İsrail

bilgipedi.com.tr sitesinden
İsrail Devleti
İsrail Devleti bayrağı
Bayrak
{{{arma_açıklaması}}}
Arma
Millî marş
Hatikvah
Türkçe: "Umut"
İsrail Devleti haritadaki konumu
İsrail konumu
Başkent Kudüs (sınırlı tanıma)
En büyük şehir

Tel Aviv (Doğu Kudüs sayılmazsa)

Kudüs (Doğu Kudüs sayılırsa)
Resmî diller İbranice

Tanınan diller Arapça
Etnik gruplar
(2019)
  • %74,2 Yahudi
  • %20,9 Arap
  • %4,8 diğer
Demonim İsrailli
Hükûmet Üniter parlamenter cumhuriyet
• Cumhurbaşkanı
Yitzhak Herzog
• Başbakan
Yair Lapid
• Alternatif başbakan
Naftali Bennett
• Knesset başkanı
Mickey Levy
• Yüksek Mahkeme başkanı
Esther Hayut
Yasama organı Knesset
Britanya İmparatorluğu'ndan bağımsızlık
• Deklarasyon
14 Mayıs 1948
• Birleşmiş Milletler'e kabul
11 Mayıs 1949
• Temel Kanunlar
1958-2018
Yüzölçümü
• Toplam
20.770 km2 (8.020 sq mi) (153.)
• Su (%)
2,12
Nüfus
• 2022 tahminî
9.459.260 (99..)
• 2008 sayımı
7.412.200
• Yoğunluk
429/km2 (1.111,1/sq mi) (35.)
GSYİH (SAGP) 2021 tahminî
• Toplam
$399,49 milyar (50..)
• Kişi başına
$42.570 (31..)
GSYİH (nominal) 2021 tahminî
• Toplam
$446,71 milyar (29..)
• Kişi başına
$47.602 (19..)
Gini (2018) 34.8
orta
İGE (2019) artış 0.919
çok yüksek · 19.
Para birimi Yeni İsrail şekeli (₪, ILS)
Zaman dilimi UTC+02:00 (İSS)
• Yaz (YSU)
UTC+03:00 (İYS)
Trafik akışı sağ
Telefon kodu 972
ISO 3166 kodu IL
İnternet alan adı .il
  1. ^ Kudüs, birkaç ülke tarafından başkent olarak kabul edilmektedir. Knesset ve bakanlıkların çoğu Kudüs'te yer alırken diğer idari binalarsa Tel Aviv'de bulunmaktadır.
  2. ^ 20.770 Yeşil Hat dahildir. 22.072 Golan Tepeleri ve Doğu Kudüs'ü içerir.

İsrail (İbraniceיִשְׂרָאֵל‎; Arapçaإِسْرَائِيل) veya resmî ismiyle İsrail Devleti (İbranice: מְדִינַת יִשְׂרָאֵל‎, Bu ses hakkındaMedinat Yisra'el ), Batı Asya'da Akdeniz'in güneydoğu kıyısında ve Kızıldeniz'in kuzey kıyısında yer alan ülkedir. 14 Mayıs 1948'de, David-Ben Gurion öncülüğünde Tel-Aviv'de toplanan Yahudi Millî Konseyi kuruluşunu ilan etmiştir. Kuzeyinde Lübnan, kuzeydoğusunda Suriye, doğusunda Ürdün, güneybatısında Mısır ve hem batı hem de doğusunda sırasıyla Filistin toprakları olan Gazze Şeridi ve Batı Şeria ile komşudur. Görece küçük yüzölçümü içerisinde coğrafi olarak çeşitli farklılıklar görülmektedir. Ülkede ekonominin ve teknolojinin merkezi Tel Aviv iken idari merkez ve ilan edilmiş başkent Kudüs'tür; ancak devletin Kudüs üzerindeki egemenliği tam olarak tanınmamaktadır.

İsrail toprakları, hominidlerin Afrika dışındaki ilk göç noktalarından biriydi. Orta Tunç Çağı'ndan itibaren Kenan kabileleri bu bölgede yaşarken Demir Çağı'nda İsrail Krallığı ve Yehuda Krallığı kuruldu. MÖ 720 yıllarında Yeni Asur İmparatorluğu, İsrail Krallığı'nı yok etti. Yehuda Krallığı ise sırasıyla Babil, Pers ve Helen imparatorlukları tarafından ele geçirildi ancak Yahudi özerk statüsüyle varlığını korudu. Makkabi İsyanı sonucunda MÖ 110 yılından itibaren bağımsız bir Haşmonayim Krallığı kurulsa da krallık önce MÖ 63'te Roma Cumhuriyeti'nin vasal devleti hâline geldi, ardından MÖ 37'de bölgeye merkezden Hirodes Hanedanı yönetici olarak atandı ve MÖ 6'da Yahudiye adıyla bir Roma eyaleti şeklinde yeniden yapılandırıldı. Yahudiye, başarısız Yahudi İsyanları'na kadar bir Roma ili olarak kaldı ancak isyanlar sonucunda Romalı yöneticiler şehri yakıp yıktı, Yahudi nüfusu şehirden sürdü ve bölgenin adını Suriye Filistini olarak değiştirdi. Bunun ardından bölgedeki Yahudi varlığı yüzyıllar boyunca belirli bir ölçüde devam etti. MS 7. yüzyılda Levant, Araplar tarafından Bizans İmparatorluğu'ndan alındı ve 1099'da Birinci Haçlı Seferi'ne kadar bölgedeki Arap hakimiyeti sürdü. 1187'de Eyyubiler ile birlikte yeniden Müslümanlar bölgenin hakimi oldu, ardından 13. yüzyıldan itibaren Memlükler hakimiyet alanlarını Mısır'dan itibaren bu bölgeye kadar genişlettiler. 1517'de Osmanlı İmparatorluğu, Memlükleri yenerek bölgeyi ele geçirdi ve Osmanlı hakimiyeti imparatorluğun I. Dünya Savaşı'nda dağılışına dek devam etti. 19. yüzyılda Yahudi ulusal uyanışıyla birlikte diasporada Siyonist hareket ortaya çıktı, böylece Osmanlı Suriyesine ve sonrasında Birleşik Krallık'a bağlı Filistin Mandasına göç dalgaları başladı.

1947'de Birleşmiş Milletler'in hazırladığı Filistin Paylaşım Planı ile bölgede bağımsız Arap ve Yahudi devletleri ile uluslararası Kudüs yönetiminin kurulması istendi. Kabul edilmesi durumunda 400.000 Arap sivili İsrail toprakları içerisinde bırakacak olan ve Filistin topraklarının sadece %7'sinin sahibi olmalarına rağmen Yahudilere bölgenin %56'sını veren planı Yahudi Ajansı kabul ederken Arap liderler reddetti. Sonraki yıl Yahudi Ajansı, İsrail Devleti'nin bağımsızlığını ilan etti ve hemen peşinden başlayan 1948 Arap-İsrail Savaşı sonucunda İsrail eski Filistin Mandası topraklarının büyük çoğunluğunu elinde tutarken komşu Arap ülkeleri ise Batı Şeria ve Gazze'yi ele geçirdi. Bu süreç sırasında, bir Yahudi devletinin varlığını sağlamak için; 700.000'den fazla Filistinli topraklarından kovuldu veya Deir Yasin Katliamı'ndan sonra oluşan korku ortamı nedeniyle kendileri kaçtı, 400 ila 600 Filistin köyü yok edildi ve geriye kalanların adları "İbraniceleştirildi", Filistinlilerin topraklarına geri dönme hakkına engel olundu, milyonlarca kalıcı Filistinli mülteci oluşturuldu ve "Filistin toplumu imha edildi". Bu tarihten sonra İsrail ile Arap ülkeleri arasında birçok savaş çıktı; İsrail, 1967'deki Altı Gün Savaşı'ndan itibaren Batı Şeria, Gazze Şeridi (2005'teki geri çekilmeye rağmen birçok hukukçu hâlâ işgal altında olduğunu kabul ediyor) ve Golan Tepelerini işgal etti. Kendi idaresini Doğu Kudüs ve Golan Tepeleri'ni içine alarak genişletse de bunu Batı Şeria'da gerçekleştiremedi. İsrail'in Filistin topraklarını işgali, modern zamanların en uzun işgalidir. Bu işgal boyunca; İsrail kuvvetleri, işkence, yerinde infazlar ve diğer cinayetler, sivil katliamları, Filistinli sivillere yönelik zaman zaman bir soykırım olarak tanımlanan sistematik kötü davranışlar, bu eylemleri işleyenlerin cezasız bırakılması ve Filistin halkının kendi kaderini tayin hakkının ihlal edilmesi gibi çeşitli suçları işlenmekle suçlanmış, ve bu suçların İsrail tarafından işlendiği Uluslararası Af Örgütü, İnsan Hakları İzleme Örgütü, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi, ve hatta B’Tselem ile Breaking the Silence gibi bazı İsrailli insan hakları örgütleri dahil, birçok büyük insan hakları örgütü tarafından belgelenmiş ve kınanmıştır. Filistin–İsrail çatışmasını bitirme çabaları hâlen daha nihai bir barış anlaşmasına yol açmamıştır ancak, İsrail ile Mısır ve Ürdün arasında barış anlaşmaları imzalanmıştır.

Uzun ve dar bir şekle sahip olan İsrail, 470 km uzunluğunda olup en geniş bölgesi yaklaşık 135 km'dir. Sınırları ve ateşkes hatları içerisinde kalan toplam yüzölçümü 27.817 km2'dir. İsrail, yaklaşık 9,053 milyonluk nüfusuyla, çeşitli din, kültür ve sosyal geleneklere sahip insanları bir araya getirmiştir. Para birimi Yeni İsrail şekelidir. Ayrıca 2021 yılı itibarıyla dünyadaki en büyük 29. ekonomiye sahiptir ve aynı zamanda İnsani Gelişme Endeksi'nde Orta Doğu'da ilk sırada yer alır. Asya'da ise beşinci sıradadır. Basın Özgürlüğü Endeksi'nde İsrail 86. sıradadır.

Koordinatlar: 31°N 35°E / 31°N 35°E

İsrail, Temel Yasalarında kendisini Yahudi ve demokratik bir devlet ve Yahudi halkının ulus-devleti olarak tanımlamaktadır. Ülkede parlamenter sistem, nispi temsil ve genel oy hakkı vardır. Başbakan hükümetin başı olarak görev yapar ve Knesset tek kamaralı yasama organıdır. İsrail, 2021 itibariyle 9 milyonu aşan nüfusuyla gelişmiş bir ülke ve bir OECD üyesidir. Nominal GSYH'ye göre dünyanın en büyük 29. ekonomisine sahiptir ve İnsani Gelişme Endeksi'nde on dokuzuncu sırada yer almaktadır.

Etimoloji

Merneptah Steli (M.Ö. 13. yüzyıl). İncil arkeologlarının çoğunluğu bir dizi hiyeroglifi "İsrail" olarak tercüme eder, bu isim kayıtlardaki ilk örnektir.

İngiliz Mandası altında (1920-1948), tüm bölge 'Filistin' (İbranice: פלשתינה [א״י], lit. 'Filistin [Eretz Israel]') olarak biliniyordu. 1948'deki bağımsızlığın ardından ülke resmi olarak 'İsrail Devleti' (İbranice: מְדִינַת יִשְׂרָאֵל, Medīnat Yisrā'el [mediˈnat jisʁaˈʔel]; Arapça: دَوْلَة إِسْرَائِيل, Dawlat Isrāʼīl, [dawlat ʔisraːˈʔiːl]) 'İsrail Toprakları' (Eretz Israel) dahil olmak üzere önerilen diğer tarihi ve dini isimlerden sonra, Ever (atası Eber'den), Zion ve Judea isimleri düşünülmüş ancak reddedilmiş, 'İsrail' ismi ise Ben-Gurion tarafından önerilmiş ve 6-3 oyla kabul edilmiştir. Bağımsızlığın ilk haftalarında hükümet, Dışişleri Bakanı Moshe Sharett tarafından yapılan resmi açıklamayla, İsrail vatandaşını ifade etmek için "İsrailli" terimini seçti.

İsrail Toprakları ve İsrailoğulları isimleri tarihsel olarak sırasıyla İncil'deki İsrail Krallığı ve Yahudi halkının tamamını ifade etmek için kullanılmıştır. 'İsrail' ismi (İbranice: Yisraʾel, Isrāʾīl; Septuagint Yunanca: Ἰσραήλ, Israēl, 'El (Tanrı) ısrar eder/hükmeder', ancak Hoşea 12:4'ten sonra genellikle 'Tanrı ile mücadele' olarak yorumlanmıştır) bu ifadelerdeki 'İsrail' adı, İbranice Kutsal Kitap'a göre, Rab'bin meleğiyle başarılı bir şekilde güreştikten sonra bu adı alan patrik Yakup'a atıfta bulunur. Yakup'un on iki oğlu, İsrail'in On İki Kabilesi ya da İsrailoğulları olarak da bilinen İsraillilerin ataları olmuştur. Yakup ve oğulları Kenan diyarında yaşamışlar ancak kıtlık nedeniyle 430 yıl süren dört nesil boyunca Mısır'a gitmek zorunda kalmışlardır; ta ki Yakup'un büyük büyük torunu Musa "Çıkış" sırasında İsraillileri Kenan diyarına geri götürene kadar. "İsrail" kelimesinin toplu olarak geçtiği bilinen en eski arkeolojik eser antik Mısır'daki Merneptah Steli'dir (M.Ö. 13. yüzyılın sonlarına tarihlenmektedir).

Tarih

Tarih Öncesi

Modern İsrail topraklarında 1,5 milyon yıl öncesine tarihlenen ilk insanlara ait en eski kanıt Celile Denizi yakınlarındaki Ubeidiya'da bulunmuştur. Diğer önemli Paleolitik alanlar arasında Tabun, Qesem ve Manot mağaraları bulunmaktadır. Afrika dışında bulunan en eski anatomik olarak modern insan fosilleri, 120.000 yıl önce bugün kuzey İsrail olan bölgede yaşayan Skhul ve Qafzeh homininleridir. M.Ö. 10. binyıl civarında bölgede Natufian kültürü vardı.

Antik Çağ

Büyük Taş Yapı, Kudüs'te bir arkeolojik alan

Bölgenin erken tarihi belirsizdir. Modern arkeoloji, Tevrat'ta atalar, Çıkış ve Yeşu Kitabı'nda anlatılan Kenan'ın fethi ile ilgili anlatının tarihselliğini büyük ölçüde bir kenara bırakmış ve bunun yerine anlatıyı İsrailoğulları'nın ulusal mitini oluşturan bir unsur olarak görmüştür. Geç Tunç Çağı'nda (M.Ö. 1550-1200) Kenan ülkesinin büyük bir kısmı, idari merkezi Gazze'de bulunan Mısır'ın Yeni Krallığı'na haraç ödeyen vasal devletler oluşturmuştur. İsrailoğullarının atalarının bu bölgeye özgü eski Sami dillerini konuşan halklar olduğu düşünülmektedir. Modern arkeolojik anlatıya göre İsrailoğulları ve kültürleri bölgeyi zorla ele geçirmemiş, bunun yerine bu Kenanlı halklardan ve kültürlerinden Yahova'yı merkeze alan farklı bir tek tanrılı -ve daha sonra tek tanrılı- din geliştirerek ayrılmışlardır. Arkeolojik kanıtlar, köy benzeri merkezlerden oluşan, ancak daha sınırlı kaynaklara ve küçük bir nüfusa sahip bir topluma işaret etmektedir. Çiftçilik ve çobanlıkla geçinen ve büyük ölçüde kendi kendine yeten köylerin nüfusu 300 ya da 400'e kadar çıkıyordu; ekonomik alışveriş yaygındı. Yazı biliniyordu ve küçük yerleşimlerde bile kayıt altına alınabiliyordu.

Birleşik Monarşi'nin var olup olmadığı kesin olmamakla birlikte, M.Ö. 1200'lere tarihlenen Merneptah Steli'nde "İsrail "e atıfta bulunan kabul görmüş arkeolojik kanıtlar vardır; ve Kenanlılar Orta Tunç Çağı'nda (M.Ö. 2100-1550) arkeolojik olarak kanıtlanmıştır. İsrail ve Yehuda Krallıklarının en erken varoluşları, kapsamları ve güçleri hakkında tartışmalar vardır, ancak tarihçiler ve arkeologlar M.Ö. 900 civarında bir İsrail Krallığı'nın ve M.Ö. 700 civarında bir Yehuda Krallığı'nın var olduğu konusunda hemfikirdirler.

M.Ö. 9. yüzyılda İsrail ve Yahuda haritası

İsrail Krallığı iki krallıktan daha müreffeh olanıydı ve kısa sürede bölgesel bir güç haline geldi; Omride hanedanlığı döneminde Samiriye, Celile, Yukarı Ürdün Vadisi, Şaron ve Trans Ürdün'ün büyük bölümünü kontrol etti. M.Ö. 720 civarında Yeni Asur İmparatorluğu tarafından fethedildiğinde yıkılmıştır. Yehuda Krallığı daha sonra önce Yeni Asur İmparatorluğu'nun, ardından da Yeni Babil İmparatorluğu'nun müşteri devleti haline geldi.

M.Ö. 586 yılında Babilliler Yahuda'yı fethetmiştir. İbranice İncil'e göre, Süleyman'ın Tapınağı ve Kudüs, daha sonra Yahudileri Babil'e sürgün eden Kral Nebukadnezar II tarafından yıkılmıştır. Bu yenilgi Babil Kronikleri'nde de kaydedilmiştir. Babil sürgünü, Babil'i ele geçiren Med-Pers Kralı Büyük Kiros'un yönetimi altında M.Ö. 538 yılında sona ermiştir. İkinci Tapınak M.Ö. 520 civarında inşa edilmiştir. Pers İmparatorluğu'nun bir parçası olarak, eski Yehuda Krallığı daha küçük bir bölgeyi kapsayan farklı sınırlara sahip Yehuda eyaleti (Yehud Medinata) haline geldi. Eyaletin nüfusu krallığın nüfusundan büyük ölçüde azalmıştı, arkeolojik araştırmalar M.Ö. 5. ve 4. yüzyıllar arasında yaklaşık 30.000 kişilik bir nüfus olduğunu göstermektedir.

Klasik dönem

Ölü Deniz Parşömenlerinden biri olan ve İkinci Tapınak döneminde yazılmış Tapınak Parşömeninin bir bölümü

Birbirini izleyen Pers yönetimiyle birlikte, özerk Yehud Medinata eyaleti yavaş yavaş büyük ölçüde Yahudilerin egemen olduğu bir kent toplumuna dönüşüyordu. Yunan fetihleri bölgeyi herhangi bir direniş ya da ilgi olmadan büyük ölçüde atladı. Ptolemaios ve son olarak Selevkos imparatorluklarına dahil olan güney Levant yoğun bir şekilde Helenleştirildi ve Yahudiler ile Yunanlılar arasındaki gerilimi artırdı. Çatışma M.Ö. 167'de, Selevkoslar bölgedeki kontrollerini yavaş yavaş kaybederken, Yahuda'da bağımsız bir Hasmonean Krallığı kurmayı başaran ve daha sonra modern İsrail'in büyük bir kısmı ile Ürdün ve Lübnan'ın bazı bölgelerine yayılan Maccabean İsyanı ile patlak verdi.

Roma Cumhuriyeti M.Ö. 63 yılında bölgeyi işgal ederek önce Suriye'nin kontrolünü ele geçirdi, ardından da Hasmonean İç Savaşı'na müdahale etti. Yahudiye'deki Roma yanlısı ve Kartaca yanlısı gruplar arasındaki mücadele sonunda Büyük Hirodes'in başa geçmesine ve Herodian krallığının Roma'nın vasal bir Yahudi devleti olarak güçlenmesine yol açtı. Hirodes, İkinci Tapınağın tamamen yeniden inşası ve genişletilmesi de dahil olmak üzere birçok devasa inşaat projesini üstlendi. Herodian hanedanının çöküşüyle birlikte Yahudiye bir Roma eyaletine dönüştü.

MS birinci ve ikinci yüzyıllar Roma'ya karşı bir dizi başarısız büyük çaplı Yahudi isyanına sahne oldu. Roma'nın bu isyanları bastırması geniş çaplı yıkımlara, çok yüksek can kayıplarına ve köleleştirmelere yol açtı. Birinci Yahudi-Roma Savaşı (MS 66-73) Kudüs'ün ve İkinci Tapınağın yıkılmasıyla sonuçlanmış, bu da Yahudiliğin bir tapınak olmadan hayatta kalmasını sağlamak için yeniden şekillendirilmesini gerektirmiştir. Bu olaylar nihayetinde Rabbinik Yahudiliğin ortaya çıkmasıyla sonuçlandı. İki nesil sonra Bar Kokhba İsyanı (MS 132-136) patlak verdi. Yahudiye'nin kırsal kesimi harap oldu ve pek çok kişi öldürüldü, yerinden edildi ya da köle olarak satıldı. Kudüs, Aelia Capitolina adı altında bir Roma kolonisi olarak yeniden inşa edildi ve Yahudiye eyaletinin adı Syria Palaestina olarak değiştirildi.

