Müslüman

bilgipedi.com.tr sitesinden
Müslümanlar
Prayer in Cairo 1865.jpg
Kahire'de Dua (1865)
Jean-Léon Gérôme
Toplam nüfus
c. 2 milyar (2020)
Kurucu
Muhammed
Önemli nüfusa sahip bölgeler
 Endonezya231,070,000
 Pakistan213,161,100
 Hindistan194,810,000
 Bangladeş153,700,000
 Nijerya99,100,000
 Mısır95,000,000
 İran82,900,000
 Türkiye82,800,000
 Cezayir42,000,000
 Çin40,000,000
Dinler
80-90 Sünni İslam
10-20 Şii İslam
~%1 Ahmadiyya
~%1 Diğer İslami gelenekler (örneğin Kur'ancılık ve İbadi İslam)
Diller
Liturjik:
Kur'an Arapçası
Yaygın:
Hindi-Urduca, Modern Standart Arapça, Endonezce, Bengalce, Türk dilleri, İran dilleri ve Müslüman dünyasının diğer dilleri

Müslümanlar (Arapça: مسلم, tercüme "Allah'a teslim olan"), İbrahimi bir din olan İslam'a bağlı insanlardır. İslam'ın temel dini metni olan Kuran'ı, ana İslam peygamberi Muhammed'e vahyedildiği şekliyle İbrahim'in Tanrısı'nın (veya Allah'ın) kelimesi kelimesine sözü olarak kabul ederler. Müslümanların çoğunluğu ayrıca Muhammed'in geleneksel anlatılarda (hadis) kaydedilen öğretilerini ve uygulamalarını (sünnet) takip etmektedir.

2020 yılı itibariyle sayıları yaklaşık 2 milyar olan Müslümanlar, dünya nüfusunun %25'inden fazlasını oluşturmaktadır. Bir bölgede kendilerini Müslüman olarak gören toplam nüfusun yüzdesine göre: Orta Doğu ve Kuzey Afrika'da (MENA) %91, Orta Asya'da %81, Kafkasya'da %65, Güneydoğu Asya'da %40, Güney Asya'da %31, Sahra Altı Afrika'da %30, Asya ve Okyanusya'da toplu olarak %25, Avrupa'da yaklaşık %6 ve Amerika'da %1.

En büyük iki İslami mezhep Sünni İslam (%75-90) ve Şii İslam'dır (%10-20). Müslümanların yaklaşık %12'si, Müslümanların çoğunlukta olduğu en büyük ülke olan Endonezya'da; %31'i sayı bakımından dünyadaki en büyük Müslüman nüfusa sahip olan Güney Asya'da; %20'si hakim din olduğu Orta Doğu ve Kuzey Afrika'da; %15'i ise Sahra Altı Afrika'da yaşamaktadır. Müslümanlar Orta Asya'da ezici çoğunluk, Kafkasya'da çoğunluk ve Güneydoğu Asya'da yaygındır. Amerika kıtasında, Çin'de ve tüm Avrupa'da da büyük Müslüman topluluklar bulunmaktadır. İslam, dünyada en hızlı büyüyen büyük dindir.

Müslümanlar için dünya üzerindeki en kutsal yer olan Kâbe
Müslümanlar

Müslüman, İslam dinine mensup kişi. Sünni, Şii ve Mutezili mezhep inancına göre, Allah'a ve Allah'ın birliğine, Muhammed'in Allah'ın peygamberi olduğuna inanan kimselere denir. İslam dininin farklı mezheplerinde Müslüman kavramı üzerine çeşitli farklılıklar bulunmaktadır.

Etimoloji

Müslüman kelimesi (Arapça: مسلم, IPA: [ˈmʊslɪm]; İngilizce: /ˈmʌzlɪm/, /ˈmʊzlɪm/, /ˈmʊslɪm/ veya moslem /ˈmɒzləm/, /ˈmɒsləm/) aynı fiilin aktif ortacı olup islām, S-L-M "bütün, sağlam olmak" üçlemesine dayanan fiilsel bir isimdir. Dine bağlı bir kadın muslima'dır (Arapça: مسلمة) ("Muslimah" olarak da çevrilir). Arapçadaki çoğul hali muslimūn (مسلمون) veya muslimīn (مسلمين), dişil karşılığı ise muslimāt (مسلمات) şeklindedir.

