Alpler

bilgipedi.com.tr sitesinden
Alpler (uydu fotoğrafı)

Alpler, Orta Avrupa'da yer alan büyük dağ silsilesi. İsviçre, Kuzey İtalya ve Fransa'nın pek çok bölümünde görülür. Avusturya'nın hemen hemen hepsini kaplar ve Almanya'nın güneyinde önemli yer tutar. Coğrafi olarak 44°-48° kuzey enlemleri ve 5°-18° doğu boylamları arasında bulunur. Ekvator'dan ve Kuzey kutbundan hemen hemen aynı uzaklığa sahiptir. 207.000 km² bir alanı kaplar.

Alpler baştan başa İtalya'yı geçen Apeninleri, Slovenya ve Hırvatistan kıyısında uzanan Dinar Alplerini, Balkan ve Karpat Dağlarını içine alır. Bazı fasılalarla Anadolu'da Toros Dağlarıyla devam ederek, İran'a geçer ve oradan Orta Asya'ya uzanır.

Alp Dağları kendi içinde üç kısma ayrılır: Batı, Orta ve Doğu Alpler. Batı Alp Sıradağlarında Maritime, Cotian, Dauphine, Graian ve Pennine Alpleri önemlilerindendir. Maritime Alpleri, Riviera kıyıları ve İtalya ovaları boyunca yükselir ve 3000 metrenin üzerinde zirvelere sahiptir. Pennine Sıradağları en dikkat çekicisi olup, 96 km civarında uzunluğa ve Alplerin en çok görmeye değer tepelerine sahiptir. Batı ucunda, Fransa ve İtalya'nın birleştiği yerde Mont Blanc Tepesi mevcuttur. Karlarla kaplı bu tepe deniz seviyesinden 4810 metre yükseklikte olup Kıta Avrupa'sının (Avrupa'nın Balkanlar'a kadar olan kısmı.) en yüksek tepesidir. Pennine Alplerinin diğer ucundaki Monte Rosa 4634 m yüksekliktedir. İsviçre ve İtalya sınırında bulunan Matterhorn ise bıçak gibi yükselerek 4478 metreye ulaşır.

Orta Alplerin bir kolu da Ren Nehri Vadisinin kıyısındaki Bern Alpleridir. Finsteraarhorn (4274 m), Aletschhorn (4195 m) ve Jungfrau (4158 m) gibi dünyanın en güzel tepelerine sahiptir. Yaklaşık 30 km ayrı ve paralel bulunan Pennine ve Bern Alpleri İsviçre'nin en önemli manzaralarını oluştururlar. Orta Alplerin, Lepontine, Tödei, Glarus, Bernia, Albula ve Silvretta önemli kollarıdır.

Triglav dağı (Julian Alpleri)
Dolomitler'deki Passo di Giau (Giau Geçidi)

Doğu Alpler, daha az yüksek tepelere sahib olmalarına karşılık güzellikleri yönünden dikkati çeker. Bavyera Alpleri, Julian ve Carnic Alpleri önemli kollarıdır. Dolomitler, ufalanan kalkerli yarları ile meşhurdur. Doğu Alplerde vadiler, sık ormanlara sahip olduklarından, toprak tarıma çok az müsaittir.

Alp vadileri oldukça değişiktir. Bazıları sayısız şelalelerin mevcut olduğu nehirleri barındıran dik yamaçlı, bazıları da, ana dağlara paralel uzanan geniş vadiler şeklindedir. Bunlardan kısa ve geçişi temin eden vadilere de rastlanır.

Alplerden bir kare

Kar çizgisinden yukarıda olan tepelerde buzullara ve buz kesmiş kar taneciklerinden meydana gelen bölgelere rastlanır. Bu buzullar içinde en büyüğü 25,6 kilometre boyunda ve 1689,6 kilometrekarelik bir alanı kaplayan Aletsch'dir. Bu buzulların yataklarına buz nehri denir. Yüksek dağlara ve kutup bölgelerine münhasır olan bu dikkat çekici buz nehirleri ilk defa Alpler'de incelenmiştir. Hareketleri yavaş yavaş ve karmaşıktır. Dünyanın diğer bölgelerinde de olduğu gibi yavaş yavaş çekilmeleri yerkürenin ısındığına işaret etmektedir. Bazı bölgelerde 1000 metrelik yüksekliğe kadar inmekte ve daha aşağılarda dağların sırtlarında kaybolmaktadırlar. Buzullar pek çok V şekilli vadiyi genişleterek U şekline getirmişlerdir. Ayrıca arazide buzulların eriyerek bıraktıkları toprak ve taş artıklarına rastlanır.

Buzullardan kalan diğer bir iz de göllerdir. Lago Maggiore ve Como güneyde İtalya'da bulunan çok güzel turistik göllerdir. Cenevre, Luzern ve Constanceis güzel olmakla beraber dağlık bölgede bulunurlar. Cenevre gölü, Okyanusdaki gel-git olaylarına benzer fakat menşei tamamen farklı olan bir olaya sahiptir. Olayın sebebi atmosferik basıncın değişmeleridir.

Avrupa'nın bazı önemli nehirleri Alpler'in erimiş karlarını taşırlar. Rhône nehri Batı Alpler'den çıkıp Fransa'da denize dökülür. İtalya'nın önemli nehri olan Po da Alplerden beslenir ve doğu yönünde Lombardiya Ovalarından geçerek, Adriyatik'e dökülür. Alp derelerinin birleşmesinden meydana gelen Ren Nehri ise, kuzey yönünde vadiler arasında dolaşarak akar.

Okyanus ve kara rüzgârlarının sınırında bulunan Alpler'de, iklim genel olarak ılımandır. Ancak yer ve yüksekliklere göre farklı iklim şartları tarıma elverişli değildir. Yağış ortalamaları oldukça yüksektir. En çok yağış 3000 mm ile Conia'dadır. 2900 m yükseklikteki bölgelerde devamlı kar yağışları bulunur. Bu sebeple kayak ve spor müsabakalarına elverişlidir.

Alplerdeki bitki örtüsü çok zengin ve çeşitlidir. İki bin yüz metrenin üstünde çiçek veren bitki çeşidine rastlanmıştır.

Güney kıyılarda hurma tipi ve yarı tropikal bitki türlerine rastlanır. Bu bölgeye zeytin şeridi denir. Vadilerde ve alçak yamaçlarda meşe, kayın, akçaağaç gibi ağaçlar vardır. Yükseklerde çam, karaçam ve ladin hakimdir. Bunların üzerinde çayırlık bölge bulunur. 2430–2895 m arasında bitkiler kaybolurken karlı bölgeler başlar.

Alplerde genellikle dağların yüksek kesimlerinde birkaç hayvan türüne rastlanır. Ağaç çizgisinin üstünde Alp çayırlarında bulunan bir ara nesli tükenmeye yüz tutan vahşi keçi, boyları 60 santimetreye kadar ulaşan dağ faresi en çok rastlanan hayvanlardır. Bunların dışında av ve vahşi hayvan olarak çeşitli türde tavşan, tilki ve az görülen kahverengi ayıya rastlanır. Avrupa bizonu, uzun tüylü vahşi öküz ve kurdun nesli tükenmiştir.

Kuş türleri de oldukça boldur. Ormantavuğu, ağaçkakan, keklik ve su kuşları bunlar arasındadır. Kartallara, kuğu kuşlarına ve yırtıcı kuşlara yüksek tepelerde rastlanır. Kızılca, karga ve kuzgun da bulunur. Orman tavuğuna ise kar sınırında rastlanır. Göl ve akarsuları ise, alabalık ve diğer tür balıklarla doludur.

Dağlarda çeşitli geçitler mevcuttur. Eskiden kullanılan geçitlerin yanında Montegnevre Geçidi (1854 m), Mont Cenis Geçidi (2082 m), Küçük St. Bernard Geçidi (2188 m), Büyük St. Bernard Geçidi (2472 m), Orta İsviçre'de Simplon (2008 m) ve St. Gotthard (2112 m) geçitleri vardır. Nispeten doğuda ise İtalya'yı Avusturya'ya birleştiren Brenner (1370 m) geçidi mevcuttur. Bütün bunlara yaklaşık 50'den daha fazla geçidi de ilave etmek gerekir.

Daha sonra yapılan yol, köprü, tünel ve geçitlerle Fransa ve İtalya birbirine bağlanmıştır. 1965'te tamamlanan 11,6 kilometrelik Mont Blanc tüneli, dünyanın en uzun otomobil tünelidir.

Alplerde önemli bir endüstri yoktur. Madencilik önemli sayılmaz. Kuzeybatı Slovenya'da cıva ve bazı yerlerde kurşun çıkarılır. Bazı yerlerde kaya tuzu oldukça fazladır. Demir, bakır, çinko, altın, gümüş ve kömür ise, sınırlı mikdarda bulunur. Nispeten çok olan akarsular, hidroelektrik enerji elde etmede kullanılır. Yayla kısımlarda tahıl ve patates yetiştirilir. Hayvan ve ilgili mamüller nispeten dağlık bölgelerden üretilip elde edilir. Özellikle İsviçre peyniri meşhurdur. Ahşap oymacılığı, saat imalatı ve mükemmel harita baskıcılığı da mühim yer tutar. Önemli başka bir endüstri kolu da turizmdir. Manzara ve sağlıklı iklim, turistleri çeken bir unsurdur. Alçak vadiler, karlı tepelerden gelen rüzgâr tarafından serinletilir.

İsviçre, milletlerarası bir oyun sahası olarak kış sporlarının merkezidir. Dağcılık da buralar için çekiciliği olan ayrı bir spordur.

Ayrıca Yeni Zelanda'da da Alp dağları vardır. Adanın batısını boydan boya Güney Alp Dağları örtmüştür. Güney Alplerin en yüksek tepesi olan Cook Dağı yaklaşık 3764 m’lik yüksekliğiyle ülkenin de en yüksek noktasıdır. Dağlar kıyıdan 32 km kadar içerdedir. Güney Alplerin üzerinde yaklaşık 16 tane tepe vardır. Bunların en alçağı 3048 m civarındadır. Alplerin doğu yamaçlarında birçok buzul göl bulunur. Bunlardan Tasman, Fox ve Josef buzulları en genişleridir.

Alpler
Lac-Cheserys.jpg
Alplerin en yüksek sırası olan Mont Blanc masifi, Savoy tarafından görünüm
En yüksek nokta
ZirveMont Blanc
Yükseklik4.808,73 m (15.776,7 ft)
Koordinatlar45°49′58″N 06°51′54″E / 45.83278°N 6.86500°E
Boyutlar
Uzunluk1,200 km (750 mil)
Genişlik250 km (160 mil)
Alan200.000 km2 (77.000 sq mi)
İsimlendirme
Yerel isim
Coğrafya
Alpenrelief 01.jpg
Alplerin kabartması. Uluslararası sınırların işaretlendiği haritaya da bakınız.
ÜlkelerAvusturya, Fransa, Almanya, İtalya, Lihtenştayn, Monako, Slovenya ve İsviçre
Aralık koordinatları46°30′N 09°19′E / 46.500°N 9.317°EKoordinatlar: 46°30′N 09°19′E / 46.500°N 9.317°E
Jeoloji
OrojenikAlp orojenezi
Kaya ÇağıTersiyer
Kaya türüBündner şist, flysch ve molasse
Dolomitler (İtalya) UNESCO Dünya Mirası Listesi'nde yer almaktadır.

Alpler, sekiz Alp ülkesi boyunca (batıdan doğuya) yaklaşık 750 mil (1.210 km) uzanan, tamamen Avrupa'da yer alan en yüksek (4809 m) ve en geniş dağ sırası sistemidir: Fransa, İsviçre, Monako, İtalya, Lihtenştayn, Avusturya, Almanya ve Slovenya.

Alp kemeri genel olarak Batı Akdeniz'deki Nice'den Adriyatik'teki Trieste'ye ve Pannonian Havzası'nın başlangıcındaki Viyana'ya kadar uzanır. Dağlar, Afrika ve Avrasya tektonik plakalarının çarpışmasıyla on milyonlarca yıl içinde oluşmuştur. Bu olayın neden olduğu aşırı kısalma, deniz tortul kayaçlarının itme ve katlanma yoluyla yükselerek Mont Blanc ve Matterhorn gibi yüksek dağ zirvelerine dönüşmesiyle sonuçlanmıştır.

