Devşirme

bilgipedi.com.tr sitesinden

Devşirme, Osmanlı Devleti'nin fethettiği topraklardan -özellikle Balkanlar- Hristiyan genç ve yetenekli çocukların toplanması, sıkı bir eğitimden geçirilerek üstün bir asker veya bürokrat oluşturulması sistemidir. Sistem Balkanlarda 'kan vergisi' olarak adlandırılmış, Balkan devletlerinin tarih kitaplarında 'Osmanlı Köleliği' tabiri kullanılmıştır. İlk olarak 1438'de yazılı kayıtlarda bahsedilmiştir, ancak muhtemelen daha önce başlamıştır. Sultana sadık bir asker ve memur grubu yaratmıştır. Sistem, 1400'lerden 1600'lere kadar tüm sadrazamları yetiştirmiştir. Bu sistem ile yetiştirilip bürokrat olan devşirmeler arasında Rum Mehmed Paşa, Veli Mahmud Paşa, Yunus Paşa , Rüstem Paşa, Sokollu Mehmed Paşa, Kuyucu Murat Paşa ve Pargalı İbrahim Paşa gibi kişiler vardır. Osmanlı imparatorluğunun eyalet valilerinin ve askeri komutanlarının çoğunu da yetiştirmiştir. Devşirmeler bazen ailelerine yardım etmek için pozisyonlarını kullanmışlardır. Balkanların imarında devşirmelerin de etkileri olmuştur.

Oğlanlar örgün bir eğitim almış, bilim, savaş ve bürokrasi konularında eğitim görmüş ve padişah danışmanı, seçkin piyadeler, orduda generaller, donanmada amiraller ve maliye üzerinde çalışan bürokratlar olmuşlardır. Geri kalanlar Yeniçeri olarak orduya katılmıştır.

1594'te, Müslümanların devşirmelerin pozisyonlarını almalarına resmen izin verilmiştir ve Hristiyanları toplama sistemi 1648'de fiilen durdurulmuştur. 1703'te yeniden tesis etme girişimine direnilmiştir ve nihayet saltanatının ilk günlerinde III. Ahmet tarafından sistem kaldırılmıştır.

Sistem -genellikle Avrupa'da- çocukların zorla toplanıldığı gerekçesiyle eleştirilmiştir. Bunun yanında dinlerinin zorla değiştirilmesi de eleştiri konusu olmuştur. William Gervase Clarence-Smith'e göre sistem iyi bir kariyer imkanı sağladığı için Arnavutlar ve Boşnaklar başta olmak üzere bazı Hristiyan aileler oğullarını gönüllü olarak vermişlerdir ancak sistem genellikle yerel halkın gücüne gitmiştir. Bazı istisnalar dışında Müslüman çocuklar toplanmamasına rağmen, bazı Müslüman aileler çocuklarını kaçırmıştır. Makedon tarih ders kitaplarında ailelerin çocuklarını ormana gizlediği, devşirmeden kurtulma amacıyla parmaklarından birini keserek bilerek onları sakatladığı anlatılmıştır. Paolo Giovio ve diğer başka kaynaklar Hristiyan ebeveynlerin devşirme girişiminden kaçınma girişimlerinden bahsetmiştir. 1565'te Epir'de, devşirme sistemine karşı özel olarak başlatılan bir ayaklanma olmuştur. Aynı bölgeye ait bir halk türküsünde devşirme sistemi eleştirilmiştir. Ayrıca -genellikle Avrupalı akademisyenler tarafından- sistemin İslam Hukuku'na aykırı olduğu da söylenmiştir.

Bunun yanında çocukların zorla toplanmadığını, sistemin kişilere iyi hayat şartları sağladığını söyleyen görüşler de vardır. Devşirmeler güçlü mevkilere ulaştıkça Bosna'daki Hristiyan ebeveynlerin, çocuklarını almaları için izcilere rüşvet verdiği biliniyordu.

Devşirme (Topkapı Sarayı); gravür küçük yaşta ailelerinden alınarak seçkin Osmanlı ordusu için yetiştirilen Hristiyan çocukları tasvir etmektedir.