Bar Kokhba isyanının başarısız olmasından sonra bölgedeki Yahudi varlığı önemli ölçüde azaldı. Yine de küçük bir Yahudi varlığı devam etti ve Celile dini merkez haline geldi. Yahudi toplulukları güney Hebron Tepeleri'nde ve kıyı ovasında ikamet etmeye devam etmiştir. Temel Yahudi metinleri olan Mişna ve Talmud'un bir kısmı MS 2. ila 4. yüzyıllar arasında Tiberya ve Kudüs'te yazılmıştır. Bölge Bizans egemenliği altındayken Hıristiyanlık yavaş yavaş Roma Paganizmi üzerinde gelişti. Dördüncü yüzyıla gelindiğinde Yahudiler azınlık haline gelmişti. Yerli halkın din değiştirmesiyle birlikte Hıristiyanların göçü, Hıristiyan bir çoğunluğun oluşmasıyla sonuçlandı. 5. ve 6. yüzyıllar boyunca, tekrarlanan Samiriye isyanlarının dramatik olayları, Bizans Hıristiyan ve Samiriye toplumlarına büyük zarar vererek ve bunun sonucunda nüfusun azalmasıyla ülkeyi yeniden şekillendirdi. Pers fethi ve MS 614'te kısa ömürlü bir Yahudi Topluluğu'nun kurulmasının ardından Bizans İmparatorluğu 628'de ülkeyi yeniden fethetti.

Orta Çağ ve modern tarih

Eski bir Yahudi köyü olan Kfar Bar'am, MS 7-13. yüzyıllar arasında terk edilmiştir.

MS 634-641 yıllarında Kudüs'ün de içinde bulunduğu bölge, İslam'ı yeni benimsemiş olan Araplar tarafından fethedilmiştir. Bölgenin kontrolü sonraki üç yüzyıl boyunca Raşidun Halifeleri, Emeviler, Abbasiler, Fatimiler, Selçuklular, Haçlılar ve Eyyubiler arasında el değiştirmiştir.

Kudüs'ün 1099'da Birinci Haçlı Seferi tarafından kuşatılması sırasında, şehrin Yahudi sakinleri Fatımi garnizonu ve şehri Haçlılara karşı boşuna savunmaya çalışan Müslüman nüfusla yan yana savaştı. Şehir düştüğünde, aralarında bir sinagoga sığınan 6.000 Yahudi'nin de bulunduğu yaklaşık 60.000 kişi katledildi. Bu dönemde, Yahudi devletinin yıkılışından tam bin yıl sonra, ülkenin dört bir yanında Yahudi cemaatleri vardı. Bunlardan elli tanesi bilinmektedir ve Kudüs, Tiberias, Ramleh, Aşkelon, Caesarea ve Gazze'yi içermektedir. Aachen'lı Albert'e göre, Hayfa'nın Yahudi sakinleri şehrin ana savaş gücüydü ve "Sarazen [Fatımi] birlikleriyle karışarak", Haçlı donanması ve kara ordusu tarafından geri çekilmeye zorlanana kadar yaklaşık bir ay boyunca cesurca savaştılar.

1165 yılında Maimonides Kudüs'ü ziyaret etti ve Tapınak Dağı'nda, "büyük, kutsal evde" dua etti. 1141 yılında İspanyol-Yahudi şair Yehuda Halevi, Yahudilere İsrail Topraklarına göç etmeleri için bir çağrı yayınladı ve bu yolculuğu kendisi de üstlendi. 1187 yılında Eyyubi hanedanının kurucusu Sultan Selahaddin, Hattin Savaşı'nda Haçlıları yenerek Kudüs'ü ve neredeyse tüm Filistin'i ele geçirdi. Zamanla Selahaddin, Yahudileri Kudüs'e dönüp yerleşmeye davet eden bir bildiri yayınladı ve Judah al-Harizi'ye göre Yahudiler bunu yaptı: "Arapların Kudüs'ü aldığı günden itibaren İsrailoğulları Kudüs'e yerleşti." El Harizi, Selahaddin'in Yahudilerin Kudüs'e yeniden yerleşmelerine izin veren fermanını, 1600 yıl önce Pers kralı Büyük Kiros tarafından çıkarılan fermanla karşılaştırmıştır.

Kudüs'teki 13. yüzyıldan kalma Ramban Sinagogu

1211 yılında ülkedeki Yahudi cemaati, aralarında Sensli Haham Samson ben Abraham'ın da bulunduğu Fransa ve İngiltere'den gelen 300'den fazla hahamın önderliğindeki bir grubun gelişiyle güçlendi. 13. yüzyıl İspanyol hahamı ve Yahudiliğin tanınmış lideri Nachmanides (Ramban), İsrail Topraklarını büyük ölçüde övmüş ve yerleşimini tüm Yahudilerin üzerine düşen olumlu bir emir olarak görmüştür. "Yahudi olmayanlar barış yapmak isterlerse, barış yaparız ve onları açık şartlarla bırakırız; ancak topraklara gelince, onu ne onların ne de herhangi bir ulusun eline bırakmayacağız, hiçbir nesilde bırakmayacağız."

1260 yılında kontrol Mısır'ın Memlük sultanlarına geçti. Ülke, Memlük gücünün iki merkezi olan Kahire ve Şam arasında yer alıyordu ve sadece iki şehri birbirine bağlayan posta yolu boyunca biraz gelişme gösterdi. Kudüs, 1219'dan beri herhangi bir şehir surunun korumasından yoksun kalmasına rağmen, Tapınak Tepesi'ndeki El Aksa Camii yerleşkesi etrafında yoğunlaşan yeni inşaat projelerine de sahne oldu. 1266 yılında Memlük Sultanı Baybars, El Halil'deki Patrikler Mağarası'nı özel bir İslam mabedine dönüştürdü ve daha önce ücret karşılığında girebilen Hıristiyan ve Yahudilerin buraya girmesini yasakladı. Bu yasak, İsrail 1967'de binanın kontrolünü ele geçirene kadar yürürlükte kaldı.

1870'lerde Batı Duvarı'ndaki Yahudiler

1470 yılında İtalya'dan gelen Isaac b. Meir Latif Kudüs'te 150 Yahudi aile saydı. 15'inci yüzyılın son yıllarında gelen Joseph Saragossi sayesinde Safed ve çevresi Filistin'deki en büyük Yahudi yoğunluğuna dönüşmüştü. İspanya'dan gelen Sefarad göçünün de yardımıyla Yahudi nüfusu 16. yüzyılın başlarında 10.000'e ulaşmıştı.

1516 yılında Osmanlı İmparatorluğu tarafından fethedilen bölge, İngiltere'nin Osmanlı güçlerini yenilgiye uğrattığı ve eski Osmanlı Suriyesi'nde askeri bir yönetim kurduğu Birinci Dünya Savaşı'nın sonuna kadar Türk yönetimi altında kaldı. 1660 yılında bir Dürzi isyanı Safed ve Tiberya'nın yıkılmasına yol açtı. 18. yüzyılın sonlarında yerel Arap Şeyh Zahir el-Umer Celile'de fiilen bağımsız bir Emirlik kurdu. Osmanlı'nın Şeyh'e boyun eğdirme girişimleri başarısız oldu, ancak Zahir'in ölümünden sonra Osmanlılar bölgenin kontrolünü yeniden ele geçirdi. 1799'da vali Cezzar Paşa, Napolyon'a bağlı birliklerin Akka'ya düzenlediği saldırıyı başarıyla püskürtmüş ve Fransızları Suriye seferinden vazgeçmeye teşvik etmiştir. 1834 yılında Filistinli Arap köylüler Muhammed Ali yönetimindeki Mısır'ın askere alma ve vergilendirme politikalarına karşı ayaklandı. İsyan bastırılsa da Muhammed Ali'nin ordusu geri çekildi ve 1840'ta İngiliz desteğiyle Osmanlı yönetimi yeniden tesis edildi. Kısa bir süre sonra Tanzimat reformları Osmanlı İmparatorluğu genelinde uygulanmaya başlandı. Birinci Dünya Savaşı sırasında Müttefiklerin Levant'ı ele geçirmesinin ardından 1920'de bölge manda sistemi altında İngiltere ve Fransa arasında paylaştırıldı ve günümüz İsrail'ini de içeren İngiliz yönetimindeki bölge Mandater Filistin olarak adlandırıldı.

Siyonizm ve İngiliz Mandası

İsviçre'nin Basel kentinde düzenlenen Birinci Siyonist Kongre (1897)

İlk Yahudi diasporasının varlığından bu yana, birçok Yahudi "Siyon "a ve "İsrail Toprakları "na dönmeyi arzulamış, ancak böyle bir amaç için ne kadar çaba harcanması gerektiği tartışma konusu olmuştur. Sürgünde yaşayan Yahudilerin umutları ve özlemleri Yahudi inanç sisteminin önemli bir temasıdır. Yahudiler 1492'de İspanya'dan kovulduktan sonra bazı topluluklar Filistin'e yerleşmiştir. Yahudi cemaatleri 16. yüzyıl boyunca Dört Kutsal Şehir'de (Kudüs, Tiberya, Hebron ve Safed) kök salmıştır. 1697'de Haham Yehuda Hachasid 1.500 kişilik bir Yahudi grubunu Kudüs'e götürmüştür. XVIII. yüzyılın ikinci yarısında, Peruşim olarak bilinen Doğu Avrupalı Hasidizm karşıtları Filistin'e yerleşti.

"Bu nedenle, harika bir Yahudi neslinin ortaya çıkacağına inanıyorum. Makabiler yeniden yükselecek. Açılış sözlerimi bir kez daha tekrarlamama izin verin: Yahudiler bir devlete sahip olmak istiyorlar ve olacaklar. Sonunda kendi topraklarımızda özgür insanlar olarak yaşayacağız ve kendi evimizde huzur içinde öleceğiz. Dünya bizim özgürlüğümüzle özgürleşecek, zenginliğimizle zenginleşecek, büyüklüğümüzle yücelecek. Ve orada kendi refahımız için başarmaya çalıştığımız her şey, insanlığın iyiliği için hayırsever bir güçle karşılık bulacaktır."

Theodor Herzl (1896). Bir Yahudi Devleti - Wikisource aracılığıyla. [tarama Wikisource link]

Birinci Aliyah olarak bilinen Osmanlı yönetimindeki Filistin'e modern Yahudi göçünün ilk dalgası, Yahudilerin Doğu Avrupa'daki pogromlardan kaçmasıyla 1881 yılında başladı. Birinci Aliyah, Filistin'de yaygın Yahudi yerleşimi için temel taşı oluşturdu. Yahudiler 1881'den 1903'e kadar düzinelerce yerleşim yeri kurdu ve yaklaşık 350.000 dönüm arazi satın aldı. Aynı zamanda, 1881'de Kudüs'e yerleşen Rusya doğumlu Yahudi Eliezer Ben-Yehuda'nın teşvikiyle, Filistin'deki Yahudiler arasında İbranice yeniden canlanmaya başladı. Yahudiler diğer dillerin yerine İbranice konuşmaya teşvik edildi, İbranice bir okul sistemi ortaya çıkmaya başladı ve modern icatlar ve kavramlar için yeni kelimeler türetildi veya diğer dillerden ödünç alındı. Sonuç olarak İbranice, o zamana kadar İbraniceyi öncelikle dini amaçlar için ve farklı anadillere sahip Yahudiler arasında bir iletişim aracı olarak kullanan farklı dil topluluklarına bölünmüş olan Filistin Yahudi toplumunun yavaş yavaş baskın dili haline geldi.

Siyonist hareket pratikte zaten var olmasına rağmen, Avusturya-Macaristanlı gazeteci Theodor Herzl, İsrail Topraklarında bir Yahudi devleti kurmayı amaçlayan ve böylece Avrupa devletlerinin sözde Yahudi sorununa, dönemin diğer ulusal projelerinin hedefleri ve başarılarıyla uyumlu bir çözüm sunan bir hareket olan siyasi Siyonizmi kuran kişi olarak anılır. Herzl 1896'da Der Judenstaat'ı (Yahudi Devleti) yayınlayarak gelecekteki Yahudi devleti vizyonunu ortaya koydu; ertesi yıl İsviçre'nin Basel kentinde düzenlenen Birinci Siyonist Kongre'ye başkanlık etti. İkinci Aliyah (1904-14) Kişinev pogromundan sonra başladı; yaklaşık 40.000 Yahudi Filistin'e yerleşti, ancak bunların neredeyse yarısı daha sonra ayrıldı. Hem birinci hem de ikinci dalga göçmenler çoğunlukla Ortodoks Yahudilerdi, ancak İkinci Aliyah kibbutz hareketini kuran sosyalist grupları da içeriyordu. İkinci Aliyah'ın göçmenleri büyük ölçüde komünal tarımsal yerleşimler kurmaya çalışmış olsa da, bu dönem aynı zamanda 1909'da "ilk İbrani şehri" olarak Tel Aviv'in kuruluşuna da tanıklık etmiştir. Bu dönem aynı zamanda Yahudi yerleşimleri için bir savunma aracı olarak Yahudi silahlı öz savunma örgütlerinin ortaya çıkışına da tanıklık etti. Bu türden ilk örgüt 1907'de kurulan küçük bir gizli muhafız birliği olan Bar-Giora'ydı. İki yıl sonra onun yerine daha büyük bir örgüt olan Hashomer kuruldu. Birinci Dünya Savaşı sırasında İngiltere Dışişleri Bakanı Arthur Balfour, İngiliz Yahudi cemaatinin liderlerinden Lord Rothschild'e (Walter Rothschild, 2. Baron Rothschild) İngiltere'nin Filistin'de bir Yahudi "ulusal yurdu" kurulmasını amaçladığını belirten Balfour Deklarasyonu'nu gönderdi.

1918 yılında, ağırlıklı olarak Siyonist gönüllülerden oluşan Yahudi Lejyonu, Filistin'in İngilizler tarafından fethine yardımcı oldu. İngiliz yönetimine ve Yahudi göçüne karşı Arap muhalefeti 1920 Filistin ayaklanmalarına ve 1920'de Haşomer'in bir uzantısı olarak Haganah (İbranicede "Savunma" anlamına gelir) olarak bilinen ve daha sonra Irgun ve Lehi (veya Stern Çetesi) paramiliterlerinin ayrıldığı bir Yahudi milisinin kurulmasına yol açtı. 1922 yılında Milletler Cemiyeti, Yahudilere verdiği sözlerle Balfour Deklarasyonu'nu ve Filistinli Araplara ilişkin benzer hükümleri içeren şartlar altında İngiltere'ye Filistin Mandasını verdi. Bu dönemde bölgenin nüfusu ağırlıklı olarak Arap ve Müslümanlardan oluşuyordu; Yahudiler nüfusun yaklaşık %11'ini, Arap Hıristiyanlar ise yaklaşık %9,5'ini oluşturuyordu.

Üçüncü (1919-23) ve Dördüncü Aliyahlar (1924-29) Filistin'e 100.000 Yahudi daha getirdi. Nazizmin yükselişi ve 1930'ların Avrupa'sında Yahudilere yönelik artan zulüm, çeyrek milyon Yahudi'nin akın ettiği Beşinci Aliyah'a yol açtı. Bu durum, devam eden Yahudi göçüne ve toprak alımlarına bir tepki olarak başlatılan 1936-39 Arap isyanının önemli bir nedeniydi. Birkaç yüz Yahudi ve İngiliz güvenlik personeli öldürülürken, İngiliz Manda yetkilileri ile Siyonist milisler Haganah ve Irgun 5.032 Arap'ı öldürdü ve 14.760'ını yaraladı; sonuçta yetişkin Filistinli Arap erkek nüfusunun yüzde onundan fazlası öldürüldü, yaralandı, hapsedildi veya sürgüne gönderildi. İngilizler 1939 tarihli Beyaz Kitap ile Filistin'e Yahudi göçüne kısıtlamalar getirdi. Dünyanın dört bir yanındaki ülkeler Holokost'tan kaçan Yahudi mültecileri geri çevirirken, Yahudileri Filistin'e getirmek için Aliyah Bet olarak bilinen gizli bir hareket örgütlendi. İkinci Dünya Savaşı'nın sonunda Filistin'deki Yahudi nüfusu toplam nüfusun %31'ine yükselmişti.

İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra

BM Haritası, "Ekonomik birlik ile Filistin'in bölünme planı"

İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra İngiltere, Yahudi göçüne getirilen kısıtlamalar ve Arap toplumuyla sınır seviyeleri konusunda devam eden çatışmalar nedeniyle kendisini bir Yahudi gerilla kampanyasıyla karşı karşıya buldu. Haganah, İngiliz yönetimine karşı silahlı mücadelede Irgun ve Lehi'ye katıldı. Aynı zamanda, Holokost'tan kurtulan yüz binlerce Yahudi ve mülteci Avrupa'daki yıkılmış topluluklarından uzakta yeni bir yaşam arayışındaydı. Haganah, on binlerce Yahudi mültecinin gemilerle Filistin'e girmeye çalıştığı Aliyah Bet adlı bir programla bu mültecileri Filistin'e getirmeye çalıştı. Gemilerin çoğu Kraliyet Donanması tarafından durduruldu ve mülteciler İngilizler tarafından toplanarak Atlit ve Kıbrıs'taki gözaltı kamplarına yerleştirildi.

22 Temmuz 1946'da Irgun, Kudüs'teki King David Oteli'nin güney kanadında bulunan Filistin'deki İngiliz idari merkezini bombaladı. Çeşitli milletlerden toplam 91 kişi öldü ve 46 kişi yaralandı. Otel, Filistin Hükümeti Sekretaryası ile Mandater Filistin ve Trans Ürdün'deki İngiliz Silahlı Kuvvetleri Karargâhının bulunduğu yerdi. Saldırı başlangıçta Haganah'ın onayını almıştı. Saldırı, Agatha Operasyonu'na (İngiliz yetkililer tarafından yürütülen ve Yahudi Ajansı'nı da kapsayan bir dizi geniş çaplı baskın) bir yanıt olarak tasarlanmıştı ve Manda döneminde İngilizlere yönelik en ölümcül saldırıydı. Yahudi isyanı, İngiliz ordusu ve Filistin Polis Gücü'nün bastırma çabalarına rağmen 1946 ve 1947'nin geri kalanı boyunca devam etti. İngilizlerin Yahudi ve Arap temsilcilerle müzakere edilmiş bir çözüme aracılık etme çabaları da Yahudilerin bir Yahudi devletini içermeyen herhangi bir çözümü kabul etmek istememesi ve Filistin'in Yahudi ve Arap devletlerine bölünmesini önermesi, Arapların ise Filistin'in herhangi bir yerinde bir Yahudi devletinin kabul edilemez olduğu ve tek çözümün Arap yönetimi altında birleşik bir Filistin olduğu konusunda kararlı olmaları nedeniyle başarısız oldu. Şubat 1947'de İngilizler Filistin meselesini yeni kurulan Birleşmiş Milletler'e havale etti. 15 Mayıs 1947'de Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, "Asamble'nin bir sonraki olağan oturumunda görüşülmek üzere Filistin sorununa ilişkin bir rapor hazırlamak üzere" Birleşmiş Milletler Filistin Özel Komitesi'nin kurulmasına karar verdi. Komite'nin Genel Kurul'a sunduğu 3 Eylül 1947 tarihli raporda, Komite'nin çoğunluğu Bölüm VI'da İngiliz Mandası'nın yerine "bağımsız bir Arap Devleti, bağımsız bir Yahudi Devleti ve Kudüs Şehri [...] sonuncusu Uluslararası Mütevelli Sistemi altında olmak üzere" bir plan önerdi. Bu arada Yahudi isyanı devam etti ve Temmuz 1947'de Çavuşlar olayıyla doruğa ulaşan bir dizi yaygın gerilla baskınıyla zirveye ulaştı. Mayıs 1947'de Irgun'un Akka Cezaevi'ne düzenlediği ve 27 Irgun ve Lehi militanının serbest bırakıldığı baskında üç Irgun savaşçısı Akka Cezaevi firarındaki rolleri nedeniyle idama mahkum edildikten sonra, Irgun iki İngiliz çavuşu yakalayıp rehin aldı ve üç adam idam edilirse onları öldürmekle tehdit etti. İngilizler infazları gerçekleştirdiğinde, Irgun iki rehineyi de öldürerek karşılık verdi ve cesetlerini okaliptüs ağaçlarına astı, cesetlerden birine bubi tuzağı kurarak bir İngiliz subayının cesedi keserken yaralanmasına neden oldu. Bu idamlar İngiltere'de geniş çaplı bir öfkeye neden oldu ve Filistin'i boşaltma zamanının geldiği konusunda İngiltere'de bir fikir birliği oluşmasında önemli bir etken oldu.

