Lübnan

bilgipedi.com.tr sitesinden
Lübnan Cumhuriyeti
ٱلْجُمْهُورِيَّةُ ٱلُّبْنَانِيَّةُ (Arapça)
el-Cumhūrīyah el-Lubnānīyah
République libanaise (Fransızca)
Lübnan Bayrağı
Bayrak
Lübnan arması
Arma
Marş: كلّنا للوطن (Arapça)
Koullouna lilouataan lil oula lil alam
(Türkçe: Hepimiz! Ülkemiz için!)
Lübnan'ın konumu (yeşil renkte)
Lübnan'ın konumu (yeşil renkte)
Lebanon - Location Map (2012) - LBN - UNOCHA.svg
Sermaye
ve en büyük şehir
Beyrut
33°54′N 35°32′E / 33.900°N 35.533°E
Resmi dillerArapça
Tanınan dillerFransızca
Yerel dilLübnan Arapçası
Etnik gruplar
(2021)
  • 95% Arap
  • 4% Ermeni
  • 1 Diğer
Din
(Tahmini)
  • İslam
  • ~%28,7 Sünni
  • ~%28,4 Şii
  • ~%0,6 Diğer
    (Alevi & İsmaili)
  • Hristiyanlık
  • ~%22 Maruni Katolik
  • ~%8 Rum Ortodoks
  • ~%5 Melkite Katolik
  • ~%4 Ermeni
    (Apostolik ve Katolik)
  • ~%1 Azınlıklar
    (Yakubi, Süryani Katolik, ACOE, Keldani, Latin Katolik ve Kıpti)
  • ~%1 Evanjelik
  • Druzizm
  • ~%5,2 Dürzi
Demonim(ler)Lübnanlı
HükümetÜniter mezhepçi parlamenter cumhuriyet
- Başkan
Michel Aoun
- Başbakan
Najib Mikati
- Meclis Başkanı
Nabih Berri
Yasama OrganıParlamento
Kuruluş
- Büyük Lübnan
1 Eylül 1920
- Anayasa
23 Mayıs 1926
- Bağımsızlık ilan edildi
22 Kasım 1943
- Fransız mandası sona erdi
24 Ekim 1945
- Fransız kuvvetlerinin geri çekilmesi
17 Nisan 1946
- İsrail askerleri geri çekildi
24 Mayıs 2000
- Suriye birlikleri geri çekiliyor
30 Nisan 2005
Alan
- Toplam
10.452 km2 (4.036 sq mi) (161.)
- Su (%)
1.8
Nüfus
- 2021 tahmini
5,592,631 (109.)
- Yoğunluk
560/km2 (1.450,4/sq mi) (21.)
GSYİH (SAGP)2020 tahmini
- Toplam
Decrease 78.910 milyar dolar
- Kişi başına
Decrease $11,561 (66.)
GSYİH (nominal)2020 tahmini
- Toplam
Decrease 19,008 milyar dolar (82.)
- Kişi başına
Decrease $2,785
Gini (2011)Positive decrease 31.8
orta
HDI (2019)Increase 0.744
yüksek - 92.
Para BirimiLübnan poundu (LBP)
Saat dilimiUTC+2 (EET)
- Yaz (DST)
UTC+3 (EEST)
Sürüş tarafıdoğru
Çağrı kodu+961
ISO 3166 koduLB
İnternet TLD.lb

Koordinatlar: 33°50′N 35°50′E / 33.833°N 35.833°ELübnan (/ˈlɛbənɒn, -nən/ Dinle LEB-ə-non, -nən, Arapça: لُبْنَان, romanize: lubnān, Lübnan Arapçası telaffuz: [lɪbˈneːn]), resmi adıyla Lübnan Cumhuriyeti veya Lübnan Cumhuriyeti, Batı Asya'da bir ülkedir. Kuzeyde ve doğuda Suriye ile güneyde İsrail arasında yer alır, batısında ise Akdeniz'in karşısında Kıbrıs bulunur; Akdeniz Havzası ile Arap hinterlandının kesişme noktasındaki konumu, zengin tarihine katkıda bulunmuş ve dini çeşitliliğe sahip kültürel bir kimlik şekillendirmiştir. Orta Doğu'nun Levant bölgesinin bir parçasıdır. Lübnan yaklaşık altı milyon kişiye ev sahipliği yapmaktadır ve 10.452 kilometrekarelik (4.036 sq mi) bir alanı kaplayarak Asya kıtasındaki en küçük ülke konumundadır. Devletin resmi dili Arapça olmakla birlikte Fransızca da resmi olarak tanınmaktadır; ülke genelinde Modern Standart Arapça'nın yanı sıra Arapça'nın Lübnan lehçesi de kullanılmaktadır.

Lübnan'daki en eski uygarlık kanıtları, kayıtlı tarihten önce 7000 yıl öncesine dayanmaktadır. Günümüz Lübnan'ı, yaklaşık 3000 yıl boyunca (M.Ö. 3200-539) gelişen bir deniz kültürü olan Fenikelilere ev sahipliği yapmıştır. M.Ö. 64 yılında Roma İmparatorluğu bölgeyi fethetmiş ve bölge zamanla imparatorluğun önde gelen Hıristiyanlık merkezlerinden biri haline gelmiştir. Lübnan Dağı silsilesi Maruni Kilisesi olarak bilinen bir manastır geleneğinin ortaya çıkışına tanıklık etmiştir. Bölgenin ilk Arap Müslümanlar tarafından fethedilmesinin ardından Maruniler dinlerini ve kimliklerini korumuşlardır. Ancak Dürziler olarak bilinen yeni bir dini grup da Lübnan Dağı'na yerleşerek yüzyıllar boyunca süren bir dini bölünmeye yol açmıştır. Haçlı Seferleri sırasında Maruniler Roma Katolik Kilisesi ile yeniden temas kurmuş ve Roma'ya bağlılıklarını ileri sürmüşlerdir. Katolik Maruniler ve Dürziler, on sekizinci yüzyılın başlarında Lübnan Dağı Mutasarrıflığı'nda "Maruni-Dürzi düalizmi" olarak bilinen yönetim ve sosyal sistem aracılığıyla modern Lübnan'ı kurdular.

Lübnan 16. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu tarafından fethedildi ve sonraki 400 yıl boyunca Osmanlı İmparatorluğu'nun egemenliği altında kaldı. Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra imparatorluğun çöküşünün ardından, günümüz Lübnan'ını oluşturan beş Osmanlı vilayeti, Suriye ve Lübnan için Fransız Mandası altına girmiş ve Fransız yönetimindeki selefi Büyük Lübnan devleti kurulmuştur. İkinci Dünya Savaşı sırasında Fransız Üçüncü Cumhuriyeti'nin Nazi Almanyası tarafından istila ve işgal edilmesinin ardından Fransızların bölge üzerindeki hâkimiyeti zayıfladı. Lübnan, 1943 yılında Özgür Fransa'dan bağımsızlığını kazandıktan sonra, devletin başlıca dini mezheplerinin belirli siyasi yetkilerle paylaştırıldığı benzersiz bir mezhepçi hükümet biçimi kurdu. Lübnan başlangıçta nispeten istikrarlıydı. Bu istikrar kısa sürdü ve nihayetinde Lübnan İç Savaşı'nda (1975-1990) çeşitli siyasi ve mezhepsel gruplar arasında büyük çaplı çatışmaların patlak vermesiyle bozuldu. Bu dönemde Lübnan ayrıca 1976'dan 2005'e kadar Suriye ve 1985'ten 2000'e kadar İsrail tarafından üst üste yabancı askeri işgallere maruz kaldı. Savaşın sona ermesinden bu yana ekonomiyi canlandırmak ve ulusal altyapıyı yeniden inşa etmek için kapsamlı çabalar sarf edilmiştir.

Lübnan gelişmekte olan bir ülkedir, İnsani Gelişme Endeksi'nde 92. sıradadır ve Basra Körfezi'nin petrol zengini ekonomileri dışında Arap dünyasında en yüksek sıralarda yer almaktadır. Üst orta gelirli bir devlet olarak sınıflandırılmıştır. Ancak Lübnan'daki likidite krizi, yolsuzluk ve son dönemde yaşanan olaylar para biriminin çöküşüne, siyasi istikrarsızlığa, yaygın kıtlığa, yüksek işsizliğe ve yoksulluğa neden olmuştur. Ülkenin küçük boyutuna rağmen, Lübnan kültürü hem Orta Doğu'da hem de küresel çapta tanınmaktadır ve esas olarak geniş diasporasından güç almaktadır. Birleşmiş Milletler'in kurucu üyesi olan Lübnan, Arap Birliği, Bağlantısızlar Hareketi, İslam İşbirliği Teşkilatı ve Uluslararası Frankofoni Örgütü'nün de üyesidir.

Etimoloji

Lübnan Dağı'nın adı Fenike dilinde "beyaz" anlamına gelen lbn (𐤋𐤁𐤍) kökünden gelmektedir ve görünüşe göre karla kaplı zirvelerinden kaynaklanmaktadır.

Ebla kütüphanesindeki farklı Orta Tunç Çağı metinlerinde ve Gılgamış Destanı'nın on iki tabletinden üçünde bu isme rastlanmıştır. İsim Eski Mısır'da Rmnn (𓂋𓏠𓈖𓈖𓈉) olarak kaydedilmiştir ve burada R, Kenanlı L'yi temsil etmektedir. Bu isim İbranice İncil'de לְבָנוֹן şeklinde yaklaşık 70 kez geçer.

Lübnan, 1861 Osmanlı reformları ile Lübnan Dağı Mutasarrıflığı (Arapça: متصرفية جبل لبنان; Türkçe: Cebel-i Lübnan Mutasarrıflığı), Büyük Lübnan Devleti (Arapça: دولة لبنان الكبير Dawlat Lubnān al-Kabīr; Fransızca: État du Grand Liban) ve nihayetinde 1943'te bağımsızlığını kazanmasının ardından egemen Lübnan Cumhuriyeti (Arapça: الجمهورية اللبنانية al-Jumhūrīyah al-Lubnānīyah) adıyla devam etmiştir.

Tarihçe

Günümüz Lübnan'ının sınırları 1920 tarihli Sevr Antlaşması'nın bir ürünüdür. Toprakları Bronz Çağı Kenan (Fenike) şehir devletlerinin çekirdeğinde yer almıştır. Levant'ın bir parçası olarak antik tarih boyunca Mısır, Asur, Babil, Ahameniş Pers, Helenistik, Roma ve Sasani Pers imparatorlukları da dahil olmak üzere birbirini izleyen çok sayıda imparatorluğun parçası olmuştur.

Levant'ın 7. yüzyıldaki Müslüman fethinden sonra Raşidun, Emevi, Abbasi Selçuklu ve Fatımi imparatorluklarının bir parçası olmuştur. Toulouse'lu Raymond IV tarafından 1102'de kurulan Trablus Kontluğu Haçlı Devleti, bugünkü Lübnan'ın büyük bir kısmını kapsamaktaydı. 1289'da Memlük Sultanlığı'na ve son olarak 1516'da Osmanlı İmparatorluğu'na geçti. Osmanlı İmparatorluğu'nun dağılmasıyla Büyük Lübnan 1920'de Fransız mandası altına girmiş ve 1943'te Cumhurbaşkanı Bechara El Khoury döneminde bağımsızlığını kazanmıştır. Bağımsızlıktan bu yana Lübnan'ın tarihi, Beyrut'un bölgesel bir finans ve ticaret merkezi olarak konumuna dayanan göreceli siyasi istikrar ve refah dönemleri ile siyasi kargaşa ve silahlı çatışmalar (1948 Arap-İsrail Savaşı, 1975-1990 Lübnan İç Savaşı, 2005 Sedir Devrimi, 2006 Lübnan Savaşı, 2007 Lübnan çatışması, 2006-08 Lübnan protestoları, 2008 Lübnan'da çatışma, 2011 Suriye İç Savaşı'nın yayılması ve 2019-20 Lübnan protestoları) ile işaretlenmiştir.

Eski Lübnan

Fenike Haritası ve Ticaret Yolları

Dünyanın sürekli yerleşim gören en eski şehirlerinden biri olarak kabul edilen Byblos'ta, Lübnan'daki erken bir yerleşime ait kanıtlar bulundu. Kanıtlar MÖ 5000'den daha eskiye dayanıyor. Arkeologlar, 7.000 yıl önce Akdeniz kıyısında yaşayan Neolitik ve Kalkolitik balıkçı topluluklarının bıraktığı ezilmiş kireçtaşı zeminli tarih öncesi kulübelerin, ilkel silahların ve mezar küplerinin kalıntılarını keşfetti.

Lübnan, Kuzey Kenan'ın bir parçasıydı ve sonuç olarak MÖ birinci binyılda Akdeniz'e yayılan denizci bir halk olan Kenanlıların soyundan gelen Fenikelilerin vatanı oldu. En önemli Fenike şehirleri Byblos, Sidon ve Sur iken, en ünlü kolonileri bugünkü Tunus'ta bulunan Kartaca ve bugünkü İspanya'da bulunan Cádiz'dir. Fenikeliler, daha sonra Yunan alfabesine ve ardından Latin alfabesine ilham veren, doğrulanmış en eski alfabenin icadıyla anılırlar. Fenike şehirleri M.Ö. 539 yılında Büyük Kiros tarafından Pers Ahameniş İmparatorluğu'na dahil edilmiştir. Fenike şehir devletleri daha sonra MÖ 332'deki Sur Kuşatması'nın ardından Büyük İskender'in imparatorluğuna dahil edilmiştir.

M.Ö. 64 yılında Romalı general Büyük Pompey Suriye bölgesini Roma Cumhuriyeti'ne katmıştır. Bölge daha sonra Roma İmparatorluğu altında Coele Syria ve Phoenice olmak üzere iki İmparatorluk Eyaletine bölündü ve bugünkü Lübnan toprakları da bu eyaletin bir parçası oldu.

Ortaçağ Lübnan'ı

Trablusgarp'ın Mısır Memlüklerine Düşüşü ve Haçlı Devletinin Yıkılışı, Trablusgarp Vilayeti, 1289

Bugün Lübnan olan bölge, Suriye'nin geri kalanı ve Anadolu'nun büyük bir bölümünde olduğu gibi, inancın ilk yayılma döneminde Roma İmparatorluğu'nda Hıristiyanlığın önemli bir merkezi haline gelmiştir. 4. yüzyılın sonları ve 5. yüzyılın başlarında Maron adında bir münzevi, Lübnan Dağı olarak bilinen Akdeniz sıradağlarının yakınında tektanrıcılığın ve çileciliğin önemine odaklanan bir manastır geleneği kurmuştur. Maron'u takip eden keşişler onun öğretilerini bölgedeki Lübnanlılar arasında yaydılar. Bu Hıristiyanlar Maruniler olarak bilinmeye başladı ve Romalı yetkililerin dini zulmünden kaçınmak için dağlara taşındılar. Yüzyıllar boyunca sık sık devam eden Roma-Pers Savaşları sırasında Sasani Persleri 619'dan 629'a kadar bugünkü Lübnan'ı işgal etti.