Devşirilen her çocuğun doğum tarihi, köyü, kazâsı, sancağı, baba ve ana adının yanı sıra eşkali de bir deftere yazılır, bu defterlere eşgal defterleri denirdi. Daha sonra yanına verileceği Türk ailesinin reisi olan sipahisinin ismi de bu deftere yazılırdı. Bu defter iki nüsha tutulur ve biri devşirme memurunda, diğeri de çocukları sevk eden memurda bulunurdu. Günümüze kadar bu eşkal defterlerinden üç adet bulunmuş, bu defterlerdeki bilgilerin incelenmesiyle, kural olarak 8-18 yaş arası gençlerin alınmakta olduğu görülmüş, ancak 6 yaşında alınanları da görülmüştür. Üç defterdeki devşirmelerin yaş ortalaması ise 15.3 çıkmıştır.

Devşirmeler, I. Murad zamanında kurulmuş olan Yeniçeri Ocağı ve Bostancı Ocağı'nın kuruluşlarından bir süre sonrasında, temelini oluşturmaya başlarlar. Devşirme, Osmanlı'da fethedilen bölgelerdeki Hristiyan ailelerin çocuklarının 1/5 ini alarak onları yeteneklerine göre yetiştirmeye dayanırdı; eğer güçlü ve dövüşmeye yatkın iseler Yeniçeri ocağına, devlet işlerine yatkın iseler Saray'a alınırlardı. Bu kapsamda sarayda bulunan Enderun Mektebi devşirme bürokratlar yetiştirmekteydi. Osmanlı tarihinde birçok komutan ve devlet adamı devşirme kökenliydi. Devşirmeler özellikle İstanbul'un fethi'nin ardından güç kazanmaya ve devletin zirvesine yerleşmeye başladılar. Bu ilk dönemlerde çok faydalı olmuş; devşirmeler, Osmanlı Ordusu'nda önemli yere sahip olmuşlardır. Ancak sistem son dönemlerde suistimal edilmiş ve bozulmuştur. Devşirme sisteminin Osmanlı imparatorluğunun çözülmesindeki etkisi bugün önemli bir tarihsel tartışma konusudur.

Devşirme sistemi; Nepal, Pakistan ve Hindistan'da günümüzde de devam etmektedir. Tarihte Osmanlı'dan önce, Roma, Bizans ve birçok İslam devletindeki devşirme uygulamasında daha çok yabancı ülke halklarından gençlerin seçilmesi yaygındı. Osmanlı'daki devşirme sistemi ise kendi tebaasından gençlerin toplanması üzerine kuruluydu. Devşirmeler, Yeniçeri Ocağı ve Bostancı Ocağı'nın temelini oluşturur.

isbn=978-0465023967

Birçok akademisyen devşirme uygulamasının İslam hukukunu ihlal ettiğini düşünmektedir. David Nicolle, Hıristiyan erkek çocukların köleleştirilmesinin İslam'da güvence altına alınan zimmi korumasını ihlal ettiğini yazarken, Halil İnalcık devşirmelerin Müslüman olduktan sonra köle olmadıklarını savunmaktadır.

Tarihçe

Devşirme, Osmanlı İmparatorluğu'nun ilk yüzyıllarında gelişen ve Sultan I. Beyazıt döneminde nihai gelişimine ulaşan kul kölelik sisteminden ortaya çıkmıştır. Kullar çoğunlukla savaş esirleri, rehineler veya devlet tarafından satın alınan kölelerdi. Osmanlı İmparatorluğu, I. Murad'dan başlayarak, "(Türk) soyluların gücüne karşı Hıristiyan tebaa askerleri geliştirerek karşı koyma ihtiyacı hissetti ve kapıkulu askerlerini düzenli ordudan bağımsız olarak kendi kişisel birlikleri haline getirdi." Osmanlı Sultanına doğrudan hizmet eden bu seçkin kuvvete Kapıkulu Ocağı adı verilmiştir. Süvari ve piyade olmak üzere iki ana gruba ayrılmışlardı. Süvariler genellikle Kapıkulu Sipahi (Babıali Hizmetkârlarının Süvarileri), piyadeler ise Yeni Çeri (İngilizcede yeniçeri olarak çevrilmiştir), yani "Yeni Kolordu" olarak bilinirdi.

