Türkler

bilgipedi.com.tr sitesinden
Türkler
Türkler
Toplam nüfus
c. 80 milyon
Önemli nüfusa sahip bölgeler
 Türkiye 60.000.000 ila 65.000.000
 Kuzey Kıbrıs 315,000a
Modern Türk diasporası: 
 Almanya3.000.000 ila 7.000.000'un üzerinde
 Hollanda500.000 ila 2.000.000'un üzerinde
 Fransa1.000.000'dan fazla
 Birleşik Devletler1.000.000'dan fazla
 Birleşik Krallık500,000b
 Avusturya360,000–500,000
 Belçika250,000–500,000
 Avustralya320,000c
 Kazakistan250,000d
 İsveç185,000e
 Rusya109,883–150,000
 Azerbaycan130,000d
  İsviçre120,000
 Kanada100,000'den fazla
 Danimarka70,000–75,000
 Kırgızistan55,000d
 İtalya50,000
 Özbekistan25,000d
 Norveç16,500
 Ukrayna8,844–15,000
 Türkmenistan13,000
 Finlandiya10,000
 Polonya5,000
 Yeni Zelanda3,600-4,600f
 İrlanda2,000–3,000
 Brezilya2,000-6,300
 Lihtenştayn1,000
Orta Doğu'daki Türk azınlıklar: 
 Irak3,000,000–5,000,000
 Suriye1,000,000-1,700,000g
 Libya1,000,000-1,400,000h
 Mısır100,000–1,500,000
 Lübnan280,000i
 Suudi Arabistan270,000–350,000
 Yemen10,000-100,000
 Ürdün50,000
Balkanlar'daki Türk azınlıklar: 
 Bulgaristan588,318–800,000
 Kuzey Makedonya77,959–200,000
 Yunanistan49,000–130,000
 Romanya28,226–80,000
 Kosova18,738–60,000
 Bosna Hersek1,108
 Arnavutluk714
 Sırbistan647
 Hırvatistan367
 Karadağ104
Diller
Türkçe
Din
Çoğunlukla Sünni olmak üzere İslam (uygulayan ve uygulamayan), ardından Alevi.
Azınlıkta Hristiyanlık ve Musevilik.
Birçoğu da dinsizdir.
İlgili etnik gruplar
Azeriler, Türkmenler

a Yaklaşık 200,000 Kıbrıslı Türk ve geri kalanı Türk yerleşimcilerden oluşmaktadır.
b Kıbrıslı Türkler, Türk-İngiliz nüfusunun 300,000 ila 400,000'ini oluşturmaktadır. Anakara Türkleri bir sonraki en büyük gruptur ve onları Türk Bulgarlar ve Türk Romenler takip etmektedir. Türk azınlıklar Irak, Yunanistan vb. ülkelerden de yerleşmişlerdir.
c Avustralyalı Türkler arasında 200.000 anakara Türkü, 120.000 Kıbrıslı Türk ve Bulgaristan, Yunanistan, Kuzey Makedonya, Suriye ve Batı Avrupa'dan gelen daha küçük Türk grupları bulunmaktadır.
d Bu rakamlar sadece Türk Ahıskalıları içermektedir. Birçok Türk yanlışlıkla "Azeri", "Kazak", "Kırgız" ve "Özbek" olarak kaydedildiği için resmi nüfus sayımlarının güvenilmez olduğu düşünülmektedir.
e Türk İsveç toplumu 150,000 anakara Türkü, 30,000 Türk Bulgar, 5,000 Türk Makedon ve Irak ve Suriye'den gelen daha küçük grupları içermektedir.
f 2,000-3,000 anakara Türkü ve 1,600 Kıbrıslı Türk dahil.
g Buna sadece Türkçe konuşan azınlık dahildir (yani Suriye Türklerinin %30'u). Araplaşmış Türkleri de içeren tahminler 3,5 ila 6 milyon arasında değişmektedir.
h Eski Türk yönetici sınıfının torunları olan Kouloughlileri de içermektedir.
i 80,000 Lübnanlı Türk ve Suriye'den gelen 200,000 yeni mülteciyi içermektedir.

Türk halkı ya da kısaca Türkler (Türkçe: Türkler), dünyanın en büyük Türk etnik grubudur; Türk dilinin çeşitli lehçelerini konuşurlar ve Türkiye ile Kuzey Kıbrıs'ta çoğunluğu oluştururlar. Bunun yanı sıra, Osmanlı İmparatorluğu'nun diğer eski topraklarında da asırlık etnik Türk toplulukları yaşamaya devam etmektedir. Bu nedenle etnik Türkler bir dizi kültürel ve bölgesel varyantla ayırt edilebilirler, ancak ayrı etnik gruplar olarak işlev görmezler. Özellikle Küçük Asya'daki Anadolu Türklerinin kültürü Türk milliyetçi ideolojisinin temelini oluşturmaktadır. Diğer Türk grupları arasında tarihsel olarak Balkanlar'da, bugün çoğunlukla Türkiye'de yaşayan Rumeli Türkleri; Kıbrıs adasındaki Kıbrıslı Türkler, Gürcistan'ın Meskheti bölgesinde yaşayan Ahıska Türkleri ve Levant bölgesinde "Türkmen" veya "Türkmen" olarak da adlandırılan Orta Doğu'daki etnik Türk halkları (örneğin Irak Türkmenleri, Suriye Türkmenleri, Lübnan Türkmenleri, vb.) Sonuç olarak, Türkler Bulgaristan'daki en büyük azınlık grubunu, Irak, Libya, Kuzey Makedonya ve Suriye'deki ikinci büyük azınlık grubunu ve Kosova'daki üçüncü büyük azınlık grubunu oluşturmaktadır. Ayrıca Yunanistan'ın Batı Trakya bölgesinde, Romanya'nın Dobruca bölgesinde, Lübnan'ın Akkar bölgesinde ve diğer Osmanlı sonrası Balkan ve Orta Doğu ülkelerinde önemli topluluklar oluşturmaktadırlar. Osmanlı'nın küçülme döneminde Müslümanlara yapılan zulmün ardından etnik temizlikten kaçan kitleler 19. yüzyıldan itibaren kitlesel göçlere yol açmış; bu Türk topluluklarının hepsi eski Osmanlı toprakları dışında bir Türk diasporasının oluşmasına katkıda bulunmuştur. 1870-1923 yılları arasında yaklaşık 2 milyon Türk katledilmiş ve bundan kaçanlar muhacir olarak Türkiye'ye yerleşmiştir. Türklerin kitlesel göçü aynı zamanda Avusturya, Danimarka, Almanya ve Hollanda'da en büyük etnik azınlık grubunu oluşturmalarına yol açmıştır. Avrupa'nın diğer bölgelerinin yanı sıra Kuzey Amerika, Avustralya ve Post-Sovyet ülkelerinde de Türk toplulukları bulunmaktadır. Türkler dünyanın en büyük 13. etnik grubudur.

Orta Asya'dan gelen Türkler, 11. yüzyılda Selçuklu Türklerinin fetihleriyle Anadolu'ya yerleşmiştir. Bu, daha önce Helenleştirildikten sonra büyük ölçüde Yunanca konuşulan bir bölge olan bölgenin Türk Müslüman bir bölgeye dönüşümünü başlattı. Osmanlı İmparatorluğu birkaç yüzyıl boyunca Balkanların, Güney Kafkasya'nın, Orta Doğu'nun (İran'ın bir kısmını kontrol etmelerine rağmen İran hariç) ve Kuzey Afrika'nın çoğunu yönetmeye başladı. İmparatorluk, Müttefikler tarafından yenilgiye uğratıldığı ve bölündüğü Birinci Dünya Savaşı'nın sonuna kadar sürdü. Türk Milli Hareketi'nin Müttefiklere kaybedilen toprakların çoğunu geri almasıyla sonuçlanan Türk Kurtuluş Savaşı'nın ardından, Hareket 1 Kasım 1922'de Osmanlı İmparatorluğu'na son verdi ve 29 Ekim 1923'te Türkiye Cumhuriyeti'ni ilan etti.

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 66. Maddesi "Türk "ü şöyle tanımlamaktadır: "Türk devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes." "Türk" teriminin bir Türkiye vatandaşına ilişkin yasal kullanımı, terimin etnik tanımından farklı olsa da, Türk nüfusunun çoğunluğu (tahminen yüzde 80-85'i) Türk etnik kökenine sahiptir. Türklerin büyük çoğunluğu Müslümandır ve Sünni ve Alevi inancına sahiptir.

Milliyetsel tanım

Millet ya da ulus, çoğunlukla aynı topraklar üzerinde yaşayan, aralarında dil, tarih, ülkü, duygu, gelenek ve görenek birliği olan insanların oluşturduğu topluluktur. Milliyet, bir millete veya devlete dahil olma durumudur. Bir devletin sınırları dahilinde doğmakla, ana-baba aracıyla veya vatandaşlık işlemleri sonucunda milliyet belirlenir.

Son değişikliklerden sonra, 1982 tarihli Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nda vatandaşlığın tanımı 66. maddede aşağıdaki şekilde yapılmıştır:

Madde 66. – Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür. Türk babanın veya Türk ananın çocuğu Türktür. (Son cümle mülga: 3.10.2001-4709/23 md.) Vatandaşlık, kanunun gösterdiği şartlarla kazanılır ve ancak kanunda belirtilen hallerde kaybedilir. Hiçbir Türk, vatana bağlılıkla bağdaşmayan bir eylemde bulunmadıkça vatandaşlıktan çıkarılamaz. Vatandaşlıktan çıkarma ile ilgili karar ve işlemlere karşı yargı yolu kapatılamaz.

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 10. maddesine göre

Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.

Etimoloji

Türk adının bilim çevrelerince kabul edilen ilk kullanımı 1. yüzyılda Pomponius Mela ve Plinius adlı Romalı tarihçilerce kaydedilmiştir. Azak'ın doğusunda yaşayan insanlar Turcae/Tyrcae adı ile kayda geçmiştir. "Türk" (veya Türük, Török, Törk) adı Türkçe belgelerde ilk defa Kül Tigin ve Bilge Kağan yazıtlarında 𐱅𐰇𐰼𐰜 (Türk) veya 𐰜𐰇𐰚:𐱅𐰇𐰼𐰜 (Kök Türük) şeklinde geçer.

Türk adı, ilk dönemlerde belirli bir toplumun kavmî ismi olmak yerine siyasi mensubiyeti belirleyen bir isim olarak ortaya çıkar. Bu kelimenin "türe-" eyleminden, "töre" isminden türetildiği ve türeyen, töreli, tüzüklü (kanunlu) anlamına geldiği düşünülmektedir. Kelime zamanla güçlü, kuvvetli ve güzel anlamlarına da gelmiştir. Türkî-i Çeşm (Güzel Göz), Türkî-i çin (güzel güneş) terkiplerinde de gördüğümüz Türk kelimesi özellikle Fars ve Arap şiirlerinde ortaya çıkar. Bir görüşe göre de Türk kelimesi hakanlar sülalesi olan Aşinaoğulları'nın unvanıdır ve bu sülaleye mensubiyet Türklükle anılır. Türk kelimesi ilk olarak Göktürk Devleti vasıtasıyla bir devletin adı olur ve bu devlete mensubiyeti bildirir.

Altay dağlarının eteklerinde demircilik, maden işlemeciliği ve hayvan yetiştiriciliği yapan bir Türk boyuna Çinliler tarafından T'uküe denmiştir. Bu kelime içinde çoğul haliyle Türük kelimesini barındırmasıyla önemlidir. Nihayetinde bu kabile adı şimdiki kullanımı olan Türk ya da Türük şekliyle, 8. yüzyıla ait başlıca yazılı eserlerde geçer. Türk kelimesi "güçlü" ya da "güçlüler" anlamına gelmektedir. Müslüman halklar çok kez karşılaştıkları Tu-kiulerden başka boyların da aynı dili konuştuğunu fark edince hepsini Türk olarak adlandırmışlardır.

Divanu Lugati't Türk'te Kaşgarlı Mahmud Türk kelimesini açıklarken, Nuh'un oğullarından birine Allah tarafından verilmiş bir isim olduğunu ifade eder ve Türk'ün halkının da bu isimle anıldığını eklemiştir. Allah'ın ordusuna Türk dediğini ve memnun olmadığı halklara cezalandırıcı olarak gönderdiğini eserinde yazmıştır. Ünlü Türkolog Arminius Vambery ve Jean Deny tarafından 1879'da Türk "türemek" yani "aniden beliren", "türeyenler" anlamında ifade edilmiştir. Türkolog Gerhard Doerfer Orhun Yazıtları'nda kullanıldığı anlamda Türk kelimesine "devletine bağlı" anlamını vermiştir.

Göktürkler, sadece devletlerini değil kendilerini de Türk diye tanımlayan ilk topluluktur. Orhun Yazıtları'nda Türk; güçlü, savaşçı, Tanrı'nın yeryüzündeki gölgesi, sadık gibi ifadelerle anılır.

Tarihçe

Türk tarihinin başlangıcı

Dünya üzerinde yaşayan insan topluluklarının milletleşme süreci onların avcı-toplayıcılıktan çiftçi-çobanlığa geçmesi ile başlar. Türkleri oluşturacak insan topluluklarının MÖ 6000'lerde koyun yetiştiriciliğine başladığı düşünülmektedir. Bu tarih atlı göçebe Türk kültürünün başlangıcı olarak kabul edilebilir. Bu değişiklikler ile Anav kültürü ortaya çıkmıştır.

Türklerin atalarının MÖ 2500 ile MÖ 1700 yılları arasındaki Afanasiyevo kültürü ile başlayan ve MÖ 1700 ile MÖ 1200 yılları arasındaki Andronovo kültürü ile devam eden dolikosefal mongolitlerle ortak yönleri bulunmayan Brakisefal ırka dayandığını savunurlar. Bu ırkın savaşçı ve göçebe kültüre sahip olduğu, MÖ 1700 yılları sonrasında kitleler hâlinde Altay Dağları ile Tanrı Dağları arasındaki bölgeye yayıldığı bilinmektedir.

Botai kültürünü Türklerle ilişkilendiren kaynaklara göre, süvari tekniğini bulan, yani modern anlamda at binen ilk kavim Türklerdir. Çinliler de ata binmeyi MÖ 3. yüzyılda Hunlardan öğrenmişlerdir.

Orta Asya dönemi

MS 565 yılında dünya

Göktürk Kağanlığı, Gök Türkler veya Kök Türkler, Kül Tigin ve Bilge Kağan yazıtlarında Old Turkic letter UK.svgOld Turkic letter R2.svgOld Turkic letter U.svgOld Turkic letter T2.svg(Türük) veya Old Turkic letter K.svgOld Turkic letter R2.svgOld Turkic letter U.svgOld Turkic letter T2.svg(Türk) veya Old Turkic letter UK.svgOld Turkic letter R2.svgOld Turkic letter U.svgOld Turkic letter T2.svg Old Turkic letter K.svgOld Turkic letter U.svgOld Turkic letter UK.svg (Kök Türük veya bazı yabancı kaynaklarda Türk) şeklinde geçer (Çince: 突厥 Pinyin: Tūjué; Wade-Giles: T'u-chüeh, Guangyun: dʰuət-kĭwɐt), 552-744 yılları arasında Orta Asya ve Çin'de hükümdarlık sürdüren kağanlık.

Türk adı ilk ortaya çıktığında günümüzdeki gibi bir ırk kavramını karşılamıyordu. Türk adı, t’ou-kiue biçiminde çevrilerek ilk olarak 6. yüzyıl Çin kaynaklarında görülür. Bunun aslının Moğolca çoğul biçiminde "Türk-üt" olduğu kabul edilir. Türkçedeki karşılığı ana kök güçtür. Dîvânu Lugâti't-Türk'te, olgunluk zamanı, olgunluk, gençlik çağının ortasındaki genç, sert ve cesur anlamlarına gelen türküt kelimesidir.

6. yüzyıldaki ilk yazılı belge Bugut Yazıtı'dır. Eserin dili Soğdcadır ve yazıtın yüzeyinde dişi kurttan süt emen kolları kesilmiş bir çocuk canlandırılır. Anıt, 6. yüzyılın olaylarını anlatır ve Ergenekon destanını canlandırır. Anıttaki anlatılar, ayrıca bir Türk büyüğünün Çinli Han kayıtçısına anlatısına göre Çin belgelerinde de yer alır.

Türk adı bugün kullandığımız şekli ile ilk kez 8. yüzyılda Göktürkler dönemine ait Orhun Yazıtları'nda geçmektedir. "Türk" adıyla kurulmuş ilk ve Türk adını resmî devlet ismi şekliyle kullanan ilk Türk devletidir. Devletin kurucusu ve ilk önderi Bumin Kağan'dır. Bumin Kağan'ın kardeşi İstemi Kağan ülkenin batı kanadını yönetirdi. Göktürkler komşuları olan Çin, Sasani (İran) ve Bizans İmparatorluğu ile askerî, siyasi ve ekonomik ilişkiler kurdular.

Batı dünyasında ise 6. yüzyılda Yunan çevirisi ile Menandros Protekorda "tourkus" olarak geçmiştir.

Oğuzlar, Oğuz Kağan Destanı'na göre 24 boydan ve Kaşgarlı Mahmud'un Divânu Lügati't-Türk eserine göre 22 boydan oluşan en kalabalık Türk boyu.

