Spiritüalizm

bilgipedi.com.tr sitesinden

Spiritüalizm, öte âlemcilik ya da tinselcilik terimi Latince “ruh” anlamına gelen “spiritus” sözcüğünün sıfatı “spiritualis” sözcüğünden türetilmiş olup ruhçuluk anlamında kullanılmaktadır. Türkçede tinselcilik olarak da adlandırılmaktadır. Günümüzde dinsel, mistik ve felsefi alanlarda pek çok akım, ekol ve gruplar kendilerine spiritüalist adını vermekteyse de aralarında ilke, görüş ve kavram bakımından önemli farklar bulunmaktadır. Aralarındaki temel ortak nokta, ruh denilen manevi bir unsurun varlığını kabul etmeleridir. Fakat bunlardan bir kısmı, ruhun orijinal ve kendine özgü olduğunu kabul etmez, bir kısmı ruhun sürekli gelişim içinde olduğuna karşıdır, bir kısmı ise ruhun sürekli olarak tekrar bedenlendiğini kabul eder. Bu yüzden kimi ansiklopedilerde spiritüalizm denen ruhçuluk iki kısımda ele alınır:

  • Felsefi spiritüalizm: Antik çağdan beri pek çok filozof ruh denilen bir cevherin varlığını savunmakla birlikte, bunlardan bazıları ruhların kendilerine özgü orijinal cevherler olduklarını kabul etmemişlerdir.
  • Deneysel spiritüalizm: Platon ve Pisagor gibi filozofların döneminden 19. yüzyıla dek sistemsiz bir şekilde dalgalanan, reenkarnasyonu kabul eden ruhçuluğun, Fransa’da Allan Kardec tarafından kurulan ilk sistemli biçimidir. Fransa gibi kimi Avrupa ülkelerinde Spiritizm adıyla da bilinir. Latin Amerika ülkelerinde ise kurucusuna ithafen, Kardesizm adını almıştır.

Konu hakkında yeterince bilgili olmayanlar spiritüalist sözcüğünün kullanıldığı her akım, ekol ve grubun reenkarnasyonu kabul ettiğini sanmaktadırlar. Oysa bu, ruhun varlığını kabul edenlerce kullanılan çok genel bir terimdir. Örneğin ABD'de adında spiritüalist sözcüğü bulunan, sayıları yüzü aşkın Hristiyan kurum, kuruluş, örgüt ve tarikat bulunmakta olup, reenkarnasyon ilkesini kabul etmezler.

Kimileri ise ruhçuluğu maddeciliğin karşıtı olarak ele alır. Bu, felsefi alanda bazı spiritüalist akımlar için geçerli olmakla birlikte, tüm spiritüalist görüşler için geçerli değildir. Örneğin neo-spiritüalizm, ruh ve maddenin ayrılığını değil, birliğini savunur ve materyalist görüşten tümüyle kopuk ruhçuluğu eleştirir.

"Spirit Rappings" adlı popüler şarkının yayınlandığı 1853 yılına gelindiğinde spiritüalizm yoğun bir merak konusuydu.

Spiritüalizm, özellikle İngilizce konuşulan ülkelerde 1840'lardan 1920'lere kadar gelişmiş ve üye sayısında en yüksek büyümeye ulaşmıştır. 1897 yılına gelindiğinde, spiritüalizmin Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa'da, çoğunlukla orta ve üst sınıflardan gelen sekiz milyondan fazla takipçisi olduğu söyleniyordu.

Spiritüalizm yarım yüzyıl boyunca kanonik metinler ya da resmi bir örgütlenme olmaksızın gelişti; süreli yayınlar, trans eğitmenlerinin turları, kamp toplantıları ve başarılı medyumların misyonerlik faaliyetleri sayesinde bir bütünlük kazandı. Önde gelen spiritüalistlerin çoğu kadındı ve çoğu spiritüalist gibi köleliğin kaldırılması ve kadınların oy hakkı gibi davaları destekliyorlardı. 1880'lerin sonlarına gelindiğinde, medyumlar tarafından işlenen dolandırıcılık suçlamaları nedeniyle gayri resmi hareketin güvenilirliği zayıflamış ve resmi spiritüalist örgütler ortaya çıkmaya başlamıştır. Spiritüalizm şu anda esas olarak Amerika Birleşik Devletleri, Kanada ve Birleşik Krallık'taki çeşitli mezheplere bağlı spiritüalist kiliseler aracılığıyla uygulanmaktadır.

İnançlar

Spiritüalizm ve inanç sistemi, 2009 yılında Alan Power tarafından UKEAT (Temyiz Mahkemesi), Londra, İngiltere'de Kanun kapsamında korunan özellikler haline gelmiştir.

Medyumluk ve ruhlar

Spiritüalistler, "bedenlenmiş insanlar" olarak gördükleri ölü insanların ruhlarıyla iletişim kurulabileceğine inanırlar. Ruh medyumlarının bu tür bir iletişimi sürdürmek için yetenekli olduklarına, ancak herkesin çalışma ve uygulama yoluyla medyum olabileceğine inanırlar. Ruhların büyüme ve mükemmelleşme yeteneğine sahip olduklarına, daha yüksek küreler veya düzlemlerde ilerlediklerine ve öbür dünyanın durağan bir durum değil, ruhların evrimleştiği bir durum olduğuna inanırlar. Bu iki inanç - ruhlarla temasın mümkün olduğu ve ruhların daha yüksek bir düzlemde yaşayabileceği - ruhların ahlaki ve etik konuların yanı sıra Tanrı ve öbür dünya hakkında da bilgi sağlayabileceğine dair üçüncü bir inanca yol açar. Bu nedenle pek çok inanan "ruh rehberleri "nden bahseder - sıklıkla iletişime geçilen ve dünyevi ve ruhani rehberlik için güvenilen belirli ruhlar.

Spiritüalistlere göre herkes ruhlardan mesaj alabilir, ancak resmi iletişim seansları (ruh çağırma seansları) medyumlar tarafından düzenlenir ve medyumlar bu yolla ölümden sonraki yaşam hakkında bilgi aldıklarını iddia ederler.

Dini görüşler

Spiritüalizm bazı Hıristiyanlar tarafından büyücülükle bir tutuluyordu. 1865 yılında Amerika Birleşik Devletleri'nde yayınlanan bu broşürde de spiritüalizm Amerikan İç Savaşı'na neden olmakla suçlanıyordu.

