Astroloji

bilgipedi.com.tr sitesinden

Astroloji, 18. yüzyıldan bu yana sözde bilimsel olarak kabul edilen, gök cisimlerinin görünen konumlarını inceleyerek insan ilişkileri ve dünyevi olaylar hakkında bilgi edindiğini iddia eden bir dizi kehanet uygulamasıdır. Farklı kültürler en azından M.Ö. 2. binyıldan bu yana astroloji biçimlerini kullanmışlardır; bu uygulamalar mevsimsel değişimleri tahmin etmek ve göksel döngüleri ilahi iletişimlerin işaretleri olarak yorumlamak için kullanılan takvim sistemlerinden kaynaklanmıştır. Hepsi olmasa da çoğu kültür gökyüzünde gözlemlediklerine önem vermiş ve Hindular, Çinliler ve Mayalar gibi bazıları göksel gözlemlerden yeryüzündeki olayları tahmin etmek için ayrıntılı sistemler geliştirmiştir. Halen kullanılmakta olan en eski astrolojik sistemlerden biri olan Batı astrolojisinin kökleri M.Ö. 19-17. yüzyıl Mezopotamya'sına kadar uzanır ve buradan Antik Yunan'a, Roma'ya, Arap dünyasına ve nihayetinde Orta ve Batı Avrupa'ya yayılmıştır. Çağdaş Batı astrolojisi genellikle bir kişinin kişiliğinin yönlerini açıklama ve gök cisimlerinin konumlarına dayanarak yaşamlarındaki önemli olayları tahmin etme iddiasında olan burç sistemleriyle ilişkilendirilir; profesyonel astrologların çoğu bu tür sistemlere güvenmektedir.

Tarihinin büyük bir bölümünde astroloji bilimsel bir gelenek olarak kabul edilmiş ve akademik çevrelerde yaygın olarak astronomi, simya, meteoroloji ve tıp ile yakın ilişki içinde olmuştur. Siyasi çevrelerde mevcuttu ve Dante Alighieri ve Geoffrey Chaucer'dan William Shakespeare, Lope de Vega ve Calderón de la Barca'ya kadar çeşitli edebiyat eserlerinde bahsedilmiştir. Ancak Aydınlanma döneminde astroloji meşru bir bilimsel uğraş alanı olarak ortadan kalkmıştır. Araştırmacılar, 19. yüzyılın sonunda bilimsel yöntemin geniş çapta benimsenmesinin ardından, astrolojiye hem teorik hem de deneysel temellerde başarılı bir şekilde meydan okudular ve bilimsel geçerliliği ya da açıklayıcı gücü olmadığını gösterdiler. Böylece astroloji akademik ve teorik itibarını kaybetti ve 1960'lardan itibaren yeniden canlanana kadar ona olan yaygın inanç büyük ölçüde azaldı.

1888 Flammarion gravürünün renkli bir versiyonu

Astroloji, göksel cisimlerin ve astronomik fenomenlerin, insan karakteri ve kaderi üzerine etkilerinin olduğu önermesini konu alan, bilimsel gerçekliğe sahip olmayan sözde bilimdir. Yunanca yıldız anlamına gelen 'astro' ve bilgi anlamına gelen 'logos' kelimelerinden türemiştir.

Astroloji insanlara gelecekte yaşanacak olaylardan haberdar edebileceğini iddia eder fakat bu iddialar bilim camiasında kesin olarak yalanlanmıştır ve bu sebepten ötürü Astroloji bir Sözde bilim'dir ,, Eskiden astrologlar gök günlüğü adı verilen ve gökyüzü konumunun gün, ay ve yıl olarak gösteren bir kitap ve ev tabloları kullanarak Yıldız Haritası grafiğini çıkartırlardı. Bunların doğruluğu tıpkı Astrolojinin diğer iddiaları ile birlikte bilimsel literatürde geçerli değildir. Tüm bu yalanlamalara rağmen, astroloji halâ popülerliğini sürdürmektedir. Hiçbir bilimsel kanıta dayanmamaktadır.

Etimoloji

Marcantonio Raimondi gravürü, 15. yüzyıl

Astroloji kelimesi, Yunanca ἀστρολογία - ἄστρον astron ("yıldız") ve -λογία -logia, ("çalışma"-"yıldızların hesabı") kelimelerinden türeyen erken Latince astrologia kelimesinden gelmektedir. Kelime İngilizceye Latince ve Ortaçağ Fransızcası yoluyla girmiş ve kullanımı astronomi (Latince astronomia'dan türetilmiştir) ile önemli ölçüde örtüşmüştür. 17. yüzyıla gelindiğinde astronomi bilimsel bir terim olarak yerleşmiş, astroloji ise kehanetlere ve insan ilişkilerini tahmin etmeye yönelik planlara atıfta bulunmuştur.

Tarihçe

Zodyak Adamı, astrolojinin tıbbi açıdan önemini açıklayan talimatlarla birlikte insan vücudunun ve astrolojik sembollerin bir diyagramı. 15. yüzyıldan kalma Galce bir el yazmasından

Birçok kültür astronomik olaylara önem vermiş ve Hintliler, Çinliler ve Mayalar göksel gözlemlerden dünyevi olayları tahmin etmek için ayrıntılı sistemler geliştirmişlerdir. Mezopotamya'nın Eski Babil döneminde, yaklaşık MÖ 1800'lerde bir tür astroloji uygulanmıştır. Vedāṅga Jyotiṣa, astronomi ve astroloji (Jyotisha) üzerine bilinen en eski Hindu metinlerinden biridir. Metin, astronomik ve dilbilimsel kanıtlara göre çeşitli bilim insanları tarafından MÖ 1400 ile MÖ son yüzyıllar arasına tarihlendirilmektedir. Çin astrolojisi Zhou hanedanlığı döneminde (M.Ö. 1046-256) detaylandırılmıştır. MÖ 332'den sonra Helenistik astroloji, İskenderiye'de Babil astrolojisini Mısır Dekanik astrolojisi ile karıştırarak horoskopik astrolojiyi yarattı. Büyük İskender'in Asya'yı fethetmesi astrolojinin Antik Yunan ve Roma'ya yayılmasını sağladı. Roma'da astroloji "Keldani bilgeliği" ile ilişkilendirilmiştir. İskenderiye'nin 7. yüzyılda fethinden sonra astroloji İslam alimleri tarafından ele alındı ve Helenistik metinler Arapça ve Farsçaya çevrildi. 12. yüzyılda Arapça metinler Avrupa'ya ithal edildi ve Latinceye çevrildi. Tycho Brahe, Johannes Kepler ve Galileo gibi önemli astronomlar saray astrologları olarak çalışmışlardır. Astrolojik referanslar edebiyatta Dante Alighieri ve Geoffrey Chaucer gibi şairlerin ve Christopher Marlowe ve William Shakespeare gibi oyun yazarlarının eserlerinde görülür.

Tarihinin büyük bir bölümünde astroloji bilimsel bir gelenek olarak görülmüştür. Siyasi ve akademik bağlamlarda kabul görmüş ve astronomi, simya, meteoroloji ve tıp gibi diğer çalışmalarla ilişkilendirilmiştir. 17. yüzyılın sonunda, astronomi ve fizikteki yeni bilimsel kavramlar (güneş merkezcilik ve Newton mekaniği gibi) astrolojinin sorgulanmasına neden oldu. Astroloji böylece akademik ve teorik konumunu kaybetti ve astrolojiye olan yaygın inanç büyük ölçüde azaldı.

Antik dünya

Astroloji, en geniş anlamıyla, gökyüzünde anlam arayışıdır. İnsanların astronomik döngülere atıfta bulunarak mevsimsel değişiklikleri ölçmek, kaydetmek ve tahmin etmek için bilinçli girişimlerde bulunduğuna dair ilk kanıtlar, 25.000 yıl kadar önce ay döngülerinin not edildiğini gösteren kemikler ve mağara duvarlarındaki işaretler olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu, Ay'ın gelgitler ve nehirler üzerindeki etkisini kaydetmeye ve ortak bir takvim düzenlemeye yönelik ilk adımdı. Çiftçiler, farklı mevsimlerde ortaya çıkan takımyıldızları hakkında artan bilgileriyle tarımsal ihtiyaçlarını karşılamış ve belirli yıldız gruplarının doğuşunu yıllık sellerin ya da mevsimsel faaliyetlerin habercisi olarak kullanmışlardır. M.Ö. 3. binyıla gelindiğinde, uygarlıklar göksel döngüler konusunda sofistike bir farkındalığa sahipti ve tapınakları yıldızların helyak yükselişlerine göre yönlendirmiş olabilirler.

