Yakup

bilgipedi.com.tr sitesinden
Yakup
Yakov
İsrail
יַעֲקֹב
Rembrandt - Jacob Wrestling with the Angel - Google Art Project.jpg
Melek ile güreşen Yakup, Rembrandt
Patrik
Eş(ler)
  • Rahel (kuzen ve eş)
  • Leah (kuzen ve eş)
Çocuk(lar) On iki oğul
Dina
Ebeveyn(ler)
Aile
  • İbrahim (büyükbaba)
  • Sare (büyükanne)
  • İsmail (amca)
  • Esav (ikiz kardeş)
  • Lavan (dayı ve kayınpeder)
Dinî
Tanınma nedeni İsrailoğulları'nın atası
Hareket Erken Yahudilik (Yahveizm)

Yakup (Arapçaيَعْقُوب, romanize: Yaʿqūb), Yakov (İbraniceיַעֲקֹב‎, Modern: Ya‘aqōv, Tiberyan: Yaʿăqōḇ, lit. "sonra gelen") veya İsrail (İbraniceיִשְׂרָאֵל‎, Yiśrāʾēl), İsrailoğullarının üç önemli büyüğünden (diğerleri İbrahim ve İshak) biri olan İbrani din büyüğü ve atasıydı. İbrahim'in torunu ve İshak'ın oğlu olan İsrail, özellikle Yahudilikte çok yüksek bir manevî konuma sahiptir. Hristiyanlıkta önemli bir din büyüğü olarak; İslam'da ise bir peygamber olarak görülür.

Yakup'un dört kadından, eşleri Leah ve Rahel ile cariyeleri Bilhah ve Zilpah'tan, doğum sırasına göre Ruben, Şimon, Levi, Yahuda, Dan, Naftali, Gad, Aşer, İssakar, Zebulun, Yusuf ve Benyamin adlarında on iki oğlu olmuş, bunların hepsi daha sonra İsrail'in On İki Kabilesi olarak bilinen kendi aile gruplarının başına geçmiştir ve ayrıca Dinah adında bir de kızı olmuştur. Yaratılış'a göre Yakup eşleri ve çocukları arasında iltimas göstermiş, Rahel'i ve oğulları Yusuf ile Benyamin'i tercih etmiş, bu da aile içinde gerginliğe neden olmuş ve Yusuf'un ağabeylerinin onu köle olarak satmasıyla sonuçlanmıştır.

Akademisyenler Yakup'un tarihselliği konusunda farklı görüşlere sahiptir ve arkeoloji şimdiye kadar Yakup'un varlığına dair hiçbir kanıt ortaya koyamamıştır.

Yakup'un Rüyası heykeli ve Abilene Hristiyan Üniversitesi kampüsündeki sergi

Yahudilikte

Yakup'un Cenotaph'ı, Patrikler Mağarası

İsra'il'e (Arapça: إِسْرَآئِیل [ˈisraāˈiyl]; Klasik/Kur'an Arapçası: إِسْرَآءِیْل [ˈisraāãˈiyl]) yapılan iki atfın daha Yakup'tan bahsedildiğine inanılmaktadır. Arapça Ya'qūb (Arapça: يَعْقُوب, romanize edilmiştir: Ya'kûb doğrudan İbraniceden ya da dolaylı olarak Süryaniceden gelmiş olabilir.

İslam'da Allah'tan vahiy alan bir peygamber olarak kabul edilir. İslam'ın atası olarak kabul edilir. Müslümanlar onun ataları İbrahim, İshak ve İsmail ile aynı tek tanrılı inancı tebliğ ettiğine inanırlar. Yakup'tan Kur'an'da 16 kez bahsedilir. Bu atıfların çoğunda Yakup, diğer peygamberler ve patriklerle birlikte eski ve dindar bir peygamber olarak anılır. Kur'an'a göre Yakup hayatı boyunca seçilmişlerle birlikte olmuştur. (38:47) Kuran özellikle Yakup'un hidayete erdirildiğinden (6:84) ve ilham aldığından (4:163) ve ahiret bilincini güçlendirmek için seçildiğinden bahseder. (38:46) Yakup iyilik yapan biri olarak tanımlanır (21:72) ve Kur'an ayrıca Allah'ın Yakup'a arınmaya katkıda bulunmasını ve temas namazını kılmasını ilham ettiğini açıkça belirtir. (21:73) Yakup ayrıca becerikli ve büyük bir vizyon sahibi olarak tanımlanır (38:45) ve ayrıca kendisine "işitilecek bir doğruluk dili [sesi]" bahşedildiğinden söz edilir. (19:50)

