Mâtürîdî

bilgipedi.com.tr sitesinden
Ebû Mansûr el-Mâtürîdî
Imammaturidi.jpg
İmam Mâtürîdî Türbesi-Şehri, Semerkant
Skolastik ilahiyatçı, Hukukçu;
Hidayet Önderi (İmâm el-Hudâ)
Şeyhü'l-İslâm
Bilgi Denizine Dalın
Aʿrafü'n-nās bi-medhāhib Ebī Ḥanīfe
SaygıdeğerSünnî İslam
Büyük tapınakİmam Mâtürîdî Türbesi, Semerkant
Önemli çalışmalarKitab al-Tawhid
Te'vîlât Ehl-i Sünnet
İmam

Ebû Mansûr el-Mâtürîdî
Abu Mansur al-Maturidi.jpg
Kişisel
Doğan853 (238 H)
Semerkant
Öldü944 (90-91 yaş arası) (333 H)
Semerkant, Samani İmparatorluğu
Kıdemli ilan
Etkilendiği
  • Ebû Ḥanîfe en-Nuʿmān, Ebû Bekir es-Semerḳandî
Etkilenmiş
  • tüm Māturīdī okulu

Ebû Manṣûr Muḥammed b. Muḥammed b. Maḥmūd el-Ḥanefī el-Māturīdī es-Semerḳandī (Farsça: أبو منصور محمد بن محمد بن محمود الماتریدي السمرقندي الحنفي; 853-944 CE), genellikle kısaca Ebû Mansûr el-Mâtürîdî olarak anılır veya Sünnî Müslümanlar tarafından saygıyla İmâm el-Mâtürîdî olarak anılır, İranlı Müslüman bir Hanefî fıkıh âlimi, kutsal kitap müfessiri, reformcu (müceddid) ve skolastik kelamcıdır (mütekellim), Orta Asya'da hâkim Sünnî kelâm ekolü haline gelen ve daha sonra hem Osmanlı İmparatorluğu hem de Babür İmparatorluğu için tercih edilen kelâm ekolü olarak üstün bir statüye sahip olan Mâtürîdî kelâm ekolünün isimsiz kurucusu olarak tanınır.

Semerkant'ta (bugün Özbekistan) Mâtürîd veya Mâtürît denilen bir yerdendi ve yaşadığı dönemde Şeyhü'l-İslâm ve İmâmü'l-Hüdâ ("Doğru Yolun Önderi") olarak biliniyordu. Yaşadığı dönemde Eş'arî mezhebinin en önde gelen iki imamından biriydi ve mezhebin kurucusu Ebü'l-Hasan el-Eş'arî ile birlikte itikadî meseleleri ele alıyordu. Bir Şâfiî fakihi olan üstadı Eş'arî'nin aksine Mâtürîdî, Ebû Hanîfe en-Nu'mân tarafından kurulan kendi adını taşıyan fıkıh ekolüne ve Belh ve Maveraünnehir'in Hanefî Müslüman kelâmcıları tarafından aktarılıp detaylandırıldığı şekliyle onun itikadına (akîde) bağlıydı. Mâtürîdî'nin kodladığı, sistematize ettiği ve sadece Mu'tezile, Kerramîler ve diğer heterodoks grupların görüşlerini değil, aynı zamanda Kalkedon Hristiyanlığı, Miafizitizm, Maniheizm, Marcionizm ve Bardaisanizm gibi İslam dışı teolojileri de çürütmek için kullandığı bu teolojik doktrindir.

Ebu Mansur Muhammed bin Muhammed bin Mahmud el-Maturidi es-Semerkandi
Imammaturidi.jpg
Mâtürîdî türbesi, Semerkand
Doğum 863
Maturid, Semerkand
Ölüm 944
Vatandaşlık Semerkand
Bu madde bir kişi hakkındadır. Kişinin ismini alan mezhep için lütfen Mâtürîdîlik maddesine bakınız.

