Ferisiler

bilgipedi.com.tr sitesinden
Ferisiler
פרושים
Tarihi liderler
  • Simeon ben Shetach
  • Salome Alexandra
  • Hyrcanus II
KurulduMÖ 167
Çözüldü73 CE
Genel MerkezKudüs
İdeoloji
DinRabbinik Yahudilik

Ferisiler (/ˈfærəsz/; İbranice: פְּרוּשִׁים, romanize: Pərūšīm), İkinci Tapınak Yahudiliği döneminde Levant'ta bir Yahudi sosyal hareketi ve düşünce okuluydu. MS 70 yılında İkinci Tapınağın yıkılmasından sonra Ferisilik inançları Rabbinik Yahudiliğin temel, litürjik ve ritüelistik temeli haline gelmiştir.

Ferisiler ve Sadukiler arasındaki çatışmalar, Roma fethiyle daha da kötüleşen Yahudiler arasındaki çok daha geniş ve uzun süredir devam eden sosyal ve dini çatışmalar bağlamında gerçekleşmiştir. Çatışmalardan biri Helenleşmeyi destekleyenler (Sadukiler) ile buna direnenler (Ferisiler) arasındaki kültürel çatışmaydı. Bir diğeri, ayinleri ve hizmetleriyle Tapınağın önemini vurgulayanlar ile diğer Musa Kanunlarının önemini vurgulayanlar arasında hukuksal-dinseldi. Özellikle dini bir çatışma noktası, Tevrat'ın farklı yorumlarını ve mevcut Yahudi yaşamına nasıl uygulanacağını içeriyordu; Sadukiler sadece Yazılı Tevrat'ı (Yunan felsefesiyle birlikte) tanıyor ve Peygamberleri, Yazıları ve Sözlü Tevrat ve ölülerin dirilişi gibi doktrinleri reddediyordu.

Birçok tarihçi tarafından bir Ferisi olduğuna inanılan Josephus (MS 37 - MS 100), İkinci Tapınağın yıkılmasından önce toplam Ferisi nüfusunun 6.000 civarında olduğunu tahmin etmiştir. Ferisilerin halk üzerindeki etkisinin o kadar büyük olduğunu iddia etmiştir ki, görünüşe göre üst sınıf olan daha elit Sadukilerin aksine, kral ya da başkâhin aleyhinde söyledikleri her şeye inanılmıştır. Ferisiler Yahudi Kanunlarını yorumlamak için Musa'nın otoritesini iddia ederken, Sadukiler ataları Zadok'un başkâhin olarak görev yaptığı Süleyman'ın günlerinden beri kurulmuş olan kâhinlik ayrıcalıklarının ve imtiyazlarının otoritesini temsil ediyorlardı.

Ferisiler de Yeni Ahit'te kendilerine yapılan çok sayıda atıfla dikkat çekmektedir. Yazarlar bazı Ferisiler ile İsa arasındaki düşmanlıkları kaydederken, Yeni Ahit'te İsa'nın Tanrı'dan gönderilmiş bir öğretmen olduğunun bilindiğini söyleyen Nikodim, öğrencisi olan Aramatyalı Yusuf gibi ona inanan Ferisilere de atıfta bulunulur, Aralarında Gamaliel'in öğrencisi olan ve İsa Mesih'in havarisi olduktan sonra bile Sanhedrin'i İsa'nın öğrencilerine karşı çıkmanın Tanrı'ya karşı çıkmakla eşdeğer olabileceği konusunda uyaran Havari Pavlus'un da bulunduğu bilinmeyen sayıda "Ferisiler partisinden inananlar".

Kendisi de bir Ferisi Yahudisi olan Josephus (y. MS 37-100), Ferisilerin -Sadukilere nazaran- bütün halkın desteğini ve hayır duasını alan bir topluluk olduğunu ve daha seçkin bir topluluk olan Sadukilerin ise o kadar popüler olmadığını savunur. Ferisi Yahudileri, kutsal metinleri tevil etme işinde kendilerini Musevî dinî hukukunun yetkilendirdiğini savunurken, Sadukiler ise Süleyman zamanında ilk kez başrahiplik makamına atanan ataları Sadok zamanından beri geçerli olan başrahiplik geleneğine dair kuralları kendi savlarının dayanağı olarak öne sürüyorlardı.

Yahudilerin tarihsel kaynakları ve kendi metinleri dışında, ataları olan Ferisi Yahudilerine başlıca atıflar Yeni Ahit'te geçer. Yeni Ahit'e göre Ferisiler, Zekeriya oğlu Yahya ve Meryem oğlu İsa ile çatışma hâlindeydiler. Bâzı araştırmacılar tarafından Hristiyanlığın ikinci kurucusu olarak kabûl edilen Tarsuslu Pavlus da bir Ferisi Yahudisi idi.

Etimoloji

"Ferisi" Eski Yunanca Pharisaios (Φαρισαῖος), Aramice Pərīšā (פְּרִישָׁא), çoğul Pərīšayyā (פְּרִישַׁיָּא) kelimelerinden türetilmiştir, "ayrı tutulmuş, ayrılmış" anlamına gelir, İbranice pārûš (פָּרוּשׁ), çoğul pĕrûhšîm (פְּרוּשִׁים), pāraš (פָּרַשׁ) fiilinin Qal pasif ortacı ile ilgilidir. Bu, Yahudi olmayanlardan, ritüel kirlilik kaynaklarından veya dindar olmayan Yahudilerden ayrılmalarına bir gönderme olabilir. Alternatif olarak, Yitzhak Isaac Halevi'nin Sadukiler ve Ferisileri dini değil siyasi mezhepler olarak nitelendirmesiyle, Sadukilerin elit kesimden ayrılmaları nedeniyle "ayrılıkçılar" olarak özel bir siyasi anlamı da olabilir. Akademisyen Thomas Walter Manson ve Talmud uzmanı Louis Finkelstein, "Ferisi" kelimesinin Aramice pārsāh veya parsāh kelimelerinden türediğini, bu kelimelerin Fars dilinde "Persli" anlamına gelen ve Pārsa ve Fārs'a benzeyen pārsi demonimine dayanarak "Persli" veya "Persleştirici" anlamına geldiğini öne sürmektedir. Harvard Üniversitesi akademisyeni Shaye J. D. Cohen bunu reddederek şöyle demektedir: "Neredeyse tüm akademisyenler artık "Ferisi" isminin İbranice ve Aramice parush veya persushi'den türediği konusunda hemfikirdir."

Ferisi isminin kökeni Antik Yunanca Fariseos’tur [ Φαρισαῖος ]. Yunanca kelimenin kökeni olarak uzmanların baskın görüşü Aramice Parişa [ פְּרִישָׁא ] (çoğ. Parişayya [ פְּרִישַׁיָּא ] ) kelimesidir, "ayrılanlar" anlamına gelir. Aramice kelime, İbranice’deki Paruş [ פָּרוּשׁ ] (çoğ. paruşim [ פְּרוּשִׁים ]) ile aynı kökenden gelir. Paruş, paraş [ פָּרַשׁ ] fiilinin edilgen isim fiil hâlidir. Yunanca Fariseos’un Aramice Parişa'dan geldiği kesin olarak bilinmemekle birlikte, bilinen tek etimolojik açıklama olduğundan kabûl edilen baskın görüştür.

Kayıp İsa kitabının yazarı S. Koray Er, Ferisi ismi ile ilgili başka bir köken önermektedir. Ferisilerin ve Sadukilerin tam olarak ne zaman ortaya çıktığı bilinmemektedir. Er'in teorisine göre, Ferisilerin ortaya çıkışı Farsların (Perslerin) ülkeyi işgâli (Ahameniş İmparatorluğu) döneminde, onların âhiret inancından etkilenmeleriyle meydana geldi. Sadukiler ise (Yunan) Helen kültürünün etkisi altındaydılar ve ölümden sonra dirilişe inanmıyorlardı. Farsların etkisi altında oldukları için Ferisiler bu adla anılır oldular.