İngilizce'de sıradan kelime "Muslim "dir. 20. yüzyılda İngilizce'de tercih edilen yazım "Moslem" idi, ancak bu artık kullanılmamaktadır. Mosalman (Farsça: مسلمان, alternatif olarak Mussalman) kelimesi Orta ve Güney Asya'da Müslüman için kullanılan yaygın bir karşılıktır. İngilizcede bazen Mussulman olarak yazılmıştır ve kullanımda arkaik hale gelmiştir. En azından 1960'ların ortalarına kadar, birçok İngilizce yazar Mohammedans veya Mahometans terimini kullanmıştır. Bu terimlerin aşağılayıcı olması gerekmese de, Müslümanlar bu terimlerin saldırgan olduğunu çünkü Müslümanların Tanrı yerine Muhammed'e taptıklarını ima ettiğini iddia etmektedir. Diğer eski terimler arasında Muslimite ve Muslimist de bulunmaktadır. Ortaçağ Avrupa'sında Müslümanlar genellikle Sarazen olarak adlandırılırdı.

Müslüman filozof İbn Arabi şöyle demiştir:

Müslüman, ibadetini yalnızca Allah'a adayan kişidir... İslam, kişinin dinini ve inancını yalnızca Allah'a has kılması demektir.

Niteleyici

Müslüman olmak ve İslam'ı kabul etmek için, İslam'ın Beş Şartı'ndan biri olan ve tek bir Tanrı (Allah) olduğunu ve Muhammed'in Allah'ın elçisi olduğunu ikrar eden bir inanç ve güven beyanı olan Kelime-i Şehadet getirmek şarttır. Normalde Arapça olarak okunan belirli bir ifadedir: ašhadu ʾal-lā ʾilāha ʾillā-llāhu wa ʾašhadu ʾanna muħammeden rasūlu-llāh (أشهد أن لا إله إلا الله وأشهد أن محمداً رسول الله) "Şehadet ederim ki Allah'tan başka [ibadete layık] ilah yoktur, ve Muhammed Allah'ın elçisidir. "

Sünni İslam'da şehadetin iki bölümü vardır: la ilahe illa'llah (Allah'tan başka ilah yoktur) ve Muhammedun rasul Allah (Muhammed Allah'ın elçisidir), bunlar bazen birinci şehadet ve ikinci şehadet olarak da adlandırılır. Şehadetin ilk ifadesi tahlil olarak da bilinir.

Şii İslam'da şehadetin üçüncü bir bölümü daha vardır: Şii İslam'ın ilk imamı ve Sünni İslam'ın dördüncü Raşit halifesi olan Ali ile ilgili bir ifade: وعليٌ وليُّ الله (wa ʿalīyyun walīyyu-llāh), "Ali Allah'ın velisidir" anlamına gelir.

Kur'an İslam'ında şehadet, Allah'tan başka ilah olmadığına (la ilahe illa'llah) şahitlik etmektir.

Müslümanların dini pratikleri İslam'ın Beş Şartı'nda sıralanmıştır: iman beyanı (şehadet), günlük namazlar (salah), sadaka (zekat), Ramazan ayı boyunca oruç tutmak (sawm) ve ömür boyu en az bir kez Mekke'ye hacca gitmek (hajj).