Başlangıçta bu birliklerde görev yapan askerler savaş sırasında ele geçirilen kölelerden seçiliyordu. Ancak kısa süre sonra devşirme olarak bilinen yeni bir sistem benimsendi. Bu sistemde, Balkanlar'daki kırsal Hıristiyan nüfusun çocukları ergenlik çağına gelmeden askere alınıyor ve Müslüman olarak yetiştiriliyordu. Bu çocuklar ergenlik çağına geldiklerinde dört imparatorluk kurumundan birine kaydedilirdi: saray, kâtipler, Müslüman din adamları ve ordu. Orduya kaydedilenler ya yeniçeri ocağının ya da başka bir ocağın parçası olurdu. En gelecek vaat edenler saray okuluna (Enderûn Mektebi) gönderilir, burada sarayda kariyer yaparlar ve devletin en yüksek makamı olan Sadrazamlığa, Sultan'ın güçlü baş nazırı ve askeri vekilliğine ulaşabilirlerdi. Osmanlı İmparatorluğu'nun başlangıcında bu makam sadece Türkler tarafından işgal ediliyordu. Ancak Sultan 2. Mehmed ile idam edilen ilk sadrazam olan Türk Çandarlı Halil Paşa arasında yaşanan sorunların ardından köle yöneticilerin (devşirme) sayısı artmaya başladı. Türk soylu kökenli özgür yöneticilere kıyasla, sultanlar için kontrol edilmeleri çok daha kolaydı. Ayrıca saraydaki hiziplerin etkisine daha az maruz kalıyorlardı. En başından beri Türkmenler, Sultan'ın güçlü bir devlet kurmasını baltalayan bir tehlikeydi. Böylece, bu sınıfın kurulması, bazen Sultan'a karşı çıkan Türk soylularını dengeledi.

Devşirmeden (paidomazoma) bahseden erken dönem bir Yunanca kaynak, Selanik Başpiskoposu İsidore'un 28 Şubat 1395'te yaptığı "Sultan'ın Emrine Göre Çocukların Kaçırılması ve Gelecekteki Yargı Üzerine" başlıklı bir konuşmadır. Konuşma, çocukların şiddet yoluyla İslamlaştırılmasına ve köpek ve şahin kullanımı konusunda sıkı bir eğitimden geçirilmelerine atıflar içermektedir.

Hıristiyanları Türklerden kurtarması için Almanya İmparatoru V. Charles'a çağrıda bulunan Ioannes Axayiolis'in 1550 civarında Yunanca yazdığı bir şiirde devşirmeye atıfta bulunulmaktadır. Metin 1624 tarihli Codex Vaticanus Graecus'ta bulunmaktadır. Bir başka anlatıda, 1646 yılında Sakız Adası'nın Roma Katolik piskoposu, Roma Katolik Yunan Gymnasion'unun müdürüne bir mektup yazarak, Sakız Adası'ndan 12 yaşında bir çocuk olan Paulos Omeros'u devşirmeden kurtarmak için kabul etmesini ister.

Devşirmenin yaşamı

İdeal askere alma yaşı 8 ile 10 arasındaydı; 8 yaşından küçük erkek çocukların askere alınması yasaktı. Bunlara şirhor (süt çocuğu) ve beççe (çocuk) denirdi. Devşirme sistemi zaman zaman yerel olarak yadırgandı ve karşı çıkıldı. Hatta 1565'te Arnavutluk ve Epir'de özellikle devşirmeye karşı başlatılan Hıristiyan isyanları vardı. Birçok kaynak (Paolo Giovio dahil) Hıristiyan ebeveynlerin devşirmeden kaçınmak için subaylara rüşvet vermek, erkek çocukları 12 yaşında evlendirmek, çocuğu sakat bırakmak ya da hem babanın hem de oğlun İslam'a geçmesi gibi girişimlerinden bahseder. Öte yandan, devşirmeler güçlü konumlara ulaşabildiklerinden, Bosna'daki Hıristiyan ebeveynlerin çocuklarını almaları için izcilere rüşvet verdikleri bilinmektedir. "Çocuklar ailelerinden alınıp İstanbul'a götürülüyordu. İstanbul'a vardıklarında zorla Müslümanlaştırılıyor, muayene ediliyor ve imparatorluğa hizmet etmek üzere eğitiliyorlardı. Bu sistem, piyade kolordusu askerlerinin yanı sıra sivil yöneticiler ve yüksek rütbeli askeri yetkililer de üretti." Köyleri, ilçeleri ve illeri, ebeveynleri, doğum tarihleri ve fiziksel görünümleri kaydedilirdi.