Eylül 1947'de İngiliz kabinesi Mandanın artık sürdürülemez olduğuna ve Filistin'in boşaltılmasına karar verdi. Sömürgeler Bakanı Arthur Creech Jones'a göre, Filistin'i boşaltma kararının alınmasına dört ana faktör yol açmıştır: Filistin'de bir Yahudi devleti kurulması konusunda temel pozisyonlarından taviz vermek istemeyen Yahudi ve Arap müzakerecilerin esnek olmayışı, Yahudi isyanıyla başa çıkmak için Filistin'de büyük bir garnizon konuşlandırmanın yarattığı ekonomik baskı ve daha geniş çaplı bir Yahudi isyanı olasılığı ve bir Arap isyanı olasılığının zaten İkinci Dünya Savaşı nedeniyle zorlanan İngiliz ekonomisi üzerinde yarattığı baskı, Çavuşların asılmasının "İngiliz sabrına ve gururuna indirdiği ölümcül darbe" ve hükümetin 1939 tarihli Beyaz Kitap'ın yerine Filistin için yeni bir politika bulamaması nedeniyle artan eleştiriler.

29 Kasım 1947'de Genel Kurul, Ekonomik Birlik ile Bölünme Planı'nın kabul edilmesini ve uygulanmasını tavsiye eden 181 (II) sayılı kararı kabul etti. Karara ekli plan esasen Komite'nin çoğunluğu tarafından 3 Eylül tarihli raporda önerilen plandı. Yahudi toplumunun tanınmış temsilcisi olan Yahudi Ajansı, toprakların %7'sinden daha azına sahip olan nüfusun üçte birini oluşturan Yahudilere Mandater Filistin'in %55-56'sını tahsis eden planı kabul etti. Arap Birliği ve Filistin Arap Yüksek Komitesi bu planı reddetti ve başka herhangi bir taksim planını da reddedeceklerini belirtti. Ertesi gün, 1 Aralık 1947'de, Arap Yüksek Komitesi üç günlük grev ilan etti ve Kudüs'te ayaklanmalar başladı. Durum bir iç savaşa dönüştü; BM oylamasından sadece iki hafta sonra Sömürgeler Bakanı Arthur Creech Jones, İngiliz Mandasının 15 Mayıs 1948'de sona ereceğini ve bu tarihte İngilizlerin Kudüs'ü boşaltacağını açıkladı. Arap milisler ve çeteler Yahudi bölgelerine saldırdıkça, karşılarında çoğunlukla Haganah'ın yanı sıra daha küçük olan Irgun ve Lehi'yi buldular. Nisan 1948'de Haganah saldırıya geçti. Bu dönemde 250.000 Filistinli Arap, bir dizi faktör nedeniyle kaçtı ya da sürüldü.

David Ben-Gurion 14 Mayıs 1948'de İsrail Bağımsızlık Bildirgesini ilan ederken
Mürekkep Bayrağının 10 Mart 1949'da 1948 savaşının sona ermesi münasebetiyle göndere çekilmesi

14 Mayıs 1948'de, İngiliz Mandasının sona ermesinden bir gün önce, Yahudi Ajansı Başkanı David Ben-Gurion "Eretz-İsrail'de İsrail Devleti olarak bilinecek bir Yahudi devletinin kurulduğunu" ilan etti. Deklarasyon metninde yeni devletin sınırlarına ilişkin tek atıf Eretz-İsrail ("İsrail Toprakları") teriminin kullanılmasıdır. Ertesi gün, dört Arap ülkesinin orduları -Mısır, Suriye, Trans Ürdün ve Irak- İngiliz Mandası altındaki Filistin'e girerek 1948 Arap-İsrail Savaşı'nı başlattı; Yemen, Fas, Suudi Arabistan ve Sudan'dan birlikler de savaşa katıldı. İşgalin görünürdeki amacı Yahudi devletinin kurulmasını engellemekti ve bazı Arap liderler "Yahudileri denize dökmekten" bahsediyordu. Benny Morris'e göre Yahudiler, işgalci Arap ordularının kendilerini katletme niyetinde olmasından endişe ediyordu. Arap Birliği, işgalin kanun ve düzeni yeniden tesis etmek ve daha fazla kan dökülmesini önlemek için yapıldığını belirtti.

Bir yıl süren çatışmaların ardından ateşkes ilan edildi ve Yeşil Hat olarak bilinen geçici sınırlar oluşturuldu. Ürdün, Doğu Kudüs de dâhil olmak üzere Batı Şeria olarak bilinen bölgeyi ilhak ederken Mısır da Gazze Şeridi'ni işgal etti. BM, çatışma sırasında 700.000'den fazla Filistinlinin ilerleyen İsrail güçleri tarafından kovulduğunu ya da onlardan kaçtığını tahmin etmektedir - bu olay Arapça'da Nakba ("felaket") olarak bilinecektir. Yaklaşık 156,000 kişi ise İsrail'de kaldı ve İsrail'in Arap vatandaşı oldu.

İsrail Devleti'nin ilk yılları

İsrail 11 Mayıs 1949'da oy çokluğuyla BM üyeliğine kabul edildi. İsrail ile Ürdün arasında bir barış anlaşması müzakere etme girişimi, Mısır'ın böyle bir anlaşmaya vereceği tepkiden çekinen İngiliz hükümetinin Ürdün hükümetine muhalefetini dile getirmesi üzerine başarısızlıkla sonuçlandı. Devletin ilk yıllarında, Başbakan David Ben-Gurion liderliğindeki İşçi Siyonist hareketi İsrail siyasetine hakim oldu. Kibbutzim ya da kolektif tarım toplulukları yeni devletin kurulmasında önemli bir rol oynadı.

1940'ların sonu ve 1950'lerin başında İsrail'e göç, İsrail Göçmenlik Dairesi ve hükümet tarafından desteklenmeyen, yasadışı ve gizli göçü organize eden Mossad LeAliyah Bet (lit. "Göçmenlik B Enstitüsü") tarafından desteklendi. Her iki grup da ulaşımın ayarlanması gibi düzenli göç lojistiğini kolaylaştırıyordu, ancak ikincisi aynı zamanda Yahudilerin hayatlarının tehlikede olduğuna inanılan ve bu yerlerden çıkışın zor olduğu ülkelerde, özellikle Orta Doğu ve Doğu Avrupa'da gizli operasyonlar da yürütüyordu. Mossad LeAliyah Bet 1953 yılında dağıtıldı. Göç, Bir Milyon Planı'na uygun olarak gerçekleşti. Göçmenler farklı nedenlerle geldiler: bazıları Siyonist inançlara sahipti ya da İsrail'de daha iyi bir yaşam vaadiyle gelmişlerdi, diğerleri ise zulümden kaçmak için ya da sınır dışı edildikleri için.

İlk üç yıl içinde Holokost'tan kurtulanların ve Arap ve Müslüman ülkelerden gelen Yahudilerin İsrail'e akını, Yahudi sayısını 700.000'den 1.400.000'e çıkardı. 1958 yılına gelindiğinde İsrail'in nüfusu iki milyona ulaşmıştır. 1948 ve 1970 yılları arasında yaklaşık 1.150.000 Yahudi mülteci İsrail'e yerleşti. Bazı yeni göçmenler mülteci olarak hiçbir eşyaları olmadan geldi ve ma'abarot olarak bilinen geçici kamplara yerleştirildi; 1952 yılına gelindiğinde 200.000'den fazla insan bu çadır kentlerde yaşıyordu. Avrupa kökenli Yahudiler genellikle Orta Doğu ve Kuzey Afrika ülkelerinden gelen Yahudilerden daha iyi muamele görüyordu - ikinciler için ayrılan konut birimleri genellikle birinciler için yeniden tahsis ediliyordu, sonuç olarak Arap topraklarından yeni gelen Yahudiler genellikle transit kamplarda daha uzun süre kalıyordu. Bu dönemde, kemer sıkma dönemi olarak bilinen dönemde yiyecek, giyecek ve mobilya karneye bağlanmak zorunda kaldı. Krizi çözme ihtiyacı Ben-Gurion'un Batı Almanya ile bir tazminat anlaşması imzalamasına yol açtı ve bu da İsrail'in Holokost için parasal tazminat kabul edebileceği fikrine kızan Yahudilerin kitlesel protestolarını tetikledi.

Adolf Eichmann'ın yargılanmasına ilişkin ABD haber filmi

1950'li yıllar boyunca İsrail, Filistinli fedaileri tarafından sık sık saldırıya uğradı ve bu saldırılar çoğunlukla Mısır işgali altındaki Gazze Şeridi'nden gelen sivillere yönelikti. 1956'da Birleşik Krallık ve Fransa, Mısırlıların millileştirdiği Süveyş Kanalı'nın kontrolünü yeniden ele geçirmeyi hedefledi. Süveyş Kanalı ve Tiran Boğazı'nın İsrail gemilerine ablukasının devam etmesi, İsrail'in güney nüfusuna karşı artan Fedai saldırıları ve son zamanlarda Arapların ciddi ve tehditkar açıklamaları, İsrail'i Mısır'a saldırmaya sevk etti. İsrail, Birleşik Krallık ve Fransa ile gizli bir ittifaka katılarak Sina Yarımadası'nı ele geçirdi ancak Tiran Boğazı ve Kanal yoluyla Kızıldeniz'de İsrail'in gemicilik haklarının garanti edilmesi karşılığında BM tarafından geri çekilmeye zorlandı. Süveyş Krizi olarak bilinen savaş, İsrail'in sınır sızmalarının önemli ölçüde azalmasıyla sonuçlandı. 1960'ların başında İsrail, Nazi savaş suçlusu Adolf Eichmann'ı Arjantin'de yakaladı ve yargılanmak üzere İsrail'e getirdi. Dava, Holokost konusunda kamuoyunun bilinçlenmesinde büyük bir etki yarattı. Eichmann, İsrail'de sivil bir mahkemede mahkum edilerek idam edilen tek kişi olmaya devam etmektedir. İsrail 1963 ilkbaharı ve yazı boyunca, İsrail'in nükleer programı nedeniyle ABD ile artık gizliliği kaldırılmış olan bir diplomatik açmaza girmiştir.

İsrail'in elinde tuttuğu topraklar:
  Altı Gün Savaşı'ndan önce
  savaştan sonra
Sina Yarımadası 1982 yılında Mısır'a iade edilmiştir.

1964'ten bu yana, İsrail'in Ürdün Nehri'nin sularını kıyı ovasına yönlendirme planlarından endişe duyan Arap ülkeleri, İsrail'i su kaynaklarından mahrum bırakmak için nehrin yatağını değiştirmeye çalışıyor, bu da bir yandan İsrail, diğer yandan Suriye ve Lübnan arasında gerginliğe neden oluyordu. Mısır Devlet Başkanı Cemal Abdül Nasır liderliğindeki Arap milliyetçileri İsrail'i tanımayı reddetti ve yok edilmesi çağrısında bulundu. 1966 yılına gelindiğinde İsrail-Arap ilişkileri, İsrail ve Arap güçleri arasında fiili çatışmalar yaşanacak kadar kötüleşmişti. Mayıs 1967'de Mısır ordusunu İsrail sınırına yığdı, 1957'den beri Sina Yarımadası'nda bulunan BM barış gücü askerlerini sınır dışı etti ve İsrail'in Kızıldeniz'e erişimini engelledi. Diğer Arap devletleri de güçlerini seferber etti. İsrail bu eylemlerin bir casus belli olduğunu yineledi ve 5 Haziran'da Mısır'a karşı önleyici bir saldırı başlattı. Ürdün, Suriye ve Irak karşılık verdi ve İsrail'e saldırdı. Altı Gün Savaşı'nda İsrail, Ürdün'den Batı Şeria'yı, Mısır'dan Gazze Şeridi ve Sina Yarımadası'nı ve Suriye'den Golan Tepeleri'ni ele geçirdi ve işgal etti. Kudüs'ün sınırları Doğu Kudüs'ü de içine alacak şekilde genişletildi ve 1949 Yeşil Hattı İsrail ile işgal altındaki topraklar arasındaki idari sınır haline geldi.

1967 savaşının ve Arap Birliği'nin "Üç Hayır" kararının ardından İsrail, 1967-1970 Yıpratma Savaşı sırasında Sina Yarımadası'nda Mısırlıların ve işgal altındaki topraklarda, İsrail'de ve dünyanın dört bir yanında İsraillileri hedef alan Filistinli grupların saldırılarına maruz kaldı. Çeşitli Filistinli ve Arap gruplar arasında en önemlisi, 1964 yılında kurulan ve başlangıçta kendisini "vatanı kurtarmanın tek yolu olarak silahlı mücadeleye" adamış olan Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) idi. 1960'ların sonu ve 1970'lerin başında Filistinli gruplar, Münih'teki 1972 Yaz Olimpiyatları'nda İsrailli sporcuların katledilmesi de dahil olmak üzere dünyanın dört bir yanındaki İsrail ve Yahudi hedeflerine yönelik bir saldırı dalgası başlattı. İsrail hükümeti katliamın organizatörlerine karşı bir suikast kampanyası, bir bombalama ve Lübnan'daki FKÖ merkezine bir baskınla karşılık verdi.

6 Ekim 1973'te Yahudiler Yom Kippur'u kutlarken Mısır ve Suriye orduları Sina Yarımadası ve Golan Tepeleri'ndeki İsrail kuvvetlerine sürpriz bir saldırı düzenleyerek Yom Kippur Savaşı'nı başlattı. Savaş 25 Ekim'de İsrail'in Mısır ve Suriye güçlerini başarıyla püskürtmesiyle sona erdi ancak yaklaşık 20 gün içinde toplam 10-35.000 kişinin hayatını kaybettiği savaşta 2.500'den fazla asker hayatını kaybetti. Bir iç soruşturma hükümeti savaş öncesi ve sırasındaki başarısızlıkların sorumluluğundan akladı, ancak halkın öfkesi Başbakan Golda Meir'i istifaya zorladı. Temmuz 1976'da bir yolcu uçağı İsrail'den Fransa'ya giderken Filistinli gerillalar tarafından kaçırıldı ve Uganda'daki Entebbe Uluslararası Havaalanı'na indirildi. İsrailli komandolar 106 İsrailli rehineden 102'sinin başarıyla kurtarıldığı bir operasyon gerçekleştirdi.

Diğer çatışmalar ve barış süreci

1977 Knesset seçimleri, Menachem Begin'in Likud partisinin İşçi Partisi'nden iktidarı almasıyla İsrail siyasi tarihinde önemli bir dönüm noktası oldu. Aynı yılın ilerleyen günlerinde Mısır Devlet Başkanı Enver Sedat İsrail'e bir ziyarette bulundu ve Knesset önünde yaptığı konuşmayla İsrail'in bir Arap devlet başkanı tarafından ilk kez tanınmasını sağladı. Bunu takip eden iki yıl içinde Sedat ve Begin Camp David Anlaşmalarını (1978) ve Mısır-İsrail barış antlaşmasını (1979) imzaladılar. Buna karşılık İsrail Sina Yarımadası'ndan çekildi ve Batı Şeria ve Gazze Şeridi'ndeki Filistinliler için özerklik müzakerelerine girmeyi kabul etti.

11 Mart 1978'de Lübnan'dan gelen bir FKÖ gerillası Sahil Yolu katliamına yol açtı. İsrail, Litani Nehri'nin güneyindeki FKÖ üslerini yok etmek için güney Lübnan'a bir saldırı başlatarak karşılık verdi. FKÖ savaşçılarının çoğu geri çekildi, ancak İsrail bir BM gücü ve Lübnan ordusu yönetimi devralana kadar güney Lübnan'ın güvenliğini sağlamayı başardı. FKÖ kısa süre sonra İsrail'e karşı saldırı politikasına yeniden başladı. Sonraki birkaç yıl içinde FKÖ güneye sızdı ve sınır boyunca düzensiz bombardımanlarını sürdürdü. İsrail havadan ve karadan çok sayıda misilleme saldırısı gerçekleştirdi.

İsrail'in 1980 tarihli yasası "Kudüs'ün tam ve birleşik olarak İsrail'in başkenti" olduğunu ilan etti.

Bu arada Begin hükümeti İsraillilerin işgal altındaki Batı Şeria'ya yerleşmeleri için teşvikler sağladı ve bu bölgedeki Filistinlilerle sürtüşmeyi arttırdı. Temel Yasa: 1980'de kabul edilen Kudüs, İsrail'in Başkenti Temel Yasası, bazıları tarafından İsrail'in 1967'de Kudüs'ü hükümet kararnamesiyle ilhak ettiğini teyit ettiğine inanıldı ve şehrin statüsü konusunda uluslararası tartışmaları yeniden alevlendirdi. Hiçbir İsrail yasası İsrail topraklarını tanımlamamış ve hiçbir yasa Doğu Kudüs'ü bu topraklara dahil etmemiştir. 1981'de İsrail Golan Tepelerini fiilen ilhak etti, ancak ilhak uluslararası alanda tanınmadı. Uluslararası toplum bu hamleleri büyük ölçüde reddetti ve BM Güvenlik Konseyi hem Kudüs Kanunu'nu hem de Golan Tepeleri Kanunu'nu hükümsüz ilan etti. İsrail'in nüfus çeşitliliği 1980'lerde ve 1990'larda genişledi. Etiyopyalı Yahudiler 1980'lerden bu yana birkaç dalga halinde İsrail'e göç ederken, 1990 ve 1994 yılları arasında eski Sovyet ülkelerinden gelen göç İsrail'in nüfusunu yüzde on iki oranında artırdı.

7 Haziran 1981'de İran-Irak Savaşı sırasında İsrail hava kuvvetleri, Irak'ın nükleer silah programını engellemek amacıyla Bağdat'ın hemen dışında inşa edilmekte olan Irak'ın tek nükleer reaktörünü imha etti. 1982'de bir dizi FKÖ saldırısının ardından İsrail, FKÖ'nün İsrail'in kuzeyine saldırı ve füze fırlattığı üsleri yok etmek için o yıl Lübnan'ı işgal etti. Çatışmaların ilk altı gününde İsrailliler FKÖ'nün Lübnan'daki askeri güçlerini yok etti ve Suriyelileri kesin bir yenilgiye uğrattı. İsrail hükümeti tarafından yürütülen bir soruşturma - Kahan Komisyonu - daha sonra Begin ve birkaç İsrailli generali Sabra ve Şatilla katliamından dolaylı olarak sorumlu tutacak ve Savunma Bakanı Ariel Şaron'u katliamdan "kişisel sorumluluk" taşımakla suçlayacaktı. Şaron Savunma Bakanlığından istifa etmek zorunda kaldı. 1985 yılında İsrail, Kıbrıs'taki bir Filistinli terörist saldırısına Tunus'taki FKÖ merkezini bombalayarak karşılık verdi. İsrail 1986'da Lübnan'ın büyük bölümünden çekildi, ancak 2000 yılına kadar güney Lübnan'da İsrail kuvvetlerinin Hizbullah ile çatışmaya girdiği bir sınır tampon bölgesini muhafaza etti. İsrail yönetimine karşı bir Filistin ayaklanması olan Birinci İntifada, 1987 yılında işgal altındaki Batı Şeria ve Gazze'de meydana gelen koordinasyonsuz gösteriler ve şiddet dalgalarıyla patlak verdi. Takip eden altı yıl boyunca İntifada daha organize hale geldi ve İsrail işgalini bozmayı amaçlayan ekonomik ve kültürel önlemleri de içerdi. Şiddet olaylarında binden fazla insan öldürüldü. 1991 Körfez Savaşı sırasında FKÖ, Saddam Hüseyin'i ve Irak'ın İsrail'e yönelik Scud füze saldırılarını destekledi. Kamuoyunun öfkesine rağmen İsrail, Amerika'nın karşılık vermeme çağrılarına kulak verdi ve bu savaşa katılmadı.

Şimon Peres (solda), Yitzhak Rabin (ortada) ve Ürdün Kralı Hüseyin (sağda) ile birlikte, 1994 yılında İsrail-Ürdün barış anlaşmasını imzalamadan önce.