İslam teolojisinde

Kur'an, Yahudilik ve Hıristiyanlıktaki birçok peygamber ve elçiyi ve onların takipçilerini Müslüman olarak tanımlar. Bahsedilenlerden bazıları şunlardır: Adem, Nuh, İbrahim, İsmail, Yakup, Musa, İsa ve havarileri Kur'an'da Müslüman olarak kabul edilir. Kur'an, bu kişilerin Allah'a teslim oldukları, O'nun mesajını duyurdukları ve namaz, sadaka, oruç ve hac gibi O'nun değerlerini korudukları için Müslüman olduklarını belirtir. Nitekim Kuran'ın 3:52 Suresi'nde İsa'nın havarileri ona, "Biz Allah'a iman ettik; sen de bizim Müslüman olduğumuza şahit ol (ve-şehad be enne müslimûn)" derler. İslam inancına göre Kuran'dan önce Tanrı Musa'ya Tevrat'ı, Davut'a Zebur'u ve İsa'ya İncil'i vermiştir ve bunların hepsi önemli Müslüman peygamberler olarak kabul edilir.

Demografik Bilgiler

Yüzde olarak dünya Müslüman nüfusu (Pew Araştırma Merkezi 2010 verileri)
Müslüman nüfusun mutlak sayıya göre haritası

Müslümanların çoğunlukta olduğu en kalabalık ülke, dünya Müslümanlarının %12,7'sine ev sahipliği yapan Endonezya'dır; onu Pakistan (%11,0), Bangladeş (%9,2), Nijerya (%5,3) ve Mısır (%4,9) takip etmektedir. Dünya Müslümanlarının yaklaşık %20'si Orta Doğu ve Kuzey Afrika'da yaşamaktadır.

Hindistan, Çin, Etiyopya, Amerika, Avustralya ve Avrupa'nın bazı bölgelerinde de önemli azınlıklar bulunmaktadır. Toplam nüfusuna oranla kendini Müslüman olarak tanımlayanların oranının en yüksek olduğu ülke Fas'tır.

Müslümanların %75-90'ından fazlası Sünni'dir. İkinci ve üçüncü en büyük mezhepler olan Şia ve Ahmediye sırasıyla %10-20 ve %1'lik bir orana sahiptir.

Yaklaşık 1,8 milyar takipçisiyle (2019) dünya nüfusunun neredeyse dörtte birini oluşturan İslam, özellikle Müslümanların genç yaşta ve yüksek doğurganlık oranına sahip olması nedeniyle dünyanın en büyük ikinci ve en hızlı büyüyen dinidir; dünya ortalaması (2,5) iken Müslümanların oranı (3,1)'dir. Aynı araştırmaya göre, İslam'ı benimseyenlerin ve İslam'ı terk edenlerin sayısı kabaca eşit olduğu için din değiştirmenin Müslüman nüfus üzerinde bir etkisi yoktur.

Pew Center'ın 2016 yılında yaptığı bir araştırma, Müslümanların 15 yaşın altında (toplam Müslüman nüfusun %34'ü) herhangi bir büyük dinin en yüksek sayıda mensubuna sahip olduğunu, 60 yaş ve üzerinde ise sadece %7'lik bir orana (herhangi bir büyük dinin en küçük yüzdesi) sahip olduğunu ortaya koymuştur. Aynı araştırmaya göre, Müslümanlar büyük dini gruplar arasında en yüksek doğurganlık oranına (3,1) sahiptir. Çalışma aynı zamanda Müslümanların (Hindularla birlikte) ortalama 5,6 yıllık eğitimle en düşük ortalama eğitim seviyesine sahip olduğunu, ancak her iki grubun da son yıllarda büyük dinler arasında eğitimde en büyük kazanımları elde ettiğini ortaya koymuştur. Tüm Müslümanların yaklaşık %36'sının resmi bir eğitimi yoktur ve Müslümanlar sadece %8'lik bir oranla yüksek lisans ve lisansüstü derecelerine sahip olarak tüm büyük dini gruplar arasında en düşük ortalama yüksek eğitim seviyesine sahiptir.

Kültür

Müslüman kültürü veya İslami kültür, Müslümanlar ve tarihsel olarak İslami halklar için ortak olan kültürel uygulamaları tanımlamak için kullanılan terimlerdir. Raşidun Halifeliği'nden Emevi döneminin başlarına kadar Müslüman kültürünün ilk biçimleri ağırlıklı olarak Arap, Bizans, Fars ve Levanten kültürüydü. İslam imparatorluklarının hızla genişlemesiyle birlikte Müslüman kültürü Fars, Mısır, Kafkas, Türk, Moğol, Güney Asya, Malay, Somali, Berberi, Endonezya ve Moro kültürlerinden çokça etkilenmiş ve bu kültürleri asimile etmiştir.