Kur'an Yakup'un yaşamı hakkında özellikle iki önemli olay anlatır. Bunlardan ilki, oğlu Yusuf'un hikâyesinde oynadığı roldür. Kur'an Yusuf'un hikâyesini detaylı bir şekilde anlatır ve Yusuf'un babası olan Yakup'tan üç kez bahsedilir ve 25 kez daha atıfta bulunulur. Anlatıda, Yakup bazı büyük oğullarına güvenmez (12: 11, 18, 23) çünkü kendisine saygı duymazlar. (12:8, 16-17) Yakup'un peygamberlik doğası, Yusuf'un gelecekteki büyüklüğünü önceden bilmesinden (12:6), Yusuf'un sözde ölümüne dair önsezisinden ve tepkisinden (12:13, 18) ve oğullarının Mısır'daki kötü durumuna verdiği tepkiden anlaşılmaktadır. (12:83, 86-87, 96) İslami literatür Yakup'un anlatısını detaylandırır ve eşleri arasında Rahel'in de bulunduğundan bahseder. Yakup'tan daha sonra Kuran'da Vaftizci Yahya'nın doğumuyla ilgili olarak Zekeriya'ya verilen söz bağlamında bahsedilir. (19:6) Yakup'tan ikinci kez Kuran'ın ikinci bölümünde bahsedilir. Yakup ölüm döşeğinde yatarken, bu dünyadan öbür dünyaya göç etmeden önce 12 oğlundan kendisine imanlarına tanıklık etmelerini istemiştir. (2:132) Her bir oğul Yakup'un önünde, ölene kadar Müslüman (Allah'a teslimiyet içinde) kalacaklarına, yani bütün benliklerini yalnızca Allah'a teslim edeceklerine ve yalnızca O'na ibadet edeceklerine söz verdiler.

Yahudi-Hıristiyan Yakup görüşünün aksine, temel bir fark, Yakup'un İshak'ı kandırdığı kutsama hikayesinin İslam'da kabul edilmemesidir. Kuran, Yakup'un Allah tarafından bir peygamber olarak kutsandığını açıkça belirtir ve bu nedenle Müslümanlar, babasının da bir peygamber olarak oğlunun büyüklüğünü bildiğine inanırlar. Yakup aynı zamanda Hadis'te acılar karşısında sabreden ve Allah'a güvenen bir örnek olarak gösterilir.

Yakup'tan Yahudi kutsal kitabı Tanah'ın (Hristiyanlıkta Eski Ahit) Yaratılış kısmında bahsedilir. İshak ve Rebeka'nın ikiz oğullarından küçük olanıdır. Doğum sırasına göre kendinden büyük olan ikizinin adı Esav'dır.

Büyüdüklerinde kardeşi Esav usta bir avcı olur. Yakup ise sürekli çadırda oturur. Babaları İshak'ın en sevdiği oğlu Esav idi, çünkü eve bol bol av eti getiriyordu. Yakup ise anneleri Rebeka'nın en sevdiği çocuğuydu. Bir gün Esav eve aç geldiğinde Yakup, ondan mercimek çorbası karşılığında "ilk oğulluk" hakkını kendisine vermesini istedi. Esav karnı aç olduğu için kabul etti. Yakup ona sözünden dönmeyeceğine dair yemin ettirdi.

İshak tarafından kutsanması

İshak yaşlandığında gözleri görmez oldu. Ölmeden önce oğlu Esav'ı kutsamak istedi. Esav'dan kendisine güzel bir av eti yemeği hazırlamasını istedi. Esav avlanmaya gittiğinde Rebeka, Yakup'a Esav'ın kıyafetlerini giydirdi. Oğlak etinden güzel bir yemek yaptı ve Yakup'u Esav kılığında gönderdi. Yakup'un bedeni kardeşine nazaran kılsız olduğu için yakalanmaktan korkuyordu ancak İshak fark etmedi. Giysilerini kokladı ve şöyle dedi:

"İşte oğlumun kokusu, sanki Rabbin kutsadığı kırların kokusu. Tanrı sana göklerin çiyinden ve yerin verimli topraklarından bol buğday ve şarap versin. Halklar sana kulluk etsin, uluslar boyun eğsin. Kardeşlerine egemen ol, kardeşlerin sana boyun eğsinler. Sana lanet edenlere lanet olsun, seni kutsayanlar kutsansın."

Esav gelip de gerçek ortaya çıkınca İshak kandırıldığını anladı ancak sözünden dönmedi. Esav babasından kendisini de kutsamasını istedi. İshak, Yakup'u ona (Esav'a) egemen kıldığını belirtip şöyle dedi:

"Göklerin çiyinden, zengin topraklardan uzak yaşayacaksın. Kılıcınla yaşayacak, kardeşine hizmet edeceksin. Ama özgür olmak isteyince, onun boyunduruğunu kırıp atacaksın."

Esav babası ölene kadar bekleyip, daha sonra Yakup'u öldürmeye karar verdi. Rebeka bunu öğrenince Yakup'u evden uzaklaştırmaya karar verdi. Zamanla Esav'ın onu affedeceğini düşünüyordu. İshak'a giderek Hitit kızlarını kötüledi ve Yakup'un Hititli bir kızla evlenmesini istemediğini söyledi. Yakup'u Harran'da yaşayan kardeşi Lavan'ın yanına göndermelerini önerdi. İshak bunu makul bulup Yakup'a Kenan kızları ile evlenmesini istemediğini söyledi ve onu dedesi Betüel ve dayısı Lavan'ın yanına gönderdi. Lavan'ın kızlarından biri ile evlenmesini istiyordu. Uğurlarken, Yakup'u tekrar kutsadı ve "üzerinde yabancı olarak yaşadığı bu toprakları tanrının ona bahşetmesini" diledi.

Esav, ebeveynlerinin Kenan kızlarından hoşnut olmadığını öğrenince amcası İsmail'in kızı Mahalat'ı karılarının üzerine kuma getirdi.

