İşkence

bilgipedi.com.tr sitesinden

İşkence, ister fiziksel olsun ister ruhsal, bir göz korkutma, caydırma, intikam alma, cezalandırma veya bilgi toplama amacı olarak bilinçli şekilde insanlara ağır acı çektirmekte kullanılan her türden faaliyetlerdir.

İtiraf almak amacıyla sorgulama taktiği olarak kullanımı günümüze dek en büyük kullanım alanı olmuştur. İşkence ayrıca bir baskı yöntemi olarak veya tehdit olarak algılanan toplulukları kontrol altına alma aracı olarak hükûmetlerce kullanılır. Tarih boyunca, din değiştirme veya politik yeniden-öğretim (re-education) amacıyla özellikle Ortaçağ Avrupası'nda sık sık kullanılmıştır.

İnsan Hakları Bildirgesi'nde belirtildiği üzere, işkence neredeyse evrensel olarak çok ciddi bir insan hakları ihlali olarak görülmektedir. Üçüncü ve Dördüncü Cenevre Sözleşmelerini imzalayan devletler, silahlı çatışma durumlarında korunan insanlara (düşman siviller ve savaş esirleri) işkence yapmayacağını beyan eder, ve Birleşmiş Milletler'in İşkenceye Karşı Sözleşme'sini imzalayanlar hiç kimseye cezalandırmak, itiraf ya da bilgi almak, onlara ya da üçüncü şahıslara baskı yapmak amacıyla kasten acı ve ıstırap çektirmeyeceklerini belirtmektedir. Ancak Uluslararası Af Örgütü gibi kuruluşlar her üç ülkeden ikisinin ısrarla bu sözleşme ve bildirgelere riayet etmediğini bildirmektedir.

Vietnam Savaşı sırasında Amerikan güçleri tarafından gözleri bağlı ve stres pozisyonunda bağlanmış olarak yakalanan Vietkong askeri, 1967

İşkence, cezalandırma, itiraf alma, bilgi almak için sorgulama veya üçüncü taraflara gözdağı verme gibi nedenlerle bir kişiye kasıtlı olarak şiddetli acı veya ıstırap çektirilmesidir. Bazı tanımlar devlet tarafından gerçekleştirilen eylemlerle sınırlıdır, ancak diğerleri devlet dışı örgütleri de içerir.

İşkence çok eski zamanlardan beri uygulanmaktadır. On sekizinci ve on dokuzuncu yüzyıllarda, Batılı ülkeler yargı sisteminde resmi olarak işkence kullanımını kaldırmıştır, ancak işkence dünya çapında kullanılmaya devam etmiştir. Genellikle bir arada olmak üzere çeşitli işkence yöntemleri kullanılmaktadır; fiziksel işkencenin en yaygın biçimi dayaktır. Yirminci yüzyıldan bu yana birçok işkenceci, inkar edilebilirlik sağlamak için yaralamayan veya psikolojik yöntemleri tercih etmiştir. İşkenceciler, davranışlarını kolaylaştıran ve teşvik eden kuruluşlar tarafından etkinleştirilir. İşkence mağdurlarının çoğu suç işlediğinden şüphelenilen yoksul ve marjinalleştirilmiş kişilerdir, ancak siyasi mahkumlara karşı veya silahlı çatışma sırasında yapılan işkence orantısız bir ilgi görmüştür. Adli bedensel cezalandırma ve idam cezası bazen işkence biçimleri olarak görülür, ancak bu etiket uluslararası alanda tartışmalıdır.

İşkence, mağdurun iradesini kırmayı, failliğini ve kişiliğini yok etmeyi amaçlar. Bir insanın maruz kalabileceği en yıkıcı deneyimlerden biridir ve uygulayan kişi ve kurumları da olumsuz etkileyebilir. Kamuoyu araştırmaları işkenceye karşı genel bir muhalefet olduğunu göstermiştir. İşkence uluslararası hukukta her koşulda tüm devletler için yasaklanmıştır ve çeşitli anlaşmalarla açıkça yasaklanmıştır. İşkenceye karşı muhalefet, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra insan hakları hareketinin oluşumunu teşvik etmiştir ve işkence önemli bir insan hakları sorunu olmaya devam etmektedir. Görülme sıklığı azalmış olsa da, işkence hala çoğu ülke tarafından uygulanmaktadır.

Günümüzdeki yasal durumu

10 Aralık 1948'de Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi'ni kabul etti. Bu bildirgenin beşinci maddesi şöyle der: "Hiç kimse işkenceye maruz bırakılmamalı, kimseye zalimce, insanlık dışı ve aşağılayıcı muamele edilmemelidir".

O günden beri işkence kullanımının hukukî durumu, en önemli ikisi İşkenceye Karşı BM Konvansiyonu ve Cenevre Sözleşmeleri olan birkaç uluslararası anlaşma tarafından düzenlenmektedir.

Birleşmiş Milletler: İşkenceye Karşı Komite

Ana Madde: Birleşmiş Milletler İşkenceye Karşı Komite Birleşmiş Milletlerin İşkenceye Karşı Komite'si (İşkenceye ve Diğer Zalimane, İnsanlık Dışı veya Küçültücü Muamele veya Cezaya Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi, The United Nations Convention against Torture and Other Cruel, Inhuman or Degrading Treatment or Punishment, kısaca UNCAT) Haziran 1987 yılında göreve başladı. Konu ile en alakalıları ilk üç madde ile on altıncı maddenin ilk paragrafıdır:

Madde 1: İşkencenin Tanımı
1. Bu sözleşmenin amacı bakımından işkence, bir kimseye karşı, kendisinden itiraf almak veya üçüncü kişi hakkında bilgi edinmek, kendisinin veya üçüncü kişinin yaptığı veya yaptığından kuşkulanılan bir eylem nedeniyle cezalandırmak veya kendisini veya üçüncü kişiyi korkutmak veya zorlamak amacıyla veya ayrımcılığa dayanan herhangi bir sebeple, bir kamu görevlisi veya resmî sıfatla hareket eden bir başka kişi tarafından veya bu görevlinin veya kişinin teşviki veya rızası veya muvafakatiyle işlenen ve işlendiği kimseye fiziksel veya ruhsal olarak ağır acı veya ıstırap veren herhangi bir edimdir. Kanunî yaptırımlardan kaynaklanan veya yaptırımın doğasında bulunan veya bu yaptırımlarla rastlaşan acı veya ıstırap, işkence sayılmaz.
2. Bu madde, uygulama alanı daha geniş olan hükümlerin bulunduğu veya bulunabileceği uluslararası belge veya ulusal mevzuat hükümlerinin uygulanmasını önlemez.
Madde 2: İşkenceyi Önleme Yükümlülüğü ve İşkenceyi Haklı Gösterme Yasağı
1. Her bir Taraf Devlet, kendi egemenliği altındaki topraklarda işkence edimlerini önlemek için etkili yasal, idarî, yargısal veya diğer tedbirleri alır.
2. Her ne olursa olsun, savaş durumu, savaş tehdidi, iç siyasal huzursuzluk veya diğer olağanüstü hal gibi herhangi bir istisnaî durum, işkenceyi haklı göstermek için ileri sürülemez.
3. Bir amirin veya bir kamu makamının verdiği bir emir, işkenceyi haklı göstermek için ileri sürülemez.
Madde 3: İade Yasağı
1. Hiçbir Taraf Devlet, bir kimsenin diğer bir Devlette işkence tehlikesine maruz kalacağına inanmak için esaslı sebeplerin bulunması halinde, bu kimseyi sınır dışı edemez, geri gönderemez veya iade edemez.
2. Yetkili makamlar bu tür bir sebebin bulunup bulunmadığına karar vermek amacıyla, söz konusu Devlette insan haklarının ağır, açık veya kitlesel bir tarzda ihlalinin bulunup bulunmadığı da dahil, mümkün olduğu kadar her türlü hal ve şartı dikkate alırlar.
Madde 16: İşkenceye Varmayan Eylemler
1. Her bir Taraf Devlet, kendi egemenliği altındaki bir ülkede, birinci maddede tanımlanan işkenceye varmayan diğer zalimane, insanlık dışı veya onur kırıcı muamele veya ceza edimlerinin bir kamu görevlisi ve resmî sıfatla hareket eden bir diğer kimse tarafından veya bu kimsenin teşvîki veya rızası veya muvafakati ile işlenmesini önlemeyi taahhüt eder. Sözleşmenin özellikle 10, 11, 12 ve 13. maddelerinde yer alan yükümlülükler, işkence sözcüğü yerine diğer zalimane, insanlık dışı veya onur kırıcı bir muamele veya ceza terimleri konarak uygulanır.

