādjlu (Kökenleri Begdili'ye kadar uzanır)
  • Rūmlu
  • Şāmlu (Şah I. İsmail döneminde en güçlü aşiret)
  • Dulkadir (Arapça: Dhu 'l-Kadar)
  • Afşâr
  • Qājār
  • Takkalu

Türkmen, Bahārlu, Karamānlu, Varsāk ve Bayāt gibi diğer kabileler de zaman zaman bu "yedi büyük uyluk" arasında listelenmiştir. Bugün Kızılbaş konfederasyonunun kalıntıları Afşarlar, Kaşkaylar, Türkmenler, Şahsevanlar ve diğerleri arasında bulunmaktadır.

Bu isimlerden bazıları, Şāmlu veya Bahārlu gibi Türkçe -lu ekinin eklendiği bir yer adından oluşur. Diğer isimler, ortaçağ Karahanlı tarihçisi Kaşgarlı Mahmud'un bahsettiği Afşâr, Dulgadır veya Bayât gibi eski Oğuz boylarının isimleridir.

Kızılbaşlar arasındaki Türk olmayan İranlı kabileler Türkmenler tarafından Tācīkler olarak adlandırılıyordu ve bunlar arasında

  • Tālish
  • The Lurs
  • Siāh-Kuh (Karādja-Dagh)
  • bazı Kürt aşiretleri
  • bazı İranlı aileler ve klanlar

Türk boyları ile Fars soyluları arasındaki rekabet Safevi krallığında önemli bir sorundu. V. Minorsky'nin belirttiği gibi, bu iki grup arasındaki sürtüşme kaçınılmazdı, çünkü Türkmenler "ulusal Fars geleneğine taraf değillerdi". Şah İsmail, Kızılbaş aşiretlerinin başına İranlı vekilleri komutan olarak atayarak sorunu çözmeye çalıştı. Türkmenler bunu bir hakaret olarak gördüler ve bu göreve atanan 5 Farslıdan 3'ünün ölümüne neden oldular - bu eylem daha sonra Şah I. Abbas tarafından Türkmenlerin mahrum bırakılmasına ilham kaynağı oldu.

Tarih

Jean Chardin'in kitabında.

Çaldıran Savaşı

Bu arada Safevi daveti Osmanlı topraklarında büyük bir başarıyla devam etti. Osmanlılar için daha da endişe verici olan, Doğu Anadolu'daki Türkmen aşiretlerinin başarılı bir şekilde din değiştirmesi ve bu deneyimli ve korkulan savaşçıların büyüyen Safevi ordusuna katılmasıydı. Safevi propagandasını durdurmak için Sultan İkinci Bayezid, Küçük Asya'daki Şii nüfusun büyük bir kısmını Morea'ya sürgün etti. Ancak 1507'de Şah İsmail ve Kızılbaşlar Kürdistan'ın geniş bölgelerini ele geçirerek bölgesel Osmanlı güçlerini yenilgiye uğrattı. Sadece iki yıl sonra Orta Asya'da Kızılbaşlar Özbekleri Merv'de yenerek liderleri Muhammed Şeybani'yi öldürdü ve hanedanını yok etti. Kellesi bir uyarı olarak Osmanlı sultanına gönderildi.

Bir Safevi Kızılbaş süvarisi.

1511 yılında Teke'de Şahkulu Ayaklanması olarak bilinen Safevi yanlısı bir isyan patlak verdi. Ayaklanmayı bastırmak için gönderilen imparatorluk ordusu yenilgiye uğratıldı. Şah İsmail, Osmanlı İmparatorluğu içindeki kaosu kendi lehine çevirmeye çalıştı ve sınırlarını Küçük Asya'da daha da batıya doğru genişletti. Kızılbaşlar, Sinan Paşa komutasındaki büyük bir Osmanlı ordusunu bozguna uğrattı. Bu ağır yenilgi karşısında şok olan Sultan I. Selim (İmparatorluğun yeni hükümdarı), 200.000 Osmanlıdan oluşan bir kuvvetle İran'ı işgal etmeye ve Kızılbaşlarla kendi topraklarında yüzleşmeye karar verdi. Ayrıca, Alevilere zulmedilmesini ve Osmanlı İmparatorluğu'ndaki taraftarlarının katledilmesini emretti.

20 Ağustos 1514'te (1 Recep 920 H.) iki ordu İran'ın kuzeybatısındaki Çaldıran'da karşılaştı. Hem ateşli silahlar hem de toplarla donatılmış olan Osmanlıların sayısının Kızılbaşlardan üçe bir oranında fazla olduğu bildirilmiştir. Kızılbaşlar ağır bir yenilgiye uğradı; kayıplar arasında birçok yüksek rütbeli Kızılbaş emiri ve üç etkili ulema da vardı.