Rüyası

Bu konunun ana maddesi Yakup'un Merdiveni'dir.
Yakup'un rüyası

Yakup Beerşeba'dan ayrıldı. Yolda bir taşa başını yaslayıp uykuya daldı. Rüyasında yerden göğe uzanan bir merdiven gördü. Merdivenden melekler inip-çıkıyorlardı. Rabbi Yakup'a göründü ve şöyle dedi:

"Üzerinde yattığın toprakları sana ve soyuna vereceğim. Yeryüzünün tozu kadar sayısız bir soya sahip olacaksın. Doğuya, batıya, kuzeye, güneye doğru yayılacaksınız. Yeryüzündeki bütün halklar sen ve soyun aracılığıyla kutsanacak. Seninle birlikteyim. Gideceğin her yerde seni koruyacak ve bu topraklara geri getireceğim. Verdiğim sözü yerine getirinceye kadar senden ayrılmayacağım."

Yakup uyanınca başını koyduğu taşa zeytinyağı dökerek kutsadı ve anıt olarak dikti. Bulunduğu yerin Luz olan adını Beytelfü olarak değiştirdi ve oraya "göklerin kapısı" dedi. Daha sonra şöyle bir adak adadı:

"Tanrı benimle olur, gittiğim yolda beni korur, bana yiyecek, giyecek sağlarsa, babamın evine esenlik içinde dönersem, RAB benim Tanrım olacak. Anıt olarak diktiğim bu taş Tanrı'nın evi olacak. Bana vereceğin her şeyin onda birini sana vereceğim."
William Blake'in Yakup'un Rüyası (1800 civarı, British Museum, Londra)

Haran'a giderken Luz yakınlarında Yakup, genellikle "Yakup'un merdiveni" olarak anılan, cennete uzanan ve meleklerin inip çıktığı bir merdiven ya da merdiven görümü yaşadı. Merdivenin tepesinden, kendisine yönelik kutsamaların çoğunu tekrarlayan Tanrı'nın sesini duydu.

Midraş Genesis Rabbah'a göre, merdiven Yahudi Mesih'in gelişinden önce Yahudi halkının maruz kalacağı sürgünleri simgeliyordu: Babil, Pers ve Yunanistan sürgünlerini temsil eden meleklerin her biri "düşmeden" önce sürgün yıllarına paralel olarak belirli sayıda basamak tırmandılar; ancak son sürgünü, Edom sürgününü temsil eden melek, bulutlara doğru daha da yükseğe tırmanmaya devam etti. Yakup, soyunun Esav'ın egemenliğinden asla kurtulamayacağından korktu, ama Tanrı ona Günlerin Sonu'nda Edom'un da aşağı düşeceğine dair güvence verdi.

Sabahleyin Yakup uyandı ve geceyi geçirdiği yere "Beytel", yani "Tanrı'nın evi" adını verdikten sonra Haran'a doğru yoluna devam etti.

Evlenmesi

Yakup Harran'a ulaştı. Dayısı Lavan'ın yanında çoban olarak çalışmaya başladı. Dayısının Lea ve Rahel adında iki kızı vardı. Yakup Rahel'e âşık oldu. Lavan bir gün ne kadar ücret istediğini sorduğunda para yerine kızı Rahel'i istedi. Lavan, Rahel karşılığında yedi yıl çalışması gerektiğini söyledi. Yakup yedi yıl karın tokluğuna çalıştı. Lavan büyük bir şölen verdi ve aynı gece kızı Lea'yı Yakup'a eş olarak gönderdi. Yakup Lea ile yattı ve kızın Rahel olmadığının farkına ancak sabah vardı. Dayısına neden böyle yaptığını sorduğunda, ablası varken küçük kızla evlenemeyeceği cevabını aldı. Anlaşmanın böyle olmadığını söyleyince Lavan yedi yıl daha çalışması koşuluyla diğer kızını da Yakup'a verdi.

Çocukları

Yakup'un Rahel'i daha çok sevmesi Lea'yı çok üzüyordu. Tanrı onun bu üzüntüsünü gördü ve Yakup'a art arda dört oğul doğurmasını sağladı. İsimlerini Ruben, Şimon, Levi ve Yahuda koydu. Artık Yakup'un kendisine daha çok bağlanacağını düşünüyordu.

Rahel kısırdı. Bu durum onu çok üzüyordu. Bir aile kurabilmek ümidiyle cariyesi Bilha'yı Yakup'a verdi. Yakup Bilha'dan Dan ve Naftali isimlerinde iki oğul sahibi oldu. Rahel bu duruma çok seviniyordu. Lea'da cariyesi Zilpa'yı Yakup'a verdi. Yakup'un Zilpa'dan Gad ve Aşer isimlerinde iki oğul sahibi oldu. Lea, İssakar ve Zevulun adında iki oğul daha doğurdu ve toplamda Yakup'a altı oğul verdi. Lea'nın bir de kızı oldu ve ona da Dina adını verdi.

Rabbi Rahel'in dualarını kabul etti ve kısır olduğu halde ona bir oğul verdi. Rahel oğlunun adını Yusuf koydu. (Yakup ileride Kenan ülkesine dönünce Rahel'den Bünyamin adında bir oğlu daha olacaktır.)