Mâtürîdî (d. 863, Maturid, Semerkand, ö. 944, Semerkand Arapçaالماتريدي) ya da tam adıyla Ebû Mansûr Muhammed bin Muhammed bin Mahmûd el-Mâtürîdî es-Semerkandî, Hanefî Mezhebi'nden olanların itikad imamı, İslam âlimi. Kurucusu olduğu kabul edilen i'tikadî mezhep "Matûrîdîlik" olarak anılır.

Hayatı

Bugünkü Özbekistan'ın Semerkand şehri yakınındaki Matürid köyünde doğmuştur. Matüridî'nin tam adı Ebû Mansur Muhammed bin Muhammed bin Mahmud el-Matürîdî es-Semerkandî’dir.

Hayatı hakkında fazla bilgiye rastlanmayan Matürîdî’nin kesin olarak bilinmemekle birlikte doğum tarihi konusunda çeşitli görüşler ileri sürülmektedir. Bu görüşlerden birine göre 862 yılı civarında vefat eden Muhammed bin Mukatil er-Razî’ye talebelik yapması dolayısıyla, ona talebelik edebileceği asgari yaş sınırının on civarında düşünülerek 852 civarında doğmuş olabileceğidir. Vefat tarihi olan 944’ten hareketle, yüz yıl civarında yaşadığı düşünülerek 844’te doğmuş olabileceği de ileri sürülmektedir. Vehbi Ecer de ise 863 yılında doğduğunun tahmin edildiğini iddia etmektedir . İmam Matüridî’nin Te’vilat’ını inceleyen İbrahim ve Seyyid Avazayn kardeşler, araştırmaya yazdıkları önsözde, İmam Matüridî’nin, Abbasi halifesi Câfer el-Mûtevekkil zamanında, yani hicri 232 – 247 tarihleri arasında doğduğunu iddia etmişlerdir.

Maturi'nin yaşadığı yerde Türkler'in çoğunlukta olması nedeniyle Türk kökenli olabileceği, soyunun Ebû Eyyûb el-Ensârî'ye uzandığından yola çıkarak Arap kökenli olabileceği ve bazı rivayetlerde günlük hayatta Farsça kullanması nedeniyle de Fars kökenli olabileceği şeklinde görüşler bulunmaktadır.

İmam Matürîdî, Abbasî hilafetinin iktidarının zayıflayarak müstakil beylikler dönemi denilebilecek bir çağda, Samanoğulları’nın Maveraünnehir’de hakim oldukları devirde yaşamıştır. Kaynaklar İmam Matürîdî’nin nasıl bir eğitim aldığı konusunda yeterli bilgi sunmasa da tespit edebildiğimiz kadarıyla Ebu Bekr Ahmed b. İshak b. Salih el-Cüzcânî (III. Asrın ortaları), Ebû Nasr Ahmed b. El-Abbas el-İyâzî (ö. IV. Asrın başları), Muhammed b. Mukatil er-Râzî (v. 862), Nusayr b. Yahya el-Belhî (ö. 881), Ebu Bekr Muhammed b. Ahmed b. Recâ el-Cüzcânî hocaları arasındadır . Yine kaynaklardan elde edilen bilgiye göre öğrencileri olarak Ebu’l-Kasım İshak b. Muhammed b. İsmail el-Hakim es-Semerkandî (ö. 951), Ebu’l-Hasan Ali Saîd er-Rüstüğfenî (ö. 956), Ebu Ahmed b. Ebi Nasr Ahmed b. Abbas el-İyâzî (ö. ?), Ebu Muhammed Abdülkerim b. Musa el-Pezdevî (ö. 1000) görülmektedir.

Matüridî, Ebu Hanife'nin yolunu izlemiş, cenazesi Semerkand'ın Cakerdize mahallesindeki bilginlerin gömüldükleri mezarlığa defnedilmiştir. 2005 yılında kabri üzerine türbe yaptırılmıştır.