7. yüzyılda Müslüman Araplar Suriye'yi fethederek Bizanslıların yerine yeni bir rejim kurdular. Bu yeni rejim altında İslam ve Arapça resmi olarak baskın olsa da, genel halk yine de Hıristiyanlık ve Süryanice'den ancak yavaş yavaş din değiştirdi. Özellikle Maruni cemaati, Lübnan ve Suriye'de birbiri ardına gelen hükümdarlara rağmen büyük ölçüde özerkliğini korumayı başardı.

Lübnan dağlarının göreceli (ama tam değil) izolasyonu, dağların Levant'taki dini ve siyasi kriz zamanlarında bir sığınak görevi gördüğü anlamına geliyordu. Bu nedenle dağlar dini çeşitlilik göstermiş ve başta Maruniler, Dürziler, Şii Müslümanlar, İsmaililer, Aleviler ve Yakubiler olmak üzere birçok köklü mezhep ve dinin varlığını sürdürmüştür.

Byblos'un ilk olarak M.Ö. 8800 ila 7000 yılları arasında iskân edildiği ve M.Ö. 5000'den bu yana sürekli yerleşim gördüğü düşünülmektedir; bu da onu dünyanın sürekli yerleşim gören en eski şehirlerinden biri yapmaktadır. UNESCO Dünya Mirası Listesi'nde yer almaktadır.

11. yüzyılda Şii İslam'ın bir kolundan Dürzi dini ortaya çıkmıştır. Bu yeni din Lübnan Dağı'nın güney kesiminde taraftar kazanmıştır. Lübnan Dağı'nın güney kısmı 14. yüzyılın başlarına kadar Dürzi feodal aileler tarafından yönetilmiştir. Maruni nüfusu Kuzey Lübnan Dağı'nda giderek artmış ve Dürziler modern döneme kadar Güney Lübnan Dağı'nda kalmışlardır. Keserwan, Jabal Amel ve Bekaa Vadisi, Memlükler ve Osmanlı İmparatorluğu döneminde Şii feodal aileler tarafından yönetilmiştir. Kıyıdaki büyük şehirler, Sidon, Sur, Akka, Trablus, Beyrut ve diğerleri, doğrudan Müslüman Halifeler tarafından yönetilmiş ve halk Arap kültürünü daha fazla benimsemiştir.

Roma Anadolusu'nun Müslüman Türklerin eline geçmesinin ardından Bizanslılar 11. yüzyılda Roma'daki Papa'ya yardım çağrısında bulundu. Sonuç, Batı Avrupa'dan gelen Frankların Doğu Akdeniz'deki, özellikle de Suriye ve Filistin'deki (Levant) eski Bizans Hıristiyan topraklarını geri almak için başlattığı ve Haçlı Seferleri olarak bilinen bir dizi savaş oldu. Birinci Haçlı Seferi, kıyı boyunca Roma Katolik Hıristiyan devletleri olarak Kudüs Krallığı ve Trablus Kontluğu'nu geçici olarak kurmayı başarmıştır. Bu Haçlı devletleri, kontrolleri sınırlı olsa da bölge üzerinde kalıcı bir etki yarattı ve Memlükler tarafından fethedildikten iki yüzyıl sonra bölge tamamen Müslümanların kontrolüne geçti.

Haçlı Seferlerinin bu bölgedeki en kalıcı etkilerinden biri Franklar (yani Fransızlar) ile Maruniler arasındaki temas olmuştur. Doğu Akdeniz'de Konstantinopolis'e ya da diğer yerel patriklere bağlılık yemini eden diğer Hıristiyan toplulukların aksine Maruniler Roma'daki Papa'ya bağlılıklarını bildirmişlerdir. Bu nedenle Franklar onları Roma Katolik kardeşleri olarak gördüler. Bu ilk temaslar, bölgedeki Haçlı devletlerinin çöküşünden sonra bile Marunilerin Fransa ve İtalya'dan yüzyıllar boyunca destek görmesine yol açtı.

Osmanlı Lübnan'ı

Bu dönemde Lübnan birkaç vilayete bölünmüştür: Kuzey ve Güney Lübnan Dağı, Trablus, Baalbek ve Bekaa Vadisi ve Cebel Amel.

Fakhreddine II Sarayı, 17. yüzyıl

Güney Lübnan Dağı'nda 1590 yılında Fahreddin II, Korkmaz'ın halefi oldu. Kısa süre içinde Lübnan Dağı'nın Shouf bölgesindeki Dürzilerin en büyük prensi olarak otoritesini kurdu. Nihayetinde Fahreddin II, vergi toplama sorumluluğuyla birkaç Osmanlı vilayetinin Sancakbeyliğine (Vali) atandı. Kontrolünü Lübnan Dağı'nın önemli bir kısmı ve kıyı bölgesi üzerinde genişletti, hatta Palmira'ya kadar iç kesimlerde bir kale inşa etti. Bu aşırı genişleme sonunda Osmanlı Sultanı Dördüncü Murad'a fazla geldi ve 1633 yılında onu yakalamak için bir cezalandırma seferi gönderdi. İstanbul'a götürüldü, iki yıl hapiste tutuldu ve ardından Nisan 1635'te oğullarından biriyle birlikte idam edildi. Fahreddin'in ailesinin hayatta kalan üyeleri 17. yüzyılın sonuna kadar Osmanlı kontrolü altında daha dar bir alanı yönetti.

1862 yılında Beaufort d'Hautpoul'un Fransız keşif heyeti tarafından çizilen ve daha sonra 1920 Büyük Lübnan sınırları için şablon olarak kullanılan harita.

Son Maan emirinin ölümü üzerine, Şihab klanının çeşitli üyeleri 1830 yılına kadar Lübnan Dağı'nı yönetti. Lübnan'daki Dürziler ve Hıristiyanlar arasındaki ilişki, 1860 Lübnan Dağı iç savaşı da dahil olmak üzere bazı dönemler hariç, tarih boyunca iki grup arasındaki dostane ilişkilerin hakim olduğu uyum ve barış içinde bir arada yaşama ile karakterize edilmiştir; 1860 yılında toplumlar arası şiddet sırasında yaklaşık 10.000 Hıristiyan Dürziler tarafından öldürülmüştür. Kısa bir süre sonra, yaklaşık 400 yıl süren Lübnan Dağı Emirliği, Règlement Organique adı verilen bir Avrupa-Osmanlı anlaşması sonucunda yerini Lübnan Dağı Mutasarrıflığı'na bıraktı. Lübnan Dağı Mutasarrıflığı (1861-1918, Arapça: متصرفية جبل لبنان; Türkçe: Cebel-i Lübnan Mutasarrıflığı), Tanzimat reformunu takiben Osmanlı İmparatorluğu'nun alt bölümlerinden biriydi. 1861'den sonra, 1860 katliamlarını takiben Avrupa'nın diplomatik baskısı altında Maruniler için bir vatan olarak yaratılmış olan Hıristiyan mutasarrıflı özerk bir Lübnan Dağı vardı. Maruni Katolikler ve Dürziler, on sekizinci yüzyılın başlarında Lübnan Dağı Mutasarrıflığı'nda "Maruni-Dürzi düalizmi" olarak bilinen yönetim ve sosyal sistem aracılığıyla modern Lübnan'ı kurdular. Baalbek ve Bekaa Vadisi ile Cebel Amel, başta Cebel Amel'deki Al Ali Alsagheer olmak üzere çeşitli Şii feodal aileler tarafından aralıklı olarak yönetilmiş ve Osmanlıların bölgeyi doğrudan yönetmeye başladığı 1865 yılına kadar iktidarda kalmıştır. Lübnanlı bir milliyetçi olan Yusuf Bey Karam bu dönemde Lübnan'ın bağımsızlığında etkili bir rol oynamıştır.

Birinci Dünya Savaşı sırasında Beyrut ve Lübnan Dağı'nda yaklaşık 100.000 kişi açlıktan ölmüştür.

Fransız Mandası

Birinci Dünya Savaşı'nın ardından 1920'de Mutasarrıflık bölgesi ve ağırlıklı olarak Şii ve Sünni olan bazı çevre bölgeler, Suriye ve Lübnan Mandası altında Büyük Lübnan devletinin bir parçası haline geldi. 1920'nin ilk yarısında Lübnan toprakları Suriye Arap Krallığı'nın bir parçası olarak iddia edildi, ancak kısa süre sonra Fransa-Suriye Savaşı Arapların yenilgisi ve Haşimilerin teslim olmasıyla sonuçlandı.

1 Eylül 1920'de Fransa, Mutasarrıflık yönetiminin Lübnan Prensliği'ne ait bazı bölgeleri kaldırıp Suriye'ye vermesinin ardından Büyük Lübnan'ı yeniden kurdu. Lübnan büyük ölçüde Hıristiyan bir ülkeydi (bazı Rum Ortodoks yerleşim bölgeleriyle birlikte çoğunlukla Maruni bölgesi), ancak aynı zamanda çok sayıda Müslüman ve Dürzi içeren bölgeleri de içeriyordu. 1 Eylül 1926'da Fransa Lübnan Cumhuriyeti'ni kurdu. Parlamenter hükümet sistemine sahip demokratik bir cumhuriyet kuran bir anayasa 25 Mayıs 1926'da kabul edildi.

Bağımsızlığa doğru atılan adımlar

Fransız Mandası ve 1920'de kurulan devletlerin haritası

Lübnan, Fransa'nın Almanya tarafından işgal edildiği dönemde bir ölçüde bağımsızlık kazandı. Suriye ve Lübnan'dan sorumlu Vichy Yüksek Komiseri General Henri Dentz, ülkenin bağımsızlığını kazanmasında önemli bir rol oynamıştır. Vichy yetkilileri 1941'de Almanya'nın Suriye üzerinden Irak'a uçak ve malzeme taşımasına izin verdi ve bunlar İngiliz kuvvetlerine karşı kullanıldı. Nazi Almanyası'nın zayıf Vichy hükümetine baskı yaparak Lübnan ve Suriye'nin kontrolünü tamamen ele geçirmesinden korkan Birleşik Krallık, ordusunu Suriye ve Lübnan'a gönderdi.

Lübnan'daki çatışmalar sona erdikten sonra General Charles de Gaulle bölgeyi ziyaret etti. Lübnan içinden ve dışından gelen siyasi baskılar sonucunda de Gaulle Lübnan'ın bağımsızlığını tanıdı. 26 Kasım 1941'de General Georges Catroux, Lübnan'ın Özgür Fransız hükümetinin otoritesi altında bağımsız olacağını açıkladı. Seçimler 1943'te yapıldı ve 8 Kasım 1943'te yeni Lübnan hükümeti mandayı tek taraflı olarak feshetti. Fransızlar buna yeni hükümeti hapse atarak tepki gösterdi. Uluslararası baskılar karşısında Fransızlar 22 Kasım 1943'te hükümet yetkililerini serbest bıraktı. Müttefikler İkinci Dünya Savaşı'nın sonuna kadar bölgeyi işgal etti.

Beyrut'taki Şehitler Meydanı, 22 Kasım 1943'te Lübnan hükümetinin Fransızlar tarafından Raşayya hapishanesinden serbest bırakılmasının kutlamaları sırasında

Fransa'dan Bağımsızlık

Dünya Savaşı'nın sona ermesinin ardından Fransız mandasının, Milletler Cemiyeti ya da onun halefi olan Birleşmiş Milletler tarafından herhangi bir resmi eylemde bulunulmaksızın sona erdirildiği söylenebilir. Manda yönetimi, mandater gücün ve yeni devletlerin kendilerinin bağımsızlıklarını ilan etmeleriyle sona ermiş, bunu diğer güçler tarafından parça parça koşulsuz tanınma süreci izlemiş ve Birleşmiş Milletler'e resmi kabulle sonuçlanmıştır. BM Antlaşması'nın 78. Maddesi herhangi bir üye devlet için vesayet statüsünü sona erdirmiştir: "Vesayet sistemi, aralarındaki ilişkiler egemen eşitlik ilkesine saygıya dayalı olan Birleşmiş Milletler'e Üye olan topraklar için geçerli olmayacaktır." Dolayısıyla, Birleşmiş Milletler Şartı'nın beş daimi üye tarafından onaylanmasının ardından 24 Ekim 1945'te BM resmen kurulduğunda, hem Suriye hem de Lübnan kurucu üye devletler olduğundan, her ikisinin de Fransız mandası bu tarihte yasal olarak sona erdi ve tam bağımsızlık elde edildi. Son Fransız birlikleri Aralık 1946'da geri çekildi.

Lübnan'ın 1943 tarihli yazılı olmayan Ulusal Paktı, cumhurbaşkanının Maruni Hıristiyan, meclis başkanının Şii Müslüman, başbakanının Sünni Müslüman, meclis başkan yardımcısı ve başbakan yardımcısının ise Rum Ortodoks olmasını gerektiriyordu.

Bağımsızlıktan bu yana Lübnan'ın tarihi, Beyrut'un bölgesel bir finans ve ticaret merkezi olarak konumu üzerine inşa edilen refah ile serpiştirilmiş siyasi istikrar ve kargaşa dönemleri ile işaretlenmiştir.

Mayıs 1948'de Lübnan, İsrail'e karşı savaşta komşu Arap ülkelerini destekledi. Bazı düzensiz güçler sınırı geçip İsrail'e karşı küçük çatışmalar yürütürken, Lübnan hükümetinin desteği yoktu ve Lübnan birlikleri resmi olarak işgal etmedi. Lübnan, güçleri topçu ateşi, zırhlı araçlar, gönüllüler ve lojistik destekle desteklemeyi kabul etti. 5-6 Haziran 1948'de dönemin Milli Savunma Bakanı Emir Macid Arslan komutasındaki Lübnan ordusu El-Malkiyye'yi ele geçirdi. Bu Lübnan'ın savaştaki tek başarısıydı.