Oğuz Kağan Destanı'na göre Oğuz boyları; 24 Oğuz boyunu önce iki kolda (Bozoklar ve Üçoklar) daha sonra Oğuz Han'ın 6 oğluna ve son olarak da onların 4 oğluna ayırmaktadır. Listelerin kaynakları, Kaşgarlı Mahmud ve 14. yüzyılda yaşayan Reşideddin'e dayanmaktadır. Reşidüddin 24, Kaşgarlı Mahmud ise 22 boy saymaktadır.

Balkanlar dönemi

Hunlar

MS 450 döneminde Balkanlar’da Hunlar
Codex Cumanicus’tan bir sayfa

Türk boylarının Avrupa kıtasında, Balkanlardaki tarihleri MS 3. yüzyıla kadar kanıtlanmıştır. Hunlar, Gotlardan, Alanlardan ve Germen Taifallardan oluşturdukları yardımcı kuvvetlerle takviyeli olarak ilk defa 378 baharında Tuna'yı geçmişlerdir. Romalılardan karşılık görmeksizin Trakya'ya kadar ilerlemişlerdir. Roma imparatoru I. Theodosius'un ölüm yılı olan 395’te Hunlar yeniden Balkanlar’da hareketlenmişlerdir. Hunlar, MS 380 yılından itibaren Balkanlar’a egemenlik kurmuşlardır. Bölgenin büyük bir kısmında hâkim olan Hunlar, Slavlardan daha önemlidir.

Balkanlar’da yerleşen Hun idari yapılanması, idarede ve devlet içindeki Türk kavimlerinin yanında, birçok Ural kavmi, Germen kavimleri (Gotlar, Gepidler vb.), Slavlar, Sarmatlar gibi birçok kavmin beraber yaşadığı bir yapı olmuştur.

MS 453 yılında Attila'nın ölümü ile beraber Balkanlar’da Hun gücü zayıflamış ve sonrasında da Hunların idaresi ortadan kalkmıştır.

Tuna Ön Bulgarları

VII. yüzyılda Türk asıllı Ön Bulgar kabileleri, hükümdarları Asparuh'un kumandasında Tuna'yı geçerek Batı Karadeniz ile Tuna nehri arasındaki bölgeye yerleşen Slavları hâkimiyetleri altına almışlardır.

Balkanlar’ın doğusuna yerleşen Ön Bulgar boyları, devletleri içinde yaşayan büyük Slav nüfusuyla beraber yaşarken, bir süre sonra bu Slav boylarının kültürlerine doğru yönelip Slavlaşmışlardır.

Doğudan, Asya içinden, Kuzey Karadeniz step bölgesi yoluyla birbiri ardından gelen atlı göçebe Türk kavimleri, ya burada Dac, Trak ve Slav aslından yerli halkla karışmış, ortadan kaybolmuş (11. yüzyılda Oğuz aslından Peçenekler ve Uzlar gibi), yahut askerî egemen sınıf olarak Kuzeydoğu Balkanlar’da güçlü devletler kurmuşlardır. Bu sonuncular arasında, bir Türk boyu olan Kutrigurların 7. yüzyılda kurmuş oldukları Bulgar Hanlığı özellikle anımsanmalıdır. Ön Bulgarların Dobruca'da bıraktıkları kitabelerde, hükümdar, “Han” unvanı ile anılır ve On iki Hayvanlı Türk Takvimi kullanılır. Bulgar Hanları 9-11. yüzyıllarda (1018'e kadar) Balkanlar'da Bizans İmparatorluğu'nun yerini almıştır. 13. ve 14. yüzyıllarda, yine Bulgaristan'da Kıpçak/Kuman aslından Slavlaşmış Terteri ve Şişman Hanedanları hâkim oldu.

Peçenek ve Kuman Türk boyları

Ön Bulgarların Balkanlara gelişinden daha sonra 11. ve 12. yüzyıllarda Peçenek, Kuman (Kıpçak) ve Uz Türkleri, Balkanlara göç etmişler ve bunların bir kısmı 15. yüzyıla kadar toplu olarak varlıklarını korumuşlardır. O dönemde Kumanlarla ticaret yapan Avrupalılar için 2500 kadar kelimeyi içine alan bir Kumanca sözlüğün (Codex Cumanicus) hazırlanmış olduğu bilinmektedir.

9. yüzyılın ilk yarısında, Hazar-Oğuz ittifakı baskısına dayanamayarak, kalabalık kitleler hâlinde İdil’i geçip yurtlarından çıkardıkları Macarların yerine, Don-Kuban havalisine gelmişlerdi (860-880 sıraları). Bu, büyük göçün ilk hareketi olmuştur. Macarları önlerinden süren Peçeneklerin gerisinde Oğuzlar, onların da gerisinde Kumanlar, Karadeniz'in kuzeyinden batıya yönelmişlerdir. İmparator K. Porphyrogennetos tarafından yazılan De Administrando Imperio’da (948-952’lerde) kaydedildiğine göre, Peçenekler 8 boy hâlinde idiler. 10. yüzyıl ortalarında, Karadeniz’e dökülen nehirlerin kıyılarında olmak üzere, şöyle sıralanmışlardı: Çoban (Don), Tolmaç (Don’un denize döküldüğü bölgede), Külbey (Donets), Çor (Özi Nehri doğusu), Karabay (Özi-Bug arası), Ertim (Dinyester), Yula (Prut), Kapan (aşağı Tuna). İlk üçü Uzlar, Hazarlar, Alanlar ve Kırım bölgesi ile temas hâlinde; Yula boyu Macaristan, Kapan da Tuna Ön Bulgarları ile sınırdaş bulunuyordu.

Osmanlı Türkleri Balkanlara girmeden önce, 12-14. yüzyıllarda Kıpçak/Kumanların bölgede üstün tarihî rolü yeterince vurgulanmamıştır. Özellikle, Dobruca'dan Akkerman'a kadar step bölgesinde yerleşmiş ve Hristiyan dinine geçmiş olan Kıpçak/Kumanlar çeşitli hanedanlar kurmuşlardır. Bunlardan bir grup, 14. yüzyıl ikinci yarısında Dobruca-Varna bölgesinde bir beylik kurmuştur (Merkezi Kalliakra); Dobrotiç ve bir Kuman adı taşıyan kardeşi Çolpan'ın Dobruca Beyliği, 1388'de I. Murad'ı metbu tanımış, 1393'te I. Bayezid bu beyliği Osmanlı ülkesine katmıştır. Özetle, Deliorman ve Varna'dan Tuna'ya kadar giden bölge daha Osmanlılardan önce gerçek bir Türk yerleşim alanı olmuştur.

Anadolu'dan Türklerin geçişi

Balkanların güneyinden, Anadolu'dan Türklerin Balkanlara gelip yerleşmesi, 1260'lara kadar iner. Kuzey Karadeniz bölgesinden gelen Türk orakları, zamanla Hristiyanlığı kabul edip yerli Slavlarla karıştıkları hâlde, Anadolu'dan gelen Müslüman Türkler, kendi din ve kültürlerini saklamayı başarmışlardır. İlk yerleşme, 1261'de Moğollardan kaçıp Bizans'a sığınan Selçuk Sultanı İzzeddin Keykavus'la gerçekleşmiştir. Moğol idaresinden kaçan otuz-kırk Türkmen obası, kutsal kişi Sarı Saltuk Baba ile İzzeddin Keykavus'un yanına gelmiş ve Bizans imparatoru tarafından Kuzey Dobruca’ya yerleştirilmiştir (1263). Başlangıçta, Müslüman Altın Ordu emiri güçlü Nogay'ın himayesi altına giren bu Anadolu Türkmen grubu, burada Baba-Saltuk kasabası ile başka kasabalar kurmuşlardır. 1332'de buradan geçen İbn Battuta, Baba kasabasını "Türklerin oturduğu bir şehir" olarak anar.

Anadolu'da ilk dönem

Dede Korkut Kitabı’ndan

10. yüzyılda Orta Asya'dan, çoklukla İran üzerinden Anadolu topraklarına yerleşen Oğuz-Türkmen başta olmak üzere pek çok boy Türk adı altında toplanmıştır. Türk adı Orta Asya'da Türk ırkına mensup ve Türkçe konuşan toplulukların Göktürkler döneminden beri ortak adıdır. Anadolu'da gittikçe azalan yerli nüfus yerini Türklere bırakmaya başlamış ve 10. yüzyılda kurulan Türkmen beylikleri sayesinde tüm Anadolu'da Türkçe konuşan topluluklar egemen toplum olmuştur.

Anadolu'ya ilk olarak Hun, Sabir, Hazar gibi Türk kavimleri akın yapmış olsa da bu akınlar genelde askerî amaçlı olmuştur. Ancak 9. ve 10. yüzyılda Karadeniz'in kuzeyinden Balkanlar'a gelen Kıpçak, Peçenek, Uz adlı Türk kavimleri Anadolu'ya Bizans eliyle geçirilmiş ve yerleştirilmiştir. Asıl Anadolu'nun Türk yurdu hâline dönüşmesi, doğudan gelen Oğuz-Türkmen göçleriyle olmuştur.

Büyük Selçuklu dönemi

Göçmen Türklerde bozkırdaki ırmakları geçiş büyük önem arz ediyordu. Oğuzname'de salı keşfeden kişi boyun önemli bir atası sayılmaktadır. Hanedanın atası olan Selçuk Bey tarafından temeli atılan bu devlet Bağdat'ı kendine başkent yaparak Abbasi halifesinin koruyucusu konumuna erişti. 1092 yılında Selçuklu hükümdarı Melikşah'ın ölümünden sonra bölünmeye uğradı. Selçuklular tarafından kurulan diğer devletler Kirman Selçuklu Devleti, Irak Selçuklu Devleti, Suriye Selçuklu Devleti ve Anadolu Selçuklu Devleti'dir. 1040-1157 yılları arasında hüküm süren Büyük Selçuklular, en güçlü oldukları dönemde Harezm, Horasan, İran, Irak, Suriye, Arap Yarımadası ve Doğu Anadolu Bölgesi'ne egemen olmuş bir Türk devletidir. Kapladıkları alan doğuda Balkaş ve Issık Gölleri, Tarım Havzası; batıda Ege ve Akdeniz sahilleri, kuzeyde Aral Gölü, Hazar Denizi, Kafkasya, Karadeniz; güneyde Arabistan dâhil Umman Denizi'ne kadar ulaşıyordu (10.000.000 km2).

Haçlı savaşları ve Moğol istilası, Anadolu'da Oğuz-Türkmen yerleşmelerini yoğunlaştırmıştır. Selçuklu döneminde Çağrı Bey döneminde yapılan ilk keşif ve akınlarda yurt arayan binlerce Türkmen aşireti Doğu Anadolu'ya girip Batı Anadolu'ya doğru yerleşmeye başlamıştır.

1071 Malazgirt Savaşı ve 1099 Bizans’ın Türk bölgelerine baskınlarında Bizans emrinde olan binlerce Türk unsuru zamanla Anadolu Selçuklu saflarına geçmiştir. Anadolu Selçuklu döneminde Orta Asya ve Azerbaycan üzerinden Anadolu'ya gelen Türkmen aşiretleri Batı Anadolu'ya yerleşmeye başlamıştır.

Beylikler döneminde doğudan gelen çok sayıda Türkmen aşireti, Anadolu'da Türk nüfusunun devam etmesine neden olmuştur. Germiyanoğulları, Osmanoğulları Karesioğulları ve Hamitoğulları gibi batıdaki Türkmen beylikleri, Türkmen göçlerinden beslenmişlerdir.

1200'lü yılların başında Orta Asya'da yaşayan Harzemşah Türkmenleri Moğol baskınından kaçarak Anadolu beyliklerine sığınmıştır. Orta Asya'da Hotan, Semerkant, Kaşgar, Cent gibi şehirlerde yerleşik olarak yaşayan Türk boylarının pek çoğu Moğol istilasından kaçarak Anadolu'ya yerleşmişlerdir.

1243 yılında Anadolu'nun Moğol istilasına uğramasıyla ve Azerbaycan'da kurulan İlhanlılar devleti aracılığıyla pek çok Türk ve Moğol unsuru Anadolu'ya yerleşmiştir.

I. Anadolu Beylikleri dönemi

Alp Arslan'ın 1071 Malazgirt Zaferi'nden sonra İran üzerinden gelen Türk boyları Anadolu'ya yerleşmeye başlamışlardır. Selçuklu devlet teşkilatının ikta sistemine göre bir Türk komutanı hâkim olduğu toprağı yönetme hakkına sahip bulunmaktaydı. Buna göre Mardin civarını fetheden Artuk Bey 1102 yılında burada Artuklu Beyliği'ni kurdu. Sivas, Tokat, Malatya civarlarında hâkim olan Danişment Gazi 1080 yılında Niksar merkezli olarak Danişmentliler devletini kurdu. Erzincan ve çevresinde Mengücekliler, Erzurum ve çevresinde Saltuklular, İzmir dolaylarında da Çaka Beyliği hüküm sürdü.

Bu beyliklerden Çaka Beyliği denizcilik faaliyetlerinde bulunmuş ve böylece Türk tarihinde ilk kez bir beylik denizcilikle meşgul olmuştur. Çaka Bey'in kurduğu donanma Türk tarihine ait ilk deniz kuvvetleridir.

Anadolu'da kurulan ilk Türk beylikleri zamanla Anadolu Selçuklu Devleti ile mücadelede zayıf düşecek ve bu devletin hâkimiyeti altına gireceklerdir. Ancak bu beylikler Bizans Devleti'ne ve özellikle doğudaki Ermeni ve Gürcü nüfusuna karşı Anadolu'nun Türkleşmesinde etkili olacaklardır.

Anadolu Selçuklu Devleti

Anadolu Selçuklu Devleti, Selçuklu Hanedanının Anadolu'da kurduğu devlettir.

Türklerin Anadolu'ya yerleşmesi 1071'deki Malazgirt Savaşı'ndan sonra hızlandı. Özellikle Malazgirt Savaşı'ndan itibaren Müslüman Türkler Anadolu'ya akın etmiştir; ancak İslam'dan önce de Anadolu ve Balkanlarda Türkler vardır. Selçuklu komutanı Kutalmışoğlu Süleyman Şah Anadolu’daki fetihleri batıya yayarak 1075'te İznik’i Bizans’tan aldı ve burayı başkent yaparak bağımsızlığını ilan etti. Böylece kurulan Anadolu Selçuklu Devleti, İlhanlıların son Anadolu Selçuklu sultanını tahttan indirdikleri 1308'e kadar varlığını sürdürdü.

II. Anadolu Beylikleri dönemi

Anadolu Beylikleri

Anadolu Beylikleri, Türklerin 1071’deki Malazgirt Savaşı’ndan sonra Anadolu’da kurdukları devletlerdir. Savaşın hemen ardından, özellikle Doğu Anadolu Bölgesi ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde kurulan devletlere Birinci Dönem Anadolu Türk Beylikleri, aynı dönemde; önce Anadolu'nun batı ucunda İznik'i başkent edinen, sonradan da Haçlı Seferleri nedeniyle başkentini Konya'ya taşıyarak Orta Anadolu merkezli olarak devam eden Anadolu Selçuklu Devleti’nin zayıflaması ve yıkılmasından sonra kurulan devletler ise İkinci Dönem Anadolu Türk Beylikleri olarak ifade edilebilir.

Anadolu Selçukluları, Anadolu'daki Türkmen beylerini aşiretleriyle birlikte Bizans ve Kilikya sınırlarına yerleştirmişlerdi. Böylece Anadolu Selçukluları hem devletin sınırlarını güvence altına alıyor, hem de Türkmen beylerini denetim altında tutuyorlardı. Ama 1243'teki Kösedağ Savaşı'nda Moğollara yenilen Anadolu Selçuklu Devleti’nin Türkmenler üzerindeki denetimi zayıfladı. Bu savaşın ardından, Moğolların bir kolu olan İlhanlılar Anadolu’da denetimi ele geçirdiler. Bu süreçte uç beylikleri, önce İlhanlılara bağlı, sonra bağımsız devletlere dönüştüler. Bu beyliklerden biri olan Osmanlı Beyliği, zamanla bütün öbür beyliklerin topraklarını ele geçirdi ve bir imparatorluğa dönüştü.