Eş'arî ile ilgili

İki yaygın İtikadi mezheb'in diğeri Eş'arilik'dir. Arapların, Arap asıllı olmayan Müslümanları küçük görme anlayışlarından kaynaklanan tutumlarının etkisiyle Hasan el-Eş'arî'yi (ö. H 324/M 935) öne çıkarıp Matüridî'yi gölgelemeye çalıştıkları görülmüştür. İskenderiye Üniversitesi profesörlerinden Fethullah Huleyf, Kitâbü't Tevhid'de yazdığı önsözünde, Mâtürîdî'nin asırdaşı Hasan el-Eş'arî'nin Matüridî'den daha büyük bir bilgin olup olmadığına dair şu cümleleri sarf etmiştir: "... Bununla beraber Mâtüridî, Ehl-i Sünnet ve'l Cemaate yardımcı olma hususunda Eş'arî'ye karşı bir üstünlüğe sahiptir."

Mâtürîdî 'nin farklı lâkapları

İmâmü'l-hüda yani "Hidayet önderi".
Alemü'l-hüda yani "Hidayet meş'alesi".
İmâmü'l-mütekellimîn yani "Kelâmcıların lideri".

Mâtürîdî 'nin Düşüncesi

Akaid (İnanç ilkeleri) ile ilgili metodu

Mâtürîdî 'nin inanç ilkeleri (akaid) ile ilgili en kapsamlı eseri Kitab üt-Tevhid'dir. Bu esere göre dinin öğrenilmesinde başvurulacak "vasıtalar iki olup, biri nakil, diğeri akıl" dır. Nakil'den maksat Kur'an ve Sünnet yani (Hadis)'lerdir. En başta 'Kur'an' gelir ve Kur'an'ın anlaşılması konusunda Matüridî'nin Selefiyye, Mutezile mezheplerinden ve filozoflardan ayrılan metodu vardır. Selefiyye, nakli akıldan önce tutar ve Kur'an'ın ancak hadis ışığında açıklanmasına izin verir, felsefi ve te'vile dayalı yoruma izin vermez. Mutezile, nakil ve akıl birbiriyle çelişirse aklı esas alır. Filozoflara göre gerçek yalnız akıl ile bilinir ve bulunur, Kur'an genellikle aklî verilere göre yorumlanır. Daha önce de belirtildiği gibi Matüridî'ye göre dinin kaynağı olarak nakil (Kur'an) ve akıla aynı oranda itimat etmek gerekir. Matüridî, İslâmın evrenselliğine zarar vermeyecek biçimde, itici olmaktan çok kucaklayıcı bir yaklaşımla dini anlatır. Bu sebeple Matüridî, dinin "özünü" ilgilendirmeyen görüş farklılıklarını hoş görür, onların sahiplerini dinden çıkmış saymaz. Kendisiyle aynı görüşte olmayanları zorlamaz. "Akıl" ile "nakli" dengeli bir şekilde kullanır. Akıl, bilgi kaynaklarından biri, insana verilmiş ilâhi bir emanettir. İnsanlar akılları sayesinde güzellik ve çirkinlikleri tanır, kendi üstünlüklerini onun sayesinde anlarlar. Kulun kusur işlemesi aklını kullanmayışı yüzündendir. "Allah'ın emirleri akıllı olana hitabendir". Allah'ın emirlerini anlayacak akıl seviyesine sahip olmayanlar, ilâhi emirlerin dışında kalır, sorumlu olmazlar.

Mâtürîdî 'ye göre insan "Fizyolojik yapıyla beraber aynı zamanda akla da sahip kılınarak yaratılmış; yaratılmışları (mahlûkat) yönetmek yeteneği ile sivrilmiş, her türlü zorluğa katlanarak, onların üstesinden gelmek için aklı devreye sokmakla mümtaz kılınmıştır. Zira akıl, temyiz kabiliyetinin en güçlü silâhıdır"