Burada üzerinde durulması gereken birkaç nokta bulunuyor:

  • Madde 1: İşkence "ağır acı veya ıstırap veren herhangi bir fiil" olarak tanımlanmıştır, yani acı ve ıstırabın dereceleri vardır ve belli bir seviyenin altında uygulandığında eylem işkence olarak tanımlanmaz. Uluslararası hukukta bu konu ile ilgili tartışmalar özellikle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarından etkilenmiştir. AİHM ve konu ile daha ayrıntılı bilgi için Diğer Sözleşmeler bölümüne bakınız.
  • Madde 2: Eğer bir devlet anlaşmayı hiç kuşku duymadan imzalamışsa, o zaman sözleşmeden doğan sorumluluklarını bozmadan işkenceyi kullanmasını makul kılacak "herhangi bir istisnaî durum" da yok demektir. Bununla birlikte, güçlü bir ülkeye uygulanabilecek en güçlü yaptırım, sözleşmeden doğan sorumluluklarını yerine getirmediğini ilan eden açık bir kayıttır [1]. Bazı belirli istisnaî durumlarda bu ülkelerin yönetimleri, kamuya yansıması durumunda makul bir mazeretle reddedebileceklerini düşündüklerinden, bunu kabullenilebilir bir risk olarak değerlendirebilirler; sonuçta "ağır" kelimesinin tanımı yoruma açıktır.
  • Madde 16: "zalimce, insanlık dışı veya aşağılayıcı edimler"in önlenmesi zorunluluğunu içerir; ancak yalnızca "yönetimi altında bulunan tüm topraklarda". Yani bir devletin, kendi yönetiminde olmayan bölgelerde işkence harici zorlayıcı yöntemlerin kullanılmasına göz yumması yasaklanmamıştır.

Şu an bu sözleşme dünyadaki ülkelerin yarısınca imzalanmış durumdadır.

Cenevre Sözleşmeleri

Dört Cenevre Sözleşmesi, düşman eline düşen kişilere koruma bahşeder. Bu sözleşmeler savaşı geleneksel haliyle, üniformalı insanların yine üniformalı ve kimliği açıkça belirgin düşmanlarla, sınırları açıkça belirli alanlarda çatıştıkları haliyle tasavvur eder. Bu nedenle insanları iki farklı gruba ayırırlar: savaşçılar, ve olmayanlar (siviller). Varlıkları hukukî söylemde ima edilen, ancak kendilerine karşı takınılacak tavır sözleşmelerde işlenmeyen bir üçüncü grup daha vardır. Bunlar yasa dışı savaşçılardır; mesela casuslar, paralı askerler ve savaş kanunlarını -örneğin beyaz bayrak sallamasına rağmen düşmana ateş açarak- çiğneyen diğer savaşçılar. Savaşçılara ve sivillere sağlam bir koruma bahşedilirken, yasa dışı savaşçılara daha düşük seviyeli bir koruma sağlanır.

Üçüncü (CSIII) ve Dördüncü (CSIV) Cenevre Sözleşmeleri, çatışma kurbanlarına yönelik muamele ile en ilgili olanlardır. Benzer şekilde ifadelendirilmiş 3. maddelerinde iki sözleşme de belirtir ki, "uluslararası olmayan silahlı çatışmalar"da "silahlarını bırakan silahlı kuvvetler mensupları da dahil olmak üzere, husumette etkin bir şekilde rol almayan kişilere...bütün hallerde insanca muamele edilecektir." ve hiçbir şekilde "kişiye ve yaşama karşı şiddet, özellikle de her tür cinayet, sakatlama, zalimane muamele ve işkence" veya "kişisel onura karşı hakaret, özellikle de aşağılayıcı ve küçümseyici davranış" olmamalıdır.

CSIV bir uluslararası silahlı çatışma içinde bulunan çoğu sivili kapsar ve bunlara genellikle "Korunmuş Kişiler" der (böyle kabul edilmeyenler için hemen bundan sonraki muafiyetler bölümüne bakınız). Madde 32'de korunmuş kişiler, "cinayet, işkence, fiziksel cezalandırma, sakatlama, tıbbî ve bilimsel deneylere...ayrıca ister sivillerce ister askerî yetkililerce uygulansın, diğer herhangi bir zulüm aracına" karşı korunma hakkına sahiptirler.

CSIII bir uluslararası silahlı çatışmada esir düşenlere yönelik muameleleri kapsar. Bilhassa madde 17 şunu belirtir: "Savaş esirleri üzerinde, hangi türde olursa olsun onlardan bilgi alabilmek adına ne fiziksel ya da ruhsal işkence, ne de başka herhangi bir baskı aracı kullanılabilir. Konuşmayı reddeden savaş esirleri tehdit, hakaret veya herhangi türden bir sakıncalı muameleye maruz bırakılmamalıdır". CSIII'teki Savaş Esirlerinin durumu hakkında, CSIV'teki "Korunmuş Kişiler"inkinden çok daha az muafiyet durumu vardır. Kişi, bir uluslararası silahlı çatışmada düşman savaşçısı ise otomatikman CSIII'ün korumasına sahip olur ve yasa dışı savaşçı olmadığı sürece bir Savaş Esiri olarak kabul edilir.

Belirtildiği gibi, yasa dışı savaşçılar CS altında daha az korumaya sahiptirler. Yasa dışı savaşçı olup olmadıklarına dair bir şüphe durumunda "bir ehil mahkemece durumlarına karar verilene kadar" bir Savaş Esiri olarak muamele görürler (CSIII madde 5). Dikkat edilmelidir ki ehil mahkeme kavramı tanımlanmamıştır ve tarafsızlığa dair bir gereklilik de şart koşulmamıştır. Eğer mahkeme yasa dışı savaşçı olduklarına hükmederse, CSIV hükmü altındaki bir "Korunmuş Kişi" olarak kabul edilmezler. Yine de buna rağmen CSIV tarafından bahşedilen belli bir korunmaya sahiptirler ve "kendilerine insanca davranılmalı ve bir savaş suçları davası durumunda, mevcut Sözleşmede belirtilen adil ve düzenli bir muhakeme hakkından yoksun bırakılmamalıdırlar" (CSIV madde 5).

Dördüncü Cenevre Sözleşmesi Muafiyetleri

Dördüncü Cenevre Sözleşmesi (CSIV) çok önemli bir muafiyet getirmektedir:

"Şayet ihtilâfa dahil bir Taraf kendi toprağında işbu Sözleşme ile himaye gören bir şahsın ferdî olarak devlet emniyetine zarar verecek faaliyette bulunduğundan haklı olarak şüphe etmek için ciddî sebeplere sahip olursa veya bu faaliyette bulunduğu sabit olursa bu şahıs, tatbik edildiği takdirde devletin emniyetine zarar getireceğinden işbu Sözleşme'nin bahşettiği hak ve imtiyazlar üzerinde hiçbir iddiada bulunamaz...Mamafih, bu hallerin her birinde, yukarki bentlerde zikredilen şahıslara insanî muamele yapılacak[tır]." (4. CS madde 5)

4. CS ile korunmayan başka iki grup daha vardır:

  1. Sözleşmeye bağlı olmayan bir Devletin vatandaşları Sözleşme tarafından korunmazlar.
  2. Savaşan bir devletin topraklarında bulunan, tarafsız bir devletin vatandaşları ile savaş-ortağı bir devletin vatandaşları, eline düştükleri devlet nezdinde kendi devletlerinin normal bir siyasi temsilciliği bulunduğu müddetçe, himaye görecek şahıslar olarak telakki edilmezler (madde 4). Neredeyse hemen her devletin diğer devletler nezdinde diplomatik bir tanınmışlığı bulunduğundan, çoğu tarafsız devletin vatandaşları, bir savaş bölgesinde iseler 4. Cenevre Sözleşmesi'nden hiçbir koruma bekleme hakkına sahip değillerdir.