Kaynaklar

Ferisiler ve inançları hakkındaki en eski tarihsel kayıtlar dört kanonik incil ve Elçilerin İşleri kitabıdır. Bu kitaplarda, onların Tevrat'ı yorumlama şekilleri ve eskatolojik görüşleri tasvir edilmektedir. Ferisilerin, daha sonraki bir döneme ait tarih kaydında zikredilişleri, Josephus'un (MS 37-100) eserinde görülmektedir. Josephus, kendi devrindeki İsrailoğullarını dört düşünce okulu ya da dört mezhep olarak kategorize etmektedir. Mezheplerden birisi Essenilerdir. Esseniler, politika ile uğraşmayan bir topluluktur. Diğer bir mezhep olan Saddukiler, Ferisilerin baş muhalifi olan bir topluluktur. Josephus dördüncü bir düşünce okulunun daha var olduğunu belirtmektedir. Bu devirde İsrailoğulları içinde zuhur etmiş olan diğer topluluklar, Erken Hristiyanlar ve Mısır'da Terapevte'dir.

Bir ikinci kanon kitabı olan 2. Makkabiler, İsrailoğullarının, Seleukos imparatoru IV. Antiokhos Epifanis'e karşı ayaklanmalarını ve MÖ 161'de Seleukos generali Nikanor'u mağlup etmelerini anlatmaktadır. Kitabın Ferisiler tarafından kaleme alındığına dair bir kayıt yoktur. Bununla birlikte, kitapta anlatılan bazı ameller ve inançlar, Ferisilerin mezhebinde ve inançlarında yer almaktadır. Bunlar ölüler için dua etmek, Hesap Günü inancı, azizlerin aracı olabildikleri inancı, şehitlerin faziletleridir.

Yehuda haNasi, MS 200 civarında, Ferisi tevillerinin dînî otorite niteliğindeki kanunlaştırması olan Mişna’yı derledi. Mişna’da geçen dînî otoritelerin çoğu MS 70’deki İkinci Süleyman Mabedi’nin yıkılışından sonra yaşamışlardır. Bu yüzden, Mişna, Ferisi Yahudiliğin Rabbani Yahudiliğe dönüşümü dönemini yansıtır. Mişna, Yahudiler için çok önemlidir. Zira, İkinci Mabed’in yıkılışı üzerine yok olma tehlikesi altına giren Ferisi sözlü geleneğinin, tek bir kanunî metin içinde derlenmiş ve gelecek kuşaklara aktarılmış hâlidir. Louis Jacobs'a göre, Rabbani Yahudilik kaynaklarında, ayırt edilebilir şekilde, Tapınak’ın MS 70’te yıkılışından önceki döneme ait Ferisilere ve öğretilerine dair doğrudan tanıklık içeren bir anlatı yer almamaktadır.

Kutsal Kitap'taki iki deuterokanonik kitap olan 1 ve 2 Makabiler, Yahudilerin Selevkos kralı Antiochus IV Epiphanes'e karşı isyanına odaklanır ve generali Nicanor'un M.Ö. 161 yılında eserin kahramanı Judas Maccabeus tarafından yenilgiye uğratılmasıyla sona erer. Ölüler için dua, son yargı, azizlerin şefaati ve şehitlik bilimi gibi çeşitli teolojik noktalar içeriyordu. Petrus'un Müjdesi olarak bilinen kanonik olmayan metin de Ferisilere atıfta bulunur.

Ancak, Rabbinik kaynakların hiçbiri Ferisiler ve öğretileri hakkında tanımlanabilir görgü tanığı ifadeleri içermez.

Tarih

M.Ö. 600 civarından M.Ö. 160 civarına kadar

MÖ 597'deki ilk sürgünle başlayan ve MÖ 587'de Kudüs'ün düşüp Tapınağın yıkılmasından sonra da devam eden, eski Yehuda Krallığı'ndan bilinmeyen sayıda Yahudi'nin Nebukadnezar II tarafından Babil'e sürülmesi ve sürgüne gönderilmesi, Yahudi kültürü ve dininde dramatik değişikliklere yol açmıştır. Babil'deki 70 yıllık sürgün sırasında, Yahudilerin toplanma evleri (İbranice'de beit knesset veya Yunanca'da sinagog olarak bilinir) ve dua evleri (İbranice Beit Tefilah; Yunanca προσευχαί, proseuchai) dua için birincil buluşma yerleriydi ve çalışma evi (beit midrash) sinagogun karşılığıydı. 600_BCE –_c. 160 BCE

MÖ 539'da Persler Babil'i fethetti ve MÖ 537'de Büyük Kiros Yahudilerin Yahudiye'ye dönmesine ve Tapınağı yeniden inşa etmesine izin verdi. Ancak Yahudiye monarşisinin yeniden kurulmasına izin vermemiş, bu da Yahudiye rahiplerini egemen otorite olarak bırakmıştır. Monarşinin kısıtlayıcı gücü olmadan, Tapınağın sivil yaşamdaki otoritesi güçlendi. Bu dönemde Sadukiler, rahiplerin ve müttefik elitlerin partisi olarak ortaya çıktı. Ancak M.Ö. 515 yılında tamamlanan İkinci Tapınak yabancı bir gücün himayesi altında inşa edilmişti ve meşruiyeti konusunda süregelen sorular vardı. Bu durum, her biri "Yahudiliği" temsil etmek için münhasır yetki talep eden ve tipik olarak diğer mezheplerin üyeleriyle sosyal ilişkiden, özellikle de evlilikten kaçınan çeşitli mezheplerin veya "düşünce okullarının" gelişmesine zemin hazırladı. Aynı dönemde, Sanhedrin olarak bilinen bilgeler konseyi, Babil'den dönüşün ardından Tevrat'ın pazar günlerinde halka açık olarak okunduğu İbranice İncil'i (Tanah) kodlamış ve kanonlaştırmış olabilir. 600_BCE –_c. 160 BCE

Tapınak artık Yahudi dini yaşamı için tek kurum değildi. Kâtip Ezra zamanında İkinci Tapınağın inşasından sonra, eğitim ve ibadet evleri Yahudi yaşamında önemli ikincil kurumlar olarak kaldı. Yahudiye dışında sinagog genellikle dua evi olarak adlandırılırdı. Çoğu Yahudi düzenli olarak Tapınak ayinine katılamazken, sabah, öğleden sonra ve akşam duaları için sinagogda buluşabilirlerdi. Pazartesi, Perşembe ve Şabat günleri, Ezra tarafından başlatılan halka açık Tevrat okuma geleneğini izleyerek, sinagoglarda halka açık bir şekilde haftalık Tevrat bölümü okunurdu. 600_BCE –_c. 160 BCE

Tapınağın ritüellerini rahipler kontrol etse de, daha sonra haham (İbranice "Öğretmen/usta") olarak adlandırılacak olan din bilginleri ve bilgeler Tevrat'ın çalışılmasına hükmediyordu. Bu kişiler, Musa'nın Tevrat'ıyla birlikte Sina Dağı'nda ortaya çıktığına inandıkları sözlü bir geleneği sürdürdüler; Tevrat'ın Tanrı vergisi bir yorumu. 600_BCE –_c. 160 BCE

Yahudi tarihinin Helenistik dönemi, Büyük İskender'in M.Ö. 332'de İran'ı fethetmesiyle başladı. Yahudilerin yeni siyasi ve kültürel mücadelelerle karşı karşıya kaldığı bu dönemde rahipler ve bilgeler arasındaki çatlak gelişti. İskender'in M.Ö. 323'te ölümünden sonra Yahudiye, Antiokus III yönetimindeki Suriye-Helen Selevkos İmparatorluğu'nun kontrolü ele geçirdiği M.Ö. 198 yılına kadar Mısır-Helen Ptolemaiosları tarafından yönetildi. Daha sonra, M.Ö. 167'de Selevkos kralı Antiokus IV Yahudiye'yi işgal etmiş, Tapınağa girmiş ve tapınaktaki para ve törensel eşyaları yağmalamıştır. Yahudilerin kendi yasalarını ve geleneklerini terk etmelerini gerektiren bir zorla Helenleştirme programı uyguladı ve böylece Makabe İsyanı'nı başlattı. Kudüs M.Ö. 165 yılında kurtarıldı ve Tapınak restore edildi. M.Ö. 141 yılında rahipler ve diğerlerinden oluşan bir meclis Simon Maccabeus'u baş rahip ve lider olarak onaylayarak Hasmonean hanedanını kurdu. 600_BCE –_c. 160 BCE

Ferisilerin Ortaya Çıkışı

Guillaume Rouillé'nin Promptuarii Iconum Insigniorum adlı eserinden John Hyrcanus.

