Siren

bilgipedi.com.tr sitesinden
Sirène
Odysseus Sirens BM E440 n2.jpg
Odysseus ve Sirenler, Siren Ressamı'nın kendi adını taşıyan Stamnos vazosu, (MÖ 480-470), British Museum,
John William Waterhouse'un Siren adlı tablosu

Sirenler ya da Seireneler (Yunanca Σειρήνες ya da Acheloides), Yunan mitolojisinde Sirenum scopuli denen bir adada yaşadıklarına inanılan deniz yaratıklarıdır. Bazı farklı öykülerde ise Cape Pelorum'da ya da Anthemusa adasında yaşamış olduklarından, şimdi de Paestum'un yanındaki Sirenus adalarında ya da Capreae'de yaşadıklarından bahsedilir. Bu yerlerin tamamı uçurumlarla ve kayalıklarla çevrili olarak betimlenmiştir. Buralarda dolaşan denizciler, sirenlerin söylediği şarkılardan büyülenip gemilerini kayalıklara doğru sürmüşler ve sirenlere yem olmuşlardır.

Sirenler, deniz kızlarından farklı olarak iki kuyrukludur. Achelous'un kızları olarak betimlenmişlerdir. Homeros, sayılarıyla ilgili hiçbir şey söylemese de, sonradan yazarlar hem isimlerine hem de sayılarına değinmişlerdir. Bazen Aglaopheme, Ceysi ve Thelxiepeia adlı üç taneden bahsedilmiş; Peisinoe, Aglaope ve Thelxiepeia adlı üç tanesinin de sözü geçmiştir. Sayıları genellikle iki ile beş arasında, isimleri de genellikle Thelxiepia/Thelxiope/Thelxinoe, Molpe, Aglaophonos/Aglaope, Pisinoe/Peisinoë, Ceysi, Parthenope, Ligeia, Leucosia, Raidne ve Teles'tir. Bazı hikâyelere göre, genç Persephone'un oyun arkadaşları olduklarından da bahsedilmiştir. "Siren şarkısı" terimi ise, sirenlerin çok güzel sesleriyle söyleyip denizcileri büyüledikleri, böylece büyülenen denizcileri yedikleri şarkılardır.

Varşova'daki "Syrenka"
Siren
NAMA Sirène.jpg
Kaplumbağa kabuğundan lir çalan bir sirenin Attika mezar heykeli, MÖ 370 civarı
GruplamaMitolojik
ÜlkeYunanistan

Yunan mitolojisinde sirenler (Antik Yunanca: tekil: Σειρήν, Seirḗn; çoğul: Σειρῆνες, Seirênes) çekici sesleri olan insana benzer varlıklardı; Odysseia'da Odysseus'un mürettebatının hayatını kurtardığı bir sahnede görünürler. Romalı şairler onları Sirenum scopuli adı verilen bazı küçük adalara yerleştirmişlerdir. Daha sonraki bazı rasyonelleştirilmiş geleneklerde, "çiçekli" Anthemoessa ya da Anthemusa adasının gerçek coğrafyası sabittir: bazen Pelorum Burnu'nda, bazen de Sirenuse olarak bilinen adalarda, Paestum yakınlarında ya da Capreae'de. Tüm bu yerler uçurumlar ve kayalıklarla çevriliydi.

İsimlendirme

Siren şeklinde arkaik parfüm vazosu, MÖ 540 civarı

Onuncu yüzyıl Bizans sözlüğü Suda'daki "sirenler" (Yunanca: Σειρῆνας) maddesinde sirenlerin göğüslerinden yukarıya doğru serçe şeklinde oldukları ve altlarının kadın olduğu ya da alternatif olarak kadın yüzlü küçük kuşlar oldukları belirtilmiştir.

Etimoloji

İsmin etimolojisi tartışmalıdır. Robert S. P. Beekes Yunan öncesi bir kökeni olduğunu öne sürmüştür. Diğerleri ise ismi σειρά (seirá, "ip, kordon") ve εἴρω (eírō, "bağlamak, birleştirmek, tutturmak") ile ilişkilendirerek "bağlayıcı, dolaştırıcı", yani sihirli şarkılarla bağlayan veya dolaştıran kişi anlamına gelir. Bu, Odysseus'un onların şarkılarına direnmek için gemisinin direğine bağlandığı ünlü sahneyle bağlantılı olabilir.