Osmanlı dönemi

1908'de İkinci Meşrutiyet'in ilanı şerefine basılan bir kartpostalda Osmanlı arması, Enver Bey ve Resneli Niyazi Bey

Osmanlı İmparatorluğu veya Osmanlı Devleti’nin kurucusu ve Osmanlı Hanedanı’nın atası olan Osman Gazi, Oğuzların Bozok kolunun Kayı boyundandır. Devlet, Bilecik’e yakın Söğüt’te kurulmuştur. Osmanlı Devleti'nin bağımsız bir devlet olarak tarih sahnesine çıkması 1299 yılında olmuştur. Buna karşın Prof. Dr. Halil İnalcık, Osmanlı Devleti'nin 1299'da Söğüt'te değil 1302'de Yalova'da Bizans'a karşı yaptığı Bafeus Savaşı sonrasında devlet niteliğini kazandığını iddia etmiştir. Osmanlı İmparatorluğu'nun Yalova'da kurulduğu iddiasına Yalova Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Niyazi Eruslu da destek vermiştir. Bu devlet, İstanbul ile sınırlı bir şehir devletine dönüşmüş olan Doğu Roma İmparatorluğu'nu yıkmış, bazı tarihçilere göre bu Yeni Çağ'ı başlatan olay olmuştur. Osmanlı İmparatorluğu gücünün doruğunda olduğu 16. ve 17. yüzyıllarda üç kıtaya yayılmış ve Balkanlar, Orta Doğu ve Kuzey Afrika'nın büyük bölümünü egemenliği altında tutmuştur. Ülkenin sınırları batıda Cebelitarık Boğazı (ve 1553'te Fas kıyılarına, doğuda Hazar Denizi ve Basra Körfezi'ne, kuzeyde Avusturya, Macaristan ve Ukrayna'nın bir bölümüne ve güneyde Sudan, Eritre, Somali ve Yemen'e uzanmaktaydı. Osmanlı İmparatorluğu 29 eyaletten ve vergiye bağlanmış Boğdan, Erdel ve Eflak prensliklerinden oluşmaktaydı. Devlet zaman zaman denizaşırı topraklarda da söz sahibi olmuştur. Atlantik Okyanusu'ndaki kısa süreli toprak kazanımları Lanzarote (1585), Madeira (1617), Vestmannaeyjar (1627) ve Lundy (1655) bu duruma örnek olarak gösterilebilir.

Devlet altı yüzyıl boyunca Doğu dünyası ile Batı dünyası arasında bir köprü işlevi görmüştür. Hâkimiyeti altında bulunan topraklarda yaşayan halklar zaman zaman, toplu ya da yerel ayaklanmalar ile Osmanlı iktidarına karşı çıkmışlardır. Genel olarak din, dil ve ırk ayrımından uzak durduğu için yüzyıllarca birçok devleti ve milleti hâkimiyeti altında tutmayı başarmıştır. Osmanlı İmparatorluğu, eski Türk örf ve âdetlerinin ve İslam kültürünün yükümlülüklerinin doğrultusunda bir yönetim şekli belirlemiştir.

Osmanlı Devleti'nin kurulmasıyla Orta Asya'dan gelen göçler kesilmemiştir. Akkoyunlu, Karakoyunlu Türkmenleri devletlerinin yıkılmasıyla Türkmen boyları Anadolu'ya yayılmışlardır. Orta Asya ve diğer bölgelerden göç Azeri Safevi Devleti’nin kurulmasına kadar sürmüştür. 1517 Yavuz Sultan Selim'in Mısır seferinden sonra binlerce çadırlık Suriye, Irak, Dulkadirli Türkmenlerinin bir kısmı Batı Anadolu'ya gönderilmiştir.

Perl yürütülemedi: /usr/bin/perl yürütülebilir bir dosya değil. $wgTimelinePerlCommand öğesinin doğru ayarlandığından emin olun.

Osmanlı döneminde Anadolu'da yaşayan Türkmen boylarının bir kısmı Balkanlara geçirilerek oralara iskân ettirilmiştir ve bunlar Balkanlardaki bugünkü Türk grupları oluşturmuşlardır.

1856 ve 1877 Rus-Osmanlı savaşı sonucuyla Anadolu'daki Türk ve Müslüman sayısı gittikçe artmaya; Rum ve Ermeni sayısı azalmaya başladı. Osmanlı kayıtlarına göre, bu dönemde Balkanlardan Anadolu’ya geri göç eden Türk nüfusu 3 milyon kadardır (Muhacir). Bu nüfusa Boşnak ve Arnavut kökenliler dâhil değildir.

1856-1877 Osmanlı-Rus savaşları ve I. Dünya Savaşı sonucuyla Kafkasya bölgesinden Türk kökenli halklardan Nogaylar, Azeriler, Terekemeler, Ahıska Türkleri, Balkar, Karaçay gibi Türk topluluklarının göçü yaşanmıştır.

1792, 1860-63, 1874-75, 1891-1902 yıllarında Karadeniz'in kuzeyinde Rusların baskısının artması sonucu 2 milyona yakın Türk dili konuşan Kırım Tatarı ve Kazan Tatarları Anadolu'ya yerleşmiştir.

1914 resmî istatistiğine göre (Kars, Ardahan ve Artvin hariç; Arap ve Kürtler dâhil) çoğunluğu Türk olan 13.4 milyon Müslüman vardır.

"Türklerin Gelenek ve Görenekleri" başlıklı kompozisyon, British Museum, 1553

Göç

Bulgaristan'daki Etnik Türklerin İllere Göre Yüzdesi (2011)

Bulgaristan Türkleri, Balkanlar'daki en büyük Türk topluluğunu ve Bulgaristan'daki en büyük etnik azınlık grubunu oluşturmaktadır. 2011 nüfus sayımına göre Kırcaali ilinde (%66,2) ve Razgrad ilinde (%50,02) çoğunluğu, Silistre ilinde (%36,09), Tırgovişte ilinde (%35,80) ve Şumnu ilinde (%30,29) önemli toplulukları oluşturmaktadırlar. Osmanlı'nın gerileme dönemindeki Müslüman zulmü sırasında etnik olarak temizlenmişler ve daha sonra Bulgar kimliği içinde asimile edilmelerini amaçlayan Uyanış Süreci sırasında hedef alınmışlardır.

Osmanlı İmparatorluğu'nun Balkan topraklarına dair etnik harita (1861)

Türklerin Bulgaristan'dan göçü (1878–1994)

Yıl Sayı Not
1878-1912 350,000 93 Harbi, Balkan Savaşları
1923-33 101,507 1933 Razgrad Olayları
Eylül 1934 97,181 1934 Balkan Antantı
Eylül 1940 21,353 1940 Craiova Anlaşması
1950 154,198 Kore Savaşı
1952-68 24
1969-78 114,356
1979-88 10
1989 321,800 150,000'i 1990'larda Bulgaristan'a döndü.
1991-92 50,000
1993-94 70,000

Naim Süleymanoğlu, 1988 Yaz Olimpiyatları'nda, Seul'de, halter müsabakasında toplamda 342,5 kg kaldırarak kırılması çok güç bir dünya rekoruna imza atmıştır. Bu rekor sonrası tüm dünya Süleymanoğlu'nu konuşmuş ve Süleymanoğlu The New York Times'a kapak olmuştur. Bu rekoru kırdıktan sonra 13 Aralık 1988'de Birleşmiş Milletler'de konuşmuş ve tüm dünyaya Bulgaristan Halk Cumhuriyeti hükûmetinin, Türkleri asimile ettiğini ve Türkleri öldürdüğünü duyurmuştur. Bu konuşma yüzünden Bulgaristan Halk Cumhuriyeti hükûmeti baskılara dayanamamıştır ve Türklerin, Türkiye'ye dönmesine izin vermiştir. Bu göç sonrası Bulgaristan'dan gayri resmi verilere göre 321,000 Türk anavatana göç etmiş, daha sonraları da 150,000 Türk tekrardan Bulgaristan'a dönmüştür.

Türklerin Yunanistan'dan göçü

Yunanistan bölgesinden Türk göçleri birkaç şekilde gelişmiş, bu göçler sonucunda bölgede bir zamanlar hatırı sayılır nüfus oranına sahip Türkler, günümüzde sadece Batı Trakya’da kalmıştır.

Batı Trakya’nın 1923 yılındaki nüfusu 191.699’dur. Batı Trakya nüfusunun 129.120’si Türk (%67), 33.910’u Yunan (%18), 28.669’u Bulgar, geri kalan nüfusunu ise Ermeni ve Yahudi topluluğu oluşturmaktaydı.

1923 Yılında Batı Trakya Nüfusu
Şehirler Türk Yunan Bulgar Yahudi Ermeni
Gümülcine 59.967 8.834 9.997 1.007 360
Dedeağaç 11.744 4.800 10.227 253 449
Sofulu 14.736 11.542 5.490 - -
İskeçe 42.671 8.728 522 220 114
Toplam 129.120 33.910 26.266 1.480 923

Osmanlı Devleti’nin yıkılma süreciyle birlikte yaşanan büyük savaşlarla gelen Türk ve Müslüman göçler Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasıyla birlikte devam etmiş Türk-Yunan nüfus mübadelesi, Bulgaristan’dan Türklerin sürgün hareketleri, Kıbrıs’ta yaşanan olaylar ve sonucunda yaşanan savaş sonucuyla Kıbrıs'ta oluşan Türk göçü ve Balkanlar, Kafkasya, Orta Asya ve Orta Doğu bölgelerinden savaşlar ve ekonomik sebeplerle Türk toplumlarının önemli göç hareketleri olmuştur.

Türkiye Cumhuriyeti dönemi

Türkiye, resmî adıyla Türkiye Cumhuriyeti, başkenti Ankara olan ve Eski Dünya karaları denilen Avrupa, Asya ve Afrika kıtalarının birbirine en çok yaklaştığı noktada bulunan ülkedir. Ülke topraklarının bir bölümü Anadolu Yarımadası'nda, bir bölümü ise Balkan Yarımadası'nın uzantısı olan Trakya'da bulunur.

Türkiye, Osmanlı İmparatorluğu'nun I. Dünya Savaşı sonunda yenilmesinden sonra, Osmanlı İmparatorluğu'nun yerine kurulan ardıl devletler içinde tek bağımsız devlet olarak devletin Türk nüfus çoğunluğuna sahip toprakları üzerinde Mustafa Kemal Atatürk önderliğindeki halkın büyük mücadelesi ile kurulmuştur. Arnold Joseph Toynbee gibi bazı tarihçiler ise Türkiye'nin (başlıca ardıl olmak bir yana) tek ardıl devlet sayılması gerektiğini savunurlar. 29 Ekim 1923 tarihinde cumhuriyeti ilan eden Türkiye Büyük Millet Meclisi, Türkiye Cumhuriyeti devletinin kurucu iradesinin sahibidir.

Modern dönem

1950'lerde Ankara'da Anafartalar Bulvarı üzerinde insanlar

Mustafa Kemal Atatürk, eski Osmanlı İmparatorluğu'nu işgal eden Müttefik güçlere karşı Türk Kurtuluş Savaşı'na önderlik ettiğinde, Türk Müslüman çoğunluğu birleştirdi ve 1919'dan 1922'ye kadar Türk Ulusal Hareketi'nin Türk vatanı olarak kabul ettiği topraklardan işgalci güçleri devirmelerine başarıyla liderlik etti. Türk kimliği, 1923 yılında Lozan Antlaşması imzalandığında ve yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti resmen kurulduğunda birleştirici bir güç haline geldi. Atatürk'ün cumhurbaşkanlığı, Türkiye'yi mezhepsel azınlıklar ve kadınlar için sivil ve siyasi eşitliğe sahip laik, modern bir cumhuriyete dönüştüren bir dizi radikal siyasi ve sosyal reformla damgasını vurdu.

1920'ler ve 1930'lar boyunca Balkanlar, Karadeniz, Ege adaları, Kıbrıs adası, İskenderun Sancağı (Hatay), Orta Doğu ve Sovyetler Birliği'nden Türklerin yanı sıra diğer Müslümanlar da Türkiye'ye gelmeye devam etti ve bunların çoğu kentsel kuzeybatı Anadolu'ya yerleşti. "Muhacirler" olarak bilinen bu göçmenlerin büyük bir kısmı, anavatanlarında taciz ve ayrımcılıkla karşılaşan Balkan Türkleriydi. Bununla birlikte, bu ülkelerin çoğunda hala Türk nüfusunun kalıntıları vardı çünkü Türk hükümeti bu komşu toprakların Türk karakterinin korunabilmesi için bu toplulukları muhafaza etmek istiyordu. Etnik Türklerin Türkiye'ye göçünün son aşamalarından biri, Bulgaristan'dan yaklaşık 700.000 Türk'ün geldiği 1940-1990 yılları arasındaydı. Bugün Türkiye nüfusunun üçte biri ile dörtte biri bu göçmenlerin torunlarıdır.

Nüfus yapısı

Türklerin yaşadığı bölgeler

“Türk” tabiri bugün temelde iki düzeyi belirtir. İlk kısımda veya dar anlamıyla eski Osmanlı İmparatorluğu topraklarında ve yeni göçlerle çeşitli kıtalarda yaşayan Türkler (Türkiye Türkleri, Osmanlı Türkleri) belirtilir. İkinci kısımda veya geniş anlamıyla ise dünyadaki bütün Türk gruplarını belirtir. Bu ikinci kısım asli olarak Doğu Avrupa, Balkanlar, Türkiye, Orta Doğu, Kafkaslar, İran, Orta Asya, Sibirya, Doğu Türkistan, Moğolistan bölgesinde yaşar.

Burada, “Türkler” tabiri dar anlamıyla ele alınmıştır.

Asli unsur

Osmanlı İmparatorluğu’nun eski topraklarında yaşayan ve Oğuz Türkleri merkezinde ortaklaşan Türk grubu bugün Balkanlar, Ege Adaları, Türkiye, Kıbrıs Adası ve Orta Doğu'da yerleşik bir halk ve asli unsur olarak yaşarlar.

Yeni göçler

Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşundan sonra, 20. yüzyılda çeşitli sebeplerle başta Avrupa (Batı Avrupa) olmak üzere, Amerika, Avustralya ve Asya kıtalarındaki çeşitli ülkelere göç eden Türkler vardır.

Avrupa'ya Türkiye'den göç ederek yerleşmiş olan Türk göçmen toplulukları genellikle Batı Avrupa kısmında, özellikle Almanya, Fransa, Birleşik Krallık, Hollanda, Avusturya, Belçika ve Lihtenştayn'da bulunanlar. Bölgeye ilk göçlerinden günümüze birkaç kuşak geçmiştir. Amerika ve Avustralya'daki Türk göçmenler de yine 20. yüzyıldan itibaren bu kıtalara göç etmişlerdir.

20. yüzyılda başlayan göçlerle birçok kıtaya göç eden Türkler, Türkiye merkezli bir Türk grubudurlar ve Türkçenin Anadolu kolunun içinde yer alan çeşitli ağızlar konuşurlar.

Türkiye'de etnik yapı

2007 yılında Milliyet gazetesinin Konda Araştırma Şirketine yaptırdığı ve şirketin denekler ile tüm Türkiye çapında 47958 kişiyle evlerinde yüz yüze yaptığı bir anket neticesinde Türkiye'nin etnik yapısı deneklerin kendilerini tanımlamalarına göre şu şekilde ortaya çıkmıştır:

Viyana Kuşatması esnasında bir sipahi
Araştırmada kullanılan kimlik grupları Toplamda % Deneklerin Söyledikleri Kimlik kategorileri Toplamda %
Türk 81,33 Türk 81,33
Yerel kimlik 1,54 Manav 0,59
Laz 0,28
Türkmen 0,24
Yurt içi bölge adı 0,22
Yörük 0,18
Anadolu Türk boyları 0,03
Asya Türkleri 0,08 Tatar 0,04
Azeri 0,03
Orta Asya Türk boyları 0,01
Kafkas kökenliler 0,27 Çerkes 0,19
Gürcü 0,08
Çeçen 0,004
Balkan kökenliler 0,22 Balkan ülkelerinden 0,12
Bosnalı 0,06
Bulgaristan Türkü 0,04
Göçmenler 0,4 Muhacir 0,22
Balkan göçmeni 0,16
Yurt dışı bölge adı 0,02
Müslüman Türk 1,02 Müslüman 0,58
Müslüman Türk 0,44
Alevi 0,35 Alevi 0,35
Genel tanımlayanlar 0,36 Türkiyeli 0,23
Dünyalı 0,12
Osmanlı 0,01
Kürt-Zaza 9,02 Kürt 8,61
Zaza 0,41
Arap 0,75 Arap 0,75
Müslüman olmayanlar 0,1 Ermeni 0,08
Rum ve Hristiyan 0,01
Yahudi 0,004
Süryani 0,004
Roman 0,03 Roman 0,03
Diğer ülkelerden 0,05 Avrupalı 0,02
Diğer Asya ülkelerinden 0,01
Rus 0,01
İranlı 0,004
Amerika-Afrika 0,004
TC vatandaşı 4,45 TC Vatandaşı 4,45
Toplam 100 100

Türklerin diğer uygarlıklara etkileri

Çin

Çin’in siyasi tarihi M.Ö. 3 binlerde başlar ve 800 yıllık ilk dönemi 2200’de sona erer. Bu döneme Beş İmparatorluk dönemi denir. Bu dönem Çin ulusal tarihinin de başlangıcı ve simgesidir. Bu dönem başlatıcısı Fuhi ile onun kadar önemli olan kardeşi Niyü-kua’dır. İlk Çin devletini kuran bu iki kardeş, Türklerin varlıklarını günümüzde de sürdürdüğü Kansu ilinden gelmişlerdir.

Bu süreci takiben M.Ö. 2200’lerde Üç İmparatorlar Dönemi başlar. Bu dönemin önemli bir özelliği İmparatorların Millet Uluları denilen bir kurul tarafından seçilmesidir. Bu sayede siyasi katılımın sağlandığı iyi bir yönetim kurulabilmiştir. Bu dönemi başlatan Hiya, Yin ve T’sin sülaleleri Çin kaynaklarına göre Türkistan’dan gelen Türklerdi.