Savaş nedeniyle 100,000 Filistinli Lübnan'a kaçtı. İsrail ateşkesten sonra geri dönmelerine izin vermedi. 2017 itibariyle 174.000 ila 450.000 arasında Filistinli mülteci Lübnan'da yaşamaktadır ve bunların yaklaşık yarısı mülteci kamplarındadır (ancak bu kamplar genellikle onlarca yıllıktır ve mahallelere benzemektedir). Filistinliler genellikle Lübnan vatandaşlığı ve hatta Lübnan kimlik kartı alamamakta ve mülk sahibi olmaları ya da bazı meslekleri (hukuk, tıp ve mühendislik dahil) icra etmeleri yasal olarak engellenmektedir. İnsan Hakları İzleme Örgütü'ne göre Lübnan'daki Filistinli mülteciler "korkunç sosyal ve ekonomik koşullar" altında yaşamaktadır.

1958 yılında, Cumhurbaşkanı Camille Chamoun'un görev süresinin son aylarında, Lübnan'ı Birleşik Arap Cumhuriyeti'nin bir üyesi yapmak isteyen Lübnanlı Müslümanlar tarafından kışkırtılan bir ayaklanma patlak verdi. Chamoun yardım istedi ve 5,000 Birleşik Devletler Deniz Piyadesi 15 Temmuz'da kısa süreliğine Beyrut'a gönderildi. Krizin ardından, popüler eski general Fuad Şefab liderliğinde yeni bir hükümet kuruldu.

FKÖ'nün 1970'te Ürdün'de yenilgiye uğramasıyla birlikte birçok Filistinli militan Lübnan'a taşındı ve İsrail'e karşı silahlı mücadelelerini arttırdı. Filistinli üslerin yer değiştirmesi, Filistinliler ile Maruniler ve diğer Lübnanlı gruplar arasında mezhepsel gerilimlerin artmasına da yol açtı.

İç savaş (1975-1990) ve işgal (1976-2005)

Suriye güçlerinin geri çekilmesini isteyen göstericiler.

1975 yılında, büyük ölçüde Filistinli militanların Güney Lübnan'a taşınmasıyla artan mezhepsel gerilimlerin ardından Lübnan'da geniş çaplı bir iç savaş patlak verdi. Lübnan İç Savaşı, Hıristiyan gruplardan oluşan bir koalisyon ile FKÖ, sol görüşlü Dürziler ve Müslüman milislerin ortak güçlerini karşı karşıya getirdi. Haziran 1976'da Lübnan Cumhurbaşkanı Elias Sarkis, Suriye Ordusu'ndan Hıristiyanların yanında yer alarak barışın sağlanmasına yardımcı olmasını istedi. Ekim 1976'da Arap Birliği, sükûneti sağlamakla görevli, çoğunluğu Suriyeli Araplardan oluşan bir Caydırıcı Güç kurulmasını kabul etti.

Beyrut'un batısı ile doğusunu ayıran Yeşil Hat, 1982

FKÖ'nün 1977 ve 1978 yıllarında Lübnan'dan İsrail'e düzenlediği saldırılar iki ülke arasındaki gerilimi tırmandırdı. 11 Mart 1978'de on bir El Fetih savaşçısı İsrail'in kuzeyindeki bir sahile indi ve Hayfa - Tel-Aviv yolunda yolcu dolu iki otobüsü kaçırarak Sahil Yolu katliamı olarak bilinen olayda yoldan geçen araçlara ateş açtı. İsrail güçleriyle girdikleri çatışmada öldürülmeden önce 37 kişiyi öldürdüler ve 76 İsrailliyi yaraladılar. İsrail dört gün sonra Litani Operasyonu ile Lübnan'ı işgal etti. İsrail Ordusu Litani Nehri'nin güneyindeki bölgenin çoğunu işgal etti. BM Güvenlik Konseyi, İsrail'in derhal geri çekilmesini ve barışı tesis etmekle görevli Lübnan'daki BM Geçici Gücü'nün (UNIFIL) kurulmasını talep eden 425 sayılı kararı kabul etti.

İsrail'in 1978'de güney Lübnan'dan çekilmesinin ardından BM tarafından belirlenen Lübnan ve İsrail arasındaki Mavi Hat sınır çizgisini gösteren harita

İsrail kuvvetleri daha sonra 1978'de geri çekildi, ancak sınır boyunca 19 kilometre genişliğinde (12 mil) bir güvenlik bölgesini yöneterek güney bölgesinin kontrolünü elinde tuttu. Bu mevziler, İsrail tarafından desteklenen Binbaşı Saad Haddad liderliğindeki Hıristiyan bir milis olan Güney Lübnan Ordusu (SLA) tarafından tutuluyordu. İsrail Başbakanı Likud'lu Menachem Begin, Güney Lübnan'daki Hıristiyan azınlığın (o zamanlar SLA bölgesindeki nüfusun yaklaşık %5'i) durumunu İkinci Dünya Savaşı sırasında Avrupalı Yahudilerin durumuyla karşılaştırdı. FKÖ ateşkes döneminde İsrail'e düzenli olarak saldırdı ve 270'in üzerinde saldırı belgelendi. Celile'deki insanlar bu bombardımanlar sırasında düzenli olarak evlerini terk etmek zorunda kaldı. İşgalden sonra FKÖ karargâhında ele geçirilen belgeler saldırıların Lübnan'dan geldiğini gösteriyordu. Arafat ateşkesin sadece Lübnan'ı ilgilendirdiği gerekçesiyle bu saldırıları kınamayı reddetti. Nisan 1980'de UNIFIL askerlerinin tampon bölgedeki varlığı At Tiri olayına yol açtı. 17 Temmuz 1981'de İsrail uçakları Beyrut'ta FKÖ'ye bağlı grupların ofislerinin bulunduğu çok katlı apartmanları bombaladı. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'ndeki Lübnan delegesi 300 sivilin öldüğünü ve 800 kişinin yaralandığını iddia etti. Bombalama dünya çapında kınanmaya ve ABD uçaklarının İsrail'e ihracatına geçici bir ambargo uygulanmasına yol açtı.

Ağustos 1981'de Savunma Bakanı Ariel Şaron, Batı Beyrut'ta FKÖ karargahlarının ve komuta sığınaklarının bulunduğu FKÖ askeri altyapısına saldırmak için planlar hazırlamaya başladı.

Lübnan'daki güç dengesini gösteren harita, 1983: Yeşil - Suriye tarafından kontrol ediliyor, mor - Hıristiyan gruplar tarafından kontrol ediliyor, sarı - İsrail tarafından kontrol ediliyor, mavi - BM tarafından kontrol ediliyor

1982'de FKÖ'nün Lübnan'dan İsrail'e yönelik saldırıları, FKÖ'nün Lübnan'dan çıkarılması için Lübnanlı güçlere destek vermeyi amaçlayan bir İsrail işgaline yol açtı. Amerikan, Fransız ve İtalyan birliklerinden oluşan çok uluslu bir güç (1983'te bir İngiliz birliği de katıldı) İsrail'in şehri kuşatmasının ardından FKÖ'nün tahliyesini denetlemek üzere Beyrut'ta konuşlandırıldı. Eylül 1982'de İsrail'in müttefiki olan Lübnan Cumhurbaşkanı Beşir Gemayel'in öldürülmesi ve ardından yaşanan çatışmalarla iç savaş yeniden ortaya çıktı. Bu süre zarfında Sabra ve Şatilla'da ve çeşitli mülteci kamplarında olduğu gibi bir dizi mezhepsel katliam meydana geldi. Çok uluslu güç, bir önceki yıl gerçekleşen yıkıcı bir bombalı saldırının ardından 1984 baharında geri çekildi.

1980'lerin sonlarında, Amine Gemayel'in Cumhurbaşkanı olarak ikinci dönemi sona ererken, Lübnan Lirası çöktü. 1987 yılının sonunda bir ABD Doları 500 Lira değerindeydi. Bu da yasal asgari ücretin ayda 17 dolar değerinde olduğu anlamına geliyordu. Dükkanlardaki çoğu malın fiyatı dolar cinsindenydi ve bir Save the Children yöneticisi 2-300.000 çocuğun yardıma muhtaç olduğunu ve neredeyse tamamen hükümet tarafından sübvanse edilen ekmekle yaşadıklarını tahmin ediyordu. İmkânı olanlar da dış yardıma muhtaçtı. Hizbullah İran'dan ayda yaklaşık 3-5 milyon dolar alıyordu.

Eylül 1988'de Parlamento, Hıristiyanlar, Müslümanlar ve Suriyeliler arasındaki anlaşmazlıkların bir sonucu olarak Cumhurbaşkanı Gemayel'in halefini seçemedi. Mayıs 1989'daki Arap Birliği Zirvesi, krizi çözmek için bir Suudi-Fas-Cezayir komitesinin kurulmasına yol açtı. Komite 16 Eylül 1989'da herkes tarafından kabul edilen bir barış planı yayınladı. Ateşkes sağlandı, limanlar ve havaalanları yeniden açıldı ve mülteciler geri dönmeye başladı.

Aynı ay içinde Lübnan Parlamentosu, Suriye'nin Lübnan'dan çekilmesi için bir takvim ve Lübnan siyasi sisteminin mezhepçilikten arındırılması için bir formül içeren Taif Anlaşması'nı kabul etti. İç savaş on altı yılın ardından 1990 sonunda sona erdi; büyük can ve mal kaybına yol açmış ve ülke ekonomisini harap etmişti. Savaşta 150.000 kişinin öldüğü ve 200.000 kişinin de yaralandığı tahmin edilmektedir. Yaklaşık bir milyon sivil savaş nedeniyle yerinden edildi ve bazıları bir daha geri dönemedi. Lübnan'ın bazı bölgeleri harabeye döndü. Taif Anlaşması hala tam olarak uygulanmadı ve Lübnan'ın siyasi sistemi mezhepsel çizgiler boyunca bölünmeye devam ediyor.

İsrail ve Lübnanlı militanlar arasındaki çatışma devam etti ve Qana katliamı da dahil olmak üzere bir dizi şiddet olayına ve çatışmaya yol açtı. Mayıs 2000'de İsrail güçleri Lübnan'dan tamamen çekildi. O tarihten bu yana 25 Mayıs Lübnanlılar tarafından Kurtuluş Günü olarak kabul edilmektedir.

Lübnan (2005'ten günümüze)

Lübnan'daki iç siyasi durum 2000'li yılların başında önemli ölçüde değişti. İsrail'in güney Lübnan'dan çekilmesi ve eski cumhurbaşkanı Hafız Esad'ın 2000 yılında ölmesinin ardından Suriye'nin askeri varlığı Lübnan halkının eleştiri ve direnişiyle karşılaştı.

14 Şubat 2005'te eski Başbakan Refik Hariri bomba yüklü bir araçla düzenlenen suikast sonucu öldürüldü. Mart 14 İttifakı liderleri saldırıdan Suriye'yi sorumlu tutarken, Suriye ve Mart 8 İttifakı suikastın arkasında İsrail'in olduğunu iddia etti. Hariri suikastı, Lübnan'ın önde gelen pek çok şahsiyetinin ölümüyle sonuçlanan bir dizi suikastın başlangıcı oldu.

Suikast, Suriye askerlerinin Lübnan'dan çekilmesini ve suikastın soruşturulması için uluslararası bir komisyon kurulmasını talep eden bir dizi gösteri olan Sedir Devrimi'ni tetikledi. Batı'nın baskısı altında Suriye geri çekilmeye başladı ve 26 Nisan 2005 itibariyle tüm Suriye askerleri Suriye'ye geri döndü.

BMGK'nın 1595 sayılı kararı suikastın soruşturulması çağrısında bulundu. BM Uluslararası Bağımsız Soruşturma Komisyonu 20 Ekim 2005 tarihinde Mehlis raporunda suikastın Suriye ve Lübnan istihbarat servisleri tarafından organize edildiğine dair ön bulgular yayınladı.

12 Temmuz 2006'da Hizbullah İsrail topraklarına bir dizi roket saldırısı ve baskın düzenleyerek üç İsrail askerini öldürdü, ikisini de esir aldı. İsrail, Lübnan'daki hedeflere hava saldırıları ve topçu ateşiyle karşılık verdi ve güney Lübnan'ı karadan işgal ederek 2006 Lübnan Savaşı'na neden oldu. Çatışma, 14 Ağustos 2006 tarihinde ateşkes emrini veren 1701 sayılı BMGK Kararı ile resmen sona erdirildi. Çatışmalarda 1.191 Lübnanlı ve 160 İsrailli hayatını kaybetti. Beyrut'un güney banliyösü İsrail hava saldırılarında ağır hasar gördü.

İstikrarsızlık ve Suriye Savaşı'nın yayılması

Lübnan'da 14 Şubat 2005 tarihinde eski Lübnan Başbakanı Refik Hariri'ye düzenlenen suikastın tetiklediği gösteriler

2007 yılında Nahr al-Bared mülteci kampı, Lübnan Ordusu ile Fetih el-İslam arasında 2007 Lübnan çatışmalarının merkezi haline geldi. Çatışmada en az 169 asker, 287 isyancı ve 47 sivil öldürüldü. Bölgenin yeniden inşası için gerekli fonların sağlanması yavaş ilerledi.

2006 ve 2008 yılları arasında, Batı yanlısı Başbakan Fuad Siniora'ya muhalif grupların öncülük ettiği bir dizi protesto, çoğunluğu Şii olan muhalif grupların veto yetkisine sahip olacağı bir ulusal birlik hükümeti kurulmasını talep etti. Émile Lahoud'un cumhurbaşkanlığı süresi Ekim 2007'de sona erdiğinde, muhalefet bir güç paylaşımı anlaşmasına varılmadıkça halefi için oy kullanmayı reddetti ve Lübnan'ı cumhurbaşkansız bıraktı.

9 Mayıs 2008'de Hizbullah ve Emel güçleri, hükümetin Hizbullah'ın iletişim ağının yasadışı olduğunu açıklamasının da etkisiyle Beyrut'un batısını ele geçirdi ve 2008'de Lübnan'da çatışmalar başladı. Lübnan hükümeti şiddeti bir darbe girişimi olarak kınadı. Hükümet yanlısı ve muhalif milisler arasında çıkan çatışmalarda en az 62 kişi öldü. 21 Mayıs 2008 tarihinde imzalanan Doha Anlaşması çatışmaları sona erdirdi. On sekiz ay süren siyasi felce son veren anlaşmanın bir parçası olarak Mişel Süleyman cumhurbaşkanı oldu ve muhalefete veto hakkı tanıyan bir ulusal birlik hükümeti kuruldu. Anlaşma muhalif güçler için bir zaferdi çünkü hükümet onların tüm temel taleplerine boyun eğmişti.

Beyrut'un dış mahallelerindeki Şatila mülteci kampında 20,000'den fazla Suriyeli ve Filistinli mülteci yaşıyor.