Gürültü çıkaran bir alete atıfta bulunan İngilizce "siren" kelimesi bu isimden türemiştir.

İkonografi

Odysseus ve Sirenler, Siren Ressamı'nın kendi adını taşıyan vazosu, MÖ 475 civarı
Myrina'dan inleyen siren heykelciği, MÖ birinci yüzyıl

Yunan mitolojisinin sirenleri Homeros'un Odysseia'sında yer alır, ancak Homeros herhangi bir fiziksel tanımlama yapmamış ve görsel görünümleri okuyucuların hayal gücüne bırakılmıştır. Sirenler MÖ 7. yüzyıldan itibaren sanatta insan başlı kuşlar olarak tasvir edilmeye başlanmıştır. Rodoslu Apollonius Argonautica'da (MÖ 3. yüzyıl) sirenleri kısmen kadın ve kısmen balık olarak yazılı olarak tanımlamıştır.

Erken Yunan sanatında sirenler genellikle büyük kadın başları, kuş tüyleri ve pullu ayakları olan kuşlar olarak temsil edilmişlerdir. Daha sonraları, kanatlı ya da kanatsız, kuş bacaklı, özellikle arp ve lir olmak üzere çeşitli müzik aletleri çalan kadın figürleri olarak temsil edilmişlerdir.

Başlangıçta sirenler erkek ya da dişi olarak gösterilmiştir, ancak erkek siren MÖ beşinci yüzyıl civarında sanattan kaybolmuştur.

Denizkızı olarak sirenler

Genel olarak, kısmen balık (denizkızı) formu özelliği Ortaçağ döneminde ikonik hale gelmiştir, ancak aslında sirenin denizkızı benzeri olarak tasvir edildiği Klasik dönemden örnekler günümüze ulaşmıştır. MÖ 3. yüzyıla tarihlenen örneklerde sirenler denizkızı ya da "tritonesses" olarak betimlenmiştir; bunlardan biri Atina'da bulunan toprak bir kâse üzerine basılmış siren imgesidir. Bir diğeri ise muhtemelen Roma dönemine ait pişmiş topraktan bir kandildir.

Kendisine karşı koymaya çalışan denizcileri baştan çıkaran bir sirenin minyatür illüstrasyonu, bir İngiliz Bestiary'sinden, yaklaşık 1235

Sirenin bir "denizkızı" olarak bilinen ilk edebi tasviri Orta Çağ'a kadar, Anglo-Latin katalog Liber Monstrorum'da (MS 8. yüzyılın başları), sirenlerin "deniz kızları... bir kızın vücuduna sahip, ancak pullu balık kuyrukları var" olduğunu söylüyor.

Physiologus'un Latince versiyonuna (6. yüzyıl) "siren" eklendiğinde sirenin kuşa benzeyen tanımı korunmuş ve kuş imgesi 13. yüzyıla kadar bir dizi müteakip bestiary tarafından benimsenmiştir, ancak bu arada bir zamanda denizkızı şekli bu eserler bütününe dahil edilmiştir.

Dokuzuncu yüzyılın ortalarına tarihlenen bir Physiologus, sireni bir kadın-balık olarak resmederek kendi metinleriyle çelişmiştir. Sirenin denizkızı olarak resmedilmesi (genellikle elinde bir müzik aleti yerine yılanbalığı tutmaktadır), gruptaki en eski kodeks olan 12. yüzyılın sonlarına tarihlenen "ikinci aile" bestiary'lerinde yaygınlaşmıştır.

Bazı istisnalarda siren, hem balık benzeri bir alt gövdeye hem de kuş benzeri kanatlara ve ayaklara sahip bir melez olarak çizilmiştir. Guillaume le clerk'in bestiary'sinde (1210 ya da 11) Siren'den "balık ya da kuş şeklinde" diye bahsedilmektedir.

Sirenlerin denizkızı şeklinde olduğunu iddia eden ve Physiologus'u kaynak olarak gösteren ortaçağ eserleri de ortaya çıkmıştır.

Aile

Sophokles'in bir fragmanında Phorcys onların babası olarak gösterilse de, sirenler isimlendirildiklerinde genellikle nehir tanrısı Achelous'un kızları olarak, ya Muse Terpsichore, Melpomene ya da Calliope tarafından ya da son olarak Calydon Kralı Porthaon'un kızı Sterope tarafından isimlendirilirler.