1923 yılında bugünkü Çin’in kuzeyinde yer alan Scarausoyol’da yapılan kazılarda çok önemli bulgular ortaya çıkarıldı. Genç yontma taş dönemine ait bulgular Scarasuyol’da kullanılan taş aletlere dayalı ilkel üretim ile Orta-Asya Gobi mikrolitik kültür arasında ortak özelliklere dayanan bir geçiş döneminin yaşandığını ortaya çıkarmıştır. Aynı tür bulgular 1958 Şansi ve 1960 Hunan kazılarında da bulunmuştur. Orta Yontma Taş döneminde alete dayalı üretimi bilmeyen Çinlilerin, bu endüstriyi tarla açıcı ormancılar kültüründen yani Orta-Asya’dan aldıkları ve sivri uçlu taş geleneğine bağlı kalarak bu aletleri kullandıkları görülmüştür.

Avrupa'da yaşayan Türkler

Kuzey Makedonya Cumhuriyeti etnik gruplar haritası (2002 yılı)
Kosova etnik gruplar haritası
Ülke Toplam Türk Nüfusu Ayrıntılı Bilgi Nüfus Türü
Arnavutluk Arnavutluk 4.000
Andorra Andorra
Avusturya Avusturya 300,000-350,000 Avusturya Türkleri
Azerbaycana[›] Azerbaycan 110,000 Azerbaycan Türkleri
Belarus Belarus 154
Belçika Belçika 200,000 Belçika Türkleri
Bosna-Hersek Bosna-Hersek 50,000 Bosna Hersek Türkleri
Bulgaristan Bulgaristan 746,664 Bulgaristan Türkleri Asli Nüfus
Hırvatistan Hırvatistan 300 Hırvatistan Türkleri
Kıbrıs Cumhuriyeti Kıbrıs
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Kuzey Kıbrıs
2,000
260,000
Kıbrıs Türkleri Asli Nüfus
Çek Cumhuriyeti Çek Cumhuriyeti 1,700
Danimarka Danimarka 70,000 Danimarka Türkleri
Estonya Estonya 24
Finlandiya Finlandiya 7,000 Finlandiya Türkleri Asli Nüfus
Fransa Fransa 500,000 Fransa Türkleri
Gürcistanc[›] Gürcistan 2,500 Ahıska Türkleri Asli Nüfus
Almanya Almanya 3,500,000 Almanya Türkleri
Yunanistan Yunanistan
Batı Trakya
Atina
Rodos ve İstanköy
Selanik
Toplam nüfus bilinmiyor.
150,000
10,000 to 15,000
5,000
5,000
Girit Türkleri
Batı Trakya Türkleri
Atina Türkleri
Oniki Ada Türkleri
Selanik Türkleri
Asli Nüfus
Macaristan Macaristan 1,700 Macaristan Türkleri
İzlanda İzlanda 68
İrlanda İrlanda 3,000 İrlanda Türkleri
İtalya İtalya 17,651 İtalya Türkleri
Kazakistand[›] Kazakistan 150,000 Kazakistan Türkleri
Kosova Kosova 50.000-80.000 Kosova Türkleri Asli Nüfus
Letonya Letonya 38 Letonya Türkleri
Lihtenştayn Lihtenştayn 1,000 Lihtenştayn Türkleri
Litvanya Litvanya 35
Lüksemburg Lüksemburg 450 Lüksemburg Türkleri
Kuzey Makedonya Kuzey Makedonya 77,959 -
200,000
Kuzey Makedonya Türkleri Asli Nüfus
Malta Malta 53
Moldova Moldova 1,000 Moldova Türkleri
Monako Monako
Karadağ Karadağ Karadağ Türkleri
Hollanda Hollanda 400,000-500,000 Hollanda Türkleri
Norveç Norveç 16,000 Norveç Türkleri
Polonya Polonya 2,500 Polonya Türkleri Asli Nüfus
Portekiz Portekiz 250
Romanya Romanya 55,000 Romanya Türkleri Asli Nüfus
Rusyaf[›] Rusya 100,000 Rusya Türkleri Asli Nüfus
San Marino San Marino
Sırbistan Sırbistan 20,000 Sırbistan Türkleri Asli Nüfus
Slovakya Slovakya 150
Slovenya Slovenya 259
İspanya İspanya 4,000 İspanya Türkleri
İsveç İsveç 70,000 İsveç Türkleri
İsviçre İsviçre 100,000 İsviçre Türkleri
Ukrayna Ukrayna 10,000 Ukrayna Türkleri
Birleşik Krallık Birleşik Krallık 200,000 - 500,000 Büyük Britanya Türkleri
Toplam 6,965,936 - 8,853,936

Din

İstanbul, Büyükçekmece'de bulunan bir Yunus Emre heykelciği

Türkiye kuruluşlu Optimar Araştırma Merkezi tarafından yapılan bir araştırmaya göre Türkiye'nin nüfusunun %89'unu Müslümanlar oluşturmaktadır. Yine, Türkiye'deki Müslüman nüfusunun %75'i Hanefi, %10'u Alevi ve %5'i Şafi mezheplerine bağlı olduğu tahmin edilmektedir. Dünyadaki Türkiye Türklerinin çoğunluğu Müslüman’dırlar.

Türkiye Türklerinin hâricinde Türk boyları içinde bugün İslam dışında, Ortodoksluk, Şamanizm, Budizm, Musevilik gibi inançlar da görülür.

Dinsel tarih

Türklerin dinî hayatını kısaca İslam öncesi ve sonrası olmak üzere iki ana kısma ayırabiliriz. İslam'ı kabul etmeden önce Tengricilik dinine tabi olan bu Asya topluluğu, önce yönetici kesiminin, daha sonra da halk tabakasının Müslümanlığı kabul etmesiyle İslam'ı inanç dünyalarının merkezine yerleştirmişlerdir. Örneğin: Muhammed'in, Türkler hakkında "'أتركوا الترك ما تركوكم'" (Uturkû al-Turka ma tarakûkum) yani "Türkler size dokunmadıkça siz de onlara dokunmayın," dediği rivayet edilir. Böylece Türklerin İslam'ın koruyucusu olan bir millet haline geleceği yönündeki inanç bu hadise dayanarak öne sürülür. Bu hadis bazı kaynaklarda "Habeşliler sizinle uğraşmadıkça siz de onlara uğraşmayınız. Ve Türkler size dokunmadıkça siz de Türklere dokunmayınız!" (دَعُوا الْحَبَشَةَ مَا وَدَعُوكُمْ ، وَاتْرُكُوا التُّرْكَ مَا تَرَكُوكُمْ) şeklinde yer alır.

Ancak buna karşın değişik kaynaklarda gerçek (sahih) olmadığı veya gerçekliği (sahihliği) kanıtlanamadığı halde Muhammed'in söylediği iddia edilen, hadis olduğu öne sürülen pek çok söz bulunur. Örneğin Kaşgarlı Mahmud "Divânu Lügati't-Türk"te Türkleri öven pek çok hadise yer vermiştir. Ancak bunların neredeyse hiçbirisi hadis kaynaklarında yer almaz. Bunlardan bir tanesi şöyledir: "Türk dilini öğreniniz, çünkü onlar için uzun sürecek egemenlik vardır." Bu cümleden önce şöyle bir açıklama bulunur: "And içerek söylüyorum, ben Buhara'nın, sözüne güvenilir imamlarından birinden ve başkaca Nişabur'lu bir imamdan işittim." Ancak bu hadis güvenilir (hatta yeterince güvenilir bile olmayanlar dahil) hiçbir hadis kaynağında yer almaz, dolayısıyla sahih kabul edilemez.

Dil

Türkçe, varlığı tam olarak ispatlanamamış ortak Altay dil ailesine bağlı Türk dillerinin Oğuz öbeğine üye bir dildir. 19. yüzyıl sonlarına doğru yoğunluk kazanan araştırmalarla Altay dilleri olarak adlandırılan Türk, Moğol, Mançu-Tunguz, Japon ve Kore dilleri ile Fin-Ugor dilleri olarak anılan Fin, Macar ve Samoyed dillerinin Ural-Altay adında bir dil ailesi oluşturduğu düşüncesi, dünyada genel kabul görmüş bir kuramdı. Ancak, 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren yürütülen dil bilimi araştırmalarıyla Ural ve Altay dillerinin bir dil ailesi oluşturamayacağı düşüncesi yaygınlaşmaya başladı. Fin, Macar ve Samoyed dilleri ile Türk, Moğol, Mançu-Tunguz, Japon ve Kore dilleri arasında benzerlikler bulunuyordu ama bu benzerlikler bir dil ailesi oluşturmaya yetecek ölçüde bir kaynak dilden miras kalan ortak dil ögesi içermiyordu.

Dîvânu Lugâti't-Türk adlı eser, Kaşgarlı Mahmud tarafından Bağdat'ta 1072-1074 yılları arasında yazılan Türkçe-Arapça bir sözlüktür. Türkçenin bilinen en eski sözlüğü olup, o dönemde yaşamış Türk boylarının dil özellikleri, Türk dilinin yaygınlığı hakkında güzel bilgiler veren kapsamlı ve önemli bir eserdir.

Türkçe dünya genelinde çok yaygın kullanılan önemli bir dildir. Avrupa Birliği kurumları tarafından yapılan araştırmaya göre dünyada 77 milyonun ana dili, ikinci dil olarak konuşanlarla birlikte 83 milyonun insanın konuştuğu bir dildir.

Türkçede Arapça, Farsça, Fransızca vs. dillerden geçmiş kelimeler bulunurken, Türkçeden; Arapçaya, Farsçaya, Boşnakçaya, Yunancaya, Sırpçaya, Ermeniceye, İbraniceye, Bulgarcaya, İngilizce, Fransızca gibi dillere de geçen birçok kelime olmuştur.

Osmanlı döneminden beri geleneksel bir hâl alan Türkçe yazı dili, İstanbul ağzından temel almıştır. Bu ağzın özellikleri, yazı dili olarak klasikleşmiştir.

Türkçenin Anadolu'da kullanılmasında öncülük eden beylerden Karamanoğlu Mehmet Bey'in fermanı önemlidir. Beyliğinde fermanı şöyledir:

« Bugünden sonra divanda, dergahta, mecliste ve meydanda Türkçeden başka dil kullanılmayacaktır»

Türkçe, Türkiye, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve Kıbrıs Cumhuriyeti'nin resmî; Romanya, Makedonya, Kosova ve Irak'ın ise tanınmış resmî bölgesel dilidir.

Türk dilini resmi olarak tanımayan ancak Türk azınlıklara kendi dillerinde eğitim hakkı veren (ülkenin resmi dilinin zorunlu eğitiminin yanı sıra) birkaç Osmanlı sonrası ülke de vardır; bu Bulgaristan ve Tunus'ta uygulanmaktadır.

Türkçenin çeşitli varyantları Batı Avrupa'daki milyonlarca Türk göçmen ve onların torunları tarafından da kullanılmaktadır, ancak bu ülkelerde resmi olarak tanınmamaktadır.

Lehçe ve ağızlar

Kuzey Makedonya'daki Centar Župa Belediyesi'nin bayrağının ortasında Makedonca ve Türkçe yazılar yer almaktadır.

Türkiye'de konuşulan üç büyük Anadolu Türkçesi lehçe grubu vardır: Batı Anadolu lehçesi (kabaca Fırat'ın batısında), Doğu Anadolu lehçesi (Fırat'ın doğusunda) ve Trabzon, Rize ve Artvin'in kıyı ilçeleri gibi Doğu Karadeniz kıyılarındaki lehçeleri içeren Kuzey Doğu Anadolu grubu.

Rumeli Türk ağızları olarak da adlandırılan Balkan Türk ağızları iki ana gruba ayrılır: "Batı Rumeli Türkçesi" ve "Doğu Rumeli Türkçesi". Batı ağızları Kuzey Makedonya, Kosova, Batı Bulgaristan, Kuzey Romanya, Bosna ve Arnavutluk'ta konuşulmaktadır. Doğu lehçeleri ise Yunanistan, kuzeydoğu/güney Bulgaristan ve güneydoğu Romanya'da konuşulmaktadır. Bu ayrım kabaca batı ve doğu Bulgaristan arasında Lom'un doğusundan başlayıp güneye doğru Vratsa, Sofya ve Samokov'un doğusuna kadar devam eden ve batıya dönerek Sırbistan ve Kuzey Makedonya sınırına yakın Kyustendil'in güneyine ulaşan bir sınır çizgisini takip eder. Doğu ağızları, batı bölgesinde bulunan bazı fonetik özelliklerden yoksundur; bu nedenle ağızları Orta Anadolu ağızlarına yakındır. Batı Karadeniz bölgesinde konuşulan Türk ağızları (örneğin Ludogorie, Dobruca ve Besarabya) kuzeydoğu Anadolu Karadeniz ağızlarıyla benzerlikler gösterir.

Kıbrıs Türk ağzı, çoğunlukla Konya-Antalya-Adana bölgesinden gelen Osmanlı yerleşimcilerinin yerel ağızlarının özelliklerini korumuştur; ayrıca Kıbrıs Türkçesi Kıbrıs Rumcasından da etkilenmiştir. Bugün, Kuzey Kıbrıs'ta konuşulan çeşitler standart Türkçeden giderek daha fazla etkilenmektedir. Kıbrıs Türk lehçesi, Türkiye'den göç, yeni kitle iletişim araçları ve yeni eğitim kurumları aracılığıyla artan standart Türkçeye maruz kalmaktadır.

Irak'ta iki dilli bir yol levhası (Türkçe ve Arapça).

Irak Türk ağızları, Urfa ve Diyarbakır çevresindeki bazı Güneydoğu Anadolu ağızlarıyla benzerlikler göstermektedir. Bazı dilbilimciler Irak Türk ağızlarını "Anadolu" ya da "Doğu Anadolu ağzı" olarak tanımlamışlardır. Tarihsel olarak Irak Türkçesi, Osmanlı Türkçesi ve komşu Azerbaycan Türkçesinden etkilenmiştir. Ancak İstanbul Türkçesi artık bir prestij dilidir ve lehçeleri üzerinde derin bir etkisi vardır. Bu nedenle Irak Türkçesinin söz dizimi komşu İran Türkçesinden keskin farklılıklar göstermekte ve Türkiye'deki Türk lehçeleriyle benzer özellikler taşımaktadır. Irak Türk ağızları toplu olarak kiplik bakımından Kıbrıs Türkçesi ve Balkan Türkçesi ile de benzerlikler göstermektedir. Irak Türkmenlerinin yazı dili, modern Türk alfabesi kullanılarak İstanbul Türkçesine dayanmaktadır.

Ahıska Türk lehçesi, Ahıska Türk toplumu zorla sürgün edilip Türkiye, Rusya, Orta Asya, Azerbaycan, Ukrayna ve Amerika Birleşik Devletleri'ne dağılana kadar Gürcistan'da konuşulmaktaydı. Kars, Ardahan ve Artvin bölgelerinden gelen Ahıska Türkleri Türkçenin Doğu Anadolu lehçesini konuşmaktadırlar. Ahıska Türkçesi lehçesi, Ahıska Türklerinin Rus ve Sovyet yönetimi sırasında temas halinde olduğu diğer dillerden de (Azerice, Gürcüce, Kazakça, Kırgızca, Rusça ve Özbekçe dahil) ödünç alınmıştır.

Suriye Türk lehçeleri ülke genelinde konuşulmaktadır. Halep, Tel Abyad, Rakka ve Bayırbucak'ta Güneydoğu Anadolu ağızları (Kilis, Antep, Urfa, Hatay ve Yayladağı ile karşılaştırılabilir) konuşulmaktadır. Şam'da Türkçeyi Yörük şivesiyle konuşurlar. Şu anda Türkçe, Suriye'de en yaygın kullanılan üçüncü dildir (Arapça ve Kürtçeden sonra).

Alfabe

Türklerin icadı olan Orhun (Göktürk) alfabesi

Tarihte Türkler, Orhun, Uygur, Arap, Mani, Brahmi, Süryani, Grek, İbrani, Kiril, Latin alfabelerini kullandılar. Türkiye'de 1928'den beri Latin alfabesi kaynaklı Türk alfabesi kullanılmaktadır.

Türkiye'de Türk Dil Kurumu, Mustafa Kemal Atatürk tarafından 1932 yılında Türk Dili Tetkik Cemiyeti adıyla bağımsız bir kurum olarak kurulmuştur. Türk Dil Kurumu dilin yalınlaşması, Türkçe ile ilgili bilimsel araştırmaların yapılması, yabancı kökenli sözcüklerin değiştirilmesi ile ilgili çalışmalar yapmıştır. Ancak 1983'te çıkarılan bir yasayla Türk Dil Kurumu, Atatürk'ün vasiyetine karşın kapatılarak aynı ad altında Başbakanlığa bağlı bir devlet dairesi kurulmuştur.

Kültür

18. yüzyılda Anadolu'da diyar diyar gezen bir âşık.
Karagöz (sağ) ile Hacivat (sol).
Fazıl Hüsnü Dağlarca

Altay dil grubuna mensup bir dil konuşan Türklerin kültürünün temeli, Orta Asya menşelidir. Anadolu uygarlıkları ve İslam uygarlıklarından gelen kültürün de birleşmesiyle Anadolu’daki Türk kültürü gelişmiştir. Selçuklu ve Osmanlı dönemiyle beraber melez bir kültür ortaya çıkmıştır. 1923 yılından itibaren Türkler, Batı ile de yakınlaşmışlardır.