Netice olarak Mâtürîdî dine; akıl, ilim, hoşgörü ve taassuptan uzak bir tavırla yaklaşır. İnancın ana ilkelerini ilgilendirmeyen (esasa müteallik olmayan) eylem ve ibadet farklılıklarını hoşgörü ile karşılar, kelime-i şehadet getiren, Kıble'ye yönelen herkesi mü'min olarak değerlendirir. Ancak Allah-u Teâla Kur'an'da, sadece Allah'a ulaşmak isteyenlerin 'Hak Mümin' olduğunu, sadece bu insanların tevhid'i oluşturan takva sahipleri olduğunu ve sadece Allah'a ulaşmak isteyenlerin cennete gireceğini açık bir dille anlatmıştır. Açık bir yalanlamada (inkâr) bulunmadıkları sürece insanların ibadet ve işlerine karışılmaması gerekliliğini savunur. Bu, eylemin amele dahil edilmemesi anlamını taşır. Yani, Matüridî insanları, Mutezile ve Hariciler gibi kendi prensip ve görüşlerine uymaya zorlamaz. "Dinde zorlama yoktur" yaklaşımını esas alır.

Fıkıhla ilgili metodu

Matüridî, "Irak fıkıh mezhebinin pîri" kabul edilen Ebu Hanife (Öl.767) nin yolu ve metodunu benimsemiştir. Ebu Hanife'ye göre fıkıh "Ma'rifet ün-Nefsi ma lehâ ve ma aleyhâ" dır. Anlamı, fıkıh ilmi içine insanın lehinde ve aleyhinde olan her şey girer, demektir. İnsanın inanç meseleleri de, eylemleri de fıkhın konusunu oluşturur. Bu sebeple ebu Hanife kelâm (ilâhiyat) kitabına el-Fıkıh ül-Ekber adını vermiştir. Ebu Hanife'nin öğrencisi sayılan Matüridî de hem inanç (iman) ve Tanrı bilimi, hem de insan eylemleri (ameli) yönlerini fıkhın içinde mütalaa eder. Bu sebeple "Matüridî"; fıkıhta akıla, kıyas'a önem veren ve fıkıh tarihinde Ehl-i Re'y diye anılan gruba dahildir. Daha sonraları dinin füruuna (ikinci derecede önemli olan) ameli hayata (dünyada yapılan eylemlere) ait bilgi ve kararları kapsayan bilim dalının adı olmuştur.

Matüridî, fıkıh alanında bağımsız hareket eden bir müctehid değil, Hanefi mezhebinin âlimidir ve görüşlerini hep bu çerçeveye sokmuştur. Ebu Hanife'de olduğu gibi, o'na göre de bilgi edinme yolları; nakil, duyular ve akıl'dir. Fıkhın kaynakları da; Kitap (yani Kur'an), Sünnet,Hadis İcmâ, kıyas, istihsân (güzel bulma, beğenme), geçmiş şeriat, "sahabe sözleri"dir.

Müfessirliği

Matüridî'nin tefsirle ilgili mufassal bir eseri vardır. Bu eserin adını Kâtip Çelebi, "Te'vîlât ül-Matüridiyyeti fî Beyâni Usûli Ehli's-Sünneti ve Usûl it-Tevhîd" adıyla verir. Eserini, Te'vilâtü Ehl is-Sünneh adıyla ananlar da vardır. Biz kısaca "Te'vilat" adını kullanacak, belli başlı özellikleri üzerinde duracağız.

Matüridî'ye göre dinin öğrenilmesinde "başvurulacak vasıtalar iki olup, biri nakil, diğeri de akıl'dır." 'Nakil'in başında Kur'an gelmektedir. Kur'an'dan dinin bilinmesi konusunda Matüridî'nin Selefiyye'den, Mutezile'den ve filozoflardandan ayrılan bir metodu vardır, demiştik. Filozoflar için gerçek akıl ile bilinir ve bulunur. Matüridî, Kur'an'ın tefsiri ile ilgili olarak bizlere bıraktığı Te'vilat ül-Kur'an adlı tefsir kitabında ilk defa dirayet metodu nu kullanmıştır. Ancak Matüridî bu Kur'an tefsirinde tefsir kelimesini değil, te'vil kelimesini kullanmıştır. O'na göre tefsir Allah'ın kelâmından murad edilen şey hakkında kesinlikle hüküm vermektir. Fakat te'vil, kelimenin (lafzın) ihtimallerinden birini tercih etmektir. Burada Allah'ı şahit gösterme ve kendi görüşlerini Allah'ın muradı gibi sanmaya yer yoktur. Temelde mutlaklık değil, izafilik (görecelik) söz konusudur.