1992 yılında Yitzhak Rabin, partisinin İsrail'in komşularıyla uzlaşma çağrısında bulunduğu bir seçimin ardından başbakan oldu. Ertesi yıl İsrail adına Şimon Peres ve FKÖ adına Mahmud Abbas, Filistin Ulusal Yönetimi'ne Batı Şeria ve Gazze Şeridi'nin bazı bölümlerini yönetme hakkı veren Oslo Anlaşmalarını imzaladı. FKÖ ayrıca İsrail'in var olma hakkını tanıdı ve terörizme son vereceğini taahhüt etti. 1994 yılında İsrail-Ürdün barış anlaşması imzalanarak Ürdün, İsrail ile ilişkilerini normalleştiren ikinci Arap ülkesi oldu. Arap kamuoyunun Anlaşmalara verdiği destek, İsrail yerleşimlerinin ve kontrol noktalarının devam etmesi ve ekonomik koşulların kötüleşmesi nedeniyle zarar gördü. İsrail, Filistinlilerin intihar saldırılarına maruz kaldıkça İsrail kamuoyunun Anlaşmalara olan desteği azaldı. Kasım 1995'te Yitzhak Rabin bir barış mitinginden ayrılırken, Anlaşmalara karşı çıkan aşırı sağcı bir Yahudi olan Yigal Amir tarafından öldürüldü.

2001 yılında 21 İsraillinin öldürüldüğü Tel Aviv Dolphinarium diskotek katliamının gerçekleştiği yer.

1990'ların sonunda Benjamin Netanyahu liderliğinde İsrail El Halil'den çekildi ve Wye River Memorandumu'nu imzalayarak Filistin Ulusal Yönetimi'ne daha fazla kontrol verdi. 1999'da Başbakan seçilen Ehud Barak, yeni milenyuma Güney Lübnan'dan kuvvetlerini çekerek ve 2000 Camp David Zirvesi'nde Filistin Yönetimi Başkanı Yaser Arafat ve ABD Başkanı Bill Clinton ile müzakereler yürüterek başladı. Zirve sırasında Barak bir Filistin devletinin kurulması için bir plan sundu. Önerilen devlet Gazze Şeridi'nin tamamını ve Batı Şeria'nın %90'ından fazlasını içeriyordu ve Kudüs ortak başkent olacaktı. Görüşmelerin başarısız olmasından her iki taraf da diğerini sorumlu tuttu. Likud lideri Ariel Şaron'un Tapınak Tepesi'ne yaptığı tartışmalı ziyaretin ardından İkinci İntifada başladı. Bazı yorumcular ayaklanmanın barış görüşmelerinin çökmesi nedeniyle Arafat tarafından önceden planlandığını iddia etmektedir. Şaron 2001 yılında yapılan özel bir seçimle başbakan oldu. Görev süresi boyunca Şaron, Gazze Şeridi'nden tek taraflı olarak çekilme planını uyguladı ve ayrıca İsrail'in Batı Şeria bariyerinin inşasına öncülük ederek İntifada'yı sona erdirdi. Bu zamana kadar çoğu intihar saldırılarında olmak üzere 1,100 İsrailli öldürülmüştü. 2000'den 2008'e kadar İsrail güvenlik güçleri tarafından öldürülen Filistinli sayısı 4,791'e, İsrailli siviller tarafından öldürülen 44 kişiye ve Filistinliler tarafından öldürülen 609 kişiye ulaştı.

Temmuz 2006'da Hizbullah'ın İsrail'in kuzey sınırındaki yerleşim birimlerine topçu saldırısı düzenlemesi ve iki İsrail askerini sınır ötesi kaçırması, bir ay süren İkinci Lübnan Savaşı'nın fitilini ateşledi. 6 Eylül 2007'de İsrail Hava Kuvvetleri Suriye'deki bir nükleer reaktörü imha etti. 2008 yılının sonunda Hamas ve İsrail arasındaki ateşkesin çökmesiyle İsrail yeni bir çatışmaya girdi. 2008-09 Gazze Savaşı üç hafta sürdü ve İsrail'in tek taraflı ateşkes ilan etmesinin ardından sona erdi. Hamas, tamamen geri çekilme ve sınır kapılarının açılması koşullarıyla kendi ateşkesini ilan etti. Ne roket atışları ne de İsrail'in misilleme saldırıları tamamen durmamasına rağmen, kırılgan ateşkes düzeni devam etti. İsrail, Filistinlilerin güney İsrail şehirlerine yönelik yüzden fazla roket saldırısına karşılık olarak 14 Kasım 2012 tarihinde Gazze'de sekiz gün süren bir operasyon başlattı. İsrail, Temmuz 2014'te Hamas'ın roket saldırılarının artmasının ardından Gazze'de bir operasyon daha başlattı. Mayıs 2021'de Gazze ve İsrail arasında on bir gün süren bir başka çatışma yaşandı.

Eylül 2010'da İsrail OECD'ye katılmaya davet edildi. İsrail ayrıca Avrupa Birliği, Amerika Birleşik Devletleri, Avrupa Serbest Ticaret Birliği, Türkiye, Meksika, Kanada, Ürdün ve Mısır ile serbest ticaret anlaşmaları imzaladı ve 2007'de Mercosur ticaret bloğuyla serbest ticaret anlaşması imzalayan ilk Latin Amerikalı olmayan ülke oldu. 2010'lara gelindiğinde, İsrail ile Arap Ligi ülkeleri arasında artan bölgesel işbirliği, birçoğu ile barış anlaşmaları (Ürdün, Mısır) diplomatik ilişkiler (BAE, Filistin) ve gayri resmi ilişkiler (Bahreyn, Suudi Arabistan, Fas, Tunus) kuruldu, İsrail'in güvenlik durumu geleneksel Arap-İsrail düşmanlığından İran ve vekilleri ile bölgesel rekabete doğru kaydı. İran-İsrail vekalet çatışması, devrim sonrası İran İslam Cumhuriyeti'nin 1979 Devrimi'nden bu yana İsrail'e karşı ilan ettiği düşmanlıktan, Güney Lübnan çatışması (1985-2000) sırasında İran'ın Hizbullah'a verdiği örtülü desteğe ve esasen 2005'ten itibaren vekaleten bölgesel bir çatışmaya dönüştü. İran'ın 2011'den itibaren Suriye İç Savaşı'na artan müdahalesi ile çatışma 2018'in başlarında vekalet savaşından doğrudan çatışmaya dönüştü.

Coğrafya ve çevre

İsrail ve komşu bölgelerin gündüz (solda) ve gece (sağda) uydu görüntüleri

İsrail, Bereketli Hilal bölgesinin Levant bölgesinde yer almaktadır. Ülke, Akdeniz'in doğu ucunda, kuzeyde Lübnan, kuzeydoğuda Suriye, doğuda Ürdün ve Batı Şeria ve güneybatıda Mısır ve Gazze Şeridi ile sınırlıdır. 29° ve 34° N enlemleri ile 34° ve 36° E boylamları arasında yer almaktadır.

İsrail'in egemenlik alanı (1949 Ateşkes Anlaşmalarının sınır çizgilerine göre ve 1967 Altı Gün Savaşı sırasında İsrail tarafından ele geçirilen tüm topraklar hariç) yaklaşık 20.770 kilometrekaredir (8.019 sq mi) ve bunun yüzde ikisi sudur. Ancak İsrail o kadar dardır ki (kuzeyden güneye 400 km'ye karşılık en geniş yeri 100 km) Akdeniz'deki münhasır ekonomik bölge ülkenin kara alanının iki katıdır. Doğu Kudüs ve Golan Tepeleri de dahil olmak üzere İsrail yasaları altındaki toplam alan 22.072 kilometrekaredir (8.522 mil kare) ve Batı Şeria'nın askeri kontrol altındaki ve kısmen Filistin yönetimindeki toprakları da dahil olmak üzere İsrail kontrolü altındaki toplam alan 27.799 kilometrekaredir (10.733 mil kare).

Küçük boyutuna rağmen İsrail, güneydeki Negev Çölü'nden iç kesimlerdeki verimli Jezreel Vadisi'ne, Celile, Karmel ve kuzeydeki Golan'a doğru uzanan dağ sıralarına kadar çeşitli coğrafi özelliklere ev sahipliği yapmaktadır. Akdeniz kıyısındaki İsrail kıyı ovası ülke nüfusunun çoğuna ev sahipliği yapmaktadır. Orta dağlık bölgenin doğusunda, 6.500 kilometrelik (4.039 mil) Büyük Rift Vadisi'nin küçük bir bölümünü oluşturan Ürdün Rift Vadisi yer alır. Ürdün Nehri, Ürdün Rift Vadisi boyunca Hermon Dağı'ndan Hulah Vadisi'ne ve Celile Denizi'nden yeryüzünün en alçak noktası olan Ölü Deniz'e kadar uzanır. Daha güneyde Arabah yer alır ve Kızıldeniz'in bir parçası olan Eilat Körfezi ile son bulur. İsrail ve Sina Yarımadası'na özgü olan makhteshim ya da erozyon sirkleridir. Dünyanın en büyük makhteshim'i Negev'deki 40'a 8 kilometre (25'e 5 mil) boyutlarındaki Ramon Krateri'dir. Akdeniz Havzası'nın çevresel durumuna ilişkin bir rapor, İsrail'in havzadaki tüm ülkeler arasında metrekare başına en fazla bitki türüne sahip ülke olduğunu belirtmektedir. İsrail dört karasal ekolojik bölge içermektedir: Doğu Akdeniz iğne yapraklı-sklerofilli-geniş yapraklı ormanları, Güney Anadolu dağlık iğne yapraklı ve yaprak döken ormanları, Arap Çölü ve Mezopotamya çalı çölü. 2019 Orman Peyzaj Bütünlüğü Endeksi ortalama puanı 4,14/10 olup 172 ülke arasında 135. sırada yer almaktadır.

Batı Şeria ve İsrail

İsrail, Orta Doğu’da Doğu Akdeniz kıyısındadır. Batısında Akdeniz, kuzeyinde Lübnan ve Suriye, doğusunda Ürdün, güneybatısında Sina Yarımadası ve Gazze vardır. Ülkenin güney bölgesi, Necef Çölü'nden meydana gelir. Kuzeydoğu kesimi ise Şeria Hendeğine açılır. Güneydoğuda dik yükseltiler vardır. Lut Gölü bu bölgededir. Akdeniz kıyı bölgesinin kuzey bölümü Yafa’dan Karmel Dağına kadar uzanarak Şaran Ovası adını alır.

Karmel Dağı'nın doğusunda Kişon Irmağı vadisi boyunca uzanan Esdradelon Ovası yer alır. Ova, Taberiye Gölü'ne kadar uzanır. Ürdün Nehri buradan geçerek deniz yüzeyinden 394 m aşağıdaki Lut Gölüne dökülür. Lut Gölü'nün sadece güneybatı sahili İsrail’indir. İsrail’in doğu bölgeleri dağlıktır. Buralar Şamiriye ve Yahudiye tepelerinden Necef Dağı'na kadar uzanır. İsrail’in en yüksek noktası 1208 m’lik Nyron Dağı, Taberiye Gölü'nün kuzeybatısındadır. Golan Tepeleri de kuzeydoğudadır. Şamiriye ve Yahudiye tepeleri üzerinde Kudüs’ün bulunduğu yaylanın bir kısmı yer alır.

İsrail’in en verimli ve değerli maden yatakları, Lut Gölü bölgesinde bulunan potasyum, sodyum, magnezyum ve tuz kaynaklarıdır. Bakır, kaya fosfatları, manganez, cam toprağı, kaolin, demir cevheri, petrol ve tabii gaz Necef’te bulunur.

Köppen iklim sınıflandırmasına göre İsrail'in iklimi

Tektonik ve sismisite

Ürdün Rift Vadisi, Ölü Deniz Transform (DSF) fay sistemi içindeki tektonik hareketlerin sonucudur. DSF, batıdaki Afrika Levhası ile doğudaki Arap Levhası arasındaki dönüşüm sınırını oluşturur. Golan Tepeleri ve Ürdün'ün tamamı Arap Levhası'nın bir parçasıyken Celile, Batı Şeria, Kıyı Ovası ve Negev ile Sina Yarımadası Afrika Levhası üzerinde yer almaktadır. Bu tektonik eğilim bölgede nispeten yüksek bir sismik aktiviteye yol açmaktadır. Ürdün Vadisi segmentinin tamamının, örneğin 749 ve 1033 yıllarında bu yapı boyunca meydana gelen son iki büyük deprem sırasında defalarca yırtıldığı düşünülmektedir. 1033'teki olaydan bu yana oluşan kayma açığı Mw ~7.4 büyüklüğünde bir depreme neden olmak için yeterlidir.

Bilinen en yıkıcı depremler M.Ö. 31, 363, 749 ve M.S. 1033 yıllarında, yani ortalama 400 yılda bir meydana gelmiştir. Ciddi can kaybına yol açan yıkıcı depremler yaklaşık her 80 yılda bir meydana gelmektedir. Halihazırda sıkı inşaat yönetmelikleri yürürlükte ve yeni inşa edilen yapılar depreme karşı güvenli olsa da, 2007 itibariyle İsrail'deki binaların çoğu bu yönetmeliklerden daha eskiydi ve birçok kamu binasının yanı sıra 50.000 konut binası yeni standartları karşılamıyordu ve güçlü bir depreme maruz kalmaları halinde "çökmeleri bekleniyordu".

İklim

İsrail ve Golan Tepeleri'nin Köppen iklim sınıflandırması haritası

İsrail'de sıcaklıklar, özellikle kış aylarında büyük farklılıklar gösterir. Tel Aviv ve Hayfa gibi kıyı bölgeleri, serin, yağışlı kışları ve uzun, sıcak yazları ile tipik bir Akdeniz iklimine sahiptir. Beersheba ve Kuzey Negev bölgesi yazları sıcak, kışları serin ve Akdeniz iklimine göre daha az yağışlı günlerin yaşandığı yarı kurak bir iklime sahiptir. Güney Negev ve Arava bölgelerinde yazları çok sıcak ve kurak, kışları ise ılık ve az yağmurlu geçen bir çöl iklimi hakimdir. Afrika ve Kuzey Amerika dışında dünyada 2021 yılı itibariyle en yüksek sıcaklık olan 54 °C (129 °F), 1942 yılında Ürdün Nehri vadisinin kuzeyindeki Tirat Zvi kibbutzunda kaydedilmiştir.

Diğer uçta, dağlık bölgeler rüzgarlı ve soğuk olabilir ve 750 metre (2,460 ft) veya daha yüksek (Kudüs ile aynı yükseklikte) alanlar genellikle her yıl en az bir kar yağışı alır. Mayıs ayından Eylül ayına kadar İsrail'de yağmur nadiren görülür. Su kaynakları kıt olan İsrail, damla sulama da dahil olmak üzere çeşitli su tasarrufu teknolojileri geliştirmiştir. İsrailliler ayrıca güneş enerjisi için mevcut olan önemli miktarda güneş ışığından yararlanarak İsrail'i kişi başına güneş enerjisi kullanımında lider ülke haline getirmiştir - pratikte her evde su ısıtma için güneş panelleri kullanılmaktadır.

Ülkenin ılıman ve tropikal bölgeler arasında yer alması, batıda Akdeniz'e ve doğuda çöle kıyısı olması nedeniyle İsrail'de dört farklı fitocoğrafik bölge bulunmaktadır. Bu nedenle İsrail'in flora ve faunası son derece çeşitlidir. İsrail'de bilinen 2.867 bitki türü bulunmaktadır. Bunlardan en az 253 tür tanıtılmış ve yerli değildir. İsrail'de 380 doğa rezervi bulunmaktadır.

İsrail Çevre Koruma Bakanlığı, iklim değişikliğinin "su, halk sağlığı, tarım, enerji, biyoçeşitlilik, kıyı altyapısı, ekonomi, doğa, ulusal güvenlik ve jeostrateji dahil olmak üzere yaşamın tüm alanları üzerinde belirleyici bir etkiye sahip olacağını" ve yoksullar, yaşlılar ve kronik hastalar gibi savunmasız nüfuslar üzerinde en büyük etkiye sahip olacağını bildirmiştir.

Ülke topraklarının yarıdan fazlasını meydana getiren Necef Çölü, çorak volkanik engebelerle sınırlanmış, geniş bir bozkır ovasıdır. Batı kesiminde kuru yaylalar bulunur. Galilea ve Carmel’in yüksek tepeleri Halep çamları ve meşe ağaçları ile kaplıdır. En tipik bitki örtüsü Akdeniz makileridir. Akdeniz kıyı bölgesi verimli ve yeşilliktir. İsrail’de hızlı bir ağaçlandırma çalışmaları yapılmaktadır. Yabani hayvanlarının soyu gittikçe azalmıştır. Çok çeşitli kuş türleri vardır.

Demografi

İsrail'in nüfus piramidi

31 Ağustos 2021 itibarıyla İsrail'in nüfusunun 9.393.500 olduğu tahmin edilmektedir. Sivil hükümet 2019 yılında nüfusun %74,2'sini Yahudiler, %20,9'unu Araplar ve %4,8'ini Arap olmayan Hristiyanlar ve listelenmiş dini olmayan kişiler olarak kaydetmiştir. Son on yılda Romanya, Tayland, Çin, Afrika ve Güney Amerika'dan çok sayıda göçmen işçi İsrail'e yerleşmiştir. Birçoğu ülkede yasadışı olarak yaşadığı için kesin rakamlar bilinmemektedir, ancak tahminler 166.000 ila 203.000 arasında değişmektedir. Haziran 2012 itibariyle yaklaşık 60,000 Afrikalı göçmen İsrail'e giriş yapmıştır. İsraillilerin yaklaşık %92'si kentsel alanlarda yaşamaktadır. Filistinli İsraillilerin %90'ı Celile, Üçgen ve Negev bölgelerinde yoğunlaşan 139 yoğun nüfuslu kasaba ve köyde, geri kalan %10'u ise karma şehir ve mahallelerde ikamet etmektedir. OECD tarafından 2016 yılında yayınlanan verilere göre İsraillilerin ortalama yaşam süresi 82,5 yıl ile dünyanın en yüksek 6. yaşam süresi. İsrailli Arapların ortalama yaşam süresi 3 ila 4 yıl geride kalsa da yine de dünyadaki Araplar veya Müslümanlar arasında en yüksektir.

1948-2015 yılları arasında İsrail'e göç. İki zirve 1949 ve 1990 yıllarında yaşanmıştır.

İsrail, Yahudi halkı için bir anavatan olarak kurulmuştur ve genellikle bir Yahudi devleti olarak anılmaktadır. Ülkenin Geri Dönüş Yasası tüm Yahudilere ve Yahudi soyundan gelenlere İsrail vatandaşlığı hakkı tanımaktadır. İsrail'in 1948'den bu yana nüfusunu muhafaza etme oranı, kitlesel göç alan diğer ülkelerle kıyaslandığında eşit ya da daha yüksektir. Başta Amerika Birleşik Devletleri ve Kanada olmak üzere İsrail'den Yahudi göçü (İbranice'de yerida olarak adlandırılır) demograflar tarafından mütevazı olarak tanımlansa da İsrail hükümet bakanlıkları tarafından sıklıkla İsrail'in geleceği için büyük bir tehdit olarak gösterilmektedir.

Nüfusun dörtte üçü çeşitli Yahudi geçmişlere sahip Yahudilerden oluşmaktadır. İsrailli Yahudilerin yaklaşık %75'i İsrail doğumlu, %16'sı Avrupa ve Amerika'dan gelen göçmenler, %7'si ise Asya ve Afrika'dan (Arap dünyası dahil) gelen göçmenlerdir. Avrupa ve eski Sovyetler Birliği'nden gelen Yahudiler ve Aşkenaz Yahudileri de dahil olmak üzere İsrail'de doğan torunları, Yahudi İsraillilerin yaklaşık %50'sini oluşturmaktadır. Arap ve Müslüman ülkelerden ayrılan veya kaçan Yahudiler ile Mizrahi ve Sefarad Yahudileri de dahil olmak üzere onların soyundan gelenler, Yahudi nüfusunun geri kalanının çoğunu oluşturmaktadır. Yahudiler arasında evlilik oranı %35'in üzerindedir ve son araştırmalar hem Sefarad hem de Aşkenaz Yahudilerinden gelen İsraillilerin oranının her yıl %0,5 arttığını ve okul çocuklarının %25'inden fazlasının artık her iki cemaatten de geldiğini göstermektedir. Etnik olarak "diğerleri" olarak tanımlanan İsraillilerin yaklaşık %4'ü (300.000), Yahudi kökenli Rus torunları veya hahamlık yasalarına göre Yahudi olmayan ancak Geri Dönüş Yasası kapsamında İsrail vatandaşlığına hak kazanan ailelerden oluşmaktadır.