Selevkos güçlerini yenilgiye uğrattıktan sonra, Yehuda Makabay'ın yeğeni Yuhanna Hyrcanus MÖ 152'de rahip Hasmonean hanedanlığı şeklinde yeni bir monarşi kurdu ve böylece rahipleri hem siyasi hem de dini otorite haline getirdi. Her ne kadar Hasmoneanlar Selevkoslara direndikleri için kahraman olarak görülseler de, hükümdarlıkları Birinci Tapınak dönemindeki Davut hanedanından gelmenin verdiği meşruiyetten yoksundu.

Ferisi ("ayrılıkçı") partisi büyük ölçüde din bilginleri ve bilgeler grubundan ortaya çıkmıştır. Ferisi terimi İbranice ve Aramice paruş ya da paruşi'den gelir ve "ayrılmış olan" anlamına gelir. Yahudi olmayanlardan, ritüel kirlilik kaynaklarından ya da dindar olmayan Yahudilerden ayrılmalarına atıfta bulunuyor olabilir. Ferisiler, diğer Yahudi mezheplerinin yanı sıra, M.Ö. ikinci yüzyılın ortalarından M.S. 70 yılında Tapınağın yıkılmasına kadar aktif olmuşlardır. Josephus onlardan ilk olarak Yahuda Maccabeus'un halefi Jonathan ile bağlantılı olarak bahseder. Tapınağın yıkılmasından önce Ferisileri diğer gruplardan ayıran faktörlerden biri, tüm Yahudilerin (Tapınak hizmeti için geçerli olan) saflık yasalarına Tapınak dışında uyması gerektiğine inanmalarıydı. Ancak asıl fark, Ferisilerin asimilasyon karşısında Yahudi halkının yasalarına ve geleneklerine bağlı kalmaya devam etmeleriydi. Josephus'un da belirttiği gibi, Ferisiler Yahudi hukukunun en uzman ve doğru açıklayıcıları olarak kabul edilirdi.

Josephus, Ferisilerin, görünüşe göre yönetici sınıflarla ilişkili daha elit Sadukilerin aksine, sıradan halkın desteğini ve iyi niyetini aldıklarını belirtir. Genel olarak, Sadukiler aristokratik monarşistlerken, Ferisiler eklektik, popüler ve daha demokratikti. Ferisilerin konumu, "Bilgili bir mamzer, cahil bir Başrahipten önceliklidir" iddiasıyla örneklendirilir. (Farisilerin tanımına göre mamzer, zina ya da ensest gibi yasak bir ilişkiden doğan ve ebeveynlerinin evlenmesinin yasal olarak mümkün olmadığı dışlanmış bir çocuktur. Bu sözcük genellikle, ama yanlış olarak, "gayrimeşru" olarak çevrilir).

Sadukiler, Farisilerin Sözlü Tevrat ilkesini reddederek Yahudilerin Tevrat'ı iki farklı şekilde anlamasına yol açmışlardır. Bu farklı yaklaşımın bir örneği, "göz yerine göz" yorumudur. Farisilerin anlayışına göre bir gözün değeri suçu işleyen tarafından ödenmelidir. Sadukiler'e göre ise bu sözler, suçlunun gözünün çıkarılacağı daha gerçekçi bir yoruma tabi tutulmuştur.

Talmud'un bilgeleri kendileri ile Ferisiler arasında doğrudan bir bağ görürler ve tarihçiler genellikle Ferisi Yahudiliğini Rabbinik Yahudiliğin, yani İkinci Tapınağın yıkılmasından sonraki normatif, ana akım Yahudiliğin atası olarak kabul ederler. Günümüzde Yahudiliğin tüm ana akım biçimleri kendilerini Rabbinik Yahudiliğin ve nihayetinde Ferisilerin mirasçıları olarak görmektedir.

Hasmonean dönemi

Ferisiler Hasmonean'ların yayılma savaşlarını ve İdumean'ların zorla din değiştirmelerini desteklemeseler de, Eleazar adında bir Ferisi'nin, annesi savaş esiriyken hamile kaldığına dair muhtemelen doğru olmayan bir söylenti nedeniyle Baş Rahiplik görevini bırakmasını önererek Hasmonean etnark Yuhanna Hırkanus'a kendi sofrasında hakaret etmesiyle aralarındaki siyasi çatlak daha da derinleşti. Buna karşılık olarak Ferisilerden uzaklaştı.

John Hyrcanus'un ölümünden sonra küçük oğlu Alexander Jannaeus kendini kral ilan etti ve Tapınak'ta Sadukilerin ayinlerini benimseyerek açıkça onların yanında yer aldı. Onun bu eylemleri Tapınak'ta bir isyana neden oldu ve Ferisilerin kanlı bir şekilde bastırılmasıyla sonuçlanan kısa bir iç savaşa yol açtı. Ancak Jannaeus ölüm döşeğindeyken dul eşi Salome Alexandra'ya Ferisilerle uzlaşma aramasını tavsiye etti. Salome'nin erkek kardeşi önde gelen bir Ferisi olan Şimon ben Şetak'tı. Josephus, Salome'nin Ferisilere karşı olumlu bir eğilim içinde olduğunu ve onun döneminde Ferisilerin siyasi etkilerinin, özellikle de Sanhedrin ya da Yahudi Konseyi'nde, muazzam bir şekilde arttığını belirtir.

Ölümünden sonra büyük oğlu Hyrcanus II genellikle Ferisiler tarafından desteklendi. Küçük oğlu Aristobulus II, Hyrcanus ile çatışma halindeydi ve iktidarı ele geçirmeye çalıştı. Ferisiler bu dönemde savunmasız bir konumda görünüyorlardı. İki oğul arasındaki çatışma Romalı general Pompey'in araya girmesi ve M.Ö. 63 yılında Kudüs'ü ele geçirmesiyle sona eren bir iç savaşla sonuçlandı.

Josephus'un anlatısı Ferisilerin rolünü abartıyor olabilir. Başka bir yerde Ferisilerin Kraliçe Salome Alexandra dönemine kadar güçlenmediğini bildirir. Josephus'un kendisi de bir Ferisi olduğundan, anlattıkları Hasmonean Hanedanlığı'nın zirvede olduğu dönemde Ferisilerin statüsünü yükseltmek için tarihsel bir yaratımı temsil ediyor olabilir.

Mishnah ve Talmud gibi daha sonraki metinler, bazılarının Ferisiler arasından çıktığına inanılan hahamların Tapınak'taki kurbanlar ve diğer ritüel uygulamalar, haksız fiil, ceza hukuku ve yönetimle ilgili bir dizi kararını kaydeder. Kendi dönemlerinde Ferisilerin sıradan insanların yaşamları üzerindeki etkisi güçlüydü ve Yahudi hukuku hakkındaki kararları birçok kişi tarafından otoriter kabul ediliyordu.