ABD'nin Teröre Karşı Savaş 'ı gibi bir çatışmada birçok yasa dışı savaşçı, ya uyruklarından dolayı bu onlara esirgendiğinden (aşağı bölümlere bakınız), ya çok tehlikeli bulunmaları nedeniyle Madde 5 uygulamaya sokulabildiğinden ya da yasal savaşçı teriminin sözlük anlamına uymadıklarından (bir Taraf'ın silahlı kuvvetlerine mensup değillerdir, üniformaları yoktur, "uzak mesafeden ayırt edilebilecek sabit bir işaret" taşımazlar), Cenevre Sözleşmelerince bahşedilen korumadan yoksun bırakılmıştır.

Diğer sözleşmeler

Soğuk Savaş sırasında, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi olarak adlandırılan bir sözleşme imzalandı. Sözleşme'nin temeli İHEB'dir. Sözleşme'yi yorumlamak üzere bir mahkeme de oluşturulmuştur ve "İşkence yasağı" başlıklı 3. maddesi "Hiç kimse işkenceye, insanlıkdışı veya onur kırıcı muamele veya cezaya maruz bırakılamaz" hükmünü içermektedir.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi 1978 tarihinde "duyusal yoksunluk" içeren beş tekniğin işkence değil ama "insanlıkdışı ya da onur kırıcı muamele" olduğuna hükmetmiştir (Irland v. U.K.). Ayrıntılar için bkz. Accusations of use of torture by United Kingdom. Bu dava Birleşmiş Milletler İşkenceye Karşı Sözleşme'nin yürürlüğe girmesinden 9 yıl önceydi ve o tarihten bu yana Devletleri neyin işkenceyi oluşturduğu hakkında düşünmeye sevk etmiştir.

Uluslararası Medeni ve Siyasal Haklar Sözleşmesi de işkence ve "zalimane, insanlıkdışı ve onur kırıcı muamele ve cezayı" açıkça yasaklamıştır.

Birleşmiş Milletler Mahpusların Islahı İçin Asgari Standart Kurallar18 Temmuz 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. "disiplin cezası olarak, bedensel ceza, karanlık bir hücrede bırakarak cezalandırma ve bütün zalimane, insanlıkdışı ya da onur kırıcı cezaların bütünüyle yasaklandığını" belirtmektedir.

İşkence Karşıtı Sözleşmelerin Gözetimi

Bir Cenevre sözleşmesi imzacısı ile başka bir taraf arasındaki silahlı çatışma zamanlarında, Uluslararası Kızıl Haç Komitesi (International Committee of the Red Cross, ICRC) delegeleri imzacı tarafın, işkence kullanımı da dahil olmak üzere, Cenevre Sözleşmelerine uyup uymadığını gözlemler.

Resmî bir BM belgesi olan İstanbul Protokolü, işkencenin ve sonuçlarının belgelenmesine dair uluslararası ilk yönergeleri barındırır. Protokolün resmî bir Birleşmiş Milletler belgesi olarak kabulü 1999'da gerçekleşmiştir.

İşkencenin ve İnsanlık Dışı veya Aşağılayıcı Davranışların veya Cezalandırmaların Önlenmesine yönelik Avrupa Sözleşmesinin 1 nolu Maddesinde şart koşulduğu gibi, İşkencenin ve İnsanlık Dışı veya Aşağılayıcı Davranışların veya Cezalandırmaların Önlenmesi için Avrupa Komitesi (European Committee for the Prevention of Torture and Inhuman or Degrading Treatment or Punishment, EPT), "özgürlüğünden mahrum edilmiş kişilere karşı muameleleri inceleyecek ve, gerektirdiği takdirde, bunun gibi kimselerin işkence ya da aşağılayıcı davranış veya cezalandırılmalardan korunması amacını gözeterek, ziyaretlerde bulunacaktır".

Uluslararası Af Örgütü ve İşkencenin Önlenmesi Organizasyonu (the Association for the Prevention of Torture, APT) [2]30 Eylül 2011 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. gibi insan hakları kuruluşları, tüm dünyada işkence kullanımını durdurmak amacıyla yapılan çalışmalarda etkindirler ve işkence olaarak kabul ettikleri eylemler üzerine raporlar yayımlamaktadırlar.

Geçmişte işkence

Katolik Kilisesi işkenceyi yaygın olarak kullanmıştır

İşkence pek çok ülke ve devlet tarafından uygulanmıştır. Örneğin Roma İmparatorluğu'nda bir kölenin ifadesi yalnızca işkence altında alınırsa kabul edilirdi, kölelerin kendi istekleri ile gerçeği söyleyebileceklerine güvenilemeyeceği varsayımına dayanılıyordu.

İlk ve orta çağ filozofları (örneğin Aristoteles ve Francis Bacon) adalet sisteminde dikkatli bir şekilde gözlemlenen işkence uygulamasının güvenilir destekçileri oldular.

Avrupa'nın hemen her yerinde orta ve yeni çağ mahkemeleri davalının suçuna ve toplumsal konumuna göre işkence yaptırmıştır. İşkence adalet sisteminde meşru görülürdü ve itiraf ettirmek, suç ortaklarının isimlerini almak gibi amaçlarla kullanılırdı. Sıklıkla idama mahkûm edilen davalılar suç ortaklarının kimliklerini açıklamaları için infazdan önce son bir kez işkenceye alınırlardı. Engizisyon mahkemelerinde işkence kullanımı 1252 yılından itibaren başlanmış ve 1816'da Katolik kilisesi tarafından yasaklanmıştır. Bu zaman aralığında güçlü kimseler kendi işkence odalarını kurmuşlar, toplumun aşağı kesiminden insanları sokaklardan kaçırarak icat ettikleri prosedürleri üzerlerinde uygulamışlar, hangi tekniklerin daha etkili ve vücudun hangi bölgelerinin daha duyarlı olduğunu dikkatli bir şekilde araştırarak uygulamalarını geliştirmişlerdir. (Anlatılanlar tam olarak kastedilmiştir.)

Orta çağdan 18. yüzyıla değin işkence yasal soruşturmalar ve mahkemelerde itiraf ve ifade almada meşru olarak kullanılıyordu. Bazı seküler mahkemelerin dini olanlardan daha vahşi uygulamalarda bulunduğu görüldüyse de, Will ve Ariel Durant'ın "İnanç Çağı"nda belirttikleri gibi çoğunlukla en acımasız ve canice işkenceler hükümetler tarafından dikbaşlı mahkûmlar üzerinde değil, dindar rahipler tarafından "kafirler" üzerinde uygulanmıştır.

Örneğin İspanya'da Dominikan tarikatına mensup rahipler dehşetli bir şekilde yaratıcı işkenceciler olarak ün salmışlardı. İspanyol engizisyon mahkemesinin kurbanlarından pek çoğu

İşkenceye karşı bakış

İşkence sadece hümanistlerce ve etik açıdan eleştirilmemektedir. İşkence yolu ile edinilen kanıtların son derece güvenilmez olduğu bilinmektedir ve işkence kullanan kurumlar bu eylemleri yüzünden yozlaşma ve bozulma ile karşı karşıya kalmaktadırlar.

İşkencenin amacı bilgi toplamak olduğu kadar düşmanı baskıya almak ve/veya kişiyi psikolojik olarak çökertmektir. Etkileri yapıldıktan çok uzun süre sonra hala devam eder ve çoğu kurban işkencenin "bitmediğini" belirtmektedir. Psikolojik açıdan işkencenin analizi için İşkencenin psikolojik etkileri ana maddesine bakınız.