Dağınık kanıtlar, bilinen en eski astrolojik referansların antik dünyada yapılmış metinlerin kopyaları olduğunu göstermektedir. Ammisaduqa'nın Venüs tabletinin M.Ö. 1700 civarında Babil'de derlendiği düşünülmektedir. Seçimsel astrolojinin erken dönem kullanımını belgeleyen bir parşömen, Sümer hükümdarı Lagash'lı Gudea'nın (M.Ö. 2144-2124) hükümdarlığına şüpheli bir şekilde atfedilmektedir. Bu, tanrıların bir rüyada kendisine planlanan bir tapınak inşası için en uygun takımyıldızlarını nasıl gösterdiğini anlatmaktadır. Ancak bunların gerçekten o dönemde mi kaydedildiği yoksa sonraki kuşaklar tarafından eski hükümdarlara mı atfedildiği konusunda tartışmalar vardır. Dolayısıyla, astrolojinin bütünleşik bir bilgi sistemi olarak kullanıldığına dair tartışmasız en eski kanıt Mezopotamya'nın ilk hanedanlığının (M.Ö. 1950-1651) kayıtlarına atfedilmektedir. Bu astrolojinin Helenistik Yunan (batı) astrolojisiyle bazı paralellikleri vardı; zodyak, Koç burcunda 9 dereceye yakın bir norm noktası, üçgen açısı, gezegensel yüceltmeler ve dodekatemoria (her biri 30 derecelik on iki bölüm). Babilliler göksel olayları fiziksel olayların nedenlerinden ziyade olası işaretler olarak görüyorlardı.

Çin astroloji sistemi Zhou Hanedanlığı (M.Ö. 1046-256) döneminde geliştirilmiş ve geleneksel Çin kültürünün tüm tanıdık unsurlarının - Yin-Yang felsefesi, beş element teorisi, Cennet ve Dünya, Konfüçyüsçü ahlak - Çin tıbbı ve kehanet, astroloji ve simyanın felsefi ilkelerini resmileştirmek için bir araya getirildiği Han Hanedanlığı (M.Ö. 2. yüzyıldan M.S. 2. yüzyıla kadar) döneminde gelişmiştir.

İslam'ın gelişinden önce Arap Yarımadası'nda yaşayan eski Araplar yaygın bir kadercilik inancının yanı sıra, yeryüzünde meydana gelen her olaydan ve insanoğlunun kaderinden nihai olarak sorumlu tuttukları gökyüzüne ve yıldızlara karşı korkulu bir saygı duyuyorlardı. Bu doğrultuda, tüm yaşamlarını astral konfigürasyonlar ve fenomenler hakkındaki yorumlarına göre şekillendirmişlerdir.

Antik itirazlar

Romalı hatip Cicero astrolojiye karşı çıkmıştır

Helenistik felsefi şüphecilik okulları astrolojinin rasyonelliğini eleştirmiştir. Cicero, Carneades ve Favorinus gibi akademik şüphecilerin ve Sextus Empiricus gibi Pyrrhonistlerin astroloji eleştirileri korunmuştur.

Carneades kadere inancın özgür iradeyi ve ahlakı reddettiğini; farklı zamanlarda doğan insanların hepsinin aynı kazada ya da savaşta ölebileceğini; yıldızlardan gelen tek tip etkilerin aksine kabilelerin ve kültürlerin hepsinin farklı olduğunu savunmuştur.

Cicero, daha sonra Aziz Augustine tarafından geliştirilen ikizlerin itirazını (yakın doğum zamanlarında kişisel sonuçların çok farklı olabileceği) dile getirmiştir. Diğer gezegenler Dünya'dan Ay'dan çok daha uzak olduğu için, Ay'ınkine kıyasla sadece çok küçük bir etkiye sahip olabileceklerini savunmuştur. Ayrıca, eğer astroloji bir kişinin kaderiyle ilgili her şeyi açıklıyorsa, o zaman kalıtsal yetenek ve ebeveynliğin, tıp tarafından işlenen sağlıktaki değişikliklerin veya hava durumunun insanlar üzerindeki etkilerinin görünür etkisini yanlış bir şekilde göz ardı ettiğini savunmuştur.

Favorinus, yıldızların ve gezegenlerin insan bedenini gelgitleri etkilediği gibi etkileyeceğini düşünmenin saçma olduğunu ve göklerdeki küçük hareketlerin insanların kaderinde büyük değişikliklere neden olmasının da aynı derecede saçma olduğunu savunmuştur.

Sextus Empiricus, insan niteliklerini burçlarla ilgili mitlerle ilişkilendirmenin saçma olduğunu savunmuş ve Astrologlara Karşı adlı bir kitap yazarak astrolojiye karşı argümanlar derlemiştir.

Bir neoplatonist olan Plotinus, sabit yıldızlar gezegenlerden çok daha uzak olduğu için, gezegenlerin insan işleri üzerindeki etkisinin zodyağa göre konumlarına bağlı olması gerektiğini düşünmenin gülünç olduğunu savunmuştur. Ayrıca Ay'ın bir gezegenle kavuşumunun Ay dolunayken iyi, küçülürken kötü olarak yorumlanmasının açıkça yanlış olduğunu, çünkü Ay'ın bakış açısından yüzeyinin yarısının her zaman güneş ışığı altında olduğunu; gezegenin bakış açısından ise küçülmenin daha iyi olması gerektiğini, çünkü o zaman gezegenin Ay'dan biraz ışık gördüğünü, ancak Ay bize göre dolunayken söz konusu gezegene bakan tarafın karanlık ve dolayısıyla kötü olduğunu savunur.

Helenistik Mısır

Ptolemy's Tetrabiblos, the Hellenistic text that founded Western astrology
1484 yılında Tivoli'li Platon tarafından Latinceye çevrilen Batlamyus'un Tetrabiblos'unun ilk sayfasının kopyası

M.Ö. 525 yılında Mısır Persler tarafından fethedildi. M.Ö. 1. yüzyıl Mısır Dendera Zodyağı, Mezopotamya astrolojisi ile iki burcu - Denge ve Akrep - paylaşır.

M.Ö. 332'de Büyük İskender'in işgaliyle Mısır Helenistik hale geldi. İskenderiye şehri fetihten sonra İskender tarafından kuruldu ve Babil astrolojisinin Mısır Dekanik astrolojisi ile karıştırılarak Horoskopik astrolojinin yaratıldığı yer oldu. Bu, gezegensel yüceltmeler sistemi, burçların üçlülüğü ve tutulmaların önemi ile Babil zodyakını içeriyordu. Zodyak'ı her biri on derecelik otuz altı dekana bölen Mısır konseptini, yükselen dekana vurgu yaparak ve gezegensel Tanrılar, burç hükümdarlığı ve dört elementten oluşan Yunan sistemini kullandı. M.Ö. 2. yüzyıl metinleri, başta Sothis olmak üzere belirli dekanların yükselişi sırasında gezegenlerin burçlardaki konumlarını öngörmektedir. Astrolog ve astronom Batlamyus İskenderiye'de yaşamıştır. Batlamyus'un Tetrabiblos adlı eseri Batı astrolojisinin temelini oluşturmuş ve "...bin yıl ya da daha uzun bir süre boyunca astroloji yazarları arasında neredeyse bir İncil otoritesine sahip olmuştur."

Yunanistan ve Roma

Büyük İskender'in Asya'yı fethi Yunanlıları Suriye, Babil, İran ve Orta Asya'dan gelen fikirlere maruz bıraktı. MÖ 280 civarında, Babil'den Bel'in rahibi Berossus, Yunan adası Kos'a taşınarak astroloji ve Babil kültürünü öğretti. M.Ö. 1. yüzyıla gelindiğinde, biri geçmişi, bugünü ve geleceği tanımlamak için burçları kullanan; diğeri ise ruhun yıldızlara yükselişini vurgulayan teurjik olmak üzere iki çeşit astroloji vardı. Astrolojik teorinin Roma'ya aktarılmasında Yunan etkisi çok önemli bir rol oynamıştır.

Roma'da astrolojiye yapılan ilk kesin atıf, M.Ö. 160 yılında çiftlik gözetmenlerini Babilli 'yıldız bakıcıları' olarak tanımlanan Keldanilere danışmamaları konusunda uyaran hatip Cato'ya aittir. Hem Yunanlılar hem de Romalılar arasında Babil (Keldani olarak da bilinir) astrolojiyle o kadar özdeşleşmiştir ki 'Keldani bilgeliği' gezegenleri ve yıldızları kullanarak kehanette bulunmakla eş anlamlı hale gelmiştir. 2. yüzyılda yaşamış Romalı şair ve hiciv yazarı Juvenal, Keldanilerin yaygın etkisinden yakınarak şöyle der: "Keldanilere daha da çok güvenirler; astrolog tarafından söylenen her sözün Hammon'un çeşmesinden geldiğine inanırlar."