Mont Blanc, Fransa-İtalya sınırını kapsar ve 4.809 m (15.778 ft) ile Alpler'in en yüksek dağıdır. Alp bölgesi alanı 4.000 m'den (13.000 ft) daha yüksek 128 zirve içermektedir.

Sıradağların yüksekliği ve büyüklüğü Avrupa'daki iklimi etkiler; dağlarda yağış seviyeleri büyük ölçüde değişir ve iklim koşulları farklı bölgelerden oluşur. Dağ keçisi gibi yaban hayvanları 3.400 m (11.155 ft) yüksekliğe kadar olan yüksek zirvelerde yaşar ve Edelweiss gibi bitkiler yüksek rakımların yanı sıra alçak rakımlardaki kayalık alanlarda da yetişir.

Alpler'de insan yerleşimine dair kanıtlar Paleolitik döneme kadar uzanmaktadır. Avusturya-İtalya sınırındaki bir buzulda 1991 yılında 5.000 yaşında olduğu belirlenen mumyalanmış bir adam keşfedilmiştir.

MÖ 6. yüzyıla gelindiğinde Kelt La Tène kültürü iyice yerleşmişti. Hannibal, Alpleri bir fil sürüsüyle geçmesiyle ünlüdür ve Romalıların bölgede yerleşimleri vardır. Napolyon 1800 yılında 40.000 kişilik bir orduyla dağ geçitlerinden birini aşmıştır. 18. ve 19. yüzyıllarda başta Romantikler olmak üzere doğa bilimcilerin, yazarların ve sanatçıların akınına uğramış, ardından dağcıların zirvelere tırmanmaya başlamasıyla alpinizmin altın çağı başlamıştır.

Alp bölgesi güçlü bir kültürel kimliğe sahiptir. Her ne kadar turizm endüstrisi 20. yüzyılın başlarında büyümeye başlamış ve İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra büyük ölçüde genişleyerek yüzyılın sonunda baskın endüstri haline gelmiş olsa da, Alp köylerinde geleneksel çiftçilik, peynircilik ve ahşap işçiliği kültürü hala varlığını sürdürmektedir.

Kış Olimpiyat Oyunlarına İsviçre, Fransa, İtalya, Avusturya ve Almanya Alpleri ev sahipliği yapmıştır. Şu anda bölge 14 milyon kişiye ev sahipliği yapmakta ve yıllık 120 milyon ziyaretçi ağırlamaktadır.

Etimoloji ve toponimi

"Alp", sadece yaz aylarında gidilen yüksek rakımlı bir otlak anlamına gelmektedir. Genellikle birkaç kulübe ve küçük ibadet yerleri içerir (burada Ticino'daki Alpe Bardughè).

İngilizce Alps kelimesi Latince Alpes'ten gelmektedir.

Latince Alpes kelimesi muhtemelen albus ("beyaz") sıfatından gelebilir veya adı "beyaz un" olan alphita; donuk beyaz bir cüzzam olan alphos ve son olarak Proto-Hint-Avrupa kelimesi *albʰós ile ilişkili olan Yunan tanrıçası Alphito'dan gelebilir. Benzer şekilde, nehir tanrısı Alpheus'un da Yunanca alphos'tan türediği ve beyazımsı anlamına geldiği düşünülmektedir.

Dördüncü yüzyılın sonlarında yaşamış gramerci Maurus Servius Honoratus, Vergil'in Aeneid'i üzerine yazdığı yorumda, tüm yüksek dağların Keltler tarafından Alpes olarak adlandırıldığını söyler.

Oxford İngilizce Sözlüğü'ne göre, Latince Alpes muhtemelen Hint-Avrupa öncesi bir kelime olan *alb "tepe" kelimesinden türemiş olabilir; "Albania" da ilgili bir türetmedir. Arnavutluk ülkesi olarak bilinen bölgeye özgü olmayan bir isim olan Arnavutluk, Avrupa'daki bir dizi dağlık alan için bir isim olarak kullanılmıştır.

Roma döneminde "Albania" doğu Kafkasya için kullanılan bir isimken, İngiliz dillerinde "Albania" (veya "Albany") zaman zaman İskoçya için bir isim olarak kullanılmıştır, ancak daha büyük olasılıkla Latince beyaz renk anlamına gelen albus kelimesinden türetilmiştir.

Modern dillerde alp, alm, albe veya alpe terimleri zirveleri değil, buzulların altındaki alpin bölgelerdeki otlakları ifade eder.

Alp, ineklerin ve diğer çiftlik hayvanlarının yaz aylarında otlatılmak üzere götürüldüğü ve bazen küçük mezralar oluşturan kulübelerin ve saman ahırlarının bulunabildiği, tipik olarak ağaç çizgisinin yakınında veya üzerinde bulunan yüksek bir dağ merasını ifade eder. Bu nedenle, dağlara atıfta bulunan "Alpler" terimi yanlış bir isimlendirmedir. Dağ zirveleri için kullanılan terimler ulusa ve dile göre değişir: Almanca konuşulan bölgelerde Horn, Kogel, Kopf, Gipfel, Spitze, Stock ve Berg; Fransızca konuşulan bölgelerde Mont, Pic, Tête, Pointe, Dent, Roche ve Aiguille; İtalyanca konuşulan bölgelerde ise Monte, Picco, Corno, Punta, Pizzo veya Cima gibi kelimeler kullanılır.

Coğrafya

Alpler güneyde ve batıda Fransa'dan doğuda Slovenya'ya ve güneyde Monako'dan kuzeyde Almanya'ya kadar bir yay şeklinde uzanır.

Alpler, doğudan batıya 800 km'lik (500 mil) bir yay (kavisli çizgi) şeklinde uzanan ve 200 km (120 mil) genişliğinde olan orta Avrupa'nın hilal şeklindeki coğrafi özelliğidir. Dağ zirvelerinin ortalama yüksekliği 2,5 km'dir (1,6 mil). Sıradağlar, Akdeniz'in kuzeyinden Po havzasının yukarısına, Grenoble'dan Fransa'ya ve doğuya doğru orta ve güney İsviçre'ye kadar uzanır. Sıradağlar Viyana, Avusturya'ya ve doğuda Adriyatik Denizi ve Slovenya'ya doğru devam eder.

Güneyde kuzey İtalya'ya dalmakta ve kuzeyde Almanya'da Bavyera'nın güney sınırına kadar uzanmaktadır. Chiasso, İsviçre ve Allgäu, Bavyera gibi bölgelerde dağ silsilesi ile düzlükler arasındaki sınır nettir; Cenevre gibi diğer yerlerde ise bu sınır daha az nettir.

En geniş Alp bölgesine sahip ülkeler Avusturya (toplam alanın %28.7'si), İtalya (%27.2), Fransa (%21.4) ve İsviçre'dir (%13.2).

Alplerin en yüksek ikinci sırası olan Pennine Alplerinin havadan görünümü

Sıradağların en yüksek kısmı, güneyde Mont Blanc'tan Matterhorn ve Monte Rosa'ya kadar uzanan Rhône vadisinin buzul çukuru ve kuzeyde Bern Alpleri tarafından bölünmüştür. Sıradağların Avusturya ve Slovenya'da kalan doğu kısmındaki zirveler, orta ve batı kısımlarındakilerden daha küçüktür.

Alplerin yayıldığı bölgede isimlendirmedeki farklılıklar dağların ve alt bölgelerin sınıflandırılmasını zorlaştırmaktadır, ancak genel bir sınıflandırma Doğu Alpler ve Batı Alpler şeklindedir ve jeolog Stefan Schmid'e göre ikisi arasındaki ayrım İsviçre'nin doğusunda, Splügen Geçidi yakınlarında meydana gelmektedir.

Avusturya'nın Tirol bölgesindeki Tuxertal vadisinde tipik bir dağ köyü

Batı Alplerinin ve Doğu Alplerinin en yüksek zirveleri sırasıyla 4,810 m (15,780 ft) ile Mont Blanc ve 4,049 m (13,284 ft) ile Piz Bernina'dır. İkinci en yüksek ana zirveler ise sırasıyla 4.634 m (15.203 ft) ile Monte Rosa ve 3.905 m (12.810 ft) ile Ortler'dir.

Fransa'daki Fransız Prealpleri ve İsviçre ve Fransa'daki Jura Dağları da dahil olmak üzere bir dizi alçak dağ sırası Alplerin ana zincirine paralel uzanır. Alplerin ikincil zinciri, Akdeniz'den Wienerwald'a kadar uzanan havzayı takip ederek Alplerin en yüksek ve en tanınmış zirvelerinin birçoğunun üzerinden geçer. Colle di Cadibona'dan Col de Tende'ye kadar batıya doğru uzanır, daha sonra kuzeybatıya ve Colle della Maddalena yakınlarında kuzeye döner. İsviçre sınırına ulaştığında, ana zincirin hattı yaklaşık olarak doğu-kuzeydoğuya yönelir ve Viyana yakınlarındaki sonuna kadar bu yönü takip eder.

Alp yayının doğrudan Karadeniz'e dökülen Tuna nehri üzerindeki kuzeydoğu ucu Viyana yakınlarındaki Leopoldsberg'dir. Buna karşılık, Alpler'in güneydoğu kısmı Adriyatik Denizi'nde Trieste civarında Duino ve Barcola'ya doğru sona erer.

Geçitler

Gotthard Geçidi güzergâhındaki Teufelsbrücke (Şeytan Köprüsü); 1830 tarihli ilk sürülebilir köprü üzerinde 1958'den beri kullanılan köprü

Alpler savaş ve ticaret için, hacılar, öğrenciler ve turistler tarafından geçilmiştir. Karayolu, tren ya da yaya olarak geçilen güzergahlar geçit olarak bilinir ve genellikle bir vadinin düzlüklerden ve dağ öncesi tepelik bölgelerden açıldığı dağlardaki çöküntülerden oluşur.

Ortaçağ döneminde birçok ana geçidin zirvesinde dini tarikatlar tarafından darülacezeler kurulmuştur. En önemli geçitler Col de l'Iseran (en yüksek), Col Agnel, Brenner Geçidi, Mont-Cenis, Büyük Aziz Bernard Geçidi, Col de Tende, Gotthard Geçidi, Semmering Geçidi, Simplon Geçidi ve Stelvio Geçididir.

İtalya-Avusturya sınırını geçen Brenner Geçidi, Ötztal Alpleri ile Zillertal Alplerini birbirinden ayırır ve 14. yüzyıldan beri bir ticaret yolu olarak kullanılmaktadır. Alp geçitlerinin 985 m (3,232 ft) ile en alçağı olan Semmering, Aşağı Avusturya'dan Steiermark'a geçmektedir; 12. yüzyılda burada bir darülaceze inşa edildiğinden beri sürekli olarak kullanılmıştır. Geçidin güzergahı boyunca 19. yüzyılın ortalarında 1,6 km (1 mil) uzunluğunda tüneli olan bir demiryolu inşa edilmiştir. Zirvesi 2.469 m (8.100 ft) olan Büyük Aziz Bernard Geçidi, Alpler'in en yüksek geçitlerinden biridir ve Mont Blanc'ın yanları boyunca Pennine Alpleri'nin doğusundaki İtalya-İsviçre sınırını geçmektedir. Geçit 1800 yılında Napolyon Bonapart tarafından 40.000 askerin geçişi için kullanılmıştır.

Resmin sol ortasında yer alan col du Mont-Cenis (2,081 m (6,827 ft)) büyük bir dağ gölüne ve geçidin 12 kilometre (7.5 mil) ötesindeki İtalyan yarımadasına erişim sağlamaktadır.

Mont Cenis geçidi, Batı Avrupa ile İtalya arasında önemli bir ticari ve askeri yol olmuştur. Geçit, İtalyan yarımadasına giden birçok birlik tarafından geçilmiştir. I. Konstantin, Kısa Pepin ve Şarlman'dan 4. Henry, Napoléon ve daha yakın zamanda İkinci Dünya Savaşı sırasında Alman Gebirgsjäger'lere kadar.

Günümüzde bu geçidin yerini Fréjus Karayolu Tüneli (1980'de açıldı) ve Demiryolu Tüneli (1871'de açıldı) almıştır.