Euripides'in Helen (167) adlı oyununda, Helen ıstırap içinde "Kanatlı bakireler, Yeryüzünün kızları (Chthon)" diye seslenir. Her ne kadar denizcileri cezbetseler de, Yunanlılar sirenleri deniz tanrıları olarak değil, "çiçeklerle bezeli çayırlarında" tasvir etmişlerdir. Epimenides sirenlerin Oceanus ve Ge'nin çocukları olduğunu iddia etmiştir. Romalı yazarlar onları Phorcys'in kızları olarak denizle daha yakından ilişkilendirmişlerdir. Sirenler başta Homeros'un Odysseia'sı olmak üzere birçok Yunan hikâyesinde yer alır.

Sirenlerin listesi

Sayıları iki ila sekiz arasında değişmektedir. Homeros Odysseia'da kökenleri ya da adları hakkında hiçbir şey söylemez ama sirenlerin sayısını iki olarak verir. Daha sonraki yazarlar hem isimlerinden hem de sayılarından bahseder: bazıları üç tane olduklarını belirtir, Peisinoe, Aglaope ve Thelxiepeia ya da Aglaonoe, Aglaopheme ve Thelxiepeia; Parthenope, Ligeia ve Leucosia; Apollonius'un ardından Hesiod isimlerini Thelxinoe, Molpe ve Aglaophonos olarak verir; 'Suidas isimlerini Thelxiepeia, Peisinoe ve Ligeia olarak verir; Hyginus sirenlerin sayısını dört olarak verir: Teles, Raidne, Molpe ve Thelxiope; Eustathius, Aglaopheme ve Thelxiepeia olmak üzere iki kişi olduklarını belirtir; antik bir vazo resmi bu iki ismi Himerope ve Thelxiepeia olarak kanıtlar.

Daha sonraki kaynaklarda isimleri Thelxiepeia/Thelxiope/Thelxinoe, Molpe, Himerope, Aglaophonos/Aglaope/Aglaopheme, Pisinoe/Peisinoë/Peisithoe, Parthenope, Ligeia, Leucosia, Raidne ve Teles olarak geçmektedir.

  • Molpe (Μολπή)
  • Thelxiepeia' (Θελξιέπεια) veya Thelxiope (Θελξιόπη) "göze hoş gelen")
Sirenlerin isimleri, sayıları ve ebeveynlerinin karşılaştırmalı tablosu
İlişki İsimler Kaynaklar
Homer
Epimenides
Hesiod
Sophocles
(Sch. on) Apollonius
Lycophron
Strabon
Apollodorus
Hyginus
Servius
Eustathius
Suidas
Tzetzes
Vazo boyama
Euripides
Alex.
Tzet.
Brunte
Hibe
Ebeveynlik Oceanus ve Gaea
Chthon
Achelous ve Terpsichore
Achelous ve Melpomene
Achelous ve Sterope
Achelous ve Calliope
Phorcys
Sayı 2
3
4
Bireysel isim Thelxinoe veya Thelxiope
Thelxiepe
Thelxiep(e)ia
Aglaophonus
Aglaope
Aglaopheme
Aglaonoe
Molpe
Peisinoe veya Pisinoe
Parthenope
Leucosia
Raidne
Teles
Ligeia
Himerope

Mitoloji

Demeter

Canosa Sireni, psikopomp özelliklerini sergileyen heykelcik, MÖ dördüncü yüzyıl sonu

Ovid'e (MÖ 43-MS 17) göre sirenler genç Persephone'nin yoldaşlarıydı. Demeter, Hades tarafından kaçırılan Persephone'yi aramaları için onlara kanatlar vermiştir. Ancak Hyginus'un Fabulae'sinde (MÖ 64-MS 17) Demeter, Persephone'nin kaçırılmasına müdahale etmedikleri için sirenleri lanetler. Hyginus'a göre Sirenlerin kaderi sadece şarkılarını duyan ölümlüler yanlarından geçip gidene kadar yaşamaktı.

İlham Perileri

Bir efsaneye göre tanrıların kraliçesi Hera, sirenleri Musalar ile bir şarkı yarışmasına girmeye ikna etmiş. Yarışmayı Musalar kazanır ve ardından sirenlerin tüm tüylerini yolup onlardan taç yaparlar. Bizanslı Stephanus'un yazdığına göre, yarışmayı kaybetmenin acısıyla sirenler beyaza bürünmüş ve Aptera'da ("tüysüz") denize düşmüş, burada Leukai ("beyaz olanlar", modern Souda) adı verilen körfezdeki adaları oluşturmuşlardır.