Sırasıyla Yakup'un eşleri ve oğulları (K = Kız çocuğu)
Lea Reuben (1) Şimon (2) Levi (3) Yehuda (4) İssakar (9) Zebulun (10) Dina (K)
Rahel Yosef (11) Benyamin (12)
Bila (Rahel'in hizmetçisi) Dan (5) Naftali (6)
Zilpa (Lea'nın hizmetçisi) Gad (7) Aşer (8)

Soyağacı

 
 
 
 
 
Lavan
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Yakup
 
Lea
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Rahel
 
 
 
Zilpa
 
 
Bila
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Reuven
 
 
Levi
 
 
İssakar
 
 
Dina
 
Yusuf
 
Benyamin
 
 
 
Dan
 
Naftali
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Şimon
 
Yahuda
 
Zevulun
 
 
 
 
 
 
 
Gad
 
Aşer
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

Paddan-Aram'dan kaçışı

Yakup 20 yıl hizmet ettikten sonra dayısı Lavan'ın yanından ayrılmak istedi. Yakup Lavan'ın zenginliğine zenginlik kattığı için Yakup'u göndermek hiç istemedi. Yakup bir şartla kalacağını söyledi. Benekli ve kara koyunlarını kendisine verirse, Yakup'ta mal mülk sahibi olabilecekti. Lavan teklifi kabul etti ancak koyunların bir kısmını saklayarak Yakup'u kandırmaya çalıştı. Yakup da hayvanları güderken sadece güçlü hayvanları kendininkilerle çiftleştirdi ve kısa zamanda büyük bir sürü ve servet sahibi oldu. Lavan'ın serveti ise küçüldü.

Lavan'ın oğulları bu durumun farkına vararak Yakup'a diş bilemeye başladılar. Lavan'ın tutumu da değişti. Bunun üzerine Rabbi Yakup'a ülkesine dönmesini emretti. Yakup karılarını da kaçmaya ikna etti. Rahel ve Lea babaları kendilerini sattığı için kaçmakta bir mahsur görmediler. Rahel babasının putlarını çaldı ancak bundan Yakup'un haberi yoktu. Lavan ve oğulları evden uzakta iken tüm malları ve köleleri ile yola çıktılar. Fırat Irmağı'nı geçip Gilat dağlık bölgesine geldiler. Lavan ve oğulları peşlerine düştü. Yakup'un tanrısı Lavan'ın düşüne girerek Yakup'a kötülük yapmamasını söyledi. Bunun üzerine Lavan yetiştiği halde Yakup'a kötülük yapmadı. Putlarını neden çaldıklarını sorduğunda Yakup böyle bir şey yapmadığını, yapanın derhal öldürüleceğini söyledi. Çadırları didik didik aradıkları halde Rahel putların yüklü olduğu devenin üzerinde oturduğu için putları bulamadılar. Rahel adet döneminde olduğu bahanesiyle babası geldiğinde dahi oturmaya devam etti.

Lavan ile Yakup yere taştan anıtlar diktiler ve bu anıtların şahitliğinde birbirlerine kötülük etmeyeceklerine yemin ettiler. Yakup ayrıca Lavan'ın isteğiyle başka kadınlarla evlenmeyeceğine ve Lavan'ın kızlarına iyi davranacağına da yemin etti. Lavan kendi taşlarına Yegar-Sahaduta, Yakup ise Galet veya Mispa adını verdi. Galet, "tanıklık yığını" anlamına gelir. Beraber yemek yedikten sonra Lavan kızları ve torunları ile vedalaştı ve evine geri döndü.

Kenan Ülkesi'ne ulaşması

Yakup, Kenan Ülkesi'ne yaklaştığında ağabeyine haberciler gönderdi ve döndüğünü haber verdi. Esav'ın kendisini öldürmesinden korkuyordu. Esav'ın dört yüz adamla yola çıktığını öğrendi ve daha da çok korktu. Mallarını, kölelerini ve adamlarını iki kervan halinde ayırdı. Bu sayede en azından birini kurtarabileceğini düşünüyordu. Esav'a önden hediye kervanları gönderdi. Bunların Esav'ı yumuşatacağını düşünüyordu.

Tanrı ile güreşi

Kervanları gönderdikten sonra bulunduğu yerde ailesi ile bir gece konakladı. Sabah Yabbuk Irmağı'nın sığ bir yerinden ailesini karşıya geçirdi. Kendisi arkada kalmış iken bir adamla karşılaştı. Adamla güreşe tutuştu ve gün ağarıncaya kadar güreşmelerine rağmen birbirlerini yenemediler. Adam yenemeyeceğini anlayınca Yakup'un uyluk kemiğini yerinden çıkarttı. Yakup buna rağmen güreşi bırakmadı. Adam, "Bırak beni, bak gün ağarıyor" dedi. Yakup kendisini kutsamadığı sürece bırakmayacağını söyledi. Bunun üzerine adam, "Senin adın "İsrail" olsun, çünkü Tanrı'yla ve insanlarla güreşip yendin" dedi. Yakup Rabbi ile güreştiğini anladı ve canı bağışlandığı için bulunduğu yere Paniel adını verdi.