Hermetik astrolojiyi Roma'ya getiren ilk astrologlardan biri, imparator Tiberius'un astrologu Thrasyllus'tur; bu, saray astrologu olan ilk imparatordu, ancak selefi Augustus imparatorluk haklarını meşrulaştırmak için astrolojiyi kullanmıştı.

Ortaçağ dünyası

Hindu

Klasik Hint astrolojisinin dayandığı ana metinler erken ortaçağ derlemeleridir, özellikle Bṛhat Parāśara Horāśāstra ve Kalyāṇavarma'nın Sārāvalī'si. Horāshastra 71 bölümden oluşan bileşik bir eser olup, ilk bölümü (1-51. bölümler) 7. yüzyıldan 8. yüzyılın başlarına, ikinci bölümü (52-71. bölümler) ise 8. yüzyılın sonlarına tarihlenir. Sārāvalī de aynı şekilde MS 800 civarına tarihlenmektedir. Bu metinlerin İngilizce çevirileri N.N. Krishna Rau ve V.B. Choudhari tarafından sırasıyla 1963 ve 1961 yıllarında yayımlanmıştır.

İslami

Image of a Latin astrological text
Ebû Ma'şer'in De Magnis Coniunctionibus ('Büyük Bağlaçlar Üzerine') adlı eserinin Latince çevirisi, Venedik, 1515

Astroloji, İskenderiye'nin 7. yüzyılda Arapların eline geçmesinin ve 8. yüzyılda Abbasi İmparatorluğu'nun kurulmasının ardından İslam alimleri tarafından ele alınmıştır. İkinci Abbasi halifesi El Mansur (754-775) bir ilim merkezi olarak hareket etmek üzere Bağdat şehrini kurdu ve tasarımına Beyt el-Hikme 'Bilgelik Evi' olarak bilinen ve varisleri tarafından geliştirilmeye devam eden ve Helenistik astrolojik metinlerin Arapça-Farsça çevirileri için büyük bir ivme sağlayacak olan bir kütüphane-çeviri merkezi dahil etti. İlk çevirmenler arasında Bağdat'ın kuruluş zamanının seçilmesine yardımcı olan Maşallah ve metinleri 13. yüzyılda Guido Bonatti ve 17. yüzyılda William Lilly gibi daha sonraki Avrupalı astrologlar üzerinde doğrudan etkili olan Sehl ibn Bişr (diğer adıyla Zael) vardı. Arapça metinlerin bilgisi, 12. yüzyılda yapılan Latince çeviriler sırasında Avrupa'ya ithal edilmeye başlandı.

Avrupa

Dante Alighieri, Paradiso'nun 5. Kantosunda, Merkür Küresi'nde İmparator Jüstinyen ile karşılaşır.
Ortaçağ ilahiyatçısı Sevillalı Isidore astrolojinin kehanet kısmını eleştirmiştir.

Yedinci yüzyılda Sevillalı Isidore, Etymologiae adlı eserinde astronominin göklerin hareketlerini tanımladığını, astrolojinin ise iki bölümden oluştuğunu, birinin bilimsel olduğunu, güneşin, ayın ve yıldızların hareketlerini tanımladığını, diğerinin ise tahminlerde bulunduğunu ve teolojik olarak hatalı olduğunu savunmuştur.

Avrupa'da yayınlanan ilk astroloji kitabı Liber Planetis et Mundi Climatibus ("Gezegenler ve Dünya Bölgeleri Kitabı"), MS 1010 ve 1027 yılları arasında ortaya çıkmıştır ve Aurillac'lı Gerbert tarafından yazılmış olabilir. Batlamyus'un MS ikinci yüzyıla ait Tetrabiblos'u 1138 yılında Tivoli'li Platon tarafından Latinceye çevrilmiştir. Dominiken teolog Thomas Aquinas, yıldızların kusurlu 'ay altı' bedeni yönettiğini öne sürerek Aristoteles'i takip ederken, Tanrı'nın ruhu yönettiğini belirterek astrolojiyi Hıristiyanlıkla uzlaştırmaya çalışmıştır. On üçüncü yüzyıl matematikçisi Novara'lı Campanus'un asal dikeyi 30°'lik eşit yaylardan oluşan 'evlere' bölen bir astrolojik evler sistemi geliştirdiği söylenir, ancak bu sistem Doğu'da daha önce kullanılmıştır. On üçüncü yüzyıl astronomu Guido Bonatti, on beşinci yüzyılın sonunda İngiltere Kralı 7. Henry'nin bir kopyasına sahip olduğu Liber Astronomicus adlı bir ders kitabı yazmıştır.

İtalyan şair Dante Alighieri, İlahi Komedya'nın son bölümü olan Paradiso'da "sayısız ayrıntıda" astrolojik gezegenlere atıfta bulunmuş, ancak geleneksel astrolojiyi Hıristiyan bakış açısına uyacak şekilde uyarlamış, örneğin Hıristiyanlığın reformuna ilişkin kehanetlerinde astrolojik düşünceyi kullanmıştır.

On dördüncü yüzyılda John Gower astrolojiyi esasen kehanetlerde bulunmakla sınırlı olarak tanımlamıştır. Yıldızların etkisi, örneğin gelgitler ve bitkilerin büyümesi üzerindeki etkileriyle doğal astroloji ve insanlar üzerindeki sözde öngörülebilir etkileriyle adli astroloji olarak ikiye ayrılıyordu. Ancak on dördüncü yüzyılda yaşamış şüpheci Nicole Oresme, Livre de divinacions adlı eserinde astronomiyi astrolojinin bir parçası olarak ele almıştır. Oresme, veba, savaş ve hava durumu gibi olayların tahminine yönelik mevcut yaklaşımların uygunsuz olduğunu, ancak bu tür tahminlerin geçerli bir araştırma alanı olduğunu savunmuştur. Bununla birlikte, astrolojinin eylemlerin zamanlamasını seçmek için kullanılmasına (sorgulama ve seçim olarak adlandırılan) tamamen yanlış olarak saldırmış ve özgür irade gerekçesiyle insan eylemlerinin yıldızlar tarafından belirlenmesini reddetmiştir. Rahip Laurens Pignon (yaklaşık 1368-1449) da 1411 tarihli Contre les Devineurs adlı eserinde benzer şekilde yıldızlar da dahil olmak üzere her türlü kehaneti ve determinizmi reddetmiştir. Bu, Introductorium in Astronomiam ve De Magnis Coniunctionibus adlı eserlerinde hem bireysel eylemlerin hem de daha geniş ölçekli tarihin yıldızlar tarafından belirlendiği görüşünü savunan Arap astronom Albumasar'ın (787-886) taşıdığı geleneğe aykırıydı.

15. yüzyılın sonlarında Giovanni Pico della Mirandola, Disputationes contra Astrologos adlı eserinde astrolojiye şiddetle saldırmış ve göklerin ne dünyevi olaylara neden olduğunu ne de onları müjdelediğini savunmuştur. Çağdaşı, "akılcı ve eleştirel bir düşünür" olan Pietro Pomponazzi, astroloji konusunda çok daha iyimserdi ve Pico'nun saldırısını eleştiriyordu.

Rönesans ve Erken Modern

Robert Fludd'un Utriusque Cosmi Historia adlı eserinden 'Bir Astrolog Burç Yorumu Yapıyor', 1617

Rönesans bilginleri yaygın olarak astroloji uygulamıştır. Gerolamo Cardano İngiltere kralı 6. Edward'ın yıldız falına bakmış, John Dee ise İngiltere kraliçesi 1. Elizabeth'in kişisel astroloğu olmuştur. Catherine de Medici, 1566 yılında Michael Nostradamus'a, astroloğu Lucus Gauricus tarafından kocası Fransa Kralı 2. Henry'nin ölümüne dair yapılan tahmini doğrulaması için ödeme yapmıştır. Saray astroloğu olarak çalışan başlıca astronomlar arasında Danimarka kraliyet sarayında Tycho Brahe, Habsburglar'da Johannes Kepler, Medici'lerde Galileo Galilei ve 1600 yılında Roma'da sapkınlık suçundan kazığa bağlanıp yakılan Giordano Bruno vardı. Astroloji ve astronomi arasındaki ayrım tam olarak net değildi. Astronomideki ilerlemeler genellikle astrolojinin doğruluğunu artırma arzusuyla motive edilmiştir. Örneğin Kepler, dünyevi ve göksel olaylar arasındaki uyuma olan inancıyla hareket ediyordu, ancak çoğu astrologun faaliyetlerini "kötü kokulu gübre" olarak küçümsüyordu.