Masum insanların suçlanması

İşkencenin açıkça ortaya konulmuş diğer bir özelliği de istisnaları olmakla birlikte genel olarak kurbanların durumdan kurtulmak için her şeyi yapmayı ve söylemeyi göze almalarıdır. Kurban doğru olmayan itiraflarda bulunabilir ya da yeterli bilgisi olmamasına rağmen diğerlerini suça ortak gösterebilir, ki bu durumda onlar da işkence göreceklerdir. İşkence altında bilgi vermeyi reddeden insanlar nadir olarak görülürler.

Gizlilik/Aleniyet

Kültürlere göre değişmekle birlikte işkence bazen gizli ve sessizce (resmen reddedilir), bazen yarı-gizli (bilinir fakat hakkında konuşulmaz), bazen de alenen halk önünde (korku vermek ve mutlak itaati sağlamak için) uygulanmıştır.

Günümüzde işkence genel olarak kabul görmediğinden, kimi ülkelerdeki profesyonel işkenceciler daha az kanıt bırakmasından dolayı elektrik şoku, havasız bırakma, ısı, soğuk, ses, uykusuz bırakma gibi yöntemler kullanırlar; diğer birçok yöntem korkunç sakatlıklar ve ölüm getirmektedir. Bu durumda işkencenin kanıtlanması için şahitlerin tanıklık etmesi gerekmektedir.

İşkenceyle Ölüm

Ana Madde: İşkenceyle ölüm

İşkenceyle öldürme, bir birey ya da grubun sadistçe ve öldüresiye yaptığı işkence eylemi olarak tanımlanır. Bu tür işkence genellikle seri katiller tarafından uygulanır, kurbanlar sıklıkla kaçırılıp rehin alınarak ıssız ve izole bir yere götürüldükten sonra (uzun süre) ölene kadar işkence görürler.

Sivil toplulukları zaptetmek

Aracılığıyla elde edilen bilgi genellikle işe yaramaz olsa da işkence, devlet kontrolünü tatbik etmek adına, kitleleri korkuyla yıldırıp boyun eğdirmekte kullanılmıştır. Bu olgu, George Orwell'in ünlü kitabı Bin Dokuz Yüz Seksen Dört 'ün merkezî temasını oluşturur.

İşkence yöntemleri ve aletleri

Açıktır ki kadim zamanlardan beridir daha etkili ve mekanik olarak daha basit işkence teknikleri ve aletleri geliştirmek için büyük çaba ve hüner gösterilmiştir. Otoriteler dehalarını bu acı bilimine uygulayan insanların ileride bir gün yeteneklerini başka alanlarda kullanabileceği ihtimalini atlamamışlardır: örneğin Atina'lı Perillos yeni icat ettiği Pirinç Boğa'yı Agrigentum tiranı Phalaris'e sunduğu zaman derhal kendisi test etmek amacıyla içine atılmış fakat ölmeden çıkarılmıştır.

İşkence için komplike teçhizat gerekmez. pek çok teknikte hiç alet kullanılmaz, pek çoğu içinse zararsız görünen ev ve mutfak aletlerini doğaçlama kullanmak yeterlidir. Vahşi hayvanlara yedirmek (Antik çağlar), kazığa oturtmak (Orta Çağ) Tropik güneşin altında demir kutulara kapatmak (II. Dünya Savaşı, Asya) gibi yöntemler halihazırda bulunan eşyaların kullanımından fazlasını gerektirmeyenlere örnek gösterilebilir.

İşkence türleri

  • Fiziksel işkence, azap vermek için fiziksel acıyı kullanır, ki bu da en bilinen işkence biçimidir.
  • Psikolojik işkence, azap vermek için psikolojik acıyı kullanır ve daha az bilinir, çünkü etkileri çoğunlukla başkalarınca görülemez. Nesnesi konumundakinin zihinsel, duygusal ve psikolojik hallerinde acıya sebep olmak için fiziksel olmayan yöntemler kullanır. Nelerin psikolojik işkence oluşturduğuna dair uluslararası bir fikir birliği olmadığından, sıklıkla bunlara göz yumulur, inkar edilir yahut başka türlü adlandırılır. Buna rağmen, kurbanı olanlarca işkencenin en salt biçimi olduğu söylenmiştir.
  • Psikiyatrik işkence, siyasi, dinî ya da ailevî sebeplerle "akil" insanlara işkence etmek için psikiyatrik teşhisleri ve bunlara ilintili olarak yapılan tedavileri kullanır. Bu Sovyet Rusya'da siyasi esirlere karşı oldukça sık kullanılan bir yöntemdi. Daha yumuşak biçimleri ABD ordusunda -başka yönlerden akil olsa da- emirlere karşı gelen subaylara karşı uygulanmıştır. Bu tür "sorun çıkaran" üyelerden sakınan kimi dinî grupların da, sahte akıl hastalığı teşhisleri koyarak söz konusu üyeyi devamlı bir ayıplama altında tutmaya dayalı bir tür psikiyatrik işkence kullanmaya çabaladıkları olmuştur.
  • Farmakolojik işkence, azap vermek ve işkencecinin amaçlarına boyun eğdirmek için kurban üzerinde psikotropik ve/veya diğer tür kimyasallar kullanır.
  • Porno-işkence terimi, kurbanı videoya kaydedilen veya başkalarınca seyredilen bir ortamda açık cinsel ilişkiye zorlayarak, soruşturma, cezalandırma yahut tecavüz amaçlı olarak bilinçli fiziksel ve/veya zihinsel acıya maruz bırakma olarak tanımlanabilir. bkz. Porno İşkencenin İcadı (The Invention of Porno Torture)13 Ocak 2013 tarihinde Archive.is sitesinde arşivlendi

Fiziksel İşkence Teknikleri

Bu kadar çok sayıda işkence aletinin ayaklar üzerinde kullanıma yönelik olması garip, hatta fetişistik gibi görünebilirse de aslen oldukça mantıklı bir gelişmedir. Başarılı bir işkencenin en püf noktalarından biri, neredeyse süresiz olarak hayatî tehlike yaratmaksızın uzatılabilmesindedir, ki bu da en iyi, acıyı mümkün olduğunca beyin ve diğer yaşamsal organlardan uzakta tutmakla sağlanabilir. Vücudun bu iki ölçütü birden sağlayan tek kısmı ayaklardır.

  • Göz dağlama
  • Cezayir kancası
  • Ağırlaştırılmış diş sökme
  • Falaka
  • Dövme ve fiziksel taciz
  • Bağlama/bükme
  • Işıkla körleştirme
  • Kaynatarak öldürme
  • Kemik kırma
  • Dağlama
  • Yakma/üzerinde sigara söndürme
  • İğdiş etme
  • Çocuk tecavüzü
  • Boğma (elle)
  • Boğma (suda)
  • Kesme
  • Çirkinleştirme
  • Yaşlılara kötü muamele (fiziksel)
  • Kırbaçlama
  • Deri yüzme
  • Ayak kızartma
  • Ayak kırbaçlama
  • Yemeye zorlama
  • Cinsel sakatlama/zorla sünnet
  • Keçi dili
  • Saç yakma
  • Dizden vurma
  • Kol/parmak koparma
  • Mancuerda
  • Oksijensiz bırakma
  • Peine forte et dure
  • Picquet
  • Dipçikle vurma
  • Katran
  • Tecavüz, Ensest ve diğer tür cinsel saldırılar
  • Kafa derisi yüzme
  • Scaphism - Böceklere yedirme
  • Shabak yöntemi - İsrail'in Filistin'li esirlere uyguladığı, kişiyi öne eğik bir sandalyeye bağlayıp kafasına çuval geçirdikten sonra uyumasına izin verilmeyerek yüksek sesle müzik dinletme yöntemi
  • Uykusuz bırakma
  • Yüksek, tiz veya diğer türlü bir rahatsızlığa sahip nitelikte sese maruz bırakma
  • Aç bırakma
  • Filistin askısı
  • Gıdıklama
  • Dil kesme
  • Suya sokup çıkarma
Elektrikle İşkence

İşkence veya sorgulamanın modern bir yöntemi vücuda elektrik şokları vermektir. Etkisini güçlendirmek için işkenceciler şokları meme uçları ya da cinsel organlara uygulayabilir, veya elektrodu ağza, anüse ya da vajinaya sokabilirler. Elektrikle işkencede kullanılan aletler pikana, parilla, yalıtılmamış kablolar, tıbbî mengeneler ve elle çalışan elektrikli aletleri içerir.