Türk dilinin ve edebiyatının tespit edilebilen en eski yazılı metinleri VII. Asrın sonlarına ve VIII. Asrın ilk yarısına ait olan dikili taşlardır. Bunlar arasında yer alan 732'de Kültigin, 735'te Bilge Kağan, 720'de Tonyukuk adına dikilen Orhun Yazıtları gerek muhtevaları, gerekse mükemmel dil ve üsluplarıyla Türk dili ve edebiyatının ve tarihinin şaheserleri arasında yer almaktadır. Bu dönemden günümüze ulaşan Türk destanları arasında Yaratılış, Saka, Oğuz Kağan, Göktürk, Uygur, Manas destanları sayılabilir. XIV. asırda yazıya geçirilen "Dede Korkut Kitabı" destan döneminin hatıralarını saklayan, gerek muhteva gerekse dil ve üslup mükemmeliyeti bakımından önem arz eder.

Müzik alanında Türk halk müziği, Türk sanat müziği, Türk pop müziği gibi türler vardır.

Perl yürütülemedi: /usr/bin/perl yürütülebilir bir dosya değil. $wgTimelinePerlCommand öğesinin doğru ayarlandığından emin olun.

Din

İstanbul, Türkiye'deki Sultanahmet Camii, Osmanlı imparatorluk mimarisinin bir örneğidir.
Kıbrıs'ın Larnaka kentindeki Hala Sultan Tekkesi, Osmanlı taşra mimarisinin bir örneğidir. Ümmü Haram'ın istirahatgahı olarak İslam'ın en kutsal mekanlarından biridir ve büyük ölçüde seküler olan Kıbrıs Türk toplumu için önemli bir hac yeridir.

Etnik Türklerin çoğu, Sünni İslam'ın Hanefi mezhebinin öğretilerini takip eden, ibadet eden ya da etmeyen Müslümanlardır. Türkiye ve Kuzey Kıbrıs'taki en büyük Müslüman topluluğun yanı sıra Avusturya, Bulgaristan, Çek Cumhuriyeti, Danimarka, Almanya, Lihtenştayn, Hollanda, Romanya ve İsviçre'deki en büyük Müslüman grupları oluşturmaktadırlar. Sünni Türklerin yanı sıra, yerel İslami gelenekleri Anadolu'ya dayanan Alevi Türkler ve geleneksel olarak Anadolu ve Balkanlar'da yoğunlaşan Bektaşiler de bulunmaktadır.

Genel olarak "Türk İslamı" diğer Orta Doğu-İslam toplumlarına kıyasla "daha ılımlı ve çoğulcu" olarak kabul edilmektedir. Tarihsel olarak, Türk Sufi hareketleri İslam'ın liberal biçimlerini desteklemiştir; örneğin, Mevleviler (Mevlana'yı takip eden semazenler), Bektaşiler ve Yunus Emre gibi Türk hümanist grupları ve düşünürleri İslam'ı uygulamak yerine inancı vurgulamışlardır. Selçuklu Türklerinin yönetimindeki bu hoşgörülü ortamda, 13. yüzyılda Anadolu'ya gelen Türk boyları İslam'ın liberal Sufi versiyonunu kendi Şamanist geleneklerine daha yakın bulmuş ve kültürlerinin bir kısmını (dans ve müzik gibi) korumayı tercih etmişlerdir. Osmanlı'nın son dönemlerinde, Osmanlı aydınları tarafından uygulamaya konulan Tanzimat politikaları İslam'ı modernleşme reformlarıyla kaynaştırmış; bunu 20. yüzyılda Atatürk'ün laiklik reformları izlemiştir.

Sonuç olarak, siyasi olarak laik olma eğiliminde olan ve ibadet etmeyen çok sayıda Türk Müslüman da bulunmaktadır. Örneğin, Kıbrıs'ta Kıbrıslı Türkler genellikle son derece laiktir ve camilere sadece özel günlerde (cenaze törenleri gibi) giderler. Buna rağmen, Ümmü Haram'ın istirahatgahı olan Larnaka'daki Hala Sultan Tekkesi, İslam'ın en kutsal mekanlarından biri olarak kabul edilmekte ve seküler Kıbrıs Türk toplumu için de önemli bir hac mekanı olmaya devam etmektedir. Benzer şekilde, Irak'ta olduğu gibi Levant'ın diğer kentsel bölgelerinde de Türk azınlık, 1923'te kuruluşundan bu yana Türkiye Cumhuriyeti'nde uygulanan din-devlet ilişkilerinin laik yorumunu içselleştirmiş olarak çoğunlukla laiktir.

Köln'deki neo-Osmanlı Köln Merkez Camii Almanya'daki en büyük camidir ve çoğunlukla Türk Alman toplumuna hizmet vermektedir.
Amsterdam'daki neo-Osmanlı Westermoskee Hollanda'daki en büyük camidir ve çoğunlukla Türk Hollandalı topluluğuna hizmet vermektedir.

Kuzey Afrika'da Türk azınlıklar geleneksel olarak kendilerini Maliki ekolünü takip eden Arap-Berberi nüfustan ayırmışlardır; bunun nedeni Türklerin Osmanlı yönetimi sırasında ataları tarafından bölgeye getirilen Hanefi ekolünün öğretisini takip etmeye devam etmeleridir. Gerçekten de bölgedeki Osmanlı-Türk camileri, Hanefi mezhebinin geleneklerine uygun olarak inşa edilen kalem şeklinde ve sekizgen minareleriyle ayırt edilebilmektedir.

Osmanlı tarzında (yani ya İstanbul camilerine dayanan imparatorluk tarzında ya da taşra tarzlarında) cami inşa etme geleneği, hem geleneksel yerleşim bölgelerinde (örneğin Türkiye, Balkanlar, Kıbrıs ve Levant'ın diğer bölgelerinde) hem de önemli göçmen topluluklarının bulunduğu Batı Avrupa ve Kuzey Amerika'da günümüze kadar devam etmiştir.

Hatta 1960'lardan bu yana Almanya gibi ülkelerde "Türk", "Müslüman" ile eş anlamlı olarak görülmüştür çünkü İslam'ın kendine özgü bir "Türk karakteri" ve görsel mimari tarzı olduğu düşünülmüştür.

Edebiyat

Halide Edib Adıvar

Türk edebiyatı, Türk dilinde yazılmış sözlü ve yazılı metinlerdir. Türklerin İslam’ı kabullerine kadar birçok alfabede yazılan eserler söz konusudur. İslam’ın birçok Türk boyunda yayılması ve gelişmesiyle beraber Arap alfabesine bazı harflerin eklenmesiyle oluşturulan alfabe ile Orta Asya, Anadolu ve Balkanlar’da birçok değerli eser meydana getirilmiştir. Arap asıllı alfabenin kullanılması Osmanlı döneminin öncesinde başlamıştır. Bu yeni dönemle beraber Arapça ve Farsça bilmek de Türkler arasında yayılmaya başlamış, bunun sonucunda bazı tabirler Türk diline taşınmıştır. Ancak, Türk dili geniş coğrafyasında yüzyıllarca hep kendi yapısıyla kullanılagelmiştir.

Orta Asya ve civarında Çağatay Türkçesi, Anadolu ve Balkanlar’da Osmanlı Türkçesi merkezinde oldukça değerli eserler yazılmıştır.

Türk edebiyatının tarihi yaklaşık 1500 yıl öncesine dayanmaktadır. Bilinen en eski Türk yazıları 8. yüzyıldan kalma Orta Moğolistan'daki Orhun Irmağı vadisinde bulunan Orhun Yazıtları'dır. Türklerin İslam'ı kabul ettikten sonraki edebiyat metinleri şiir, nesir, lügatler, fıkıh eserleri, peygamberler tarihi, şecere türü yapıtlardır. 15. yüzyılda Dede Korkut Kitabı ile devam eden destan türüne ek olarak, mektuplar, menakıplar, tarihler, tezkireler nesir türünün biçimleridir.

Türk halk edebiyatı, âşık ve tekke kollarıyla eski çağlardan beri süregelir. Halk edebiyatının bilmece, destan, masal, efsane, hikâye, atasözü, fıkra, menkıbe, deyim, oyun biçimleri vardır. Tekke edebiyatının nefes, ayin, ilahi, naat, mevlit, münacat kalıplarıyla gelen kolları günümüze ulaşmıştır. Halk edebiyatı yanında klasik edebiyat denilen Divan edebiyatı gelişmiştir. Batı'da roman türünün yaygınlaşmasıyla Türk edebiyatı da telif ve tercümelerle 1800'lerden başlayarak bu yöne eğilmiştir.

Türkiye'de Cumhuriyet döneminin ilk devrinde Millî Edebiyat hâkimdir. Halk diliyle yazan ve Genç Kalemler dergisinde toplanan yazarlar eserlerinde Türklüğü, vatanı, kurtuluş mücadelesini anlatmışlar; kendilerinden önceki bireye dönük Edebiyat-ı Cedidecileri eleştirmişlerdir. Bu devrin en önemli yazarlarına örnek olarak Yakup Kadri Karaosmanoğlu ve Halide Edib Adıvar verilebilir. Millî Edebiyat'ın milliyetçi görünümü sonraki devirde Anadoluculuk ve halkçılık olarak edebiyata yansımıştır. Bu dönemde Beş Hececiler ve Yedi Meşaleciler grupları kurulmuştur. Daha sonra II. Dünya Savaşı ve savaşın siyasi etkileriyle toplumculuk ve köycülük akımları güçlenmiştir. Âşık ve tekke edebiyatı, modernleşmenin etkisiyle gücünü kaybetmiştir. Divan edebiyatından ise Dil Devrimi, Türkçenin ön plana çıkarılması ve değişen edebiyat akımlarıyla, Osmanlı'ya ait bir tür olarak vazgeçilmiştir.

Modern Türk edebiyatı öykü, roman, eleştiri, deneme, şiir ve tiyatro eserleri gibi hemen her türde örnekler içermektedir. Genellikle modernist bir çizgide seyretmekte olsa da postmodernizmin etkileri de yoğun olarak görülmektedir.

Müzik

Türk müziği, Türklerin yüzlerce yıldan beri geliştirdikleri, bugünkü özellikleri Selçuklu ve Osmanlı döneminde belirginleşen müziktir. Musiki, Osmanlı döneminde halk ve üst kültür çevrelerinde birbiriyle ilişkili, fakat karakterleri farklı iki ana dal olarak gelişmiştir. Osmanlı'nın son dönemindeki modernleşme hareketleriyle Batı etkisi görülmeye başlanmış, bu etki Cumhuriyet döneminde daha da artmıştır.

Türklerin İslam'ı kabullerinden çok önce dinî törenleri yöneten şaman, kam ya da baksı, elinde belirli sesler çıkaran demir parçalarının bağlı bulunduğu bir değnekle topluluğu etkiliyordu. Bu törenlerde davulun da önemli bir yeri vardır.

Hun Türklerinde, Uygur Türklerinde, Selçuklu Hanedanında ve Osmanlılarda müziğe büyük yer ve önem veriliyordu. Ozanları ve kopuzcuları olmayan hiçbir Selçuklu ordusu yoktur.

Eski Türk hakanlarının saraylarında ve ordugâhlarında musiki takımları 9 kök denilen eserleri her gün çalardı.

Geleneksel Türk müziği

Halk müziği ve Klasik Türk müziği arasında çok önemli bir bağ vardır. Nitekim türkülerin pek çoğunda klasik musiki makamları kullanılmıştır. Aynı şekilde, türkü, köçekçe, oyun havası, sirto, vb. halk musikisi formları klasik Türk musikisinde kullanılmıştır. İsmail Dede Efendi, Şakir Ağa, Şevki Bey gibi büyük klasik musiki bestekârlarının hemen hepsinin halk musikisi formlarını kullandıkları gözlemlenir.

  • Şehirlerde, saray çevresinde ve konaklarda
Kâr, beste, semai, şarkı
  • Köylerde
Türkü, bozlak, uzun hava, zeybek, oyun havası
  • Kışlalarda
Mehter müziği

Klasik Türk müziği

Osmanlı İmparatorluğu yalnız musiki sanatına değil musiki ilmine de büyük önem vermiştir. Türk müziğinin Arap, Acem, eski Yunan ve Bizans asıllı olduğunu ileri sürenler vardır. Ancak Klasik Türk müziği genel nitelikleri bakımından Türk asıllıdır. Osmanlı uygarlığı her alanda büyük bir sentez geliştirdiği gibi, Türk müziği potasında yerel pek çok renk bu müziğin parçası haline gelmiş ve bunun karşılığında da Osmanlı musikisi devletin kapsadığı topraklar ve ötesine büyük etkilerde bulunmuştur.

Türk halk müziği

Halk türkülerinin ölçülü olanına kırık hava, ölçüsüz olanına uzun hava denir. Uzun havalar Anadolu'nun değişik bölgelerinde “bozlak, türkmani, maya, hoyrat, divan, ağıt” gibi adlarla anılır. Bunlar genellikle Karacaoğlan, Emrah, Ruhsati, Sümmani ve daha birçok tanınmış halk ozanının deyişleri üzerine yakılmıştır.

Klasik Batı müziği

Türkiye'de Cumhuriyet döneminde girişilen devrim hareketleri sanat konularına da yöneldi. Daha çok klasik Batı müziğine önem verildi.

1924'te Ankara'da Musiki Muallim Mektebi kuruldu. Osmanlı sarayındaki müzik topluluğu başkente getirilerek Riyaseti Cumhur Filarmoni Orkestrası adıyla konserler vermesi sağlandı.

Popüler müzik

1970'lerden sonra geniş halk kitlelerine hitap eden müziktir. Şu kategorilere ayrılır:

  • Türk Pop Müziği
  • Türkçe Rock Müziği (türevleri; Alternatif rock, Anadolu rock, Karadeniz rock, Heavy Metal)
  • Türkçe Dans Müziği
  • Türkçe Rap Müziği
  • Türkçe Caz
  • Arabesk müzik (türevleri; Arabesk-Pop müzik, Protest müzik, Özgün müzik)
  • Fantezi müzik (türevleri; Fantezi-Pop müzik, Hafif Sanat müziği)

Sanat

Sultanahmet Camii iç görünüşü, İstanbul

Mimaride dinî yapılar anıtsaldır. Yakın Çağ'a kadar temel üslup Koca Sinan'da belirginleşmiştir. Resimde ve heykelde dinin etkisiyle gelişme olmamıştır, ancak minyatür ve süsleme sanatlarında olmuştur. Türk sanatı çini, hat, ebru, seramik, tezhip ve halıcılıkta gelişmiştir. Müzik gerek sivil gerek askerî müzikte sanat müziğinden hafif müziğe çevrilir. Dinî müzik Türk müziğinin önemli unsurudur. Halk müziği, klasik ve arabesk niteliktedir. Türk sanat müziği çağdaş bir sesle, hafif müzik klasik ve pop müzikle gelişmektedir.

Türk edebiyatı şiir, hikâye, deneme, mizah, eleştiri dallarında eski ve yeni formatlarda dünya dillerine çevrilen eserler üretmektedir. Sözlü edebiyat geleneği, dini edebiyat formunda yaygındır ve en meşhuru kandillerde okunan mevliddir. Halk edebiyatında dünyaya Nasreddin Hoca tanıtılmış, halk danslarıyla ve seyirlik sanatlarla tarihi kültür yapıları yaşatılmıştır

Mimari

Tarihi Odunpazarı Evleri, Eskişehir

Erken dönem Anadolu Türk mimarisi Türk kavimlerinin Anadolu’ya göç etmeye başladığı dönem ile Osmanlı Beyliği’nin kurulduğu dönem arasındaki mimariyi inceler. Osmanlı ve Cumhuriyet dönemi mimarileri de özel bir önem arz etmektedir.

Türklerin çok değişik coğrafi koşullar, değişik kültür çevreleri içinde, uzun zaman aralığında oluşturduğu mimari eserler söz konusu edildiğinde, Anadolu Türk mimarisine özel bir yer tutmaktadır

Beylikler mimarisi

  • Hasankeyf
  • Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası
  • Malabadi Köprüsü
  • İsa Bey Camii
  • Yivli Minare

Selçuklu mimarisi

  • Gök Medrese
  • Sultanhanı
  • Alarahan
  • İshaklı Kervansarayı
  • Sarıhan Kervansarayı
  • Selime Sultan Türbesi
  • Hunad Hatun Külliyesi
  • Tutuşiye Medresesi

Anadolu Selçuklu mimarisi

  • Akköprü
  • Karatay Medresesi
  • Çifte Minareli Medrese
  • Eğri Minare
  • Sultan Alaeddin Camii
  • Sultan Han
  • İnce Minareli Medrese

Osmanlı mimarisi

  • Nusretiye Camii
  • Ortaköy Camii
  • Dolmabahçe Sarayı
  • Beylerbeyi Sarayı
  • Sadullah Paşa Yalısı
  • Kuleli Kışlası
  • Pertevniyal Valide Sultan Camii
  • Laleli Camii
  • Topkapı Sarayı
  • Sultanahmet Camii
  • Selimiye Camii
  • Süleymaniye Camii
  • Sokullu Mehmet Paşa Camii
  • Drina köprüsü
  • Kanuni Sultan Süleyman Köprüsü
  • Fatih Camii
  • Bursa Ulu Camii

Geleneksel Türk mutfağı

Türk mutfağı

Türk mutfağı Türklerin millî mutfağıdır. Osmanlı kültürünün mirasçısı olan Türk mutfağı hem Balkan ve Ortadoğu mutfaklarını etkilemiş hem de bu mutfaklardan etkilenmiştir. Ayrıca Türk mutfağı yörelere göre de farklılıklar gösterir. Karadeniz mutfağı, Güneydoğu mutfağı, Orta Anadolu mutfağı gibi birçok yöreler kendilerine ait zengin bir yemek haznesine sahiptirler.