Karmaşık astrolojik hesaplamalar içeren efemeridler ve tıpta kullanılmak ve ekin ekme zamanlarını seçmek için göksel olayları yorumlayan almanaklar Elizabeth dönemi İngiltere'sinde popülerdi. 1597'de İngiliz matematikçi ve doktor Thomas Hood, öğrencilerin sabit yıldızlar veya takımyıldızlar, gökyüzü ve on iki astrolojik ev arasındaki ilişkileri çözmelerine yardımcı olmak için döner kaplamalar kullanan bir dizi kağıt alet yaptı. Hood'un aletleri ayrıca, pedagojik amaçlarla, burçlar, gezegenler ve insan vücudunun gezegenler ve burçlar tarafından yönetildiğine inanılan kısımları arasındaki varsayılan ilişkileri de gösteriyordu. Hood'un sunumu yenilikçi olsa da, astrolojik bilgileri büyük ölçüde standarttı ve Gerard Mercator'un 1551'de yaptığı astrolojik diskinden veya Mercator tarafından kullanılan bir kaynaktan alınmıştı.

Aydınlanma dönemi ve sonrası

Orta sınıf Şikagolu kadınlar spiritüalizmi tartışıyor. (1906)

Aydınlanma döneminde astrolojiye duyulan entelektüel sempati azaldı ve geriye sadece ucuz almanaklarla desteklenen popüler bir takipçi kitlesi kaldı. Bir İngiliz almanak derleyicisi, Richard Saunders, Astrolojinin Geçersizliği Üzerine Alaycı Bir Söylem'i basarak çağın ruhunu takip ederken, Fransa'da Pierre Bayle'in 1697 tarihli Dictionnaire'i konunun çocukça olduğunu belirtti. İngiliz-İrlandalı hiciv yazarı Jonathan Swift, Whig politik astrolog John Partridge'i alaya aldı.

Astroloji, 19. yüzyıldan başlayarak, spiritüalizmin ve daha sonra Yeni Çağ felsefesinin genel bir canlanmasının bir parçası olarak ve gazete burçları gibi kitle iletişim araçlarının etkisiyle popüler bir canlanma gördü. 20. yüzyılın başlarında psikiyatrist Carl Jung astrolojiyle ilgili bazı kavramlar geliştirmiş ve bu da psikolojik astrolojinin gelişmesine yol açmıştır.

İlkeler ve uygulama

Savunucuları astrolojiyi sembolik bir dil, bir sanat formu, bir bilim ve bir kehanet yöntemi olarak tanımlamışlardır. Çoğu kültürel astroloji sistemi, birbirini etkileyen eski felsefelerde ortak kökleri paylaşsa da, birçoğu Batı'dakilerden farklı yöntemler kullanır. Bunlar arasında her ikisi de dünya kültür tarihini etkilemiş olan Hindu astrolojisi ("Hint astrolojisi" olarak da bilinir ve modern zamanlarda "Vedik astroloji" olarak anılır) ve Çin astrolojisi yer alır.

Batı

Batı astrolojisi, bir kişinin doğumu gibi kesin bir an için bir horoskopun oluşturulmasına dayanan bir kehanet biçimidir. Ekinoktial noktalara göre hizalanmış tropikal zodyakı kullanır.

Batı astrolojisi Güneş, Ay ve gezegenler gibi gök cisimlerinin hareketleri ve göreceli konumları üzerine kuruludur; bunlar zodyak burçları (ekliptiğin on iki uzamsal bölümü) boyunca hareketleri ve birbirlerine göre açıları (geometrik açılara dayalı) ile analiz edilir. Ayrıca evlerdeki (gökyüzünün on iki uzamsal bölümü) yerleşimleriyle de değerlendirilirler. Astrolojinin batı popüler medyasındaki modern temsili genellikle güneş burcu astrolojisine indirgenmiştir; bu astroloji yalnızca bireyin doğum tarihindeki Güneş burcunu dikkate alır ve toplam haritanın yalnızca 1/12'sini temsil eder.

Burç, seçilen olayın zamanı ve yeri için bir dizi ilişkiyi görsel olarak ifade eder. Bu ilişkiler savaş ve aşk gibi eğilimleri simgeleyen yedi 'gezegen', on iki burç ve on iki ev arasındadır. Her gezegen seçilen zamanda, seçilen yerden gözlemlendiğinde belirli bir burçta ve belirli bir evde bulunur ve iki tür ilişki yaratır. Üçüncü bir tür ise her bir gezegenin diğer gezegenlere olan açısıdır; örneğin 120° aralıklı iki gezegen ('trine') uyumlu bir ilişki içindeyken, 90° aralıklı iki gezegen ('kare') çatışmalı bir ilişki içindedir. Bu ilişkiler ve yorumlarının birlikte "...bilgili insanlarla konuşan göklerin dilini" oluşturduğu varsayılır.

Tarot kehanetiyle birlikte astroloji Batı ezoterizminin temel çalışmalarından biridir ve bu nedenle sadece Batılı ezoteristler ve Hermetikçiler arasında değil, aynı zamanda Batı ezoterik geleneğinden ödünç alınan veya etkilenen Wicca gibi inanç sistemleri arasında da majikal inanç sistemlerini etkilemiştir. Tanya Luhrmann "tüm majisyenler astroloji hakkında bir şeyler bilirler" demiş ve majisyenler tarafından çalışılan astrolojik ilme örnek olarak Starhawk'ın The Spiral Dance kitabında gezegenlere göre düzenlenmiş bir karşılıklar tablosuna atıfta bulunmuştur.

Hindu

Bir Hint astroloji eserinden sayfa, 1750 civarı

Astronomi üzerine en eski Vedik metin Vedanga Jyotisha'dır; Vedik düşünce daha sonra astrolojiyi de içermeye başlamıştır.

Hindu doğum astrolojisi M.Ö. 3. yüzyılda Helenistik astroloji ile ortaya çıkmış, ancak Hindu ay konaklarını da içermiştir. Varaha Mihira'nın metinlerindeki burç isimleri (örneğin Koç burcu için Yunanca 'Krios', Hintçe 'Kriya'), gezegen isimleri (örneğin Güneş için Yunanca 'Helios', astrolojik Hintçe 'Heli') ve astrolojik terimler (örneğin sapma ve gezegen kavuşumu için Yunanca 'apoklima' ve 'sunaphe', Hintçe 'apoklima' ve 'sunapha') Hindu astrolojisinin Yunan kökenli olduğuna dair kesin kanıtlar olarak kabul edilir. Hint teknikleri bazı Babil teknikleriyle de zenginleştirilmiş olabilir.

Çin ve Doğu Asya

Çin astrolojisinin Çin felsefesiyle (üç uyum teorisi: gök, yer ve insan) yakın bir ilişkisi vardır ve yin ve yang, Beş evre, 10 Göksel gövde, 12 Dünyevi Dal ve shichen (時辰 dini amaçlarla kullanılan bir zaman ölçme biçimi) gibi kavramları kullanır. Çin astrolojisinin ilk kullanım alanları çoğunlukla siyasi astroloji, olağandışı olayların gözlemlenmesi, alametlerin belirlenmesi ve olaylar ve kararlar için uğurlu günlerin seçilmesiyle sınırlıydı.

Batı Asya ve Avrupa'nın Zodyak takımyıldızları kullanılmamıştır; bunun yerine gökyüzü on iki Ci (十二次) içinde Üç Muhafaza (三垣 sān yuán) ve Yirmi Sekiz Konak'a (二十八宿 èrshíbā xiù) bölünmüştür. On iki hayvan burcundan oluşan Çin zodyakının on iki farklı kişilik tipini temsil ettiği söylenir. Yıl döngüleri, ay ayları ve günün iki saatlik dönemlerine (shichen) dayanır. Zodyak geleneksel olarak Fare burcuyla başlar ve döngü diğer 11 hayvan burcu üzerinden ilerler: Öküz, Kaplan, Tavşan, Ejderha, Yılan, At, Keçi, Maymun, Horoz, Köpek ve Domuz. Ziping ve Zi Wei Dou Shu (basitleştirilmiş Çince: 紫微斗数; geleneksel Çince: 紫微斗數; pinyin: zǐwēidǒushù) gibi kişinin doğum gününe, doğum mevsimine ve doğum saatine göre kader ve alınyazısını tahmin eden karmaşık sistemler günümüz Çin astrolojisinde hala düzenli olarak kullanılmaktadır. Yıldızların doğrudan gözlemlerine dayanmazlar.