Ağabeyi Esav ile karşılaşması

Yakup, Esav gelmeden önce cariyelerle çocuklarını en öne, Lea'yla çocuklarını arkaya, Rahel'le Yusuf'u da en arkaya dizdi. Karşılaştıklarında Yakup kendini yere atıp yedi kez yere kapandı. Esav onu kucakladı ve öpüştüler. Esav Yakup'u affetmişti. Hediyelerini de geri vermek için çok uğraştı ancak Yakup zorla kabul ettirdi. Esav'ın yola beraber devam etme teklifini hayvanların çok yorgun olduğunu söyleyerek kibarca reddetti. "Efendim, lütfen sen kulunun önünden git. Ben hayvanlarla çocuklara ayak uydurarak yavaş yavaş geleceğim. Seir'de efendime yetişirim." dedi. Bunun üzerine Esav ayrıldı. Yakup Şekem Kenti'ne geldi ve yerleştiği araziyi yüz gümüşe satın aldı. Orada El-Elohe-İsrail adında bir sunak kurdu.

Şekem Kenti'nde yaşananlar

Şekem Beyi Hivli Hamor'un oğlu Şekem, bir gün kırda gezerken Yakup'un kızı Dina'nın ırzına geçti. Yakup ve oğlu buna çok öfkelendiler ancak Hamor, oğlunun Dina'ya âşık olduğunu, başlık olarak ne isterse vereceğini söyledi. Yakup'un oğulları tüm kentin erkekleri sünnet olmadıkça kız kardeşlerini vermeyeceklerini söylediler. Hamor, Yakup ve ailesinin çok zengin olduklarını, onları aralarına almanın Şekem Kenti için bir kazanç olduğunu söyleyerek halkını ikna etti. Kentin tüm erkekleri toplu halde sünnet oldular. Bunu fırsat bilen Şimon ve Levi Hamor ve Şekem dahil, tüm erkekleri kılıçtan geçirdiler. Tüm kenti yağmalayıp kadınlara el koydular. Yakup oğullarına çok kızdı ve "Kenanlılarla Perizlileri bize düşman ettiniz", dedi.

Yehova tarafından "İsrail" adını alıp kutsanışı

Tanrı Yakup'a Beytel'e gitmesini ve orada ağabeyinden kaçarken gördüğü tanrıya bir sunak yapmasını emretti. Yakup beraberindekilere, "Yabancı ilahlarınızı atın" dedi, "Kendinizi arındırıp giysilerinizi değiştirin. Beytel'e gidelim. Sıkıntı çektiğim günlerde yakarışımı duyan, gittiğim her yerde benimle birlikte olan Tanrı'ya orada bir sunak yapacağım." Herkesten putlarını ve küpelerini toplayıp Şekem yakınlarında bir fıstık ağacının altına gömdü. Yakup ailesi ve beraberindekilerle birlikte Luz-Beytel kentine geldi. Peşlerinden kimse gelmedi çünkü civar şehirlerde yaşayan halkı tanrı korkusu sarmıştı.

El-Beytel isminde bir sunak yaptı. Tanrı Yakup'a tekrar görünerek onu kutsadı; "Sana Yakup diyorlar, ama bundan böyle adın Yakup değil, İsrail olacak" diyerek onun adını İsrail koydu. "Ben her şeye gücü yeten Tanrı'yım" dedi. "Verimli ol, çoğal. Senden bir ulus ve uluslar topluluğu doğacak. Kralların atası olacaksın. İbrahim'e, İshak'a verdiğim toprakları sana verecek, senden sonra da soyuna bağışlayacağım." Sonra tanrı Yakup'tan ayrılarak onunla konuştuğu yerden yukarı çekildi. Yakup Tanrı'nın kendisiyle konuştuğu yere taş bir anıt dikti. Üzerine dökmelik sunu ve zeytinyağı döktü.

Rahel ve İshak'ın ölümü

Beytel'den Efrat'a göçtüler. Hamile olan Rahel yolda sancılandı ve çocuğu doğurduktan sonra hayatını kaybetti. Yakup çocuğun adını Binyamin koydu. Böylece on iki oğlu olmuş oldu. Oğullarından Ruben'in, Yakup'un cariyesi Bilha ile beraber olmasına Yakup çok öfkelendi. Daha sonra Mamre'ye, ölüm döşeğinde olan babası İshak'ın yanına gitti. Daha sonra İshak, 180 yaşında hayata gözlerini yumdu ve Esav ile Yakup tarafından gömüldü.

Yusuf'un başına gelenler

Yakup Kenan Ülkesi'nde yaşamaya başladı. En küçük oğulları Rahel'den olan Yusuf ve Bünyamin'di. Yusuf Yakup'un en sevdiği oğluydu. Kıskanç ağabeyleri tarafından önce ıssız bir kuyuya atıldı, sonra Midyanlı İsmaili tüccarlarına satıldı. Mısır'a götürüldü. Efendisinin hanımı tarafından ırzına geçmeye çalıştığı iftirasına uğradı ve zindana atıldı. Rüya yorumculuğu sayesinde zindandan kurtuldu, firavunun rüyasını yorumlayıp Mısır'a hükümdar oldu. Yıllar sonra, kıtlık esnasında kendisinden buğday satın almaya gelen kardeşleri ile tekrar bir araya geldi ve babasını yanına getirmeleri için araba ve hayvanlar gönderdi.

