Haraç

bilgipedi.com.tr sitesinden

Haraç (Arapça: خراج), İslam hukuku kapsamında geliştirilen, tarım arazileri ve ürünleri üzerinden alınan bireysel bir İslami vergi türüdür.

Harac, 7. yüzyıldaki ilk Müslüman fetihleriyle birlikte, başlangıçta fethedilen vilayetlerin topraklarından alınan ve batıda mağlup Bizans İmparatorluğu ile doğuda Sasani İmparatorluğu'ndan kalan memurlar tarafından toplanan götürü bir vergiyi ifade ediyordu; daha sonra ve daha geniş anlamda harac, Müslüman yöneticiler tarafından toplu olarak zimmi olarak bilinen gayrimüslim tebaalarından alınan arazi vergisini ifade eder. O dönemde harac, daha sonra zimmiler tarafından kişi başına ödenen bir vergi olarak ortaya çıkan cizye ile eş anlamlıydı. Öte yandan Müslüman toprak sahipleri, toprak üzerinden alınan ve çok daha düşük bir vergi oranı taşıyan dini bir öşür ve zekât ödüyorlardı. Öşür, tarım arazilerinin yanı sıra Müslümanların ürünlerinden vergi alan devletlerden ithal edilen mallar üzerinden alınan karşılıklı %10'luk bir vergiydi.

Değişiklikler kısa sürede ilk Arap Halifeliklerinin yerleşik vergi tabanını aşındırdı. Buna ek olarak, Emevi halifesi Süleyman'ın 717 yılında Bizans İmparatorluğu'na karşı giriştiği büyük ama başarısız bir sefer Emevilerin mali durumunu çöküşün eşiğine getirdi. Süleyman'ın iktidara gelmesinden önce bile, Irak'ın güçlü valisi el-Haccac ibn Yusuf, Müslümanlardan tam oranda vergi talep ederek gelirleri artırmaya çalıştı, ancak bu önlem muhalefet ve kızgınlıkla karşılaştı. Bu sorunları çözmek için Süleyman'ın halefi Ömer II, 719'dan itibaren haraç ödenen toprakların Müslümanlara devredilemeyeceği, bunun yerine bu tür toprakları kiralayabilecekleri, ancak bu durumda haraç ödemeleri gerekeceği konusunda bir uzlaşma sağladı. Zaman geçtikçe, bu reformun pratik sonucu, haracın çoğu topraktan ekicinin dinine bakılmaksızın alınması oldu. Ömer'in reformları Abbasiler döneminde son halini aldı ve bundan sonra İslam devletindeki vergi sistemlerinin modelini oluşturacaktı. O zamandan beri harac, her türlü vergiyi tanımlayan genel bir terim olarak da kullanılmıştır: örneğin, 9. yüzyıl hukukçusu Ebu Yusuf'un vergilendirme üzerine klasik risalesi Kitab al-Kharaj, yani Vergilendirme Kitabı olarak adlandırılmıştır.

20. yüzyılda yaşamış Rus oryantalist A. Yu. Yakubovski, Pers Sasanilerinin toprak vergisi sistemini İslam sonrası Halifelik dönemindekiyle karşılaştırır:

İslam öncesi belgelerle İslami dönem belgeleri karşılaştırıldığında, fetihçi Arapların istisnasız olarak toprak vergisini arttırdıkları görülür. Böylece buğday tarlasının her bir dönümünün vergisi 4 dirheme, arpa tarlasının her bir dönümünün vergisi 2 dirheme çıkarılırken, Hüsrev Anuşirevan döneminde buğday veya arpa tarlasının her bir dönümü için tek bir dirhem alınıyordu. Emevi Halifeliği'nin son dönemlerinde, fethedilen ve boyun eğdirilen Farslar, Arap İmparatorluğu'na toprak ürünlerinin dörtte birinden üçte birine kadar olan kısmını haraç olarak ödüyorlardı.

Osmanlı İmparatorluğu'nda haraç, gayrimüslim tebaadan alınan bir çeşit cizye vergisine dönüşmüştür. Onun yerini cizye almıştır.

Haraç, Osmanlı Devleti'nde daha ziyade gayrimüslim halkı ilgilendiren vergilerden biridir.

İslâm vergi hukukunda olduğu gibi Osmanlılarda da Haraç iki kısma ayrılmaktadır. Bunlar Haraç-i Muvazzaf (yüzölçümüne göre) ve Haraç-i Mukasem (toprağın verimine göre) adını taşımaktadırlar. Haraç'ın bu iki kısmı da ser'î vergilerden olduğu için gerek ilk tarhı, gerekse ilk tahsili ile ilgili bir başlangıç tespit etmek mümkün değildir. Bununla beraber 17 Mayıs 1456 tarihli bir fermanda belirtildiğine göre Fatih Sultan Mehmet, babası II. Murat'ın Konstantin'de derbent bekleyen yirmi kadar kefereyi haraçtan muaf saydığı, kendisinin de buna aynen uyduğu görülmektedir. Bu belge, haraç uygulamasının kuruluş döneminde mevcut olduğunu göstermektedir.

Haraç-i Muvazzaf, arazi üzerine maktu bir şekilde konmuş bulunan akçe olup zaman ve mıntıkalara göre farklı isimler alıyordu. Bunların bir kısmı adeta toprağın ücreti olarak alınmaktaydı. Bu gruba girenlerden bir kısmı şöyle isimlendirmek mümkün olacaktır: Resm-i Çift, Resm-i Zemin, Resm-i Asiyâb, Resm-i Tapu, Bir kısmı da bir çeşit şahsî vergilere girmekteydi ki bunlar da: Resm-i Arûs, Resm-i Mücerred, Ispenç ve Dühan gibi isimler aliyordu. Biraz aşağıda görüleceği gibi Harac-ı Mukasem, Osmanlılar döneminde "öşür" kelimesi ile ifade ediliyordu.Öşür ile haraç arasında bir bağlantı bulunmaktadır.