Yörelere göre Türk mutfağı

Türk kahvesi

Osmanlı kültürünün mirasçısı olan Türk mutfağı kendi içerisinde yörelere göre birtakım farklılıklar barındıran çok zengin bir yemek yelpazesini içerir:

  • Marmara Bölgesi yemekleri
  • Akdeniz Bölgesi yemekleri
  • Ege Bölgesi yemekleri
  • Karadeniz Bölgesi yemekleri
  • İç Anadolu Bölgesi yemekleri
  • Doğu Anadolu Bölgesi yemekleri
  • Güneydoğu Anadolu Bölgesi yemekleri

Spor

Türk spor tarihi Yaşar Doğu, Tanju Çolak, Cemal Kamacı, Naim Süleymanoğlu, Hidayet Türkoğlu, Hamza Yerlikaya, Halil Mutlu, Nevin Yanıt, Nurcan Taylan, Sinan Şamil Sam, Süreyya Ayhan gibi millî sporcuların başarılarına rağmen toplumda (özellikle Türkiye’de) spor yapma yaygınlığı ve spora ayrılan bütçe kısıtlıdır. En kabul gören spor futboldur. Geleneksel yağlı güreşi, cirit ve at yarışları ata sporu olarak sürerken avcılık, binicilik, kılıç, okçuluk, boks, atletizm, halterde dünya ve olimpiyat dallarında uluslararası başarılar gösterilmektedir.

Türk diasporası

Bu hesaplamalara Türkiye'de ya da daha önceden Osmanlı bölgesi olan Irak, Suriye, Bulgaristan, Kıbrıs, Yunanistan, Makedonya ve Kosova'da yaşayan insanlar dahil edilmemiştir.

Ülke ya da bölge Türk vatandaşları
(2004)
Türk vatandaşları
(2006)
Toplam Türk nüfusu Ülke ya da bölge toplam
Nüfusu (2009)
% Türk Daha fazla bilgi
Almanya 1,924,154 1,738,831 2,812,000 4,000,000 82,329,758 3.4%-4.8% Almanya Türkleri
Fransa 341,728 423,471 500,000 64,057,792 0.78% Fransa Türkleri
Birleşik Krallık 90,000 52,893 500,000 61,113,205 0.81% Birleşik Krallık Türkleri
Amerika Birleşik Devletleri 220,000 250,000 500,000 307,212,123 0.16% ABD Türkleri
Hollanda 330,728 364,333 400,000 16,715,999 2.3% Hollanda Türkleri
Avusturya 130,703 113,635 300,000 8,210,281 3%-3.65% Avusturya Türkleri
Belçika 45,866 39,664 200,000 10,414,336 1.92% Belçika Türkleri
Suudi Arabistan 100,000 120,000 200,000 28,686,633 0.69% Suudi Arabistan Türkleri
Avustralya 56,261 64,500 150,000 21,262,641 0.70% Avustralya Türkleri
Kazakistan 6,000 9,593 150,000 15,399,437 0.58%-0.71% Kazakistan Türkleri
Azerbaycan 16,000 16,000 110,000 8,832,000 0.50%-1.21% Azerbaycan Türkleri
Rusya 18,000 22,808 100,000 140,041,247 0.07% Rusya Türkleri
İsviçre 79,470 73,861 100,000 7,604,467 1.31% İsviçre Türkleri
Libya 3,200 1,350 80,000 6,173,579 1.26% Libya Türkleri
İsveç 31,894 63,580 70,000 9,059,651 0.77% İsveç Türkleri
Danimarka 31,978 54,859 70,000 5,500,510 1.1% Danimarka Türkleri
Brezilya - - 58,973 198,739,269 0.03%
Kırgızistan 3,200 3,380 55,000 5,431,747 1.01% Kırgızistan Türkleri
Kanada 40,000 41,000 50,000 140,000 33,487,208 0.15%-0.41% Kanada Türkleri
İsrail 22,000 30,000 30,000 7,233,701 0.30% İsrail Türkleri
Venezuela - - 28,000 26,814,843 0.10%
İtalya 5,284 14,124 16,255 58,126,212 0.02% İtalya Türkleri
Norveç 10,915 15,356 16,000 4,660,539 0.33% Norveç Türkleri
Japonya 2,424 6,309 10,000 127,078,679 0.007% Japonya Türkleri
Özbekistan 700 - 10,000-15,000 27,606,007 0.03%-0.05% Özbekistan Türkleri
Ukrayna 550 - 8,844 10,000 45,700,395 0.02% Ukrayna Türkleri
Finlandiya 1,981 7,000 7,000 5,322,588 0.10% Finlandiya Türkleri
Katar 1,348 - 7,000 833,285 0.8% Katar Türkleri
Türkmenistan 5,000 7,000 7,000 4,884,887 0.10% Türkmenistan Türkleri
Birleşik Arap Emirliği - 5,484 5,500 4,798,491 0.11% Birleşik Arap Emirliği Türkleri
Afganistan - 4,500 4,500 28,396,000 0.01% Afganistan Türkleri
Kuveyt 1,922 3,260 3,262 2,691,158 0.11% Kuveyt Türkleri
Meksika - - 3,100 111,211,789 0.002%
Dubai - 3,000 3,000 2,262,000 0.13%
Ürdün 1,600 2,500 2,500 6,342,948 0.025% Ürdün Türkleri
Polonya - 2,500 2,500 38,482,919 0.002% Polonya Türkleri
İspanya 1,289 - 2,500 40,525,002 0.006% İspanya Türkleri
İrlanda - - 2,000-3,000 4,203,200 0.05%-0.07% İrlanda Türkleri
Çek Cumhuriyeti - - 1,700 10,211,904 0.006%
Macaristan - - 1,700 9,905,596 0.004% Macaristan Türkleri
Arjantin - - 1,364 40,913,584 0.003%
Güney Afrika 1,100 - 1,100 49,052,489 0.002% Güney Afrika Türkleri
Şili - - 1,000 16,601,707 0.005% Şili Türkleri
Lihtenştayn 809 - 894 34,761 2.57% Liechtenstein Türkleri
Fas - - 853 34,859,364 0.002%
Uruguay - - 695
Yeni Zelanda - - 600 4,213,418 0.01% Yeni Zelanda Türkleri
Moldova 1,000 - 464 4,320,748 0.01% Moldova Türkleri
Lüksemburg 287 - 450 480,222 0.06% Lüksembourg Türkleri
Tacikistan 400 - 400 7,349,145 0.005%
Hırvatistan - - 300 4,489,409 0.006% Hırvatistan Türkleri
Hong Kong - - 260 7,055,071 0%
Slovenya - - 259 2,023,358 0.01%
Portekiz - - 250 10,707,924 0%
Endonezya - - 250 240,271,522 0%
Kongo Cumhuriyeti - - 228 4,012,809 0.005%
Beyaz Rusya 154 - 154 9,648,533 0%
Slovakya - - 150 5,463,046 0.002%
Moğolistan - - 134 3,041,142 0.003%
Hindistan - - 126 1,166,079,217 Hindistan Türkleri
Tayvan - - 100-499 22,974,347 0.002%
İzlanda - - 68 306,694 0.02%
Malta 53 405,165
Porto Riko - - 44 3,994,259 0.001%
Litvanya - - 35 3,555,179 0%
Cezayir - - 31 34,178,188 0%
Estonya - - 24 1,299,371 0%
Letonya - - 9 2,231,503
Grönland - - 8 57,600 0.013%
Güney Kore - - 8 (1991) 48,508,972 0.001%
Bahamalar - - 4 309,156 0.001%
Bolivya - - 2 9,775,246 0.003%
Diğer bilinmiyor 35,375 bilinmiyor bilinmiyor bilinmiyor
Toplam 3,518,726 3,693,121
Alt bağlı
Üst bağlı

Türklerin genetiği

Türk Y-DNA haplogruplarına bakılırsa, Türklerin %49,2'si E3b, G, J, I gibi Avrupalı ve Yakın Doğulu haplogrupları taşırken, %36'sı L, N, K, C, Q, O, R1a, R1b gibi Orta Asya kökenli haplogruplara sahip. Ayrıca Türklerin %1,5'u R2 ve H gibi Hint yarımadası kökenli haplogrupları taşımakta iken, %1'i de A, E3*, E3a gibi Afrika kökenli haplogruplara sahiptir.

J1=9% - Arap Yarımadası insanları arasında

J2=24% - Güneydoğu Avrupa ve Güneybatı Asya halkları arasında

R1a=6.9% - Doğu Avrupalılar ve Orta Asyalılar arasında

I=5.3% - Orta Avrupalılar ve Balkan halkları arasında

R1b=14.7% -Orta Asya ve Batı Avrupalılar arasında

G=10.9% - Kafkas halkları arasında

E1b1b=11.3% - Balkan nüfusu arasında

N=3.8% - Sibirya ve Altay nüfusu arasında

T=2.5% - Akdeniz ve Güney Asya nüfusu

K=4.5% - Asya nüfusu arasında

L=4.2% - Hindistan ve Horasan nüfuslarında

Q=1.9% - Kuzey Altay nüfusunda

iGENEA'ya göre Türk Y-DNA'sı: G %28 (İskit geni, Türk ve Kafkas halklarında görülür), R1b %21 (Batı Avrupalı Keltler ile bazı Orta Asyalılarda görülür), J %16 (Ortadoğu geni), F %11 (Uzakdoğu ve Orta Asya'da yaygındır), K %11 (Kuzey Afrika geni), R1a %9 (Kurgan geni, Türkler ve Slavlarda yaygındır), I2a %4 (Nordik, Arnavut ve Cermenlerde görülür).

İsveçli Linnaeus (1735), “İri yapılı, beyaz tenli, güzel Osmanlı”yı, beyaz Kafkas ırkından -yani Avrupalı- saymıştı. Fizyonomist Lavrater (1854)’e göre Türkler, Küçük Asya kanı ile Tatar (Mongoloid, sarı) ırkın maddi özelliklerinin melezi idi. Blumenberg (1865), antropolojik sınıflamasına göre, Türkler beyaz ırktandı. Garn (1964), Orta Asya steplerinin yerleşik ya da göçebe hayvancılarının fizik özelliklerini, doğal seçilim sonucu ortaya çıkan değişmelerle açıklamaya çalışır. Hazar Denizi ile Pamir Yaylası arasını yurt edinmiş insanlar, ne tam beyaz ne de sarı idi, öteki ırklarla karışmış, zamanla değişikliğe uğramışlardı.

Wallois’e göre, Türk, Türk-Tatar veya Turan ırkının bazı fiziksel (görünür) beden özellikleri Moğol ırkına benzediği için, çoğu araştırmacılar, Turanlıları sarı ırktan saymışlardı. Oysa Turanlıları beyaz (Kafkas) ırkın Orta Asya’ya doğru uzanan dalı veya kolu saymak daha doğru olurdu. Turan (Orta Asya) düzlüklerinde göçebelik yapan Türklerin, Moğollarla karışmış bulunmaları olasıydı. Weiner (1971), Anadolu ırkının Küçük Asya'dan Pamir'e kadar uzanan vadilerde yaşadığını, Ermeni veya Kafkas ırkının alt grubu olan Dinarik ırkla benzerlikleri nedeniyle Avrupa kökenli sayıldıklarını söylemektedir.

Afet İnan, yaptığı çalışmalarda; Anadolu (Türk) ırkının %75 oranında Brakisefal, düz ince burunlu, kahverengi saçlı, sonuç olarak "Dinarik" ile karışmış Alpli yani "Beyaz-Ari" olduğu sonucuna varmıştı. Moğolların oranı % 5'ten azdı. Gerçi fenotipik (görünür) özellikler böyleydi; ama kan grupları gibi genotipik (laboratuvarda saptanan görünmez) bazı özellikler Türklerin, Sarı Asyalılarla, Beyaz Avrupalılar arasında bulunduğu görüşünü desteklemektedir.

2019 ve 2020'deki son çalışmalar, Doğu Asyalıları (Mongoloidler) karakterize eden benzersiz genleri ve DNA soylarını ortaya çıkardı. Doğu Asya ile ilgili insanlar Avrupalılardan ve Afrikalılardan açıkça ayırt edilebilir.

Etimoloji ve tanım

"Türkler" ile ilgili ilk kesin referanslar, çoğunlukla altıncı yüzyıla kadar uzanan Çin kaynaklarından gelmektedir. Bu kaynaklarda "Türk", Göktürklere atıfta bulunan "Tujue" (Çince: 突厥; Wade-Giles: T'u-chüe) olarak geçmektedir.

"Türk" etnoniminin kökenine ilişkin çeşitli teoriler vardır. Herodot'un (MÖ 484-425) İskit kralı Targitaos'a atıfta bulunmasıyla bağlantılı olabileceğine dair bir iddia vardır; ancak Mayrhofer (apud Lincoln) Ταργιτάος Targitaos için "gücü uzun süren" anlamına gelen Eski İran *darga-tavah-'dan İran etimolojisi atfetmiştir. MS birinci yüzyıl boyunca.., Pomponius Mela, Azak Denizi'nin kuzeyindeki ormanlarda yaşayan "Turcae "lerden bahseder ve Yaşlı Plinius aynı bölgedeki insanlar arasında "Tyrcae "leri sayar; ancak İngiliz arkeolog Ellis Minns, Tyrcae Τῦρκαι'nin Herodot'a göre Thyssagetae'nin ötesinde yaşayan bir halk olan Iyrcae/Iyrkai için "yanlış bir düzeltme" olduğunu iddia etmiştir (Histories, iv. 22) Antik çağda isimleri Tür(ü)k'ün yabancı transkripsiyonları olabilecek Togarma, Turukha/Turuška, Turukku gibi bazı gruplara atıflar vardır; ancak Amerikalı tarihçi Peter B. Golden'a göre, bu eski halklardan bazılarının Türklerle herhangi bir bağlantısı mümkün olsa da, bu pek olası değildir.

19. yüzyılda Türk kelimesi Anadolu köylülerini ifade ediyordu. Osmanlı yönetici sınıfı kendilerini Türk olarak değil Osmanlı olarak tanımlıyordu. 19. yüzyılın sonlarında, Osmanlı üst sınıfları Avrupa'nın milliyetçilik fikirlerini benimsedikçe, Türk terimi daha olumlu bir anlam kazandı.

Osmanlı döneminde millet sistemi toplulukları dini temelde tanımlıyordu ve bugün bazıları sadece Sünni inancına sahip olanları gerçek Türk olarak görüyor. Türk Yahudileri, Hıristiyanlar ve Kızılbaş Aleviler bazıları tarafından Türk olarak kabul edilmemektedir. 20. yüzyılın başlarında Jön Türkler, Osmanlı milliyetçiliğini Türk milliyetçiliği lehine terk ederken, sonunda yeni Türkiye Cumhuriyeti'nin adında kullanılan Türk adını benimsediler.

Türk Anayasası'nın 66. Maddesi "Türk "ü "Türk devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes" olarak tanımlamaktadır.

Coğrafi dağılım

Türk yerleşiminin geleneksel alanları

Türkiye

Başkent Ankara'daki 2007 Cumhuriyet Protestolarında Türk halkı devletin laiklik ilkesini destekliyor.

Etnik Türkler Türkiye'deki en büyük etnik gruptur ve sayıları yaklaşık 60 milyon ila 65 milyon arasındadır. Bölgeye 11. yüzyıldaki Selçuklu fetihlerinden günümüze kadar devam eden farklı tarihsel Türk göçleri (özellikle komşu ülkelerden gelen Türk mülteciler) nedeniyle, etnik Türkleri coğrafi alt gruplara göre ayırt edebilen çeşitli aksanlar ve gelenekler vardır. Örneğin, en önemlisi, kültürleri Türk milliyetçi ideolojisinin köklerinin altını çizmede etkili olan Asyatik Türkiye'nin orta çekirdeğindeki Anadolu Türkleridir. Ayrıca Yörükler gibi doğrudan Orta Asya'dan gelen göçebe Türk boyları; kuzeyde "konuşmaları büyük ölçüde başka yerlerde değer verilen sesli harf uyumundan yoksun" Karadeniz Türkleri; on dokuzuncu ve yirminci yüzyılın başlarında eski Osmanlı topraklarından zulümden kaçan muhacirlerin (Türk mülteciler) torunları ve 1900'lerin ortalarından bu yana ayrımcılık ve zulümden kaçmaya devam eden daha yeni mülteciler de vardır.