Mısır bölümünün tarihselliği

Eski Ahit'in tarihselliği üzerine yapılan araştırmalara göre, Yaratılış 12:10-20'de kaydedilen İbrahim'in Mısır'a inişi M.Ö. 2. binyılın ilk yıllarına, yani Hiksosların Mısır'da hüküm sürdüğü dönemden öncesine denk gelmelidir, ancak Beni Hasan'daki Khnumhotep II'nin mezarındaki Batı-Asya alayı resminde belgelendiği gibi, M.Ö. 1900 dolaylarında Mısırlıları ziyaret ettiği bilinen Sami gruplarla aynı döneme denk gelecektir. İbrahim'i Mısır'a gelen bu tür bilinen Sami ziyaretçilerle ilişkilendirmek mümkün olabilir, çünkü etnik olarak bağlantılı olabilirlerdi. Yusuf ve Yakup/İsrail'in Mısır'da bulundukları dönem (Yaratılış 39:50), Mısır sarayında gözde oldukları ve Yusuf'un ülkenin hükümdarının yanında yüksek idari görevlerde bulunduğu dönem, Hiksosların Mısır'da hüküm sürdüğü On Beşinci Hanedanlık dönemine tekabül eder. Musa'nın zamanı ve Çıkış'ta anlatılan Filistin'e sürülme de Hiksosların Mısır'dan sürülmesine karşılık gelebilir.

Köle olarak geldiği Mısır'da yıllarca zindanlarda yatan, en sonunda da firavunun gözüne girip Mısır'a hükümdar olan Yusuf, kardeşlerinden babasını da alıp yanına yerleşmelerini istedi. Onları Mısır'ın en iyi bölgesine yerleştireceğini söyledi. Kenan ülkesindeki kıtlık çok şiddetlenmişti. Yakup (İsrail), Tanrı kendisine, "Mısır'a gitmekten çekinme. Soyunu orada büyük bir ulus yapacağım. Seninle birlikte Mısır'a gelecek, soyunu bu ülkeye geri getireceğim. Senin gözlerini Yusuf'un elleri kapayacak", deyince Mısır'a göçme konusunda ikna oldu. İsrail ve İsrailoğulları, toplam 67 kişi (İsrail'in gelinleri hariç) tüm malları ile birlikte Mısır'a göçtüler. Yusuf'un Mısır'daki iki oğlu Manaşşe ve Efrayim'le beraber Mısır'daki İsrailoğulları nüfusu (İsrail dahil) tam yetmiş kişiydi. Yakup yaklaşık 130 yaşında idi.

Oğullarına son sözleri

Yakup ölüm döşeğindeyken, on iki oğlu da başucunda toplanmıştı. Ölmeden önce çocuklarına son sözleri şunlar oldu:

Ölümü

İsrail on iki oğlunu uygun biçimde kutsadı. Kendisini Kenan Ülkesi'ndeki Makpela Tarlası'ndaki mağaraya gömmelerini istedi. İbrahim o mağarayı mezar yapmak üzere Hititlilerden satın almıştı. Yakup oğullarına verdiği buyrukları bitirince, ayaklarını yatağın içine çekti, son soluğunu vererek 147 yaşında vefat etti.

Yakup'un mumyalanması kırk gün sürdü. Yusuf Firavun'dan Kenan Ülkesi'ne gidip babasını toprağa vermek için izin aldı. Saray halkı ve Mısır'ın bütün ileri gelenleri cenazeye katıldılar. Şeria Nehri doğusunda ağıt yaktılar. Bu yere Mısırlıların Çayırı anlamında Misrayim adı verildi. Yakup arzusu üzerine Makpela Tarlası'ndaki mağaraya defnedildi.

Etimoloji

Yaratılış 25:26'da bulunan halk etimolojisine göre Yaʿaqōv יעקב ismi ʿaqev עָקֵב "topuk" kelimesinden türemiştir, çünkü Yakup ikiz kardeşi Esav'ın topuğunu tutarak doğmuştur. Benzer isimler kaydedilmiş olmasına rağmen, ismin tarihsel kökeni belirsizdir. Yakub-Har, Thutmose III'ün (MÖ 15. yüzyıl) bir listesinde bir yer adı olarak ve daha sonra bir Hyksos firavununun adı olarak kaydedilmiştir. Hiyeroglifler belirsizdir ve "Yaqub-Har", "Yaqubaal" veya "Yaqub El" olarak okunabilir. Aynı isim daha erken bir tarihte, MÖ 1800'lerde, çivi yazılı yazıtlarda da kaydedilmiştir (ya-ah-qu-ub-el, ya-qu-ub-el olarak yazılmıştır). Kişi adının "El korusun" anlamına gelen bu bileşik addan kısaltılmış olabileceği önerisi Bright'a (1960) aittir. Septuagint bu ismi Ιακωβος, yani Latince Jacobus, İngilizce Jacob olarak çevirmiştir.

Yakup'un melekle güreştiği bölümün (Yaratılış 32:22-32) ardından Yakup'a verilen İsrail adı, אֵל el "tanrı" ve שָׂרָה śarah "hükmetmek, mücadele etmek, güce sahip olmak, üstün gelmek" köklerinin bileşimi olarak etimolojikleştirilmiştir: שָׂרִיתָ עִם-אֱלֹהִים (KJV: "bir prens Tanrı'nın gücüne sahip"); alternatif olarak, el özne olarak okunabilir, "El yönetir / mücadele eder / mücadele eder" şeklinde bir çeviri için.