Matüridî'nin tefsirinde izlediği yolu M.Ragıp İmamoğlu ve Yrd. Doç. Dr. Muhammed Eroğlu'nun çalışmalarından özetle sunarsak:

  1. Matüridî ayetleri ayetle tefsir etmiş ve bu metodu yaygın biçimde kullanmıştır. Ayeti ayetle tefsir ederken, ayetler arasında ilişki kurmuş, asılsız haberlerden, rivayetlerden kaçınmıştır.
  2. Kıraat ve mushaf farklarıyla tefsir yapmıştır.
  3. Ayetleri hadislerden yararlanarak tefsir etmiştir. Ancak, hadislerin sıhhati üzerinde titizlikle durmuştur.
  4. Ayetlerin lügat anlamlarına başvurulmuştur. Şiirlere az yer verilmişitir.
  5. Arapça olmayıp da Araplaşmış (muarreb) kelimeleri de tefsir eder. Belâgat (düzgün anlatım san'atı, retorik) bilimine hakimiyeti görülmektedir.
  6. Ayetlerin nüzul (iniş) sebeplerine yer verilmiş ve onlardan yararlanılmıştır. Nüzul sebepleri ile, hükümle sebep arasında ilişki kurmuştur.
  7. Gramer tahlilleri çok azdır.
  8. Hanefî mezhebine bağlı olduğu için ahkâm ayetlerinin tevilinde Hanefîliğin esaslarını ön plânda tutmuştur.

İmâm Mâtürîdî Türbesi ve Kabri

Ayrıca bakınız

  • Kelâm
  • İslâm felsefesi
  • İtikadi Mezhepler

Bibliyografya

  • Ahmet Vehbi Ecer, "Büyük Türk Alimi Matüridî"
  • Amiran Kutkan, "Türk Milletinin Manevi Kaynakları"
  • Sönmez Kutlu, "İmam Matüridi ve Matüridilik"
  • Abdullah Manaz, "Dünyada ve Türkiye'de Siyasi İslâmcılık"
  • Hanifi Özcan, "Matüridi'de Bilgi Problemi"
  • Hilmi Ziya Ülken, "Millet ve Tarih Şuuru"
  • M. Sait Yazıcıoğlu, "Matüridî ve Nesefî'ye göre 'İnsan Hürriyeti' Kavramı"
  • Ali Duman, "İmam Matürîdî, Hayatı, Eserleri ve İslam Düşüncesindeki Yeri", Hikmet Yurdu Düşünce-Yorum Sosyal Bilimler Araştırma Dergisi (www.hikmetyurdu.com), Yıl:2, S.4, 109-126.

İsim

Ebû Mansûr el-Mâtürîdî'nin lakabı veya nisbesi, Semerkant'ta (bugün Özbekistan) bir yer olan Mâtürîd veya Mâtürît'e atıfta bulunur.

Öğretmenler

Hocaları Muhammed bin Mukatil er-Razi (ö. 248 H/ 662 MS), Ebu Nasr el-Ayadi "el-Fakih el-Semerkandi" (ö. 260 H?), Nusayr bin Yahya el-Belhi (ö. 268 H/ 881 MS) ve Ebu Bekir el-Cüzcani (ö. 250 H?) ile çalıştı. Ebu Hanife'nin Kitab el-Alim ve Mut'alim'ini Ebu Bekir el-Cüzcani'den, o da Muhammed bin Mukatil er-Razi'den (ve Ebu Süleyman el-Cüzcani'den) rivayet etmiştir.