Psikolojik İşkence Yöntemleri

  • Sahte idam
  • Uzun süreli hücreye kapatılma
  • Şantaj
  • İşkence de dahil, gaddarlıkları izlemeye zorlanma
  • İşkence de dahil, gaddarlık işlemeye zorlanma
  • Cinsel suistimal izlemeye zorlanma
  • Üzerine işenmek veya başka dışkılarla kaplanma
  • İletişim kuramayacak şekilde tutulma
  • Kişinin fobilerinden faydalanmak, mesela örümcek fobisi (araknofobi) olanları örümcek dolu bir odada bırakılma
  • Kapalı alanlarda tutulma
  • Uzun süreli uykusuz bırakılma
  • Sert yüzeylerde uyumaya zorlanma
  • Yapay yöntemlerle tamamen hissizleştirilme (sensory deprivation)
  • Baskı altında dinini inkar etmeye veya küfre zorlanma
  • Irksal taciz
  • Alıkonma şartları
  • Kafa kazıtma (özellikle kadınlarda)
  • Dışlanma
  • Mecburi çalışma, zorla ağır fiziksel işlerde çalıştırma
  • Gizli ensest
  • Aile üyelerine karşı tehdit (şifahi ya da somut)
  • Ayıplama ve umumi aşağılama, çıplak bırakılma.
  • Devamlı bağırılma, şifahi taciz ve alay etme
  • Oda değişikliğiyle oynama
  • Zincire vurulma, kelepçeleme

Farmakolojik İşkence Yöntemleri

  • Psikotropik ilaçların (mesela atropine,R015-4513) ağızdan veya damardan zorla alınımı dayatılabilir.
  • İşkence kurbanları acıya ve iç organlarda hasara yol açan bazı kimyasalları ya da başka türden maddeleri (kırık cam, kaynar su veya sabun gibi) ağızdan yahut damardan almaya mecbur bırakılabilir.
  • Rahatsızlık verici kimyasallar veya başka ürünler kişinin rektumuna ya da vajinasına zerk edilebilir, yahut dış cinsellik organları bunlara maruz bırakılabilir. Hindistan'da, zina suçu işleyen bazı kadınların vajinalarına kırmızı biber sokularak cezalandırıldığı rapor edilmiştir. Afrika savaşlarında da benzer yöntemlerin pek çok kereler kullanılmış olduğu biliniyor.
  • Çok yüksek derişimli asit veya baz çözeltilerini koklatma.

İnfaz Yöntemleri ve İdam Cezası

Büyük derecede acı veren ya da sakatlayan ya da bu ihtimalleri barındırdan tüm idam yöntemleri işkence olarak görülür ve idam cezasını onaylayanlar tarafından birçok kişi tarafından kabul edilemez. bunların bir kısmı kısa süreli olarak uygulandığında ölümcül olmazlar.

  • Yakarak öldürmek
  • Dövmek
  • Kafa kesmek
  • Kan kaybından öldürmek
  • Haşlayarak öldürmek
  • Canlı gömmek
  • Pirinç Boğa'da kızartmak
  • Çarmıha germek
  • Ezmek
  • Kasıtlı olarak bir hastalık bulaştırmak
  • Bağırsaklarını çıkarmak
  • Parçalara ayırmak
  • Boğmak
  • Canlı olarak yedirmek (ör. vahşi hayvanlara)
  • Elektrikli sandalye ile öldürmek
  • Kurşuna dizmek
  • Hayvan derisine sarmak
  • Zorla intihar
  • Boğazlamak
  • Gaz odası ile öldürmek
  • Giyotin ile öldürmek
  • Asmak (kısa düşüşle ya da düşüşsüz)
  • Canlı bomba/Canlı kalkan ilk olarak Ballyseedy'de esir tutulan Cumhuriyetçilere karşı İrlanda iç savaşı'nda kullanıldı
  • Kazığa oturtmak
  • İğneyle öldürme (neredeyse acısız olduğu kabul edilir ancak anestezi ilaçları kurbanı bilinçsiz tutmayı başaramazsa son derece acı vericidir; John Wayne Gacy olayında olduğu gibi)
  • Ling che
  • Zehirlemek
  • Testere ile kesmek
  • Dikenli fıçı
  • Recm

İşkence aletleri

"İşkence yöntemi" ile "işkence aleti" arasındaki ayırıcı çizgi sıklıkla bulanıklaşır, özellikle de kullanılan aletle yöntemin ismi özdeşleşmişse.

  • Boot
  • Brank
  • Brazen bull
  • Breaking wheel
  • Crocodile shears
  • Foot press
  • Foot screw
  • Heretic's fork
  • Instep borer
  • Iron Maiden
  • Jiá gùn
  • Judas Chair
  • Kia quen
  • Mancuerda
  • Pau de Arara
  • Peace breaker's muzzle
  • Pear
  • Pear of Anguish
  • Pillory
  • Rack
  • Scarpines
  • Scavenger's daughter
  • Scold's bridle
  • Spanish boot
  • Stocks
  • Tablillas
  • Tean zu
  • Thumbscrew
  • Toe breaker
  • Tucker telephone
  • Zánzhǐ

Ayrıca bakınız

  • Ebu Garip Cezaevi işkenceleri
  • Geliştirilmiş sorgulama teknikleri

Konuyla ilgili yayınlar

  • Scott, George Ryley; İşkencenin Tarihi, Dost Kitabevi Yayınları, 2001. (ISBN: 975-8457-65-9)
  • Foucault, Michel; Discipline and Punishment, trans. A. Sheridan. Vintage, 1977.
  • Glasser, William; WARNING: Psychiatry Can be Dangerous to Your Health, (?), 2004.
  • Miles, Steven H.; Oath Betrayed: Military Medicine And the War on Terror, Random House (June 27, 2006), hardcover, 224 pages, ISBN 140006578X
  • Millet, Kate; The Politics of Cruelty: An Essay on the Literature of Political Imprisonment, W.W. Norton, 1994.
  • Peters, Edward; Torture, Basil Blackwell, 1985.
  • Stover, Eric, and Nightingale, Elena; The Breaking of Bodies and Minds: Torture, Psychiatric Abuse, and the Health Professions, W. H. Freeman, 1985.
  • William Sampson; Confessions of an Innocent Man: Torture and Survival in a Saudi Prison, McClelland and Stewart Ltd (2005), hardcover, 419 pages, ISBN 0771079036
  • Korovessis, Perikles; Sorgu, Belge Yayınları (Yunanistan, Albaylar Cuntası döneminde yapılan işkenceler)
  • Alleg, Henri; Sorgu, Belge Yayınları (Cezayir, 1962 öncesinde Fransızlar tarafından Cezayir'de yapılan işkenceler)
  • Thuan, Nguyen Duc; Direnme Savaşı, Oda Yayınları (Vietnam, Güney Vietnam'da Paulo Kondor adasında, Amerikalılar ve Diem Hükûmeti tarafından yapılan işkenceler)
  • Ayaşlı, Yaşar; Adressiz Sorgular, Yurt Kitap Yayın (Türkiye, 1980 Askeri Darbesi sonrasında çeşitli şehirlerde yapılan işkenceler)
  • Ayaşlı,Yaşar; "Yeraltında Beş Yıl", Yordam Kitap, 2011
  • Yetkin, Fevzi ve Tanboğa, Mehmet; Dörtlerin Gecesi, Yurt Kitap Yayın (Türkiye', 1980 Askeri Darbesi sonrasında Diyarbakır Cezaevi'nde yapılan işkenceler)

Tarih

Yıkım öncesi

Ulai Savaşı'ndan sonra canlı canlı derileri yüzülen iki Elam şefi, Asur kabartması