Ocak 2011'in başlarında ulusal birlik hükümeti, Hariri suikastıyla ilgili olarak Hizbullah üyelerini suçlaması beklenen Lübnan Özel Mahkemesi'nden kaynaklanan gerginlikler nedeniyle çöktü. Parlamento, Hizbullah liderliğindeki 8 Mart İttifakı'nın adayı Necip Mikati'yi Lübnan Başbakanı olarak seçti ve Mikati yeni hükümeti kurmakla görevlendirildi. Hizbullah lideri Hasan Nasrallah, Hariri suikastından İsrail'in sorumlu olduğu konusunda ısrar ediyor. Kasım 2010'da Al-Akhbar gazetesi tarafından sızdırılan bir raporda Hizbullah'ın, Lübnan Özel Mahkemesi'nin üyeleri hakkında iddianame düzenlemesi halinde ülkeyi ele geçirme planları hazırladığı belirtiliyordu.

2012 yılında Suriye'deki iç savaşın Lübnan'a sıçrama tehlikesi, mezhepsel şiddet olaylarının artmasına ve Trablus'ta Sünniler ile Aleviler arasında silahlı çatışmaların yaşanmasına neden oldu. UNHCR'ye göre Lübnan'daki Suriyeli mültecilerin sayısı 2013 başlarında yaklaşık 250.000 iken 2014 sonlarında 1.000.000'a yükseldi. 2013 yılında Lübnan Güçleri Partisi, Kataeb Partisi ve Özgür Yurtsever Hareketi, ülkenin mezhep temelli siyasi sisteminin Suriyeli mülteci akını nedeniyle zayıfladığına dair endişelerini dile getirmiştir. 6 Mayıs 2015 tarihinde BMMYK, Lübnan hükümetinin talebi üzerine Suriyeli mültecilerin kayıt işlemlerini askıya aldı. Şubat 2016'da Lübnan hükümeti, mülteciler ve hassas durumdaki Lübnan vatandaşları için en az 400 milyon Avroluk destek sağlayan Lübnan Sözleşmesini imzalamıştır. Ekim 2016 itibariyle hükümet, ülkenin 1,5 milyon Suriyeliye ev sahipliği yaptığını tahmin etmektedir.

2019-2021 Krizi

17 Ekim 2019'da bir dizi kitlesel sivil gösterinin ilki patlak verdi; başlangıçta benzin, tütün ve WhatsApp gibi çevrimiçi telefon görüşmelerine getirilmesi planlanan vergilerle tetiklenen gösteriler, kısa sürede mezhepçi yönetimin, durgun ekonominin ve likidite krizinin, işsizliğin, kamu sektöründeki yaygın yolsuzluğun, yönetici sınıfı hesap verebilirlikten koruduğu düşünülen mevzuatın (bankacılık gizliliği gibi) ve hükümetin elektrik, su ve sanitasyon gibi temel hizmetleri sağlamadaki başarısızlıklarının ülke çapında kınanmasına dönüştü.

Riad el Solh, Beyrut'ta çevik kuvvet ile protestocular arasında bir hat oluşturan kadın protestocular; 19 Kasım 2019

Protestolar sonucunda Lübnan siyasi bir krize girmiş, Başbakan Saad Hariri istifasını sunmuş ve protestocuların bağımsız uzmanlardan oluşan bir hükümet kurulması yönündeki taleplerini yinelemiştir. Protestoların hedefindeki diğer siyasetçiler ise iktidarda kalmaya devam etti. 19 Aralık 2019 tarihinde eski Eğitim Bakanı Hassan Diab yeni başbakan olarak atandı ve yeni bir kabine kurmakla görevlendirildi. Protestolar ve sivil itaatsizlik eylemleri o tarihten bu yana devam ederken, protestocular Diab'ın başbakan olarak atanmasını kınadı. Lübnan son on yılların en kötü ekonomik krizini yaşıyor. Johns Hopkins Üniversitesi'nde uygulamalı ekonomi profesörü olan Steve H. Hanke'ye göre Lübnan, Orta Doğu ve Kuzey Afrika'da enflasyon oranının 30 gün üst üste %50'yi aştığı ilk ülke oldu.

4 Ağustos 2020'de Lübnan'ın ana limanı olan Beyrut Limanı'nda meydana gelen patlama çevre bölgeleri yerle bir etti, 200'den fazla kişi öldü ve binlerce kişi yaralandı. Patlamanın nedeninin daha sonra, güvenli olmayan bir şekilde depolanan ve Salı günü öğleden sonra yanlışlıkla ateşe verilen 2.750 ton amonyum nitrat olduğu belirlendi. Patlamayı takip eden günlerde yeniden başlayan protestolar, Başbakan Hassan Diab ve kabinesinin 10 Ağustos 2020'de istifa etmesiyle sonuçlandı, ancak Diab bakıcı sıfatıyla görevde kalmaya devam etti. Gösteriler 2021 yılında da devam etti ve Lübnanlılar yaktıkları lastiklerle yolları kapatarak yoksulluğu ve ekonomik krizi protesto etti.

11 Mart 2021'de Enerji Bakanı Raymond Ghajar, elektrik santrallerine yakıt almak için para temin edilememesi halinde Lübnan'ın Mart sonunda "tamamen karanlık" tehdidi altında olduğu uyarısında bulundu. Ağustos 2021'de Lübnan'ın kuzeyinde meydana gelen büyük bir yakıt patlamasında 28 kişi öldü. Eylül ayında eski başbakan Necip Mikati liderliğinde yeni bir kabine kuruldu. 9 Ekim 2021'de, iki ana elektrik santralinin döviz ve yakıt sıkıntısı nedeniyle elektriksiz kalmasının ardından tüm ülke 24 saat boyunca elektriksiz kaldı. Günler sonra Beyrut'ta yaşanan mezhepsel şiddet olayları 2008'den bu yana ülkede yaşanan en ölümcül çatışmalarda çok sayıda insanın ölümüne neden oldu. BBC News, Ocak 2022'ye gelindiğinde Lübnan'daki krizin daha da derinleştiğini, Lübnan poundunun değerinin düştüğünü ve planlanan genel seçimin süresiz olarak ertelenmesinin beklendiğini bildirdi.

Parlamento seçimlerinin ertelenmesi Lübnan'daki siyasi çıkmazı daha da uzatacaktır. Avrupa Parlamentosu Lübnan'ın içinde bulunduğu durumu 'siyasi sınıftaki bir avuç adamın neden olduğu insan yapımı bir felaket' olarak nitelendirdi.

2022 seçimleri

Mayıs 2022'de Lübnan, sancılı bir ekonomik krizin ülkeyi başarısız bir devlet olmanın eşiğine sürüklemesinden bu yana ilk seçimini gerçekleştirdi. Lübnan'daki kriz o kadar şiddetli ki nüfusun yüzde 80'inden fazlası Birleşmiş Milletler tarafından yoksul olarak kabul ediliyor. Seçimlerde İran destekli Şii Müslüman Hizbullah hareketi ve müttefikleri parlamentodaki çoğunluğu kaybetti. Hizbullah hiçbir sandalye kaybetmedi ancak müttefikleri sandalye kaybetti. Hizbullah'ın müttefiki Cumhurbaşkanı Mişel Aun'un Özgür Yurtsever Hareketi seçimden sonra artık en büyük Hıristiyan parti değildi. Suudi Arabistan'la yakın bağları olan Samir Geagea liderliğindeki rakip Hıristiyan parti Lübnan Güçleri (LF) kazanımlar elde etti. Eski başbakan Saad Hariri liderliğindeki Sünni Gelecek Hareketi seçime katılmayarak siyasi boşluğu diğer Sünni siyasetçilere bıraktı.

Coğrafya

Kadisha Vadisi, Qannoubine Manastırı'ndan bir görünüm

Lübnan, Batı Asya'da 33° ve 35° N enlemleri ile 35° ve 37° E boylamları arasında yer almaktadır.

Ülkenin yüzölçümü 10,452 kilometrekaredir (4,036 sq mi) ve bunun 10,230 kilometrekaresi (3,950 sq mi) karadır. Lübnan'ın batıda Akdeniz'de 225 kilometrelik (140 mil) bir kıyı şeridi ve sınırı, kuzeyde ve doğuda Suriye ile paylaşılan 375 kilometrelik (233 mil) bir sınırı ve güneyde İsrail ile 79 kilometrelik (49 mil) uzunluğunda bir sınırı vardır. İsrail işgali altındaki Golan Tepeleri ile olan sınır, Shebaa Çiftlikleri adı verilen küçük bir alanda Lübnan tarafından tartışılmaktadır.

Uzaydan Lübnan. Batıdaki Lübnan Dağı ve doğudaki Anti-Lübnan sıradağlarında kar örtüsü görülebilir

Lübnan dört farklı fizyografik bölgeye ayrılır: kıyı ovası, Lübnan sıradağları, Bekaa vadisi ve Anti-Lübnan dağları.

Dar ve süreksiz kıyı ovası, kuzeyde Suriye sınırından başlayıp Akkar ovasını oluşturacak şekilde genişleyerek güneyde İsrail sınırındaki Ras al-Naqoura'ya kadar uzanır. Verimli kıyı ovası, kumlu koylar ve kayalık plajlarla dönüşümlü olarak deniz tortuları ve nehir birikintili alüvyonlardan oluşur. Lübnan'ın dağları Akdeniz kıyısına paralel olarak dik bir şekilde yükselir ve ülke uzunluğunun büyük bir kısmı boyunca uzanan kireçtaşı ve kumtaşından oluşan bir sırt oluşturur. Dağ silsilesinin genişliği 10 km (6 mil) ile 56 km (35 mil) arasında değişir; dar ve derin geçitlerle oyulmuştur. Lübnan dağları, Kuzey Lübnan'daki Qurnat as Sawda'da deniz seviyesinden 3.088 metre (10.131 ft) yükseklikte zirveye ulaşır ve Sannine Dağı'nda 2.695 metre (8.842 ft) yüksekliğe tekrar yükselmeden önce yavaş yavaş güneye doğru eğilir. Bekaa vadisi batıda Lübnan dağları ile doğuda Anti-Lübnan sıradağları arasında yer alır; Büyük Rift Vadisi sisteminin bir parçasıdır. Vadi 180 km (112 mil) uzunluğunda ve 10 ila 26 km (6 ila 16 mil) genişliğindedir, verimli toprakları alüvyon birikintilerinden oluşur. Anti-Lübnan sıradağları Lübnan dağlarına paralel uzanır, en yüksek zirvesi 2,814 metre (9,232 ft) ile Hermon Dağı'dır.

Lübnan dağları mevsimsel sel ve nehirler tarafından drene edilir, bunların başında Baalbek'in batısındaki Bekaa Vadisi'nde doğup Sur'un kuzeyinde Akdeniz'e dökülen 145 kilometre (90 mil) uzunluğundaki Leontes gelir. Lübnan'da tamamı seyrüsefere elverişli olmayan 16 nehir bulunmaktadır; nehirlerin 13'ü Lübnan Dağı'ndan doğar ve sarp boğazlardan geçerek Akdeniz'e dökülür, diğer üçü ise Bekaa Vadisi'nden doğar.

İklim

Lübnan ılıman bir Akdeniz iklimine sahiptir. Kıyı bölgelerinde kışlar genellikle serin ve yağışlı geçerken yazlar sıcak ve nemlidir. Daha yüksek bölgelerde sıcaklıklar genellikle kış aylarında donma noktasının altına düşer ve yüksek dağ tepelerinde yaz başlarına kadar yoğun kar örtüsü kalır. Lübnan'ın büyük bir kısmı, kurak çevresine kıyasla yıllık olarak ölçüldüğünde nispeten yüksek miktarda yağış almasına rağmen, kuzeydoğu Lübnan'daki bazı bölgeler, batı sıradağlarının yüksek zirvelerinin yarattığı yağmur gölgesi nedeniyle çok az yağış almaktadır.

Lübnan sediri, Lübnan'ın ulusal amblemidir.

Çevre

Lübnan sediri Lübnan'ın ulusal amblemidir.
'Libanon Sedirlerine Hac Yolculuğu' - Macar ressam Csontváry Kosztka Tivadar'ın tablosu.

Eski zamanlarda Lübnan, ülkenin ulusal amblemi olan sedir ağaçlarından oluşan geniş ormanlarla kaplıydı. Binlerce yıllık ormansızlaşma Lübnan Dağı'ndaki hidrolojiyi değiştirmiş ve bölgesel iklimi olumsuz yönde etkilemiştir. 2012 yılı itibariyle Lübnan yüzölçümünün %13,4'ünü kaplayan ormanlar, uzun ve kurak yaz mevsiminin neden olduğu orman yangınlarının sürekli tehdidi altındadır.

Uzun süredir devam eden sömürünün bir sonucu olarak, Lübnan'daki ormanlarda az sayıda yaşlı sedir ağacı kalmıştır, ancak ormanları korumak ve yeniden canlandırmak için aktif bir program yürütülmektedir. Lübnan yaklaşımı, çimlenme ve büyüme için doğru koşulları yaratarak dikim yerine doğal yenilenmeyi vurgulamıştır. Lübnan devleti, Shouf Biyosfer Rezervi, Jaj Sedir Rezervi, Tannourine Rezervi, Akkar bölgesindeki Ammouaa ve Karm Shbat Rezervleri ve Bsharri yakınlarındaki Tanrı Sedirleri Ormanı da dahil olmak üzere sedir ağaçlarını içeren çeşitli doğa rezervleri oluşturmuştur. Lübnan'ın 2019 Orman Peyzaj Bütünlüğü Endeksi ortalama puanı 3.76/10 olup 172 ülke arasında 141. sırada yer almaktadır.

2010 yılında Çevre Bakanlığı, her yıl iki milyon yeni ağaç dikimine eşdeğer olacak şekilde ulusal orman varlığını %20 oranında arttırmak için 10 yıllık bir plan hazırladı. Amerika Birleşik Devletleri Uluslararası Kalkınma Ajansı (USAID) tarafından finanse edilen ve Lübnan Ağaçlandırma Girişimi (LRI) aracılığıyla ABD Orman Hizmetleri (USFS) tarafından uygulanan plan, 2011 yılında Lübnan'ın on bölgesinde sedir, çam, yabani badem, ardıç, köknar, meşe ve diğer fidanların dikilmesiyle başlatılmıştır. 2016 yılı itibariyle ormanlar Lübnan'ın %13,6'sını kaplarken, diğer ağaçlık alanlar da %11'ini oluşturmaktadır. Lübnan Ağaçlandırma Girişimi (LRI) kapsamında 2011 yılından bu yana ülke genelinde sedir ve diğer yerli türler de dahil olmak üzere 600.000'den fazla ağaç dikilmiştir.