Bu yenilgi Şah İsmail'in kendi yenilmezliğine ve ilahi statüsüne olan inancını yok etti. Ayrıca mürşid-i kâmil ile müridleri (takipçileri) arasındaki ilişkiyi de temelden değiştirdi.

Miras

Bulgaristan

Kızılbaşların çoğu 15. ve 17. yüzyıllar arasında ya gönüllü olarak ya da Osmanlı yetkilileri tarafından Anadolu'dan sürülerek Dobruca'ya yerleşmiştir. Kızılbaş topluluğu Ludogorie'de (Deliorman) de bulunmaktadır.

Kızılbaşlar gerçek kimliklerini gizlemekte, Türk ve Bulgar komşularına Ortodoks Sünni olduklarını söylemekte ya da kendilerine kimin hitap ettiğine bağlı olarak alternatif olarak Bektaşi olduklarını iddia etmektedirler. 1992 nüfus sayımına göre Bulgaristan'da 85,773 Şii bulunmaktadır.

Suriye/Lübnan

On yedinci yüzyılın sonları ile 1822 yılları arasında, "Kızılbaş" terimi Osmanlı idari belgelerinde bugünkü Lübnan'daki Twelver (İmami) Şiileri tanımlamak için de kullanılmıştır. Osmanlılar, Anadolu ya da İran Kızılbaşlarıyla hiçbir bağları olmadığının farkındaydı ve bu terimi sadece onları gayrimeşrulaştırmak ya da onlara karşı yürütülen cezalandırma kampanyalarını meşrulaştırmak için kullanıyorlardı. On sekizinci yüzyılın başlarında, kuzey Lübnan'ın bir kısmı "Kızılbaş mukataası" vergi bölgesi olarak bile tanımlanmaktadır.

Türkiye

Anadolu'daki bazı çağdaş Alevi ve Bektaşi eğilimli dini veya etnik azınlıklar aşağılayıcı bir şekilde Kızılbaş olarak adlandırılmaktadır.

Osmanlı Türkleri arasında Kızılbaş'ın aşağılayıcı bir terim haline geldiği ve Orta Asya'daki Kazilbaşlarla ilişkilendirilmesi gerekmeyen gruplara da uygulanabildiği bildirilmiştir. Türkiye'deki Bektaşiler genellikle Kızılbaş olarak anılmaktadır.

Ayrıca bakınız

  • Aleviler
  • Bektaşilik ve halk dini
  • Javanshir Qizilbash
  • Mirza Kalich Beg
  • Nosairis

Genel kaynaklar

  • Yves Bomati ve Houchang Nahavandi,Shah Abbas, Emperor of Persia,1587-1629, 2017, ed. Ketab Corporation, Los Angeles, ISBN 978-1595845672, Azizeh Azodi tarafından yapılan İngilizce çeviri.
  • Amanat, Abbas (2017). İran: A Modern History. Yale Üniversitesi Yayınları. ISBN 978-0300112542.
  • Aslanian, Sebouh (2011). Hint Okyanusu'ndan Akdeniz'e: Yeni Culfa'dan Ermeni Tüccarların Küresel Ticaret Ağları. California: Kaliforniya Üniversitesi Yayınları. ISBN 978-0520947573.
  • Blow, David (2009). Şah Abbas: Bir İran Efsanesine Dönüşen Acımasız Kral. I.B.Tauris. ISBN 978-0857716767.
  • Bournoutian, George (2002). Ermeni Halkının Kısa Tarihi: (Antik Çağlardan Günümüze) (2 ed.). Mazda Publishers. s. 208. ISBN 978-1568591414.
  • Floor, Willem; Herzig, Edmund (2012). Safevi Çağında İran ve Dünya. I.B.Tauris. ISBN 978-1850439301.
  • Mikaberidze, Alexander (2015). Gürcistan Tarihi Sözlüğü (2 ed.). Rowman & Littlefield. ISBN 978-1442241466.
  • Rothman, E. Nathalie (2015). İmparatorluğa Aracılık Etmek: Trans-Imperial Subjects between Venice and Istanbul. Cornell Üniversitesi Yayınları. ISBN 978-0801463129.
  • Savory, Roger M.; Karamustafa, Ahmet T. (1998). "Esmāʿīl Ṣafawī". Encyclopædia Iranica, çevrimiçi baskı, Cilt III, Fasc. 5. New York. s. 514-522.