Mehmet'e (bkz. Çandarlı Halil) kadar Osmanlı sarayında Türk soylularının etkisi devam etse de, Osmanlı yönetici sınıfı yavaş yavaş yalnızca devşirme tarafından yönetilmeye başlandı ve ayrı bir sosyal sınıf oluşturuldu. Bu yönetici sınıfı, devşirmelerin en parlaklarından seçilir ve Enderûn olarak bilinen saray kurumunda hizmet etmek üzere özenle seçilirdi. Seferlerde Sultan'a eşlik etmek zorundaydılar, ancak istisnai hizmetler saray dışında görevlendirmelerle ödüllendirilirdi. Kalemiye olarak bilinen kâtiplik kurumu için seçilenlere de prestijli mevkiler verilirdi. Dini kurum olan İlmiye, Osmanlı İmparatorluğu'nun tüm Ortodoks Müslüman din adamlarının eğitildiği ve eyaletlere gönderildiği ya da başkentte görev yaptığı yerdi.

Tavernier 1678'de yeniçerilerin askeri bir birlikten çok dini bir tarikata benzediğini belirtmiştir. Tavernier'nin de belirttiği gibi, teşkilat üyelerinin evlenmesi yasak değildi, ancak bu onlar için çok nadir görülen bir durumdu. Tavernier, sayılarının yüz bine ulaştığını, ancak bunun sebebinin düzenlemelerin yozlaşması olduğunu, bunların çoğunun aslında "sahte" yeniçeriler olduğunu, vergi muafiyetleri ve diğer sosyal ayrıcalıklar için bu şekilde davrandıklarını yazmıştır. Shaw, yeniçerilerin gerçek sayısının aslında çok daha düşük olduğunu belirtmiş; Kanuni Sultan Süleyman döneminde sayılarının 30.000 olduğunu yazmıştır. 1650'lere gelindiğinde yeniçerilerin sayısı 50.000'e yükselmişti, ancak bu tarihte devşirme bir askere alma yöntemi olarak büyük ölçüde terk edilmişti. Bazı ebeveynler çocuklarının başarılı bir kariyer ve rahatlık sağlayan yeniçeri hizmetine katılmasını istediklerinden, yeniçeriler bazen gönüllü katılımlar yoluyla kazanılıyordu. Balkan köylüleri haraç toplayıcılarından kaçmaya çalışmış ve birçoğu çocuklarını Bosna'da ikame etmeye çalışmıştır, ancak Arnavut ailelerin çocuklarını gönüllü olarak sunduğu vakalar vardır, çünkü bu onlara başka bir şekilde ulaşamayacakları umutlar sunmuştur. Bosna Hersek'te sistemden kaçmak için İslam'a geçme yöntemi kullanıldı. Bazı Müslüman aileler, mesleki ilerleme kaydedebilmek için oğullarını askere almaya çalıştı.

Bazı Hıristiyan aileler çocuklarının ellerinden alınmasından dolayı inkar edilemeyecek derecede üzgündü; Epir'de geleneksel bir halk şarkısı bu kızgınlığı dile getirerek Sultan'ı lanetliyor ve erkek çocukların kaçırılmasına karşı uyarıyordu:

Lanet olsun, ey İmparator, üç kez lanet olsun
Yaptığınız ve yapacağınız kötülükler için.
Yaşlıları ve başrahipleri yakalayıp zincirliyorsunuz.
Çocukları yeniçeri olarak almak için.
Anne babaları ağlıyor, kız kardeşleri ve erkek kardeşleri de... Ve ben içim acıyana kadar ağlıyorum;
Yaşadığım sürece ağlayacağım,
Geçen yıl oğlum, bu yıl ise kardeşim.