Lübnan iki karasal ekolojik bölge içermektedir: Doğu Akdeniz iğne yapraklı-sklerofilli-geniş yapraklı ormanları ve Güney Anadolu dağlık iğne yapraklı ve yaprak döken ormanları.

Beyrut ve Lübnan Dağı ciddi bir çöp kriziyle karşı karşıyadır. Bourj Hammoud çöplüğünün 1997 yılında kapatılmasının ardından 1998 yılında hükümet tarafından al-Naameh çöplüğü açılmıştır. Al-Naameh çöplüğünün en fazla altı yıl gibi sınırlı bir süre için 2 milyon ton atığı barındırması planlanmıştı. Geçici bir çözüm olarak tasarlanmıştı, hükümet ise uzun vadeli bir plan geliştirecekti. On altı yıl sonra al-Naameh hala açıktı ve kapasitesini 13 milyon ton aşmıştı. Temmuz 2015'te, son yıllarda zaten protesto gösterileri düzenleyen bölge sakinleri çöplüğün kapatılmasını sağladı. Hükümetin verimsizliği ve Lübnan'daki çöplerin yönetiminden sorumlu atık yönetim şirketi Sukleen'deki yolsuzluklar, çöp yığınlarının Lübnan Dağı ve Beyrut'taki caddeleri tıkamasına neden oldu.

Lübnan Dağı, Lübnan'da bir dağ silsilesidir. Ortalama yüksekliği 2,500 m'nin (8,200 ft) üzerindedir.

Aralık 2015'te Lübnan hükümeti, bir kısmı Chinook Sciences'a ait olan Chinook Industrial Mining ile Beyrut ve çevresinden 100.000 tondan fazla işlenmemiş atığı ihraç etmek üzere bir anlaşma imzaladı. Atık, hükümetin beş ay önce ülkenin en büyük toprak dolgu alanını kapatmasının ardından geçici yerlerde birikmişti. Sözleşme Hollanda ve Almanya'da ofisleri bulunan Howa International ile ortaklaşa imzalandı. Sözleşmenin ton başına 212 dolara mal olduğu bildirildi. Sıkıştırılmış ve bulaşıcı olan atıkların ayrıştırılması gerekecek ve bu atıkların 2,000 konteyneri doldurmaya yeteceği tahmin ediliyor. Atıkların Sierra Leone'ye ihraç edileceğine dair ilk haberler diplomatlar tarafından yalanlandı.

Şubat 2016'da çöpün Rusya'ya ihracına ilişkin belgelerin sahte olduğunun ortaya çıkmasının ardından hükümet müzakerelerden çekildi. 19 Mart 2016 tarihinde Bakanlar Kurulu, çöp krizini sona erdirmek için birkaç gün önce kabul ettiği bir plan doğrultusunda Naameh çöp depolama alanını 60 günlüğüne yeniden açtı. Plan ayrıca Beyrut'un doğusundaki Bourj Hammoud ve güneyindeki Costa Brava'da da düzenli depolama sahaları kurulmasını öngörüyor. Sukleen kamyonları Karantina'dan çöp yığınlarını kaldırmaya başladı ve Naameh'e doğru yola çıktı. Çevre Bakanı Mohammad Machnouk aktivistlerle yaptığı bir sohbet sırasında hükümetin çöp planı kapsamında sadece 24 saat içinde o ana kadar 8,000 tondan fazla çöp toplandığını açıkladı. Son rapora göre planın uygulanması devam ediyordu. İnsan Hakları İzleme Örgütü 2017 yılında Lübnan'daki çöp krizinin ve özellikle de atıkların açıkta yakılmasının bölge sakinleri için sağlık riski oluşturduğunu ve devletin uluslararası hukuk kapsamındaki yükümlülüklerini ihlal ettiğini tespit etti.

Eylül 2018'de Lübnan parlamentosu atıkların açıkta dökülmesini ve yakılmasını yasaklayan bir yasayı kabul etti. Yasanın ihlali halinde uygulanacak cezalara rağmen Lübnanlı belediyeler atıkları açıkça yakarak insanların hayatını tehlikeye atıyor. İnsan Hakları İzleme Örgütü araştırmacıları Ekim 2018'de al-Qantara ve Qabrikha'daki çöplüklerin açıkta yakıldığına tanık oldu.

13 Ekim 2019 Pazar günü gece saatlerinde, Lübnan Sivil Savunması'na göre yaklaşık 100 orman yangını çıktı ve Lübnan ormanlarının geniş alanlarına yayıldı. Lübnan Başbakanı Saad El-Hariri, helikopterler ve yangın söndürme uçakları aracılığıyla yardım göndermeleri için bir dizi ülkeyle temasa geçtiğini doğruladı; Kıbrıs, Ürdün, Türkiye ve Yunanistan yangın söndürme çalışmalarına katıldı. Salı günü (15 Ekim) basında yer alan haberlere göre, yağmurlar nedeniyle yangınlar farklı yerlerde azaldı.

Bitki örtüsü

Bitki örtüsünü teşkil eden sedir ormanlarının yoğun biçimde Lübnan dağlarında bulunması, bu ağaç türünün bitki coğrafyasında bu dağların adıyla (Cedrus libani “Lübnan sediri”) olarak anılmasına yol açmıştır. Eskiçağ’lardan beri gemi inşasında çok kullanılan Lübnan sedirleri bütün Akdeniz dünyasında olduğu gibi bu ülkede de azalmış, yer yer küçük alanlar halinde kalmıştır. Sedirin azalmasından sonra Lübnan dağlarının batı yamaçlarında çeşitli çam türlerinin yetiştirilmesine başlanmıştır. Ancak yine de orman alanlarının azalmasına rağmen Lübnan dağları halen Ortadoğu’nun en sık bitki örtüsüyle kaplı kesimidir. Ülkede genellikle Lübnan dağlarının yamaçlarından doğarak Akdeniz’e ulaşan kısa boylu fakat suyu bol akarsulara rastlanır. Bekaa vadisindeki Baalbek eşiğinden doğarak güneye doğru akan ve Lübnan sınırları içerisinde denize dökülen Leytani (Leontes) nehriyle kuzeye doğru akan ve Lübnan’dan sonra Suriye topraklarından geçip Türkiye sınırları içinde Akdeniz’e ulaşan Asi (Orontes) nehri diğerlerinden daha uzun ve daha önemlidir.

Hükümet ve siyaset

Place de l'Étoile'deki Lübnan parlamento binası

Lübnan, üst düzey makamların belirli dini grupların üyelerine ayrıldığı mezhepçiliği içeren bir parlamenter demokrasidir. Örneğin Cumhurbaşkanı Maruni Hristiyan, Başbakan Sünni Müslüman, Meclis Başkanı Şii Müslüman, Başbakan Yardımcısı ve Meclis Başkan Yardımcısı Doğu Ortodoks olmak zorundadır. Bu sistem, mezhep çatışmasını caydırmayı ve hükümette tanınan 18 dini grubun demografik dağılımını adil bir şekilde temsil etmeyi amaçlamaktadır.

1975 yılına kadar Freedom House, Lübnan'ı Orta Doğu ve Kuzey Afrika bölgesinde siyasi olarak özgür olan iki ülkeden (İsrail ile birlikte) biri olarak kabul ediyordu. Ülke bu statüsünü İç Savaş'ın patlak vermesiyle kaybetmiş ve o tarihten bu yana da geri kazanamamıştır. Lübnan 2013 yılında "Kısmen Özgür" olarak derecelendirilmiştir. Buna rağmen Freedom House Lübnan'ı Arap dünyasının en demokratik ülkeleri arasında saymaktadır.

2005 yılına kadar Filistinlilerin Lübnan vatandaşlığına sahip olmadıkları için 70'ten fazla işte çalışmaları yasaktı. Liberalleşme yasalarının 2007 yılında kabul edilmesinin ardından yasaklı işlerin sayısı 20 civarına düştü. 2010 yılında Filistinlilere ülkedeki diğer yabancılarla aynı çalışma hakları tanındı.

Lübnan'ın ulusal yasama organı tek kamaralı Lübnan Parlamentosu'dur. Parlamentonun 128 sandalyesi Hristiyanlar ve Müslümanlar arasında eşit olarak, 18 farklı mezhep arasında orantılı olarak ve 26 bölge arasında orantılı olarak paylaştırılmıştır. Bu oran 1990'dan önce Hıristiyanlar lehine 6'ya 5 şeklindeydi; ancak 1975-1990 yılları arasındaki iç savaşa son veren Taif Anlaşması bu oranı iki dinin mensuplarına eşit temsil hakkı tanıyacak şekilde değiştirdi.

Beyrut'taki pek çok protestodan biri

Parlamento, mezhepsel nispi temsil esasına göre halk oylamasıyla dört yıllık bir dönem için seçilmektedir.

Yürütme organı, devletin başı olan Cumhurbaşkanı ve hükümetin başı olan Başbakandan oluşur. Parlamento, cumhurbaşkanını üçte iki çoğunlukla yenilenemez altı yıllık bir dönem için seçer. Cumhurbaşkanı, parlamento ile istişareler sonucunda başbakanı atar. Cumhurbaşkanı ve başbakan, aynı zamanda mezhepçilik tarafından belirlenen mezhepsel dağılıma da uymak zorunda olan bir kabine oluşturur.

Lübnan parlamentosu daha önce benzeri görülmemiş bir şekilde, sonuncusu 5 Kasım 2014'te olmak üzere, protestoların ortasında kendi görev süresini iki kez uzattı; bu, seçim yapılmadığı için demokrasiyle ve Lübnan anayasasının 42. maddesiyle doğrudan çelişen bir eylemdir.

Lübnan Mayıs 2014 ile Ekim 2016 tarihleri arasında Cumhurbaşkansız kaldı.

Ülke çapında seçimlerin Mayıs 2018'de yapılması kararlaştırıldı.

Ağustos 2019 itibariyle Lübnan kabinesinde Hizbullah'a doğrudan bağlı iki bakanın yanı sıra Hizbullah'a yakın ancak resmi olarak üye olmayan bir bakan daha bulunuyordu.

En son parlamento seçimleri 15 Mayıs 2022 tarihinde yapılmıştır.

Hukuk

Lübnan'da resmi olarak tanınan 18 dini grup bulunmaktadır ve her birinin kendi aile hukuku mevzuatı ve dini mahkemeleri vardır.

Beyrut'taki Büyük Serail

Lübnan hukuk sistemi Fransız sistemine dayanmaktadır ve her bir mezhepsel topluluk için tasarlanmış ayrı bir dizi yasa tarafından yönetilen kişisel statü (veraset, evlilik, boşanma, evlat edinme vb.) ile ilgili konular hariç olmak üzere bir medeni hukuk ülkesidir. Örneğin, İslami kişisel statü kanunları Şeriat hukukundan esinlenmiştir. Müslümanlar için bu mahkemeler evlilik, boşanma, velayet, miras ve vasiyet gibi konularla ilgilenir. Gayrimüslimler için kişisel statü yargı yetkisi bölünmüştür: miras ve vasiyet hukuku ulusal sivil yargı yetkisine girerken, Hıristiyan ve Yahudi dini mahkemeleri evlilik, boşanma ve velayet konularında yetkilidir. Katolikler ayrıca Vatikan Rota mahkemesine başvurabilmektedir.

Kodifiye edilmiş kanunların en dikkate değer olanı 1932 yılında yayımlanan ve Fransız Medeni Kanunu'na eşdeğer olan Code des Obligations et des Contrats'tır. İdam cezası bazı suçları cezalandırmak için hala fiilen kullanılmakta ancak artık uygulanmamaktadır.

Lübnan mahkeme sistemi üç kademeden oluşmaktadır: ilk derece mahkemeleri, istinaf mahkemeleri ve temyiz mahkemesi. Anayasa Konseyi yasaların anayasaya uygunluğu ve seçim hileleri konusunda karar verir. Ayrıca kendi cemaatleri içinde kişisel statü konularında yargı yetkisine sahip, evlilik ve miras gibi konularda kuralları olan bir dini mahkemeler sistemi de bulunmaktadır.

1990 yılında 95. madde değiştirilerek parlamentonun dini aidiyete dayalı siyasi yapıyı ortadan kaldırmak için gerekli önlemleri alacağı, ancak o zamana kadar yargı, ordu, güvenlik güçleri, kamu ve karma kurumlar dahil olmak üzere kamu hizmetindeki en yüksek mevkilerin, her bir topluluk içindeki mezhepsel aidiyete bakılmaksızın Hıristiyanlar ve Müslümanlar arasında eşit olarak paylaştırılacağı belirtilmiştir.

Dış ilişkiler

Beyrut'taki Birleşmiş Milletler Lübnan Genel Merkezi

Lübnan, 2001 yılının sonlarında Avrupa Birliği ile ortaklık anlaşması müzakerelerini tamamlamış ve her iki taraf da Ocak 2002'de anlaşmayı paraflamıştır. Avrupa Birliği'nin Avrupa Komşuluk Politikası'na (ENP) dahil olan Lübnan, AB ile komşularını yakınlaştırmayı amaçlamaktadır. Lübnan'ın ayrıca birçok Arap devletiyle ikili ticaret anlaşmaları vardır ve Dünya Ticaret Örgütü'ne katılım için çalışmaktadır.

Lübnan (Libya ve Suriye ile olan tarihi gerginliklere rağmen) neredeyse tüm diğer Arap ülkeleriyle iyi ilişkilere sahiptir ve Mart 2002'de 35 yılı aşkın bir süredir ilk kez bir Arap Ligi Zirvesi'ne ev sahipliği yapmıştır. Lübnan Frankofoni ülkelerinin bir üyesidir ve Ekim 2002'de Frankofoni Zirvesi'ne ve 2009'da Jeux de la Francophonie'ye ev sahipliği yapmıştır.

Askeri

Lübnan ordusu askerleri, 2009

Lübnan Silahlı Kuvvetleri'nin (LAF) 1.100'ü hava kuvvetlerinde ve 1.000'i deniz kuvvetlerinde olmak üzere 72.000 aktif personeli bulunmaktadır.

Lübnan Silahlı Kuvvetleri'nin başlıca görevleri arasında Lübnan'ı ve vatandaşlarını dış saldırılara karşı savunmak, iç istikrarı ve güvenliği sağlamak, ülkenin hayati çıkarlarına yönelik tehditlerle mücadele etmek, toplumsal kalkınma faaliyetlerinde bulunmak ve kamu ve insani yardım kuruluşlarıyla koordinasyon içinde yardım operasyonları yürütmek yer almaktadır.

Lübnan önemli bir dış askeri yardım alıcısıdır. Lübnan, 2005 yılından bu yana 400 milyon doların üzerinde askeri yardım ile İsrail'in ardından kişi başına en çok Amerikan askeri yardımı alan ikinci ülkedir.