İlkeler Bildirgesi

Gayri resmi bir hareket olarak Spiritüalizmin tanımlanmış bir kurallar dizisi yoktur, ancak ABD'deki çeşitli Spiritüalist örgütler 1899 ile 1944 yılları arasında geliştirilen ve 2004 gibi yakın bir tarihte revize edilen bir "İlkeler Bildirgesi "nin bir kısmının veya tamamının varyasyonlarını benimsemiştir. Ekim 1899'da Chicago, Illinois'de yapılan bir kongrede Ulusal Spiritüalist Derneği (NSA) tarafından altı maddelik bir "İlkeler Bildirgesi" kabul edilmiştir. Ekim 1909'da Rochester, New York'ta yapılan bir kongrede NSA tarafından iki ilke daha eklenmiştir. Son olarak, Ekim 1944'te Missouri, St. Louis'deki bir kongrede Ulusal Spiritüalist Kiliseler Birliği tarafından dokuzuncu bir ilke kabul edilmiştir.

Birleşik Krallık'ta Spiritüalizmi temsil eden ana örgüt, öğretileri Yedi İlke'ye dayanan Spiritüalistler Ulusal Birliği'dir (SNU).

Kökenleri

Spiritüalizm ilk olarak 1840'larda, Millerizm ve Mormonizm gibi daha önceki dini hareketlerin İkinci Büyük Uyanış sırasında ortaya çıktığı, ancak Millerizm ve Mormonizmin kendilerini Spiritüalizmle ilişkilendirmediği New York'un "Burned-over District" bölgesinde ortaya çıktı.

New York Eyaleti'nin bu bölgesi, birçok kişinin Tanrı ya da meleklerle doğrudan iletişimin mümkün olduğunu ve Tanrı'nın sert davranmayacağını - örneğin, Tanrı'nın vaftiz edilmemiş bebekleri cehennemde sonsuza dek mahkûm etmeyeceğini - düşündüğü bir ortamdı.

Swedenborg ve Mesmer

Hipnotik seans. İsveçli sanatçı Richard Bergh'in tablosu, 1887.

Bu ortamda Emanuel Swedenborg'un (1688-1772) yazıları ve Franz Mesmer'in (1734-1815) öğretileri, öbür dünyaya dair doğrudan kişisel bilgi edinmek isteyenler için bir örnek teşkil etmiştir. Uyanıkken ruhlarla iletişim kurduğunu iddia eden Swedenborg, ruhlar dünyasının yapısını tarif etmiştir. Onun görüşünün iki özelliği özellikle ilk Spiritüalistlerde yankı bulmuştur: birincisi, tek bir Cehennem ve tek bir Cennet olmadığı, bunun yerine bir dizi yüksek ve alçak cennet ve cehennem olduğu; ikincisi, ruhların Tanrı ile insanlar arasında aracılar olduğu, böylece ilahi olanın bazen onları bir iletişim aracı olarak kullandığı. Swedenborg ruhlarla temas kurma arayışına karşı uyarıda bulunmuş olsa da, eserleri başkalarında bu yönde bir arzu uyandırmış gibi görünmektedir.

Swedenborg önceleri çok saygın bir mucit ve bilim adamıydı, çeşitli mühendislik yenilikleri gerçekleştirmiş, fizyoloji ve anatomi üzerine çalışmıştı. Daha sonra, "1741'de, Tanrı tarafından Hıristiyanlıkta reform yapmaya ve yeni bir kilise kurmaya çağrıldığını iddia ederek bir dizi yoğun mistik deneyim, rüya ve vizyon görmeye başladı."

Mesmer dini inançlara katkıda bulunmadı, ancak daha sonra hipnotizma olarak bilinen ve transa geçerek deneklerin doğaüstü varlıklarla temas kurduğunu bildirmesine neden olduğu iddia edilen bir teknik getirdi. Mesmerizm gösterilerinin doğasında büyük ölçüde profesyonel şovmenlik vardı ve 19. yüzyılın ortalarında Kuzey Amerika'da ders veren uygulayıcılar, izleyicilerini eğlendirmenin yanı sıra ilahi olanla kişisel temas için yöntemler göstermeye çalıştılar.

Swedenborg ve Mesmer'i Kuzey Amerika'ya özgü bir sentezde birleştirenlerin belki de en bilineni, sistemine "harmoni felsefesi" adını veren Andrew Jackson Davis'ti. Davis, New York, Blooming Grove'da yaşayan bir Mesmerist, inanç şifacısı ve durugörü uzmanıydı. Ayrıca Fourierizm'in sosyalist teorilerinden de güçlü bir şekilde etkilenmişti. Trans halindeyken bir arkadaşına dikte ettiği 1847 tarihli kitabı The Principles of Nature, Her Divine Revelations, and a Voice to Mankind, sonunda aşırı bireyciliği tek bir tutarlı dünya görüşünün gelişmesini engelleyen Spiritualist hareket içinde kanonik bir çalışmaya en yakın şey haline geldi.

Reform hareketi bağlantıları

Fox kardeşler

Spiritüalistler genellikle 31 Mart 1848 tarihini hareketlerinin başlangıcı olarak belirlerler. Bu tarihte New York, Hydesville'den Kate ve Margaret Fox, daha sonra cesedi evde bulunan öldürülmüş bir seyyar satıcının ruhu olduğu iddia edilen bir ruhla temas kurduklarını bildirdiler, ancak böyle bir kişiye dair hiçbir kayıt bulunamadı. Ruhun, izleyenler tarafından duyulabilen tıkırtı sesleri aracılığıyla iletişim kurduğu söyleniyordu. Duyuların kanıtı pratik düşünen Amerikalıların ilgisini çekti ve Fox kardeşler sansasyon yarattı. İlk ünlü medyumlar olarak kız kardeşler New York'ta halka açık seanslarıyla kısa sürede ünlendiler. Ancak 1888'de Fox kardeşler ruhlarla kurdukları bu "temasın" bir aldatmaca olduğunu itiraf ettiler, ancak kısa bir süre sonra bu itiraflarını geri aldılar.

Rochester, New York'tan Hicksite Quaker'lar Amy ve Isaac Post, Fox ailesini uzun zamandır tanıyorlardı ve 1848 ilkbaharının sonlarında iki kızı evlerine aldılar. Kız kardeşlerin iletişimlerinin doğruluğuna hemen ikna olan bu kişiler, erken yaşta din değiştirmiş ve genç medyumları radikal Quaker arkadaş çevrelerine tanıtmışlardır.