Roma dönemi

Pompey Kudüs Tapınağında, Jean Fouquet tarafından

Josephus'a göre Ferisiler Pompey'in huzuruna çıkarak ondan müdahale etmesini ve Hasmonean krallığını tamamen ortadan kaldırarak eski rahipliği geri getirmesini isterler. Ferisiler aynı zamanda Kudüs'ün kapılarını Romalılara açmış ve Saddua hizbine karşı onları aktif olarak desteklemişlerdir. Romalılar sonunda Yeruşalim'deki Tapınağın girişini kırdıklarında, Ferisiler Cumartesi günü Tapınak ayinlerini yöneten kâhinleri öldürdüler. Pompey'in Yeruşalim'deki Tapınağı kirletmesini, Sadukyan'ın kötü yönetiminin ilahi bir cezası olarak görüyorlardı. Pompey M.Ö. 63 yılında monarşiye son verdi ve Hyrcanus II'yi baş kâhin ve etnark ("kral "dan daha düşük bir unvan) olarak atadı. Altı yıl sonra Hyrcanus siyasi otoritenin geri kalanından mahrum bırakıldı ve nihai yetki, Hyrcanus'un Idumaean ortağı Antipater ve daha sonra Antipater'in iki oğlu Phasael (Yahudiye'nin askeri valisi) ve Herod (Celile'nin askeri valisi) aracılığıyla yöneten Suriye Prokonsülü'ne verildi. MÖ 40 yılında Aristobulus'un oğlu Antigonus, Hyrcanus'u devirerek kendisini kral ve başkâhin ilan edince Hirodes Roma'ya kaçtı.

Hirodes Roma'da Markus Antonius ve Octavianus'un desteğini aradı ve Roma Senatosu'nun kendisini kral olarak tanımasını sağlayarak Hasmonean hanedanının sona erdiğini teyit etti. Josephus'a göre, Saddukyanların Hirodes'e karşı muhalefeti onun Ferisilere iyi davranmasına yol açtı. Hirodes, Roma kuklası olarak algılanan sevilmeyen bir hükümdardı. İkinci Tapınak'ı restore edip genişletmesine rağmen, Hirodes'in kendi ailesine ve son Hasmonaeanlara karşı kötü şöhretli muamelesi popülaritesini daha da azalttı. Josephus'a göre, Ferisiler sonunda ona karşı çıktılar ve böylece onun kana susamışlığının kurbanı oldular (M.Ö. 4). Hirodes'in başrahipliğe yükselttiği Boethus ailesi Sadukilerin ruhunu yeniden canlandırdı ve bundan sonra Ferisiler yine onlara düşman oldu.

Ayakta kaldığı sürece, İkinci Tapınak Yahudi ritüel yaşamının merkezi olmaya devam etti. Tevrat'a göre Yahudilerin yılda üç kez Kudüs'e gidip Tapınak'ta kurban sunmaları gerekiyordu: Pesah (Fısıh), Şavuot (Haftalar Bayramı) ve Sukot (Çardaklar Bayramı). Ferisiler de Sadukiler gibi siyasi olarak sessizdi ve kendi yöntemleriyle çalışır, öğretir ve ibadet ederlerdi. Bu dönemde Sadukiler ve Ferisiler arasında ciddi teolojik farklılıklar ortaya çıktı. Esseniler için merkezi bir görüş olan kutsalın Tapınak dışında var olabileceği düşüncesi Ferisiler tarafından paylaşılmış ve yüceltilmiştir.

Miras

Ferisilerin değerleri ilk başta Sadukilerle olan mezhepsel tartışmaları aracılığıyla gelişti; daha sonra Tapınaksız yaşama, sürgündeki yaşama ve nihayetinde daha sınırlı bir dereceye kadar Hristiyanlıkla çatışan yaşama bir adaptasyon olarak yasa üzerine mezhepsel olmayan iç tartışmalarla gelişti. Bu değişimler Farisilikten Rabbinik Yahudiliğe dönüşümü işaret eder.

İnançlar

Temel Rabbinik metinler olan Mişna ve Talmud'un hiçbir bölümü teolojik konulara ayrılmamıştır; bu metinler öncelikle Yahudi hukukunun yorumlarıyla ve bilgeler ve onların değerleriyle ilgili anekdotlarla ilgilidir. Mişna'nın sadece bir bölümü teolojik meselelerle ilgilenir; üç tür insanın "gelecek dünyada" hiçbir payı olmayacağını ileri sürer: ölülerin dirilişini inkâr edenler, Tevrat'ın kutsallığını inkâr edenler ve Epikürcüler (insan işlerinin ilahi denetimini inkâr edenler). Bir başka pasaj ise farklı bir dizi temel ilkeye işaret etmektedir: normalde bir Yahudi bir canı kurtarmak için herhangi bir yasayı ihlal edebilir, ancak Sanhedrin 74a'da Yahudilere putperestlik, cinayet veya zinaya karşı yasaları ihlal etmektense şehit olmayı kabul etmelerini emreden bir hüküm yer almaktadır. (Ancak Judah haNasi, Yahudilerin "büyük dini görevlerde olduğu kadar küçük dini görevlerde de titiz olmaları gerektiğini, çünkü dini görevlerden herhangi biri için ne tür bir ödülün geleceğini bilmediğinizi" söyleyerek tüm yasaların eşit öneme sahip olduğunu öne sürmüştür).

Tektanrıcılık

Ferisiler için merkezi olan ve dönemin tüm Yahudileri tarafından paylaşılan bir inanç tek tanrıcılıktır. Bu, Tapınak'ta ve sinagoglarda Tevrat'tan seçilmiş ayetlerden (Tesniye 6:4) oluşan bir dua olan Şema'nın okunması uygulamasında açıkça görülmektedir; Şema "Dinle ey İsrail, Rab Tanrımızdır; Rab birdir" ayetleriyle başlar. Mişna'ya göre, bu bölümler günde iki kez Tamid sunusuyla birlikte Tapınak'ta okunurdu; Tapınak'a erişimi olmayan diasporadaki Yahudiler bu bölümleri kendi toplantı evlerinde okurlardı. Mişna ve Talmud'a göre, Büyük Meclis'in üyeleri hem Yahudiye'deki hem de diasporadaki Yahudilerin günde üç kez (sabah, öğleden sonra ve akşam) dua etmelerini ve dualarına sabah (Şakarit) ve akşam (Ma'ariv) dualarında bu bölümlerin okunmasını dahil etmelerini şart koşmuştur.

Bilgelik

Farisî bilgelik Mişna'nın bir kitabı olan Pirkei Avot'ta derlenmiştir. Farisi tutumu belki de en iyi, her ikisi de M.Ö. 1. yüzyılın ikinci yarısında yaşamış olan bilgeler Yaşlı Hillel ve Şammai hakkındaki bir hikaye ile örneklendirilebilir. Yahudi olmayan biri bir keresinde Şammai'ye tek ayağı üzerinde dururken kendisine Tevrat'ın bilgeliğini öğretmesi için meydan okumuştur. Şammai onu kovmuş. Aynı Yahudi olmayan kişi Hillel'e yaklaştı ve ondan aynı şeyi istedi. Hillel onu nazikçe azarlayarak şöyle dedi: "Senin için nefret uyandıran şeyi, sen de arkadaşına yapma. Tevrat'ın tamamı budur; gerisi açıklamadır - şimdi git ve çalış."

Özgür irade ve kader

Josephus'a göre, Sadukiler insanların tamamen özgür iradeye sahip olduğuna ve Esseniler bir insanın tüm yaşamının önceden belirlendiğine inanırken, Ferisiler insanların özgür iradeye sahip olduğuna ama Tanrı'nın da insan kaderini önceden bildiğine inanıyordu. Bu aynı zamanda Pirkei Avot 3:19'daki ifadeyle de uyumludur: "Rabbi Akiva dedi ki: Her şey öngörülmüştür, ama seçme özgürlüğü verilmiştir". Josephus'a göre, Ferisiler ölülerin dirilişine inandıkları için Sadukilerden daha da farklıydılar.