Kore zodyağı Çin zodyağı ile aynıdır. Vietnam zodyağı, ikinci hayvanın Öküz yerine Su Bufalosu ve dördüncü hayvanın Tavşan yerine Kedi olması dışında Çin zodyağı ile neredeyse aynıdır. Japonlar 1873'ten beri yeni yılın başlangıcını Gregoryen takvimine göre 1 Ocak'ta kutlamaktadır. Tayland zodyağı Çin Yeni Yılında değil, kullanım amacına bağlı olarak ya Tayland ay takviminde beşinci ayın ilk gününde ya da Songkran festivali sırasında (şimdi her 13-15 Nisan'da kutlanmaktadır) başlar.

Teolojik bakış açıları

Antik Çağ

Aziz Augustine (354-430) astrolojinin determinizminin, insanın özgür iradesi ve sorumluluğu ile Tanrı'nın kötülüğün nedeni olmadığı şeklindeki Hıristiyan doktrinleriyle çeliştiğine inanmış, ancak aynı anda gebe kalmalarına ve yaklaşık olarak aynı zamanda doğmalarına rağmen farklı davranan ikizleri açıklamakta astrolojinin başarısız olmasını gerekçe göstererek muhalefetini felsefi olarak da temellendirmiştir.

Ortaçağ

İbn-i Sina'nın bir çizimi

Astrolojinin bazı uygulamalarına Al-Farabi (Alpharabius), Ibn al-Haytham (Alhazen) ve Avicenna gibi Ortaçağ Müslüman astronomları tarafından teolojik gerekçelerle karşı çıkılmıştır. Astrologların yöntemlerinin, Tanrı'nın iradesinin bilinebileceğini ve tahmin edilebileceğini öne sürerek İslam alimlerinin ortodoks dini görüşleriyle çeliştiğini söylemişlerdir. Örneğin, İbn Sînâ'nın 'Astrolojiye Reddiye' adlı eseri, Risâle fî ibtâl ahkâmi'n-nücûm, gezegenlerin ilahi nedenselliğin aracıları olarak hareket edebileceği ilkesini desteklerken astroloji uygulamasına karşı çıkmaktadır. İbn Sînâ gezegenlerin hareketinin yeryüzündeki yaşamı deterministik bir şekilde etkilediğini düşünmüş, ancak yıldızların kesin etkisini belirleme imkânına karşı çıkmıştır. Esasen, İbn Sina astrolojinin temel dogmasını inkâr etmemiş, ancak ondan kesin ve kaderci tahminler yapılabilecek ölçüde onu anlama yeteneğimizi reddetmiştir. İbn Kayyim el-Cevziyye (1292-1350) de Miftahu's-Saade adlı eserinde astronomideki fiziksel argümanları kullanarak adli astroloji uygulamasını sorgulamıştır. Yıldızların gezegenlerden çok daha büyük olduğunu kabul etmiş ve şöyle demiştir:

Ve eğer siz astrologlar tam da bu uzaklık ve küçüklük nedeniyle etkilerinin ihmal edilebilir olduğunu söylüyorsanız, o zaman neden en küçük gök cismi olan Merkür için büyük bir etki iddia ediyorsunuz? Neden iki hayali nokta [yükselen ve alçalan düğümler] olan el-Ra's ve el-Dhanab'a bir etki verdiniz?

Modern

Katolik Kilisesi İlmihali, astroloji de dahil olmak üzere kehanetin özgür irade gibi modern Katolik inançlarıyla bağdaşmadığını savunur:

Her türlü kehanet reddedilmelidir: Şeytan'a ya da cinlere başvurmak, ölüleri çağırmak ya da sahte bir şekilde geleceği "açıkladığı" varsayılan diğer uygulamalar. Burçlara danışmak, astroloji, el falı, kehanetlerin ve kuraların yorumlanması, durugörü fenomeni ve medyumlara başvurmak, zaman, tarih ve son tahlilde diğer insanlar üzerinde güç sahibi olma arzusunun yanı sıra gizli güçlerle uzlaşma isteğini de gizler. Bunlar yalnızca Tanrı'ya borçlu olduğumuz onur, saygı ve sevgi dolu korkuyla çelişir.

- Katolik Kilisesi İlmihali

Bilimsel analiz ve eleştiri

Popper, yanlışlanabilirliği bilimi bilim olmayandan ayıran bir şey olarak öne sürmüş ve astrolojiyi deney sırasında yanlışlama ile ilgilenmeyen bir fikir örneği olarak kullanmıştır.

Bilim camiası astrolojiyi evreni açıklamak için hiçbir açıklayıcı güce sahip olmadığı gerekçesiyle reddetmekte ve sahte bir bilim olarak görmektedir. Astrolojinin bilimsel testleri yapılmış ve astrolojik geleneklerde belirtilen önermelerin veya iddia edilen etkilerin hiçbirini destekleyen kanıt bulunamamıştır. Yıldızların ve gezegenlerin konumlarının ve hareketlerinin Dünya'daki insanları ve olayları etkileyebileceği, biyoloji ve fiziğin temel ve iyi anlaşılmış yönleriyle çelişmeyen, önerilen hiçbir etki mekanizması yoktur. Astrolojiye inananlar, Bart J. Bok gibi bilim insanları tarafından "...inançlarının doğrulanmış hiçbir bilimsel temeli olmamasına ve hatta aksi yönde güçlü kanıtlar bulunmasına rağmen" bunu yaptıkları şeklinde nitelendirilmiştir.

Doğrulama önyargısı, astrolojiye olan inanca katkıda bulunan psikolojik bir faktör olan bilişsel önyargının bir biçimidir. Astrolojiye inananlar, doğru çıkan tahminleri seçici olarak hatırlama ve yanlış çıkanları hatırlamama eğilimindedir. Doğrulama önyargısının bir başka, ayrı bir biçimi de, inananların genellikle özel yetenek gösteren ve göstermeyen mesajlar arasında ayrım yapmakta başarısız oldukları bir rol oynar. Dolayısıyla, astrolojik inançla ilgili olarak incelenmekte olan iki farklı doğrulama önyargısı biçimi vardır.

Sınırlandırma

İlk olarak bilim felsefecisi Karl Popper tarafından ortaya atılan yanlışlanabilirlik kriterine göre astroloji bir sahte bilimdir. Popper astrolojiyi "gözlem ve deneye başvurması" ancak "yine de bilimsel standartlara uymaması" nedeniyle "sözde-deneysel" olarak değerlendirmiştir. Bilimsel disiplinlerin aksine, astroloji deney yoluyla yanlışlanmaya yanıt vermemiştir.

Popper'ın aksine, filozof Thomas Kuhn astrolojiyi bilim dışı yapan şeyin yanlışlanabilirlik eksikliği değil, astroloji sürecinin ve kavramlarının deneysel olmaması olduğunu savunmuştur. Kuhn, astrologlar tarihsel olarak kategorik olarak başarısız olan tahminlerde bulunmuş olsalar da, bunun kendi başına astrolojiyi bilim dışı yapmadığını ve astrologların bir yıldız falı oluşturmanın çok zor olduğunu iddia ederek başarısızlıkları açıklama girişimlerinde bulunmadıklarını düşünüyordu. Aksine, Kuhn'un gözünde astroloji bilim değildir çünkü her zaman Ortaçağ tıbbına daha çok benzemektedir; astrologlar, eksiklikleri bilinen ve görünüşte gerekli bir alan için bir dizi kural ve yönergeyi takip etmişlerdir, ancak araştırma yapmamışlardır çünkü alanlar araştırmaya uygun değildir ve bu nedenle "çözecek bulmacaları ve dolayısıyla uygulayacakları bilimleri yoktur." Bir astronom başarısızlığı düzeltebilirken, bir astrolog bunu yapamazdı. Bir astrolog sadece başarısızlığı açıklayabilirdi ama astrolojik hipotezi anlamlı bir şekilde revize edemezdi. Bu nedenle, Kuhn'a göre, yıldızlar insanların yaşamları boyunca izledikleri yolu etkileyebilse bile astroloji bilimsel değildir.