LGBT hakları

Lübnan'da erkek eşcinselliği yasa dışıdır. Lübnan'da LGBT bireylere yönelik ayrımcılık yaygındır. Pew Araştırma Merkezi tarafından 2019 yılında yapılan bir ankete göre, Lübnanlı katılımcıların %85'i eşcinselliğin toplum tarafından kabul edilmemesi gerektiğine inanmaktadır.

Lübnan'da 2013 yılından bu yana her yıl düzenlenen bir cinsiyet ve cinsellik konferansı, Facebook'taki dini bir grubun organizatörlerin tutuklanması ve konferansın "ahlaksızlığa teşvik" gerekçesiyle iptal edilmesi çağrısında bulunmasının ardından 2019 yılında yurt dışına taşındı. Genel Güvenlik Güçleri 2018 konferansını kapatmış ve konferansa katılan Lübnanlı olmayan LGBT aktivistlerinin ülkeye yeniden girişine süresiz olarak izin vermemiştir.

İdari bölünmeler

Lübnan dokuz valiliğe (muḥāfaẓāt, Arapça: محافظات; tekil muḥāfaẓah, Arapça: محافظة) ve bunlar da yirmi beş ilçeye (aqdyah, Arapça: أقضية; tekil: qadāʾ Arapça: قضاء) bölünmüştür. İlçelerin kendileri de, her biri bir grup şehir veya köyü çevreleyen birkaç belediyeye bölünmüştür. Valilikler ve ilgili ilçeleri aşağıda listelenmiştir:

Baalbek'teki Jüpiter Tapınağı'nın Korint sütun başlıkları
  • Beyrut Valiliği
    • Beyrut Valiliği, Beyrut şehrini kapsamaktadır ve ilçelere ayrılmamıştır.
  • Akkar Valiliği
    • Akkar
  • Baalbek-Hermel Valiliği
    • Baalbek
    • Hermel
  • Bekaa Valiliği
    • Rashaya
    • Batı Bekaa (al-Beqaa al-Gharbi)
    • Zahle
  • Keserwan-Jbeil Valiliği
    • Byblos (Jbeil)
    • Keserwan
  • Lübnan Dağı Valiliği (Jabal Lubnan/Jabal Lebnen)
    • Aley
    • Baabda
    • Chouf
    • Matn
  • Nabatieh Valiliği (Jabal Amel)
    • Bint Jbeil
    • Hasbaya
    • Marjeyoun
    • Nabatieh
  • Kuzey Valiliği (ash-Shamal/shmel)
    • Batroun
    • Bsharri
    • Koura
    • Miniyeh-Danniyeh
    • Trablus
    • Zgharta
  • Güney Valiliği (al-Janoub/Jnub)
    • Jezzine
    • Sidon (Saida)
    • Lastik (Sur)

Ekonomi

Lübnan ihracatının oransal temsili, 2019

Lübnan anayasası 'ekonomik sistemin serbest olduğunu ve özel girişim ile özel mülkiyet hakkını güvence altına aldığını' belirtmektedir. Lübnan ekonomisi laissez-faire modelini izlemektedir. Ekonominin büyük bir kısmı dolarize edilmiştir ve ülkenin sınırları boyunca sermaye hareketleri üzerinde herhangi bir kısıtlama yoktur. Lübnan hükümetinin dış ticarete müdahalesi asgari düzeydedir.

Lübnan ekonomisi 2006 yılındaki savaştan sonra önemli bir genişleme yaşamış ve 2007-2010 yılları arasında ortalama %9,1 oranında büyümüştür. Yerel ekonomi 2011'den sonra Suriye iç savaşından etkilenmiş, 2011-2016 döneminde yıllık ortalama %1,7, 2017'de ise %1,5 oranında büyümüştür. 2018 yılında GSYİH büyüklüğünün 54,1 milyar dolar olduğu tahmin edilmektedir.

Lübnan çok yüksek düzeyde kamu borcuna ve büyük dış finansman ihtiyacına sahiptir. Kamu borcu 2010 yılında GSYH'nin %150,7'sini aşarak GSYH'ye oranla dünyada dördüncü sırada yer almıştır. 2009 yılında bu oran %154,8'e düşmüştür. 2008 yılı sonunda Maliye Bakanı Muhammed Chatah borcun o yıl 47 milyar dolara ulaşacağını ve iki telekom şirketinin özelleştirilmemesi halinde 49 milyar dolara çıkacağını belirtmişti. Daily Star gazetesi fahiş borç seviyelerinin "ekonomiyi yavaşlattığını ve hükümetin temel kalkınma projelerine yaptığı harcamaları azalttığını" yazdı.

Lübnan'daki kentli nüfus ticari girişimleriyle dikkat çekiyor. Göç, Lübnanlıların dünyanın dört bir yanında "ticari ağlar" kurmasını sağlamıştır. Yurtdışındaki Lübnanlılardan gelen havalelerin toplamı 8.2 milyar dolardır ve ülke ekonomisinin beşte birini oluşturmaktadır. Lübnan, Arap Devletleri arasında en büyük vasıflı işgücü oranına sahiptir.

Lübnan'da yatırımı teşvik etmek amacıyla Lübnan Yatırım Geliştirme Kurumu kurulmuştur. Kurumun misyonunu güçlendirmek için 2001 yılında 360 sayılı Yatırım Kanunu çıkarılmıştır.

Beyrut Merkez Bölgesi

Tarım sektörü toplam işgücünün %12'sini istihdam etmektedir. Tarım, 2011 yılında ülkenin GSYİH'sinin %5,9'una katkıda bulunmuştur. Lübnan'ın ekilebilir arazi oranı Arap dünyasındaki en yüksek orandır ve başlıca ürünler arasında elma, şeftali, portakal ve limon yer almaktadır.

Lübnan'daki emtia piyasası önemli miktarda altın sikke üretimini içermektedir, ancak Uluslararası Hava Taşımacılığı Birliği (IATA) standartlarına göre, herhangi bir yabancı ülkeye ihraç edildiklerinde beyan edilmeleri gerekmektedir.

Son zamanlarda Lübnan, Kıbrıs, İsrail ve Mısır arasında karada ve deniz dibinde petrol keşfedilmiştir ve Kıbrıs ile Mısır arasında bu kaynakların araştırılmasına ilişkin bir anlaşmaya varılması için görüşmeler devam etmektedir. Lübnan ve Kıbrıs'ı ayıran deniz yatağının önemli miktarda ham petrol ve doğal gaz barındırdığına inanılmaktadır.

Lübnan'da sanayi, ithal edilen parçaları yeniden bir araya getiren ve paketleyen küçük işletmelerle sınırlıdır. 2004 yılında sanayi, Lübnan'ın çalışan nüfusunun %26'sı ile işgücü sıralamasında ikinci, GSYİH katkısı sıralamasında ise %21 ile ikinci sırada yer almıştır.

Lübnanlı işgücünün yaklaşık %65'i hizmetler sektöründe istihdam edilmektedir. Buna bağlı olarak GSYİH katkısı, yıllık Lübnan GSYİH'sinin yaklaşık %67,3'üne denk gelmektedir. Ancak turizm ve bankacılık sektörlerine olan bağımlılık, ekonomiyi siyasi istikrarsızlığa karşı savunmasız bırakmaktadır.

Lübnan bankalarının likiditesi yüksektir ve güvenlikleriyle tanınırlar. Lübnan 2008 yılında dünyada borsalarının değeri artan sadece yedi ülke arasında yer almıştır.

10 Mayıs 2013 tarihinde Lübnan Enerji ve Su Bakanı, Lübnan'ın deniz yatağının sismik görüntülerinin içeriğinin ayrıntılı olarak açıklandığını ve şu ana kadar yaklaşık %10'unun kapsanmış olduğunu açıkladı. Sonuçların ön incelemesi, %50'nin üzerinde bir olasılıkla, Lübnan'ın münhasır ekonomik bölgesinin %10'unun 660 milyon varile kadar petrol ve 30×1012 cu ft'e kadar gaz barındırdığını gösterdi.

Suriye krizi Lübnan'ın ekonomik ve mali durumunu önemli ölçüde etkilemiştir. Şu anda Lübnan'da yaşayan Suriyeli mültecilerin yarattığı demografik baskı, işgücü piyasasında rekabete yol açmıştır. Bunun doğrudan bir sonucu olarak işsizlik üç yıl içinde iki katına çıkarak 2014 yılında %20'ye ulaşmıştır. Daha az vasıflı işçilerin maaşlarında da %14'lük bir kayıp kaydedilmiştir. Mali kısıtlamalar da hissedilmiştir: 170,000 Lübnanlının yoksulluk sınırının altına düşmesiyle yoksulluk oranı artmıştır. 2012-2014 yılları arasındaki dönemde kamu harcamaları 1 milyar dolar artmış ve kayıplar 7,5 milyar dolara ulaşmıştır. Sadece Suriyeli mültecilerle ilgili harcamalar Lübnan Merkez Bankası tarafından her yıl 4,5 milyar dolar olarak tahmin edilmiştir.

Tarihçe

1950'lerde GSYİH büyümesi dünyadaki en yüksek ikinci büyümeydi. Petrol rezervleri olmamasına rağmen Lübnan, Orta Doğu'nun bankacılık merkezi ve ticaret merkezlerinden biri olarak yüksek bir milli gelire sahipti.

Lübnan reel GSYH 1970-2017

1975-1990 yılları arasındaki iç savaş Lübnan'ın ekonomik altyapısına büyük zarar vermiş, ulusal üretimi yarı yarıya azaltmış ve Lübnan'ın Batı Asya'da bir antrepo ve bankacılık merkezi olma konumunu neredeyse tamamen sona erdirmiştir. Bunu izleyen göreceli barış dönemi, merkezi hükümetin Beyrut'ta kontrolü yeniden sağlamasına, vergi toplamaya başlamasına ve kilit liman ve hükümet tesislerine yeniden erişim kazanmasına olanak tanıdı. Ekonomik toparlanmaya mali açıdan sağlam bir bankacılık sistemi ve dirençli küçük ve orta ölçekli imalatçılar yardımcı olmuş, aile havaleleri, bankacılık hizmetleri, imalat ve tarım ihracatı ve uluslararası yardımlar ana döviz kaynakları olmuştur.

Beyrut Limanı

Temmuz 2006'ya kadar Lübnan önemli ölçüde istikrara kavuşmuş, Beyrut'un yeniden inşası neredeyse tamamlanmış ve artan sayıda turist ülkenin tatil beldelerine akın etmiştir. Ekonomide büyüme yaşanmış, banka varlıkları 75 milyar ABD dolarının üzerine çıkmıştır. 2006'nın ikinci çeyreğinin sonunda 10.9 milyar dolar olarak tahmin edilen piyasa değeri de tüm zamanların en yüksek seviyesine ulaşmıştır. 2006 yılında bir ay süren savaş Lübnan'ın kırılgan ekonomisine, özellikle de turizm sektörüne ciddi zarar verdi. Lübnan Maliye Bakanlığı tarafından 30 Ağustos 2006 tarihinde yayınlanan bir ön rapora göre, savaşın bir sonucu olarak büyük bir ekonomik gerileme bekleniyordu.

Lübnan 2008 yılı boyunca özellikle emlak ve turizm sektörlerinde altyapısını yeniden inşa ederek savaş sonrası nispeten güçlü bir ekonomiye sahip oldu. Lübnan'ın yeniden inşasına en büyük katkıyı sağlayanlar arasında Suudi Arabistan (1,5 milyar ABD Doları taahhüt edilmiştir), Avrupa Birliği (yaklaşık 1 milyar ABD Doları) ve 800 milyon ABD Dolarına varan katkılarıyla diğer birkaç Basra Körfezi ülkesi yer almaktadır.

Turizm

Beyrut ülkenin turizm merkezidir

Turizm sektörü GSYİH'nin yaklaşık %10'unu oluşturmaktadır. Lübnan 2008 yılında yaklaşık 1.333.000 turist çekerek 191 ülke arasında 79. sırada yer almıştır. The New York Times 2009 yılında Beyrut'u gece hayatı ve misafirperverliği nedeniyle dünya çapında 1 numaralı seyahat destinasyonu olarak seçmiştir. Ocak 2010'da Turizm Bakanlığı, 2009 yılında Lübnan'ı 1.851.081 turistin ziyaret ettiğini ve bu rakamın 2008 yılına göre %39 artış gösterdiğini açıkladı. Lübnan 2009 yılında, Lübnan İç Savaşı'ndan önce kırılan rekoru gölgede bırakarak bugüne kadarki en yüksek sayıda turisti ağırlamıştır. Turist girişleri 2010 yılında iki milyona ulaşmış, ancak komşu Suriye'deki savaş nedeniyle 2012 yılının ilk 10 ayında %37 oranında düşmüştür.

Suudi Arabistan, Ürdün ve Japonya Lübnan'a gelen yabancı turistlerin en popüler üç menşe ülkesidir. Japon turistlerin son dönemdeki akını Lübnan'da Japon mutfağının popülaritesinin artmasına neden olmuştur.

Altyapı

Eğitim

Dünya Ekonomik Forumu'nun 2013 Küresel Bilgi Teknolojisi Raporu'nda yer alan anketlere göre Lübnan, matematik ve fen bilimleri eğitiminde dünya genelinde en iyi dördüncü ülke, eğitim kalitesinde ise en iyi onuncu ülke olarak gösterilmiştir. Yönetim okullarının kalitesinde ise ülke dünya çapında 13. sırada yer aldı.

Beyrut'taki AUB Kolej Salonu.

Birleşmiş Milletler 2008 yılında Lübnan'a 0.871'lik bir eğitim endeksi vermiştir. Yetişkin okuryazarlık oranı ve birleştirilmiş ilk, orta ve yükseköğretim brüt kayıt oranı ile belirlenen endeks, ülkeyi katılan 177 ülke arasında 88. sıraya yerleştirdi.

Lübnan'daki tüm okulların Milli Eğitim Bakanlığı tarafından belirlenen müfredatı takip etmesi gerekmektedir. Bazı 1400 özel okul IB programları sunmakta ve Eğitim Bakanlığı'nın onayıyla müfredatlarına daha fazla ders ekleyebilmektedir. Eğitimin ilk sekiz yılı kanunen zorunludur.

Lübnan'da kırk bir adet ulusal akreditasyona sahip üniversite bulunmaktadır ve bunların birçoğu uluslararası alanda tanınmaktadır. Beyrut Amerikan Üniversitesi (AUB) ve Beyrut Saint Joseph Üniversitesi (USJ) sırasıyla Lübnan'da açılan ilk Anglofon ve ilk Frankofon üniversitelerdir. Lübnan'daki hem kamu hem de özel üniversiteler büyük ölçüde Fransızca veya İngilizce olarak faaliyet göstermektedir.