Cora L. V. Scott
Paschal Beverly Randolph

Sonuç olarak, Spiritüalizmin ilk katılımcılarının çoğu radikal Quakerlar ve on dokuzuncu yüzyılın ortalarındaki reform hareketine dahil olan diğer kişilerdi. Bu reformcular daha önde gelen kiliselerden rahatsızdı çünkü bu kiliseler kölelikle mücadele etmek için çok az şey yapıyor ve kadın hakları davasını ilerletmek için daha da az şey yapıyordu.

Andrew Jackson Davis örneğinin gösterdiği gibi, genellikle radikal sosyalist olan reform hareketleriyle bu tür bağlantılar 1840'larda zaten hazırlanmıştı. 1848'den sonra pek çok sosyalist ateşli birer spiritüalist ya da okültist oldu. Özellikle Fourierci damardaki sosyalist fikirler Kardec ve diğer ruhçular üzerinde belirleyici bir etki yarattı.

Amerikan İç Savaşı öncesinde en popüler trans konuşmacısı Cora L. V. Scott (1840-1923) idi. Genç ve güzeldi, sahnedeki görünüşü erkekleri büyülüyordu. İzleyicileri onun fiziksel genç kızlığı ile ruhani konulardan bahsederken kullandığı belagat arasındaki tezattan etkilenmiş ve bu tezattan ruhların onun aracılığıyla konuştuğu fikrine destek bulmuşlardır. Cora dört kez evlendi ve her seferinde kocasının soyadını aldı. En aktif olduğu dönemde Cora Hatch olarak biliniyordu.

Bir diğer ünlü kadın spiritüalist Achsa W. Sprague, 17 Kasım 1827'de Vermont, Plymouth Notch'ta doğdu. Yirmi yaşındayken romatizmal ateş hastalığına yakalanmış ve sonunda iyileşmesini ruhların şefaatine bağlamıştır. Son derece popüler bir trans konuşmacısı olarak 1861'deki ölümüne kadar Amerika Birleşik Devletleri'ni dolaştı. Sprague bir kölelik karşıtı ve kadın hakları savunucusuydu.

İç Savaş'tan önce öne çıkan bir başka spiritüalist ve trans medyumu da kölelik karşıtı harekette rol oynayan melez bir adam olan Paschal Beverly Randolph (1825-1875) idi. Bununla birlikte, birçok kölelik karşıtı ve reformcu kendilerini Spiritüalist hareketten uzak tuttu; şüpheciler arasında ünlü kölelik karşıtı Frederick Douglass da vardı.

Spiritüalistlerin önemli ölçüde dahil olduğu bir diğer sosyal reform hareketi de Amerikan yerlilerinin koşullarını iyileştirme çabalarıydı. Kathryn Troy'un seanslardaki Kızılderili hayaletleri üzerine yaptığı bir çalışmada belirttiği gibi:

Kuşkusuz Ruhçular, ruh çağırma seanslarında ortaya çıkan Kızılderili hayaletlerini, Amerika Birleşik Devletleri'nin Kızılderililerle ilişkilerinde işlediği günahların ve ardından gelen suçluluk duygusunun bir sembolü olarak kabul ediyorlardı. Spiritüalistler kelimenin tam anlamıyla Kızılderililerin varlığından rahatsız oluyorlardı. Ancak birçoğu için bu suçluluk duygusu yatıştırılmadı: aksine, musallatla yüzleşmek ve bunu düzeltmek için harekete geçtiler. Dolayısıyla, Kızılderililer adına Spiritüalistlerin siyasi aktivizmi, beyaz suçluluk duygusu ve ilahi yargı korkusunun yeni bir amaç ve sorumluluk duygusuyla birleşmesinin sonucuydu.

İnananlar ve şüpheciler

Fox kardeşlerin yarattığı sansasyonu takip eden yıllarda, medyumluk gösterileri (örneğin ruh çağırma seansları ve otomatik yazı yazma) karlı bir girişim olduğunu kanıtladı ve kısa süre içinde popüler eğlence ve ruhsal katarsis biçimleri haline geldi. Fox kardeşler hayatlarını bu şekilde kazanacak ve diğerleri de onları takip edecekti. Şovmenlik spiritüalizmin giderek daha önemli bir parçası haline geldi ve medyumlar para ödeyen izleyiciler için rekabet ettikçe ruhların görünür, işitilebilir ve somut kanıtları arttı. Başta Seybert Komisyonu'nun 1887 raporu olmak üzere bağımsız araştırma komisyonları tekrar tekrar kuruldukça, sahtekârlık yaygınlaştı ve bu vakaların bazıları mahkemelerde kovuşturuldu.

Çok sayıda sahtekarlık vakasına rağmen, Spiritüalizmin cazibesi güçlüydü. Taraftarları arasında sevdikleri birinin ölümünün yasını tutanlar öne çıkıyordu. Amerikan İç Savaşı sırasında pek çok aile, adamlarının gidip bir daha geri dönmediğini görmüştü ve yeni fotoğrafçılık aracıyla üretilen savaş alanı görüntüleri, sevdiklerinin sadece çok büyük sayılarda değil, aynı zamanda korkunç bir şekilde öldüğünü gösteriyordu. Çok iyi bilinen bir vaka, oğlunun kaybının yasını tutan Mary Todd Lincoln'ün Beyaz Saray'da düzenlediği ve kocası Başkan Abraham Lincoln'ün de katıldığı ruh çağırma seanslarıdır. Bu dönemde ve daha sonra Birinci Dünya Savaşı sırasında Spiritüalizmin yükselişi, savaş alanındaki bu büyük kayıplara doğrudan bir yanıttı.

Buna ek olarak hareket, tesadüfen ruhların köleliğin kaldırılması ve kadınlar için eşit haklar gibi günün davalarını desteklediğini gören reformculara da hitap etti. Ayrıca materyalist bir yönelime sahip olan ve örgütlü dini reddeden bazılarına da hitap ediyordu. 1854'te ütopik sosyalist Robert Owen, Amerikalı medyum Maria B. Hayden (Spiritüalizmi İngiltere'ye tanıtmakla tanınır) ile yaptığı "seanslardan" sonra Spiritüalizme geçti; Owen, The Rational quarterly review adlı yayınında yeni inancını kamuoyuna açıkladı ve daha sonra The future of the Human race; or great glorious and future revolution to be effected through the agency of departed spirits of good and superior men and women adlı bir broşür yazdı.