Ebu Hanife'ye kadar olan zincirleri şu şekilde verilmiştir:

  1. Muhammed bin Mukatil el-Razi'den (ö. 248 H), Muhammed eş-Şeybani'den (ö. 189 H), Ebu Hanife'den (ö. 150 H) almıştır.
  2. Ebu Nasr el-Ayadi'den (ö. 260 H?), Nusayr el-Belhi'den (ö. 268 H) ve Ebu Bekir el-Cüzcani'den (ö. 250 H?) almış, bunların hepsi Ebu Süleyman el-Cüzcani'den (ö. 200 H?) almış, o da hem Muhammed eş-Şeybani'den hem de Ebu Yusuf'tan (ö. 182 H) almış, her ikisi de Ebu Hanife'den almıştır.
  3. Muhammed bin Mukatil er-Razi ve Nusayr el-Belhi'den almış, ayrıca her ikisi de Ebu Hanife'den almış olan Ebu Muti el-Hakem el-Belhi (ö. 199 H) ve Ebu Mukatil Hafs es-Semerkandi'den (ö. 208 H) almıştır.
  4. Ebu Nasr el-Ayadi'den, o da Ebu Ahmed bin İshak el-Cüzcani'den (ölümü III. yüzyılın ortaları), o da doğrudan Muhammed eş-Şeybani'den, o da Ebu Hanife'den almıştır.

Yaşam

El-Maturidi, Semerkant'a bağlı bir köy ya da mahalle olan Maturid'de doğmuştur. Maturidi'nin hayatı hakkında nispeten az şey bilinmektedir, çünkü mevcut kaynaklar "biyografi olarak değil, daha ziyade kişiliğine dair kısa ifadeler ve birkaç övgü sözüyle genişletilmiş eser listeleri olarak okunmaktadır." Bununla birlikte, kelâmcının saf bir âlim hayatı yaşadığı açıktır, zira "hiçbir şey onun herhangi bir kamu görevinde bulunduğunu ya da Buhârâ'nın Sâmânî sarayında herkesten daha fazla müride, şöhrete ya da ilişkiye sahip olduğunu göstermez." Dahası, Mâturîdî'nin Ebû Bekir el-Cûzcânî ve Ebû Nasr Ahmed b. el-Abbâs el-İyâdî (ö. yaklaşık 874-892) olmak üzere iki temel hocası olduğu ve her ikisinin de Mâturîdî'nin kelâmî görüşlerinin şekillenmesinde önemli rol oynadığı kabul edilmektedir. Mâturîdî'nin bir zahit hayatı yaşadığı söylenir ve çeşitli kaynaklar ona çok sayıda keramet (kerâmât) atfeder. Genellikle bir mutasavvıf olarak görülmese de, "bölgedeki Hanefi kelamının tasavvufi eğilimlerden her zaman keskin bir şekilde ayrılamaması" ve bölgenin en önemli Hanefi fakihlerinin çoğunun aynı zamanda sufi mutasavvıflar olması nedeniyle, Maturidi'nin kendi bölgesindeki sufilerle bazı etkileşimlerde bulunmuş olması yine de çok muhtemeldir.

Teoloji

Maturidi imanı (īmān) taṣdīḳ bi'l-ḳalb ya da "sözlü ikrar (ịḳrār bi'l-lisān) ile ifade edilen içsel tasdik" olarak tanımlamıştır. Dahası, Maturidi'ye göre İslami ameller (aʿmâl) imanın bir parçası değildir. Ayrıca Mâturîdî'ye göre "iman, yenilenme ve tekrar yoluyla arttığı söylenebilse de, özü itibariyle ne eksilir ne de artar."

Maturidi, Kur'an'daki antropomorfik ifadelerle ilgili olarak alegorik yorumun kullanılmasını desteklemiş, ancak Mutezile'nin bu yöntemi kullanarak ulaşacağı yorumların çoğunu reddetmiştir. Diğer durumlarda Maturidi, "vahyedilen metnin sorgusuz sualsiz kabulünde" ısrar eden gelenekselci bilâ kayf kutsal metin okuma yöntemini kullanmayı benimsemiştir. Mâturîdî ayrıca, Allah'ın Zât'ında "gerçek ve ebediyen var olan" Allah'ın sıfatlarını savunarak Mutezilîleri reddetmiştir (ḳāʾima bi'l-d̲h̲āt). Onun Eş'arî'den başlıca teolojik ayrılığı, zat ve fiil sıfatlarının "İlahî Zat'ta eşit derecede ezelî ve ebedî" olduğunu kabul etmesiydi. Bu nedenle, "yaratılan dünya geçici olsa da, 'Tanrı ezeli olarak Yaratıcıdır' ve 'Tanrı ezelden beri yaratmaktadır (lem yazal k̲h̲āliḳan)' ifadelerinin eşit derecede geçerli olduğunda ısrar etmiştir." Dahası, Mâturîdî, Mutezile'ye karşı Beatific Vision'ı (ru'yet, kelimenin tam anlamıyla "[Tanrı'nın] vizyonu") kararlılıkla savunmuş, ancak "Tanrı'nın gözler tarafından kavranması olarak anladığı idrâk olasılığını tutarlı bir şekilde reddetmiştir."