Beyrut'taki Haigazian Üniversitesi.

Ülkedeki en iyi üniversiteler Beyrut Amerikan Üniversitesi (2022 itibarıyla dünya çapında 242, Orta Doğu'da 2 numara), Balamand Üniversitesi (dünya çapında 511, bölgede 17 numara), Lübnan Amerikan Üniversitesi (dünya çapında 581, bölgede 17 numara), Université Saint Joseph de Beyrouth (dünya çapında 531, bölgede 17 numara), Université Libanaise (dünya çapında 3.826 numara) ve Holy Spirit University of Kaslik'tir (2020 itibarıyla dünya çapında 600 numara). Notre Dame Üniversitesi-Louaize NDU 2021 itibariyle #701.

Lübnan’daki tüm okullar Millî Eğitim'e bağlıdır. ABD'nin 2005'te hazırladığı bir rapora göre Lübnan'daki 140.000 öğrencinin yarısı ülkenin tek devlet üniversitesi olan Lübnan Üniversitesi'nde, diğer yarısı 42 özel üniversitede öğretim görmektedir. Arap dünyasının en modern, özgür ve eğitimli kesimlerinden birini teşkil etmekle övünen Lübnan'da, 15 yaş ve üstü nüfusta okuma-yazma oranının 2003 itibarıyla %87,4´dir. Bu oran erkekler arasında %93,1, kadınlar arasında ise %82,2'dir.

Sağlık

2010 yılında sağlık harcamaları ülkenin GSYİH'sinin %7,03'ünü oluşturmuştur. 2009 yılında 10.000 kişi başına 31,29 doktor ve 19,71 hemşire düşmekteydi. Doğuşta beklenen yaşam süresi 2011 yılında 72,59 yıl ya da erkekler için 70,48 yıl ve kadınlar için 74,80 yıldı.

İç savaşın sonunda, ülkedeki kamu hastanelerinin yalnızca üçte biri faaliyetteydi ve her birinde ortalama 20 yatak bulunuyordu. 2009 yılına gelindiğinde ülkede 28 toplam 2.550 yataklı kamu hastanesi bulunurken, ülkede yaklaşık 25 kamu hastanesi vardı. Devlet hastanelerinde yatan sigortasız hastalar faturanın %5'ini öderken, bu oran özel hastanelerde %15'tir ve geri kalanı Halk Sağlığı Bakanlığı tarafından karşılanmaktadır. Halk Sağlığı Bakanlığı 138 özel hastane ve 25 kamu hastanesi ile sözleşme yapmaktadır.

2011 yılında hastanelere 236.643 sübvansiyonlu kabul yapılmıştır; 164.244'ü özel hastanelerde, 72.399'u ise kamu hastanelerinde. Özel yatak arzı daha yüksek olduğu için özel hastanelere kamu hastanelerinden daha fazla hasta gitmektedir.

Lübnan Halk Sağlığı Bakanlığı'na göre, 2017'de rapor edilen hastane ölümlerinin önde gelen 10 nedeni şunlardır: bronş veya akciğerin malign neoplazmı (%4.6), Akut miyokard enfarktüsü (%3), pnömoni (%2. 2), belirtilmemiş etkene maruz kalma, belirtilmemiş yer (%2,1), akut böbrek hasarı (%1,4), beyin içi kanama (%1,2), kolon malign neoplazmı (%1,2), pankreas malign neoplazmı (%1,1), prostat malign neoplazmı (%1,1), mesane malign neoplazmı (%0,8).

Son zamanlarda Lübnan'da gıda kaynaklı hastalıklarda bir artış olmuştur. Bu durum, gıdaların saklanması, korunması ve hazırlanması da dahil olmak üzere gıda güvenliğinin önemi konusunda halkın farkındalığını artırmıştır. Daha fazla sayıda restoran Uluslararası Standartlar Örgütü'ne uyum ve bilgi arayışı içindedir.

Demografi

Lübnan nüfusunun 2021 yılında 5.592.631 olduğu ve Lübnan vatandaşlarının sayısının 4.680.212 (Temmuz 2018 tahmini) olduğu tahmin edilmektedir; ancak Lübnan'ın çeşitli dini grupları arasındaki hassas mezhepsel siyasi denge nedeniyle 1932'den bu yana resmi bir nüfus sayımı yapılmamıştır. Tüm Lübnanlıları etnik olarak Arap olarak tanımlamak, panetnisitenin yaygın olarak kullanılan bir örneğidir, çünkü gerçekte Lübnanlılar "ya yerli olan ya da dünyanın bu köşesini işgal, istila veya iskân eden birçok farklı halktan gelmektedir" ve bu da Lübnan'ı "birbiriyle yakından ilişkili kültürlerin bir mozaiği" haline getirmektedir. İlk bakışta bu etnik, dilsel, dinsel ve mezhepsel çeşitlilik sivil ve siyasi huzursuzluğa neden olacak gibi görünse de, "Lübnan tarihinin büyük bir bölümünde bu çok sayıdaki dini topluluk çeşitliliği çok az çatışma ile bir arada var olmuştur".

Doğurganlık oranı 1971'de 5.00 iken 2004'te 1.75'e düşmüştür. Doğurganlık oranları farklı dini gruplar arasında önemli farklılıklar göstermektedir: 2004 yılında bu oran Şiiler için 2.10, Sünniler için 1.76 ve Maruniler için 1.61'dir.

Akdeniz kıyısında yer alan Beyrut, Lübnan'ın en kalabalık şehridir.

Lübnan bir dizi göç dalgasına tanık olmuştur: 1975-2011 döneminde 1.800.000'den fazla kişi ülkeden göç etmiştir. Milyonlarca Lübnan kökenli insan, özellikle Latin Amerika'da, çoğunluğu Hıristiyan olmak üzere dünyanın dört bir yanına dağılmış durumdadır. Brezilya ve Arjantin'de büyük bir gurbetçi nüfusu bulunmaktadır. (Bkz. Lübnanlılar). Çok sayıda Lübnanlı Batı Afrika'ya, özellikle de Fildişi Sahili (100.000'den fazla Lübnanlıya ev sahipliği yapmaktadır) ve Senegal'e (yaklaşık 30.000 Lübnanlı) göç etmiştir. Avustralya 270,000'den fazla Lübnanlıya ev sahipliği yapmaktadır (1999 tahmini). Kanada'da da Lübnan kökenli yaklaşık 250,000-700,000 kişiden oluşan büyük bir Lübnan diasporası bulunmaktadır. (bkz. Lübnanlı Kanadalılar). Amerika Birleşik Devletleri de en büyük Lübnan diasporalarından birine sahiptir. nüfus yaklaşık 2.000.000'dur. Önemli bir diasporanın bulunduğu bir diğer bölge ise Bahreyn, Kuveyt, Umman, Katar (yaklaşık 25.000 kişi), Suudi Arabistan ve BAE'nin çok sayıda Lübnanlıya ev sahipliği yaptığı Körfez ülkeleridir. 269.000 Lübnan vatandaşı şu anda Suudi Arabistan'da ikamet etmektedir. Bazı kaynaklara göre Lübnanlı işgücünün yaklaşık üçte biri, yani 350.000'i Körfez ülkelerinde yaşamaktadır.

2012 yılı itibariyle Lübnan 1.600.000'den fazla mülteci ve sığınmacıya ev sahipliği yapmaktadır: Filistin'den 449.957, Irak'tan 100.000, Suriye'den 1.100.000'in üzerinde ve Sudan'dan en az 4.000 kişi. Birleşmiş Milletler Batı Asya Ekonomik ve Sosyal Komisyonu'na göre Suriyeli mültecilerin %71'i yoksulluk içinde yaşamaktadır. Birleşmiş Milletler tarafından 2013 yılında yapılan bir tahmine göre Suriyeli mültecilerin sayısı 1.250.000'in üzerindedir.

Son otuz yılda, uzun ve yıkıcı silahlı çatışmalar ülkeyi kasıp kavurdu. Lübnanlıların çoğunluğu silahlı çatışmalardan etkilenmiştir; doğrudan kişisel deneyime sahip olanlar nüfusun %75'ini oluşturmaktadır ve diğerlerinin çoğu bir dizi zorluktan muzdarip olduğunu bildirmiştir. Toplamda nüfusun neredeyse tamamı (%96) silahlı çatışmalardan etkilenmiştir. bir şekilde - ya kişisel olarak ya da silahlı çatışmanın daha geniş sonuçları nedeniyle.

Lübnan'daki en büyük şehirler veya kasabalar
Kaynak mı?
Sıralama Valilik Pop. Sıralama Valilik Pop.
Beyrut
Beyrut
Trablus
Trablus
1 Beyrut Beyrut 1,916,100 11 Nabatieh Nabatieh 50,000 Jounieh
Jounieh
Zahlé
Zahlé
2 Trablus Kuzey 1,150,000 12 Zgharta Kuzey 45,000
3 Jounieh Lübnan Dağı 450,000 13 Bint Jbeil Nabatieh 30,000
4 Zahlé Beqaa 130,000 14 Bsharri Kuzey 25,000
5 Sidon Güney 110,000 15 Baakleen Lübnan Dağı 20,000
6 Aley Lübnan Dağı 100,000
7 Lastik Güney 85,000
8 Byblos Lübnan Dağı 80,000
9 Baalbek Baalbek-Hermel 70,000
10 Batroun Kuzey Valiliği 55,000

Din

Saint George Maruni Katedrali ve Mohammad Al-Amin Camii, Beyrut.
Son yerel seçim verilerine göre Lübnan'daki ana dini grupların dağılımı.

Lübnan, Orta Doğu'da dini çeşitliliğin en fazla olduğu ülkedir. Farklı din ve mezheplerin göreceli büyüklükleri hassas bir konu olmaya devam ettiğinden, 1932'den beri ulusal bir nüfus sayımı yapılmamıştır. Dört Müslüman, 12 Hıristiyan, bir Dürzi ve bir Yahudi olmak üzere devlet tarafından tanınan 18 dini mezhep bulunmaktadır. Lübnan hükümeti Dürzi vatandaşlarını Müslüman nüfusun bir parçası olarak saymaktadır, ancak günümüzde Dürzilerin çoğu kendilerini Müslüman olarak tanımlamamakta ve İslam'ın beş şartını kabul etmemektedir.

Son 60 yılda Hıristiyanların göç oranının artması ve Müslüman nüfusun doğum oranının yükselmesi nedeniyle Hıristiyanların Müslümanlara oranında bir düşüş yaşandığı düşünülmektedir. Son nüfus sayımı 1932 yılında yapıldığında Hıristiyanlar Lübnan nüfusunun %53'ünü oluşturuyordu. 1956 yılında ise nüfusun %54'ünün Hıristiyan, %44'ünün Müslüman olduğu tahmin ediliyordu.

Statistics Lebanon adlı araştırma şirketi tarafından yapılan bir demografik çalışma, nüfusun yaklaşık %27'sinin Sünni, %27'sinin Şii, %21'inin Maruni, %8'inin Rum Ortodoks, %5'inin Dürzi, %5'inin Melkit ve %1'inin Protestan olduğunu, geri kalan %6'sının ise çoğunlukla Lübnan'a özgü olmayan daha küçük Hristiyan mezheplerine mensup olduğunu ortaya koymuştur. CIA World Factbook'un tahminlerine göre (2020) Lübnan'ın nüfusu şu şekildedir (verilere Lübnan'ın büyük Suriyeli ve Filistinli mülteci nüfusu dahil değildir): Müslüman %67,8 (%31,9 Sünni, %31,2 Şii, daha az oranda Alevi ve İsmaililer), Hristiyan %32,4 (Maruni Katolikler en büyük Hristiyan gruptur), Dürzi %4,5 ve çok az sayıda Yahudi, Bahai, Budist ve Hindu. Euronews ya da Madrid merkezli günlük La Razón gibi diğer kaynaklar Hıristiyanların oranının %53 civarında olduğunu tahmin etmektedir. Lübnan Bilgi Merkezi tarafından yapılan ve seçmen kayıtlarına dayanan bir araştırma, 2011 yılı itibariyle Hıristiyan nüfusun önceki yıllara kıyasla sabit olduğunu ve nüfusun %34,35'ini oluşturduğunu; Dürziler de dahil olmak üzere Müslümanların ise nüfusun %65,47'sini oluşturduğunu göstermektedir. Dünya Değerler Araştırması 2014'e göre Lübnan'daki ateistlerin oranı %3,3'tür.

Sünni nüfus ağırlıklı olarak Trablus, Batı Beyrut, Lübnan'ın güney kıyıları ve Kuzey Lübnan'da yaşamaktadır. Şiiler ise ağırlıklı olarak Güney Beyrut, Bekaa Vadisi ve Güney Lübnan'da yaşamaktadır. Maruni Katolikler öncelikle Doğu Beyrut'ta ve Lübnan dağlarında yaşamaktadır. Lübnan'daki en büyük Hıristiyan topluluğudur. Lübnan'ın ikinci en büyük Hristiyan topluluğu olan Rum Ortodokslar öncelikle Koura, Beyrut, Rachaya, Matn, Aley, Akkar, Trablus, Hasbaya ve Marjeyoun çevresindeki kırsal bölgelerde yaşamaktadır. Zahle'de %10'luk bir azınlıktırlar. Rum Katolikler çoğunlukla Beyrut'ta, Lübnan dağlarının doğu yamaçlarında ve ağırlıklı olarak Rum Katolik olan Zahle'de yaşamaktadır.

Hıristiyan köyü Hadat'ta Müslümanların mülk satın alması ya da kiralaması belediye tarafından yasaklanmıştır. Otuz yıldır Hadat köyü ağırlıklı olarak Hıristiyan olduğu için bunun altında yatan nedenin birbirlerinin kurtuluşuna karışmaktan duyulan korku olduğu iddia edilmektedir.

Dil

Lübnan Anayasası'nın 11. Maddesi "Arapça resmi ulusal dildir. Fransızcanın hangi durumlarda kullanılacağı bir kanunla belirlenir" hükmünü içermektedir. Lübnanlıların çoğunluğu Levanten Arapçası olarak adlandırılan daha geniş bir kategoride gruplandırılan Lübnan Arapçasını konuşurken, Modern Standart Arapça çoğunlukla dergilerde, gazetelerde ve resmi yayın medyasında kullanılmaktadır. Lübnan İşaret Dili, işitme engelliler topluluğunun dilidir.