Bu fenomeni araştıran bir dizi bilim insanı da din değiştirmiştir. Bunlar arasında kimyager ve fizikçi William Crookes (1832-1919), evrimsel biyolog Alfred Russel Wallace (1823-1913) ve fizikçi Sir Oliver Lodge vardı. Nobel ödüllü Pierre Curie, Eusapia Palladino'nun medyumluk performanslarından etkilenmiş ve bunların bilimsel olarak incelenmesini savunmuştur. Diğer önde gelen taraftarları arasında gazeteci ve pasifist William T. Stead (1849-1912) ve doktor ve yazar Arthur Conan Doyle (1859-1930) vardı.

Oğlu Kingsley'i I. Dünya Savaşı'nda kaybeden Doyle da Hayalet Kulübü'nün bir üyesiydi. 1862'de Londra'da kurulan kulübün odak noktası, paranormal olayların varlığını kanıtlamak (ya da çürütmek) amacıyla sözde paranormal faaliyetlerin bilimsel olarak incelenmesiydi. Kulübün ünlü üyeleri arasında Charles Dickens, Sir William Crookes, Sir William F. Barrett ve Harry Price yer alıyordu. Eusapia Palladino'nun Paris seanslarına coşkulu bir Pierre Curie ve kuşkulu bir Marie Curie katıldı. New York'un ünlü doktoru John Franklin Gray önde gelen bir spiritüalistti. Thomas Edison bir "ruh telefonu", yani ölülerin seslerini yaşayanlara ulaştıracak ve gelecek kuşaklar için kaydedecek ruhani bir cihaz geliştirmek istiyordu.

Spiritüalistlerin ve diğerlerinin ruhların gerçekliğine ilişkin iddiaları, 1882'de Londra'da kurulan Psişik Araştırmalar Derneği tarafından araştırıldı. Dernek, Perili Evler üzerine bir Komite kurdu.

Sahtekarlık vakalarını ortaya çıkaran önde gelen araştırmacılar, Psişik Araştırma Derneği'nden Frank Podmore ve Ulusal Psişik Araştırma Laboratuarı'ndan Harry Price gibi profesyonel araştırmacılar ve John Nevil Maskelyne gibi profesyonel hokkabazlar da dahil olmak üzere çeşitli geçmişlerden geliyordu. Maskelyne, Davenport kardeşlerin gösterileri sırasında seyircilerin arasında görünerek ve numaranın nasıl yapıldığını açıklayarak onları ifşa etti.

Houdini "medyumların" hilelerini ifşa etti.

Psişik araştırmacı Hereward Carrington, arduvaz yazma, masa çevirme, trompet medyumluğu, materyalizasyonlar, mühürlü mektup okuma ve ruh fotoğrafçılığı gibi hileli medyum numaralarını ifşa etti. Şüpheci Joseph McCabe, Spiritüalizm Sahtekârlığa mı Dayanıyor? (1920) adlı kitabında birçok sahte medyumu ve hilelerini belgelemiştir.

Sihirbazlar ve sihirle ilgili yazarlar, sahte medyumluk yöntemlerini ifşa etme konusunda uzun bir geçmişe sahiptir. Profesyonel sihirbaz Harry Houdini 1920'lerde sahtekar medyumları ifşa etmek için kamuoyuna açık bir kampanya yürütmüştür; "Bugüne kadar araştırdığım her şey kandırılmış beyinlerin sonucudur" diyerek kararlılığını ortaya koymuştur. Spiritüalist medyumluğu çürüten diğer sihirbazlar ya da sihir yazarları arasında Chung Ling Soo, Henry Evans, Julien Proskauer, Fulton Oursler, Joseph Dunninger ve Joseph Rinn yer almaktadır.

Şubat 1921'de Thomas Lynn Bradford, ölümden sonraki yaşamın varlığını tespit etmek için tasarladığı bir deneyde, evinde ısıtıcısının pilot ışığını söndürüp gazı açarak intihar etti. Bu tarihten sonra, bu amaçla işe aldığı bir ortağı tarafından kendisinden başka bir iletişim alınmamıştır.

Örgütlenmemiş hareket

Hareket hızla tüm dünyaya yayıldı; ancak yalnızca Birleşik Krallık'ta Amerika Birleşik Devletleri'ndeki kadar yaygınlaştı. Amerika ve Avrupa'da, "Evde Ruhsal Seans Akşamları", "Afrika'daki Hayaletler" ve "Ruh Fotoğrafçılığı Günlükleri" gibi makaleler, "Mesmeristler" ve patentli ilaçların reklamları ve okuyucuların hayaletlerle kişisel temasları hakkındaki mektuplarını içeren The Light adlı bir gazete yayınlayan Londra Spiritualist Birliği gibi spiritüalist örgütler kuruldu. İngiltere'de, 1853'e gelindiğinde, zenginler ve modayı takip edenler arasında yapılan çay davetlerinde, ruhların bir masanın etrafında oturan insanlarla masayı eğip döndürerek iletişim kurduklarının söylendiği bir seans türü olan masa çevirme de sıklıkla yer alıyordu. Önde gelen din değiştirenlerden biri, hareketin uygulamalarını ve fikirlerini tutarlı bir felsefi sistem haline getirmek için ilk girişimi yapan Fransız pedagog Allan Kardec'ti (1804-1869). Kardec'in hayatının son 15 yılında yazdığı kitaplar, Latin ülkelerinde yaygınlaşan ruhçuluğun metinsel temeli haline geldi. Brezilya'da Kardec'in fikirleri bugün pek çok takipçisi tarafından benimsenmektedir. Porto Riko'da Kardec'in kitapları üst sınıflar tarafından yaygın olarak okunmuş ve sonunda mesa blanca (beyaz masa) olarak bilinen bir hareketin doğmasına yol açmıştır.