Antik, ortaçağ ve erken modern toplumların çoğunda işkence yasal ve ahlaki olarak kabul edilebilirdi. Yaklaşık 7.000 yıl önce Erken Neolitik Avrupa'da işkence yapıldığına dair arkeolojik kanıtlar bulunmaktadır. Asur ve Ahameniş Persleri hakkındaki tarihi kaynaklarda işkenceden sıkça bahsedilmektedir. Bazı tarihçiler işkence ile acı veren cezalar arasında bir ayrım yapsa da, toplumlar işkenceyi hem yargı sürecinin bir parçası hem de ceza olarak kullanmıştır. Tarihsel olarak işkence, gerçeği ortaya çıkarmanın güvenilir bir yolu, uygun bir ceza ve gelecekteki suçlara karşı caydırıcı olarak görülmüştür. İşkence yasal olarak düzenlendiğinde, izin verilen yöntemler üzerinde kısıtlamalar vardı; Avrupa'da yaygın yöntemler arasında askı ve strappado vardı. Çoğu toplumda, vatandaşlara ancak istisnai durumlarda ve vatana ihanet gibi ciddi bir suç için, genellikle de zaten bazı kanıtlar mevcut olduğunda adli olarak işkence yapılabilirdi. Buna karşılık, yabancılar ve köleler gibi vatandaş olmayanlara yaygın olarak işkence yapılırdı.

Erken ortaçağ Avrupa'sında işkence nadirdi ancak 1200 ile 1400 yılları arasında daha yaygın hale geldi. Ortaçağ yargıçları son derece yüksek bir kanıt standardı kullandıkları için, bazen ikinci derece kanıtlar bir kişiyi ölümcül bir suça bağladığında, bir itirafın yokluğunda birini mahkum etmek için gereken iki görgü tanığından daha azı varsa işkenceye izin verirlerdi. İşkence hala en ciddi suçlar için ayrılmış emek yoğun bir süreçti; işkence kurbanlarının çoğu cinayet, vatana ihanet veya hırsızlıkla suçlanan erkeklerdi. Ortaçağ kilise mahkemeleri ve Engizisyon, işkenceyi laik mahkemelerle aynı usul kuralları altında kullanmıştır. İslam hukuku geleneksel olarak işkence altında elde edilen kanıtların kabul edilemez olduğunu kabul etmesine rağmen, Osmanlı İmparatorluğu ve Kaçar İran'ı ikinci derece kanıtların bir kişiyi bir suça bağladığı durumlarda işkenceyi kullanmıştır.

Kaldırılması ve devam eden kullanımı

"Bir suçlunun gözaltına alınması işkence gerektirmez" Francisco Goya, 1812 civarı

On yedinci yüzyıl boyunca işkence Avrupa'da yasal olarak kaldı, ancak uygulaması azaldı. İşkence, 18. yüzyılda ve 19. yüzyılın başlarında resmen kaldırıldığında Avrupa ceza adaleti sistemleri için zaten marjinal bir öneme sahipti. İşkencenin neden kaldırıldığına dair teoriler arasında insan kişiliğinin değerine dair Aydınlanma fikirlerinin yükselişi, ceza davalarında ispat standardının düşürülmesi, acıyı artık ahlaki açıdan kurtarıcı olarak görmeyen popüler görüşler ve idamlara veya acı veren cezalara alternatif olarak hapis cezasının yaygınlaşması yer almaktadır. On dokuzuncu yüzyılda Batılı olmayan devletlerde veya Avrupa sömürgelerinde de işkencenin azalıp azalmadığı bilinmemektedir. Çin'de, iki bin yıldan uzun süredir uygulanan adli işkence, 1905 yılında kırbaçlama ve lingchi (parçalama) ile birlikte bir infaz aracı olarak yasaklanmış olsa da, Çin'de işkence yirminci ve yirmi birinci yüzyıllar boyunca devam etmiştir.

İşkence, sömürgeci güçler tarafından direnişi bastırmak için yaygın olarak kullanılmış ve yirminci yüzyıldaki sömürgecilik karşıtı savaşlar sırasında zirveye ulaşmıştır. Cezayir Bağımsızlık Savaşı (1954-1962) sırasında tahminen 300.000 kişi işkence görmüş, Birleşik Krallık ve Portekiz de kendi imparatorluklarını elde tutmak için işkenceyi kullanmıştır. Afrika, Orta Doğu ve Asya'daki bağımsız devletler yirminci yüzyılda işkenceyi sıklıkla kullanmışlardır, ancak on dokuzuncu yüzyıl seviyelerine kıyasla işkence kullanımlarının artıp artmadığı bilinmemektedir. Yirminci yüzyılın ilk yarısında Avrupa'da gizli polisin ortaya çıkışı, Birinci ve İkinci Dünya Savaşları ile komünist ve faşist devletlerin yükselişiyle birlikte işkence daha yaygın hale gelmiştir.

İşkence, Soğuk Savaş sırasında Latin Amerika'da hem komünist hem de anti-komünist hükümetler tarafından da kullanılmış, ABD destekli rejimler tarafından 100.000 ila 150.000 arasında işkence kurbanı olduğu tahmin edilmektedir. Yirminci yüzyıl boyunca işkencenin nadir görüldüğü tek ülke Batı'nın liberal demokrasileriydi, ancak işkence bu ülkelerde de etnik azınlıklara veya marjinal sınıflardan gelen suçlu şüphelilere karşı ve yabancı halklara karşı denizaşırı savaşlar sırasında kullanıldı. ABD hükümeti 11 Eylül saldırılarından sonra teröre karşı savaşın bir parçası olarak denizaşırı bir işkence programı başlatmıştır.

Yaygınlık

Hindistan'da polis tarafından işkence yaygındır.
2019-2020 Hong Kong protestoları sırasında kullanılan göz yaşartıcı gaz. Protestocular üzerinde göz yaşartıcı gaz kullanımı bazen bir işkence biçimi olarak kabul edilir.

Çok azı kabul etse de çoğu ülke işkence uygulamaktadır. Uluslararası işkence yasağı işkenceyi tamamen durdurmadı; bunun yerine devletler hangi tekniklerin kullanıldığını değiştirdi ve işkence programlarını inkar etti, örtbas etti veya dış kaynak kullandı. İşkencenin gerçekleşme oranını ölçmek zordur çünkü işkence genellikle gizlilik içinde yapılır ve insan haklarını koruma taahhüdünün olduğu açık toplumlarda ihlallerin ortaya çıkması daha olasıdır. İşkenceden kurtulanların çoğu, özellikle de yoksul veya marjinalleştirilmiş toplumlardan gelenler, rapor vermeye isteksizdir. İzleme polis karakolları ve cezaevlerine odaklanmıştır, ancak işkence göçmen gözaltı ve gençlik gözaltı merkezleri gibi diğer tesislerde de meydana gelebilir. Yargısız cezalandırma, gözdağı verme ve kalabalık kontrolü de dahil olmak üzere gözaltı dışında gerçekleşen işkence, bazı çalışmalarda gözaltı yerlerindeki işkenceden daha yaygın olduğu öne sürülse de, geleneksel olarak sayılmamaktadır. Yirminci yüzyıldan önce işkencenin yaygınlığı hakkında daha da az bilgi vardır. Bazı çalışmalar erkeklerin kadınlardan daha fazla işkenceye maruz kaldığını ortaya koysa da, diğer çalışmalar her ikisinin de eşit oranda işkenceye maruz kaldığını ortaya koymuştur.

Liberal demokrasilerin vatandaşlarını istismar etme olasılığı daha düşük olsa da, demokratik olarak hesap vermek zorunda olmadıkları marjinal vatandaşlara ve vatandaş olmayanlara karşı işkence uygulayabilirler. Seçmenler tehdit olarak gördükleri dış gruplara karşı şiddeti destekleyebilir; çoğunlukçu kurumlar azınlıklara veya yabancılara karşı işkenceyi önlemede etkisizdir. İşkence, bir toplum savaşlar veya krizler nedeniyle kendini tehdit altında hissettiğinde daha olasıdır, ancak araştırmalar işkence kullanımı ile terörist saldırılar arasında tutarlı bir ilişki bulamamıştır.