Filozof Paul Thagard, astrolojinin yerine bir halefi gelene kadar bu anlamda yanlışlanmış sayılamayacağını ileri sürmektedir. Davranış tahmini söz konusu olduğunda, alternatif psikolojidir. Thagard'a göre bilimi sözde-bilimden ayıran bir diğer kriter de en son teknolojinin ilerlemesi ve araştırmacılar topluluğunun mevcut teoriyi alternatifleriyle karşılaştırmaya çalışması ve "doğrulama ve yanlışlamaları değerlendirirken seçici" olmamasıdır. İlerleme burada yeni olguların açıklanması ve mevcut sorunların çözülmesi olarak tanımlanmaktadır, ancak astroloji yaklaşık 2000 yıldır çok az değişerek ilerleme kaydedememiştir. Thagard'a göre astrologlar, "çözülmemiş birçok soruna" rağmen ve daha iyi alternatif teoriler (psikoloji) karşısında astrolojinin temellerinin sağlam olduğuna inanarak normal bir bilimle uğraşıyormuş gibi davranmaktadır. Bu nedenlerle Thagard astrolojiyi sahte bilim olarak görmektedir.

Filozof Edward W. James'e göre astroloji, mekanizmalar ve deneylerle yanlışlama konusundaki sayısız sorun nedeniyle değil, astrolojik literatürün analizinin yanlış mantık ve zayıf muhakeme ile dolu olduğunu göstermesi nedeniyle irrasyoneldir.

Ya astrolojik yazılar boyunca tutarlılığa çok az değer verildiğini, kanıtlara karşı bariz bir duyarsızlık olduğunu, nedenler hiyerarşisine dair bir his olmadığını, eleştirilerin bağlamsal gücüne çok az hakim olunduğunu, bir argümanı götürdüğü yere kadar takip etme konusundaki inatçı isteksizliği, açıklamanın etkinliğine dair katı bir saflığı ve benzerlerini görürsek? Bu durumda, bence, astrolojiyi mantıksız olarak reddetmekte tamamen haklıyız. ... Astroloji, meşru muhakemenin çok çeşitli taleplerini karşılamakta başarısız olmaktadır.

- Edward W. James

Etkililik

Astroloji, kontrollü çalışmalarda etkinliğini kanıtlamamıştır ve bilimsel geçerliliği yoktur. Kontrollü koşullar altında yanlışlanabilir tahminlerde bulunduğu durumlarda da bu tahminler yanlışlanmıştır. Ünlü bir deneyde 28 astrologdan yüzden fazla doğum haritasını Kaliforniya Psikolojik Envanteri (CPI) anketi ile oluşturulan psikolojik profillerle eşleştirmeleri istenmiştir. Bu çalışmada kullanılan çift kör deney protokolü, bir grup fizikçi ve Ulusal Jeokozmik Araştırmalar Konseyi tarafından belirlenen bir grup astrolog tarafından kararlaştırılmış, bu kişiler deneycilere tavsiyelerde bulunmuş, testin adil olmasını sağlamaya yardımcı olmuş ve test edilecek natal astrolojinin temel önermesinin çizilmesine yardımcı olmuştur. Ayrıca testler için 28 astrologdan 26'sını seçtiler (daha sonra iki kişi daha gönüllü oldu). 1985'te Nature dergisinde yayınlanan çalışma, doğum astrolojisine dayalı tahminlerin şanstan daha iyi olmadığını ve testin "...astrolojik hipotezi açıkça çürüttüğünü" ortaya koydu.

1955 yılında astrolog ve psikolog Michel Gauquelin, astrolojide burçlar ve gezegensel açılar gibi göstergeleri destekleyen kanıtlar bulamamış olsa da, bazı gezegenlerin günlük konumları ile astrolojinin geleneksel olarak bu gezegenlerle ilişkilendirdiği mesleklerdeki başarı arasında pozitif korelasyonlar bulduğunu belirtmiştir. Gauquelin'in bulgularından en bilineni, başarılı sporcuların doğum haritalarındaki Mars'ın konumlarına dayanıyor ve Mars etkisi olarak biliniyor. Yedi Fransız bilim insanı tarafından yürütülen bir çalışmada bu iddia tekrarlanmaya çalışılmış ancak istatistiksel bir kanıt bulunamamıştır. Bu etkiyi Gauquelin'in seçici önyargısına bağlayan bilim insanları, Gauquelin'i çalışmaya isim ekleme ya da çıkarma konusunda kendilerini ikna etmeye çalışmakla suçladılar.

Geoffrey Dean, bu etkinin Gauquelin'in çalışmasındaki herhangi bir sorundan ziyade ebeveynlerin doğum tarihlerini kendilerinin bildirmesinden kaynaklanabileceğini öne sürmüştür. Öneriye göre, ebeveynlerin küçük bir alt kümesi, ilgili bir meslek için daha iyi astrolojik haritalarla tutarlı olması amacıyla doğum zamanlarını değiştirmiş olabilir. Astrolojik olarak istenmeyen koşullar altında gerçekleşen doğumların sayısı da daha düşüktür, bu da ebeveynlerin kendi inançlarına uygun tarih ve saatleri seçtiklerini göstermektedir. Örneklem grubu, astrolojiye inancın daha yaygın olduğu bir dönemden alınmıştır. Gauquelin, doğum bilgilerinin bir hemşire ya da doktor tarafından kaydedildiği daha yeni popülasyonlarda Mars etkisini bulamamıştı.

Bir bilim insanı ve eski bir astrolog olan Dean ve psikolog Ivan Kelly yüzden fazla bilişsel, davranışsal, fiziksel ve diğer değişkenleri içeren geniş çaplı bir bilimsel test gerçekleştirmiş, ancak astrolojiye destek bulamamışlardır. Ayrıca, bir meta-analiz 700 astrolog ve 1.000'den fazla doğum haritasını içeren 40 çalışmayı bir araya getirmiştir. Testlerden on tanesi -300 katılımcıyı içeren- astrologların astrolojik olarak doğru harita yorumu olmayan bir dizi başka harita yorumu arasından (genellikle üç ila beş tane) doğru harita yorumunu seçmelerini sağlamıştır. Tarih ve diğer belirgin ipuçları çıkarıldığında, tercih edilen herhangi bir harita olduğunu gösteren önemli bir sonuç çıkmamıştır.

Mekanizma ve tutarlılık eksikliği

Astrolojinin geçerliliğini test etmek zor olabilir, çünkü astrologlar arasında astrolojinin ne olduğu veya neyi öngörebileceği konusunda bir fikir birliği yoktur. Çoğu profesyonel astrolog geleceği tahmin etmek ya da bir kişinin kişiliğini ve hayatını tanımlamak için para alır, ancak çoğu burç sadece neredeyse herkes için geçerli olabilecek belirsiz ve test edilemez ifadelerde bulunur.

Birçok astrolog astrolojinin bilimsel olduğunu iddia ederken, bazıları elektromanyetizma ve yerçekimi gibi geleneksel nedensel ajanlar önermiştir. Bilim insanları bu mekanizmaları mantıksız bularak reddetmektedir, çünkü örneğin Jüpiter gibi büyük ama uzak bir gezegenin manyetik alanı Dünya'dan ölçüldüğünde sıradan ev aletlerinin ürettiğinden çok daha küçüktür.

Batı astrolojisi, Batlamyus'un Almagest'inden bu yana dünyanın eksenel presesyonunu (ekinoksların presesyonu olarak da adlandırılır) dikkate almıştır, bu nedenle astrolojik yılın başlangıcı olan "Koç burcunun ilk noktası" yıldızların arka planına karşı sürekli hareket eder. Tropikal zodyakın yıldızlarla hiçbir bağlantısı yoktur ve takımyıldızların kendilerinin ilgili burçta olduğu iddia edilmediği sürece, astrologlar presesyonun takımyıldızları görünüşte hareket ettirdiği kavramından kaçınırlar. Charpak ve Broch buna dikkat çekerek, tropikal zodyak temelli astrolojiyi "...hiçbir şeyle ilgisi olmayan ve yıldızlarla herhangi bir tutarlılık ya da karşılıklılıktan yoksun boş kutular" olarak adlandırmışlardır. Tropikal zodyakın tek başına kullanılması, aynı astrologlar tarafından, ilkbahar noktasının Kova takımyıldızına ne zaman girdiğine bağlı olan Kova Çağı'na yapılan atıflarla tutarsızdır.

Astrologlar genellikle astronomi hakkında çok az bilgiye sahiptir ve genellikle güneşin konumunu zamanla değiştiren ekinoksların presesyonu gibi temel ilkeleri dikkate almazlar. "Güneş her yıl aynı tarihte gökyüzünde aynı yere düşer" iddiasında bulunan Elizabeth Teissier örneğini, aynı doğum gününe sahip ancak aralarında birkaç yıl olan iki kişinin aynı gezegensel etki altında olması gerektiği iddialarının temeli olarak yorumladılar. Charpak ve Broch, "Dünya'nın birbirini takip eden iki yıldaki herhangi bir tarihteki konumu arasında yaklaşık yirmi iki bin mil fark olduğunu" ve bu nedenle astrolojiye göre aynı etki altında olmamaları gerektiğini belirtmişlerdir. Kırk yıllık bir süre içinde 780.000 milden daha büyük bir fark olacaktır.