Ölümden sonraki yaşam

Genellikle ölümden sonra herhangi bir varlığı reddettikleri kabul edilen Sadukilerin aksine, Ferisilerin ölümden sonraki yaşama dair inançları konusunda kaynaklar çeşitlilik göstermektedir. Yeni Ahit'e göre Ferisiler ölülerin dirilişine inanırlardı, ancak bu dirilişin bedeni kapsayıp kapsamadığı belirtilmemiştir. Kendisi de bir Ferisi olan Josephus'a göre, Ferisiler sadece ruhun ölümsüz olduğunu ve iyi insanların ruhlarının yeniden dirileceğini ya da reenkarne olacağını ve "başka bedenlere geçeceğini", "kötülerin ruhlarının ise ebedi cezaya çarptırılacağını" savunmuşlardır. Havari Pavlus, İsa Mesih'e iman ettikten sonra bile kendisini Ferisi olarak ilan etmiştir.

Uygulamalar

Bir rahipler krallığı

Ferisiler temelde Tapınağın ötesine uzanan bir Yahudilik biçimini sürdürmüş, gündelik dünyayı kutsallaştırmak için Yahudi hukukunu sıradan faaliyetlere uygulamışlardır. Bu daha katılımcı (ya da "demokratik") bir Yahudilik biçimiydi; ritüeller kalıtsal bir rahip sınıfının tekelinde değildi, aksine tüm yetişkin Yahudiler tarafından bireysel ya da kolektif olarak yerine getirilebiliyordu; liderleri doğuştan değil, ilmi başarıya göre belirleniyordu.

Bazı akademisyenler de dahil olmak üzere pek çok kişi Sadukileri Tevrat'ı harfi harfine yorumlayan, Ferisileri ise Tevrat'ı liberal bir şekilde yorumlayan bir mezhep olarak nitelendirmiştir. R' Yitzhak Isaac Halevi bunun aslında bir din meselesi olmadığını öne sürer. Yahudiliğin tamamen reddedilmesinin Hasmonean yönetimi altında hoş görülmeyeceğini ve bu nedenle Helenistlerin Yahudiliği değil Rabbinik yasayı reddettiklerini iddia eder. Dolayısıyla Sadukiler aslında dini bir mezhep değil siyasi bir partiydi. Ancak Jacob Neusner'e göre bu görüş bir çarpıtmadır. Neusner, iki şeyin Ferisilerin Tevrat'a yaklaşımını Sadukilerden temelde ayırdığını öne sürer. Birincisi, Ferisiler Mısır'dan Çıkış'ın (19:3-6) "bütün halklar arasında bana ait olacaksınız; çünkü bütün yeryüzü benimdir ve siz benim için bir kâhinler krallığı ve kutsal bir ulus olacaksınız" ve 2. Makabiler'in (2:17) sözlerinin geniş ve gerçek bir yorumuna inanıyorlardı: "Tanrı bütün insanlara mirası, krallığı, kâhinliği ve kutsallığı verdi."

Ferisiler, tüm İsrailoğulları'nın kâhin gibi olması gerektiği fikrinin Tevrat'ın başka yerlerinde, örneğin Yasa'nın kendisinin kâhinlik alanından İsrail'deki her insana aktarıldığı zaman ifade edildiğine inanıyorlardı. Dahası, Tevrat zaten tüm Yahudilerin kâhince bir yaşam sürmesi için yollar sunuyordu: koşer hayvan yasaları belki de başlangıçta kâhinler için tasarlanmıştı, ancak tüm halka genişletildi; benzer şekilde, ölüler için yas tutarken et kesme yasağı. Ferisiler, sadece Tapınak kâhinlerinin ya da Tapınak'ı ziyaret eden Yahudilerin değil, sıradan yaşamlarındaki tüm Yahudilerin arınmayla ilgili kurallara ve ritüellere uyması gerektiğine inanıyordu.

Sözlü Tevrat

Standart görüş, Ferisilerin Sadukilerden Kutsal Yazılara ek olarak Sözlü Tevrat'ı da kabul etmeleri anlamında ayrıldıkları yönündedir. Anthony J. Saldarini bu varsayımın ne örtük ne de açık bir kanıtı olduğunu savunmaktadır. Kutsal Kitap'ın eski yorumlarının bir eleştirisi, modern akademisyenlerin gerçek olarak kabul ettiklerinden uzaktır. Saldarini, Sözlü Tevrat'ın MS üçüncü yüzyıla kadar ortaya çıkmadığını, ancak bununla ilgili ifade edilmemiş bir fikrin var olduğunu belirtir. Her Yahudi topluluğu bir şekilde kendi dini uygulamalarını yöneten Sözlü Tevrat'ın kendi versiyonuna sahipti. Josephus, Sadukilerin Tevrat'ın sadece literal yorumlarını takip ettiklerini belirtmiştir. Saldarini'ye göre bu sadece Sadukilerin kendi Yahudilik yollarını izledikleri ve Yahudiliğin Farisî versiyonunu reddettikleri anlamına gelmektedir. Rosemary Ruether'e göre, Farisilerin Sözlü Tevrat'ı ilan etmeleri, Yahudiliği Sadukiler tarafından temsil edilen Harun rahipliğinin pençesinden kurtarmanın bir yoluydu. Sözlü Tevrat sözlü olarak kalacaktı ancak daha sonra yazılı bir form verildi. Tevrat'a bir yorum olarak atıfta bulunmuyordu, bunun yerine Farisî yeniliklere izin veren kendi ayrı varlığına sahipti.

Talmud bilgeleri Sözlü Yasa'nın aynı anda hem Sina'da Musa'ya vahyedildiğine hem de hahamlar arasındaki tartışmaların ürünü olduğuna inanıyordu. Dolayısıyla, "Sözlü Tevrat" sabit bir metin olarak değil, Tanrı'nın aktif olarak dahil olduğu devam eden bir analiz ve tartışma süreci olarak düşünülebilir; Sina'da vahyedilen bu devam eden süreçti ve hahamlar ve öğrencileri bu devam eden sürece katılarak Tanrı'nın devam eden vahiy eylemine aktif olarak katılmaktadırlar.

Jacob Neusner'in açıkladığı gibi, Ferisilerin ve hahamların okulları kutsaldı ve kutsaldır:

"...çünkü orada insanlar Tevrat'ı öğrenerek ve üstatların davranışlarını taklit ederek azizliğe ulaşırlar. Bunu yaparken, ilahi paradigmaya, Tanrı tarafından "kendi suretinde" yaratıldığına, Sina'da vahyedildiğine ve kendi öğretmenlerine aktarıldığına inanılan Tevrat'a uyarlar ... Eğer ustalar ve öğrenciler "hahamımız" Musa'nın ilahi öğretisine itaat ederlerse, o zaman toplumları, okulları, yeryüzünde ilahi akademiyi taklit eder, tıpkı öğrencinin "hahamımız" Musa'nın ilahi modelini cisimleştirmesi gibi. Hahamlar Musa'nın bir haham olduğuna (ve Mesih'in de haham olacağına), Tanrı'nın filakriler taktığına ve göksel mahkemenin Tevrat'ı aynen dünyevi mahkeme gibi çalıştığına, hatta aynı sorular hakkında tartıştıklarına inanırlar. Bu inançlar bugün hahamlık değerlerinin cennete yansıtılması gibi görünebilir, ancak hahamlar bunların kendilerinin cennetsel değerlerin dünyaya yansıtılması olduğuna inanırlar. Bu nedenle hahamlar yeryüzünde tıpkı Tanrı, melekler ve "hahamımız" Musa'nın cennette yaptığı gibi Tora çalıştıklarını düşünürler. Göksel okul öğrencileri Babil skolastik tartışmalarından bile haberdardır, bu nedenle bir hahamın saflık tabularının bir yönü hakkında bilgi vermesine ihtiyaç duyarlar.