Yeşil Hattın ötesindeki İsrailli yerleşimcilerin toplam sayısı 600.000'in üzerindedir (Yahudi İsrail nüfusunun ≈%10'u). 2016 yılında 399.300 İsrailli, İsrail Devleti'nin kuruluşundan önce kurulan ve Altı Gün Savaşı'ndan sonra El Halil ve Gush Etzion bloğu gibi şehirlerde yeniden kurulan yerleşimler de dahil olmak üzere Batı Şeria'daki yerleşimlerde yaşamaktaydı. Batı Şeria'daki yerleşimlere ek olarak Doğu Kudüs'te 200.000'den fazla, Golan Tepeleri'nde ise 22.000 Yahudi yaşamaktaydı. Yaklaşık 7.800 İsrailli, 2005'teki ayrılma planının bir parçası olarak hükümet tarafından boşaltılana kadar Gush Katif olarak bilinen Gazze Şeridi'ndeki yerleşimlerde yaşıyordu.

İsrailli Araplar (Doğu Kudüs ve Golan Tepeleri'ndeki Arap nüfus dahil) nüfusun %21,1'ini ya da 1.995.000 kişiyi oluşturmaktadır. 2017 yılında yapılan bir telefon anketinde İsrail vatandaşı Arapların %40'ı kendisini "İsrail'de Arap" veya "İsrail vatandaşı Arap", %15'i "Filistinli", %8,9'u "İsrail'de Filistinli" veya "İsrail vatandaşı Filistinli", %8,7'si ise "Arap" olarak tanımlamıştır; İsrailli Arapların %60'ı devlete olumlu bakmaktadır. Sammy Smooha'ya göre, "2019'da Arapların %83,0'ının (2017'de %75,5 iken) kimliğinde İsrailli bir bileşen, %61,9'unun (%60,3 iken değişmemiştir) kimliğinde ise Filistinli bir bileşen bulunmaktadır. Ancak, bu iki bileşen rakip olarak sunulduğunda, 2019'daki Arapların %69,0'ı özel veya birincil Filistin kimliğini seçerken, %29,8'i özel veya birincil İsrailli Arap kimliğini seçmiştir."

Başlıca kentsel alanlar

Tel Aviv Metropolitan Bölgesi'nin görünümü

İsrail'in dört büyük metropol alanı vardır: Gush Dan (Tel Aviv metropolitan alanı; nüfus 3.854.000), Kudüs metropolitan alanı (nüfus 1.253.900), Hayfa metropolitan alanı (nüfus 924.400) ve Beersheba metropolitan alanı (nüfus 377.100).

İsrail'in nüfus ve alan olarak en büyük belediyesi 125 kilometrekarelik (48 sq mi) bir alanda 936.425 sakini ile Kudüs'tür. İsrail hükümetinin Kudüs'e ilişkin istatistikleri, İsrail işgali altındaki Filistin topraklarının bir parçası olarak kabul edilen Doğu Kudüs'ün nüfusunu ve yüzölçümünü de içermektedir. Tel Aviv ve Hayfa sırasıyla 460.613 ve 285.316 nüfuslarıyla İsrail'in sonraki en kalabalık şehirleri olarak sıralanmaktadır.

İsrail'de nüfusu 100.000'in üzerinde olan 16 şehir bulunmaktadır. Toplamda, İçişleri Bakanlığı tarafından "belediye" (veya "şehir") statüsü verilen 77 İsrail yerleşimi vardır ve bunların dördü Batı Şeria'dadır. İki şehir daha planlanmaktadır: Negev'de kurulması planlanan Kasif ve aslen küçük bir kasaba olan ve 2015'ten bu yana büyük bir şehre dönüştürülmekte olan Harish.

İsrail'in en büyük şehirleri
İsrail Merkezi İstatistik Bürosu
Rütbe Bölge Pop. Rütbe Bölge Pop.
Kudüs
Kudüs
Tel Aviv
Tel Aviv
1 Kudüs Kudüs 936,425 11 Ramat Gan Tel Aviv 163,480 Hayfa
Hayfa
Rishon LeZion
Rishon LeZion
2 Tel Aviv Tel Aviv 460,613 12 Aşkelon Güney 144,073
3 Hayfa Hayfa 285,316 13 Rehovot Merkez 143,904
4 Rishon LeZion Merkez 254,384 14 Bat Yam Tel Aviv 129,013
5 Petah Tikva Merkez 247,956 15 Beit Shemesh Kudüs 124,957
6 Aşdod Güney 225,939 16 Kfar Saba Merkez 101,432
7 Netanya Merkez 221,353 17 Herzliya Tel Aviv 97,470
8 Beerşeba Güney 209,687 18 Hadera Hayfa 97,335
9 Bnei Brak Tel Aviv 204,639 19 Modi'in-Maccabim-Re'ut Merkez 93,277
10 Holon Tel Aviv 196,282 20 Nasıra Kuzey 77,445

^a Bu sayı, 2019 yılında toplam nüfusu 573.330 olan Doğu Kudüs ve Batı Şeria bölgelerini de içermektedir. İsrail'in Doğu Kudüs üzerindeki egemenliği uluslararası alanda tanınmamaktadır.

Dil

İbranice, Arapça ve İngilizce yol işaretleri

İsrail'in tek bir resmi dili vardır: İbranice. Arapça İsrail Devleti'nin resmi diliydi; 2018'de devlet kurumları tarafından kullanımı yasayla belirlenmek üzere 'devlette özel bir statüye' indirildi. İbranice devletin ana dilidir ve nüfusun çoğunluğu tarafından her gün konuşulmaktadır. Arapça Arap azınlık tarafından konuşulmakta ve İbranice Arap okullarında öğretilmektedir.

Bir göçmen ülkesi olarak sokaklarda birçok dil duyulabilmektedir. Eski Sovyetler Birliği ve Etiyopya'dan gelen kitlesel göç nedeniyle (İsrail'de yaklaşık 130.000 Etiyopyalı Yahudi yaşamaktadır), Rusça ve Amharca yaygın olarak konuşulmaktadır. 1990-2004 yılları arasında eski Sovyet ülkelerinden İsrail'e bir milyondan fazla Rusça konuşan göçmen gelmiştir. Fransızca, çoğu Fransa ve Kuzey Afrika kökenli yaklaşık 700.000 İsrailli tarafından konuşulmaktadır (bkz. Mağrip Yahudileri). İngilizce, Manda döneminde resmi bir dildi; İsrail'in kurulmasından sonra bu statüsünü kaybetti, ancak yol işaretlerinde ve resmi belgelerde görülebileceği gibi resmi bir dille karşılaştırılabilir bir rol oynamaya devam ediyor. Birçok televizyon programının alt yazılı olarak İngilizce yayınlanması ve bu dilin ilkokulun ilk sınıflarından itibaren öğretilmesi nedeniyle birçok İsrailli İngilizce olarak oldukça iyi iletişim kurmaktadır. Buna ek olarak, İsrail üniversiteleri çeşitli konularda İngilizce dilinde dersler sunmaktadır.

Din

     Yahudi - Müslüman - Hristiyan - Dürzi - Diğer.
1995 yılına kadar Hıristiyanlara ilişkin rakamlara Diğerleri de dahildi.

İsrail, tüm semavi dinler - Yahudilik, Hristiyanlık, İslam, Dürzilik ve Bahai İnancı - için büyük önem taşıyan Kutsal Toprakların önemli bir bölümünü kapsamaktadır.

İsrailli Yahudilerin dini aidiyetleri büyük farklılıklar göstermektedir: Pew Research tarafından 2016 yılında yapılan bir sosyal anket, %49'unun kendini Hiloni (seküler), %29'unun Masorti (geleneksel), %13'ünün Dati (dini) ve %9'unun Haredi (ultra-Ortodoks) olarak tanımladığını göstermektedir. Haredi Yahudilerinin 2028 yılına kadar İsrail'in Yahudi nüfusunun %20'sinden fazlasını temsil etmesi beklenmektedir.

Müslümanlar, nüfusun yaklaşık %17,6'sını oluşturarak İsrail'in en büyük dini azınlığını teşkil etmektedir. Nüfusun yaklaşık %2'si Hristiyan ve %1,6'sı Dürzidir. Hristiyan nüfus öncelikle Arap Hristiyanlar ve Arami Hristiyanlardan oluşmakla birlikte, Sovyet sonrası göçmenleri, çok uluslu yabancı işçileri ve çoğu Hristiyan ve Yahudi tarafından Hristiyanlığın bir formu olarak kabul edilen Mesihçi Yahudiliğin takipçilerini de içermektedir. Budistler ve Hindular da dahil olmak üzere diğer pek çok dini grubun üyeleri az sayıda da olsa İsrail'de varlıklarını sürdürmektedir. Eski Sovyetler Birliği'nden gelen bir milyondan fazla göçmenin yaklaşık 300.000'i İsrail Hahambaşılığı tarafından Yahudi olarak kabul edilmemektedir.

A large open area with people bounded by old stone walls. To the left is a mosque with large golden dome.
Kubbet-üs Sahra ve Batı Duvarı, Kudüs.

Kudüs şehri Yahudiler, Müslümanlar ve Hıristiyanlar için özel bir öneme sahiptir, zira Batı Duvarı ve Tapınak Dağı'nı içeren Eski Şehir, Mescid-i Aksa ve Kutsal Kabir Kilisesi gibi dini inançları için çok önemli olan yerlere ev sahipliği yapmaktadır. İsrail'de dini öneme sahip diğer yerler Nasıra (Hıristiyanlıkta Meryem'e Müjde'nin verildiği yer olarak kutsaldır), Tiberias ve Safed (Yahudilikte Dört Kutsal Şehir'den ikisi), Ramla'daki Beyaz Cami (İslam'da Salih peygamberin türbesi olarak kutsaldır) ve Lod'daki Aziz George Kilisesi'dir (Hıristiyanlık ve İslam'da Aziz George veya Al Khidr'in mezarı olarak kutsaldır). Aralarında Nablus'taki Yusuf'un Mezarı, Beytüllahim'deki İsa'nın doğum yeri ve Rahel'in Mezarı ve El Halil'deki Patrikler Mağarası'nın da bulunduğu bir dizi dini simge Batı Şeria'da yer almaktadır. Bahai Dini'nin idari merkezi ve Babil Mabedi Hayfa'daki Bahai Dünya Merkezi'nde bulunmaktadır; inancın lideri Akka'da gömülüdür. Bahai Dünya Merkezi'nin birkaç kilometre güneyinde reformist Ahmediye hareketine bağlı Mahmud Camii bulunmaktadır. Hayfa'nın Yahudiler ve Ahmedi Araplardan oluşan karma mahallesi Kababir, ülkedeki türünün birkaç örneğinden biridir; diğerleri Yafa, Akka, Hayfa'nın diğer mahalleleri, Hariş ve Yukarı Nasıra'dır.

Eğitim

Bar-Ilan Üniversitesi Multidisipliner Beyin Araştırma Merkezi

İsrail kültüründe eğitime büyük değer verilir ve eski İsraillilerin temel taşı olarak görülürdü. Levant'taki Yahudi toplulukları, ebeveynler kadar örgütlü topluluğun da sorumlu olduğu zorunlu eğitimi ilk uygulayanlardır. Microsoft'un kurucusu Bill Gates gibi pek çok uluslararası iş lideri, İsrail'in ekonomik kalkınmasını ve teknolojik patlamasını teşvik eden yüksek eğitim kalitesi nedeniyle İsrail'i övmüştür. Ülke 2015 yılında OECD üyeleri arasında (Kanada ve Japonya'dan sonra) 25-64 yaş arası yükseköğrenim görmüş kişilerin yüzdesinde %35 olan OECD ortalamasına kıyasla %49 ile üçüncü sırada yer almıştır. Ülke 2012 yılında kişi başına düşen akademik derece sayısında (nüfusun yüzde 20'si) dünyada üçüncü sırada yer almıştır.

İsrail'de okulda beklenen yaşam süresi 16 yıl ve okuryazarlık oranı %97,8'dir. 1953'te kabul edilen Devlet Eğitim Kanunu beş tür okul kurmuştur: devlet laik, devlet dini, ultra ortodoks, komünal yerleşim okulları ve Arap okulları. Laik devlet okulları en büyük okul grubudur ve İsrail'deki Yahudi ve Arap olmayan öğrencilerin çoğunluğu bu okullara devam etmektedir. Arapların çoğu çocuklarını eğitim dilinin Arapça olduğu okullara göndermektedir. İsrail'de eğitim üç ila on sekiz yaş arasındaki çocuklar için zorunludur. Eğitim üç kademeye ayrılmıştır - ilkokul (1-6. sınıflar), ortaokul (7-9. sınıflar) ve lise (10-12. sınıflar) - Bagrut matrikülasyon sınavları ile sonuçlanır. Bagrut sertifikası almak için matematik, İbranice, İbranice ve genel edebiyat, İngilizce, tarih, Kutsal Kitap ve yurttaşlık bilgisi gibi temel derslerde yeterlilik gereklidir.

İsrail'in Yahudi nüfusu, tüm İsrailli Yahudilerin yarısından biraz azının (%46) lise sonrası derecelere sahip olduğu nispeten yüksek bir eğitim seviyesini korumaktadır. Bu rakam, zaten yüksek olan eğitim seviyelerinde son nesiller boyunca sabit kalmıştır. İsrailli Yahudiler (25 yaş ve üzeri olanlar arasında) ortalama 11,6 yıl eğitim görerek dünyadaki tüm büyük dini gruplar arasında en yüksek eğitimli gruplardan biri haline gelmiştir. Arap, Hıristiyan ve Dürzi okullarında, İncil çalışmaları sınavının yerini Müslüman, Hıristiyan veya Dürzi mirası sınavı almıştır. Maariv, İsrail'deki diğer dinlere kıyasla Hıristiyanların eğitim açısından en iyi durumda olduğunu belirterek Hıristiyan Arap sektörünü "eğitim sistemindeki en başarılı sektör" olarak tanımladı. Rusça konuşan ailelerden gelen İsrailli çocukların lise düzeyinde Bagrut'u geçme oranı daha yüksektir. Eski Sovyetler Birliği'nde doğan göçmen çocuklar arasında, Avrupa FSU ülkelerinden gelen aileler arasında bagrut geçme oranı %62,6 ile daha yüksek, Orta Asya ve Kafkas FSU ülkelerinden gelenler arasında ise daha düşüktür. 2014 yılında İsrailli on ikinci sınıf öğrencilerinin %61,5'i matrikülasyon sertifikası almıştır.

Kudüs İbrani Üniversitesi Mount Scopus Kampüsü

İsrail, kaliteli üniversite eğitiminin ulusun modern ekonomik gelişimini teşvik etmede büyük ölçüde sorumlu olduğu bir yüksek öğrenim geleneğine sahiptir. İsrail'de devlet tarafından sübvanse edilen dokuz devlet üniversitesi ve 49 özel kolej bulunmaktadır. Technion'dan sonra İsrail'in en eski ikinci üniversitesi olan Kudüs İbrani Üniversitesi, dünyanın en büyük Judaica ve Hebraica deposu olan İsrail Ulusal Kütüphanesi'ne ev sahipliği yapmaktadır. Technion ve İbrani Üniversitesi, prestijli ARWU akademik sıralamasında sürekli olarak dünyanın en iyi 100 üniversitesi arasında yer almaktadır. Ülkedeki diğer büyük üniversiteler arasında Weizmann Bilim Enstitüsü, Tel Aviv Üniversitesi, Negev Ben-Gurion Üniversitesi, Bar-Ilan Üniversitesi, Hayfa Üniversitesi ve İsrail Açık Üniversitesi bulunmaktadır. Batı Şeria'da bulunan Ariel Üniversitesi, otuz yılı aşkın bir süredir yüksekokul statüsünden yükseltilen en yeni ve ilk üniversite kurumudur.

Hükümet ve siyaset

Başkan
Isaac Herzog
Başbakan
Yair Lapid
İsrail parlamentosuna ev sahipliği yapan Knesset odası

İsrail genel oy hakkına sahip parlamenter bir demokrasidir. Parlamento çoğunluğu tarafından desteklenen bir parlamento üyesi başbakan olur - genellikle bu en büyük partinin başkanıdır. Başbakan hükümetin başı ve kabinenin başıdır.

İsrail, Knesset olarak bilinen 120 üyeli bir parlamento tarafından yönetilmektedir. Knesset üyeliği siyasi partilerin nispi temsiline dayanır ve %3,25'lik bir seçim barajı vardır, bu da uygulamada koalisyon hükümetleriyle sonuçlanmıştır. Batı Şeria'daki İsrail yerleşimlerinde yaşayanlar oy kullanma hakkına sahiptir ve 2015 seçimlerinden sonra 120 milletvekilinin 10'u (%8) yerleşimcilerden oluşmuştur. Parlamento seçimleri her dört yılda bir yapılır, ancak istikrarsız koalisyonlar veya Knesset'in güvensizlik oyu vermesi bir hükümeti daha erken feshedebilir. Arap liderliğindeki ilk parti 1988 yılında kurulmuştur ve ana Arap bloğu olan Ortak Liste parlamentodaki sandalyelerin yaklaşık %10'una sahiptir.

İsrail devletinin siyasi sistemi

İsrail Temel Kanunları, kodifiye edilmemiş bir anayasa işlevi görmektedir. Knesset 2003 yılında bu yasalara dayanarak resmi bir anayasa taslağı hazırlamaya başlamıştır.

İsrail Cumhurbaşkanı sınırlı ve büyük ölçüde törensel görevleri olan bir devlet başkanıdır.

İsrail'in resmi bir dini yoktur, ancak devletin "Yahudi ve demokratik" olarak tanımlanması Yahudilikle güçlü bir bağ ve devlet hukuku ile dini hukuk arasında bir çatışma yaratmaktadır. Siyasi partiler arasındaki etkileşim, devlet ve din arasındaki dengeyi büyük ölçüde İngiliz Mandası döneminde olduğu gibi korumaktadır.

19 Temmuz 2018'de İsrail Parlamentosu, İsrail Devleti'ni temelde "Yahudi Halkının Ulus Devleti" olarak nitelendiren ve İbraniceyi resmi dil olarak kabul eden bir Temel Yasayı kabul etti. Tasarı Arapça diline "özel statü" atfetmektedir. Aynı yasa tasarısı Yahudilere ulusal kendi kaderini tayin hakkı tanımakta ve ülkede Yahudi yerleşiminin geliştirilmesini "ulusal bir çıkar" olarak görerek hükümete "bu çıkarı teşvik etmek, ilerletmek ve uygulamak için adımlar atma" yetkisi vermektedir.

Hukuk sistemi

İsrail Yüksek Mahkemesi, Givat Ram, Kudüs

İsrail'de üç kademeli bir mahkeme sistemi vardır. En alt kademede, ülke genelindeki çoğu şehirde bulunan sulh mahkemeleri yer alır. Bunların üzerinde hem temyiz mahkemesi hem de ilk derece mahkemesi olarak hizmet veren bölge mahkemeleri yer alır; bunlar İsrail'in altı bölgesinin beşinde bulunur. Üçüncü ve en yüksek kademe Kudüs'te bulunan Yüksek Mahkemedir; en yüksek temyiz mahkemesi ve Yüksek Adalet Divanı olarak ikili bir rol oynar. İkinci rolünde, Yüksek Mahkeme ilk derece mahkemesi olarak karar verir ve hem vatandaş hem de vatandaş olmayan bireylerin devlet yetkililerinin kararlarına karşı dilekçe vermelerine izin verir. İsrail, Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin hedeflerini desteklemekle birlikte, mahkemenin siyasi tarafsızlıktan uzak kalabileceğine dair endişelerini gerekçe göstererek Roma Statüsü'nü onaylamamıştır.