Kültürel etki

Batı siyaseti ve toplumu

Batı'da siyasi liderler bazen astrologlara danışmışlardır. Örneğin, İngiliz istihbarat teşkilatı MI5, Adolf Hitler'in eylemlerini zamanlamak için astrolojiyi kullandığına dair iddiaların ortaya çıkmasının ardından Louis de Wohl'u astrolog olarak işe almıştır. Savaş Ofisi "...Hitler'in kendi astrologlarının ona haftadan haftaya ne söyleyeceğini bilmek istiyordu." Aslında, de Wohl'un tahminleri o kadar yanlıştı ki, kısa süre sonra "tam bir şarlatan" olarak etiketlendi ve daha sonraki kanıtlar Hitler'in astrolojiyi "tamamen saçmalık" olarak gördüğünü gösterdi. John Hinckley'in ABD Başkanı Ronald Reagan'a suikast girişiminden sonra first lady Nancy Reagan astrolog Joan Quigley'i Beyaz Saray'ın gizli astroloğu olarak görevlendirdi. Ancak Quigley'in rolü 1988 yılında eski özel kalem müdürü Donald Regan'ın anıları aracılığıyla kamuoyuna açıklandığında sona erdi.

1960'ların sonlarında astrolojiye olan ilgide bir patlama yaşandı. Sosyolog Marcello Truzzi, bilimsel itibarsızlaştırma karşısında astrolojinin yeniden canlanan popülaritesini açıklamak için "Astrolojiye inananların" üç düzeyde katılımını tanımlamıştır. Truzzi, astrolojiye inananların çoğunun astrolojinin öngörü gücüne sahip bilimsel bir açıklama olduğunu iddia etmediğini tespit etmiştir. Bunun yerine, astrolojinin 'mekaniği' hakkında "hemen hemen hiçbir şey bilmeyen" yüzeysel olarak dahil olanlar, gazetelerin astroloji köşelerini okuyor ve "kaygıların gerilim yönetiminden" ve "bilimi aşan bilişsel bir inanç sisteminden" faydalanabiliyorlardı. İkinci seviyedekiler genellikle yıldız falına baktırıyor, tavsiye ve tahminlere başvuruyorlardı. Birinci seviyedekilerden çok daha gençtiler ve astroloji dilini bilmekten ve bunun sonucunda tutarlı ve özel bir gruba ait olma becerisinden faydalanabilirlerdi. Üçüncü seviyedekiler oldukça ilgiliydiler ve genellikle kendileri için burç yorumları yapıyorlardı. Astroloji, astrolojiye inanan bu küçük azınlığa "evrenlerine dair anlamlı bir bakış açısı ve bu evrendeki yerlerine dair bir anlayış" sağlıyordu. Bu üçüncü grup astrolojiyi muhtemelen kapsayıcı bir dini dünya görüşü (Peter L. Berger'in ifadesiyle kutsal bir gölgelik) olarak ciddiye alırken, diğer iki grup onu şakacı ve saygısız bir şekilde ele alıyordu.

1953 yılında sosyolog Theodor W. Adorno, kapitalist toplumda kitle kültürünü inceleyen bir projenin parçası olarak bir Los Angeles gazetesinin astroloji köşesi üzerinde bir çalışma yürütmüştür. Adorno, popüler astrolojinin bir aygıt olarak her zaman uyumu teşvik eden ifadelere yol açtığına ve işte performansı engelleyerek vb. uyuma karşı çıkan astrologların işlerini kaybetme riskiyle karşı karşıya kaldıklarına inanıyordu. Adorno, astrolojinin sistematik irrasyonalizmin geniş ölçekli bir tezahürü olduğu sonucuna varmıştır; burada bireyler, dalkavukluk ve muğlak genellemeler yoluyla, köşe yazarının doğrudan kendilerine hitap ettiğine inanmaya yönlendirilmektedir. Adorno, Karl Marx'ın "okültizm budalaların metafiziğidir" yorumunu yaparak halkın afyonu ifadesiyle paralellik kurmuştur.

2005 Gallup anketi ve Pew Araştırma Merkezi tarafından 2009 yılında yapılan bir anket, ABD'li yetişkinlerin %25'inin astrolojiye inandığını bildirirken, 2018 Pew anketi %29'luk bir rakam bulmuştur. Ulusal Bilim Vakfı'nın 2014 Bilim ve Mühendislik Göstergeleri çalışmasında açıklanan verilere göre, "2012 yılında son yıllara kıyasla daha az Amerikalı astrolojiyi reddetti." NSF çalışmasında 2012 yılında "Amerikalıların yarısından biraz fazlası astrolojinin 'hiç bilimsel olmadığını' söylerken, 2010 yılında neredeyse üçte ikisi bu yanıtı vermiştir. Karşılaştırılabilir oran 1983'ten beri bu kadar düşük olmamıştı." Astroloji uygulamaları 2010'ların sonlarında popüler hale geldi ve bazıları Silikon Vadisi girişim sermayesinden milyonlarca dolar aldı.

Hindistan ve Japonya

Japonya'da 1950'den bu yana doğum (mavi) ve ölüm (kırmızı) oranları, hinoeuma yılında (1966) doğumlardaki ani düşüşle birlikte

Hindistan'da astrolojiye köklü ve yaygın bir inanç vardır. Günlük yaşamda, özellikle de evlilik ve kariyerle ilgili konularda yaygın olarak kullanılır ve seçimsel, horary ve karmik astrolojiden geniş ölçüde faydalanır. Hint siyaseti de astrolojiden etkilenmiştir. Halen Vedanga'nın bir dalı olarak kabul edilmektedir. 2001 yılında Hintli bilim insanları ve politikacılar, astroloji araştırmalarına fon sağlamak için devlet parasının kullanılması önerisini tartışmış ve eleştirmiş, bunun sonucunda Hint üniversitelerinin Vedik astroloji dersleri vermesine izin verilmiştir.

Şubat 2011'de Bombay Yüksek Mahkemesi, astrolojinin bir bilim olarak statüsüne itiraz eden bir davayı reddederek astrolojinin Hindistan'daki konumunu yeniden teyit etti.

Japonya'da astrolojiye olan güçlü inanç, Ateş Atı yıllarında doğurganlık oranında ve kürtaj sayısında dramatik değişikliklere yol açmıştır. Taraftarları hinoeuma yıllarında doğan kadınların evlenemeyeceğine ve babalarına ya da kocalarına kötü şans getireceğine inanmaktadır. 1966 yılında Japonya'da doğan bebek sayısı, ebeveynlerin hinoeuma yılında doğan bir kız çocuğuna sahip olmanın damgalanmasından kaçınmaya çalışması nedeniyle %25'in üzerinde düşmüştür.

Edebiyat ve müzik

John Lyly'nin astrolojik oyunu Aydaki Kadın'ın başlık sayfası, 1597

On dördüncü yüzyıl İngiliz şairleri John Gower ve Geoffrey Chaucer, Gower'ın Confessio Amantis ve Chaucer'ın Canterbury Hikâyeleri de dâhil olmak üzere eserlerinde astrolojiye atıfta bulunmuşlardır. Chaucer, Treatise on the Astrolabe (Usturlap Üzerine İnceleme) adlı eserinde astrolojiyi açıkça yorumlamış ve yükselen burcun nasıl bulunacağını anlatarak bir alan olan adli astroloji hakkındaki kişisel bilgisini göstermiştir.

On beşinci yüzyılda, benzetmelerde olduğu gibi astrolojiye yapılan atıflar İngiliz edebiyatında "doğal bir mesele" haline gelmiştir.

Calderón de la Barca'nın Astrologo Fingido kitabının başlık sayfası, Madrid, 1641

On altıncı yüzyılda John Lyly'nin 1597 tarihli oyunu The Woman in the Moon (Aydaki Kadın) tamamen astrolojiyle motive edilirken, Christopher Marlowe Doctor Faustus ve Tamburlaine (her ikisi de 1590 civarı) adlı oyunlarında astrolojik göndermeler yapar ve Sir Philip Sidney The Countess of Pembroke's Arcadia (1580 civarı) adlı romansında astrolojiye en az dört kez atıfta bulunur. Edmund Spenser şiirlerinde astrolojiyi hem dekoratif hem de nedensel olarak kullanır ve "...bu sanata olan ve çok sayıda çağdaşı tarafından paylaşılan ilgisini açıkça ortaya koyar." George Chapman'ın Byron's Conspiracy (1608) adlı oyunu da benzer şekilde astrolojiyi dramada nedensel bir mekanizma olarak kullanır. William Shakespeare'in astrolojiye karşı tutumu belirsizdir; Kral Lear, Antony ve Kleopatra ve Richard II gibi oyunlarında çelişkili referanslar vardır. Shakespeare astrolojiye aşinaydı ve yazdığı neredeyse her oyunda astroloji bilgisinden yararlandı, ticari izleyicisinin konuya temel bir aşinalığı olduğunu varsaydı. Tiyatronun dışında, hekim ve mistik Robert Fludd ve şarlatan doktor Simon Forman da astroloji ile ilgileniyordu. Elizabeth dönemi İngiltere'sinde "Astroloji hakkındaki genel kanı... [bilimlerin en faydalısı olduğuydu."