Yaratılış anlatısı

İbrahim, İshak, Yakup ve Yahuda, Michelangelo Buonarroti, Sistine Şapeli, Vatikan

Yakup'un yaşamına ilişkin Kutsal Kitap anlatısı Yaratılış Kitabı'nın 25-50. bölümlerinde yer alır.

Doğum

Yakup ve ikiz kardeşi Esav, İshak ve Rebeka'nın 20 yıllık evliliklerinin ardından, İshak 60 yaşındayken dünyaya gelirler. Rebeka hamileliği sırasında rahatsızdı ve neden acı çektiğini Tanrı'ya sormaya gitti. İkizlerin rahminde savaştığı ve iki ayrı ulus olduktan sonra bile hayatları boyunca savaşmaya devam edecekleri kehanetini aldı. Kehanet ayrıca "bir halkın diğer halktan daha güçlü olacağını; ve büyüğün küçüğe hizmet edeceğini" söylüyordu (Yaratılış 25:25 KJV).

Rebeka'nın doğum yapma zamanı geldiğinde, ilk doğan Esav sanki tüylü bir giysi giymiş gibi kızıl saçlarla kaplı olarak dışarı çıktı ve topuğu ikinci doğan Yakup'un eli tarafından kavrandı. Yaratılış 25'e göre, İshak ve Rebeka ilk oğula İbranice: עשו, Esav adını verdiler. İkinci oğluna ise יעקב, Yakup (Ya'aqob ya da Ya'aqov, İbranice "topuk yakalayıcı", "destekleyici", "bacak çektirici", "birinin topuklarını takip eden" anlamına gelir: עקב, 'aqab veya 'aqav, "topuktan yakalamak", "atlatmak", "dizginlemek", İbranice: עקבה, 'iqqebah veya 'iqqbah, "topuk" üzerine bir kelime oyunu).

Çocuklar olgunlaştıkça çok farklı doğalar sergilediler. "... Esav kurnaz bir avcı, bir tarla adamıydı; ama Yakup çadırlarda yaşayan basit bir adamdı". Dahası, anne babalarının onlara karşı tutumları da farklıydı: "İshak Esav'ı severdi, çünkü onun geyik etinden yerdi; ama Rebeka Yakup'u severdi."

Yakup, doğuştan gelen hakkı için Esav'a bir kase yahni sunarken, Zacarias Gonzalez Velazquez'in 18. yüzyıldan kalma tablosu

Doğuştan gelen hakların kazanılması

Yaratılış 25:29-34 Esav'ın doğuştan sahip olduğu hakkı Yakup'a satmasını anlatır. Bu bölümde, tarladan aç dönen Esav'ın, Yakup'un yeni yaptığı yahniden kendisine de vermesi için Yakup'a yalvardığı anlatılır. (Esav bu yemekten "aynı kırmızı yahni" olarak söz eder ve bu da onun lakabının İbranice: אדום ('Edom, "Kırmızı" anlamına gelir) olmasına yol açar). Yakup, Esav'a doğum hakkı karşılığında bir kase yahni vermeyi teklif etti ve Esav da bunu kabul etti.

Hebron'da

Yakup'un ailesi Kenan diyarındaki Hevron'da yaşıyordu. Sürüleri sık sık Şekem'in ve Dothan'ın otlaklarında beslenirdi. Evindeki bütün çocuklar arasında en çok Rahel'in ilk oğlu Yusuf'u severdi. Bu yüzden Yusuf'un üvey kardeşleri onu kıskanıyor ve sık sık onunla alay ediyorlardı. Hatta Yusuf üvey kardeşlerinin yaptığı bütün kötülükleri babasına anlattı. Yusuf 17 yaşına geldiğinde Yakup onun için birçok renkten oluşan uzun bir palto ya da tunik yaptı. Bunu gören üvey kardeşler Yusuf'tan nefret etmeye başladılar. Sonra Yusuf ailesinin kendisine boyun eğeceğini ima eden düşler görmeye başladı. Bu rüyaları kardeşlerine anlattığında, kardeşleri ona karşı komplo kurmaya başladılar. Yakup bu rüyaları duyduğunda, Yakup'un evinin Yusuf'a boyun eğeceği fikrini ortaya attığı için oğlunu azarladı. Yine de oğlunun bu düşler hakkındaki sözleri üzerinde düşündü.

Yusuf'un Paltosu Yakup'a Getirildi
Giovanni Andrea de Ferrari, 1640 civarı

Bir süre sonra Yakup'un Lea'dan olan oğulları Bilhah ve Zilpah Şekem'de sürülerini otlatıyorlardı. Yakup işlerin nasıl gittiğini öğrenmek istedi ve Yusuf'tan oraya gidip bir raporla dönmesini istedi. Bu, oğlunu Hevron'da son görüşüydü. O günün ilerleyen saatlerinde Yakup'un aldığı haber Yusuf'un kardeşlerinden geldi ve Yusuf'un önüne kanla dolu bir palto getirdiler. Yakup bu paltonun Yusuf için diktiği palto olduğunu anladı. O anda şöyle bağırdı: "Bu benim oğlumun tuniği. Onu vahşi bir hayvan yedi. Kuşkusuz Yusuf paramparça oldu." Giysilerini kiraladı ve beline çul bağlayarak günlerce yas tuttu. Bu yas döneminde Yakup'un evinden hiç kimse onu teselli edemedi.