İsrail'in hukuk sistemi üç yasal geleneği birleştirmektedir: İngiliz örfi hukuku, medeni hukuk ve Yahudi hukuku. Stare decisis (emsal) ilkesine dayanır ve davadaki tarafların mahkeme önüne delil getirdiği çekişmeli bir sistemdir. Davalar profesyonel hakimler tarafından karara bağlanır ve jürilerin rolü yoktur. Evlilik ve boşanma dini mahkemelerin yetkisi altındadır: Yahudi, Müslüman, Dürzi ve Hıristiyan. Yargıçların seçimi iki Knesset üyesi, üç Yüksek Mahkeme yargıcı, iki İsrail Barosu üyesi ve iki bakandan oluşan bir komite tarafından gerçekleştirilir (bunlardan biri olan İsrail Adalet Bakanı komitenin başkanıdır). Komitenin Knesset üyeleri Knesset tarafından gizlice seçilir ve bunlardan biri geleneksel olarak muhalefetin bir üyesidir, komitenin Yüksek Mahkeme yargıçları geleneklere göre tüm Yüksek Mahkeme yargıçları arasından kıdem sırasına göre seçilir, İsrail Barosu üyeleri baro tarafından seçilir ve ikinci bakan İsrail kabinesi tarafından atanır. Mevcut adalet bakanı ve komite başkanı Gideon Sa'ar'dır. İsrail mahkemelerinin (hem "Genel" mahkemeler hem de İş Mahkemeleri) idaresi Kudüs'te bulunan Mahkemeler İdaresi tarafından yürütülmektedir. Hem Genel hem de İş mahkemeleri kağıtsız mahkemelerdir: mahkeme dosyalarının saklanması ve mahkeme kararları elektronik ortamda gerçekleştirilir. İsrail'in Temel Yasası: İnsan Onuru ve Özgürlüğü, İsrail'de insan hak ve özgürlüklerini savunmayı amaçlamaktadır. "Enclave yasası "nın bir sonucu olarak, İsrail medeni hukukunun büyük bir kısmı İsrail yerleşimlerine ve işgal altındaki topraklarda yaşayan İsraillilere uygulanmaktadır.

İdari bölümler

İsrail Devleti, mehozot (İbranice: מחוזות; tekil: mahoz) olarak bilinen altı ana idari bölgeye ayrılmıştır - Merkez, Hayfa, Kudüs, Kuzey, Güney ve Tel Aviv bölgelerinin yanı sıra Batı Şeria'daki Judea ve Samaria Bölgesi. Yahudiye ve Samiriye Bölgesi'nin tamamı ile Kudüs ve Kuzey bölgelerinin bir kısmı uluslararası alanda İsrail'in bir parçası olarak tanınmamaktadır. Bölgeler ayrıca nafot (İbranice: נפות; tekil: nafa) olarak bilinen ve kendileri de elli doğal bölgeye ayrılan on beş alt bölgeye ayrılmıştır.

Bölge Sermaye En büyük şehir Nüfus
Yahudiler Araplar Toplam Not
Kudüs Kudüs 67% 32% 1,083,300
Kuzey Nof HaGalil Nasıra 43% 54% 1,401,300
Hayfa Hayfa 68% 26% 996,300
Merkez Ramla Rishon LeZion 88% 8% 2,115,800
Tel Aviv Tel Aviv 93% 2% 1,388,400
Güney Beerşeba Aşdod 73% 20% 1,244,200
Judea ve Samaria Bölgesi Ariel Modi'in Illit 98% 0% 399,300
^a Doğu Kudüs'teki 200.000'den fazla Yahudi ve 300.000 Arap dahil.
^b Sadece İsrail vatandaşları.

İsrail işgali altındaki topraklar

Batı Şeria, Gazze Şeridi ve Golan Tepeleri'ni gösteren İsrail haritası
İsrail ve Filistin topraklarında yönetim ve egemenliğe genel bakış
Alan Tarafından yönetilir Yönetim otoritesinin tanınması Tarafından talep edilen egemenlik Talebin tanınması
Gazze Şeridi Filistin Ulusal Yönetimi (de jure) Hamas tarafından kontrol edilen (de facto) Oslo II Anlaşmasının Tanıkları Filistin Devleti 137 BM üye ülkesi
Batı Şeria Filistin yerleşim bölgeleri (A+B Alanları) Filistin Ulusal Yönetimi ve İsrail ordusu
C Bölgesi İsrail enklav hukuku (İsrail yerleşimleri) ve İsrail ordusu (İsrail işgali altındaki Filistinliler)
Doğu Kudüs İsrail Hükümeti Honduras, Guatemala, Nauru ve Amerika Birleşik Devletleri Çin, Rusya
Batı Kudüs Avustralya, Rusya, Çek Cumhuriyeti, Honduras, Guatemala, Nauru ve Amerika Birleşik Devletleri Doğu Kudüs ile birlikte uluslararası bir şehir olarak Birleşmiş Milletler Çeşitli BM üye devletleri ve Avrupa Birliği; ortak egemenlik de yaygın olarak desteklenmektedir
Golan Tepeleri Birleşik Devletler Suriye ABD hariç tüm BM üye devletleri
İsrail (uygun) 163 BM üye ülkesi İsrail 163 BM üye ülkesi

1967 yılında Altı Gün Savaşı sonucunda İsrail, Doğu Kudüs de dahil olmak üzere Batı Şeria'yı, Gazze Şeridi'ni ve Golan Tepeleri'ni ele geçirdi ve işgal etti. İsrail ayrıca Sina Yarımadası'nı da ele geçirdi, ancak 1979 Mısır-İsrail barış anlaşmasının bir parçası olarak burayı Mısır'a iade etti. İsrail 1982 ve 2000 yılları arasında Güvenlik Kuşağı olarak bilinen güney Lübnan'ın bir bölümünü işgal etti. İsrail'in bu bölgeleri ele geçirmesinden bu yana, Lübnan hariç her birinde İsrail yerleşimleri ve askeri tesisler inşa edildi.

Golan Tepeleri ve Doğu Kudüs, uluslararası hukuka göre değil ama İsrail hukukuna göre tamamen İsrail'e dahil edilmiştir. İsrail her iki bölgeye de sivil hukuku uygulamış ve sakinlerine daimi ikamet statüsü ve vatandaşlığa başvurma hakkı tanımıştır. BM Güvenlik Konseyi Golan Tepeleri ve Doğu Kudüs'ün ilhakını "hükümsüz ve geçersiz" ilan etmiştir ve bu bölgeleri işgal altında görmeye devam etmektedir. Doğu Kudüs'ün gelecekteki herhangi bir barış anlaşmasındaki statüsü, İsrail hükümetleri ve Filistin temsilcileri arasındaki müzakerelerde zaman zaman zor bir konu olmuştur, çünkü İsrail burayı egemen toprakları ve başkentinin bir parçası olarak görmektedir.

İsrail ile Batı Şeria'yı ayıran İsrail Batı Şeria bariyeri

Doğu Kudüs hariç Batı Şeria, İsrail hukukunda Judea ve Samaria Bölgesi olarak bilinir; bölgede ikamet eden yaklaşık 400.000 İsrailli yerleşimci İsrail nüfusunun bir parçası olarak kabul edilir, Knesset'te temsil edilir, İsrail'in medeni ve ceza kanunlarının büyük bir kısmı onlara uygulanır ve üretimleri İsrail ekonomisinin bir parçası olarak kabul edilir. İsrail bilinçli bir şekilde bölgeyi ilhak etmekten kaçındığı, toprak üzerindeki yasal hak iddiasından asla vazgeçmediği ya da bölgeyle bir sınır tanımlamadığı için, toprağın kendisi İsrail yasalarına göre İsrail'in bir parçası olarak kabul edilmemektedir. İsrail araçları için İsrail ile Batı Şeria arasında bir sınır bulunmamaktadır. İsrail'in ilhaka karşı siyasi muhalefetinin başlıca nedeni Batı Şeria'daki Filistinli nüfusun İsrail'e katılmasının yaratacağı "demografik tehdit" algısıdır. İsrail yerleşimleri dışında, Batı Şeria doğrudan İsrail askeri yönetimi altında kalmaya devam ediyor ve bölgedeki Filistinliler İsrail vatandaşı olamıyor. Uluslararası toplum İsrail'in Batı Şeria'da egemenliği olmadığını savunmakta ve İsrail'in bölge üzerindeki kontrolünün modern tarihin en uzun askeri işgali olduğunu düşünmektedir. Batı Şeria, BM'nin Filistin'de iki devlet kurulması yönündeki kararının Araplar tarafından reddedilmesinin ardından 1950 yılında Ürdün tarafından işgal ve ilhak edilmiştir. Bu ilhakı sadece İngiltere tanıdı ve Ürdün o zamandan beri bölge üzerindeki hak iddiasını FKÖ'ye devretti. Nüfusun çoğunluğunu 1948 Arap-İsrail Savaşı mültecileri de dahil olmak üzere Filistinliler oluşturmaktadır. 1967'deki işgalden 1993'e kadar bu topraklarda yaşayan Filistinliler İsrail askeri yönetimi altındaydı. İsrail-FKÖ tanıma mektuplarından bu yana, Filistin nüfusunun ve şehirlerinin çoğu Filistin Yönetimi'nin iç yetkisi ve İsrail'in sadece kısmi askeri kontrolü altındadır, ancak İsrail birkaç kez askerlerini yeniden konuşlandırmış ve huzursuzluk dönemlerinde tam askeri yönetimi yeniden kurmuştur. İkinci İntifada sırasında artan saldırılara karşılık olarak İsrail hükümeti İsrail Batı Şeria bariyerini inşa etmeye başladı. Tamamlandığında bariyerin yaklaşık %13'ü Yeşil Hat üzerinde ya da İsrail'de, %87'si ise Batı Şeria'nın içinde inşa edilmiş olacak.

Oslo Anlaşmaları uyarınca İsrail tarafından kontrol edilen Batı Şeria'nın C Bölgesi, mavi ve kırmızı renklerle, Aralık 2011

Gazze Şeridi, İsrail yasalarına göre "yabancı toprak" olarak kabul edilmektedir; ancak İsrail, Mısır ile birlikte Gazze Şeridi'ne kara, hava ve deniz ablukası uyguladığı için uluslararası toplum İsrail'i işgalci güç olarak görmektedir. Gazze Şeridi 1948'den 1967'ye kadar Mısır, 1967'den sonra ise İsrail tarafından işgal edildi. 2005 yılında İsrail'in tek taraflı ayrılma planının bir parçası olarak, İsrail tüm yerleşimcilerini ve kuvvetlerini bölgeden çıkardı, ancak hava sahası ve sularının kontrolünü elinde tutmaya devam ediyor. Çok sayıda uluslararası insani yardım kuruluşu ve BM'nin çeşitli organları da dahil olmak üzere uluslararası toplum Gazze'nin işgal altında olduğunu düşünmektedir. Hamas'ın Gazze Şeridi'nde iktidarı ele geçirdiği 2007 Gazze Savaşı'nın ardından İsrail, Gazze sınırı boyunca, denizden ve havadan geçişler üzerindeki kontrolünü sıkılaştırdı ve insani olduğunu düşündüğü münferit durumlar dışında bölgeye giriş ve çıkışları engelledi. Gazze'nin Mısır ile bir sınırı vardır ve İsrail, Avrupa Birliği ve Filistin Yönetimi arasında yapılan bir anlaşma sınır geçişinin nasıl yapılacağını düzenlemektedir (Avrupalı gözlemciler tarafından izlenmiştir). İsrail'in Filistinli vatandaşlarına demokrasi uygulaması ve İsrail kontrolündeki Filistin topraklarında İsrail demokrasisinin seçici bir şekilde uygulanması eleştirilmiştir.

BM'nin başlıca yargı organı olan Uluslararası Adalet Divanı, İsrail'in Batı Şeria bariyerinin inşasının yasallığına ilişkin 2004 tarihli tavsiye kararında, Doğu Kudüs de dahil olmak üzere Altı Gün Savaşı'nda İsrail tarafından ele geçirilen toprakların işgal altındaki topraklar olduğunu ileri sürmüştür. Topraklarla ilgili müzakerelerin çoğu, "savaş yoluyla toprak kazanımının kabul edilemezliğini" vurgulayan ve İsrail'i Arap devletleriyle ilişkilerini normalleştirmesi karşılığında işgal ettiği topraklardan çekilmeye çağıran 242 sayılı BM Güvenlik Konseyi kararı temelinde yürütülmüştür. Bazı gözlemcilere göre İsrail, işgal altındaki topraklarda işgalin kendisi ve sivillere karşı işlenen savaş suçları da dâhil olmak üzere sistematik ve yaygın insan hakları ihlallerinde bulunmuştur. Bu iddialar arasında BM İnsan Hakları Konseyi tarafından uluslararası insancıl hukukun ihlali, ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından yerel halkın "yönetim yetkililerini bu tür ihlallerden sorumlu tutma kabiliyetinin sınırlı olması", Uluslararası Af Örgütü ve diğerleri tarafından kitlesel keyfi tutuklamalar, işkence, yasadışı öldürmeler, sistematik suiistimaller ve cezasızlık ve Filistinlilerin kendi kaderini tayin hakkının inkârı yer almaktadır. Bu iddialar karşısında Başbakan Netanyahu, masumları teröristlerden korudukları için ülkenin güvenlik güçlerini savundu ve "suçlu katiller" tarafından işlenen insan hakları ihlalleri konusunda endişe duyulmamasını küçümsediğini ifade etti. İsrailli yetkililer, akademisyenler, ABD'nin BM Büyükelçisi Nikki Haley ve BM Genel Sekreterleri Ban Ki-moon ve Kofi Annan gibi bazı gözlemciler de BM'nin İsrail'in suiistimalleriyle orantısız bir şekilde ilgilendiğini ileri sürmektedir.

Uluslararası toplum, İsrail'in işgal altındaki topraklardaki yerleşimlerini uluslararası hukuka göre yasadışı kabul etmektedir. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin 2334 sayılı kararı, 23 Aralık 2016 tarihinde BM Güvenlik Konseyi (BMGK) üyeleri tarafından 14-0 oyla kabul edilmiş ve ABD çekimser kalmıştır. Kararda İsrail'in yerleşim faaliyetlerinin uluslararası hukukun "açık bir ihlali" olduğu, "hiçbir hukuki geçerliliğinin bulunmadığı" belirtilmekte ve İsrail'den bu tür faaliyetlerini durdurması ve Dördüncü Cenevre Sözleşmesi uyarınca işgalci bir güç olarak yükümlülüklerini yerine getirmesi talep edilmektedir.

İsrail'in işgal altındaki topraklarda Filistinlilere yönelik muamelesi, İsrailli insan hakları grupları Yesh Din ve B'tselem ile Uluslararası Af Örgütü ve İnsan Hakları İzleme Örgütü gibi diğer uluslararası örgütler tarafından apartheid suçu işlediği suçlamalarına neden olmuş ve eleştiriler İsrail içindeki Filistinlilere yönelik muameleyi de kapsamıştır. Af Örgütü'nün raporu İsrail, Amerika Birleşik Devletleri, Birleşik Krallık, Hollanda ve Almanya'dan siyasetçiler ve hükümet temsilcileri tarafından eleştirilirken, Filistinliler, diğer devletlerden temsilciler ve Arap Birliği gibi kuruluşlar tarafından memnuniyetle karşılandı. 2021 yılında Orta Doğu konusunda uzman akademisyenler arasında yapılan bir ankete göre, İsrail'i "apartheid benzeri tek devletli bir gerçeklik" olarak tanımlayan akademisyenlerin oranı %59'dan %65'e yükselmiştir.

Dış ilişkiler

  Diplomatik ilişkiler
  Diplomatik ilişkiler askıya alındı
  Eski diplomatik ilişkiler
  Diplomatik ilişki yok, ancak eski ticari ilişkiler
  Diplomatik ilişki yok

İsrail, Birleşmiş Milletler'e üye 164 ülkenin yanı sıra Vatikan, Kosova, Cook Adaları ve Niue ile diplomatik ilişkilerini sürdürmektedir. Dünya çapında 107 diplomatik temsilciliği vardır; diplomatik ilişkilerinin olmadığı ülkeler arasında çoğu Müslüman ülke bulunmaktadır. Arap Birliği'ndeki yirmi iki ülkeden altısı İsrail ile ilişkilerini normalleştirmiştir. Mısır ve Ürdün sırasıyla 1979 ve 1994 yıllarında barış anlaşmaları imzalamışlardır, ancak İsrail 1948'den beri kesintisiz olarak Suriye ile savaş halindedir. Lübnan İç Savaşı'nın sona erdiği 2000 yılından bu yana Lübnan ile de benzer şekilde resmi bir savaş halinde ve İsrail-Lübnan sınırı antlaşmalarla belirlenmemiş durumda.

2020 yılının sonlarında İsrail dört Arap ülkesiyle daha ilişkilerini normalleştirdi: Eylül ayında Birleşik Arap Emirlikleri ve Bahreyn (Abraham Anlaşmaları olarak bilinir), Ekim ayında Sudan ve Aralık ayında Fas. İsrail ile Mısır arasındaki barış anlaşmasına rağmen, İsrail Mısırlılar arasında hâlâ düşman ülke olarak görülüyor. İran'ın Pehlevi hanedanı döneminde İsrail ile diplomatik ilişkileri vardı ancak İslam Devrimi sırasında İsrail'i tanımayı geri çekti. İsrail vatandaşları İçişleri Bakanlığı'ndan izin almadan Suriye, Lübnan, Irak, Suudi Arabistan ve Yemen'i (İsrail'in 1948 Arap-İsrail Savaşı'nda savaştığı ve barış anlaşması bulunmayan ülkeler) ziyaret edemezler. 2008-09 Gazze Savaşı'nın bir sonucu olarak Moritanya, Katar, Bolivya ve Venezuela İsrail ile siyasi ve ekonomik ilişkilerini askıya almış, ancak Bolivya 2019'da ilişkilerini yenilemiştir. Çin hem İsrail hem de Arap dünyası ile iyi ilişkilerini sürdürmektedir.

Amerika Birleşik Devletleri ve Sovyetler Birliği, İsrail Devleti'ni tanıyan ilk iki ülke olmuş ve hemen hemen aynı anda tanıdıklarını ilan etmişlerdir. Sovyetler Birliği ile diplomatik ilişkiler Altı Gün Savaşı'nın ardından 1967'de kesilmiş ve Ekim 1991'de yenilenmiştir. Amerika Birleşik Devletleri İsrail'i "ortak demokratik değerler, dini yakınlıklar ve güvenlik çıkarları" temelinde "Orta Doğu'daki en güvenilir ortağı" olarak görmektedir. Amerika Birleşik Devletleri 1967'den bu yana İsrail'e Dış Yardım Yasası (1962'den itibaren) kapsamında 68 milyar dolar askeri yardım ve 32 milyar dolar hibe sağlamıştır ki bu rakam 2003'e kadar olan dönemde diğer tüm ülkelerden daha fazladır. Ankete katılan Amerikalıların çoğu da İsrail hakkında sürekli olarak olumlu görüşlere sahip olmuştur. Birleşik Krallık, Filistin Mandası nedeniyle İsrail ile "doğal" bir ilişkiye sahip olarak görülmektedir. İki ülke arasındaki ilişkiler eski başbakan Tony Blair'in iki devletli çözüm çabalarıyla da güçlenmiştir. Almanya 2007 yılına kadar İsrail devletine ve Holokost'tan kurtulan İsraillilere 25 milyar Euro tazminat ödemiştir. İsrail, AB ile komşularını yakınlaştırmayı amaçlayan Avrupa Birliği'nin Avrupa Komşuluk Politikası'na (ENP) dahildir.

Yitzhak Rabin ve Yaser Arafat Oslo Anlaşmalarının imza töreninde dönemin ABD Başkanı Bill Clinton ile birlikte

Türkiye ve İsrail 1991 yılına kadar tam diplomatik ilişki kurmamış olsa da, Türkiye 1949 yılında İsrail'i tanımasından bu yana Yahudi devleti ile işbirliği yapmaktadır. Türkiye'nin bölgedeki diğer Müslüman çoğunluklu ülkelerle olan bağları zaman zaman Arap ve Müslüman devletlerden İsrail ile ilişkilerini yumuşatması yönünde baskı görmesine neden olmuştur. Türkiye ile İsrail arasındaki ilişkiler 2008-09 Gazze Savaşı ve İsrail'in Gazze filosuna düzenlediği baskının ardından gerileme sürecine girmiştir. Yunanistan ve İsrail arasındaki ilişkiler, İsrail-Türkiye ilişkilerinin gerilemesi nedeniyle 1995'ten bu yana iyileşmiştir. İki ülke arasında bir savunma işbirliği anlaşması bulunmaktadır ve 2010 yılında İsrail Hava Kuvvetleri Yunanistan Hava Kuvvetleri'ni Uvda üssünde ortak bir tatbikatta ağırlamıştır. Leviathan gaz sahası merkezli Kıbrıs-İsrail ortak petrol ve gaz araştırmaları, Kıbrıs ile güçlü bağları göz önüne alındığında Yunanistan için önemli bir faktördür. Dünyanın en uzun denizaltı elektrik kablosu olan EuroAsia Interconnector'daki işbirliği Kıbrıs ve İsrail arasındaki ilişkileri güçlendirmiştir.