Saint Gotthard Geçidi Orta İsviçre'den Ticino'ya geçmektedir; 1882 yılında İsviçre'nin Lucerne kentini İtalya'nın Milano kentine bağlayan 15 km uzunluğunda (9,3 mil) Saint Gotthard Demiryolu Tüneli açılmıştır. 98 yıl sonra, tıpkı demiryolu tünelinde olduğu gibi, kuzeyde Göschenen'deki A2 otoyolunu güneyde Airolo'ya bağlayan 16,9 km (10,5 mil) uzunluğundaki Gotthard Karayolu Tüneli açılmıştır.

1 Haziran 2016 tarihinde, Uri kantonundaki Erstfeld ile Ticino kantonundaki Bodio'yu 57,1 km'lik (35,5 mil) iki tek tüple birbirine bağlayan dünyanın en uzun demiryolu tüneli olan Gotthard Base Tüneli açılmıştır.

Alpleri düz bir güzergâhtan geçen ilk tüneldir.

11 Aralık 2016'dan itibaren düzenli demiryolu tarifesinin bir parçası olmuş ve Basel/Lucerne/Zürih ile Bellinzona/Lugano/Milan arasında standart sefer olarak saat başı kullanılmıştır.

Alplerdeki en yüksek geçit 2,770 m (9,088 ft) ile Savoy'daki (Fransa) Col de l'Iseran'dır, bunu 2,756 m (9,042 ft) ile kuzey İtalya'daki Stelvio Geçidi takip eder; yol 1820'lerde inşa edilmiştir.

En yüksek dağlar

Eiger (Mönch ve Jungfrau ile birlikte gösterilmektedir) Alpler'deki en yüksek kuzey yüzüne sahiptir.

Union Internationale des Associations d'Alpinisme (UIAA) en az 4.000 m'ye (13.123 ft) ulaşan 82 "resmi" Alp zirvesinin bir listesini tanımlamıştır. Listede sadece dağlar değil, aynı zamanda önemli dağcılık hedefleri olarak kabul edilen çok az öneme sahip alt zirveler de yer almaktadır. Aşağıda en az 300 m (984 ft) öneme sahip 29 "dört binlik" listelenmiştir.

Mont Blanc'a ilk kez 1786'da ve Jungfrau'ya 1811'de tırmanılmış olsa da, Alplerin dört binliklerinin çoğu 19. yüzyılın ikinci yarısında, özellikle de Piz Bernina (1850), Dom (1858), Grand Combin (1859), Weisshorn (1861) ve Barre des Écrins'e (1864) tırmanılmıştır; Matterhorn'un 1865'teki tırmanışı dağcılığın altın çağının sonunu işaret etmiştir. Karl Blodig (1859-1956) 4.000 metrelik tüm önemli zirvelere başarıyla tırmanan ilk dağcılar arasındaydı. Tırmanış serisini 1911 yılında tamamlamıştır. Grossglockner (1800) ve Ortler (1804) gibi büyük Alp üç binliklerinin birçoğuna 19. yüzyılın başlarında tırmanılmıştır, ancak Mont Pelvoux (1848), Monte Viso (1861) ve La Meije (1877) gibi bazılarına çok daha sonra tırmanılmıştır.

Mont Blanc'a ilk İngiliz tırmanışı 1788'de, ilk kadın tırmanışı ise 1819'da gerçekleşmiştir. 1850'lerin ortalarına gelindiğinde İsviçreli dağcılar zirvelerin çoğuna tırmanmış ve dağ rehberleri olarak hevesle aranır olmuşlardır. Edward Whymper 1865'te (yedi denemeden sonra) Matterhorn'un zirvesine ulaştı ve 1938'de Eiger Nordwand'ın (Eiger'in kuzey yüzü) ilk tırmanışıyla Alplerin altı büyük kuzey yüzünden sonuncusuna tırmanıldı.

En az 300 metre topografik belirginliğe sahip 29 Alpin dört binlik
İsim Yükseklik İsim Yükseklik İsim Yükseklik
Mont Blanc 4.810 m (15.781 ft) Grandes Jorasses 4.208 m (13.806 ft) Barre des Écrins 4.102 m (13.458 ft)
Monte Rosa 4,634 m (15,203 ft) Alphubel 4.206 m (13.799 ft) Schreckhorn 4,078 m (13,379 ft)
Dom 4,545 m (14,911 ft) Rimpfischhorn 4.199 m (13.776 ft) Ober Gabelhorn 4,063 m (13,330 ft)
Lyskamm 4.533 m (14.872 ft) Aletschhorn 4.193 m (13.757 ft) Gran Paradiso 4,061 m (13,323 ft)
Weisshorn 4.506 m (14.783 ft) Strahlhorn 4.190 m (13.747 ft) Piz Bernina 4,049 m (13,284 ft)
Matterhorn 4.478 m (14.692 ft) Dent d'Hérens 4.174 m (13.694 ft) Gross Fiescherhorn 4,049 m (13,284 ft)
Dent Blanche 4.357 m (14.295 ft) Breithorn 4.164 m (13.661 ft) Gross Grünhorn 4,047 m (13,278 ft)
Grand Combin 4.314 m (14.154 ft) Jungfrau 4,158 m (13,642 ft) Weissmies 4.017 m (13.179 ft)
Finsteraarhorn 4,274 m (14,022 ft) Aiguille Verte 4.122 m (13.524 ft) Lagginhorn 4,010 m (13,156 ft)
Zinalrothorn 4,221 m (13,848 ft) Mönch 4.107 m (13.474 ft) liste burada devam ediyor

Jeoloji ve orojenez

Önemli jeolojik kavramlar, doğa bilimcilerin 18. yüzyılda Alplerin kaya oluşumlarını incelemeye başlamasıyla ortaya çıkmıştır. 19. yüzyılın ortalarında artık kullanılmayan jeosenklinal teorisi "kıvrımlı" dağ zincirlerinin varlığını açıklamak için kullanıldı ancak 20. yüzyılın ortalarında levha tektoniği teorisi yaygın olarak kabul görmeye başladı.

Burada 18. yüzyıl ortalarına ait bir çizimde gösterilen Arpanaz şelalesinde görülen jeolojik katlanma, 18. yüzyıl jeologları tarafından not edilmiştir.

Alplerin oluşumu (Alp orojenisi) yaklaşık 300 milyon yıl önce başlayan epizodik bir süreçti. Paleozoik Çağ'da Pangaean süper kıtası tek bir tektonik plakadan oluşuyordu; Mezozoik Çağ'da ayrı plakalara bölündü ve Jura Dönemi'nde Laurasia ve Gondwana arasında Tethys denizi gelişti. Tethys daha sonra çarpışan levhalar arasında sıkışarak Cebelitarık'tan Himalayalar'a ve Endonezya'ya kadar uzanan Alp kuşağı adı verilen sıradağların oluşmasına neden olmuştur; bu süreç Mezozoik dönemin sonunda başlamış ve günümüze kadar devam etmiştir. Alplerin oluşumu, Kretase Dönemi'nin sonlarında başlayan Afrika ve Avrasya plakaları arasındaki çarpışmanın neden olduğu bu orojenik sürecin bir parçasıydı.

Aşırı sıkıştırıcı gerilimler ve basınç altında, denizel tortul kayaçlar yükselmiş ve karakteristik yatık kıvrımlar veya naplar ve bindirme fayları oluşturmuştur. Yükselen tepeler erozyona uğradıkça, ön havzada bir denizel flysch tortulları tabakası birikmiş ve orojenik ilerledikçe tortullar daha genç naplara (kıvrımlara) dahil olmuştur. Sürekli yükselme ve erozyondan kaynaklanan kaba tortular daha sonra molas olarak ön bölgelerde birikmiştir. İsviçre ve Bavyera'daki molas bölgeleri iyi gelişmiştir ve flysch'in daha fazla yükselmesine tanık olmuştur.

Julian Alpleri'ndeki Triglav Ulusal Parkı'nın dolomitik zirveleri

Alp orojenezi, Paleojen boyunca devam eden döngüler halinde meydana gelmiş ve nap yapılarında farklılıklara neden olmuş, geç dönem orojenezi ise Jura Dağları'nın gelişimine yol açmıştır. Triyas, Jura ve Kretase dönemlerindeki bir dizi tektonik olay farklı paleocoğrafik bölgelere neden olmuştur. Alpler, kendilerini etkileyen orojenik olaylara göre farklı litoloji (kaya bileşimi) ve nap yapısı ile alt bölümlere ayrılmıştır. Jeolojik alt bölümleme Batı, Doğu Alpler ve Güney Alpleri birbirinden ayırır: kuzeyde Helveticum, merkezde Penninicum ve Austroalpine sistemi ve Periadriatic Seam'in güneyinde Güney Alp sistemi.

Sıkıştırılmış metamorfize olmuş Tethyan çökelleri ve bunların okyanus tabanı, aslen Afrika plakasının bir parçası olan gnayslardan oluşan Matterhorn'un ucu (İtalya-İsviçre sınırı) ile Avrasya plakasının bir parçası olan zirvenin tabanı arasında sıkışmıştır.

Jeolog Stefan Schmid'e göre, Batı Alpler Senozoik Çağ'da metamorfik bir olay geçirirken, Avusturya Alpleri Kretase Dönemi'nde bir olay geçirdiği için, iki bölge nap oluşumlarında belirgin farklılıklar göstermektedir. Lombardiya'nın Güney Alpleri'ndeki Flysch çökelleri muhtemelen Kretase veya sonrasında meydana gelmiştir.

Fransa, İtalya ve İsviçre'deki zirveler, Mezozoik Çağ'dan kalma tortularla birlikte temelden oluşan "Houillière bölgesi "nde yer almaktadır. Dış tortul örtülü yüksek "masifler" Batı Alpler'de daha yaygındır ve Neojen Dönemi ince derili bindirmelerinden etkilenmişken, Doğu Alpler'de nispeten az sayıda yüksek zirveli masif vardır. Benzer şekilde, İsviçre'nin doğusundan Avusturya'nın batısına uzanan zirveler (Helvetic napları) eski temel kayadan kopan ince tabakalı tortul kıvrımlardan oluşmaktadır.

Basit bir ifadeyle, Alplerin yapısı Avrupa, Afrika ve okyanus (Tethyan) kökenli kaya katmanlarından oluşur. En alttaki nap yapısı Avrupa kıtası kökenlidir, bunun üzerinde denizel tortul naplar yer alır ve bunların tepesinde Afrika plakasından türeyen naplar bulunur. Matterhorn, devam eden orojeninin bir örneğidir ve büyük katlanmanın kanıtlarını gösterir. Dağın ucu Afrika plakasından gelen gnayslardan oluşur; zirvenin tabanı, buzul alanın altında, Avrupa temel kayasından oluşur. Tethyan deniz çökelleri dizisi ve bunların okyanusal temeli, Afrika ve Avrupa plakalarından türetilen kayalar arasında sıkışmıştır.

Haute Maurienne (Ambin ve Vanoise masifleri) ve blueschist ve metaquartzite gibi yüksek basınçlı dalma-batma kayalarından oluşan açıktaki kristal taban (resim 2,400 metre veya 7,900 feet'te çekilmiştir)

Alp orojenik kuşağının çekirdek bölgeleri öyle bir şekilde katlanmış ve kırılmıştır ki, erozyon İsviçre Alplerinin ön bölgelerden dümdüz yükseliyormuş gibi görünen karakteristik dik zirvelerini yaratmıştır. Mont Blanc, Matterhorn gibi zirveler ve Pennine Alpleri, Briançonnais ve Hohe Tauern'deki yüksek zirveler, temel kayanın açığa çıkması da dahil olmak üzere çeşitli orojenezlerden gelen kaya katmanlarından oluşur.

Sürekli var olan jeolojik istikrarsızlık nedeniyle, Alplerde depremler bugüne kadar devam etmiştir. Alplerdeki en büyük depremler genellikle Richter ölçeğine göre 6 ila 7 büyüklüğünde olmuştur.

Mineraller

Alpler, binlerce yıldır çıkarılan minerallerin kaynağıdır. MÖ 8 ila 6. yüzyıllarda Hallstatt kültürü sırasında Kelt kabileleri bakır madenciliği yapmış; daha sonra Romalılar Bad Gastein bölgesinde madeni paralar için altın çıkarmıştır. Steiermark'taki Erzberg çelik endüstrisi için yüksek kaliteli demir cevheri sağlamaktadır. Alp bölgesinin büyük bölümünde zinober, ametist ve kuvars gibi kristaller bulunur. Slovenya'daki zinober yatakları, zinober pigmentleri için önemli bir kaynaktır.