Dini günlük yaşamla yasa aracılığıyla ilişkilendirme taahhüdü, bazılarının (özellikle Aziz Pavlus ve Martin Luther) Ferisilerin İkinci Tapınak Dönemi'ndeki diğer mezheplerden daha yasacı oldukları sonucuna varmasına yol açmıştır. İncil yazarları İsa'yı bazı Ferisilere karşı sert konuşurken sunar (Josephus Ferisilerin yasanın "en katı" gözlemcileri olduğunu iddia eder). Ancak, Neusner'in de gözlemlediği gibi, Ferisilik zamanında pek çok "Yahudilik "ten yalnızca biriydi ve onu Yahudiliğin diğer mezheplerinden ayıran şey yasal yorumlarıydı.

Yenilikçiler ya da koruyucular

Avot'un başındaki Mishna ve (daha ayrıntılı olarak) Mishneh Torah'a Giriş'te Maimonides, Sina Dağı'ndaki Musa'dan Talmud'un redaktörü ve Amoraim'in sonuncusu olan R' Ashi'ye kadar bir gelenek (mesora) zinciri kaydeder. Bu gelenek zinciri Kutsal Kitap'taki belirsiz ifadelerin yorumlanmasını (örneğin "güzel bir ağacın meyvesi "nin başka bir meyve yerine ağaç kavunu anlamına gelmesi), metinsel tefsir yöntemlerini (Mişna ve Talmud'da kaydedilen anlaşmazlıklar genellikle tefsir yöntemlerine odaklanır) ve Kutsal Kitap metninden çıkarılamayan Musa'nın yetkisine sahip yasaları (bunlar arasında ölçüler (örn. örneğin, bir kişinin sorumlu olması için koşer olmayan bir yiyecekten ne kadar yemesi gerektiği), filakrilere yerleştirilecek parşömenlerin miktarı ve sırası vb.)

Ferisiler, zamanın ihtiyaçlarına göre gerekli gördükleri özel yasaları yürürlüğe koymaları bakımından da yenilikçiydiler. Bunlar arasında gezeirot adı verilen ve Kutsal Kitap'ta yer alan bir yasağın ihlal edilmesini önlemeye yönelik yasaklar (örneğin, Şabat'ta "kamusal alanda taşınmaması için" Lulav alınmaz) da yer alır. Purim'de Megillah'ı (Ester Kitabı) okuma ve Hanuka'da Menora'yı yakma emri Rabbinik yeniliklerdir. Hukuk sisteminin büyük bir kısmı "bilgelerin mantıksal akıl yürütme yoluyla ve yerleşik uygulamalardan yola çıkarak oluşturdukları" kurallara dayanır. Ayrıca, yemeklerden önceki kutsamalar ve Amidah'ın ifadeleri. Bunlar Takanot olarak bilinir. Ferisiler yenilik yapma yetkilerini ayetlere dayandırmışlardır: "....Sana söyledikleri söze göre... sana öğrettikleri her şeye göre. Size bildirdikleri yasaya göre ve size söyledikleri hükme göre yapacaksınız; size söyledikleri sözden sağa ya da sola sapmayacaksınız" (Tesniye 17:10-11) (bkz. Talmudit Ansiklopedisi "Divrei Soferim" maddesi).

Abraham Geiger ilginç bir şekilde Sadukilerin eski Halacha'ya daha bağlı olduklarını, Ferisilerin ise Halacha'yı zamanın gerektirdiği şekilde geliştirmeye daha istekli olduklarını ileri sürer. Ancak Geiger'in kanıtlarının çoğunu reddeden Bernard Revel'in "Karaite Halacha" adlı kitabına bakınız.

Tartışmanın ve yasa çalışmasının önemi

Herhangi bir yasa kadar (hatta ondan daha da önemli) önemli olan, hahamların yasal çalışma ve tartışmaya verdikleri değerdi. Talmud'un bilgeleri, öğrencilerine Sözlü Tevrat'ı öğrettiklerinde, İsrailoğullarına yasayı öğreten Musa'yı taklit ettiklerine inanırlardı. Dahası, hahamlar "göksel mahkemenin de aynen dünyevi mahkemenin yaptığı gibi Tevrat üzerinde çalıştığına, hatta aynı sorular üzerinde tartıştığına" inanırlardı. Dolayısıyla, Tevrat'ın anlamı ya da en iyi nasıl uygulanacağı konusunda tartışırken ve fikir ayrılığına düşerken, hiçbir haham kendisinin (ya da rakibinin) Tanrı'yı reddettiğini ya da Yahudiliği tehdit ettiğini düşünmemiştir; aksine, hahamlar tam da bu tür tartışmalar aracılığıyla Tanrı'yı taklit etmiş ve onurlandırmışlardır.

Farisilerin tartışmaya ve fikir ayrılıklarına verdiği önemin bir işareti de Mişna ve Talmud'un farklı kuşaklardaki âlimleri birbiriyle çekişen farklı ekoller olarak işaretlemesidir. Örneğin birinci yüzyılda iki büyük Farisî ekolü Hillel ve Şammai ekolleriydi. Hillel MS 20 yılında öldükten sonra, Şammai MS 30 yılında ölene kadar Sanhedrin'in başkanlığını üstlenmiştir. Bu iki bilgenin takipçileri sonraki on yıllar boyunca ilmî tartışmalara hâkim olmuştur. Talmud, Şammai okulunun argümanlarını ve pozisyonlarını kaydetmesine rağmen, Hillel okulunun öğretileri nihai olarak yetkili kabul edilmiştir.

Karşılaştırma

Yahudi mezheplerinin karşılaştırılması:

Ferisiler Sadukiler Esseniler
Özgür irade Çoğunlukla Evet Hayır
Ölümden Sonra Yaşam Diriliş Hayır Ruhani
Sözlü Tevrat Evet Hayır İlham Veren Tefsir
Helenizm Seçici İçin Karşı
Yorumlama Sofistike bilimsel yorumlar Literalist İlham Veren Tefsir

Ferisilerden hahamlara

Yahudi-Roma savaşlarının ardından, Zealotlar gibi devrimciler Romalılar tarafından ezilmişti ve çok az güvenilirlikleri vardı (son Zealotlar MS 73'te Masada'da öldü). Benzer şekilde, öğretileri Tapınak'la yakından bağlantılı olan Sadukiler de MS 70 yılında İkinci Tapınak'ın yıkılmasıyla ortadan kaybolmuştur. Esseniler de belki öğretileri zamanın kaygılarından çok farklı olduğu için, belki de Kumran'da Romalılar tarafından yağmalandıkları için ortadan kaybolmuştur.

Tüm büyük İkinci Tapınak mezhepleri arasında sadece Ferisiler kalmıştır. Sıradan insanların günlük yaşamlarında kutsal olanla ilişki kurabilmelerini sağlayan bir araç olarak Yahudi hukuku vizyonları, Yahudilerin çoğunluğu için anlamlı bir konumdu. Bu tür öğretiler ritüel uygulamaların ötesine uzanıyordu. Avot D'Rabbi Nathan'daki klasik midraşa göre (4:5):

Tapınak yıkıldı. Biz onun görkemine hiç tanık olmadık. Ama Haham Yeşu gördü. Bir gün Tapınak kalıntılarına baktığında gözyaşlarına boğuldu. "Yazık bize! Tüm İsrail halkının günahlarının kefaretini ödeyen yer harabe halinde!" Bunun üzerine Haham Yohannan ben Zakkay ona şu teselli edici sözleri söyledi: "Üzülme oğlum. Tapınak yıkılmış olsa bile, törensel kefareti kazanmanın başka bir yolu var. Şimdi sevgi dolu iyilik eylemleri aracılığıyla törensel kefaret kazanmalıyız."