- Osmanlı İmparatorluğu'nun kölesi yapılmak üzere genç erkek çocukların toplanmasını protesto eden anonim şarkı..,

Albertus Bobovius 1686'da devşirmeler arasında hastalıkların yaygın olduğunu ve sıkı bir disiplin uygulandığını yazmıştır.

BBC devşirme sistemi ile ilgili olarak şunları belirtmektedir: "Devşirme sınıfının üyeleri teknik olarak köle olmalarına rağmen, Sultan için büyük önem taşıyorlardı çünkü ona mutlak sadakat borçluydular ve onun gücü için hayati önem taşıyorlardı. Bu statü, bazı 'kölelerin' hem güçlü hem de zengin olmalarını sağladı."

Cleveland'a göre devşirme sistemi "bu sistemin bir parçası olan genç erkeklere sınırsız fırsatlar" sunuyordu. Basilike Papoulia, "...devşirme, Hıristiyan tebaanın çocuklarının etnik, dini ve kültürel çevrelerinden haraç şeklinde 'zorla uzaklaştırılması' ve Saray'ın, ordunun ve devletin hizmetinde istihdam edilmeleri amacıyla Türk-İslam çevresine taşınmasıydı; böylece bir yandan Sultan'a köle ve azatlı olarak hizmet edecekler, diğer yandan da Devlet'in yönetici sınıfını oluşturacaklardı" diye yazmıştır. Buna göre Papoulia, İslam Toplumu ve Batı kitabının yazarları Hamilton Alexander Rosskeen Gibb ve Harold Bowen ile devşirmenin, ataları Osmanlı istilasına direndiği için Balkan halklarına uygulanan bir cezalandırma olduğu konusunda hemfikirdir. Vladimir Minorsky, "Bu gerçeğin en çarpıcı tezahürü, eşi benzeri görülmemiş devşirme sistemi, yani Hıristiyanların çocuklarının ailelerinden, kiliselerinden ve cemaatlerinden koparılarak Sultan'a ve İslam'ın resmi inancına bağlılıkları nedeniyle Osmanlı praetorianları haline getirildikleri 'haraç oğlanları'nın periyodik olarak askere alınmasıdır" demektedir. Bu sistem yeniçerilerin kurucusu Çandarlı Kara Halil Hayreddin Paşa tarafından açıklanmıştır: "Fethedilenler, malları, kadınları ve çocukları yasal mülkiyet olarak kendilerine ait olan fatihlerin köleleridir".

İslam hukukuna göre statü

Akademisyenlere göre, devşirme uygulaması şeriatın ya da İslam hukukunun açık bir ihlaliydi. David Nicolle, devşirme sistemi altında erkek çocuklar "fiilen köleleştirildiği" için, bunun İslam hukuku altında Ehl-i Kitap'a garanti edilen zimmi korumasının ihlali olduğunu yazıyor. Devşirme uygulaması aynı zamanda zorla İslam'a döndürmeyi de içeriyordu. Buna karşı çıkan Türk tarihçi Halil İnalcık, devşirmelerin Müslüman olduktan sonra köle olmadıklarını savunmaktadır.

Bazı akademisyenler, Osmanlı İmparatorluğu'nun erken dönemlerinde şeriatın ayrıntılarıyla ilgilenilmediğine ve dolayısıyla devşirme konusunda herhangi bir sorun görülmediğine işaret etmektedir. Bu dönemde Osmanlılar, Sultan tarafından yürürlüğe konan kanun olan Kanun'un şeriattan üstün olduğuna inanmaktaydı, ancak Kanun'a saygı gösterilmekteydi. Devşirme, Sultan'ın isteklerinin şeriatın önüne geçtiği örneklerden sadece biriydi (bir diğer örnek de şeriat faizi tamamen yasaklamasına rağmen Osmanlı sultanlarının azami faiz oranları belirlemesiydi). James L. Gelvin, Osmanlı hukukçularının bu emri olağanüstü yaratıcı bir hukuki manevrayla aşabildiklerini, İslam geleneğinin Hıristiyanların köleleştirilmesini yasaklamasına rağmen Balkan Hıristiyanlarının farklı olduğunu, çünkü İslam'ın gelişinden sonra Hıristiyanlığı kabul ettiklerini ileri sürdüklerini açıklamaktadır. William Gervase Clarence-Smith, bu gerekçenin Osmanlı İmparatorluğu'nun uyguladığını iddia ettiği Hanefi hukuk ekolünde kabul görmediğine işaret etmektedir.