Alp kristalleri yüzlerce yıldır incelenmekte ve toplanmakta olup 18. yüzyılda sınıflandırılmaya başlanmıştır. Leonhard Euler kristallerin şekillerini incelemiş ve 19. yüzyıla gelindiğinde Alp bölgelerinde kristal avcılığı yaygınlaşmıştır. David Friedrich Wiser, üzerinde çalıştığı ve belgelediği 8000 kristalden oluşan bir koleksiyon topladı. 20. yüzyılda Robert Parker, İsviçre Alpleri'nin kaya kristalleri hakkında tanınmış bir eser yazdı; aynı dönemde Alp minerallerinin isimlendirilmesini kontrol etmek ve standartlaştırmak için bir komisyon kuruldu.

Buzullar

Alexander Keith Johnston'ın Mont Blanc masifindeki buzul sistemlerini gösteren bu illüstrasyonu ilk kez 1848 yılında The Physical Atlas'ta yayımlanmıştır.

Miyosen döneminde dağlar buzullaşma nedeniyle şiddetli bir erozyona uğramıştır. 19. yüzyılın ortalarında doğa bilimci Louis Agassiz Alplerin çeşitli aralıklarla buzla kaplı olduğunu ilan eden bir makale sunmuştur; bu teori Agassiz'in Neuchâtel'deki evinin yakınlarında bulunan ve batıda Bern Oberland'da oluştuğuna inandığı kayaları incelerken ortaya çıkmıştır. Kendisinden önce başka doğa bilimciler de benzer fikirler ortaya atmış olsa da, çalışmaları nedeniyle "buzul çağı kavramının babası" olarak tanındı.

Louis Agassiz'in 1840'larda Unteraar Buzulu üzerinde yaptığı çalışmalar, buzulun yılda 100 m (328 ft) hareket ettiğini göstermiştir.

Agassiz, 1840'larda Unteraar Buzulu'nda buzul hareketini incelemiş ve buzulun yılda 100 m (328 ft) hareket ettiğini ve bu hareketin kenarlara kıyasla ortada daha hızlı olduğunu tespit etmiştir. Çalışmaları diğer bilim insanları tarafından devam ettirildi ve şu anda Jungfraujoch'un altındaki bir buzulun içinde, sadece Alp buzullarının incelenmesine ayrılmış kalıcı bir laboratuvar bulunmaktadır.

Buzullar akarken kayaları ve tortuları da beraberlerinde götürürler. Bu da zaman içinde erozyona ve vadilerin oluşmasına neden olur. Inn vadisi, erozyonun neden olduğu tipik teraslı yapısıyla buzul çağları boyunca buzullar tarafından oyulmuş bir vadi örneğidir. Vadinin alt kısmında en son buzul çağından kalma aşınmış kayalar yer alırken, vadinin üst kısmı daha önceki buzul çağlarından kalma erozyondan oluşmaktadır. Buzul vadileri karakteristik olarak dik duvarlara (rölyeflere) sahiptir; daha düşük rölyefli ve talus yamaçlı vadiler buzul çukurlarının kalıntıları veya daha önce doldurulmuş vadilerdir. Morenler, buzulun hareketi sırasında toplanan kaya yığınları, buzulların kenarlarında, merkezinde ve sonlarında birikir.

Jungfraujoch tren istasyonunu Jungfraujoch'taki bir buzulun içinden geçerek Sfenks Gözlemevi'ne bağlayan Sfenks Tüneli.

Alp buzulları düz buz nehirleri, yelpaze şeklinde yayılan uzun nehirler (Piedmont buzulları) ve dağ zirvelerinin dikey yamaçlarından sarkan buz perdeleri olabilir. Hareketin yarattığı stres buzun kırılmasına ve yüksek sesle çatlamasına neden olur, bu da belki de ortaçağda dağların neden ejderhalara ev sahipliği yaptığına inanıldığını açıklamaktadır. Çatlama, dağcılar için en büyük tehlikeye neden olan, genellikle yeni kar yağışı altında görünmeyen, öngörülemeyen ve tehlikeli yarıklar yaratır.

Buzullar buz mağaralarında (Rhône Buzulu), bir göl ya da nehre dökülerek ya da bir çayıra kar eriyiği bırakarak sona erer. Bazen bir buzul parçası koparak ya da kırılarak sellere, maddi hasara ve can kaybına yol açabilir.

Yüksek yağış seviyeleri bazı bölgelerde buzulların donmuş toprak seviyesine inmesine neden olurken, daha kurak olan diğer bölgelerde buzullar yaklaşık 3.500 m (11.483 ft) seviyesinin üzerinde kalmaktadır. Alplerin 1876'da buzullarla kaplı 1.817 km2 (702 sq mi) olan alanı 1973'te 1.342 km2'ye (518 sq mi) düşmüş, bu da nehir akış seviyelerinin azalmasına neden olmuştur. Avusturya'daki buzullaşmanın yüzde kırkı 1850'den bu yana yok olmuş, İsviçre'de ise bu oran yüzde 30'a düşmüştür.

Nehirler ve göller

Bavyera'daki Königssee'de bulunan Aziz Bartholomew Şapeli popüler bir turistik yerdir.

Alpler ova Avrupa'sına içme suyu, sulama ve hidroelektrik enerji sağlamaktadır. Yüzölçümü Avrupa'nın yüzölçümünün sadece %11'i kadar olmasına rağmen Alpler, özellikle kurak bölgelere ve yaz aylarında ova Avrupa'sına %90'a varan oranda su sağlamaktadır. Milano gibi şehirlerin su ihtiyacının %80'i Alpler'den gelmektedir. Nehirlerden gelen su, sadece en az 10MW elektrik üretenler dikkate alındığında, en az 550 hidroelektrik santralinde kullanılmaktadır.

Ren, Rhône, Inn ve Po gibi başlıca Avrupa nehirleri Alpler'den doğar ve komşu ülkelere akarak Kuzey Denizi, Akdeniz, Adriyatik Denizi ve Karadeniz'e dökülür. Tuna gibi diğer nehirlerin de Alpler'den doğan önemli kolları vardır.

Rhône, Akdeniz'e tatlı su kaynağı olarak Nil'den sonra ikinci sıradadır; nehir buzul eriyik suyu olarak başlar, Cenevre Gölü'ne akar ve oradan da kullanım alanlarından birinin nükleer enerji santrallerini soğutmak olduğu Fransa'ya gider. Ren Nehri İsviçre'de 30 km2 (12 sq mi)'lik bir alandan doğar ve ülkeden ihraç edilen suyun neredeyse %60'ını temsil eder. Bazıları karmaşık olan yan vadiler, hızlı akışın enkaz sellerine ve nehirlerin kabarmasına neden olduğu kar erime mevsiminde sele maruz kalabilen ana vadilere su aktarır.

Nehirler, İsviçre tarafında Lozan ve Fransa tarafında Evian-les-Bains kasabası ile İsviçre sınırını geçen hilal şeklindeki Cenevre Gölü gibi göller oluşturur. Almanya'da ortaçağdan kalma Aziz Bartholomew Şapeli, Königssee'nin güney tarafına inşa edilmiştir ve buraya sadece tekneyle ya da bitişik tepelere tırmanarak ulaşılabilmektedir.

Garda Gölü gibi güneydeki prealpin göller, çevrelerindeki bölgelere kıyasla daha sıcak mikro iklimlere sahiptir

Ayrıca Alpler, İtalya'da büyük göllerin oluşmasına yol açmıştır. Örneğin Garda Gölü'nün ana akarsuyu olan Sarca, İtalyan Alpleri'nden doğmaktadır. İtalyan Gölleri, ılıman iklimleri nedeniyle Roma Dönemi'nden bu yana popüler bir turizm merkezidir.

Bilim insanları iklim değişikliği ve su kullanımının etkilerini incelemektedir. Örneğin, kayak merkezlerinde kar yapımı için her yıl nehirlerden daha fazla su çekilmektedir ve bunun etkisi henüz bilinmemektedir. Ayrıca, buzullaşmış alanların azalması ve beklenenden daha düşük yağış alan kışların birbirini takip etmesi, Alplerdeki nehirler üzerinde gelecekte bir etkiye sahip olabileceği gibi, alçak bölgelerdeki su mevcudiyeti üzerinde de bir etkiye sahip olabilir.

İklim Değişikliği

Alpler, alçak rakımdaki ılıman bir alanın yerini daha yüksek rakımlı bir araziye bıraktığında ne olacağının klasik bir örneğidir. Dünyanın dört bir yanında kutup bölgelerine benzer soğuk iklimlere sahip yükseltiler Alpin olarak adlandırılmıştır. Deniz seviyesinden atmosferin üst bölgelerine doğru yükselme, sıcaklığın düşmesine neden olur (bkz. adyabatik atlama hızı). Dağ zincirlerinin hakim rüzgarlar üzerindeki etkisi, alt bölgeye ait sıcak havayı, genellikle kar veya yağmur şeklinde yağışların eşlik ettiği, orantılı bir sıcaklık kaybı pahasına hacim olarak genişlediği bir üst bölgeye taşımaktır. Alplerin yüksekliği, Avrupa'daki hava modellerini nemli bir kuzey ve kuru bir güney olarak ikiye ayırmak için yeterlidir, çünkü yüksek zirveler üzerinden akarken havadan nem emilir.

Aletsch Buzulu ve yamaçta büyüyen çam ağaçları (2007; yüzey 150 yıl öncesine göre 180 m (590 ft) daha alçak)

Alplerdeki şiddetli hava 18. yüzyıldan beri incelenmektedir; özellikle de mevsimsel foehn rüzgarı gibi hava modelleri. Dağlara 20. yüzyılın başlarında çok sayıda meteoroloji istasyonu yerleştirilerek iklimbilimciler için sürekli veri sağlanmıştır. İtalya'daki Aosta vadisi, Fransa'daki Maurienne, İsviçre'deki Valais ve kuzey Tirol gibi bazı vadiler oldukça kuraktır.

Kurak olmayan ve yüksek yağış alan bölgeler, hızlı kar erimesi ve yüzey akışından kaynaklanan periyodik sel baskınlarına maruz kalmaktadır. Alplerdeki ortalama yağış miktarı yılda en düşük 2.600 mm (100 inç) ile 3.600 mm (140 inç) arasında değişmekte olup, en yüksek seviyeler yüksek rakımlarda meydana gelmektedir. Yükseklikler 1.000 ila 3.000 m (3.300 ila 9.800 ft) arasındayken kar yağışı Kasım ayında başlar ve erimenin başladığı Nisan veya Mayıs ayına kadar birikir. Kar çizgileri 2.400 ila 3.000 m (7.900 ila 9.800 ft) arasında değişmekte olup, bunun üzerinde kar kalıcıdır ve sıcaklıklar Temmuz ve Ağustos aylarında bile donma noktası civarında seyreder. Akarsu ve nehirlerdeki yüksek su seviyeleri, yüksek rakımlarda karlar hala erimeye devam ederken Haziran ve Temmuz aylarında zirve yapar.

Alpler, her biri farklı bitki örtüsüne sahip beş iklim bölgesine ayrılmıştır. İklim, bitki yaşamı ve hayvan yaşamı dağların farklı bölümleri veya bölgeleri arasında değişiklik gösterir. En alçak bölge, yerine bağlı olarak 500 ila 1.000 m (1.600 ila 3.300 ft) arasında bulunan colline bölgesidir. Dağlık bölge 800 ila 1.700 m (2.600 ila 5.600 ft) arasında uzanır, bunu 1.600 ila 2.400 m (5.200 ila 7.900 ft) arasındaki alt Alpin bölge izler. Ağaç sınırından kar sınırına kadar uzanan Alp bölgesini, dağın buzullaşmış alanlarını kapsayan buzul bölgesi takip eder. İklim koşulları aynı bölgeler içinde farklılıklar gösterir; örneğin, doğrudan zirvelerden uzanan bir dağ vadisinin başındaki hava koşulları, daha az şiddetli olma eğiliminde olan ve daha az kar yağışı alan bir vadinin ağzındakilere göre daha soğuk ve daha şiddetlidir.

Alpler için 22. yüzyıla yönelik çeşitli iklim değişikliği modelleri öngörülmüş olup, artan sıcaklıklara yönelik bir eğilimin kar yağışı, kar paketi, buzullaşma ve nehir akışı üzerinde bir etkisi olacağı beklenmektedir. Hem doğal hem de antropojenik kaynaklı önemli değişiklikler, gözlemlerden halihazırda teşhis edilmiştir.