İslam'ın şartları

Müslüman nüfusun yeryüzündeki dağılımı

Kelime-i Şehâdet ve zekât dışında, İslam'ın şartlarında da Sünni ve Şiî mezhepleri arasında farklılıklar vardır. Bunun temel sebebi, İslamiyet'in siyasi ayrışma döneminde Sünni ve Şiî din âlimlerinin yorum farklılıklarıdır.

Sünnî mezhebi

Bu mezhepte imanın şartının 6, İslamın şartının 5, namazın 12, abdestin 4, guslün 3, teyemmümün 2 olmak üzere toplam 32 farz bulunmaktadır. Müslümanların yerine getirmesi gereken farzların 32 tane olduğu İslam Alimleri tarafından akılda kolayca kalması için toplu halde bir araya getirilmiştir. Bunlarda 32 Farz olarak bilinmektedir. Bu farzların açıklamaları ayrıntılı bir şekilde aşağıdadır.

İmanın şartları

İmanın şartları şunlardır: Allah'ın birliğine inanmak, meleklere inanmak, kitaplara inanmak, peygamberlere inanmak, ahirete inanmak, kaderin, hayrın ve şerrin Allah'tan geldiğine inanmak.

İslamın şartları

İslamın şartları şunlardır: Kelime-i Şehadet getirmek, namaz kılmak, oruç tutmak, zekat vermek ve hacca gitmek.

Namazın dışındaki farzları

Namazın dışındaki farzları şunlardır: hadesten tahâret, necâsetten tahâret, Setr-i avret, İstikbâl-i kıble, vakit ve niyet.

Namazın içindeki farzları

Namazın içindeki farzları şunlardır: iftitah tekbiri, kıyam, kıraat, rükû, secde, ka'de-i ahîre.

Abdestin farzları

Abdestin farzları şunlardır: yüzünü yıkamak, elleri dirseklerle beraber yıkamak, başın dörtte birini meshetmek, boyunu yıkamak, ayakları topuklarla beraber yıkamak.

Guslün farzları

Guslün farzları şunlardır: ağza su vermek, burna su vermek, bütün bedeni yıkamak.

Teyemmümün farzları

Teyemmümün farzları şunlardır: niyet etmek ve iki elin içini temiz toprağa sürüp, yüzün tamamını mesh etmek. Tekrar elleri temiz toprağa vurup, önce sağ ve sonra sol kolu mesh etmek.

Şiî mezhebine göre

Günümüzde Şiî mezhebi; "Zeyd’îyye" (Beşçiler), "İmâmiye-i İsnâ‘aşer’îyye" (Onikicilik/On İki İmâmcılık) ve "İsmâil’îyye" (Yedicilik) olmak üzere üç ana mezhebe ayrılır.

Furu al-Din'in 10 şartı (İmâmiye-i İsnâ‘aşer’îyye)

Furu al-Din'in 10 şartı (İmâmiye-i İsnâ‘aşer’îyye) şunlardır: Namaz, Oruç, Hac, Zekât, Hums, Cihat, Emr-i Bil Maruf, Nehyi Anil Münker, Tevella ve Teberra.

Veçh-i Din'in 7 şartı (İsmâil’îyye)

Veçh-i Din'in 7 şartı (İsmâil’îyye) şunlardır: Velâyet, Tehâret, Namaz, Zekât, Oruç, Hac ve Cihad.

İman'ın şartları

Sünnî mezhebine göre

  • Allah'ın tek yaradan olduğuna inanmak.
  • Allah'ın meleklerine inanmak.
  • Allah'ın kitaplarına inanmak.
  • Allah'ın peygamberlerine inanmak.
  • Ahiret gününe inanmak.
  • Kaza ve kadere (hayrına ve şerrine) inanmak.