Azerbaycan, İsrail ile stratejik ve ekonomik ilişkiler geliştiren az sayıdaki çoğunluğu Müslüman ülkelerden biridir. Azerbaycan, İsrail'in petrol ihtiyacının önemli bir kısmını karşılamaktadır ve İsrail, Azerbaycan için kritik bir silah tedarikçisidir. Kazakistan'ın da İsrail ile ekonomik ve stratejik bir ortaklığı var. Hindistan 1992 yılında İsrail ile tam diplomatik bağlar kurmuş ve o tarihten bu yana bu ülke ile güçlü bir askeri, teknolojik ve kültürel ortaklık geliştirmiştir. İsrail Dışişleri Bakanlığı adına 2009 yılında yapılan bir ankette Hindistan, ankete katılan diğer 12 ülkeden daha İsrail yanlısı olarak listelenmiştir. Hindistan, İsrail askeri teçhizatının en büyük müşterisidir ve İsrail, Rusya'dan sonra Hindistan'ın ikinci en büyük askeri ortağıdır. Etiyopya, ortak siyasi, dini ve güvenlik çıkarları nedeniyle İsrail'in Afrika'daki başlıca müttefikidir. İsrail, Etiyopya'ya sulama projeleri konusunda uzmanlık sağlamaktadır ve binlerce Etiyopyalı Yahudi İsrail'de yaşamaktadır.

İsrail, dünyanın dört bir yanındaki felaketlere acil yardım ve insani müdahale ekipleri sağlama geçmişine sahiptir. İsrail 1955 yılında Burma'da dış yardım programına başlamıştır. Programın odak noktası daha sonra Afrika'ya kaymıştır. İsrail'in insani yardım çabaları resmi olarak 1957 yılında İsrail Uluslararası Kalkınma İşbirliği Ajansı Mashav'ın kurulmasıyla başladı. Bu ilk dönemde, İsrail'in yardımları Afrika'ya yapılan toplam yardımların sadece küçük bir yüzdesini temsil etse de, programı kıta genelinde iyi niyet yaratmada etkili oldu; ancak 1967 savaşının ardından ilişkiler bozuldu. İsrail'in dış yardım programı daha sonra odağını Latin Amerika'ya kaydırdı. 1970'lerin sonlarından bu yana İsrail'in dış yardımları giderek azaldı, ancak son yıllarda İsrail Afrika'ya yardımlarını yeniden tesis etmeye çalıştı. İsrail hükümeti ile birlikte çalışan İsrailli insani yardım ve acil müdahale grupları arasında 14 İsrailli kuruluş ve Kuzey Amerikalı Yahudi gruplar tarafından yürütülen ortak bir program olan IsraAid, ZAKA, Hızlı İsrail Kurtarma ve Arama Ekibi (FIRST), İsrail Uçan Yardım (IFA), Save a Child's Heart (SACH) ve Latet bulunmaktadır. 1985 ve 2015 yılları arasında İsrail, 22 ülkeye IDF arama ve kurtarma birimi Home Front Command'dan 24 heyet göndermiştir. Şu anda İsrail'in dış yardımları OECD ülkeleri arasında alt sıralarda yer almaktadır ve GSMH'sinin %0.1'inden daha azını kalkınma yardımlarına harcamaktadır. BM %0.7'lik bir hedef belirlemiştir. 2015 yılında altı ülke BM hedefine ulaşmıştır. Ülke 2018 Dünya Bağış Endeksi'nde 38. sırada yer almıştır.

Askeri

İsrail Savunma Kuvvetleri (IDF), İsrail güvenlik güçlerinin tek askeri kanadıdır ve Genelkurmay Başkanı Ramatkal tarafından yönetilir ve Bakanlar Kurulu'na bağlıdır. IDF ordu, hava kuvvetleri ve donanmadan oluşmaktadır. IDF, 1948 Arap-İsrail Savaşı sırasında, başta Haganah olmak üzere devletin kuruluşundan önceki paramiliter örgütlerin birleştirilmesiyle kurulmuştur. IDF ayrıca Mossad ve Şabak ile birlikte çalışan Askeri İstihbarat Direktörlüğü'nün (Aman) kaynaklarından da yararlanır. İsrail Savunma Kuvvetleri kısa tarihi boyunca birçok büyük savaşa ve sınır çatışmasına katılmış, bu da onu dünyanın en iyi savaş eğitimi almış silahlı kuvvetlerinden biri haline getirmiştir.

Takım komutanları 2012 yılında Eliakim eğitim üssünde tatbikat yaparken

İsraillilerin çoğu 18 yaşında askere alınmaktadır. Erkekler iki yıl sekiz ay, kadınlar ise iki yıl görev yapmaktadır. Zorunlu hizmetin ardından İsrailli erkekler yedek kuvvetlere katılır ve genellikle kırklı yaşlarına kadar her yıl birkaç haftaya kadar yedek görev yaparlar. Kadınların çoğu ihtiyat görevinden muaftır. İsrail'in Arap vatandaşları (Dürziler hariç) ve tam zamanlı dini eğitim görenler askerlik hizmetinden muaftır, ancak yeşiva öğrencilerinin muafiyeti İsrail toplumunda uzun yıllardır bir tartışma kaynağı olmuştur. Çeşitli gerekçelerle muafiyet alanlar için bir alternatif de Sherut Leumi ya da hastanelerde, okullarda ve diğer sosyal refah çerçevelerinde bir hizmet programını içeren ulusal hizmettir. İsrailli Arapların küçük bir azınlığı da gönüllü olarak orduya hizmet etmektedir. Zorunlu askerlik programının bir sonucu olarak, IDF yaklaşık 176,500 aktif asker ve 465,000 yedek asker bulundurarak İsrail'e dünyanın askeri eğitim almış en yüksek vatandaş oranlarından birini vermektedir.

Demir Kubbe dünyanın ilk operasyonel topçu roketi savunma sistemidir.

Ülkenin ordusu büyük ölçüde İsrail'de tasarlanan ve üretilen yüksek teknolojili silah sistemlerinin yanı sıra bazı yabancı ithalatlara da dayanmaktadır. Arrow füzesi dünyanın az sayıdaki operasyonel anti-balistik füze sistemlerinden biridir. Python havadan havaya füze serisi genellikle askeri tarihindeki en önemli silahlardan biri olarak kabul edilir. İsrail'in Spike füzesi dünyada en çok ihraç edilen tanksavar güdümlü füzelerden (ATGM) biridir. İsrail'in Demir Kubbe füzesavar hava savunma sistemi, Gazze Şeridi'nden Filistinli militanlar tarafından ateşlenen yüzlerce Qassam, 122 mm Grad ve Fajr-5 topçu roketini durdurduktan sonra dünya çapında beğeni kazanmıştır. Yom Kippur Savaşı'ndan bu yana İsrail bir keşif uyduları ağı geliştirmiştir. Ofeq programının başarısı İsrail'i bu tür uyduları fırlatabilen yedi ülkeden biri haline getirmiştir.

İsrail'in nükleer silahlara ve 1993 tarihli bir rapora göre kimyasal ve biyolojik kitle imha silahlarına sahip olduğuna inanılmaktadır. İsrail Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Antlaşması'nı imzalamamıştır ve nükleer yetenekleri konusunda kasıtlı bir belirsizlik politikası sürdürmektedir. İsrail Donanması'na ait Dolphin denizaltılarının ikinci vuruş kabiliyeti sunan nükleer Popeye Turbo füzeleri ile donanmış olduğuna inanılmaktadır. İsrail'in Irak'ın Scud füzeleriyle saldırıya uğradığı 1991'deki Körfez Savaşı'ndan bu yana İsrail'deki tüm evlerde kimyasal ve biyolojik maddelere karşı geçirimsiz Merkhav Mugan adlı güçlendirilmiş bir güvenlik odası bulunması zorunludur.

İsrail'in kuruluşundan bu yana askeri harcamalar ülkenin gayrisafi yurtiçi hasılasının önemli bir bölümünü oluşturmuş, 1975 yılında GSYH'nin %30,3'ü savunmaya harcanmıştır. İsrail 2016 yılında GSYH'nin yüzdesi olarak savunma harcamalarında %5,7 ile dünyada 6. sırada, toplam askeri harcamalarda ise 18 milyar $ ile 15. sırada yer almıştır. 1974'ten bu yana ABD, İsrail'e askeri yardım sağlayan önemli bir aktör olmuştur. ABD'nin 2016 yılında imzalanan bir mutabakat zaptı kapsamında 2018-2028 yılları arasında İsrail'e yılda 3,8 milyar dolar ya da İsrail'in savunma bütçesinin yaklaşık %20'sini sağlaması beklenmektedir. İsrail 2017 yılında silah ihracatında dünya genelinde 5. sırada yer aldı. İsrail'in silah ihracatının büyük bir kısmı güvenlik nedeniyle rapor edilmemektedir. İsrail, Küresel Barış Endeksi'nde sürekli olarak düşük puan almaktadır ve 2021 yılında 163 ülke arasında barışçıllık açısından 141. sırada yer almıştır.

IAI Lavi, askeri teknoloji gösterisinde
Merkava tankları 1979'dan beri hizmettedir. Bu Mk 4 Merkava aktif koruma sistemi ile donatılmıştır.

İsrail sürekli olarak çok düşük puan aldığı Küresel Barış Endeksi sıralamasında, 2011 verilerine göre 153 ülke içinde 145. sıradadır.

İsrail dünyanın en büyük silah ihracatçılarından biridir, 2007'de 4. en büyük silah ihracatçısı olmuştur. İsrailin ihraç ettiği silahların büyük çoğunluğu güvenlik nedenleri ile rapor edilmez.

Ekonomi

1950'den bu yana İsrail'in kişi başına düşen GSYİH'sindeki değişim. Rakamlar enflasyona göre 2011 Uluslararası dolara ayarlanmıştır.
Ramat Gan'daki Elmas Borsası Bölgesi

İsrail, Batı Asya ve Orta Doğu'da ekonomik ve endüstriyel kalkınma açısından en ileri ülke olarak kabul edilmektedir. İsrail'in kaliteli üniversite eğitimi ve yüksek motivasyonlu ve eğitimli bir nüfus oluşturması, ülkenin yüksek teknoloji patlamasını ve hızlı ekonomik kalkınmasını teşvik etmekten büyük ölçüde sorumludur. 2010 yılında OECD'ye katılmıştır. Ülke, Dünya Ekonomik Forumu'nun Küresel Rekabetçilik Raporu'nda 20. sırada, Dünya Bankası'nın İş Yapma Kolaylığı endeksinde ise 35. sırada yer almaktadır. İsrail ayrıca yüksek vasıflı istihdamdaki kişi payına göre dünyada 5. sırada yer almıştır. İsrail ekonomik verileri, Golan Tepeleri, Doğu Kudüs ve Batı Şeria'daki İsrail yerleşimleri de dahil olmak üzere İsrail'in ekonomik topraklarını kapsamaktadır.

Tel Aviv Menkul Kıymetler Borsası. Binası bilgisayar ticareti için optimize edilmiştir ve acil durumlarda borsayı aktif tutmak için bir yeraltı sığınağına yerleştirilmiş sistemlere sahiptir.

Sınırlı doğal kaynaklara rağmen, tarım ve sanayi sektörlerinin son on yıllardaki yoğun gelişimi İsrail'i tahıl ve sığır eti dışında gıda üretiminde büyük ölçüde kendine yeterli hale getirmiştir. İsrail'in 2020 yılında toplam 96,5 milyar dolar olan ithalatı hammadde, askeri teçhizat, yatırım malları, işlenmemiş elmas, yakıtlar, tahıl ve tüketim mallarını içermektedir. Önde gelen ihracat kalemleri arasında makine ve ekipman, yazılım, kesme elmas, tarım ürünleri, kimyasallar ve tekstil ve hazır giyim yer almaktadır; 2020 yılında İsrail'in ihracatı 114 milyar dolara ulaşmıştır. İsrail Merkez Bankası 173 milyar dolar döviz rezervine sahiptir. 1970'lerden bu yana İsrail, ABD'den askeri yardımın yanı sıra kredi garantileri şeklinde ekonomik yardım aldı ve bu yardımlar şu anda İsrail'in dış borcunun yaklaşık yarısını oluşturuyor. İsrail gelişmiş dünyadaki en düşük dış borçlardan birine sahiptir ve 2015 yılında 69 milyar dolar fazla veren net dış borç (yurt dışındaki varlıklara karşı yükümlülükler) açısından borç veren konumundadır.

İsrail, ABD'den sonra dünyada en çok yeni şirket kuran ikinci ülke ve ABD ve Çin'den sonra NASDAQ'a kote olan üçüncü en büyük şirket sayısına sahiptir. Intel ve Microsoft ilk yurtdışı araştırma ve geliştirme tesislerini İsrail'de kurmuş, IBM, Google, Apple, Hewlett-Packard, Cisco Systems, Facebook ve Motorola gibi diğer yüksek teknolojili çok uluslu şirketler de ülkede araştırma ve geliştirme merkezleri açmıştır. 2007 yılında Amerikalı yatırımcı Warren Buffett'ın holding şirketi Berkshire Hathaway, ABD dışındaki ilk satın alması olan İsrailli Iscar şirketini 4 milyar dolara satın aldı.

İsrail'de çalışma günleri Pazar'dan Perşembe'ye (beş günlük bir çalışma haftası için) veya Cuma'ya (altı günlük bir çalışma haftası için) kadardır. Cuma gününün iş günü olduğu ve nüfusun çoğunluğunun Yahudi olduğu yerlerde Şabat'a saygı olarak Cuma günü "kısa gün "dür ve genellikle kışın 14:00'e, yazın ise 16:00'ya kadar sürer. Çalışma haftasını dünyanın çoğunluğuna göre ayarlamak ve Pazar gününü çalışılmayan bir gün haline getirirken diğer günlerin çalışma süresini uzatmak veya Cuma gününü Pazar günü ile değiştirmek için çeşitli öneriler gündeme getirilmiştir.

İsrail tarımının temel birimini kibbutzlar teşkil eder. Kibbutz, bir kolektif üretim teşkilatıdır. Necef Çölü uzun çalışmalardan sonra ekilebilir duruma getirilmiş ve tarımsal üretim artmıştır. Kibbutz, kolektif çiftlikleri biçiminde teşkilatlanmış olmasına rağmen kooperatif şeklinde birimler de vardır. Bu birimlere moşavim denir. Tarım bu teşkilatlar tarafından yapılır. İsrail toplam işgücünün %6,5’u tarım sektöründe çalışmaktadır. İsrail’de sulama şebekesi çok gelişmiştir. 400.000 hektardan büyük bir alan sulanabilmektedir. Ana tarım bölgesi Eşdraelon’dur. Sahil ovaları da vadiler kadar verimlidir. Yetiştirilen başlıca tarım ürünleri; tahıllar, turunçgiller, şekerpancarı, üzüm ve vişnedir.

Otlakların az olması sebebiyle hayvancılık gelişmemiştir. İsrail’de sığır ve koyun yetiştirilir. Son yıllara kadar yasak olan domuz besiciliği önemli boyutta değildir zira Yahudiler domuz yemezler. Bunun yanında kümes hayvanları çoktur. Hayvanlardan elde ettiği ürünler kendi ihtiyacını karşılar. Balıkçılık çok gelişmiş olup Hint ve Atlas Okyanusu'na çıkardığı gemilerle yapılan avcılık ile yılda 25.000 tondan fazla balık avlanır.

Bilim ve teknoloji

Hayfa'da Matam yüksek teknoloji parkı

İsrail'in yazılım, iletişim ve yaşam bilimleri alanlarında en ileri teknolojileri geliştirmesi, Silikon Vadisi ile kıyaslanmasına neden olmuştur. İsrail, GSYH'nin yüzdesi olarak araştırma ve geliştirme harcamalarında dünyada ilk sırada yer almaktadır. Küresel İnovasyon Endeksi'nde 2019'da 10. sırada iken 2021'de 15. sıraya, 2019 Bloomberg İnovasyon Endeksi'nde ise 5. sıraya gerilemiştir. İsrail'de her 10.000 çalışan başına 140 bilim insanı, teknisyen ve mühendis düşmektedir ki bu sayı dünyadaki en yüksek rakamdır; ABD'de ise bu rakam 100.000 kişi başına 85'tir. İsrail 2004 yılından bu yana altı Nobel Ödüllü bilim insanı yetiştirmiştir ve sık sık dünyada kişi başına düşen bilimsel makale oranının en yüksek olduğu ülkelerden biri olarak gösterilmektedir. İsrail, 2000 yılından bu yana kişi başına düşen kök hücre araştırma makalelerinde dünya lideridir. İsrail üniversiteleri bilgisayar bilimleri (Technion ve Tel Aviv Üniversitesi), matematik (Kudüs İbrani Üniversitesi) ve kimya (Weizmann Bilim Enstitüsü) alanlarında dünyanın en iyi 50 üniversitesi arasında yer almaktadır.

İsrail 2012 yılında Futron'un Uzay Rekabet Endeksi'ne göre dünyada dokuzuncu sırada yer almıştır. İsrail Uzay Ajansı, bilimsel ve ticari hedefleri olan tüm İsrail uzay araştırma programlarını koordine etmektedir ve en az 13 ticari, araştırma ve casus uyduyu yerli olarak tasarlamış ve inşa etmiştir. İsrail'in bazı uyduları dünyanın en gelişmiş uzay sistemleri arasında yer almaktadır. Shavit, küçük uyduları alçak Dünya yörüngesine fırlatmak için İsrail tarafından üretilen bir uzay fırlatma aracıdır. İlk olarak 1988 yılında fırlatılmış ve İsrail'i uzay fırlatma kabiliyetine sahip sekizinci ülke yapmıştır. Ilan Ramon 2003 yılında İsrail'in ilk astronotu oldu ve Uzay Mekiği Columbia'nın ölümcül görevi olan STS-107'de yük uzmanı olarak görev yaptı.

Ülkede süregelen su sıkıntısı, su koruma tekniklerinde inovasyonu teşvik etmiş ve önemli bir tarımsal modernizasyon olan damla sulama İsrail'de icat edilmiştir. İsrail ayrıca tuzdan arındırma ve su geri dönüşümünde de teknolojik olarak ön sıralarda yer almaktadır. Sorek tuzdan arındırma tesisi dünyanın en büyük deniz suyu ters osmoz (SWRO) tuzdan arındırma tesisidir. 2014 yılı itibariyle İsrail'in tuzdan arındırma programları İsrail'in içme suyunun yaklaşık %35'ini sağlamaktadır ve 2015 yılına kadar %40'ını, 2050 yılına kadar ise %70'ini sağlaması beklenmektedir. 2015 itibariyle İsrailli haneler, tarım ve sanayi için kullanılan suyun yüzde 50'sinden fazlası yapay olarak üretilmektedir. Ülke, dünyanın dört bir yanından binlerce kişiyi çeken yıllık Su Teknolojisi ve Çevre Kontrolü Fuarı ve Konferansı'na (WATEC) ev sahipliği yapmaktadır. 2011 yılında İsrail'in su teknolojisi endüstrisi yılda yaklaşık 2 milyar dolar değerindeydi ve yıllık ürün ve hizmet ihracatı on milyonlarca dolardı. Ters osmoz teknolojisindeki yeniliklerin bir sonucu olarak İsrail önümüzdeki yıllarda net bir su ihracatçısı haline gelecektir.

A horizontal parabolic dish, with a triangular structure on its top.
Ben-Gurion Ulusal Güneş Enerjisi Merkezi'ndeki dünyanın en büyük güneş parabolik çanağı.

İsrail güneş enerjisini benimsemiştir; mühendisleri güneş enerjisi teknolojisinin en ileri noktasındadır ve güneş enerjisi şirketleri dünya çapında projeler üzerinde çalışmaktadır. İsrailli evlerin %90'ından fazlası sıcak su için güneş enerjisi kullanmaktadır; bu oran dünyada kişi başına düşen en yüksek orandır. Hükümet rakamlarına göre ülke, ısıtmada güneş enerjisi kullanımı sayesinde yılda elektrik tüketiminin %8'ini tasarruf etmektedir. Coğrafi enlemindeki yüksek yıllık güneş ışınımı, Negev Çölü'nde uluslararası üne sahip bir güneş enerjisi araştırma ve geliştirme endüstrisi için ideal koşullar yaratmaktadır. İsrail, araba akülerinin şarj edilmesini ve değiştirilmesini kolaylaştırmak için ülke çapında bir şarj istasyonları ağını içeren modern bir elektrikli araba altyapısına sahipti. Bunun İsrail'in petrole olan bağımlılığını azaltacağı ve sadece elektrikli bataryalarla çalışan arabalar kullanan yüzlerce İsrailli sürücünün yakıt maliyetlerini düşüreceği düşünülüyordu. İsrail modeli birçok ülke tarafından inceleniyor ve Danimarka ve Avustralya'da uygulanıyordu. Ancak İsrail'in öncü elektrikli otomobil şirketi Better Place 2013 yılında kapandı.