Orta sınıf Şikagolu kadınlar spiritüalizmi tartışıyor (1906)

Spiritüalizm esas olarak orta ve üst sınıfa ait bir hareketti ve özellikle kadınlar arasında popülerdi. Amerikalı Spiritüalistler seanslar için özel evlerde, trans dersleri için konferans salonlarında, eyalet ya da ulusal kongrelerde ve binlerce kişinin katıldığı yaz kamplarında toplanırlardı. Kamp toplantılarının en önemlileri arasında Etna, Maine'deki Camp Etna; Onset, Massachusetts'teki Onset Bay Grove; New York Eyaleti'nin batısındaki Lily Dale; Indiana'daki Camp Chesterfield; Wonewoc, Wisconsin'deki Wonewoc Spiritualist Kampı ve Montague, Massachusetts'teki Lake Pleasant yer alıyordu. Spiritüalistler kamp toplantılarını kurarken on dokuzuncu yüzyılın başlarında ABD Protestan mezhepleri tarafından geliştirilen bir formu benimsemişlerdir. Spiritüalist kamp toplantıları en yoğun olarak New England'da bulunmakla birlikte yukarı Ortabatı'da da kurulmuştur. Cassadaga, Florida, güney eyaletlerindeki en kayda değer Spiritüalist kamp toplantısıdır.

On dokuzuncu yüzyılda bir dizi Spiritüalist süreli yayın ortaya çıktı ve bunlar hareketi bir arada tutmak için çok şey yaptı. En önemlileri arasında haftalık yayınlar olan Banner of Light (Boston), Religio-Philosophical Journal (Chicago), Mind and Matter (Philadelphia), the Spiritualist (Londra) ve the Medium (Londra) vardı. Diğer etkili süreli yayınlar Revue Spirite (Fransa), Le Messager (Belçika), Annali dello Spiritismo (İtalya), El Criterio Espiritista (İspanya) ve Harbinger of Light (Avustralya) idi. 1880 yılına gelindiğinde dünya çapında yaklaşık üç düzine aylık Spiritüalist dergi yayınlanmaktaydı. Bu süreli yayınlar, Spiritüalistler arasındaki büyük farklılıkları yansıtacak şekilde birbirlerinden çok farklıydı. British Spiritual Magazine gibi bazıları Hıristiyan ve muhafazakârdı, Spiritüalizm içinde çok güçlü olan reform akımlarını açıkça reddediyorlardı. Human Nature gibi diğerleri ise açıkça Hıristiyan değildi ve sosyalizmi ve reform çabalarını destekliyordu. Spiritualist gibi diğerleri ise Spiritüalist fenomenlere bilimsel bir perspektiften bakmaya çalışıyor, hem teolojik hem de reform konularını tartışmaktan kaçınıyordu.

Büyüyen orta sınıf için, Charles Elliott tarafından yazılan ve Salem cadı mahkemeleri, Lane hayaleti ve Rochester tecavüzleri de dahil olmak üzere "ruhlar ve ruhani şeylerin eskizlerini" içeren 1852 tarihli Mysteries gibi doğaüstü üzerine kitaplar yayınlandı. Catherine Crowe'un 1853'te yayınlanan The Night Side of Nature (Doğanın Gece Yüzü) adlı kitabı ise hayaletlerin, doppelgänger'ların, hayaletlerin ve perili evlerin tanımlarını ve anlatımlarını içeriyordu.

Ana akım gazeteler hayalet ve musallat hikayelerini diğer haberler gibi ele aldılar. Chicago Daily Tribune'de 1891 yılında yayınlanan "en titiz zevke uyacak kadar kanlı" bir haberde, üç cinayet kurbanının hayaletlerinin, katillerinin sonunda delirmiş olan oğlundan intikam almak isteyen bir eve musallat olduğuna inanıldığı anlatılıyordu.

"Hayaletlere inancı olmayan" birçok aile daha sonra eve taşınmış, ancak kısa süre sonra hepsi tekrar taşınmıştır.

1920'lerde çeşitli kalitelerde birçok "psişik" kitap yayınlandı. Bu tür kitaplar genellikle Ouija tahtalarının kullanımıyla başlatılan gezilere dayanıyordu. Bu popüler kitaplardan birkaçı örgütlenmemiş bir Spiritüalizm sergiliyordu, ancak çoğu daha az anlayışlıydı.

Hareket son derece bireyseldi ve her kişi öbür dünyanın doğasını anlamak için kendi deneyimlerine ve okumalarına güveniyordu. Bu nedenle örgütlenmenin ortaya çıkması yavaş oldu ve ortaya çıktığında da medyumlar ve trans eğitmenleri tarafından dirençle karşılandı. Üyelerin çoğu Hıristiyan kiliselerine gitmekten memnundu ve özellikle evrenselci kiliseler birçok Spiritüalisti barındırıyordu.

Spiritüalizm hareketi, kısmen dolandırıcılık suçlamalarının kamuoyuna yansıması ve kısmen de Hıristiyan bilimi gibi dini hareketlerin cazibesi nedeniyle sönmeye başlayınca, Spiritüalist Kilisesi örgütlendi. Bu kilise, hareketin bugün Amerika Birleşik Devletleri'nde kalan ana kalıntısı olduğunu iddia edebilir.

Diğer medyumlar

Emma Hardinge Britten

Londra doğumlu Emma Hardinge Britten (1823-99) 1855 yılında Amerika Birleşik Devletleri'ne taşındı ve trans konuşmacısı ve organizatör olarak Spiritüalist çevrelerde aktif oldu. Özellikle 1884 tarihli On Dokuzuncu Yüzyıl Mucizeleri adlı kitabıyla hareketin yayılışının tarihçisi olarak tanınır: Spirits and Their Work in Every Country of the Earth (On Dokuzuncu Yüzyıl Mucizeleri: Dünyanın Her Ülkesinde Ruhlar ve Çalışmaları) ve 1870 tarihli Modern American Spiritualism (Modern Amerikan Ruhçuluğu) adlı eserlerinde, hareketin ilk günlerinden başlayarak medyumluk iddialarını ve araştırmalarını ayrıntılı bir şekilde anlatmıştır.

William Stainton Moses (1839-92), 1872'den 1883'e kadar olan dönemde 24 defteri otomatik yazıyla dolduran ve bunların çoğunun ruhlar dünyasındaki koşulları tanımladığı söylenen bir Anglikan din adamıydı. Ancak Frank Podmore onun ruhlarla iletişim kurabildiği iddiasına şüpheyle yaklaşmış, Joseph McCabe ise Moses'ı "kasıtlı bir sahtekâr" olarak nitelendirmiş ve onun bu iddialarının ve tüm başarılarının bir aldatmacanın sonucu olduğunu öne sürmüştür.

Adelma Vay (1840-1925), Macar (köken olarak) ruhsal medyum, homeopat ve durugörü uzmanı, ruhçuluk hakkında Almanca yazılmış ve İngilizceye çevrilmiş birçok kitap yazmıştır.