Tapınağın yıkılmasının ardından Roma, Yahudiye'yi Sezariye'deki bir Procurator ve bir Yahudi Patriği aracılığıyla yönetti ve Fiscus Judaicus'u topladı. Önde gelen bir Ferisi olan Yohanan ben Zakkai ilk Patrik olarak atandı (İbranice Nasi kelimesi aynı zamanda prens ya da başkan anlamına gelir) ve Yavneh'teki Sanhedrin'i (ilgili Jamnia Konseyi'ne bakın) Ferisi kontrolü altında yeniden kurdu. Hahamlar, kâhinlere ondalık vermek ve (artık yıkılmış olan) Tapınak'ta kurban kesmek yerine, Yahudilere sadaka vermeleri talimatını verdiler. Dahası, tüm Yahudilerin yerel sinagoglarda eğitim görmesi gerektiğini, çünkü Tevrat'ın "Yakup cemaatinin mirası" olduğunu savundular (Tesniye 33:4).

Birinci Tapınağın yıkılmasından sonra Yahudiler Tanrı'nın kendilerini affedeceğine ve Tapınağı yeniden inşa etmelerini sağlayacağına inandılar - bu olay gerçekten de üç nesil içinde gerçekleşti. İkinci Tapınağın yıkılmasından sonra Yahudiler bunun tekrar olup olmayacağını merak etmişlerdir. İmparator Hadrianus, Kudüs'ü 132 yılında Jüpiter'e adanmış bir pagan şehri, Aelia Capitolina olarak yeniden inşa etmekle tehdit ettiğinde, Sanhedrin'in önde gelen bilgelerinden bazıları, 135 yılında Romalılar tarafından fethedilen kısa ömürlü bağımsız bir devlet kuran Simon Bar Kosiba (daha sonra Bar Kokhba olarak bilinir) liderliğindeki bir isyanı destekledi. Bu yenilgiyle birlikte Yahudilerin Tapınağın yeniden inşa edileceğine dair umutları da yıkılmıştır. Yine de Üçüncü Tapınak inancı Yahudi inancının temel taşlarından biri olmaya devam etmiştir.

Romalılar Yahudilerin Kudüs'e girmesini yasakladı (Tişa B'Av günü hariç) ve Tapınağı yeniden inşa etme planlarını yasakladı. Bunun yerine, Yahudiye Eyaleti'ni doğrudan ele geçirerek adını Syria Palaestina ve Kudüs'ün adını Aelia Capitolina olarak değiştirdi. Romalılar sonunda (Kral Davut'un soyundan geldiğini iddia eden) Yahuda haNasi'nin önderliğinde Sanhedrin'i yeniden kurdular. "Nasi" unvanını kalıtsal olarak verdiler ve Yahuda'nın oğulları hem Patrik hem de Sanhedrin'in başkanları olarak görev yaptılar.

Tapınak sonrası gelişmeler

Tarihçi Shaye Cohen'e göre, İkinci Tapınağın yıkılmasının ardından üç nesil geçtiğinde, Yahudilerin çoğu Tapınağın ne kendi yaşamları boyunca ne de öngörülebilir bir gelecekte yeniden inşa edilemeyeceği sonucuna varmıştı. Yahudiler artık zor ve geniş kapsamlı sorularla karşı karşıyaydı:

  • Tapınak olmadan kefaret nasıl sağlanır?
  • İsyanın felaketle sonuçlanması nasıl açıklanacaktı?
  • Tapınak sonrası, Romalılaşmış dünyada nasıl yaşanır?
  • Şimdiki ve geçmiş gelenekler nasıl birbirine bağlanır?

Tapınağa verdikleri önem ne olursa olsun ve Bar Koseba'nın isyanını desteklemelerine rağmen, Ferisilerin Yahudi hukukunu sıradan insanların günlük yaşamlarında kutsalla ilişki kurabilecekleri bir araç olarak görmeleri, onlara bu dört zorluğa Yahudilerin büyük çoğunluğu için anlamlı bir şekilde yanıt verebilecekleri bir konum sağlamıştır. Onların yanıtları Rabbinik Yahudiliği oluşturacaktı.

İkinci Tapınağın yıkılmasından sonra bu mezhepsel bölünmeler sona erdi. Hahamlar "Ferisi" teriminden kaçınmışlardır; bunun nedeni belki de Ferisi olmayanlar tarafından daha sık kullanılan bir terim olması, ama aynı zamanda bu terimin açıkça mezhepçi olmasıdır. Hahamlar tüm Yahudiler üzerinde liderlik iddiasında bulunmuş ve Amidah'a birkat haMinim duasını eklemişlerdir; bu duanın bir bölümünde "Düşmanları kıran ve kötüleri yenen Rabbim, sana hamdolsun" diye haykırılır ve bu da mezheplerin ve mezhepçiliğin reddi olarak anlaşılır. Bu değişim Tevrat'ın yorumlanmasına ilişkin çatışmaları hiçbir şekilde çözmemiş, aksine mezhepler arasındaki tartışmaları Rabbinik Yahudilik içindeki tartışmalara taşımıştır. Farisilerin mezhepçiliğin bir yan ürünü olmaktan ziyade kendi başına bir değer olarak ilmi tartışmaya olan bağlılığı Rabbani Yahudiliğin belirleyici bir özelliği olarak ortaya çıkmıştır.

Böylece, Ferisiler tüm İsrail'in rahipler gibi davranması gerektiğini savunurken, Hahamlar da tüm İsrail'in hahamlar gibi davranması gerektiğini savunmuştur: "Hahamlar ayrıca tüm Yahudi toplumunu Tevrat'ın tamamının çalışıldığı ve muhafaza edildiği bir akademiye dönüştürmek istemektedir .... kurtuluş tüm İsrail'in "hahamlaştırılmasına", yani tüm Yahudilerin vahyin ya da Tevrat'ın tam ve eksiksiz bir şekilde vücut bulmasına ve böylece cennetin mükemmel bir kopyasına ulaşmasına bağlıdır."

Rabbinik dönemin kendisi iki döneme ayrılır. İlk dönem Tannaim dönemidir (Aramice "tekrar" kelimesinden gelir; Aramice TNY kökü, "Mişna "nın temeli olan İbranice SNY köküne eşdeğerdir. Dolayısıyla Tannaim "Mişna öğretmenleri "dir), Sözlü Tevrat'ı tekrarlayan ve böylece aktaran bilgelerdir. Bu dönemde hahamlar Tanah'ın kanonizasyonunu tamamlamış ve 200 yılında Yehuda haNasi, Tannaitik yargıları ve gelenekleri bir araya getirerek, hahamlar tarafından Sözlü Tevrat'ın kesin ifadesi olarak kabul edilen Mişna'yı oluşturmuştur (Mişna'da adı geçen bilgelerden bazıları İkinci Tapınak'ın yıkılmasından önce ya da Bar Kozeba İsyanı'ndan önce yaşamış olan Ferisiler olsa da, adı geçen bilgelerin çoğu isyandan sonra yaşamıştır).

İkinci dönem, hukuki meseleleri tartışmaya ve Kutsal Kitap kitaplarının anlamını tartışmaya devam eden Amoraim (Aramice "konuşmacı" kelimesinden gelir) hahamları ve onların öğrencileridir. Filistin'de bu tartışmalar Tiberias, Caesarea ve Sepphoris'teki önemli akademilerde gerçekleşmiştir. Babil'de ise bu tartışmalar büyük ölçüde Nehardea, Pumpeditha ve Sura'da kurulmuş olan önemli akademilerde gerçekleşmiştir. Bu çalışma ve tartışma geleneği, Mişna'nın detaylandırılması ve Rabbinik tartışmaların, hikâyelerin ve hükümlerin kayıtları olan Talmudim'in gelişiminde tam ifadesine ulaştı ve yaklaşık 400 civarında Filistin'de ve 500 civarında Babil'de derlendi.