Ulaşım

Ben Gurion Uluslararası Havalimanı

İsrail'de 19.224 kilometre (11.945 mil) asfalt yol ve 3 milyon motorlu araç bulunmaktadır. Her 1.000 kişiye düşen motorlu araç sayısı 365 olup, gelişmiş ülkelere kıyasla nispeten düşüktür. İsrail'de tarifeli sefer yapan 5.715 otobüs bulunmakta olup, en büyüğü ve en eskisi Egged olmak üzere çeşitli taşıyıcılar tarafından işletilmekte ve ülkenin büyük bir bölümüne hizmet vermektedir. Demiryolları 1,277 kilometre (793 mil) boyunca uzanmakta ve yalnızca devlete ait İsrail Demiryolları tarafından işletilmektedir. 1990'ların başından ortalarına kadar yapılan büyük yatırımların ardından, 1990 yılında 2,5 milyon olan tren yolcusu sayısı 2015 yılında 53 milyona ulaşmıştır; demiryolları ayrıca yılda 7,5 milyon ton yük taşımaktadır.

İsrail'e iki uluslararası havalimanı hizmet vermektedir: Tel Aviv yakınlarındaki ülkenin uluslararası hava yolculuğu için ana merkezi olan Ben Gurion Havalimanı ve en güneydeki liman kenti Eilat'a hizmet veren Ramon Havalimanı. Birkaç küçük yerel havaalanı da bulunmaktadır. İsrail'in en büyük havalimanı olan Ben Gurion, 2015 yılında 15 milyondan fazla yolcuya hizmet vermiştir. Akdeniz kıyısındaki Hayfa Limanı ülkenin en eski ve en büyük limanıdır; Aşdod Limanı ise dünyada açık deniz üzerine inşa edilmiş birkaç derin su limanından biridir. Bunlara ek olarak, daha küçük olan Eilat Limanı Kızıldeniz'de yer alır ve çoğunlukla Uzak Doğu ülkeleriyle ticaret için kullanılır.

Turizm

Ölü Deniz kıyısında Ein Bokek tatil köyü

Turizm, özellikle de dini turizm, İsrail'de önemli bir sektördür ve ülkenin ılıman iklimi, plajları, arkeolojik, diğer tarihi ve İncil'e ait yerleri ve eşsiz coğrafyası da turistleri çekmektedir. İsrail'in güvenlik sorunları sektöre zarar vermiş olsa da gelen turist sayısı toparlanma eğiliminde. 2017 yılında 3,6 milyon turist İsrail'i ziyaret ederek 2016'ya göre yüzde 25'lik bir büyüme kaydetmiş ve İsrail ekonomisine 20 milyar NIS katkıda bulunmuştur.

Enerji

İsrail 2004 yılında kendi açık deniz gaz sahalarından doğal gaz üretmeye başlamıştır. İsrail 2005-2012 yılları arasında Mısır'dan El-Ariş-Aşkelon boru hattı üzerinden gaz ithal etmiş, ancak 2011-14 Mısır Krizi nedeniyle bu boru hattına son verilmiştir. 2009 yılında İsrail kıyısı yakınlarında Tamar adında bir doğal gaz rezervi bulundu. İkinci bir doğal gaz rezervi olan Leviathan ise 2010 yılında keşfedilmiştir. Bu iki sahadaki doğal gaz rezervleri (Leviathan'da yaklaşık 19 trilyon kübik feet bulunmaktadır) İsrail'i 50 yıldan daha uzun bir süre enerji açısından güvenli hale getirebilir. İsrail 2013 yılında Tamar sahasından ticari doğal gaz üretimine başladı. 2014 yılı itibariyle İsrail yılda 7,5 milyar metreküpün (bcm) üzerinde doğal gaz üretmektedir. İsrail 2016 yılı başı itibariyle 199 milyar metreküp (bcm) kanıtlanmış doğal gaz rezervine sahiptir. Leviathan gaz sahası 2019 yılında üretime başladı.

Ketura Sun İsrail'in ilk ticari güneş enerjisi sahasıdır. Arava Power Company tarafından 2011 yılının başlarında Kibbutz Ketura'da inşa edilen Ketura Sun, yirmi dönümlük bir alanı kaplamaktadır ve 4,95 megawatt (MW) tutarında yeşil enerji üretmesi beklenmektedir. Suntech tarafından üretilen 18.500 fotovoltaik panelden oluşan saha yılda yaklaşık 9 gigawatt-saat (GWh) elektrik üretecek. Önümüzdeki yirmi yıl içinde saha, yaklaşık 125.000 metrik ton karbondioksit üretimini engelleyecektir. Sahanın açılışı 15 Haziran 2011 tarihinde yapılmıştır. 22 Mayıs 2012 tarihinde Arava Power Company, Arava ve Negev'de inşa edilecek 8 proje için 780 milyon NIS ya da yaklaşık 204 milyon dolar değerinde 58,5 MW'lık ek bir proje için finansal kapanışa ulaştığını duyurdu.

Gayrimenkul

İsrail'deki konut fiyatları, bir daire satın almak için gereken ortalama 150 maaş ile ilk üçte yer almaktadır. 2022 itibariyle İsrail'de yıllık 50.000'den fazla artışla yaklaşık 2,7 milyon mülk bulunmaktadır. Ancak konut talebi arzı aşmakta, 2021 itibariyle yaklaşık 200.000 daire açığı bulunmakta ve dolayısıyla konut fiyatları yükselmektedir. Sonuç olarak, 2021 yılına kadar konut fiyatları %5,6 oranında artmıştır. Yüksek fiyatlar İsraillileri mülk satın almaktan alıkoymuyor. İsrailliler 2021'de 116,1 milyar NIS'lik rekor ipotek aldı ve bu rakam 2020'ye göre %50 arttı.

Sanayi

İsrail’de sanayi yükselen bir hızla gelişmektedir. İlk sanayi girişimi, 1958-65 yılları arasında gerçekleşmiştir. Bu dönemde ülke sanayisi %142 oranında artış göstermiştir. Potasyum ve bakır sanayisi bunların başlıcalarıdır. Toplam işgücünün %33,4’ü sanayi alanında çalışmaktadır. Sanayi bölgeleri Tel Aviv ve Hayfa’da toplanmıştır. Gelişen sanayi sektörlerinin başlıcaları; ilaç, optik, elektrik malzemesi, elmas işletmeciliği, silah sanayisidir.

Ticaret

Dış satımının üçte birinden fazlasını elmas sanayi sağlamaktadır. İhraç ettiği malların başında turunçgiller gelmektedir. Bunlar; portakal, muz, narenciye ve üzümdür. Bugün dışarıya uçak ve silah satmakta, fakat ticaret dengesi devamlı açık vermektedir. İthalat özellikle mamül eşya ve sanayide kullanılan hammaddeler üzerinde yoğunlaşmıştır. Ticaretinin büyük bir kısmını ABD, İngiltere ve Almanya ile yapar.

Kültür

İsrail'in farklı kültürü, nüfusunun çeşitliliğinden kaynaklanmaktadır. Dünyanın dört bir yanındaki diaspora topluluklarından gelen Yahudiler, kültürel ve dini geleneklerini de beraberlerinde getirerek Yahudi gelenek ve inançlarının bir potada erimesini sağlamışlardır. Mimari, müzik ve mutfak gibi birçok kültürel alanda Arap etkileri mevcuttur. İsrail, dünyada yaşamın İbrani takvimi etrafında döndüğü tek ülkedir. İş ve okul tatilleri Yahudi bayramlarına göre belirlenir ve resmi dinlenme günü Yahudi Şabatı olan Cumartesi'dir.

Edebiyat

Shmuel Yosef Agnon, Nobel Edebiyat Ödülü sahibi

İsrail edebiyatı, 19. yüzyılın ortalarından bu yana İbranicenin konuşma dili olarak rönesansının bir parçası olarak, öncelikle İbranice yazılmış şiir ve düzyazıdır, ancak küçük bir edebiyat bütünü İngilizce gibi diğer dillerde yayınlanmaktadır. Yasa gereği, İsrail'de basılan tüm basılı materyallerin iki kopyasının Kudüs İbrani Üniversitesi'ndeki İsrail Ulusal Kütüphanesi'nde saklanması gerekmektedir. Yasa 2001 yılında ses ve video kayıtları ile diğer basılı olmayan medyayı da kapsayacak şekilde değiştirilmiştir. 2016 yılında kütüphaneye aktarılan 7.300 kitabın yüzde 89'u İbranice idi.

1966 yılında Shmuel Yosef Agnon Nobel Edebiyat Ödülünü Alman Yahudi yazar Nelly Sachs ile paylaşmıştır. Önde gelen İsrailli şairler Yehuda Amichai, Nathan Alterman, Leah Goldberg ve Rachel Bluwstein olmuştur. Uluslararası üne sahip çağdaş İsrailli romancılar arasında Amos Oz, Etgar Keret ve David Grossman bulunmaktadır. İsrailli-Arap hiciv yazarı Sayed Kashua (İbranice yazmaktadır) da uluslararası alanda tanınmaktadır. İsrail ayrıca Saeed'in Gizli Yaşamı adlı romanı ile Emile Habibi'ye de ev sahipliği yapmıştır: Pessoptimist adlı romanı ve diğer eserleri kendisine Arap edebiyatı dalında İsrail ödülü kazandırmıştır.

Müzik ve dans

Several dozen musicians in formal dress, holding their instruments, behind a conductor
Zubin Mehta yönetimindeki İsrail Filarmoni Orkestrası

İsrail müziği dünyanın her yerinden müzikal etkiler içerir; Mizrahi ve Sefarad müziği, Hasidik melodiler, Yunan müziği, caz ve pop rock müzik sahnesinin bir parçasıdır. İsrail'in dünyaca ünlü orkestraları arasında yetmiş yılı aşkın bir süredir faaliyet gösteren ve bugün her yıl iki yüzden fazla konser veren İsrail Filarmoni Orkestrası da yer almaktadır. Itzhak Perlman, Pinchas Zukerman ve Ofra Haza İsrail'de doğan uluslararası üne sahip müzisyenler arasındadır. İsrail 1973'ten bu yana neredeyse her yıl Eurovision Şarkı Yarışması'na katılmış, yarışmayı dört kez kazanmış ve iki kez de ev sahipliği yapmıştır. Eilat 1987'den beri her yaz kendi uluslararası müzik festivali olan Kızıldeniz Caz Festivali'ne ev sahipliği yapmaktadır. Ülkenin "İsrail Topraklarının Şarkıları" olarak bilinen kanonik halk şarkıları, Yahudi anavatanını inşa eden öncülerin deneyimlerini ele almaktadır.

Sinema ve tiyatro

İsrail'in kuruluşundan bu yana on İsrail filmi Akademi Ödülleri'nde Yabancı Dilde En İyi Film dalında final adayı oldu. 2009 yapımı Ajami filmi bir İsrail filminin üst üste üçüncü adaylığı oldu. Filistinli İsrailli film yapımcıları, Arap-İsrail çatışması ve Filistinlilerin İsrail'deki statülerini ele alan Mohammed Bakri'nin 2002 yapımı Jenin, Jenin ve The Syrian Bride gibi bir dizi film yaptı.

Doğu Avrupa'daki Yidiş tiyatrosunun güçlü tiyatro geleneklerini sürdüren İsrail, canlı bir tiyatro sahnesine sahiptir. Tel Aviv'de 1918 yılında kurulan Habima Tiyatrosu, İsrail'in en eski repertuar tiyatro topluluğu ve ulusal tiyatrosudur.

Medya

Freedom House'un 2017 Basın Özgürlüğü yıllık raporu İsrail'i Orta Doğu ve Kuzey Afrika'nın en özgür ülkesi, dünya genelinde ise 64. sırada gösterdi. Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü'nün 2017 Basın Özgürlüğü Endeksi'nde İsrail (2013 sıralamasından bu yana "İsrail dışı" da dahil olmak üzere) 180 ülke arasında 91. sırada, Orta Doğu ve Kuzey Afrika bölgesinde ise birinci sırada yer aldı. Sınır Tanımayan Gazeteciler, "Filistinli gazetecilerin Batı Şeria'daki olayları haberleştirmeleri nedeniyle sistematik olarak şiddete maruz kaldıklarını" belirtmiştir. İsrail tarafından 2001 yılından bu yana elliden fazla Filistinli gazeteci öldürülmüştür.

Müzeler

Kitap Tapınağı, Kudüs'teki Ölü Deniz Parşömenleri deposu

Kudüs'teki İsrail Müzesi, İsrail'in en önemli kültür kurumlarından biridir ve Ölü Deniz Parşömenlerinin yanı sıra geniş bir Judaica ve Avrupa sanatı koleksiyonuna ev sahipliği yapmaktadır. İsrail'in ulusal Holokost müzesi Yad Vashem, Holokost ile ilgili bilgilerin dünyadaki merkezi arşividir. ANU - Tel Aviv Üniversitesi kampüsündeki Yahudi Halkı Müzesi, dünya genelindeki Yahudi topluluklarının tarihine adanmış interaktif bir müzedir. Büyük şehirlerdeki önemli müzelerin yanı sıra, birçok kasaba ve kibbutzim'de yüksek kaliteli sanat alanları bulunmaktadır. Ein Harod Meuhad kibbutzundaki Mishkan LeOmanut ülkenin kuzeyindeki en büyük sanat müzesidir.

İsrail dünyada kişi başına düşen müze sayısı en yüksek olan ülkedir. Her ikisi de Kudüs'te bulunan Rockefeller Müzesi ve L. A. Mayer İslam Sanatı Enstitüsü de dahil olmak üzere birçok İsrail müzesi İslam kültürüne adanmıştır. Rockefeller, Osmanlı ve Orta Doğu tarihinin diğer dönemlerine ait arkeolojik kalıntılar konusunda uzmanlaşmıştır. Aynı zamanda Batı Asya'da bulunan ve Galilee Adamı olarak adlandırılan ilk hominid fosil kafatasına da ev sahipliği yapmaktadır. Kafatasının bir kalıbı İsrail Müzesi'nde sergilenmektedir.

Mutfak

Falafel, humus, patates kızartması ve İsrail salatası içeren bir yemek

İsrail mutfağı, yerel yemeklerin yanı sıra diasporadan gelen göçmenler tarafından ülkeye getirilen Yahudi mutfağını da içermektedir. 1948'de devletin kurulmasından bu yana ve özellikle 1970'lerin sonlarından itibaren bir İsrail füzyon mutfağı gelişmiştir. İsrail mutfağı Mizrahi, Sefarad ve Aşkenaz yemek tarzlarının unsurlarını benimsemiş ve benimsemeye devam etmektedir. Geleneksel olarak Levanten, Arap, Orta Doğu ve Akdeniz mutfaklarında yenen falafel, humus, shakshouka, kuskus ve za'atar gibi birçok yiyeceği bünyesinde barındırmaktadır. İsrail'de şnitzel, pizza, hamburger, patates kızartması, pilav ve salata da yaygındır.

İsrailli Yahudi nüfusun yaklaşık yarısı evde koşer uyguladığını belirtmektedir. Koşer restoranlar 1960'larda nadir olsa da 2015 itibariyle toplamın yaklaşık dörtte birini oluşturmaktadır ve bu durum belki de dışarıda yemek yiyenlerin büyük ölçüde seküler değerlerini yansıtmaktadır. Otel restoranlarının koşer yemek sunma olasılığı çok daha yüksektir. Koşer olmayan perakende pazarı geleneksel olarak seyrek olmakla birlikte 1990'larda eski Sovyet ülkelerinden gelen göçmenlerin akınıyla hızla ve önemli ölçüde büyümüştür. Koşer olmayan balık, tavşan ve devekuşu ile birlikte, hem Musevilik hem de İslam tarafından yasaklanmış olmasına rağmen, İsrail'de genellikle "beyaz et" olarak adlandırılan domuz eti üretilmekte ve tüketilmektedir.

Spor

Kudüs Teddy Stadyumu

İsrail'de en popüler seyirci sporları futbol ve basketboldur. İsrail Premier Ligi ülkenin önde gelen futbol ligi, İsrail Basketbol Premier Ligi ise önde gelen basketbol ligidir. Maccabi Haifa, Maccabi Tel Aviv, Hapoel Tel Aviv ve Beitar Jerusalem en büyük futbol kulüpleridir. Maccabi Tel Aviv, Maccabi Haifa ve Hapoel Tel Aviv UEFA Şampiyonlar Ligi'nde mücadele etmiş, Hapoel Tel Aviv ise UEFA Kupası'nda çeyrek finale yükselmiştir. İsrail 1964 AFC Asya Kupası'na ev sahipliği yapmış ve kazanmıştır; 1970 yılında İsrail milli futbol takımı FIFA Dünya Kupası'na katılmaya hak kazanmış ve Dünya Kupası'na tek kez katılmıştır. Tahran'da düzenlenen 1974 Asya Oyunları, İsrail ile rekabet etmeyi reddeden Arap ülkeleri nedeniyle İsrail'in katıldığı son Asya Oyunları oldu. İsrail 1978 Asya Oyunlarından çıkarıldı ve o zamandan beri Asya spor etkinliklerinde yarışmadı. 1994 yılında UEFA İsrail'i kabul etti ve futbol takımları artık Avrupa'da mücadele ediyor. Maccabi Tel Aviv B.C. basketbolda altı kez Avrupa şampiyonluğunu kazandı. Ülke 2016 yılında EuroBasket 2017 için ev sahibi olarak seçildi.

İsrail, 1992'deki ilk zaferinden bu yana, 2004 Yaz Olimpiyatları'nda rüzgar sörfünde kazandığı altın madalya da dahil olmak üzere dokuz Olimpiyat madalyası kazandı. İsrail Paralimpik Oyunlarında 100'ün üzerinde altın madalya kazanmıştır ve tüm zamanların madalya sıralamasında 20. sırada yer almaktadır. 1968 Yaz Paralimpik Oyunlarına İsrail ev sahipliği yapmıştır. Yahudi ve İsrailli sporcular için Olimpiyat tarzı bir etkinlik olan Maccabiah Oyunları 1930'larda başlatıldı ve o zamandan beri her dört yılda bir düzenleniyor. İsrailli tenis şampiyonu Shahar Pe'er 31 Ocak 2011 tarihinde dünyada 11. sırada yer almıştır. Avrupa'da faşizme karşı mücadele sırasında Yahudi getto savunucuları tarafından geliştirilen bir dövüş sanatı olan Krav Maga, İsrail güvenlik güçleri ve polisi tarafından kullanılmaktadır. Etkinliği ve kendini savunmaya yönelik pratik yaklaşımı, dünya çapında yaygın bir hayranlık ve bağlılık kazanmıştır.

Satranç

Boris Gelfand, Satranç Büyük Ustası

Satranç İsrail'de önde gelen bir spordur ve her yaştan insan tarafından sevilmektedir. Birçok İsrailli büyük usta vardır ve İsrailli satranç oyuncuları bir dizi genç dünya şampiyonluğu kazanmıştır. İsrail her yıl uluslararası bir şampiyona düzenlemektedir ve 2005 yılında Dünya Takım Satranç Şampiyonasına ev sahipliği yapmıştır. Eğitim Bakanlığı ve Dünya Satranç Federasyonu İsrail okullarında satranç öğretme projesi üzerinde anlaşmış ve satranç bazı okulların müfredatına girmiştir. Beersheba şehri ulusal bir satranç merkezi haline geldi ve oyun şehrin anaokullarında öğretilmeye başlandı. Kısmen Sovyet göçü sayesinde, dünyadaki herhangi bir şehirdeki en fazla sayıda satranç büyükustasına ev sahipliği yapmaktadır. İsrail satranç takımı 2008 Satranç Olimpiyatı'nda gümüş madalya, 2010 Olimpiyatı'nda ise 148 takım arasında üçüncü olarak bronz madalya kazandı. İsrailli büyük usta Boris Gelfand 2009 Satranç Dünya Kupası'nı ve 2011 Adaylar Turnuvası'nı kazanarak dünya şampiyonu olma hakkını elde etti. Dünya Satranç Şampiyonası 2012'yi hızlı satranç eşitlik bozma sonucunda son dünya şampiyonu Anand'a karşı kaybetti.

Simgeler

İsrail Devleti'nin bayrağı Musevi dua şalı tallitin deseninden esinlenilmiştir ve rengi Davud'un Kalkanı'nın (Magen David) rengi olduğuna inanılan mavidir.

İsrail Devleti'nin resmî amblemi Yedi Kollu Şamdan'dır (Menora), bu şamdanın şeklini eski çağlardan beri varolduğu bilinen moriah isimli yedi dallı bitkiden aldığı söylenir. İki yanındaki zeytin dalları İsrail'in barış arayışlarını simgeler. Menora'nın kökeni ve anlamı ile ilgili birçok iddia ortaya atılmıştır.