On yedinci yüzyıl İspanya'sında, detaylı bir astronomi bilgisine sahip olan Lope de Vega, astrolojiyi alaya alan oyunlar yazmıştır. La Arcadia (1598) adlı pastoral romansında astroloji saçmalığa yol açar; Guzman el Bravo (1624) adlı novellasında ise insanın yıldızlar için değil, yıldızların insan için yaratıldığı sonucuna varır. Calderón de la Barca 1641 yılında Astrologo Fingido (Sahte Astrolog) adlı komediyi yazmıştır; komedinin konusu Fransız oyun yazarı Thomas Corneille tarafından 1651 yılında Feint Astrologue adlı komedisi için ödünç alınmıştır.

Astrolojiden etkilenen en ünlü müzik eseri Gezegenler orkestra süitidir. İngiliz besteci Gustav Holst (1874-1934) tarafından yazılan ve ilk kez 1918 yılında icra edilen The Planets'in çerçevesi gezegenlerin astrolojik sembolizmine dayanmaktadır. Süitin yedi bölümünün her biri farklı bir gezegene dayanır, ancak bölümler gezegenlerin Güneş'ten itibaren sıralanışına göre değildir. Besteci Colin Matthews, ilk kez 2000 yılında seslendirilen Pluto, the Renewer başlıklı bir sekizinci bölüm yazmıştır. 1937 yılında bir başka İngiliz besteci Constant Lambert, astrolojik temalar üzerine Horoscope adlı bir bale yazmıştır. 1974 yılında Yeni Zelandalı besteci Edwin Carr, The Twelve Signs (On İki Burç) adlı eserini yazdı: Yaylılar olmadan orkestra için Astrolojik Bir Eğlence. Camille Paglia, astrolojinin edebi eleştiri eseri Sexual Personae (1990) üzerinde bir etkisi olduğunu kabul eder.

Astroloji, Eleanor Catton'ın 2013 Man Booker Ödülü'nü alan The Luminaries kitabında güçlü bir şekilde yer almaktadır.

Batı Astrolojisi

Yıldız Haritası

Yıldız Haritası günümüzde yaygın olarak kabul edilen Batı astrolojisinde İlkbahar Ekinoksu (Nevruz) esas alınarak çıkartılmıştır. Çıkartılan bu haritanın takımyıldızlarıyla bir alakası bulunmamaktadır. 0 Derece Koç burcu ilkbahar ekinoksunun başladığı noktadır. İlkbahar ve sonbahar ekinokslarında günler eşitlenir (12 saat gündüz, 12 saat gece). Bu nokta esas alındıktan sonra 360 Derece 12 eşit parçaya bölünerek burçlar kuşağı ortaya çıkartılır.

Zodyak burçlarını gösteren geosantrik sistem. Andreas Cellarius, 1660/61

Batı Astrolojisi'nde burçlar

Batı astrolojisinin takımyıldızlarıyla bir alakası yoktur. Fakat, Hint Astrolojisi'nin vardır. Hint Astrolojisi takımyıldızlarını esas alır. Lakin Karakter Analizi yapılırken görülen tutarsızlık nedeniyle Batı'da (Hristiyan dünyasında) bu astroloji kabul görmemiştir. Hint astrolojisiyle Batı Astrolojisi arasında yaklaşık 23,5 derecelik bir kayma vardır. Mesela 31 Mart'ta doğan birisinin Güneşi (kişinin burcu olarak bildiği şey aslında Güneş burcudur) yaklaşık 10 derece Koç burcunda çıkarken, Hint astrolojisinde bu yaklaşık 23,5 derece geri kaydırıldığında Koç burcu olan kişi Balık burcu olmuş olur ki, bu Batı astrologları tarafından tutarlı görülmemiştir.

Esasında Batı (Hristiyan) Astrolojisi temelini Arap Astrolojisi’nden alır. Göksel konumun matematiğini ilk geliştirenler Müslüman Araplar olmuştur. Trigonometri batı dünyasına Arap alimlerinden geçmiştir. Günümüzde kullanılan Uzay matematiğinin en önemli temel taşları Müslüman alimler tarafından keşfedilmiş, daha sonra bu bilgileri Hristiyanlar alıp geliştirmişlerdir.

Kehanet sanatı ve astroloji

İsrail 6.yüzyıl Beit Alpha Sinagog' da bulunan Zodyak Resmi

Günümüzde astrologlar, Güneş'in, Ay'ın ve gezegenlerin insanın yaşamı üzerinde etkileri olduğunu ve buradan hareketle bir kişinin geleceğinin kestirilebileceğini öne sürerler. Bazı dergi ve gazetelerde, aynı burçta doğan herkes için ortak kehanetlerde bulunan yıldız falları yayımlanır.

Babilliler İÖ 6. yüzyılda gezegenlerin gökyüzündeki hareketini gösteren haritalar yaptılar. Böylece Güneş ve Ay tutulmasının ne zaman olacağını önceden kestirebiliyorlardı. Astroloji Babil'den Eski Yunan'a, oradan da Mısır'a ve Hindistan'a geçti. Daha sonra bütün Asya ve Avrupa'ya yayıldı. İS 1066'da gökyüzünde parlak bir kuyrukluyıldız görünmüş ve bu alışılmadık olay insanları çok korkutmuştu. Bunu yorumlayan astrologlar yakın gelecekte bir kralın öleceğini ve çok önemli olayların yaşanacağını söylediler. Gerçekten de birkaç ay sonra, Hastings Savaşı'nda İngiltere Kralı Harold öldürülünce pek çok kişi bu kehanetin doğru olduğuna inandı. Oysa bugün Halley olarak adlandırılan bu kuyrukluyıldızın her 76 yılda bir Dünya çevresindeki yörüngesinden geçtiğini biliyoruz. Halley, her 75-76 yılda bir dünyaya yaklaşıyor ve çıplak gözle izlenebilir hale geliyor. Fakat, bu anlamlı rastlantıya Carl Gustav Jung "Senkronizasyon Teorisi"ne göre "anlamlı rastlantılar" adını vermektedir.

Osmanlı Dönemi'nde astroloji

Osmanlı dönemi klasik eserlerinden 1427'de yazılmış Murad-name, 51 maddede dönemin kültürel ve sosyal yapısını aktarırken astrolojiye ayrı bir madde ayrılmıştır. Maddede müneccim olmanın niteliklerinden, takvim hesaplamaya, yıldız ve gezegenlerin adlarına ve niteliklerine kadar genel olarak astroloji anlatılmaktadır.

Müneccimbaşılık kurumuna erken Osmanlı döneminde rastlanmazken Fatih ve II. Bayezid bu dönemi açan kişiler olarak anılabilir. 17. asrın ikinci yarısından sonra hekimbaşılık kurumuna bağlanır. Saraydaki nüfuzları, Evliya Çelebi'nin IV. Murad devrindeki bir geçit töreninde müneccimbaşının Anadolu ve Rumeli kazaskerleriyle yan yana gitmesiyle örneklendirilebilir.

Astrolojinin tüketici davranışları üzerindeki etkileri

Her ne kadar astrolojinin somut olarak bilim olduğu bilim dünyası tarafından kabul edilmemiş olsa da bazı burçların belli başlı satın alma alışkanlıklarına sahip oldukları gözlemlenmektedir fakat bu alışkanlıkların belirginliği Placebo düzeyindedir ve hiçbir Rastgele Placebo Kontrollü Çalışma Astroloji'nin Placebo'dan öteye geçtiğini tespit edememiştir (Bazı çalışmalar aksini gösterse bile bunların ciddi ölçüde taraflı olduğu tespit edilmiştir.) Ayrıca bir burca ait olmanın kişide yarattığı psikolojik etkiyi (Placebo veya Nocebo şeklinde) kullanarak çeşitli pazarlama faaliyetleri yürütülmektedir.