Argonautica

Argonautica'da (MÖ üçüncü yüzyıl) Jason, Chiron tarafından Orpheus'un yolculuğunda gerekli olacağı konusunda uyarılmıştı. Orpheus onların seslerini duyunca lirini çıkarır ve müziğini onlardan daha güzel çalarak seslerini bastırır. Ancak mürettebattan biri, keskin kulaklı kahraman Butes, şarkıyı duydu ve denize atladı, ancak tanrıça Afrodit tarafından yakalandı ve güvenli bir şekilde taşındı.

Odysseia

Odysseus sirenlerin ona ne söylediğini merak etmiş ve Kirke'nin tavsiyesi üzerine tüm denizcilerinin kulaklarını balmumuyla tıkatıp onu direğe bağlamalarını istemiş. Adamlarına, ne kadar yalvarırsa yalvarsın onu direğe sıkıca bağlı bırakmalarını emretmiş. Güzel şarkılarını duyunca denizcilere onu çözmelerini emretmiş ama onlar onu daha sıkı bağlamışlar. Onlar uzaklaşınca Odysseus kaşlarını çatarak serbest bırakılmasını işaret eder. Homeros sonrası bazı yazarlar, sirenlerin şarkılarını duyan birinin onlardan kaçması durumunda ölmeye yazgılı olduklarını ve Odysseus geçtikten sonra bu nedenle kendilerini suya atıp yok olduklarını belirtir.

Plinius

Birinci yüzyılda yaşamış Romalı tarihçi Yaşlı Plinius sirenleri saf bir masal olarak nitelendirmiştir: "Her ne kadar ünlü yazar Clearchus'un babası Dinon onların Hindistan'da var olduğunu, şarkılarıyla insanları büyülediklerini ve önce onları uyuttuktan sonra parçalara ayırdıklarını iddia etse de." Leonardo da Vinci not defterlerine şöyle yazmıştır: "Siren o kadar tatlı şarkı söyler ki denizcileri uyutur; sonra gemilere tırmanır ve uyuyan denizcileri öldürür."

Sirenler ve ölüm

Odysseus ve Sirenler, Roma mozaiği, MS ikinci yüzyıl (Bardo Ulusal Müzesi)

Klasik dönemden bu yana Yunanistan anakarasının yanı sıra Küçük Asya ve Magna Graecia'da cenaze töreni bağlamında siren heykellerine rastlanmaktadır. "Canosa Sireni "nin -Canosa di Puglia, Magna Graecia'nın bir parçası olan Apulia'da bir yerleşim yeridir- bir defin sırasında mezar eşyaları arasında ölüye eşlik ettiği söylenir. Bazı psikopomp özelliklerine sahip olduğu ve ölülere öbür dünya yolculuğunda rehberlik ettiği görülüyordu. Pişmiş toprak döküm figür, orijinal beyaz pigmentinin izlerini taşımaktadır. Kadın bir kuşun ayaklarını, kanatlarını ve kuyruğunu taşımaktadır. Heykel Madrid'deki İspanya Ulusal Arkeoloji Müzesi'nde korunmaktadır. Sirenlere aşağı dünyanın Musaları denirdi. Klasik bilim adamı Walter Copland Perry (1814-1911) gözlemlemiştir: "Şarkıları karşı konulmaz derecede tatlı olsa da, tatlıdan daha az hüzünlü değildi ve hem bedeni hem de ruhu ölümün ve yozlaşmanın habercisi olan ölümcül bir uyuşukluğa sürüklüyordu." Şarkıları sürekli olarak Persephone'yi çağırmaktadır.