İşkence, işkenceye karşı diğerlerinin sahip olduğu korumadan mahrum bırakılan nüfusun belirli kesimlerine yöneliktir. Siyasi mahkumlara yapılan işkence ve silahlı çatışmalar sırasında yapılan işkence, yoksullara veya suç şüphelilerine yapılan işkenceye kıyasla daha fazla dikkat çekmektedir. İşkence mağdurlarının çoğu suç işlediğinden şüphelenilen kişilerdir; mağdurların orantısız bir kısmı yoksul veya marjinalleştirilmiş topluluklardan gelmektedir. İşkenceye karşı özellikle savunmasız gruplar arasında işsiz genç erkekler, kent yoksulları, LGBT bireyler, mülteciler ve göçmenler, etnik ve ırksal azınlıklar, yerli halklar ve engelliler yer almaktadır. Görece yoksulluk ve bunun sonucunda ortaya çıkan eşitsizlik, özellikle yoksul insanları işkenceye karşı savunmasız bırakmaktadır. Evsizliği, seks işçiliğini veya kayıt dışı ekonomide çalışmayı hedef alan yasalar yoluyla yoksulların kriminalize edilmesi, şiddet içeren ve keyfi polislik uygulamalarına yol açabilir. Yoksul ve ötekileştirilmiş insanlara yönelik rutin şiddet genellikle işkence olarak görülmez ve failleri şiddeti meşru bir polislik taktiği olarak meşrulaştırır; mağdurlar tazminat talep edecek kaynaklardan veya konumdan yoksundur.

Amaç

Cezalandırma

Boxer İsyanı sırasında parçalanmış bir adamın parçalanmış bedeni

İşkencenin cezalandırma amacıyla kullanımı antik çağlara kadar uzanmaktadır ve 21. yüzyılda hala kullanılmaktadır. Adalet sistemi işlemeyen veya hapishaneleri aşırı kalabalık olan ülkelerde yaygın bir uygulama, polisin şüphelileri yakalaması, onlara işkence etmesi ve herhangi bir suçlama olmaksızın serbest bırakmasıdır. Bu işkence bir polis karakolunda, mağdurun evinde ya da kamuya açık bir yerde yapılabilir. Güney Afrika'da polisin şüphelileri işkence görmeleri için kanunsuzlara teslim ettiği görülmüştür. Bu tür yargısız şiddet, başkalarını caydırmak için genellikle halka açık yerlerde gerçekleştirilir. Ayrımcı bir şekilde azınlıkları ve marjinal grupları hedef alır ve özellikle insanlar resmi adalet sistemine güvenmiyorsa halk tarafından desteklenebilir.

Cenevre Sözleşmeleri kapsamında açıkça yasaklanmış olmasına rağmen, adli bedensel cezanın işkence olarak sınıflandırılması uluslararası alanda tartışmalıdır. John D. Bessler gibi bazı yazarlar, idam cezasının doğası gereği cezalandırma amacıyla uygulanan bir işkence biçimi olduğunu savunmaktadır. İnfazlar taşlama, yakarak öldürme ya da parçalara ayırma gibi vahşi yöntemlerle gerçekleştirilebilir. İdam cezasının psikolojik zararı bazen bir tür psikolojik işkence olarak değerlendirilmektedir. Bazıları ise, mağdurun iradesini kırmayı amaçlamadığı için, sabit cezalı bedensel cezayı işkence olarak görmemektedir.

Caydırıcılık

İşkence, doğrudan kurban dışındaki kişileri terörize etmek veya hükümete karşı muhalefeti caydırmak için ayrım gözetmeksizin de kullanılabilir. Amerika Birleşik Devletleri'nde işkence, köleleri kaçmaktan veya isyan etmekten caydırmak için kullanılmıştır. İşkencenin kaldırılmasından önce adli işkencenin bazı savunucuları işkencenin suçtan caydırmak için yararlı bir araç olduğunu düşünürken, reformcular işkencenin gizli yapıldığı için etkili bir caydırıcı olamayacağını ileri sürmüşlerdir. Yirminci yüzyılda Kızıl Kmerler ve Latin Amerika'daki anti-komünist rejimler, kurbanlarını zorla kaybetmenin bir parçası olarak işkence edip öldüren iyi bilinen örneklerdir. Başka türlü zayıf olan rejimlerin muhalefeti caydırmak için işkenceye başvurma olasılığı daha yüksektir. Otoriter rejimler, potansiyel muhalifleri doğru bir şekilde tespit edemedikleri için genellikle gelişigüzel baskıya başvururlar. Birçok isyan hareketi bir işkence programı için gerekli altyapıdan yoksundur ve bunun yerine öldürerek gözdağı verir. Araştırmalar devlet işkencesinin terör örgütlerinin ömrünü uzatabildiğini, isyancıları şiddet kullanmaya teşvik ettiğini ve muhalefeti radikalleştirdiğini ortaya koymuştur. Araştırmacılar James Worrall ve Victoria Penziner Hightower, Suriye hükümetinin Suriye iç savaşı sırasında sistematik ve yaygın işkence kullanımının, iç savaş sırasında belirli gruplara veya mahallelere korku aşılamada etkili olabileceğini gösterdiğini savunuyor. Caydırıcılık amacıyla kullanılan bir başka işkence biçimi de, Avrupa Birliği'nin dış sınırlarındaki geri itmeler sırasında rapor edildiği gibi, göçmenlere yönelik şiddettir.

İtiraf

İşkence tarih boyunca tutuklulardan itiraf almak için kullanılmıştır. İtalyan reformcu Cesare Beccaria 1764 yılında işkenceyi "güçlü alçakları aklamanın ve zayıf ama masum insanları mahkum etmenin kesin bir yolu" olarak kınamıştır. İşkencenin etkinliğine ilişkin benzer şüpheler, Aristo da dahil olmak üzere yüzyıllar önce dile getirilmişti. Adli işkencenin kaldırılmasına rağmen, özellikle cezai konularda itiraflara yüksek değer veren yargı sistemlerinde, itiraf almak için kullanılmaya devam edildiği görülmektedir. Şüphelileri itirafa zorlamak için işkencenin kullanılması, duruşma öncesi kapsamlı gözaltılara izin veren yasalarla kolaylaştırılmıştır. Araştırmalar, zorlayıcı sorgulamanın bir şüpheliden itiraf almak için bilişsel görüşmeden biraz daha etkili olduğunu, ancak daha yüksek bir yanlış itiraf riski taşıdığını ortaya koymuştur. Birçok işkence mağduru, işkencenin sona ermesi için işkencecinin duymak istediği her şeyi söyleyecektir. Suçlu olan diğerleri ise itirafta bulunmayı reddeder, özellikle de itirafta bulunmanın sadece daha fazla işkence ya da ceza getireceğine inanıyorlarsa. Ortaçağ adalet sistemleri, itirafçıların suçla ilgili yanlışlanabilir detaylar vermesini zorunlu tutarak ve sadece sanık aleyhine zaten bazı kanıtlar varsa işkenceye izin vererek işkence altında yanlış itiraf riskini ortadan kaldırmaya çalışmıştır. Bazı ülkelerde siyasi muhalifler, devlet propagandasının bir biçimi olarak kamuoyu önünde itiraf etmeye zorlamak için işkenceye maruz kalmaktadır.

Sorgulama

İki Birleşik Devletler askeri ve bir Güney Vietnam askeri Da Nang yakınlarında yakalanan bir Kuzey Vietnamlı savaş esirine su tahtası uygularken, 1968.