Ekoloji

Flora

Sapsız yılan otu (Gentiana acaulis)

Alp bölgelerinde on üç bin bitki türü tespit edilmiştir. Alp bitkileri habitat ve kireçli ya da kireçsiz olabilen toprak tipine göre gruplandırılır. Habitatlar çayırlar, bataklıklar, ormanlık (yaprak döken ve iğne yapraklı) alanlardan topraksız kayalık ve morenlere, kaya yüzleri ve sırtlara kadar uzanır. Yükseklikle birlikte doğal bir bitki örtüsü sınırı, başlıca yaprak döken ağaçlar olan meşe, kayın, dişbudak ve çınar akçaağacının varlığı ile verilmektedir. Bunlar tam olarak aynı yüksekliğe ulaşmaz ve genellikle bir arada yetişmezler; ancak üst sınırları ılıman iklimden daha soğuk bir iklime geçişe yeterince doğru bir şekilde karşılık gelir ve bu da yabani otsu bitki örtüsünün varlığındaki değişimle kanıtlanır. Bu sınır Alplerin kuzey tarafında genellikle denizden yaklaşık 1.200 m (3.900 ft) yüksekte yer alır, ancak güney yamaçlarda genellikle 1.500 m'ye (4.900 ft), hatta bazen 1.700 m'ye (5.600 ft) kadar yükselir.

Ormanlık alanın üzerinde genellikle kısa çam ağaçlarından (Pinus mugo) oluşan bir şerit yer alır ve bunun yerini Alpenrosen, cüce çalılar, tipik olarak Rhododendron ferrugineum (asit topraklarda) veya Rhododendron hirsutum (alkali topraklarda) alır. Alpenrose asidik toprakları tercih etse de, bitkiler bölgenin her yerinde bulunur. Ağaç sınırının yukarısı "alpin" olarak tanımlanan alandır ve burada soğuk sıcaklıklar, kuraklık ve yüksek rakım gibi zorlu koşullara iyi uyum sağlamış alpin çayır bitkileri bulunur. Alpin alan, ağaç hatlarındaki bölgesel dalgalanmalar nedeniyle büyük ölçüde değişkenlik gösterir.

Edelweiss (Leontopodium alpinum)

Alp yılan otu gibi Alp bitkileri, Lauterbrunnental'in yukarısındaki çayırlar gibi alanlarda bol miktarda yetişir. Adını İlirya kralı Gentius'tan alan ve ilkbaharda erken açan bu çiçeğin 40 türü Alplerde 1.500 ila 2.400 m (4.900 ila 7.900 ft) arasında yetişmektedir. D. H. Lawrence İsviçre'deki yılan otları hakkında yazarken onları "Plüton'un kasvetinin tüten maviliğiyle meşale gibi gündüzleri karartan" olarak tanımlamıştır. İlkbaharda çiçeklenme giderek daha geç tarihlerde gerçekleştiğinden yılan otları, alçak rakımlardan karların vadilere göre çok daha geç eridiği yüksek rakımlı çayırlara doğru hareket ederek tekrar tekrar "ortaya çıkma" eğilimindedir. En yüksek kayalık çıkıntılarda bahar çiçekleri yaz aylarında açar.

Bu yüksek rakımlarda bitkiler izole yastıklar oluşturma eğilimindedir. Alplerde, Ranunculus glacialis, Androsace alpina ve Saxifraga biflora dahil olmak üzere 4.000 m'nin (13.000 ft) üzerinde birkaç çiçekli bitki türü kaydedilmiştir. Genellikle Alplerin Kralı olarak bilinen Eritrichium nanum, 2.600 ila 3.750 m (8.530 ila 12.300 ft) yükseklikteki kayalık sırtlarda yetişen alpin çiçeklerinin en zor bulunanıdır. Alp bitkileri arasında belki de en iyi bilineni, kayalık bölgelerde yetişen ve 1.200 m (3.900 ft) kadar alçak ve 3.400 m (11.200 ft) kadar yüksek rakımlarda bulunabilen Edelweiss'tir. En yüksek rakımlarda yetişen bitkiler, rüzgarlardan korunma sağlayan kayalıklarda yetişmek gibi uzmanlaşma yoluyla koşullara uyum sağlamıştır.

Aşırı ve stresli iklim koşulları, tıbbi amaçlar için önemli ikincil metabolitlere sahip bitki türlerinin büyümesine yol açmaktadır. Origanum vulgare, Prunella vulgaris, Solanum nigrum ve Urtica dioica Alplerde bulunan en faydalı tıbbi türlerden bazılarıdır.

Korunmuş iç alpin ormanı ve çayır, Vanoise Milli Parkı

İnsan müdahalesi birçok bölgede ağaçları neredeyse yok etmiştir ve Avusturya Alplerindeki kayın ormanları dışında, 17. ve 19. yüzyıllar arasındaki aşırı ormansızlaşmadan sonra yaprak döken ağaçlardan oluşan ormanlara nadiren rastlanmaktadır. Bitki örtüsü 20. yüzyılın ikinci yarısından bu yana değişmiştir, çünkü yüksek dağ çayırları saman için hasat edilmeyi bırakmış ya da otlatma için kullanılmaya başlanmıştır, bu da sonunda ormanın yeniden büyümesine neden olabilir. Bazı bölgelerde, mekanik yollarla kayak pistleri inşa etmeye yönelik modern uygulama, kayak yapılmayan aylarda bitki yaşamının toparlanamayacağı alttaki tundrayı tahrip ederken, hala doğal pist tipi kayak pisti inşasının uygulandığı alanlar kırılgan alt tabakaları korumaktadır.

Fauna

Alpler, en küçük kar pirelerinden kahverengi ayılara kadar 30.000 yaban hayatı türünün yaşam alanıdır; bunların birçoğu sert soğuk koşullara ve yüksek rakımlara uyum sağlamıştır, öyle ki bazıları yalnızca kar çizgisinin hemen üstünde veya altında belirli mikro iklimlerde hayatta kalabilmektedir.

Genç dağ dağ keçisi. Tamamen büyüdüğünde bu erkeğin boynuzları yaklaşık bir metre genişliğinde olacaktır.

En yüksek rakımlarda yaşayan en büyük memeli, 3.000 m (9.800 ft) yüksekliğe kadar görülmüş olan dağ dağ keçileridir. Dağ keçileri mağaralarda yaşar ve etli dağ otlarını yemek için aşağı inerler. Antilop olarak sınıflandırılan dağ keçileri, dağ keçilerinden daha küçüktür ve Alpler'in tamamında bulunur, ağaç çizgisinin üzerinde yaşar ve tüm Alp dağlarında yaygındır. Doğu Alplerin bazı bölgeleri hala boz ayılara ev sahipliği yapmaktadır. İsviçre'de Bern kantonu adını ayılardan almıştır ancak son ayının 1792 yılında Grindelwald'dan üç avcı tarafından Kleine Scheidegg'in üzerinde öldürüldüğü kaydedilmiştir.

Tarla faresi gibi birçok kemirgen yeraltında yaşar. Dağ sıçanları neredeyse sadece 2.700 m (8.900 ft) yüksekliğe kadar ağaç hattının üzerinde yaşar. Sıcaklık sağlamak için büyük gruplar halinde kış uykusuna yatarlar ve Alplerin tüm bölgelerinde, alpin otlakların altında kurdukları büyük kolonilerde bulunabilirler. Altın kartallar ve sakallı akbabalar Alplerde bulunan en büyük kuşlardır; kayalık çıkıntıların üzerinde yuva yaparlar ve 2.400 m (7.900 ft) yükseklikte bulunabilirler. En yaygın kuş, dağcı kulübelerinde ya da yüksek rakımlı turistik bir yer olan Jungfraujoch'ta leş yiyerek bulunabilen alpin chough'dur.

Alp Apollo kelebeği Alp koşullarına uyum sağlamıştır.

Eklentiler ve engerekler gibi sürüngenler kar çizgisine kadar yaşar; soğuk havaya dayanamadıkları için yeraltında kış uykusuna yatar ve kayalık çıkıntılarda sıcaklığı emerler. Yüksek rakımlı Alp semenderleri, yumurtlamak yerine tamamen gelişmiş yavrular doğurarak kar çizgisinin üzerinde yaşamaya adapte olmuşlardır. Kar çizgisine kadar olan derelerde kahverengi alabalık bulunabilir. Odun salyangozu gibi yumuşakçalar kar çizgisinin üzerinde yaşar. Halk arasında yiyecek olarak toplanan salyangozlar artık koruma altındadır.

Alplerde bir dizi güve türü yaşamaktadır ve bunlardan bazılarının Alpler'in yaratılmasından çok önce, 120 milyon yıl kadar önce aynı habitatta evrimleştiğine inanılmaktadır. Mavi kelebekler genellikle kar erimesinden su içerken görülebilir; bazı mavi kelebek türleri 1,800 m (5,900 ft) yüksekliğe kadar uçar. Kelebekler, kırlangıçkuyruk Parnassius ailesinden olanlar gibi büyük olma eğilimindedir ve yaşam alanları 1.800 m'ye (5.900 ft) kadar uzanır. On iki tür böceğin kar sınırına kadar yaşam alanı vardır; en güzeli ve eskiden renkleri için toplanan ancak artık koruma altında olan Rosalia alpina'dır. Büyük kurt örümceği gibi örümcekler kar çizgisinin üzerinde yaşar ve 400 m (1,300 ft) yüksekliğe kadar görülebilir. Akrepler İtalyan Alplerinde bulunabilir.

Bazı güve ve böcek türleri, Alp orojenezi kadar uzun bir süre öncesinden beri bölgeye özgü olduklarına dair kanıtlar göstermektedir. İsviçre'nin Valais bölgesindeki Emosson'da 1970'lerde muhtemelen Triyas Dönemi'nden kalma dinozor izleri bulunmuştur.

Tarih

Tarih Öncesinden Hristiyanlığa

Valcamonica, İtalya'dan tarih öncesi petroglifler

Yaklaşık 10.000 yıl önce, Würm buzullaşmasının ardından buzlar eridiğinde, göl kıyıları boyunca ve mağara sistemlerinde geç Paleolitik topluluklar kurulmuştur. Grenoble ve Echirolles'e yakın Vercors yakınlarındaki mağaralarda insan yerleşimine dair kanıtlar bulunmuştur; Avusturya'da Mondsee kültürü, kuru tutmak için kazıklar üzerine inşa edilmiş evlerin kanıtlarını göstermektedir. Fransa ve İtalya'nın Alp bölgelerinde dikili taşlar bulunmuştur. Valcamonica'daki Kaya Çizimleri 5000 yıldan daha eskidir; bölgede 200.000'den fazla çizim ve gravür tespit edilmiştir.

1991 yılında, Similaun buzulunda yürüyüşçüler tarafından Buz Adam Ötzi olarak bilinen neolitik bir bedenin mumyası keşfedilmiştir. Kıyafetleri ve teçhizatı bir dağ çiftliği topluluğunda yaşadığını gösterirken, ölüm yeri ve şekli - omzunda bir ok ucu bulunmuştur - bir yerden başka bir yere seyahat ettiğini düşündürmektedir. Ötzi'nin mitokondriyal DNA'sının analizi, onun K1 altkümesine ait olduğunu ve bu altkümenin üç modern dalından herhangi birine kategorize edilemeyeceğini göstermiştir. Bu yeni alt klana geçici olarak Ötzi için K1ö adı verilmiştir.

Kelt kabileleri MÖ 1500 ile 1000 yılları arasında İsviçre'ye yerleşmiştir. Retler doğu bölgelerinde yaşarken, batı Helvetii tarafından işgal edilmiş ve Allobrogi Rhône vadisine ve Savoy'a yerleşmiştir. Liguryalılar ve Adriyatik Veneti'leri sırasıyla kuzeybatı İtalya ve Triveneto'da yaşıyordu. Kelt kabilelerinin çıkardığı pek çok madde arasında, 19. yüzyılda bir maden yöneticisi tarafından Hallstatt kültürünün kanıtlarının bulunduğu Avusturya'daki Salzburg gibi bölgelerde tuz da vardı. MÖ 6. yüzyıla gelindiğinde La Tène kültürü bölgede iyice yerleşmiş ve yüksek kaliteli süslemeli silah ve mücevherleriyle tanınmaya başlamıştır. Keltler dağ kabileleri arasında en yaygın olanıydı; güçlü, uzun boylu, açık tenli ve demir silahlar konusunda yetenekli savaşçıları vardı ve bu da onlara savaşta avantaj sağlıyordu.