Çağdaş Osmanlı tarihçileri bu uygulama hakkında farklı görüşlere sahiptir. 1500'lü yılların Osmanlı tarihçisi Mustafa Âlî, devşirmenin şeriatı ihlal ettiğini, ancak sadece zorunluluktan dolayı izin verildiğini kabul etmiştir. Diğerleri, Müslüman fatihin savaş ganimetlerinin beşte birini alma hakkı olduğunu ve bu nedenle Hıristiyan erkek çocukları alabileceğini savunmuştur; ancak İslam hukuku, barışçıl bir şekilde fethe boyun eğen topluluklardan ve kesinlikle onların soyundan gelenlerden böyle bir ganimete izin vermemektedir.

Devşirmenin etnik kökeni ve muafiyetler

Devşirme, her dört ya da beş yılda bir Doğu Avrupa, Güneydoğu Avrupa ve Anadolu'daki kırsal bölgelerden toplanırdı. Birkaç istisna dışında çoğunlukla Hıristiyan tebaadan toplanırdı. Ancak bazı Müslüman aileler yine de oğullarını kaçırmayı başarmıştır. Devşirme vergisi imparatorluğun büyük şehirlerinde uygulanmıyordu ve kırsal kasabalardaki yerel zanaatkârların çocukları da askere alınmalarının ekonomiye zarar vereceği düşünüldüğünden muaf tutulmuştu.

Bernard Lewis'e göre, yeniçeriler esas olarak Balkanlar'daki Slav ve Arnavut nüfusundan devşiriliyordu. Encyclopædia Britannica ve Encyclopaedia of Islam'a göre, imparatorluğun ilk günlerinde tüm Hıristiyanlar ayrım yapılmaksızın askere alınıyordu. Daha sonra Arnavutluk, Bosna ve Bulgaristan'dan gelenler tercih edilmiştir. Kesin olan, devşirmelerin öncelikle Balkanlar'da yaşayan Hıristiyanlardan, özellikle de Sırplar ve Boşnaklardan, ayrıca Arnavutlar ve Rumlar gibi Balkanlar bölgesinden gelen diğer Hıristiyanlardan alındığıdır. Devşirme olarak alınan Osmanlıların iyi bilinen örnekleri arasında Skanderbeg, Sinan Paşa ve Sokollu Mehmed Paşa sayılabilir. Osmanlı'nın Rumları, Arnavutları, Bulgarları ve Güney Slavlarını devşirmeye verdiği önem, kuzeybatı Anadolu ve güney Balkanlar'da bu etnik grupların yaygın olduğu topraklara odaklanmasının doğrudan bir sonucuydu.

Yahudiler bu hizmetten muaf tutulmuşlardır. Ermenilerin de birçok akademisyen tarafından vergiden muaf tutulduğuna inanılmaktadır, ancak 15. ve 17. yüzyıllara ait Ermeni kolofonlarını ve dönemin yabancı gezginlerini inceleyen 1997 tarihli bir yayın Ermenilerin muaf tutulmadığı sonucuna varmıştır. Yetim olan ya da ailesinin tek erkek çocuğu olan erkek çocuklar muaftı.

Birleştirici faktör

Devşirmenin çeşitliliği Osmanlı İmparatorluğu için birleştirici bir unsur olarak da hizmet etmiştir. Rumlar, Ermeniler, Arnavutlar ve diğer etnik gruplar, Sultan'ın Türk olduğunu, ancak vezirlerinin Arnavut, Bulgar, Rum ve diğer etnik gruplardan olduğunu görürlerdi. Osmanlı İmparatorluğu'nun üst düzey ve güçlü pozisyonlarındaki bu etnik çeşitlilik, yetki alanlarındaki farklı grupları birleştirmeye yardımcı oldu. Ayrıca kalıtsal bir aristokrasinin oluşmasını engellemişler, ancak Sultan'ın üzerinde hakimiyet kurarak pratikte kendi aristokrasilerini oluşturmuşlardır.