Eusapia Palladino (1854-1918) İtalya, Fransa, Almanya, İngiltere, Amerika Birleşik Devletleri, Rusya ve Polonya'yı gezerek kariyer yapmış Napoli'nin kenar mahallelerinden İtalyan bir ruhçu medyumdur. Palladino'nun inananlar tarafından karanlıkta spiritüalist fenomenler gerçekleştirdiği söyleniyordu: masaları havaya kaldırmak, apportlar üretmek ve ruhları maddeleştirmek. Araştırmalar sonucunda bunların hepsinin hile ürünü olduğu anlaşıldı.

İngiliz medyum William Eglinton (1857-1933) nesnelerin hareketi ve maddeleşme gibi spiritüalist fenomenler gerçekleştirdiğini iddia etmiştir. Yaptıklarının hepsinin birer hile olduğu ortaya çıktı.

Bangs Kardeşler, Mary "May" E. Bangs (1862-1917) ve Elizabeth "Lizzie" Snow Bangs (1859-1920), Chicago'da yaşayan ve ölülerin resimlerini ya da "Ruh Portreleri "ni yaparak kariyer yapan iki spiritüalist medyumdu.

1920'lerde spiritüalist bir medyum olan Mina Crandon (1888-1941), seansları sırasında ektoplazma bir el üretmesiyle tanınıyordu. Bu elin daha sonra biyologlar tarafından bir parça oyulmuş hayvan karaciğerinden yapıldığı tespit edilince bunun bir hile olduğu ortaya çıkmıştır. 1934 yılında psişik araştırmacı Walter Franklin Prince, Crandon vakasını "psişik araştırmalar tarihindeki en ustaca, ısrarcı ve fantastik sahtekarlık kompleksi" olarak tanımladı.

Helen Duncan

Amerikalı ses medyumu Etta Wriedt (1859-1942), fizikçi Kristian Birkeland tarafından trompetinin çıkardığı seslerin potasyum ve su ve diğer durumlarda likopodyum tozu ile indüklenen kimyasal patlamalardan kaynaklandığını keşfettiğinde bir sahtekâr olarak ifşa edildi.

Bir başka tanınmış medyum da İskoç materyalizasyon medyumu Helen Duncan'dı (1897-1956). Fotoğrafçı Harvey Metcalfe 1928 yılında Duncan'ın evinde bir dizi seansa katılmış ve Duncan'ın ve aralarında ruh rehberi "Peggy "nin de bulunduğu sözde "cisimleşme" ruhlarının flaşlı fotoğraflarını çekmiştir. Fotoğraflar, "ruhların" eski çarşaflara sarılmış boyalı kağıt maskelerden yapılmış bebekler kullanılarak hileli bir şekilde üretildiğini ortaya çıkardı. Duncan daha sonra Harry Price tarafından Ulusal Psişik Araştırma Laboratuarı'nda test edildi; fotoğraflar Duncan'ın ektoplazmasının tülbent, lastik eldiven ve dergi kapaklarından kesilmiş kafalardan yapıldığını ortaya çıkardı.

Evrim

Spiritüalistler 19. yüzyılın sonları ve 20. yüzyılın başlarında evrim teorilerine şüpheyle yaklaşmışlardır. Genel anlamda evrim kavramı, insanlığın ilerici gelişimine dair spiritüalist düşünceye uyuyordu. Ancak aynı zamanda, insanlığın hayvansal kökenlerine olan inanç, ruhun ölümsüzlüğünün temelini tehdit ediyordu; çünkü insanlar Tanrı tarafından yaratılmamışsa, özel olarak ruhlarla donatılmış olmaları pek makul değildi. Bu durum Spiritüalistlerin ruhsal evrimi benimsemesine yol açmıştır.

Spiritüalistlerin evrim görüşü ölümle son bulmuyordu. Spiritüalizm, ölümden sonra ruhların yeni varoluş alanlarında ruhsal durumlara ilerlediğini öğretmiştir. Spiritüalistlere göre evrim, ruhlar dünyasında yeryüzünde karşılaşılandan "daha hızlı ve büyümeye daha elverişli koşullar altında" gerçekleşiyordu.

John Page Hopps (1834-1911) Londra Spiritüalistler Birliği'nde yaptığı bir konuşmada hem evrimi hem de Spiritüalizmi desteklemiştir. Hopps, insanlığın "hayvanın karanlığından" kusurlu bir şekilde başladığını ancak "meleğin muhteşem ışığına" yükseleceğini iddia etti. Hopps, insanların düşmüş değil, yükselen yaratıklar olduğunu ve ölümden sonra bir dizi varoluş alanında mükemmelliğe doğru evrimleşeceklerini iddia etmiştir.

Teosofi, evrimin spiritüalist yorumuna karşıdır. Teosofi, insanın evrimiyle karışık metafizik bir evrim teorisi öğretir. Spiritüalistler teozofistlerin evrimini kabul etmezler. Teozofiye göre insanlık bir mükemmellik durumunda başlar (bkz. Altın çağ) ve zihni geliştirerek ve ruhsal bilinci kaybederek ilerleyen bir maddileşme (evrim) sürecine girer. Tekrarlanan reenkarnasyonlar yoluyla deneyim ve büyümenin bir araya gelmesinden sonra insanlık, artık öz-bilinçli bir mükemmellik olan orijinal ruhsal durumuna yeniden kavuşacaktır.

Teozofi ve Spiritüalizm, özellikle 20. yüzyılın başlarında çok popüler metafizik düşünce okullarıydı ve bu nedenle farklı inançlarında her zaman çatışıyorlardı. Madam Blavatsky Spiritüalizmi eleştiriyordu; teozofiyi olabildiğince Spiritüalizmden uzaklaştırdı ve kendini doğu okültizmiyle birleştirdi.

Gerald Massey

Spiritüalist Gerald Massey, Darwin'in evrim teorisinin eksik olduğunu iddia etmiştir:

Teori, insanın kökenine ilişkin açıklamanın yalnızca yarısını içermekte ve onu tamamlamak için spiritüalizme ihtiyaç duymaktadır. Çünkü fiziksel taraftaki bu yükseliş sayısız çağlar boyunca ilerlerken, İlahi iniş de devam etmektedir; insan ruhsal olarak İlahi olandan gelen bir enkarnasyon ve hayvan yaratılışından gelen bir insan gelişimidir. Gelişimin nedeni ruhsaldır. Bay Darwin'in teorisi bizimkine en ufak bir şekilde karşı çıkmaz -bizce bunu gerektirir; o sadece konunun bizim tarafımızla ilgilenmez. Yaşam konusunda dünyanın tozundan daha aşağıya inemez; ve bizim için kökenimizin ana ilgisi ruhani alanda yatmalıdır.