Gerçek şuydu ki, Yusuf'un ağabeyleri ona sırt çevirmiş, onu yakalamış ve sonunda Mısır'a giden bir kervanda köle olarak satmışlardı.

Dini perspektifler

Yakup/İsrail
Jacob (Israel).jpg
Aziz Yakup'un Rus Ortodoks İkonası, 18. yüzyıl, Kizhi manastırı (İkonostasis), Rusya
Peygamber, Patrik
SaygıdeğerYahudilik
Hristiyanlık
İslam
Bahai İnancı
Büyük tapınakPatrikler Mağarası, El Halil

Hristiyanlık

Doğu Ortodoks Kilisesi ve Bizans Riti'ni takip eden Doğu Katolik Kiliseleri Yakup'un rüyasını Logos'un cisimleşmesinin bir kehaneti olarak görür; Yakup'un merdiveni ise Doğu Ortodoks teolojisine göre cenneti ve dünyayı rahminde birleştiren Theotokos'un (Meryem Ana) bir sembolü olarak anlaşılır. Bu vizyonun İncil'deki anlatımı, Theotokos'un Büyük Yortuları'ndaki Vespers'te standart Eski Ahit okumalarından biridir.

Doğu ve Batı Kiliseleri Yakup'u diğer İncil patrikleri ile birlikte bir aziz olarak kabul eder. Diğer patriklerle birlikte onun bayram günü Bizans ayininde Advent'ten önceki İkinci Pazar günü (11-17 Aralık) Atalar Pazarı adı altında kutlanır.

İslam Milleti

Nation of Islam (NOI) öğretilerine göre dünyanın ilk sakinleri siyahlardı ("Asyatik Siyah Adam" olarak anılır), beyaz ırk ise 6.000 yıl önce bugün Yunan adası olan Patmos'ta grubun "koca kafalı bilim adamı" Yakub olarak bahsettiği İncil ve Kuran'daki Yakup tarafından yaratılan "şeytanlardır". Amerikalı Müslümanların büyük çoğunluğu tarafından reddedilmesine rağmen, aralarında Yüzde Beşlik Ulus'un da bulunduğu bazı NOI ayrılıkçı mezhepleri bu anlatıyı benimsemektedir. Hem İncil hem de Kuran'ın aksine, NOI teolojisi Yakub'un Mekke'de doğduğunu öğretir.

Tarihsellik

Her ne kadar arkeolog ve Kutsal Kitap uzmanı William F. Albright (1961 civarı) İbrahim ve Yakup'un anlatılarının M.Ö. 19. yüzyıla tarihlendirilebileceğini iddia etse de, John J. Bimson 1980 yılında şöyle yazmıştır "O zamandan beri ... Kutsal Kitap geleneklerini desteklemek için arkeolojik kanıtların kullanılmasına karşı güçlü bir tepki oluşmuştur ve Albright'ın yorumu bugün hiçbir doğrulukla tekrarlanamaz." Nahum M. Sarna (1978) patriklerin anlatılarını tarihlendirememenin onların tarihselliğini geçersiz kılmayacağını belirtmiş, bu görüş Bimson tarafından da desteklenmiş ve "MÖ 2000 civarındaki yüzyıllar hakkındaki bilgimiz çok az, cehaletimiz ise çok büyüktür" itirafında bulunmuştur.

Gerhard von Rad, Eski Ahit Teolojisi (1962) adlı eserinde, ataerkil anlatıların gerçek olayları anlattığını ve daha sonra toplum tarafından kendi deneyimleriyle yorumlandığını öne sürmüştür. Thomas L. Thompson gibi diğer akademisyenler, anlatıları ideolojik ve teolojik amaçları olan ancak İsrailoğulları'nın yerleşim öncesi döneminin tarihsel yeniden inşası için güvenilmez olan geç edebi kompozisyonlar (MÖ 6. ve 5. yüzyıllar) olarak görmektedir. The Historicity of the Patriarchal Narratives (1974) adlı eserinde Thompson, anlatıların ortaya çıkan bir duruma tepki olarak ortaya çıktığını ve umudu somutlaştırmak için geçmişin hayali bir resmi olarak ifade edildiğini öne sürmüştür.

Jacob Bronowski, The Ascent of Man (1973) adlı kitabında Yakup ile İran'ın Bahtiyari halkına adını veren Bahtiyar arasındaki benzerliklere dikkat çekmiştir. Her ikisi de iki karısı olan çobanlardı ve göçebe halklarının atalarının atası olarak kabul edilirlerdi.

Arkeolog William G. Dever 2001 yılında şöyle yazmıştır: "Bir asır süren kapsamlı araştırmalardan sonra, tüm saygın arkeologlar İbrahim, İshak veya Yakup'u 'tarihi figürler' haline getirecek herhangi bir bağlam bulma umutlarını yitirmişlerdir." Timna Vadisi'nde yapılan kazılarda İsrail'de ve hatta Arap Yarımadası dışında bulunan en eski deve kemikleri M.Ö. 930 yılına ait olabilir. Bu durum bazılarınca İbrahim, Yakup ve Yusuf'un (bin yıl önce geçtiği söylenen) hikâyelerinin M.Ö. 10. yüzyıldan önce yazılmadığının kanıtı olarak görülmektedir.