MÖ 218'deki İkinci Pön Savaşı sırasında Kartacalı general Hannibal muhtemelen 38.000 piyade, 8.000 süvari ve 37 savaş filinden oluşan bir orduyla Alpleri geçmiştir. Bu, antik savaşta herhangi bir askeri gücün en ünlü başarılarından biriydi, ancak gerçek geçiş veya geçiş yeri hakkında hiçbir kanıt mevcut değildir. Ancak Romalılar dağ geçitleri boyunca yollar inşa etmişlerdir ve bu yollar ortaçağ boyunca dağları geçmek için kullanılmaya devam etmiştir ve dağ geçitlerinde hala Roma yol işaretlerine rastlanabilmektedir.

Cenevre Gölü'nün kuzey kıyısındaki erken ortaçağ kalesi Château de Chillon, burada Dents du Midi'nin fonunda gösterilmektedir.

Roma yayılması M.Ö. 121 yılında Allobrogi'nin yenilgisini getirmiş ve M.Ö. 58 yılında Galya Savaşları sırasında Julius Caesar Helvetii'nin üstesinden gelmiştir. Rhaetialılar direnmeye devam ettiler ancak Romalılar kuzeye, Avusturya'daki Tuna vadisine dönüp Brigantes'i yenince sonunda fethedildiler. Romalılar Alpler'de yerleşim yerleri inşa ettiler; İtalya'daki Aosta (Augustus'un adıyla anılır), İsviçre'deki Martigny ve Lozan ve Bavyera'daki Partenkirchen gibi şehirlerde Roma hamamları, villaları, arenaları ve tapınaklarının kalıntıları görülmektedir. Alp bölgesinin büyük bir kısmı, 6. yüzyıldan 13. yüzyıla kadar yerel Kelt kabileleriyle karışan Cermen kabileleri (Lombardlar, Alemanni, Bavarii ve Franklar) tarafından kademeli olarak iskan edilmiştir.

Hıristiyanlık, feodalizm ve Napolyon savaşları

Hıristiyanlık bölgede Romalılar tarafından yerleştirilmiş ve yüksek bölgelerde manastır ve kiliselerin kurulmasına tanık olunmuştur. Karolenj İmparatorluğu'nun Frank yayılması ve Bavyera'nın doğu Alpler'deki yayılması, feodalizmi ve artan dükalık ve krallıkları desteklemek için kalelerin inşasını getirmiştir. İtalya'nın Trento kentindeki Castello del Buonconsiglio'nun bir kule odasında hâlâ Gotik sanatın mükemmel örnekleri olan karmaşık freskler bulunmaktadır. İsviçre'de Château de Chillon Ortaçağ mimarisinin bir örneği olarak korunmaktadır.

Ortaçağ döneminin büyük bir kısmı Savoy Hanedanı, kuzey İtalya'daki Visconti ve Avusturya ve Slovenya'daki Habsburg Hanedanı gibi rakip hanedanlar arasında güç mücadelelerinin yaşandığı bir dönem olmuştur. 1291 yılında, Habsburgların saldırılarından korunmak için, İsviçre'nin ortasındaki dört kanton, komşu krallıklardan bağımsızlık ilanı olarak kabul edilen bir tüzük hazırladı. 13, 14 ve 15. yüzyıllarda yapılan bir dizi savaşın ardından daha fazla kanton konfederasyona katıldı ve 16. yüzyıla gelindiğinde İsviçre ayrı bir devlet olarak iyice yerleşmişti.

Suvorov komutasındaki Rus birlikleri 1799'da Alpleri geçerken

Napolyon, 18. yüzyılın sonları ve 19. yüzyılın başlarındaki Napolyon Savaşları sırasında, daha önce Habsburglar ve Savoylar tarafından kontrol edilen toprakları ilhak etti. 1798'de İsviçre'de Helvetic Cumhuriyeti'ni kurdu; iki yıl sonra bir orduyla St Bernard geçidini aştı ve Alp bölgelerinin neredeyse tamamını fethetti.

Kuvarsit bir kaya üzerine 1300 ila 1500 metre yükseklikte inşa edilen ve derin uçurumlarla çevrili Forts de l'Esseillon herhangi bir istilayı önledi.

Napoléon'un düşüşünden sonra, birçok Alp ülkesi yeni bir istilayı önlemek için ağır korumalar geliştirdi. Böylece Savoy, Lombardları yenmek için Charlemagne ve babası tarafından bile geçilen col du Mont-Cenis gibi büyük dağ geçitlerini korumak için Maurienne vadisinde bir dizi tahkimat inşa etti. Daha sonra Napoléon Bonaparte'ın emriyle asfalt bir yol inşa edildikten sonra gerçekten de çok popüler hale gelmiştir. Barrière de l'Esseillon, vadinin mükemmel manzarasına sahip bir uçurumun üzerine inşa edilmiş, bir tarafında bir geçit ve diğer tarafında sarp dağlar bulunan ağır bataryalara sahip bir dizi kaledir.

19. yüzyılda, Ortaçağ döneminde yolcuları barındırmak ve hac yeri olarak yüksek Alpler'de inşa edilen manastırlar turistik yerler haline gelmiştir. Benediktenler İsviçre'nin Lucerne kentinde ve Oberammergau'da; Sistersiyenler Tirol'de ve Konstanz Gölü'nde; Augustiniyenler ise Savoy'da ve bir tanesi de İsviçre'nin Interlaken kentinin merkezinde manastırlar inşa etmişlerdir. Büyük Saint Bernard Geçidi'nin zirvesinde 9. veya 10. yüzyıllarda inşa edilen Büyük Saint Bernard Darüşşifası, kuruluşundan bu yana gezginler için bir sığınak ve hacılar için bir yer olmuştur; 19. yüzyılda yazar Charles Dickens ve dağcı Edward Whymper gibi önemli ziyaretçilerle turistik bir cazibe merkezi haline gelmiştir.

Keşif

Matterhorn'a ilk tırmanış (1865), Gustave Doré'nin litografisi

Gallen kantonundaki Vattis köyünün yukarısındaki Drachloch (Ejderha Deliği) mağarasında bulunan ve yaklaşık 50.000 yıl öncesine ait radyokarbonla tarihlendirilen odun kömürü, yüksek zirvelerin tarih öncesi insanlar tarafından ziyaret edildiğini kanıtlıyor. Mağarada bulunan yedi ayı kafatası da aynı tarih öncesi insanlar tarafından gömülmüş olabilir. Ancak zirveler, kayda değer birkaç örnek dışında çoğunlukla göz ardı edilmiş ve uzun süre bitişik vadilerdeki insanların özel ilgisine bırakılmıştır. Dağ zirveleri korkunç, ejderhaların ve şeytanların meskeni olarak görülmüş, öyle ki insanlar Alp geçitlerinden geçmek için gözlerini bağlamışlardır. Buzullar bir gizem olarak kaldı ve birçok kişi hala en yüksek bölgelerde ejderhaların yaşadığına inanıyordu.

Fransa Kralı 7. Charles 1356 yılında kâhyasına Mont Aiguille'e tırmanmasını emretti. Şövalye Rocciamelone'nin zirvesine ulaşmış ve burada üç haçtan oluşan bronz bir triptik bırakmıştır; bu başarıyı buzu aşmak için merdivenler kullanarak gerçekleştirmiştir. Antoine de Ville 1492'de Mont Aiguille'e tırmanmış, ancak zirveye ulaşamamıştır; bu deneyimi "dehşet verici ve korkunç" olarak tanımlamıştır. Leonardo da Vinci, yüksek rakımlardaki ışık değişimlerinden etkilenmiş ve bir dağa tırmanmıştır - bilim adamları hangisine tırmandığından emin değildir; bazıları bunun Monte Rosa olabileceğine inanmaktadır. Gökyüzünü "yılan otununki gibi mavi" olarak tanımlamasından, oldukça yüksek bir rakıma ulaştığı düşünülmektedir. 18. yüzyılda dört Chamonix'li Mont Blanc'ın zirvesine neredeyse ulaşıyordu ancak irtifa hastalığı ve kar körlüğü nedeniyle bu başarılamadı.

Conrad Gessner 16. yüzyılda dağları incelemek üzere dağlara çıkan ilk doğa bilimcidir ve dağlarda "Tanrı'nın tiyatrosunu" bulduğunu yazmıştır. 19. yüzyıla gelindiğinde yüksek zirveleri keşfetmek, incelemek ve fethetmek için daha fazla doğa bilimci gelmeye başladı. Buz ve kar bölgelerini ilk keşfeden iki kişi, Pennine Alpleri'ndeki Horace-Bénédict de Saussure (1740-1799) ve Disentis Placidus a Spescha'daki Benedikten keşişiydi (1752-1833). Cenevre'de doğan Saussure, küçük yaşlardan itibaren dağlara aşık olmuştur; doğa bilimci olmak için hukuk kariyerini bırakmış ve Bernese Oberland, Savoy, Piedmont ve Valais'de uzun yıllar boyunca yürüyüşler yapmış, buzulları ve jeolojiyi incelemiş, kayaların yerinden oynaması teorisinin ilk savunucularından biri olmuştur. Saussure, 1787'de Mont Blanc'ın üçüncü tırmanışının bir üyesiydi - bugün tüm zirvelerin zirvelerine tırmanılmıştır.

Romantikler ve Alpinistler

Sis Denizinin Üstündeki Gezgin, Caspar David Friedrich (1818)

Albrecht von Haller'in Die Alpen (1732) adlı şiiri dağları efsanevi bir saflık alanı olarak tanımlıyordu. Jean-Jacques Rousseau, Julie ya da Yeni Heloise (1761) adlı romanında Alpleri cazibeli ve güzel bir yer olarak sunan bir başka yazardı; daha sonra Goethe ve Turner gibi romantiklerin ilk dalgası manzaraya hayran olmak için geldi; Wordsworth 1790'da bölgeyi ziyaret etti ve deneyimlerini The Prelude (1799) adlı eserinde yazdı. Schiller daha sonra, 14. yüzyılın başlarında İsviçre'nin Habsburg İmparatorluğu'na karşı verdiği bağımsızlık mücadelesinin bir parçası olarak efsanevi İsviçreli nişancı William Tell'in hikayesini anlatan William Tell (1804) adlı oyunu yazmıştır. Napolyon Savaşları'nın sonunda, ziyaretçiler anıtsal doğanın yüce etkilerini deneyimlemeye geldikçe Alp ülkeleri şair, sanatçı ve müzisyen akınına uğramaya başladı.

1816 yılında Byron, Percy Bysshe Shelley ve eşi Mary Shelley Cenevre'yi ziyaret etmiş ve her üçü de yazılarında bu manzaradan esinlenmişlerdir. Bu ziyaretler sırasında Shelley "Mont Blanc" şiirini, Byron "The Prisoner of Chillon" ve dramatik şiir Manfred'i yazmış, manzarayı çok etkileyici bulan Mary Shelley ise Frankenstein romanının fikrini Cenevre Gölü kıyısındaki villasında bir fırtınanın ortasında düşünmüştür. Coleridge Chamonix'e gittiğinde, Montenvers yakınlarındaki Hotel de Londres'in ziyaretçi defterine "Atheos" imzasını atan Shelley'ye inat, "Bu harikalar vadisinde kim ateist olabilir ki?" diye haykırmıştır.

19. yüzyılın ortalarında bilim adamları bölgenin jeolojisi ve ekolojisini incelemek üzere toplu halde gelmeye başladı.

Alpler'de turizm ve dağcılık 19. yüzyılın başlarından itibaren gelişmeye başlamıştır. "Dağcılığın altın çağı "nın ilk yıllarında, örneğin fizikçi John Tyndall tarafından bilimsel faaliyetler sporla karıştırılmış ve Edward Whymper'ın Matterhorn'a ilk tırmanışı en önemli olay olmuştur. Daha sonraki yıllarda, "dağcılığın gümüş çağı "nda, dağ sporları ve tırmanışa odaklanıldı. Alpine Club'ın ilk başkanı John Ball, onlarca yıl boyunca Paul Grohmann, Michael Innerkofler ve Angelo Dibona gibi dağcıların odak noktası olan Dolomitlerin kaşifi olarak kabul edilir.