Popüler varsayımın aksine Maturidi, Eş'ari'nin öğrencisi değildi. Tarihçi el-Beyadi (ö. 1078 H) bunu şöyle vurgulamıştır: "Maturidi, birçok insanın düşünme eğiliminde olduğu gibi Eş'ari'nin takipçisi değildir. O, Eş'ari'den çok önce Sünni İslam'ı savunmuş, Ebu Hanife'nin ve takipçilerinin ekolünü derinlemesine açıklayan ve sistematik olarak geliştiren bir alimdi".

Çalışma

Maturidi'nin yetiştiği dönemde İslam'da başta Mu'tezile, Karmatiler ve Şia olmak üzere bazı ekollere karşı bir tepki oluşmaya başlamıştı. Maturidi, diğer iki önde gelen âlimle birlikte özellikle İslam'ın itikadı üzerine yazmıştır; diğer ikisi Irak'ta Ebu el-Hasan el-Eş'ari ve Mısır'da Ahmed ibn Muhammed el-Tahavi'dir.

Eş'ari, Maturidi ile birlikte Sünni olmakla birlikte, Ebu Hanife'nin ekolünden biraz farklı olarak kendi teolojisini inşa etmiştir. Gimaret, Eş'ari'nin Allah'ın bireyin gücünü (kudret), iradesini ve fiili yarattığını söylediğini, bunun da Hye'ye göre, daha sonra Gazali tarafından birleştirilmiş bir forma sokulan kaderci bir teoloji ekolüne yol açtığını ileri sürmüştür. Ancak Encyclopædia Britannica'ya göre El-Eşari, özgür irade ile kaderin nasıl uzlaştırılabileceğine dair bir açıklama olarak Kesb doktrinini benimsemiştir. Maturidi, Ebu Hanife'nin izinden gitmiş ve "insanın kendi eylem kapasitesine ve iradesine sahip olmasına rağmen, Allah'ın insanın eylemlerinin yaratıcısı olduğu fikrini" sunmuştur. Maturidi ve Eş'ari, Allah'ın sıfatları konusunda ve diğer bazı küçük meselelerde de birbirlerinden ayrılmışlardır.

Daha sonra Büyük Selçuklu İmparatorluğu ve Osmanlı İmparatorluğu gibi Türk toplumu devletlerinin etkisiyle Hanefi-Maturidi ekolü Pakistan, Afganistan, Orta Asya, Güney Asya, Balkanlar, Rusya, Çin, Kafkasya ve Türkiye gibi Hanefi hukuk ekolünün yaygın olduğu daha geniş alanlara yayılmıştır.

Maturidi, düalist inançlar (Saneviyye) ve diğer eski Fars dinleri hakkında engin bilgiye sahipti. Onun Kitâbü't-Tevhîd'i, İran Maniheizmi (Mâniyye), bir grup Brahman (Barâhima) ve İbnü'r-Ravendî, Ebu İsa el-Verrak ve Muhammed b. Şebib gibi bazı tartışmalı şahsiyetler hakkındaki zengin malzemesiyle modern araştırmacılar için birincil kaynak haline gelmiştir.