"Siren şarkısı" terimi, karşı konulması zor ama kulak verildiği takdirde kötü bir sonuca götürecek bir çağrıya işaret eder. Daha sonraki yazarlar, Kirke'nin onları "çayırlarında uzanmış, etraflarında çürüyen ceset yığınları, kemiklerinin üzerinde pörsümüş deri parçaları" olarak tanımlamasına dayanarak, sirenlerin yamyam olduklarını ima etmişlerdir. Dilbilimci Jane Ellen Harrison'ın (1850-1928) "Siren olarak Ker" hakkında belirttiği gibi: "Homeros'un sirenleri bedene değil de ruha hitap eder hale getirmesi tuhaf ve güzeldir." Sirenlerin şarkısı Odysseus'a mantik gerçeklerin vaadidir; bunları anlatmak için yaşayacağına dair sahte bir vaatle şarkı söylerler,

Kalbinin sesini dinledikten sonra, daha bilge bir adam olarak yoluna devam eder.
Yunanlıların ve Truvalıların bir zamanlar çektiği tüm acıları biliyoruz.
Tanrılar öyle istediğinde Truva'nın yayılan ovasında-
Bereketli yeryüzünde olup biten her şeyi biliyoruz!

Harrison, "Onlar Sfenks gibi mantıklı yaratıklardır, hem geçmişi hem de geleceği bilirler" diye gözlemlemiştir. "Şarkıları gün ortasında, rüzgârsız bir sükûnet içinde etkisini gösterir. Bu şarkının sonu ölümdür." Denizcilerin etlerinin çürüyor olması, yenmediklerini göstermektedir. Tüyleri çalındığı için ilahi doğalarının onları hayatta tuttuğu, ancak gitmeyi reddederek açlıktan ölen ziyaretçilerine yiyecek sağlayamadıkları öne sürülmüştür.

Hıristiyan inancı ve modern kabul

Geç antik dönem

Dördüncü yüzyıla gelindiğinde, pagan inanışlar Hıristiyanlık tarafından ele geçirildiğinde, gerçek sirenlere olan inancın cesareti kırılmıştır. İncil'in Latince Vulgate versiyonunu hazırlayan Aziz Jerome, siren kelimesini İşaya 13:22'de İbranice tannīm ("çakallar") ve Yeremya 50:39'da "baykuşlar" için kullanmış olsa da, bu Ambrose tarafından Yunan mitinin onaylanması değil, dünyevi ayartmalar için sadece bir sembol veya alegori olarak açıklanmıştır.

Orta Çağ

Mitolojileştirilmiş insan varlıklarının erken dönem Hıristiyan euhemerist yorumu, Sevillalı Isidore'un Etymologiae'sinden uzun süreli bir destek almıştır:

Onlar [Yunanlılar], kanatları ve pençeleri olan "yarı bakire, yarı kuş üç siren" olduğunu hayal ederler. "Biri şarkı söyler, diğeri flüt, üçüncüsü lir çalarmış. Şarkıyla kandırdıkları denizcileri gemi kazasına sürüklerlermiş. Ancak gerçeğe göre onlar, yolcuları yoksulluğa sürükleyen ve onlara gemi kazasını dayattığı söylenen fahişelerdi." Sinekleri ve yaraları sevdikleri için kanatları ve pençeleri vardı. Dalgaların içinde kaldıkları söylenir çünkü bir dalga Venüs'ü yaratmıştır.

İtalyan şair Dante Alighieri, İlahi Komedya'nın ikinci bölümü olan Purgatorio'nun 19. Kantosunda bir sireni tasvir eder. Burada seyyah rüyasında "kekeme, şaşı, ayakları çarpık, elleri bodur ve rengi soluk" olarak tarif edilen bir kadın görür. Seyyah ona "bakana" kadar kadın arzulanır hale gelir ve kendisinin bir siren olduğu ortaya çıkar. Bu siren daha sonra "Ulysses'i yolundan çevirdiğini, şarkımı arzuladığını / ve bana alışan kişinin nadiren / beni terk ettiğini, onu tamamen tatmin ettiğimi!" iddia eder. Dante'nin Odysseia'ya erişimi olmadığı düşünüldüğünde, sirenin Ulysses'i yolundan döndürdüğü iddiası doğası gereği yanlıştır çünkü Odysseia'daki sirenler Ulysses'i yolundan döndürmeyi başaramaz. Ulysses ve adamları Kirke tarafından uyarılmış ve sirenin şarkısını duymak istediği için geminin direğine bağlanmak isteyen Ulysses hariç, kulaklarını balmumuyla doldurarak karşılaşmaya hazırlanmışlardır. Akademisyenler Dante'nin sirenin iddiasını Cicero'nun De finibus'undaki bir bölümden "yanlış yorumlamış" olabileceğini iddia ederler. Seyyahın rüyası, daha önce orada bulunmayan "kutsal ve hızlı" bir kadının aniden ortaya çıkıp "Ey Virgil, Virgil, bu kim?" demesiyle sona erer. Bunun üzerine seyyahın rehberi Virgil öne çıkar ve sirenin karnındaki giysileri yırtar, "içinden çıkan pis koku beni [seyyahı] uyandırdı". Böylece hacı ile siren arasındaki karşılaşma sona erer.