Fransızca ve İngilizcenin de önemli bir varlığı söz konusudur. Lübnanlıların yaklaşık %40'ı frankofon, diğer %15'i ise "kısmi frankofon" olarak kabul edilir ve Lübnan'daki orta dereceli okulların %70'inde Fransızca ikinci eğitim dili olarak kullanılır. Buna karşılık, Lübnan'daki orta dereceli okulların %30'unda İngilizce ikinci dil olarak kullanılmaktadır. Fransızca kullanımı, Fransa'nın Birinci Dünya Savaşı sonrasında Lübnan üzerindeki Milletler Cemiyeti yetkisi de dahil olmak üzere bölgeyle olan tarihi bağlarının bir mirasıdır. 2005 yılı itibariyle nüfusun yaklaşık %20'si günlük olarak Fransızca kullanmaktadır. Lübnan'ın eğitimli gençleri tarafından Arapça kullanımı azalmaktadır, çünkü genellikle daha moda olarak görülen Fransızca ve daha az ölçüde İngilizce konuşmayı tercih etmektedirler.

İngilizce, bilim ve iş dünyasındaki etkileşimlerde giderek daha fazla kullanılmaktadır. Ermeni, Rum ya da Süryani kökenli Lübnan vatandaşları genellikle atalarının dillerini farklı derecelerde akıcılıkla konuşmaktadır. 2009 yılı itibariyle Lübnan'da yaklaşık 150.000 Ermeni ya da nüfusun yaklaşık %5'i yaşamaktadır.

Kültür

Bacchus Tapınağı, dünyanın en iyi korunmuş Roma tapınakları arasında sayılmaktadır, MS 150 civarı

Lübnan'ın kültürü binlerce yıllık çeşitli uygarlıkların mirasını yansıtmaktadır. Başlangıçta Kenanlı-Fenikelilere ev sahipliği yapan ve daha sonra Asurlular, Persler, Yunanlılar, Romalılar, Araplar, Fatimiler, Haçlılar, Osmanlı Türkleri ve en son Fransızlar tarafından fethedilen ve işgal edilen Lübnan kültürü, bin yıl boyunca tüm bu gruplardan ödünç alarak gelişmiştir. Lübnan'ın farklı etnik ve dini gruplardan oluşan çeşitlilik arz eden nüfusu, ülkenin festivallerine, müzik tarzlarına, edebiyatına ve mutfağına da katkıda bulunmuştur. Lübnanlılar etnik, dilsel, dinsel ve mezhepsel çeşitliliklerine rağmen "neredeyse ortak bir kültürü paylaşmaktadırlar". Lübnan Arapçası evrensel olarak konuşulurken, yemek, müzik ve edebiyat "daha geniş Akdeniz ve Arap Levanten normlarında" derin köklere sahiptir.

Sanat

Moustafa Farroukh, görsel sanatlar alanında Lübnan'ın 20. yüzyıldaki en önde gelen ressamları arasındaydı. Roma ve Paris'te resmi eğitim alan sanatçı, kariyeri boyunca Paris'ten New York'a ve Beyrut'a kadar pek çok yerde sergi açtı. New York'ta ikamet eden çağdaş medya sanatçısı Walid Raad gibi daha pek çok çağdaş sanatçı aktiftir. Fotoğrafçılık alanında, Arab Image Foundation, Lübnan ve Orta Doğu'dan 400.000'in üzerinde fotoğraftan oluşan bir koleksiyona sahiptir. Fotoğraflar bir araştırma merkezinde görülebilir ve koleksiyonu tanıtmak için Lübnan'da ve dünya çapında çeşitli etkinlikler ve yayınlar üretilmiştir.

Beyrut'taki Sursock Müzesi

Edebiyat

Halil Cibran edebiyat alanında Shakespeare ve Laozi'nin ardından tüm zamanların en çok satan üçüncü şairidir. Özellikle yirmiden fazla dile çevrilen ve 20. yüzyılda İncil'den sonra en çok satan ikinci kitap olan Peygamber (1923) adlı kitabıyla tanınır. Ameen Rihani, Kuzey Amerika'daki Arap göçmenler tarafından geliştirilen Mahjar edebi hareketinin önemli bir figürü ve Arap milliyetçiliğinin erken dönem teorisyenlerinden biriydi. Mikha'il Na'ima, modern Arap edebiyatının en önemli isimlerinden ve 20. yüzyılın en önemli ruhani yazarlarından biri olarak kabul edilmektedir. Elias Khoury, Amin Maalouf, Hanan al-Shaykh ve Georges Schehadé gibi birçok çağdaş Lübnanlı yazar da uluslararası başarı elde etmiştir.

Müzik

Lübnan'da geleneksel halk müziği popülerliğini korurken, Batı ve geleneksel Arap tarzlarını uzlaştıran modern müzik, pop ve füzyon hızla popülerlik kazanmaktadır. Fairuz, Majida El Roumi, Wadih El Safi, Sabah, Julia Boutros veya Najwa Karam gibi Lübnanlı sanatçılar Lübnan'da ve Arap dünyasında yaygın olarak tanınmakta ve takdir edilmektedir. Radyo istasyonlarında geleneksel Lübnan müziği, klasik Arapça, Ermenice ve modern Fransızca, İngilizce, Amerikan ve Latin ezgileri gibi çeşitli müzikler çalınmaktadır.

Medya ve sinema

Sabah ve Salah Zülfikar Paris ve Aşk'ta (1972)

Film eleştirmeni ve tarihçi Roy Armes'e göre Lübnan sineması, Arapça konuşulan bölgede, baskın Mısır sinemasının yanı sıra, ulusal bir sinema sayılabilecek tek sinemadır. Lübnan'da sinema 1920'lerden bu yana varlığını sürdürmektedir ve ülke, Mısırlı film yapımcıları ve film yıldızlarını içeren birçok filmle birlikte 500'den fazla film üretmiştir. Lübnan medyası sadece bölgesel bir üretim merkezi değil aynı zamanda Arap dünyasının en liberal ve özgür medyasıdır. Basın özgürlüğünü savunan Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü'ne göre "Lübnan'da medya diğer Arap ülkelerine kıyasla daha özgürdür". Az nüfusuna ve coğrafi büyüklüğüne rağmen Lübnan, Arap dünyasında bilgi üretiminde etkili bir rol oynamakta ve "küresel etkileri olan bölgesel bir medya ağının merkezinde yer almaktadır".

Bayramlar ve festivaller

Lübnan'da ulusal ve hem Hristiyan hem de Müslüman bayramları kutlanmaktadır. Hristiyan bayramları hem Gregoryen Takvimi hem de Jülyen Takvimi takip edilerek kutlanır. Rum Ortodokslar (Paskalya hariç), Katolikler, Protestanlar ve Melkit Hristiyanlar Gregoryen Takvimi'ni takip ederler ve bu nedenle Noel'i 25 Aralık'ta kutlarlar. Ermeni Apostolik Hristiyanlar Jülyen Takvimi'ni takip ettikleri için Noel'i 6 Ocak'ta kutlarlar. Müslüman bayramları İslami ay takvimine göre takip edilmektedir. Kutlanan Müslüman bayramları arasında Ramazan Bayramı (Ramazan ayının sonundaki üç günlük bayram), Mekke'ye yıllık hac yolculuğu sırasında kutlanan ve aynı zamanda İbrahim'in oğlunu Tanrı'ya kurban etme isteğini, Muhammed Peygamber'in Doğumunu ve Aşure'yi (Şii Yas Günü) kutlayan Kurban Bayramı (Kurban Bayramı) bulunmaktadır. Lübnan'ın Ulusal Bayramları arasında İşçi Günü, Bağımsızlık Günü ve Şehitler Günü yer almaktadır. Genellikle tarihi mekanlarda düzenlenen müzik festivalleri Lübnan kültürünün geleneksel bir unsurudur. En ünlüleri arasında Baalbeck Uluslararası Festivali, Byblos Uluslararası Festivali, Beiteddine Uluslararası Festivali, Jounieh Uluslararası Festivali Archived 11 April 2021 at the Wayback Machine, Broumana Festivali, Batroun Uluslararası Festivali, Ehmej Festivali, Dhour Chwer Festivali ve Tyr Festivali sayılabilir. Bu festivaller Lübnan Turizm Bakanlığı tarafından desteklenmektedir. Her yıl uluslararası sanatçıların yaklaşık 15 konserine ev sahipliği yapan Lübnan, gece hayatı açısından Orta Doğu'da 1., dünya genelinde ise 6. sırada yer almaktadır.

Mutfak

Lübnan mutfağı, Suriye, Türkiye, Yunanistan ve Kıbrıs gibi Doğu Akdeniz'deki birçok ülkenin mutfağına benzemektedir. Lübnan'ın ulusal yemekleri, ince kıyılmış kuzu eti ve burghul'dan (kırık buğday) yapılan bir etli börek olan kibbe ve maydanoz, domates ve burghul buğdayından yapılan bir salata olan tabbouleh'dir. Lübnan restoran yemekleri çok çeşitli mezelerle başlar - dip soslar, salatalar ve hamur işleri gibi küçük tuzlu yemekler. Mezeleri genellikle ızgara et veya balık seçenekleri takip eder. Genel olarak yemekler Arap kahvesi ve taze meyve ile tamamlanır, ancak bazen geleneksel tatlılardan oluşan bir seçki de sunulur.

Spor

Beyrut'taki Camille Chamoun Spor Şehri Stadyumu

Lübnan'da altı kayak merkezi bulunmaktadır. Lübnan'ın eşsiz coğrafyası nedeniyle sabah kayak yapıp öğleden sonra Akdeniz'de yüzmek mümkündür. Rekabetçi düzeyde basketbol ve futbol Lübnan'ın en popüler sporları arasındadır. Kano, bisiklet, rafting, tırmanma, yüzme, yelken ve mağaracılık Lübnan'da yaygın olan diğer boş zaman sporları arasındadır. Her sonbaharda düzenlenen Beyrut Maratonu, Lübnan'dan ve yurtdışından en iyi koşucuları çekmektedir.

Rugby ligi Lübnan'da nispeten yeni ancak büyüyen bir spordur. Lübnan ulusal rugby ligi takımı 2000 Rugby Ligi Dünya Kupası'na katılmış ve 2008 ve 2013 turnuvalarına katılma hakkını kıl payı kaçırmıştır. Lübnan ayrıca 2009 Avrupa Kupası'na da katılmış ve finale kalmayı kıl payı kaçırdıktan sonra İrlanda'yı yenerek turnuvayı 3. sırada tamamlamıştır. Trablus'ta doğan Hazem El Masri, bu oyunu oynayan en büyük Lübnanlı olarak kabul edilmektedir. 1988'de Lübnan'dan Avustralya'nın Sidney kentine göç etti. Avustralya kulübü Canterbury-Bankstown Bulldogs'da oynarken 2009 yılında 2418 sayı atarak Ulusal Rugby Ligi tarihinin en skorer oyuncusu oldu ve aynı zamanda 317 maçla kulüpte en çok birinci sınıf maça çıkma ve 159 denemeyle kulüpte en çok deneme rekorunu elinde tutuyor. Uluslararası düzeyde, Lübnan milli takımında 12 denemeyle en çok deneme yapan oyuncu ve 136 sayıyla en çok sayı atan oyuncu rekorlarını da elinde bulunduruyor.

Beyrut'ta Al Ansar FC

Lübnan basketbola katılıyor. Lübnan Milli Takımı üst üste 3 kez FIBA Dünya Şampiyonası'na katılmaya hak kazanmıştır. Lübnan'ın önde gelen basketbol takımları Arap ve Asya şampiyonu olan Sporting Al Riyadi Beirut ve daha önce Asya ve Arap şampiyonlukları kazanmış olan Club Sagesse'dir. Fadi El Khatib, Lübnan Ulusal Basketbol Ligi'nde en çok forma giyen oyuncudur.

Futbol da ülkedeki en popüler sporlar arasında yer almaktadır. En üst futbol ligi, en başarılı kulüpleri Al Ansar FC ve Nejmeh SC olan Lübnan Premier Ligi'dir. Lübnan'ın en önemli oyuncuları arasında Roda Antar, Youssef Mohamad ve Hassan Maatouk sayılabilir.

Lübnan son yıllarda AFC Asya Kupası ve Pan Arap Oyunları'na ev sahipliği yapmıştır. Lübnan 2009 Jeux de la Francophonie'ye ev sahipliği yapmış ve bağımsızlığından bu yana her Olimpiyat Oyununa katılarak toplam dört madalya kazanmıştır.

Önde gelen Lübnanlı vücut geliştiriciler arasında Samir Bannout, Mohammad Bannout ve Ahmad Haidar bulunmaktadır.

Su sporları da Lübnan'da geçtiğimiz yıllarda oldukça aktif bir şekilde faaliyet göstermiştir. 2012 yılından bu yana Lübnan Su Festivali STK'sının ortaya çıkmasıyla birlikte bu sporlara daha fazla önem verilmeye başlanmış ve Lübnan uluslararası alanda bir su sporları destinasyonu olarak öne çıkmıştır. Hayranlarını katılmaya ve büyük kazanmaya teşvik eden farklı yarışmalara ve su gösterisi sporlarına ev sahipliği yapmaktadırlar.

Bilim ve teknoloji

Beyrut Saint Joseph Üniversitesi'nin Şam Caddesi'ndeki İnovasyon ve Spor Kampüsü, Beyrut

Lübnan, 2019'da 88. sırada yer aldığı Küresel İnovasyon Endeksi'nde 2021'de 92. sıraya gerilemiştir. Lübnan'ın önemli bilim insanları arasında Hassan Kamel Al-Sabbah, Rammal Rammal ve Edgar Choueiri yer almaktadır.

1960 yılında Beyrut'taki bir üniversiteden bir bilim kulübü "Lübnan Roket Topluluğu" adında bir Lübnan uzay programı başlattı. Hem savaş hem de dış baskılar nedeniyle programın durdurulduğu 1966 yılına kadar büyük başarılar elde ettiler.

Tarih

Modern Tarih

1 Eylül 1920'de Büyük Lübnan Devletinin ilanı.

Osmanlının 1. Dünya Savaşı'na katılması ve Sina ve Filistin Cephesi'nin çökmesinden sonra Lübnan toprakları 1918 yılında İngiliz ve Fransızların işgaline uğradı. Savaştan sonra kurulan Büyük Lübnan Devleti Fransız Suriye ve Lübnan Mandası yönetimi içine alındı. 1926 yılına gelindiğinde ise Cumhuriyet ilan edildi ve 1941 yılında ise bağımsızlık ilan edildi. Takip eden yıllarda yaşanan karışıklıklardan sonra 1943 yılında bağımsızlık tanındı ve Fransız kuvvetleri 1946 yılında Lübnan topraklarından çekildi.