Naziler

Naziler yağmaladıkları sanat eserlerini Altaussee'deki tuz madenlerinde saklamışlardır; örneğin Erken Dönem Hollanda Gent Sunağı önemli ölçüde hasar görmüştür.

Avusturya doğumlu Adolf Hitler'in Alplere karşı ömür boyu süren romantik bir hayranlığı vardı ve 1930'larda Berchtesgaden'in dışındaki Obersalzberg bölgesinde Berghof'ta bir ev kurdu. Bölgeye ilk ziyaretini 1923 yılında gerçekleştirmiş ve hayatının sonuna kadar burayla güçlü bir bağ kurmuştur. İkinci Dünya Savaşı'nın sonunda ABD Ordusu, Hitler'in Wehrmacht ile birlikte dağlara çekilmesini önlemek için Obersalzberg'i işgal etti.

1940 yılına gelindiğinde Alp ülkelerinin çoğu Mihver güçlerinin kontrolü altındaydı. Avusturya, kendisini Üçüncü Reich'ın bir parçası haline getiren siyasi bir darbe geçirmişti; Fransa işgal edilmişti ve İtalya faşist bir rejime dönüşmüştü. İsviçre ve Lihtenştayn Mihver güçlerinin eline geçmekten kurtulan tek ülkelerdi. İsviçre Konfederasyonu, General Eisenhower'ın 850.000 civarında olduğunu tahmin ettiği, tüm erkeklerin askeri eğitim alması gereken "silahlı tarafsızlık" doktrinini izleyen birliklerini harekete geçirdi. İsviçreli komutanlar ülkeye giren altyapıyı patlayıcılarla donattı ve bir Nazi istilası durumunda geçitlerdeki köprüleri, demiryolu tünellerini ve yolları yok etmekle tehdit etti; ve eğer bir istila olursa İsviçre ordusu, koşulların daha sert olduğu ve askeri bir istilanın zor ve uzun süreli savaşlar içereceği dağ zirvelerinin kalbine çekilecekti.

Alman kayak birlikleri savaş için eğitilmiş ve Şubat 1945'te Amerikan 10. Dağ Tümeni'nin ağır bir direnişle karşılaştığı İtalya'daki Riva Sırtı'nda olduğu gibi dağlık bölgelerde muharebeler yürütülmüştür. Savaşın sonunda, Hitler'in savaş sona ererken geri çekilmeyi umduğu Avusturya'da önemli miktarda Nazi ganimeti depolanmış olarak bulundu. Amerikan birliklerinin tek bir madende depolanmış 75 kg (165 lb) altın sikke bulduğu Altaussee bölgesini çevreleyen tuz madenleri, yağmalanan sanat eserlerini, mücevherleri ve paraları depolamak için kullanıldı; büyük miktarlarda yağmalanmış sanat eseri bulundu ve sahiplerine iade edildi.

En büyük şehirler

Alpler'deki en büyük şehir Fransa'daki Grenoble şehridir. Alpler'de 100.000'den fazla nüfusa sahip diğer büyük ve önemli şehirler Bolzano (İtalya), Trento (İtalya) ve Innsbruck (Avusturya) ile Tirol'dedir. Alpler dışındaki büyük şehirler ise Milano, Verona, Torino (İtalya), Münih (Almanya), Graz, Viyana, Salzburg (Avusturya), Ljubljana, Maribor, Kranj (Slovenya), Zürih, Cenevre (İsviçre), Nice ve Lyon'dur (Fransa).

Alpler'de 100.000'den fazla nüfusa sahip şehirler şunlardır:

Sıralama Belediye Sakinleri Ülke Bölge
1 Blason ville fr Grenoble (Isere).svg Grenoble 162,780 Fransa Blason Auvergne-Rhône-Alpes.svg Auvergne-Rhône-Alpes
2 AUT Innsbruck COA.svg Innsbruck 132,236 Avusturya AUT Tirol COA.svg Tirol
3 Trient.JPG Trento 117,417 İtalya Coat of arms of Trentino-South Tyrol.svg Trentino-Güney Tirol
4 ITA Bolzano COA.svg Bolzano/Bozen 106,951 İtalya Coat of arms of Trentino-South Tyrol.svg Trentino-Güney Tirol

Alp halkı ve kültürü

Bölgenin nüfusu sekiz ülkeye yayılmış 14 milyondur. Dağların eteklerinde, platolarda ve ovalarda ekonomi imalat ve hizmet işlerinden oluşurken, daha yüksek rakımlarda ve dağlarda çiftçilik hala ekonominin temelini oluşturmaktadır. Çiftçilik ve ormancılık, şehirlere ihracat sağlayan ve dağ ekolojisini koruyan endüstriler olarak Alp kültürünün temel dayanakları olmaya devam etmektedir.

Alp bölgeleri çok kültürlü ve dilsel çeşitliliğe sahiptir. Lehçeler yaygındır ve vadiden vadiye ve bölgeden bölgeye değişiklik gösterir. Sadece Slav Alplerinde 19 lehçe tespit edilmiştir. Aosta Vadisi'nin Fransız, İsviçre ve İtalyan Alplerinde konuşulan Roman lehçelerinin bir kısmı Arpitan'dan türemişken, batı aralığının güney kısmı Oksitanca ile ilgilidir; Alman lehçeleri Cermen kabile dillerinden türemiştir. İsviçre'nin güneydoğusunda nüfusun yüzde ikisi tarafından konuşulan Romanş dili, Latince, eski Kelt dillerinin kalıntıları ve belki de Etrüskçeden türemiş eski bir Rhaeto-Romanik dildir.

Hallstatt, geçmişi tarih öncesi çağlara kadar uzanan tuz üretimiyle tanınmaktadır.

Alp kültürünün büyük bir kısmı, dağ vadilerinde ve en yüksek köylerde hayatta kalmayı garantileyen becerilerin temel dayanak noktası haline geldiği ve marangozluk, ahşap oymacılığı, fırıncılık ve pastacılık ve peynir yapımı gibi güçlü geleneklere yol açan ortaçağ döneminden bu yana değişmemiştir.

Çiftçilik, 20. yüzyılda turizmin gelişiyle daha az baskın hale gelmesine rağmen yüzyıllardır geleneksel bir uğraş olmuştur. Alplerin sarp ve kayalık topografyası nedeniyle otlak ve mera alanları sınırlıdır. Haziran ortasında inekler kar sınırına yakın en yüksek otlaklara taşınır ve burada yazları genellikle taş kulübelerde ya da ahşap ahırlarda yaşayan çobanlar tarafından izlenirler. Köylüler ineklerin otlaklara sürüldüğü günü ve Eylül ortasında geri döndükleri günü kutlarlar. Almabtrieb, Alpabzug, Alpabfahrt, Désalpes ("Alplerden iniş"), ineklerin çelenkler ve devasa inek çanlarıyla süslenmesi ve çiftçilerin geleneksel kıyafetler giymesiyle kutlanır.

Yaz aylarında inekler otlatılmak üzere yüksek dağ çayırlarına çıkarılır. Savoy'da çekilen bu fotoğrafta görüldüğü gibi küçük yazlık köyler kullanılır.

Peynir yapımı çoğu Alp ülkesinde eski bir gelenektir. İsviçre'deki Emmental peynirinin bir tekerlek ağırlığı 45 kg'a (100 lb), Savoy'daki Beaufort peynirinin ağırlığı ise 70 kg'a (150 lb) kadar çıkabilmektedir. İnek sahipleri geleneksel olarak peynir üreticilerinden ineklerin yüksek Alpler'deki yaz aylarından elde ettikleri süt oranına göre bir pay alırlar. Ot biçme, dağ köylerinde son yıllarda biraz makineleşmiş olan önemli bir tarım faaliyetidir, ancak yamaçlar o kadar diktir ki otları biçmek için genellikle tırpan gereklidir. Saman normalde yılda iki kez, genellikle de festival günlerinde getirilir.

Yüksek köylerde insanlar, soğuk kışlara dayanıklı ortaçağ tasarımlarına göre inşa edilmiş evlerde yaşamaktadır. Mutfak yaşam alanından (evin soba ile ısıtılan bölümüne stube denir) ayrılmıştır ve ikinci kattaki yatak odaları yükselen ısıdan faydalanır. Tipik İsviçre dağ evi Bernese Oberland'da ortaya çıkmıştır. Dağ evleri genellikle güneye veya yokuş aşağıya bakar ve masif ahşaptan inşa edilir, biriken karın kolayca kaymasını sağlamak için dik bir çatıya sahiptir. Üst katlara çıkan merdivenler bazen dışarıda inşa edilir ve balkonlar bazen kapalı olur.

Avusturya'da koyun gütmek

Yemekler mutfaktan yemek masasının yerleştirildiği stube'ye geçirilir. Fondü gibi bazı yemekler ortaktır ve masanın ortasına herkesin içine dalması için bir kap konur. Diğer yemekler hala geleneksel bir şekilde oyma ahşap tabaklarda servis edilmektedir. Mobilyalar geleneksel olarak özenle oyulmuştur ve birçok Alp ülkesinde marangozluk becerileri nesilden nesile aktarılmaktadır.

Haute-Maurienne'de (Savoy) inşa edilen Alp dağ evi, kalın ortogneiss parçalarının (4-7 cm) kullanımı, Vanoise-Grand Paradis milli parklarını çevreleyen bölgedeki katı mimari düzenlemelere uygundur.

Çatılar geleneksel olarak şist, gnays veya arduvaz parçaları gibi Alp kayalarından inşa edilir. Bu tür dağ evleri genellikle Savoy'daki Maurienne vadisinde olduğu gibi, soğuk aylarda kar miktarının önemli olduğu vadilerin yüksek kesimlerinde bulunur. Çatının eğimi %40'ı geçemez, bu da karın üstte kalmasını sağlar ve böylece soğuktan yalıtım işlevi görür. Ormanların yaygın olduğu alçak bölgelerde geleneksel olarak ahşap kiremitler kullanılır. Genellikle Norveç ladininden yapılan bu kiremitlere "tavaillon" adı verilir.

Alplerin Almanca konuşulan bölgelerinde (Avusturya, Bavyera, Güney Tirol, Lihtenştayn ve İsviçre) güçlü bir Alp halk kültürü geleneği vardır. Ziyaretçiler tarafından nadiren fark edilse de, Alp bölgelerinde yaşayanlar arasında eski gelenekler özenle sürdürülmektedir: pek çok kişi Alp halk kültürünün geliştirildiği kültür derneklerine üyedir. Kültürel etkinliklerde geleneksel halk kıyafetleri (Almanca Tracht) giyilmesi beklenir: tipik olarak erkekler için lederhosen ve kadınlar için dirndl. Ziyaretçiler Volksfeste'lerde Alplerin zengin geleneklerine bir göz atabilirler. Büyük etkinliklerde sadece küçük bir halk kültürü yer alsa bile, tüm katılımcılar coşkuyla yer alır. İlkbahardan sonbahara kadar kırsal kesimde hafta sonlarını dolduran çok sayıda panayır, şarap festivali ve itfaiye festivalinde yerel halkın geleneksel kültürünü kutladığını görmek için iyi fırsatlar ortaya çıkar. Alp festivalleri ülkeden ülkeye değişiklik gösterir. Sıklıkla müzik (örneğin Alpenhorn çalınması), dans (örneğin Schuhplattler), spor (örneğin güreş marşları ve okçuluk) ve Walpurgis Gecesi ve Aziz John'un Arifesinde ateş yakılması gibi pagan kökenli gelenekleri içerir. Birçok bölgede Büyük Perhiz'den önceki haftalarda Fastnacht kutlanır. Çoğu düğün ve festivalde halk kıyafetleri giyilmeye devam etmektedir.

Turizm

Speikboden'deki kayak merkezi, Güney Tirol, İtalya

Alpler, Bavyera'daki Oberstdorf, Avusturya'daki Saalbach, İsviçre'deki Davos, Fransa'daki Chamonix ve İtalya'daki Cortina d'Ampezzo gibi yıllık bir milyondan fazla ziyaretçi kaydeden birçok tatil beldesiyle dünyanın en popüler turistik yerlerinden biridir. Yılda 120 milyondan fazla ziyaretçisiyle turizm, Alp ekonomisinin ayrılmaz bir parçasıdır ve bunun büyük bir kısmı kış sporlarından gelmektedir, ancak yaz ziyaretçileri de önemli bir bileşendir.