Miras ve hürmet

Ortaçağda "Mâturîdî'nin adını bastırma ve Eş'arî'yi tüm sapkınlara karşı İslam'ın savunucusu olarak öne çıkarma eğilimi" olmasına rağmen, Maveraünnehir hariç, Mâturîdîlik giderek "Eş'arîliğin yanı sıra ikinci ortodoks Sünni kelam ekolü olarak yaygın bir şekilde tanınmaya başlamıştır". Mâturîdî'nin Semerkant'taki Câkerdîza mezarlığında bulunan türbesine dair günümüze ulaşan on beşinci yüzyıl kayıtlarından, kelâmcının türbesinin ortaçağ boyunca "ziyaret edildiği ... ve uzun süre onurlandırıldığı" anlaşılmaktadır. Kelamcıya gösterilen bu hürmet, Mâturîdî'nin bilgeliğini ve ruhani yeteneklerini detaylandıran ve daha sonraki bazı âlimler tarafından muhafaza edilen geleneklerden kaynaklanmış gibi görünmektedir. Örneğin, Ebul Muîn en-Nesefî (ö. 1114) Mâturîdî'nin manevi yeteneklerinin "ölçülemeyecek kadar çok" olduğunu ve "Allah'ın onu mucizeler (kāramât), lütuf armağanları (mevâhib), ilahi yardım (tevfik) ve rehberlik (irşâd, teşdîd) ile seçtiğini" ifade etmiştir.

Bununla birlikte, çağdaş Selefilik ve Vehhabilik, Maturidi'nin Sünni İslam'daki mirasını, bu karşıtlığın tarih boyunca Sünniliğin konsensüsü ile çelişen bir pozisyon olmasına rağmen, sapkın olarak gördükleri kelam konularında herhangi bir rasyonel düşünceyi kullanmaya yönelik nefretleri nedeniyle çok eleştirel olma eğilimindedir. Bu nedenle, ana akım "ortodoks Sünniliğin" Maturidi ve Eş'ari kelam geleneklerinin takipçilerinden oluştuğu, Selefilik ve Vahhabiliğin ise bu iki büyük ekolün savunucuları tarafından ana akıma muhalif azınlık parçalı kelam gelenekleri olarak yorumlandığı sıklıkla söylenmektedir. Dahası, Maturidi ve Eş'ari'nin teolojik formülasyonları arasındaki küçük teorik farklılıklar, kendi takipçileri tarafından genellikle gerçek olmaktan ziyade yüzeysel olarak kabul edilir ve bu nedenle geleneksel Sünnilikte "iki ekol eşit derecede ortodokstur". Geleneksel Sünni bakış açısı, yirminci yüzyılda yaşamış İslami yayıncı Munîr Abduh Ağa'nın sözlerinde özetlenmiştir: "Eş'arîler ve Mâtürîdîler arasında çok fazla [doktriner] fark yoktur, bu nedenle her iki grup da artık Sünnet ve Cemaat Ehli olarak adlandırılmaktadır."

Yazılar

  • Kitab al-Tawhid ('Tektanrıcılık Kitabı')
  • Te'vilat Ehl-i Sünnet veya Te'vilatü'l-Kur'an ('Kur'an Yorumları Kitabı')
  • Kitāb Radd Awa'il al-Adilla, Mu'tazili bir kitaba reddiye
  • Radd al-Tahdhib fi al-Jadal, Mu'tazili bir kitabın başka bir reddiyesi
  • Kitâb Beyân Evhamü'l-Mu'tezile ('Mu'tezile'nin Hatalarının Açıklanması Kitabı)
  • Kitâbu'l-Makâlât
  • Usul-i Fıkıh'ta Ma'akhidh al-Shara'i'
  • Al-Jadal fi Usul al-Fiqh
  • Radd al-Usul al-Khamsa, Ebu Muhammed el-Bahili'nin Mu'tezile'nin Beş İlkesi'ne ilişkin açıklamasına bir reddiye
  • Raddü'l-İmama, Şiilerin İmamlık makamı anlayışına bir reddiye;
  • Al-Radd 'ala Usul al-Qaramita
  • Radd Wa'id al-Fussaq, tüm büyük günahkârların ebediyen cehennem ateşinde kalacağına dair Mu'tazili doktrinine bir reddiye.