Erken Modernite (1550-1800)

Rönesans dönemine gelindiğinde, fahişe olarak bilinen kadın saray müzisyenleri evlenmemiş bir eş rolünü üstleniyordu ve evlenmemiş kadınların müzik performansları ahlaksızlık olarak görülebiliyordu. Bir erkeğin aklını kontrol edebilen bir yaratık olarak görülen kadın şarkıcılar, genellikle doğa ve kültür arasında bir yerde yarı insan, yarı hayvan formunu alan mitolojik siren figürüyle ilişkilendirildi.

Sirenler, ortaçağ Hıristiyan sanatında düzenli olarak kadınların temsil ettiği tehlikeli cazibenin sembolü olarak kullanılmaya devam etti; ancak 17. yüzyılda bazı Cizvit yazarlar, aralarında Cornelius a Lapide'nin de bulunduğu, onların gerçek varlığını ileri sürmeye başladı: "Bakışları efsanevi basilisk'in bakışları, sesi sirenin sesi - sesiyle büyüler, güzelliğiyle akıldan yoksun bırakır - sesi ve görüntüsü aynı şekilde yıkım ve ölüm getirir." Antonio de Lorea da onların varlığını savunmuş, Athanasius Kircher ise Nuh'un Gemisi'nde onlar için bölmeler inşa edilmiş olması gerektiğini ileri sürmüştür.

Geç Modernite (1801-1900)

Charles Burney, 1789'da A General History of Music'te şöyle açıklar: "Fenikelilerden gelen Bochart'a göre bu isim, şarkıcı anlamına gelmektedir. Dolayısıyla, eski zamanlarda Sicilya kıyılarında, yolcuları baştan çıkararak bu masalın ortaya çıkmasına neden olan, ahlakı bozuk ama mükemmel şarkıcılar olması muhtemeldir."

John Lemprière Klasik Sözlük'ünde (1827) şöyle yazmıştır: "Bazıları sirenlerin Sicilya'da yabancılara fahişelik yapan ve yasadışı zevkler içinde boğulurken onlara uğraşlarını unutturan bir dizi şehvet düşkünü kadın olduğunu varsaymaktadır. Bochart'ın bu ismi Fenikeli bir şarkıcı kadın anlamına gelen bir terimden türeten etimolojisi, Damm tarafından masala verilen açıklamayı desteklemektedir. Bu seçkin eleştirmen, sirenlerin mükemmel şarkıcılar olduğunu ve onlarla ilgili masalları tüm korkunç özelliklerinden arındırarak, müzik ve şarkının cazibesiyle yolcuları oyaladıklarını ve onları kendi ülkelerini tamamen unutturduklarını varsayar."

Güzel sanatlarda

İngiliz sanatçı William Etty, 1837 tarihli Sirenler ve Ulysses adlı tablosunda sirenleri tamamen insan formunda genç kadınlar olarak resmetmiş ve bu uygulama daha sonraki sanatçılar tarafından kopyalanmıştır.

Mitler

Coğrafi konum

John William Waterhouse, Ulysses ve Sirenler, 1891

Antik Çağ'dan itibaren, Homeros'un bölümlerinin konumuyla ilgili tartışmalar canlıydı. Yunanlara göre, deniz kızları Sicilya'nın batı'sındaki bir veya daha fazla küçük yeşil adalarda yaşıyordu: Sirenlerin adaları (Sicilyalılara göre cape Peloro yakınında (bugünkü Faros), Latinler ise Sirenleri Capri'ye yerleştirir), özellikle sakin havalarda siesta saatinde ürkütücüdür.

Strabo, deniz kızının Parthenope mezarının Neapolis olduğunu bildiriyor. Aynı yazara göre, denize geçtiği adaya adını Leukosia vermiştir. Ligie kutsal alanı Calabria'nın Tiren kıyısında, antik kentte Terina, şimdiki Lamezia Terme idi. Cumae Körfezi'ni Poseidonia Körfezi'nden ayıran üç uçlu kayaya daha sonra "Sirenler" adı verildi.