Turizm endüstrisi 19. yüzyılın başlarında yabancıların Alpleri ziyaret etmeleri, manzaranın tadını çıkarmak için dağların eteklerine seyahat etmeleri ve kaplıca tesislerinde kalmalarıyla başlamıştır. Belle Époque döneminde büyük oteller inşa edilmiş; 20. yüzyılın başlarında inşa edilen dişli demiryolları turistleri daha da yükseklere taşımış, Jungfraubahn Eiger'deki bir tünelden geçtikten sonra Jungfraujoch'ta, sonsuz kar çizgisinin çok üzerinde son bulmuştur. Bu dönemde kış sporları da yavaş yavaş yaygınlaşmaya başlamıştır: 1882'de ilk artistik patinaj şampiyonası Aziz Moritz'de düzenlenmiş ve 1908'de Grindelwald'ın yukarısına ilk telesiyejin kurulmasıyla 20. yüzyılın başlarında yokuş aşağı kayak İngiliz ziyaretçiler arasında popüler bir spor haline gelmiştir.

Karl Schranz 1966'da Lauberhorn'da koşarken

Kış Olimpiyat Oyunları 20. yüzyılın ilk yarısında üç kez Alplerde düzenlenmiştir: 1924 Kış Olimpiyatları Chamonix, Fransa'da; 1928 Kış Olimpiyatları St Moritz, İsviçre'de; ve 1936 Kış Olimpiyatları Garmisch-Partenkirchen, Almanya'da. İkinci Dünya Savaşı sırasında kış oyunları iptal edildi ancak o zamandan sonra Kış Oyunları St Moritz (1948), Cortina d'Ampezzo (1956), Innsbruck, Avusturya (1964 ve 1976), Grenoble, Fransa (1968), Albertville, Fransa (1992) ve Torino'da (2006) düzenlendi. Lauberhorn Rennen (Lauberhorn Yarışı) ilk kez 1930 yılında Wengen'in yukarısındaki Lauberhorn'da koşulmuştur; aynı derecede zorlu olan Hahnenkamm da ilk kez aynı yıl Avusturya'nın Kitzbühl kentinde koşulmuştur. Her iki yarış da her Ocak ayında birbirini takip eden hafta sonlarında düzenlenmeye devam etmektedir. Lauberhorn, 4,5 km (2,8 mil) ile daha yorucu bir yokuş aşağı yarışıdır ve başlangıç kapısından ayrıldıktan sonra saniyeler içinde 130 km/saate (81 mil/saat) ulaşan yarışçılar için tehlike arz etmektedir.

Birinci Dünya Savaşı sonrası dönemde, kış ziyaretçilerini ağırlamak için İsviçre ve Avusturya kasabalarında telesiyejler inşa edilmiş, ancak yaz turizmi önemli olmaya devam etmiştir; 20. yüzyılın ortalarında, daha erişilebilir hale geldikçe yokuş aşağı kayağın popülaritesi büyük ölçüde artmış ve 1970'lerde Fransa'da Les Menuires gibi neredeyse sadece kayak yapmaya adanmış birkaç yeni köy inşa edilmiştir. Bu noktaya kadar, Avusturya ve İsviçre kış sporları için geleneksel ve daha popüler destinasyonlardı, ancak 20. yüzyılın sonu ve 21. yüzyılın başlarında Fransa, İtalya ve Tirol kış ziyaretçilerinde artış görmeye başladı. 1980'den günümüze kadar birçok kayak merkezinde teleferiklerin modernize edilmesi ve kar yapma makinelerinin kurulması, geleneksel Alp kültürünün kaybolmasına ilişkin endişelere ve sürdürülebilir kalkınmaya ilişkin sorulara yol açmıştır. Muhtemelen iklim değişikliği nedeniyle, kayak merkezlerinin sayısı ve pist kilometresi 2015 yılından bu yana azalmıştır.

Çığ/kar kayması

  • 17. yüzyıl Fransız-İtalyan sınırında çığ düşmesi: 17. yüzyılda Fransız-İtalyan sınırındaki bir köyde çığ düşmesi sonucu yaklaşık 2500 kişi hayatını kaybetmiştir.
  • 19. yüzyılda Zermatt'ta çığ düşmesi: 19. yüzyılda Zermatt yakınlarındaki bir köyde 120 ev çığ düşmesi sonucu yok olmuştur.
  • 13 Aralık 1916 Marmolada dağı çığı
  • 1950-1951 terör kışı çığları
  • 10 Şubat 1970 Val d'Isère çığı
  • 9 Şubat 1999 Montroc çığı
  • 21 Şubat 1999 Evolène çığı
  • 23 Şubat 1999 Galtür çığı Alpler'de son 40 yılın en ölümcül çığı.
  • Temmuz 2014 Mont-Blanc çığı
  • 13 Ocak 2016 Les-Deux-Alpes Çığı
  • 18 Ocak 2016 Valfréjus Çığı

Ulaşım

İsviçre'de Niederried yakınlarındaki Brienz Gölü kıyısını izleyen Zentralbahn Interregio treni

Bölgeye yılda altı milyon araç tarafından kullanılan 4.200 km (2.600 mil) yol hizmet vermektedir. Alpler'de tren yolculuğu oldukça yaygındır; örneğin İsviçre gibi bir ülkede her 1.000 km2'ye (390 sq mi) 120 km (75 mi) ray düşmektedir. Avrupa'nın en yüksek demiryollarının çoğu burada bulunmaktadır. 2007 yılında, 100 yıllık Lötschberg Tüneli'ni aşan 34,57 km (21,48 mil) uzunluğundaki yeni Lötschberg Base Tüneli açılmıştır. Uzunluğu 57,1 km (35,5 mil) olan Gotthard Base Tüneli'nin 1 Haziran 2016'da açılmasıyla, 19. yüzyılda inşa edilen Gotthard Tüneli bypass edilmiş ve Alpler boyunca ilk düz rota hayata geçirilmiştir.

Bazı yüksek dağ köyleri ya erişilemezlik nedeniyle ya da tercihen araçsızdır. Wengen ve Zermatt'a (İsviçre'de) sadece teleferik veya dişli trenlerle ulaşılabilmektedir. Avoriaz (Fransa'da) arabasızdır ve diğer Alp köyleri de hassas Alp arazisinin sürdürülebilirliği için arabasız bölge olmayı ya da araba sayısını sınırlamayı düşünmektedir.

Alplerin alçak bölgeleri ve büyük kasabaları otoyollar ve ana yollarla iyi bir şekilde hizmet görmektedir, ancak Avrupa'nın en yüksekleri arasında yer alan yüksek dağ geçitleri ve yan yollar, dik yamaçlar nedeniyle yaz aylarında bile tehlikeli olabilir. Birçok geçit kışın kapalıdır. Alpler çevresindeki (ve bazılarının içindeki) çok sayıda havaalanı ve tüm komşu ülkelerden gelen uzun mesafeli demiryolu bağlantıları, çok sayıda yolcunun kolay erişimini sağlamaktadır.

Ayrıca bakınız

Atıf yapılan eserler

  • Alpine Konvansiyonu. (2010). Alpler: Dağlardaki insanlar ve baskılar, bir bakışta gerçekler
  • Allaby, Michael ve diğerleri. The Encyclopedia of Earth. (2008). Berkeley: Kaliforniya Üniversitesi Yayınları. ISBN 978-0-520-25471-8
  • Beattie, Andrew. (2006). Alpler: Kültürel Bir Tarih. New York: Oxford University Press. ISBN 978-0-19-530955-3
  • Benniston, Martin, ve diğerleri (2011). "İklim Değişikliğinin Alpler'deki Su ve Doğal Tehlikeler Üzerindeki Etkisi". Çevre Bilimi ve Politikası. Cilt 30. 1-9
  • Cebon, Peter ve diğerleri (1998). Alpler'den Görünümler: İklim Değişikliği Üzerine Bölgesel Perspektifler. Cambridge MA: MIT Press. ISBN 978-0-262-03252-0
  • Chatré, Baptiste ve diğerleri (2010). Alpler: Dağlardaki İnsanlar ve Baskılar, Bir Bakışta Gerçekler. Alp Sözleşmesi Daimi Sekreteryası (alpconv.org). Erişim tarihi: 4 Ağustos 2012. ISBN 978-88-905158-2-8
  • De Graciansky, Pierre-Charles ve diğerleri (2011). Batı Alpler, Riftten Pasif Marjine ve Orojenik Kuşağa. Amsterdam: Elsevier. ISBN 978-0-444-53724-9
  • Feuer, A.B. (2006). Packs On!: İkinci Dünya Savaşı'nda 10. Dağ Tümeni Anıları. Mechanicsburg, Pennsylvania: Stackpole Books. ISBN 978-0-8117-3289-5
  • Fleming, Fergus. (2000). Ejderhaları Öldürmek: Alplerin Fethi. New York: Grove. ISBN 978-0-8021-3867-5
  • Gerrard, AJ. (1990) Dağ Ortamları: Dağların Fiziksel Coğrafyası Üzerine Bir İnceleme. Boston: MIT Press. ISBN 978-0-262-07128-4
  • Halbrook, Stephen P. (1998). Hedef İsviçre: İkinci Dünya Savaşı'nda İsviçre'nin Silahlı Tarafsızlığı. Rockville Center, NY: Sarpedon. ISBN 978-1-885119-53-7
  • Halbrook, Stephen P. (2006). İsviçreliler ve Naziler: Alp Cumhuriyeti Üçüncü Reich'ın Gölgesinde Nasıl Hayatta Kaldı. Havertown, PA: Casemate. ISBN 978-1-932033-42-7
  • Hudson, Simon. (2000). Kar İşi: Uluslararası Kayak Endüstrisi Üzerine Bir İnceleme. New York: Cengage ISBN 978-0-304-70471-2
  •  Bu makale, artık kamu malı olan bir yayının metnini içermektedir: Knox, Howard Vincent (1911). "Alpler". Chisholm, Hugh (ed.) içinde. Encyclopædia Britannica. Cilt 1 (11. baskı). Cambridge University Press. pp. 737-754.
  • Körner, Christian. (2003). Alp Bitki Yaşamı. New York: Springer Verlag. ISBN 978-3-540-00347-2
  • Lancel, Serge. (1999). Hannibal. Oxford: Blackwell. ISBN 978-0-631-21848-7
  • Mitchell, Arthur H. (2007). Hitler'in Dağı. Jefferson, NC: McFarland. ISBN 978-0-7864-2458-0
  • Prevas, John. (2001). Hannibal Alpleri Geçiyor: İtalya'nın İstilası ve Pön Savaşları. Cambridge, MA: Da Capo Press. ISBN 978-0-306-81070-1
  • Reynolds, Kev. (2012) İsviçre Alpleri. Cicerone Press. ISBN 978-1-85284-465-3
  • Roth, Philipe. (2007). İsviçre'de İlk Keşfedilen Mineraller. Lozan, CH: Jeoloji Müzesi. ISBN 978-3-9807561-8-1
  • Schmid, Stefan M. (2004). "Bölgesel tektonik: Ren grabeninden Po ovasına, Alpler ve ön kısımlarının tektonik evriminin bir özeti". Basel: Geologisch-Paläontologisches Institut
  • Sharp, Hilary. (2002). Batı Alplerinde Trekking ve Tırmanış. Londra: New Holland. ISBN 978-0-8117-2954-3
  • Schmid, Stefan M.; Genschuh, Bernhard; Kissling, Eduard; Schuster, Ralf (2004). "Alp orojeninin tektonik haritası ve genel mimarisi". Eclogae Geologicae Helvetiae. 97: 93-117. doi:10.1007/s00015-004-1113-x. S2CID 22393862.
  • Shoumatoff, Nicholas ve Nina. (2001). Alpler: Avrupa'nın Dağ Kalbi. Ann Arbor, MI: Michigan Üniversitesi Yayınları. ISBN 978-0-472-11111-4
  • Viazzo, Pier Paolo. (1980). Yayla Toplulukları: On Altıncı Yüzyıldan Bu Yana Alpler'de Çevre, Nüfus ve Sosyal Yapı. Cambridge: Cambridge University Press. ISBN 978-0-521-30663-8