Sorgulama sırasında bilgi elde etmek için işkence kullanımı dünya çapındaki işkence vakalarının küçük bir yüzdesini oluşturmaktadır; itiraf elde etmek veya korkutmak için kullanımı daha yaygındır. Sorgulama işkencesi konvansiyonel savaşlarda kullanılmış olsa da, asimetrik savaş veya iç savaşlarda daha da yaygındır. Saatli bomba senaryosu imkansız olmasa da son derece nadirdir, ancak sorgulama amaçlı işkenceyi haklı çıkarmak için alıntılanmaktadır. İşkencenin etkili bir sorgulama yöntemi olarak kurgusal tasvirleri, işkence kullanımını haklı çıkaran yanlış anlamaları körüklemiştir. İşkenceyi diğer sorgulama yöntemleriyle karşılaştıran deneyler etik ve pratik nedenlerle yapılamamaktadır, ancak çoğu işkence uzmanı işkencenin doğru bilgi elde etmedeki etkinliği konusunda şüphelidir, ancak işkence bazen eyleme geçirilebilir istihbarat elde etmiştir. Sorgulama işkencesi sıklıkla itiraf işkencesine ya da basitçe eğlenceye dönüşebilir ve bazı işkenceciler sorgulama ile itiraf arasında ayrım yapmazlar.

Etkileri

Norveçli direniş savaşçısı Lauritz Sand Gestapo'dan serbest bırakıldıktan sonra iyileşirken, Mayıs 1945

İşkence, bir insanın maruz kalabileceği en yıkıcı deneyimlerden biridir. İşkence, mağdurun iradesini kırmayı ve mağdurun failliğini ve kişiliğini yok etmeyi amaçlar. İşkenceden kurtulan Jean Améry, bunun "bir insanın içinde tutabileceği en korkunç olay" olduğunu ve "işkence görenin işkence görmüş olarak kaldığını" savunmuştur. Améry de dahil olmak üzere birçok işkence mağduru daha sonra intihar ederek ölmektedir. Hayatta kalanlar genellikle sosyal ve mali sorunlar yaşarlar. Konut güvensizliği, aile ayrılığı ve güvenli bir ülkede sığınma başvurusunda bulunma belirsizliği gibi durumlar, hayatta kalanların refahını güçlü bir şekilde etkilemektedir.

Ölüm, işkencenin nadir görülen bir sonucu değildir. Sağlık sonuçları arasında periferik nöropati, dişlerde hasar, geniş kas hasarından kaynaklanan rabdomiyoliz, travmatik beyin hasarı, cinsel yolla bulaşan enfeksiyon ve tecavüz sonucu hamilelik sayılabilir. Kronik ağrı ve ağrıya bağlı sakatlık yaygın olarak bildirilmektedir, ancak bu etki veya olası tedaviler hakkında çok az araştırma vardır. Hayatta kalanları etkileyen yaygın psikolojik sorunlar arasında travmatik stres, anksiyete, depresyon ve uyku bozukluğu yer almaktadır. Ortalama yüzde 40'ı uzun süreli travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) yaşamaktadır ki bu oran diğer travmatik deneyimlerden daha yüksektir. Geleneksel görüş korkunun travmaya neden olduğu yönünde olsa da Pérez-Sales, kontrol kaybının işkence görenlerde travmayı açıkladığını savunuyor. İşkence bir siyasi şiddet biçimi olabileceğinden, hayatta kalanların veya rehabilitasyon uzmanlarının tümü deneyimlerini tanımlamak için tıbbi kategorilerin kullanılmasını desteklememektedir ve hayatta kalanların çoğu psikolojik olarak dirençli kalmaktadır.

İşkenceden kurtulanlar, aileleri ve toplumdaki diğer kişiler uzun süreli maddi, tıbbi, psikolojik ve sosyal desteğe ihtiyaç duyabilir. İşkenceden kurtulanların çoğu, bir sağlık hizmeti sağlayıcısı tarafından özellikle sorulmadığı sürece durumlarını açıklamamaktadır. Psikolojik müdahaleler TSSB semptomlarında istatistiksel olarak anlamlı ancak klinik olarak küçük bir azalma göstermiştir, ancak bu azalma takipte devam etmemiştir. Psikolojik sıkıntı veya yaşam kalitesi gibi diğer ölçütler fayda göstermemiş veya ölçülmemiştir. Çalışmaların çoğu dar anlamda TSSB semptomlarına odaklanmıştır ve tedaviye yönelik entegre veya hasta merkezli yaklaşımlar konusunda araştırma eksikliği bulunmaktadır.

İşkencenin failler üzerindeki etkilerine dair daha az araştırma olmasına rağmen, özellikle eylemlerinden dolayı kendilerini suçlu hissettiklerinde, mağdurlara benzer manevi yaralanma veya travma belirtileri yaşayabilirler. İşkencenin, onu uygulayan kurumlar ve toplumlar üzerinde yozlaştırıcı etkileri vardır. İşkenceciler önemli soruşturma becerilerini unuturlar çünkü işkence, yüksek mahkumiyet oranlarına ulaşmak için zaman alan polis çalışmalarından daha kolay bir yol olabilir ve bu da işkencenin devam etmesini ve kullanımının artmasını teşvik eder. İşkencenin kamuoyu tarafından onaylanmaması, işkenceyi uygulayan ülkelerin uluslararası itibarına zarar verebilir, bu devletlere karşı şiddet içeren muhalefeti güçlendirebilir ve radikalleştirebilir ve düşmanlarını işkence kullanmaya teşvik edebilir.

Kamuoyu görüşü

Araştırmalar, dünya çapında çoğu insanın genel olarak işkence kullanımına karşı olduğunu ortaya koymuştur. Bazıları işkence konusunda kategorik görüşlere sahiptir; diğerleri için işkencenin kabul edilebilirliği mağdura bağlıdır. Belirli vakalarda işkenceye destek, işkencenin etkili olduğu ve saatli bomba vakalarında kullanıldığı inancı ile ilişkilidir. Kadınların işkenceye karşı çıkma olasılığı erkeklere göre daha yüksektir. Dindar olmayan kişilerin işkence kullanımını destekleme olasılığı dindar kişilere göre daha düşüktür, ancak ikinci grup için artan dindarlık işkenceye karşıtlığı artırmaktadır. Sağ kanat otoriterlik, sosyal baskınlık yönelimi ve intikamcılık kişilik özellikleri işkenceye daha yüksek destek ile ilişkilidir; özgürlük ve eşitlik gibi demokratik değerlerin benimsenmesi işkenceye desteği azaltır. Kamuoyu, ortalama olarak, kişi başına düşen gelirin düşük ve devlet baskısının yüksek olduğu ülkelerde işkenceye en fazla destek vermektedir. Kamuoyu, devletlerin işkence kullanımı üzerinde önemli bir kısıtlamadır.

Önleme

Brezilya'da heykeltıraş Demétrio Albuquerque [pt] tarafından yapılan İşkence Bir Daha Asla Anıtı'nda pau de arara pozisyonunda çıplak bir erkek bedeni yer alıyor.

İşkence, iletişimsiz gözaltı durumlarında yaygınlaşır. İşkence riski tutuklamanın hemen ardından en yüksek düzeyde olduğundan, avukata derhal erişim ve tutuklamanın yakınlara bildirilmesi gibi usule ilişkin güvenceler en etkili önleme yollarıdır. Bağımsız izleme organlarının gözaltı yerlerini ziyaret etmesi de işkencenin azaltılmasına yardımcı olabilir. Pratikte uygulanmayan yasal değişikliklerin işkence vakaları üzerinde çok az etkisi vardır. Yasal değişiklikler, yasaların meşruiyetinin sınırlı olduğu veya rutin olarak göz ardı edildiği yerlerde özellikle etkisiz olabilir.

Sosyolojik olarak işkence bir alt kültür olarak işler ve önleme çabalarını boşa çıkarır çünkü işkenceciler kuralların etrafından dolaşmanın bir yolunu bulabilirler. Gözaltında işkenceye karşı alınan önlemler, şüphelilerin yakalama sırasında veya karakola götürülürken dövülmesiyle aşılabilir. Polisin suçu soruşturma yeteneğini geliştirmek için verilen genel eğitim, işkencenin azaltılmasında insan haklarına odaklanan özel eğitimden daha etkili olmuştur. Kurumsal polis reformları, istismarın sistematik olduğu durumlarda etkili olmuştur. Siyaset bilimci Darius Rejali işkenceyi önleme araştırmalarını "insanlar kötü, kurumlar bozuk, yetersiz ve yozlaşmış ve seri şiddet rutin hale gelmişse ne yapılacağını" bulamadıkları için eleştirmektedir.