Osmanlı Saray Okulunda Devşirme

Enderûn Piramidi

Saray Okulu'nun temel amacı, en yetenekli çocukları ya askeri liderler ya da Devlet'e hizmet edecek yüksek yöneticiler olarak liderlik pozisyonları için yetiştirmekti. Enderûn ile Abbasiler ve Selçuklular gibi önceki medeniyetlerin saray okulları ya da çağdaş Avrupa saray okulları arasında pek çok benzerlik olmasına rağmen, Enderûn öğrenci kitlesinin geçmişi ve meritokratik sistemi açısından benzersizdi. Katı askere alma aşamasında, öğrenciler İmparatorluğun Hıristiyan nüfusundan zorla alınır ve İslam'a döndürülürdü; Yahudiler ve Çingeneler devşirmeden muaf tutulurdu ve tüm Müslümanlar da öyleydi.

Bu çocukları bulmakla görevlendirilenler, İmparatorluğun Avrupa topraklarında özel olarak eğitilmiş ajanlar olan izcilerdi. Gözcüler, gençleri kişilikleri, karakterleri ve fiziksel mükemmelliklerinin yanı sıra okul derslerindeki yetenek ve becerilerine göre işe alıyorlardı. Enderûn adaylarının yetim ya da ailelerinin tek çocuğu olmaması gerekiyordu (adayların güçlü aile değerlerine sahip olmasını sağlamak için); Türkçe konuşmayı ya da bir zanaat veya ticareti daha önce öğrenmemiş olmaları gerekiyordu. Acemi erler için ideal yaş 10 ila 20 arasındaydı. Mehmed Refik Bey, ne kadar hafif olursa olsun bedensel bir kusuru olan bir gencin asla saray hizmetine alınmadığını, çünkü Türklerin güçlü bir ruh ve iyi bir zihnin ancak mükemmel bir bedende bulunabileceğine inandıklarını belirtmiştir.

Seçilen çocuklara, Konstantinopolis'e giderken kolayca kaçamamaları için kırmızı giysiler giydirilirdi. Devşirme hizmetinin ve kıyafetlerinin masrafları köyleri ya da cemaatleri tarafından karşılanırdı. Çocuklar yüz ya da daha fazla kişiden oluşan kafileler halinde Konstantinopolis'e götürülür, burada sünnet edilir ve saray okulları ile askeri eğitim arasında bölüştürülürlerdi. Saray için seçilmeyenler, askerlik için yeterli yaşa gelene kadar yıllarca Anadolu çiftliklerinde ağır işlerde çalıştırılarak sertleştiriliyordu.

Genel kurallara uyan ve güçlü bir ilköğretime sahip olan en parlak gençler, daha sonra kültürlenme sürecini tamamlamaları için Anadolu'daki seçilmiş Müslüman ailelere verildi. Daha sonra Anadolu'nun dört bir yanındaki okullara devam ederek altı ila yedi yıl boyunca eğitimlerini tamamlar ve sıradan bir subay olmaya hak kazanırlardı. İmparatorluğun idarecileri arasında en yüksek maaşları alırlar ve toplumda çok saygı görürlerdi. M. Armağan, sistemi, seçkinlerin seçkinlerini, en yeteneklileri ve fiziksel olarak en mükemmel olanları seçmek için tasarlanmış bir piramit olarak tanımladı. Sadece çok azı Saray Okulu'na ulaşabilirdi.

Hadımlar

Bazen beyaz hadımlar devşirmeler arasından seçilirdi. Genellikle geldikleri yerde hadım edilen siyah hadımlardan farklı olarak, devşirmeler sarayda hadım edilirdi. Onları denetleyen saray hadımları genellikle devşirmelerle aynı kökenden (yani Balkanlar'dan) gelmekteydi. Devşirme kökenli haremağalarının önemli bir kısmı hem hükümette hem de orduda önemli mevkilere geldiler ve Hadım Ali Paşa, Sinan Borovinić, Hadım Hasan Paşa, Hadim Mesih Paşa ve Hadım Mehmed Paşa gibi birçoğu sadrazam oldu. Sofu Hadım Ali Paşa, Hadım Şehabeddin, Bosnalı Hadım Yakup Paşa, Buda Hadım Ali Paşa, Hadım Süleyman Paşa ve adaşı Hadım Süleyman Paşa gibi diğerleri önde gelen amiraller ve generaller oldular.