Başlangıçta Doğu Trakya ve Anadolu'ya gelen muhacirler, Avrupalı sömürgeci güçler (Cezayir'deki Fransa veya Kırım'daki Rusya gibi) tarafından ilhak edilen eski Osmanlı topraklarından kaçarak gelmişlerdir; ancak en büyük etnik Türk göç dalgaları, Balkan Savaşları'nın bölgenin çoğunun Osmanlı kontrolünden bağımsızlaşmasına yol açtığı 19. yüzyılın sonları ve 20. yüzyılın başlarında Balkanlar'dan gelmiştir. En büyük muhacir dalgaları Balkanlar'dan (özellikle Bulgaristan, Yunanistan, Romanya ve Yugoslavya) gelmiştir; ancak Kıbrıs, İskenderun Sancağı, Orta Doğu (Trans-Ürdün ve Yemen dahil) Kuzey Afrika (Cezayir ve Libya gibi) ve Sovyetler Birliği'nden de (özellikle Ahıska'dan) önemli sayıda muhacir gelmiştir.

Eski Osmanlı topraklarında kalan Türkler daha sonra da ayrımcılık ve zulümle karşı karşıya kalmaya devam etmiş, bu da birçoğunun, özellikle de 1944'te Joseph Stalin tarafından sürgün edilen Türk Ahıskalıların Türkiye'ye sığınmasına yol açmıştır; Yugoslavya'daki Türk azınlıklar (örn, 1950'lerde Josip Broz Tito rejiminden kaçan Türk Boşnaklar, Türk Hırvatlar, Türk Kosovalılar, Türk Makedonlar, Türk Karadağlılar ve Türk Sırplar); 1955-74 yılları arasında Kıbrıs'ta yaşanan toplumlararası şiddetten kaçan Kıbrıslı Türkler; 1950'ler ve 1970'lerde Arap milliyetçiliğinin yükselişi ve ardından 1980-88 İran-Irak Savaşı sırasında ayrımcılıktan kaçan Türk Iraklılar; 1980'lerde komünist hükümdar Todor Zivkov yönetimindeki sözde "Canlanma Süreci "nin Bulgarlaştırma politikalarından kaçan Türk Bulgarlar ve 1998-99 Kosova Savaşı'ndan kaçan Türk Kosovalılar.

Bugün Türkiye'de yaşayan yaklaşık 15-20 milyon Türk, Balkanlardan gelen mültecilerin torunlarıdır; ayrıca 1,5 milyon Ahıskalı ve 600.000'den fazla Kıbrıslı vardır. Türkiye Cumhuriyeti, zulüm ve savaşlardan kaçan etnik Türk halkı için bir göç ülkesi olmaya devam etmektedir. Örneğin, mevcut Suriye iç savaşı nedeniyle Türkiye'de yaşayan yaklaşık 1 milyon Suriyeli Türkmen bulunmaktadır.

Kıbrıs

Kıbrıslı Türkler, Osmanlı Türk atalarının 1571 yılında Kıbrıs adasını kolonileştirdiği etnik Türklerdir. Yaklaşık 30,000 Türk askerine Kıbrıs'a yerleştiklerinde toprak verilmiş ve bu da önemli bir Türk toplumunu miras bırakmıştır. 1960 yılında yeni Cumhuriyet hükümeti tarafından yapılan bir nüfus sayımı, Kıbrıslı Türklerin ada nüfusunun %18,2'sini oluşturduğunu ortaya koymuştur. Ancak, 1963 ve 1974 yılları arasında Kıbrıslı Türkler ve Kıbrıslı Rumlar arasında "Kıbrıs sorunu" olarak bilinen toplumlar arası çatışmalar ve etnik gerilimler yaşanınca, Kıbrıs Rum hükümeti 1973 yılında Kıbrıslı Türklerin dahil edilmediği bir nüfus sayımı gerçekleştirdi. Bir yıl sonra, 1974'te, Kıbrıs hükümetinin İstatistik ve Araştırma Dairesi Kıbrıslı Türk nüfusunun 118,000 (veya %18.4) olduğunu tahmin etti. Kıbrıs'ta 15 Temmuz 1974'te Yunanistan'la birleşmeyi ("Enosis" olarak da bilinir) savunan Kıbrıslı Rumlar ve Yunanlılar tarafından gerçekleştirilen darbenin ardından Türkiye askeri müdahalede bulunarak adanın kuzey kesiminde Kıbrıslı Türklerin kontrolünü tesis etti. Bu nedenle, Kıbrıs Cumhuriyeti tarafından yapılan nüfus sayımlarında, tanınmayan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ne yerleşmiş olan Kıbrıslı Türk nüfus hariç tutulmuştur. Türkiye 1975 ve 1981 yılları arasında kendi vatandaşlarını Kuzey Kıbrıs'a yerleşmeye teşvik etmiştir; CIA tarafından hazırlanan bir rapor Kıbrıs'ta yaşayanların 200,000'inin Türk olduğunu öne sürmektedir.

Balkanlar

Etnik Türkler, Osmanlı döneminde yerleştikleri Yunanistan, Kuzey Makedonya, Kosova, Romanya ve Bulgaristan'ın belirli bölgelerinde yaşamaya devam etmektedir. 2019 yılı itibariyle Balkanlar'daki Türk nüfusu 1 milyonun üzerindedir. Balkan Türklerinin büyük çoğunluğu Osmanlı'nın gerileme dönemindeki Müslüman zulmünde öldürülmüş ya da sürülmüş ve Türkiye'ye muhacir olarak gelmişlerdir.

Rumeli/Balkan Türklerinin çoğunluğu Osmanlı yerleşimcilerinin torunlarıdır. Bununla birlikte, Anadolu Türklerinin Balkanlar'a ilk önemli yerleşim dalgası, 1262 yılında Michael VIII Palaiologos'un sarayına kaçan Selçuklu sultanı Kaykaus II'nin (d. 1237 - ö. 1279/80) yerleşik ve göçebe tebaasının kitlesel göçüne kadar uzanmaktadır.

Arnavutluk

Türk Arnavutlar Balkanlar'daki en küçük Türk topluluklarından biridir. Arnavutluk Osmanlı egemenliğine girdikten sonra ülkede Türk kolonizasyonu çok az olmuştur; ancak 1415-30 yıllarında bazı Anadolu Türk yerleşimcileri gelmiş ve kendilerine tımar mülkleri verilmiştir. 2011 nüfus sayımına göre Türkçe ülkede en çok konuşulan altıncı dildir (Arnavutça, Yunanca, Makedonca, Romanca ve Aromanca'dan sonra).

Bosna Hersek

Türk Boşnaklar, Bosna Hersek'in Osmanlı egemenliğine girmesinden bu yana bölgede yaşamaktadır. Böylece Türkler ülkedeki en eski etnik azınlığı oluşturmaktadır. Bosna Hersek'in Avusturya-Macaristan yönetimi altına girmesiyle birlikte Türkiye'ye yaşanan kitlesel göç nedeniyle Türk Boşnak topluluğu önemli ölçüde azalmıştır.

2003 yılında Bosna Hersek Parlamenterler Meclisi, Türk azınlığın kültürel, dini, eğitim, sosyal, ekonomik ve siyasi özgürlüklerini resmi olarak koruyan "Ulusal Azınlık Mensuplarının Haklarının Korunmasına İlişkin Kanun "u kabul etmiştir.

Hırvatistan

Türk Hırvatlar bölgeye çeşitli Hırvat-Osmanlı savaşları sırasında yerleşmeye başlamıştır. Küçük bir azınlık olmalarına rağmen Türkler, Hırvatistan'da resmi olarak tanınan 22 ulusal azınlık arasında yer almaktadır.

Kosova

Kosovalı Türkler, Kosova'daki üçüncü büyük etnik azınlıktır (Sırplar ve Boşnaklardan sonra). Mamuša kasabası ve belediyesinde çoğunluğu oluşturmaktadırlar.

Karadağ

Türk Karadağlılar Balkanlar'daki en küçük Türk azınlık grubunu oluşturmaktadır. Karadağ'ın Osmanlı hakimiyetine girmesinin ardından bölgeye yerleşmeye başlamışlardır. Karadağ'daki Türklerin öldürülmesinin yanı sıra tüm Müslümanların katledilmesini içeren tarihi bir olay 1707 yılında gerçekleşmiştir. Etnik temizliğin bu ilk örneği Dağ Çelengi (1846) adlı epik şiirde yer almaktadır. Osmanlı'nın çekilmesinden sonra kalan Türklerin çoğunluğu İstanbul ve İzmir'e göç etmiştir. Bugün geriye kalan Türk Karadağlılar ağırlıklı olarak sahil kasabası Bar'da yaşamaktadır.

Kuzey Makedonya

Türk Makedonlar, Balkanlar'daki en büyük ikinci Türk topluluğunu ve Kuzey Makedonya'daki en büyük ikinci azınlık etnik grubunu oluşturmaktadır. Centar Župa Belediyesi ve Plasnica Belediyesi'nde çoğunluğu oluştururken Mavrovo ve Rostuša Belediyesi, Studeničani Belediyesi, Dolneni Belediyesi, Karbinci Belediyesi ve Vasilevo Belediyesi'nde de önemli topluluklar oluşturmaktadırlar.

Romanya

Türk Romenler Kuzey Dobruca bölgesinde yoğunlaşmıştır. Halen Türk nüfusun çoğunlukta olduğu tek yerleşim yeri Köstence iline bağlı Dobromir'dir. Tarihsel olarak Türk Romenler, Demir Kapı I Hidroelektrik Santrali'nin inşası için Romanya hükümeti tarafından yıkılan ve sular altında bırakılan Ada Kaleh adası gibi diğer bölgelerde de çoğunluğu oluşturmuştur.

Sırbistan

Türk Sırplar, Osmanlı'nın bölgeyi fethetmesinden bu yana Sırbistan'da yaşamaktadır. Geleneksel olarak Sırbistan'ın kentsel bölgelerinde yaşamışlardır. 1830 yılında Sırbistan Prensliği'ne özerklik verildiğinde, Türklerin çoğu "muhacir" (mülteci) olarak Osmanlı Türkiye'sine göç etti ve 1862 yılına gelindiğinde, Belgrad'dan 3.000 kişi de dahil olmak üzere, kalan Türklerin neredeyse tamamı Orta Sırbistan'ı terk etti. Bugün geriye kalan topluluk çoğunlukla Belgrad ve Sancak'ta yaşamaktadır.

Kafkasya

Azerbaycan

Türk Azeriler bölgeye 1578-1603 yılları arasında süren Osmanlı yönetimi sırasında yerleşmeye başlamıştır. Safevi hükümdarı Şah I. Abbas 1615'te bölgenin kontrolünü sağlamlaştırmış ve ardından binlerce insanı Azerbaycan'dan sürmüştür. 1998'de Azerbaycan'da hala ilk Osmanlı yerleşimcilerinin soyundan gelen yaklaşık 19.000 Türk yaşamaktaydı; Azeri toplumunun geri kalanından ayırt edilebilirler çünkü Sünni İslam'ı (ülkedeki baskın Şii mezhebinden ziyade) uygulamaktadırlar.

İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana, Sovyet yönetimi sırasında gelen kitlesel Ahıska Türkü mülteci dalgası nedeniyle Türk Azeri toplumu önemli ölçüde artmıştır.

Gürcistan
Abhazya

Türk Abhazlar, Abhazya'da on altıncı yüzyılda Osmanlı egemenliği altında yaşamaya başladılar. Bugün hala bölgede yaşamaya devam eden Türkler bulunmaktadır.

Meskheti
Türkiyeli Ahıskalılar 14 Kasım 1944, Sürgünü unutmadık yazılı tişörtler giyiyor.

Gürcistan'daki Meskheti'nin Osmanlılar tarafından fethinden önce, on üçüncü yüzyıldan itibaren yüz binlerce Türk istilacı bölgeye yerleşmişti. Bu dönemde, ana şehir Akhaltsikhe, kaynaklarda Türkçe "Ak-sika" veya "Beyaz Kale" adıyla anılıyordu. Bu da bölgenin günümüz Türkçesinde "Ahıska" olarak adlandırılmasını açıklamaktadır. Yerel liderlere Türkçe "Atabek" unvanı verilmiş ve bu unvan on beşinci yüzyılda Gürcistan'ın dört krallığından birinin adı olan Samtskhe-Saatabago, "Atabeklerin ülkesi Samtskhe [Ahıska]" anlamına gelmiştir. 1555 yılında Amasya Barışı'ndan sonra Osmanlılar Ahıska'nın batı kısmını, Safeviler ise doğu kısmını aldılar. Ardından 1578'de Osmanlılar Safevilerin kontrolündeki bölgeye saldırarak Osmanlı-Safevi Savaşı'nı (1578-1590) başlattılar. Meskheti, İran ile imzalanan bir antlaşmanın İran'ın bölgeyi ele geçirme girişimlerine son vermesinin ardından 1639'da tamamen Osmanlı İmparatorluğu'na bağlandı. Daha fazla Türk sömürgecinin gelmesiyle birlikte Türk Ahıska topluluğu önemli ölçüde artmıştır.

Ancak 1883'te Osmanlıların bölgenin kontrolünü kaybetmesiyle birçok Türk Ahıskalı Gürcistan'dan Türkiye'ye göç etmiştir. Türkiye'ye göçler 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı'nın ardından Bolşevik Devrimi (1917) ve Gürcistan'ın Sovyetler Birliği'ne katılmasından sonra da devam etmiştir. Bu dönemde topluluğun bazı üyeleri diğer Sovyet sınırlarına taşınmış, Gürcistan'da kalanlar ise Sovyetleştirme kampanyalarının hedefi olmuştur. Daha sonra, İkinci Dünya Savaşı sırasında, Sovyet yönetimi 1944 yılında geriye kalan 115.000 Türk Ahıskalıyı toplu bir sürgüne tabi tutarak Kafkasya ve Orta Asya Sovyet cumhuriyetlerine yerleşmeye zorlamıştır.

Böylece bugün yüz binlerce Türk Ahıskalı eski Sovyet ülkelerine (özellikle Kazakistan, Azerbaycan, Rusya, Kırgızistan, Özbekistan ve Ukrayna'ya) dağılmış durumdadır. Ayrıca, birçoğu Türkiye ve Amerika Birleşik Devletleri'ne yerleşmiştir. Bu kişileri Gürcistan'a geri gönderme girişimleri sonucunda Gürcistan makamları iki yıllık başvuru süresi içinde (1 Ocak 2010'a kadar) 9,350 kişiyi kapsayan başvurular almıştır.

Levant

Mısır

Türk Mısırlılar çoğunlukla Mısır'ın Osmanlı hakimiyeti döneminde (1517-1867 ve 1867-1914) gelen Türk yerleşimcilerin torunlarıdır. Bununla birlikte, Mısır'ın Fatımi yönetimi hariç, bölge Tuluniler döneminden (868-905) 1952'ye kadar ya Türk kökenli ya da Türk devletinin geleneklerine göre yetişmiş kişiler tarafından yönetilmiştir. Bu nedenle, Memlük Sultanlığı döneminde, Arap kaynakları Bahri döneminin hanedanını Türklerin Devleti olarak adlandırdığını göstermektedir (Arapça: دولة الاتراك, Dawlat al-Atrāk; دولة الترك, Dawlat al-Turk) veya Türkiye Devleti (الدولة التركية, al-Dawla al-Turkiyya). Bununla birlikte, Osmanlı mirası, Mısır'da bugün hala görünür olan Türk kültürünün korunmasında en büyük öneme sahip olmuştur.

Lübnan

Lübnan Türkmenleri, Lübnan'daki etnik gruplardan birini oluşturan etnik Türkmenlerdir. Bölgedeki çeşitli Türk hanedanlarının tarihi egemenliği, Tuluniler (868-905), İhşidiler (935-969), Selçuklular (1037-1194), Memlükler (1291-1515) ve Osmanlılar (1516-1918) dönemlerinde Lübnan'a sürekli Türk göç dalgalarına sahne olmuştur. Bugün Lübnanlı Türk toplumunun çoğunluğu, Anadolu'dan Lübnan'a yerleşen Osmanlı Türklerinin torunlarıdır. Bununla birlikte, 19. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu'nun topraklarının azalmasıyla birlikte, eski Osmanlı topraklarının diğer bölgelerinden gelen etnik Türk azınlıklar, özellikle 1830'da Kuzey Afrika'nın Fransız sömürgesi haline gelmesinden sonra Cezayir Türkleri ve 1897'de Yunanistan'daki huzursuzluk nedeniyle Girit Türkleri Osmanlı Lübnan'ına sığınmıştır.

Suriye

Türkçe konuşan Suriye Türkmenleri, Suriye'deki en büyük ikinci etnik azınlık grubunu oluşturmaktadır (yani Kürtlerden sonra); ancak bazı tahminler, artık Türkçe konuşmayan Araplaşmış Türklerin de hesaba katılması durumunda, toplu olarak ülkedeki en büyük etnik azınlığı oluşturduklarını göstermektedir. Suriye Türkmenlerinin çoğunluğu, Osmanlı yönetimi sırasında (1516-1918) bölgeye gelen Anadolulu Türk yerleşimcilerin torunlarıdır. Bugün çoğunlukla Suriye-Türkiye sınırı yakınlarında, kuzeybatıdaki İdlib ve Halep vilayetlerinden Rakka vilayetine kadar uzanan bölgede yaşamaktadırlar. Ayrıca Lazkiye yakınlarındaki Türkmen Dağı'nda, Humus şehri ve çevresinden Hama'ya kadar olan bölgede, Şam'da ve güneybatıdaki Dera'a (Ürdün sınırında) ve Kuneytra (İsrail sınırında) vilayetlerinde de yaşamaktadırlar.