Spiritüalistler, Spiritüalizm olmadan "Darwin doktrininin kopuk bir halka" olduğuna inanıyorlardı. Gerald Massey, "Spiritüalizm evrimi kabul edecek, onu uygulayacak ve her iki ucu da mükemmel bir daire içinde buluşturacaktır" demiştir.

Evrimi reddeden ünlü bir medyum Cora L. V. Scott'tı; derslerinde evrimi reddetmiş ve bunun yerine bir tür panteist Spiritüalizmi desteklemiştir.

Alfred Russel Wallace, özellikle yaşam ve zihin olguları olmak üzere, ruhsal evrim süreci yoluyla niteliksel yeniliklerin ortaya çıkabileceğine inanıyordu. Wallace bu yenilikleri doğaüstü bir güce bağlıyordu. Hayatının ilerleyen dönemlerinde Wallace, Spiritüalizm'in bir savunucusu olmuş ve insanların yüksek zihinsel yetileri için maddi olmayan bir kökene inanmıştır. 1909'da "Yaşam Dünyası" başlıklı bir dergi makalesinde, evrimin evrenin bir amacı olduğunu ve canlı organizmaların belirli yönlerinin tamamen materyalist süreçler açısından açıklanamayacağını öne sürdüğüne inanmış ve daha sonra bunu aynı adlı bir kitaba dönüştürmüştür. Wallace, 1911 tarihli Yaşam Dünyası adlı kitabında evrime ruhani bir yaklaşımı savunmuş ve evrimi "yaratıcı güç, yönlendirici akıl ve nihai amaç" olarak tanımlamıştır. Wallace, doğal seçilimin insandaki zeka ya da ahlakı açıklayamayacağına inanıyordu, bu nedenle maddi olmayan ruhani güçlerin bunları açıkladığını öne sürdü. Wallace, insanlığın ruhani doğasının yalnızca doğal seçilimle ortaya çıkamayacağına, ruhani doğanın kökenlerinin "görünmeyen ruh evreninden" kaynaklanması gerektiğine inanıyordu.

Oliver Lodge da Man and the Universe (1908), Making of Man (1924) ve Evolution and Creation (1926) adlı kitaplarında ruhani evrimin bir versiyonunu desteklemiştir. Sentezdeki spiritüalist unsur en çok Lodge'un 1916 tarihli Raymond, or Life and Death (Raymond ya da Yaşam ve Ölüm) adlı kitabında öne çıkmıştır ve bu kitap halkın paranormal olaylara olan ilgisini yeniden canlandırmıştır.

1920'lerden sonra

1920'lerden sonra Spiritüalizm üç farklı yönde gelişmiştir ve bunların hepsi bugün de varlığını sürdürmektedir.

Senkretizm

Bunlardan ilki, herhangi bir hiyerarşi ya da dogma olmaksızın, bir medyum ve müşteriler merkezli daireler halinde örgütlenmiş bireysel uygulayıcılar geleneğini sürdürmüştür. Zaten 19. yüzyılın sonlarında Spiritüalizm giderek daha senkretik bir hal almıştı, bu da merkezi otoritesi ya da dogması olmayan bir hareketin doğal bir gelişmesiydi. Bugün, bu örgütsüz çevreler arasında Spiritüalizm yeni çağ hareketine benzemektedir. Bununla birlikte, Doğu dini, astroloji, ritüel büyü ve reenkarnasyonu içeren teozofi, 20. yüzyıl yeni çağ hareketinin daha yakın bir öncüsüdür. Günümüzün senkretik Spiritüalistleri reenkarnasyon ya da Tanrı'nın varlığı gibi konulara ilişkin inançlarında oldukça heterojendir. Bazıları yeni çağ ve neo-pagan inançlarını benimserken, diğerleri kendilerini "Hristiyan spiritüalistler" olarak adlandırmakta ve spiritüalist deneyimleri ihtiyatlı bir şekilde Hristiyan inançlarına dahil etme geleneğini sürdürmektedir.

Spiritüalist sanat

Spiritüalizm sanatı da etkilemiş, sanatsal bilinç üzerinde yaygın bir etkiye sahip olmuş, spiritüalist sanatın modernizm ve dolayısıyla günümüz sanatı üzerinde büyük bir etkisi olmuştur.

Spiritüalizm aynı zamanda Vasily Kandinsky, Piet Mondrian, Kasimir Malevich, Hilma af Klint, Georgiana Houghton ve František Kupka'nın öncü soyut sanatına da ilham vermiştir.

Spiritüalist kilise

İkinci yönelim ise, Hıristiyan mezheplerini örnek alan, yerleşik ayinleri, yedi ilkesi ve medyumlar için eğitim gereklilikleri olan resmi bir örgütlenmeyi benimsemek olmuştur. Amerika Birleşik Devletleri'nde spiritüalist kiliseler esas olarak ya Ulusal Spiritüalist Kiliseler Birliği'ne ya da spiritüel kilise hareketi olarak bilinen gevşek müttefik mezhepler grubuna bağlıdır; İngiltere'de baskın örgüt 1890 yılında kurulan Spiritüalist Ulusal Birliği'dir.

Arthur Conan Doyle, Sherlock Holmes'un yaratıcısı

Spiritüalist uygulamalarda resmi eğitim 1920'lerde Chicago, Illinois'deki William T. Stead Center gibi kuruluşlarla ortaya çıkmış ve günümüzde İngiltere'deki Stansted Hall'daki Arthur Findlay Koleji ve Amerika Birleşik Devletleri Wisconsin'deki Morris Pratt Enstitüsü ile devam etmektedir.

Örgütlü Spiritüalistler arasındaki inanç çeşitliliği birkaç bölünmeye yol açmıştır; en önemlisi 1957'de İngiltere'de hareketi kendine özgü (benzersiz özelliklere sahip) bir din olarak görenler ile Hıristiyanlık içinde bir mezhep olarak gören bir azınlık arasında meydana gelmiştir. Amerika Birleşik Devletleri'nde bu ayrım daha az Hıristiyan olan Ulusal Spiritualist Kiliseler Birliği ile daha Hıristiyan olan spiritüel kilise hareketi arasında görülebilir.