Çöküş

Tarihçi Cemal Kafadar'a göre, devşirme sisteminin gerilemesinin başlıca nedenlerinden biri, sipahi süvari kuvvetlerinin öneminin azalmasını telafi etmek için yeniçeri ocağının boyutunun genişletilmesi gerekliliğiydi ki bu da erken modern savaştaki değişimlerin (ateşli silahların kullanılmaya başlanması ve piyadenin öneminin artması gibi) bir sonucuydu. Gerçekten de yeniçeri ocağı kısa süre içinde imparatorluğun en büyük tek askeri birliği haline gelecektir. Sonuç olarak, 16. yüzyılın sonlarına doğru devşirme sistemi, Müslümanların doğrudan yeniçeri ocağına girmesine olanak tanıyan daha az katı askere alma yöntemleri için giderek terk edilmeye başlandı.

1632'de yeniçeriler 4. Murad'a karşı başarısız bir darbe girişiminde bulunmuş, Murad da onlara sadakat yemini ettirmiştir. 1638 veya 1648'de yeniçeri ocağının devşirme temelli askere alma sistemi resmen sona erdi. 1666'da Avrupa eyaletlerindeki yetkililere birden fazla nüsha halinde gönderilen bir emirde, orta ve batı Balkanların tamamını kapsayan bir bölge için 300 ila 320 arasında bir devşirme alım hedefi belirlendi. Sultan Süleyman'ın 1687'de tahta geçmesi üzerine, sadece 130 yeniçeri acemi oğlanı yeniçeri rütbesine yükseltildi. Sistem nihayet 3. Ahmet'in saltanatının (1703-1730) başlarında kaldırıldı.

Napolyon'un 1798'de Mısır'ı işgal etmesinden sonra, Sultan III. Selim'in rejiminde, birinci sınıf vatandaş veya askeri sınıf (yeniçeri olarak da adlandırılır) olan askeri sınıfın sayısını azaltmak için bir reform hareketi vardı. Selim esir alındı ve yeniçeriler tarafından öldürüldü. Padişahın halefi İkinci Mahmud sabırlıydı, ancak 1807'deki ayaklanmanın sonuçlarını hatırladı. 1826'da yeni, modern bir ordunun, Asakir-i Mansure-i Muhammediye'nin temelini oluşturdu ve bu da yeniçeriler arasında bir isyana neden oldu. Yetkililer yeniçerileri kışlalarında tuttu ve binlercesini katletti. Bu gelişme Osmanlı tarih kayıtlarına Hayırlı Olay olarak geçmiştir.

Ayrıca bakınız

  • Orta ve Doğu Avrupa'da Osmanlı köleliği
  • Yeniçeri
  • Memlük
  • Ghilman
  • Siyah Muhafız
  • Kapıkulu

Ek Açıklamalar

  1. ^
    Basitçe "toplama" (devşirme) olarak bilinir Osmanlıca دوشيرمه. Diğer dillerde şu şekilde bilinir: Ortaçağ Yunancası: παιδομάζωμα/Paedomazoma - çocuk toplama; Ermenice: Մանկահավաք/Mankahavak′ - çocuk toplama; Rumence: tribut de sânge; Sırp-Hırvatça: Danak u krvi, Данак у крви, Makedonca: Данок во крв/Danok vo krv, Bulgarca: Кръвен данък/Kraven Danak - kan vergisi
  2. ^
    Daha sonra topçu ve topçu birlikleri, madenciler ve hendek kazıcılar ve hatta ayrı bir top arabası birliği gibi daha fazla sınıflandırma getirildi, ancak bu gruplardaki insan sayısı nispeten azdı ve Hıristiyan unsurları içeriyorlardı.
  3. ^
    Erken dönem Osmanlı hükümetlerinin Balkan Hıristiyanlarından aldığı bu vergi, Balkan tarih yazımında hassas bir nokta olmaya devam etmektedir: Birçok çağdaş Türk, askere alma sürecine tamamen gönüllü olarak bakmayı tercih ederken