Şiî mezhebine göre

Usul al-din (İmamiyye-i İsnaaşeriyye)

  • Tevhid
  • Adalet
  • Nübüvvet
  • İmâmet
  • Meâd (Kıyâmet)

Mutezile Mezhebinin İman Görüşü

Mutezile'ye göre iman kalp ile tasdik, dil ile ikrar ve amelden oluşur. Buna göre Mutezile inancında kişinin mümin yani "inanan" sayılabilmesi için kalbi ile İslâm'a inanması, dili ile bunu beyan etmesi ve hareketleriyle yani amel ile bunu göstermesi gerekir. Aynı iman görüşüne sahip diğer itikad mezhepleri Hariciyye ve Zeydiyye'dir.

Mu'tezile Mezhebinin Esasları

Mu'tezile kendi usullerini ortaya koymak için "usul-i hamse" denilen beş esas belirlemişlerdir. Bunlar; Tevhid, Adalet, Va'd ve Vaîd (Söz ve tehdit, kişinin amelinin haliki oluşu), El-Menziletu Beyne'l-Menzileteyn (büyük günah işleyenlerin iman ve inançsızlık arasında bir yerde bulunmaları), Emr-i bi'l ma'rûf ve Nehy-i Anil Münker'in farz-ı ayn oluşu olarak sayılabilir. Ayrıca Kur'an'ın mahlukiyeti ve aklın nakle faikiyeti gibi hususlar da mezhep için önemli olan hususlardandır.

Tevhid

Tevhîd (التوحيد), yani birleme İslâm dini akidesinin temeli olan Allah'ın birliğidir. Mutezile mezhebine mensup olanlar tevhidden yola çıkarak bazı konularda diğer itikadi mezheplerden farklı görüşler geliştirmişlerdir. Örneğin, Ehl-i Sünnet âlimlerinin ruyetullahı yani Allah'ın ahiret günü görüleceği görüşünü kabul etmemişlerdir. Onlara göre görülebilmesi için Allah'ın bir cisme sahip olması gerekir ki İslâm inancının tevhid kaidesine göre bu imkânsızdır. Bunun dışında Mu'tezile mezhebinin mensupları yine tevhid kaidesinden yola çıkarak Allah'ın sıfatlarının zatından ayrı olduğunu ileri sürmüşlerdir. Çünkü onlara göre bu düşüncenin aksi, yani Allah'ın sıfatlarının zatıyla bir olması ezeli (ve böylece ilahi) olanların sayısını arttırır, yani tevhide karşı çıkar. Örnek vermek gerekirse, Mu'tezile mezhebi "Allah âlimdir." gibi bir tanımlamayı kabul ederken "Allah ilim sahibidir." gibi bir tanımlamayı reddeder. Zira onlara göre "Allah ilim sahibidir." derken Allah'ın zatından ayrı bir ilahi-ezeli ilim kabul edilmiş olur. Ayrıca, Mutezile akidesinde Allah'ın kelâm diye bir sıfatının olmadığına inanılır.

Adalet

Adalet ('Adl, العدل) esasının konusu Mutezile'nin kader konusundaki görüşüdür. "İnsan fiillerinde hür değildir." görüşünü benimseyen Cebriyye mezhebine karşı çıkarak Mutezile "insanın fiillerinde tamamen hür olduğu"na inanır. Mutezile inancındaki adalet esasına göre kişi kendi fillerini kendisi yaratır. Bunu da Allah'ın kişiye bahşettiği bir yaratma kudretiyle gerçekleştirir. Fiillerin yaratılmasında Allah'ın bir müdahalesi olmadığına inanırlar. Bu görüş adalet esasından şu şekilde temel alır: kişilerin hür olmaması ve yaptıkları her fiilin yaratıcı ve yaptırıcısının Allah olması durumunda kişinin hür olarak yapmadığı hareketlerden ötürü cezalandırılması zulüm yani adaletsizliktir. İslam inancına göre ise Allah'ın adaletsiz davranması mümkün değildir. Bu nedenle kişi fiilerinin tek yaratıcı ve yaptırıcısı olmalı, fiilleri konusunda tamamen hür olmalıdır.