Günümüzde örgütlü Spiritüalizmin uygulamaları, özellikle hokkabazlık sanatını andıran unsurlar olmak üzere gösterişin çoğunu bir kenara bırakmış olan diğer dinlerinkine benzemektedir. Dolayısıyla "zihinsel" medyumluğa çok daha fazla vurgu yapılmakta ve Arthur Conan Doyle gibi ilk inananları büyüleyen görünüşte mucizevi "maddeleşen" medyumluktan neredeyse tamamen kaçınılmaktadır. Avustralya'daki ilk Spiritüalist kilise 1913 yılında kurulan United Stanmore & Enmore Spiritüalist Kilisesi'dir. Conan Doyle 1921 yılında burada Avustralya'ya veda konuşması yapmıştır.

Psişik araştırmalar

Daha 1882 gibi erken bir tarihte, Psişik Araştırmalar Derneği'nin (SPR) kurulmasıyla birlikte, parapsikologlar spiritüalist iddiaları araştırmak üzere ortaya çıktılar. SPR'nin Spiritüalizm üzerine yaptığı araştırmalar birçok sahte medyumu ortaya çıkarmış ve bu da fiziksel medyumluğa olan ilginin azalmasına katkıda bulunmuştur.

Genel

Spiritüalizm geniş anlamda tinselcilik (ruhçuluk) anlamında olup, ruhani tüm konuları kapsar; dar anlamda da dini bir kavram olmaktadır. Spiritüalizm’in dini anlamı öteki dünya veya sonsuzluk gibi manevi kavramlarla bağdaştırılabilir.

Spiritüalizm’in sadece kesin sınırları ve temel anlayışı diğer manevi düşünce alanlarından farklıdır. Fakat çoğu sözcüklerde (özellikle İngilizce sözcüklerde) anlayış olarak birbirlerinden farklı olmalarına rağmen dindarlık ve spiritüalizm (tinselcilik) eşanlamlı olarak verilir.

Spiritüalizm anlamı bazı yerlerde ruhçuluk, ruhaniyet, ruhani oluş olarak geçer. Materyalizm‘in (maddecilik) karşıt anlamı olarak verildiği yerler de vardır.

Spiritüalizm büyük dinlerde de yer yer geçmektedir. Bu bağlamda tinselcilik; takva tanrıya giden bir yol olarak da ele alınabilir.

Kimi psikologlar spiritüalizm’i, varoluşun en önemli ayrıcalıklarını bilmek, özellikle kişinin kendi varlığının kendi gücünün farkındalığını yaşamak olarak tanımlar.

Yani kısaca spiritüalizm, bir insanın, dinsel öğeleri manevi biçimde yaşaması demek değildir. İnsan materyalizmden kopuk yaşamaya da bilir. Spiritüalizm kişinin benliğini aşan sanal gerçeklik ve maksimum derecede önemliliği savunur. Kimi kitaplarda da spiritüalizm, maddesel olmayan, madde ötesi ruhsal, fakat anlaşılır gerçekliktir. Tanrı varlık en büyük güç ya da uyanış, anlayış tanıma gibi konuları ele alır. Bu inanışta sorgulayıcı tutum, inanarak kabul etme, bilinçli olarak edimlerde bulunma savunulmaktadır.

Spiritüalizm aşağıdaki 7 maddeyle açıklanabilir:

  • Dua, tanrıya inanma, anlama
  • Tanıma, bilme, anlama
  • Maneviyat, inanç
  • Hissetme, geniş düşünme, hoşgörü
  • Dünyayı ve kendini bilerek dış çevreyi doğru algılama
  • Derin saygı ve düşünceli olma
  • Soğukkanlılık ve meditasyon

Birçok felsefeci yukarıdaki özelliklere sahip olunarak insanın kendi hayatının önemini, mantığını kavrayabilir. Hangi tanrıya (Allah, Tao, Brahman, Praina) inanılırsa inanılsın eğer bir kişi bu özelliklere sahipse içindeki maneviyatı yakalayacağına inanılır. Spiritüalizm, aracı olmadan belli bir gruba dahil olunmadan etnik olan yaşam tarzını sürdürülebilir olduğunu savunur.

Din psikologları spiritüalizmin ana düşüncesinin maneviyata yönelme olarak da tanımlar. Onlara göre spiritüalizm bencillikten tamamen uzak, materyalist olmayan bir düşüncenin merkezinde olmaktır.

Transpersonel psikologlar da Spiritüalizm’i, tek bir gerçeğin olduğunu algılama ve ruhsal gerçekliği bilme olarak tanımlar.

Dinlere göre spiritüalizm

Spiritüalizm son zamanlarda kişiye özgü olarak ele alınır. Çünkü maneviyatta yaşayan her bir kişi hayat ya da deneyim açısından farklı boyutta ve şekildedir. Böylece dinler ve mezhepler farklı manevi etkileşimler yaratır. Bu da dini boyutta ve dini gerçeklerde farklı deneyim, tasvir ve adlandırmaya sebebiyet verir. Örneğin tanrı (İslam dininde Allah), Tao, Brahman, Maha-Atman, Shunyata, Kutsal ruh Pneuma, Prajna, Maha-Puruşa, Sugmad aslında tek bir gerçeklik, tek bir inanıştır.

Şimdilerde büyük din grupları ve mezhepler farklı bir şekilde manevi akımlar ortaya çıkarmaktadır. Manevi inanışlar ve farklı dinler birbirlerinden etkilenerek birbirlerini kabul ederek adaptasyon sağlayarak farklı din grupları yaratabilir. Buna örnek olarak Hristiyan dininin ve Zen inanışının ortaya çıkması gösterilebilir.Bu da farklı dinlerin ortak noktada birleşmelerinin imkânsız olmayacağını göstermektedir.

Dinlerin spiritüal ritüelleri

İslam: Dua, namaz, abdest, Hac görevi, oruç tutma, zekât.

Hristiyanlık: Bedensel ve ruhsal ibadet, meditasyon, İncil’den bölümler anlatan dramalar.

Budizm, Hinduizm, Taoizm, Jainizm: Esas olarak insanı güzelliğe, gerçekliğe, mutluluğa, empatiye yönelten manevi davranışlar, meditasyon, konsantrasyon, yoga.

Spiritüalizmle ilişkili görülen alanlar