Suriye'ye Türk göçleri 11. yüzyılda, özellikle Selçuklu Türklerinin 1071'de Kuzey Suriye'ye girip 1078'de Şam'ı ve 1086'da Halep'i almalarından sonra Türk göçebelerin kitlesel göçünün önünü açmalarından sonra başlamıştır. 12. yüzyıla gelindiğinde Türk Zengî hanedanı, Haçlıların saldırılarına karşı koymak için Halep'e Türkmenleri yerleştirmeye devam etmiştir. Memlükler 1260 yılında Suriye'ye girdikten sonra daha fazla göç yaşanmıştır. Ancak en büyük Türkmen göçleri Osmanlı padişahı I. Selim'in 1516'da Suriye'yi fethetmesinden sonra gerçekleşmiştir. Anadolu'dan Osmanlı Suriyesi'ne Türk göçü, 1918'de Osmanlı egemenliği sona erene kadar yaklaşık 400 yıl boyunca devam etmiştir.

1921 yılında imzalanan Ankara Antlaşması ile İskenderun (bugünkü Hatay), Fransız Suriye Mandası altında özerk bir rejime kavuşturulmuştur. Antlaşmanın 7. Maddesi Türkçe'nin resmi olarak tanınan bir dil olacağını ilan ediyordu. Ancak Fransa'nın Suriye'ye tam bağımsızlık vereceğini açıklamasının ardından Mustafa Kemal Atatürk, İskenderun'a da bağımsızlık verilmesini talep etti. Bunun üzerine 1938 yılında Hatay Devleti kurulmuş ve ardından Ankara'ya Hatay'ın Türkiye Cumhuriyeti ile birleştirilmesi için başvuruda bulunulmuştur. Fransa 23 Temmuz 1939'da Türkiye'nin ilhakını kabul etti.

Bundan sonra, Araplaştırma politikaları çerçevesinde Suriye'deki Türk köylerinin isimleri Arapça isimlerle değiştirildi ve bazı Türkmen toprakları kamulaştırılarak Türkiye sınırına yakın bölgelere Araplar yerleştirildi. Suriye Türkmenlerinin kitlesel göçü 1945 ile 1953 yılları arasında gerçekleşmiş ve bunların çoğu Türkiye'nin güneyine yerleşmiştir. Suriye İç Savaşı'ndan (2011'den günümüze) bu yana çok sayıda Suriyeli Türkmen ülke içinde yerinden edilmiş ve birçoğu Türkiye, Ürdün, Lübnan ve Kuzey Irak'ın yanı sıra çeşitli Batı Avrupa ülkeleri ve Avustralya'ya sığınmıştır.

Mağrip

Osmanlıların 1515'te Cezayir'i ve 1534'te Tunus'u kontrol altına alması (ancak 1574'te Tunus'u tamamen ele geçirmesi) Türklerin bölgeye, özellikle de kıyı kentlerine yerleşmesine yol açmıştır. Bu bölgeler Fransız sömürgeciliği altına girdikten sonra Fransızlar, bu ülkelerin etnik Türklerden ve Kouloughlilerden (yani kısmen Türk kökenli insanlar) oluşan farklı nüfuslara sahip olmasına rağmen, yönetimleri altındaki nüfusları "Arap" veya "Berberi" olarak sınıflandırdılar. Jane E Goodman şöyle demiştir:

Fransızlar erken dönemlerden itibaren Kuzey Afrika'ya Manichean bir gözle baktılar. Arap ve Berberi, Fransızların nüfusu sınıflandırdığı başlıca etnik kategoriler haline gelmiştir (Lorcin 1995: 2). Bu durum, çeşitli Arap ve Berberi kabile gruplarının yanı sıra Türkler, Endülüslüler (Haçlı Seferleri sırasında İspanya'dan sürgün edilen Mağribilerin soyundan gelenler), Kouloughliler (Türk erkeklerle Kuzey Afrikalı kadınların çocukları), siyahlar (çoğunlukla köleler ya da eski köleler) ve Yahudilerden oluşan çok çeşitli ve parçalı bir nüfusa rağmen gerçekleşmiştir.

Cezayir

ABD Dışişleri Bakanlığı'na göre "Cezayir'in nüfusu Arap, Berberi ve Türk kökenlilerin bir karışımıdır"; Avustralya Dışişleri Bakanlığı ise Cezayir'in (ve Tunus'un) demografik yapısının "güçlü bir Türk karışımı" içerdiğini bildirmiştir.

Bugün Cezayir'deki Türk kökenli aileler (Maliki mezhebini uygulayan etnik Arap ve Berberilerin aksine) İslam'ın Hanefi mezhebini uygulamaya devam etmektedir; dahası, birçoğu Türk kökenli soyadlarını korumaktadır - ki bu da çoğunlukla Anadolu'dan bir kökeni veya etnik Türk kökenini ifade etmektedir.

Libya

Türk Libyalılar Libya'da (Berberilerden sonra) ikinci büyük etnik azınlık grubunu oluşturmakta ve çoğunlukla Misrata, Trablus, Zaviye, Bingazi ve Derna'da yaşamaktadırlar. Bazı Türk Libyalılar da ülkenin daha uzak bölgelerinde, örneğin Awbari kasabasındaki Türk mahallesi Hay al-Atrak'ta yaşamaktadır. Bunlar, 1555-1911 yılları arasında süren Osmanlı yönetimi sırasında Anadolu'dan Libya'ya göç etmeye teşvik edilen Türk yerleşimcilerin torunlarıdır.

Bugün Misrata şehri "Libya'daki Türk kökenli toplumun ana merkezi" olarak kabul edilmektedir; toplamda Misrata'nın 400.000 nüfusunun yaklaşık üçte ikisini (tahmini 270.000) Türkler oluşturmaktadır. Sonuç olarak, 2011 yılında Libya İç Savaşı'nın patlak vermesinden bu yana Misrata "direnişin kalesi" haline geldi ve Türk Libyalılar savaşta önemli bir rol oynadı. 2014 yılında eski bir Kaddafi subayı New York Times'a iç savaşın artık Arap kabileleri (Zintaniler gibi) ile Türk kökenliler (Misuratiler gibi), Berberiler ve Çerkesler arasında bir "etnik mücadele" olduğunu bildirmiştir.

Tunus

Tunus'un nüfusu "çoğunlukla Arap, Berberi ve Türk kökenli insanlardan" oluşmaktadır. Türk Tunuslular bölgeye 1534 yılında, yaklaşık 10.000 Türk askeriyle birlikte, İspanyolların ülkeyi işgal edeceği korkusuyla Türklerden yardım isteyen Tunus sakinlerinin çağrılarına Osmanlı İmparatorluğu'nun cevap vermesiyle yerleşmeye başlamıştır. Osmanlı yönetimi sırasında Türk toplumu yüzyıllar boyunca bölgenin siyasi yaşamına egemen oldu; bunun sonucunda Tunus'un etnik karışımı, Türklerin Anadolu'dan ve Osmanlı topraklarının diğer bölgelerinden 300 yılı aşkın bir süre boyunca sürekli göç etmesiyle önemli ölçüde değişti. Buna ek olarak, bazı Türkler yerel halkla evlenmiş ve onların erkek çocukları "Kouloughlis" olarak adlandırılmıştır.

Modern diaspora

Kuzey Amerika

2000 Amerika Birleşik Devletleri Nüfus Sayımı'nda 117,575 Amerikalı gönüllü olarak etnik kökenlerini Türk olarak beyan etmiştir. Ancak, Türk Amerikalıların gerçek sayısı çok daha fazladır ve çoğu etnik kökenini beyan etmemeyi tercih etmiştir. Bu nedenle, Türk Amerikalılar "sayılması zor" bir topluluk olarak kabul edilmiştir. 1996 yılında Profesör John J. Grabowski Türklerin sayısını 500,000 olarak tahmin etmiştir. 2009 yılına gelindiğinde sayıları yaklaşık 850.000 ila 900.000 arasında değişmekteydi. Daha yakın bir tarihte, 2012 yılında, ABD Ticaret Bakanı John Bryson, Türk Amerikan toplumunun 1.000.000'un üzerinde olduğunu belirtmiştir. Türk Amerikalıların en yoğun olduğu yerler New York City ve Rochester, New York; Washington, D.C.; ve Detroit, Michigan'dır. Ayrıca Güney Carolina Türkleri, 200 yılı aşkın bir süredir yaşadıkları Sumter County'de kendilerini Türk olarak tanımlayan, Anglikanlaşmış ve izole bir topluluktur.

Kanada Türk toplumuna ilişkin olarak, Kanada İstatistikleri 2016 nüfus sayımında 63,955 Kanadalının birden fazla köken belirtenler de dahil olmak üzere etnik köken olarak "Türk" yazdığını bildirmektedir. Ancak Kanada'nın Türkiye Büyükelçisi Chris Cooter, 2018 yılında 100.000'in üzerinde Türk Kanadalı olduğunu söylemiştir. Çoğunluğu Ontario'da, çoğunlukla Toronto'da yaşamaktadır ve Montreal, Quebec'te de oldukça büyük bir Türk topluluğu vardır.

Okyanusya

Avustralya'ya kayda değer ölçekte Türk göçü, 1940'ların sonunda Kıbrıslı Türklerin ekonomik nedenlerle ve daha sonra Kıbrıs çatışması sırasında siyasi nedenlerle Kıbrıs adasını terk etmeye başlamasıyla başladı ve Avustralya'ya Kıbrıslı Türk göçü trendinin başlangıcını işaret etti. Kıbrıs Türk toplumu Beyaz Avustralya Politikası kapsamında kabul edilen tek Müslümanlardı; bu ilk göçmenlerin çoğu fabrikalarda, tarlalarda ya da ulusal altyapı inşaatlarında çalışarak iş buldu. 1967 yılında Avustralya ve Türkiye hükümetleri, Türk vatandaşlarının Avustralya'ya göç etmesine izin veren bir anlaşma imzaladı. Bu işe alım anlaşmasından önce Avustralya'da 3.000'den az Türk kökenli insan vardı. Avustralya İstatistik Bürosu'na göre, 1968'den 1974'e kadar yaklaşık 19.000 Türk göçmen geldi. Çoğunlukla Türkiye'nin kırsal bölgelerinden gelen bu göçmenlerin yaklaşık %30'u vasıflı, %70'i ise vasıfsız işçilerden oluşuyordu. Ancak bu durum 1980'lerde Avustralya'ya girmek için başvuran vasıflı Türklerin sayısının önemli ölçüde artmasıyla değişmiştir. Sonraki 35 yıl içinde Türk nüfusu neredeyse 100.000'e yükseldi. Türk toplumunun yarısından fazlası Victoria'ya, çoğunlukla da Melbourne'un kuzeybatı banliyölerine yerleşmiştir. 2006 Avustralya Nüfus Sayımı'na göre 59,402 kişi Türk kökenli olduğunu iddia etmiştir; ancak bu rakam Avustralya Türk toplumunun gerçek bir yansıması değildir çünkü Avustralya'da 40,000 ila 120,000 arasında Kıbrıslı Türk ve 150,000 ila 200,000 arasında anakara Türkü'nün yaşadığı tahmin edilmektedir. Ayrıca, Bulgaristan, Yunanistan, Irak ve Kuzey Makedonya'dan Avustralya'ya göç eden etnik Türkler de olmuştur.

Sovyet sonrası devletler

İkinci Dünya Savaşı sırasında, 1944 yılında 115.000'den fazla Ahıska Türkü'nün anavatanlarından sürgün edilmesi nedeniyle, çoğunluğu Kafkasya ve Orta Asya'daki Post-Sovyet devletlerine yerleştirilmiştir. Son Sovyet Nüfus Sayımı olan 1989 Sovyet Nüfus Sayımı'na göre Özbekistan'da 106.000, Kazakistan'da 50.000 ve Kırgızistan'da 21.000 Ahıska Türkü yaşamaktaydı. Ancak 1989 yılında Özbekistan'a yerleşen Ahıska Türkleri, Özbeklerin milliyetçilik ayaklanmasının ardından Ahıska Türk sürgünlerinin başlıca varış noktası olan Fergana vadisinde bir pogromun hedefi haline geldi. Ayaklanmalarda yüzlerce Türk ölmüş ya da yaralanmış ve yaklaşık 1.000 mülk tahrip edilmiş; böylece binlerce Ahıska Türkü yeniden sürgüne zorlanmıştır. Sovyet makamları birçok Ahıska Türkünü "Azeri", "Kazak", "Kırgız" ve "Özbek" gibi diğer milletlere mensup olarak kaydetmiştir.

Genetik

Türk genomik varyasyonu, diğer bazı Batı Asya popülasyonlarıyla birlikte, en çok güney İtalyanlar gibi Güney Avrupa popülasyonlarının genomik varyasyonuna benziyor. Paleolitik, Neolitik ve Bronz Çağı dönemlerini kapsayan antik DNA'dan elde edilen veriler, Türk genomu da dahil olmak üzere Batı Asya genomlarının bölgedeki erken tarımsal popülasyonlardan büyük ölçüde etkilendiğini göstermiştir; Türkçe konuşanlarınki gibi daha sonraki nüfus hareketleri de buna katkıda bulunmuştur.

Türk genetiği üzerine yapılan tek tam genom dizileme çalışması (16 birey üzerinde), Türk nüfusunun Güney Avrupa/Akdeniz popülasyonlarıyla bir küme oluşturduğu ve ataları Doğu Asyalı (muhtemelen Orta Asyalı) olan popülasyonların tahmin edilen katkısının %21,7 olduğu sonucuna varmıştır. Bu arada, Kazak genomu (başka bir Türk etnik grubu) üzerindeki Doğu Asya etkisi %55'tir. Bununla birlikte, bu, orijinal katkıda bulunan popülasyonların bilinmemesi gibi nedenlerden dolayı doğrudan bir göç oranı tahmini değildir. Dahası, Orta Asya'daki çeşitli popülasyonların genetik varyasyonu "yeterince karakterize edilmemiştir"; Batı Asya popülasyonları da "doğudaki popülasyonlarla yakından ilişkili" olabilir.

2015 yılında yapılan bir çalışmada "Türklerde %7,9 (±0,4) Doğu Asya soyu" bulunmuş ve yazarlar, bu bölgeden gelen nüfusların tarihsel karışımı doğrultusunda Türklerin "genetik olarak modern Orta Asyalılara doğru kaydığını" öne sürmüştür. 2019 yılında yapılan bir çalışma, Türklerin Güney ve Akdeniz Avrupa popülasyonları ile Güneybatı Asya'nın kuzeyindeki gruplarla (Kafkasya, Kuzey Irak ve İranlılar gibi) kümelendiğini ortaya koymuştur. Bir başka çalışma, örneklenen Avrupa (Fransız, İtalyan, Sardunyalı), Orta Doğu (Dürzi, Filistinli) ve Orta (Kırgız, Hazara, Uygur), Güney (Hint, Pakistan) ve Doğu Asya (Moğol, Han) nüfusları arasında Çerkeslerin Türk nüfusuna en yakın olduğunu bulmuştur. 2019 yılında yapılan bir başka çalışma, Türklerin Doğu-Orta Avrupa, Avrupa (Kuzey ve Doğu Avrupa dahil), Sardunya, Roman ve Türkmen grupları veya nüfusları ile karşılaştırıldığında Kafkasya nüfus grubu ve İran-Suriye grubu ile en düşük Fst mesafelerine sahip olduğunu bulmuştur. Çalışmadaki Kafkasya grubu "Abhazlar, Adigeyler, Ermeniler, Balkarlar, Çeçenler, Gürcüler, Kumuklar, Kürtler, Lezgiler, Nogaylar ve Kuzey Osetya'dan" örnekleri içermektedir.

Sagalassos arkeolojik alanındaki kazılardan toplanan Bizans dönemine ait bir nüfusun mitokondriyal analizini içeren bir çalışmada, Sagalassos örneklerinin "Türkiye, Kırım, İran ve İtalya (Campania ve Puglia), Kıbrıs ve Balkanlar'daki (Bulgaristan, Hırvatistan ve Yunanistan)" modern örneklere en yakın olduğu bulunmuştur. Yakınlardaki Ağlasun kasabasından alınan günümüz örnekleri, Ağlasun'dan alınan modern örneklerde makro-haplogrup M'ye atanan Doğu Avrasya kökenli soyların bulunduğunu göstermiştir. Bu haplogrup Ağlasun'da (%15) Bizans Sagalassos'undan önemli ölçüde daha yaygındır, ancak çalışma "bölgede iki bin yıl boyunca genetik bir süreksizlik olmadığı" sonucuna varmıştır. Bir başka çalışma, Orta Asya'nın Anadolu'ya gerçek katkısının erkekler için %13, kadınlar için %22 olduğu (geniş güven aralıklarıyla) ve Türkiye ve Azerbaycan'daki dil değişiminin elit baskınlık modeline uygun olmayabileceği sonucuna varmıştır.