Mutezile'nin kader konusundaki görüşü Kaderiyye mezhebiyle aynıdır. Mutezile mezhebinin kader konusundaki bu görüşlerinin imanın şartlarından olan "kader ve kazaya iman"a aykırı düştüğünü gerekçesiyle Sünni mezhepler tarafından eleştirilmiş, hatta küfür olarak nitelendirilmiştir.

Söz ve Tehdit

Va'd ve Va'id (el-Va'd ve el-Va'id, الوعد و الوعيد) yani "Söz ve Tehdit". Bu Allah'ın vadettiği (söz verdiği) sevap ve iyiliğin, tehdit ettiği cezanın gerçekleşeceğine inanmaktır. Mutezile mezhebinin bu esası bir diğer itikadi mezhep olan Mürcie'ye karşı geliştirilmiştir. Mürcie mezhebi iman etmeyen (kâfir) kişinin yaptığı iyilikler fayda vermediği gibi, iman eden kişinin (mü'minin) yaptığı günahlar da kendisine zarar vermeyeceğini öne sürmüştür. Va'd ve Vaid prensibine göre ise iyilik yapan iyiliğine karşı mükafatlandırılacak, kötülük yapansa kötülüğüne karşılık cezalandırılacaktır. Mutezile mezhebinin bu esasına göre eğer Mürcie mezhebinin "iman edenin günahları zarar vermez" iddiası doğru olsaydı, Allah'ın vaîd'i yani tehdit etmesi - korkutması gereksiz ve manasız olurdu. Oysa tevhid inancına göre bu mümkün değildir. Bu esas ile Mutezile mezhebi Mürcie'yi tam anlamıyla reddeder. Ayrıca Mutezile mezhebi yine bu esas ile büyük günah işleyen müminin tövbe etmezse affedilemeyeceğini öne sürmüştür.

İki Konum Arasındaki Bir Konum

"El Menzile beyne'l-menzileteyn" (المنزلة بين المنزلتين) yani iki konum arasındaki bir konum. Bu esas Mutezile mezhebinin "büyük günah işleyenin durumu" hakkındaki görüşüyle ilgilidir. Mutezile mezhebine göre büyük günah işleyen bir mümin (iman etmiş kişi) artık ne mümindir ne de kâfirdir, o artık fâsıktır, yani müminlik ile kâfirlik arasında bir yerdedir. Mutezile inancına göre büyük günah işleyen mümin fâsık olur ve fâsık kişi işlediği büyük günahtan ötürü tövbe etmeden ölürse sonsuza kadar cehennemde azap çeker. Eğer tövbe ederse yeniden mümin olur ve mümin olarak da ölürse cennete girer. Bu mezhebe göre fâsık bir kişi mümin ile kâfir arasında bir konumdadır, bu esasın adı olan "iki konum arasındaki bir konum" da buradan gelmektedir.

Emr-i bi'l ma'rûf ve nehy-i anil münker

"Emr-i bi'l ma'rûf" yani iyiliği emretmek ve "nehy-i anil münker" yani kötülükten sakındırmak (الأمر بالمعروف و النهي عن المنكر). Mutezile mezhebinin bu esasına göre kişi itikadi ve ameli konularda insanları iyiliğe çağırmalı, iyiliği yaymalı, kötülüğe karşı ise sakındırmalı, uyarmalıdır. Bu esastan yola çıkarak Mutezile mezhebi mensupları uzun yıllar boyunca birçok farklı görüşten, mezhepten ve inançtan insanla tartışmış, hatta zaman zaman tartışmalara şiddet ve kavga da karışmıştır.

Mu'tezile mezhebine göre bu beş ana esasın birine veya daha fazlasına inanmayan kişi Mu'tezili olamaz.

Mezhepsiz Müslümanlık

Mezhepsiz Müslüman, İslami mezheplerden herhangi birine bağlı olmayan, kendisini bu mezheplere ait görmeyen veya inancını bu mezhepler içerisinde sınıflandırmayan Müslümanlara verilen isimdir.