Rabbinik Yahudilik sonunda normatif Yahudilik olarak ortaya çıkmıştır ve aslında bugün pek çok kişi Rabbinik Yahudiliği sadece "Yahudilik" olarak adlandırmaktadır. Ancak Jacob Neusner, Amoraim'in kendi toplumlarında nihai bir güce sahip olmadığını belirtmektedir. Yahudilerin Roma ya da İran (Part ve Pers) imparatorluklarının tebaası olduğu bir dönemde yaşamışlardır. Bu imparatorluklar günlük yönetimi Yahudi yetkililerin ellerine bırakmıştır: Roma Filistin'inde kalıtsal Patriklik makamı (aynı zamanda Sanhedrin'in başı); Babil'de kalıtsal Reish Galuta makamı, "Sürgünün Başı" veya "Exilarch" (Hahamlık akademilerinin başkanlarının atanmasını onaylayan kişi):

Bu dönemde hahamların "Yahudiliği" hiçbir şekilde normal ya da normatif değildir ve tanımlayıcı olarak konuşursak, okullar "elit" olarak adlandırılamaz. Geleceğe yönelik beklentileri ve şimdiki iddiaları ne olursa olsun, hahamlar güçlü ve etkili olsalar da, fazla hükümet desteği olmadan otorite kullanmaya, önemli baskı araçları olmadan hükmetmeye çalışan bir azınlık grubu oluşturmaktadır.

Neusner'e göre, Talmud'da canlandırıldığı şekliyle hahamlık projesi, dünyayı olduğu gibi değil, hahamların olması gerektiğini hayal ettikleri şekliyle yansıtmaktadır.

Ancak S. Baron'a göre, "halkın kendi dayattığı Haham yönetimine uyma konusunda genel bir istekliliği" vardı. Hahamların idam cezası verme yetkisi olmamasına rağmen, "Kırbaçlama ve ağır para cezaları, kapsamlı bir aforoz sistemiyle birleştiğinde mahkemelerin otoritesini korumak için fazlasıyla yeterliydi." Aslında, Hahamlar Reish Galuta'dan giderek daha fazla yetki devraldılar, ta ki sonunda R' Ashi daha önce sürgünün üstlendiği Rabbana unvanını üstlenene ve diğer iki Hahamla birlikte "Kral Yezdegard'ın sarayının kapısında" resmi bir heyet olarak görünene kadar. Amora (ve Tanna) Rav son Part kralı Artabenus'un kişisel arkadaşıydı ve Shmuel de Pers Kralı I. Şapur'a yakındı. Dolayısıyla, Hahamlar önemli "baskı" araçlarına sahipti ve halk Haham yönetimini takip etmiş gibi görünüyor.

Ferisiler ve Hıristiyanlık

Gustave Doré: İsa ve Ferisiler Arasındaki Tartışma
İsa Ferisilerin evinde, Jacopo Tintoretto, Escorial

Ferisiler Yeni Ahit'te Vaftizci Yahya ve İsa ile aralarında çatışmalar yaşayarak ve Ferisi Nikodimus'un (Yuhanna 3:1) Aramatyalı Yusuf'la birlikte İsa'nın cesedini büyük bir kişisel risk alarak gömmesi nedeniyle yer alırlar. Son derece saygın bir haham ve Hıristiyanlığa göre havarilerin savunucusu olan Gamaliel de bir Ferisiydi ve bazı Hıristiyan geleneklerine göre gizlice Hıristiyanlığa geçmişti.

Yeni Ahit'te Havari Pavlus'un Hıristiyanlığa geçmeden önce Ferisi olduğuna dair birçok referans vardır ve Elçilerin İşleri 15:5'ten Ferisi mezhebinin diğer üyelerinin Hıristiyan inananlar olduğu bilinmektedir. Bu grubun bazı üyeleri Yahudi olmayanların sünnet edilmesi ve Musa yasasına uymaları gerektiğini savunmuş, bu da ilk Kilise içinde MS 50 yılında Kudüs'teki Apostolik Konsil'de ele alınan bir tartışmaya yol açmıştır.

Yeni Ahit, özellikle de Sinoptik İnciller, özellikle Ferisilerin liderliğini insan yapımı kurallara (özellikle saflıkla ilgili) takıntılı olarak sunarken, İsa daha çok Tanrı'nın sevgisiyle ilgilenir; Ferisiler günahkârları küçümserken, İsa onları arar. (Nikodim'den bahsedilen tek İncil olan Yuhanna İncili, mezhebi özellikle bölünmüş ve tartışmaya istekli olarak tasvir eder). Yeni Ahit'in Ferisileri sık sık kendini beğenmiş kural takipçileri olarak tasvir etmesi nedeniyle (ayrıca bkz. Ferisilerin Acıları ve Legalizm (teoloji)), "Ferisi" kelimesi (ve türevleri: "farisik", vb.) İngilizce'de yasanın lafzını ruhundan üstün tutan ikiyüzlü ve kibirli bir kişiyi tanımlamak için yarı yaygın bir kullanım haline gelmiştir. Günümüzde Yahudiler bunu genellikle aşağılayıcı bulmakta ve bazıları bu kelimenin kullanımını Yahudi karşıtı olarak değerlendirmektedir.

Hyam Maccoby, İsa'nın kendisinin de bir Ferisi olduğunu ve Ferisilerle tartışmasının temel bir çatışmadan ziyade kapsayıcılığın bir işareti olduğunu ileri sürmüştür (tartışma Talmud'da hakikat arayışı olarak kullanılan baskın bir anlatım biçimidir ve ille de bir karşıtlık işareti değildir).

İhtilaflı pasajlara örnek olarak İsa'nın felçli bir adamın günahlarının bağışlandığını ilan etmesi ve Ferisilerin bu eylemi küfür olarak nitelendirmesi hikâyesi verilebilir. Bu öyküde İsa, günahları bağışlama gücüne sahip olmadığı suçlamasına, günahların bağışlandığını ilan ederek ve ardından adamı iyileştirerek karşı çıkar. Felçli Adam hikâyesi ve İsa'nın Şabat günü mucizeler gerçekleştirmesi genellikle Ferisilerin öğretilerine muhalif ve zaman zaman da karşıt olarak yorumlanır.

Ancak, E.P. Sanders'a göre, İsa'nın eylemleri aslında, Hahamlar tarafından kaydedildiği üzere, hastalığı günahla ve iyileşmeyi bağışlanmayla ilişkilendiren dönemin Yahudi inanç ve uygulamalarıyla benzer ve tutarlıdır. Yahudiler (E.P. Sanders'a göre) Yeni Ahit'in, şifanın Ferisiler tarafından eleştirildiği ya da eleştirilmiş olabileceği önerisini reddederler çünkü günümüze ulaşan hiçbir Rabbinik kaynak bu uygulamayı sorgulamaz ya da eleştirmez ve Ferisilerin "yalnızca Tanrı'nın" günahları affedebileceğine inandıkları düşüncesi tarihsel bir gerçek olmaktan çok retorik bir araçtır. Sanders'ın bir başka argümanı da, Yeni Ahit'e göre, Ferisilerin İsa'yı Şabat günü bir adamın solmuş elini iyileştirdiği için cezalandırmak istemeleridir. Mişna ve Gemara'nın Şabat günü şifa verme konusunda kısıtlamalarla dolu olmasına rağmen (örneğin, Mişna Şabat, 22:6), E.P. Sanders İsa'nın Şabat'ı ihlal etmiş olabileceği hiçbir Rabbinik kurala rastlanmadığını belirtmiştir.

Paula Frederiksen ve Michael J. Cook, Yeni Ahit'in Ferisilere en düşmanca görünen bölümlerinin MS 70 yılında Hirodes Tapınağı'nın yıkılmasından bir süre sonra yazıldığına inanmaktadır. Tapınağın yıkılmasından sadece Hıristiyanlık ve Ferisilik kurtulmuş ve Ferisiler Yahudiliğin baskın şekli olarak ortaya çıkana kadar ikisi kısa bir süre rekabet etmiştir. Birçok Yahudi din değiştirmeyince, Hıristiyanlar Yahudi olmayanlar arasından yeni din değiştirenler aramaya başladı.

Bazı araştırmacılar ikinci yüzyılın ortalarından sonlarına ve dördüncü yüzyıla kadar Yahudi-Hıristiyan ve haham hareketleri arasında sürekli bir etkileşim olduğuna dair kanıtlar bulmuşlardır.